HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 29 Nisan 2024, 17:53:53


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: cin musallat olması:  (Okunma Sayısı 6944 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
"Furkan
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 35


« : 14 Ekim 2011, 14:28:26 »

Soru: Halk arasında karabasan yada kepuze olarak isimlendiriliyor Başımızdan geçen bir olayı anlatalım: Uyku ile uyanıklık arasında oluyor. Varlıgı yani geldigi hissediliyor, bir anda üzerinize çöküyor ve hareket edemiyorsunuz. Mücadele etmek istesenizde faydasız, bazan besmele çekince gidiyor. Bazan oda mucadele ediyor,bizde surelerden  felek, nas, ayetel kürsi gibi aklımıza gelenleri okuyoruz yani gidişi baya gönülsüz oluyor giderken o çıkardıgı seside, ruzgarınıda hissediyoruz.
   
Bu anlattıklarımız belki kimilerine masal gibi gelebilir ama biz bunu bir çok defa yaşıyoruz. Sorumuz bu konuda sahih bir haber varmıdır? Yada alim lerden bir görüş bunun gerçekligi yada ne yapılması gerektigi konusunda bir bilgi.


Cevap: Halk arasında karabasan diye bilinen şey eğer psikolojik sebeblerden kaynaklanmıyosa cinlerin insanlara musallat olmasıdır. Bu şekilde  musallat olan cinlerin verdiği eziyettir. 

“Tıpkı şeytan çarpmış kimseler gibi çarpılmış olarak kalkarlar.” (Bakara 275)

Allah (c.c) ayetin bu kısmında şeytan ve cin çarpmasından haber veriyor.

Cinler iki türlüdür.

1 - Kafir cinler,

2 - Mü'min cinler.

Şeytanlar, kafir cinlerdendir. Müslüman cinlerin insanlara herhangi bir etkisi yoktur. Kafir cinler ise insanlara etki ederler. İnsanları saptırmaya çalışırlar ve bu konuda ellerinden gelen herşeyi yaparlar. Onların, insanlardan yardımcıları da vardır.

Şeytanlar, Allah (c.c)'nun insan oğluna vermiş olduğu en büyük nimet olan akıl ve düşünme yeteneğini dengesiz bir hale getirir. İşte bu durum şeytan çarpması olarak isimlendirilir.

Şeytanın insanı çarptığına ve insanları dengesiz hale getirebildiğine dair hem bu ayette hem de Rasulullah'ın sahih sünnetinde işaret edilmektedir.

Cabir (r.a) dedi ki:"Rasulullah'la beraber bir yolculuğa çıkmıştık. Başımızda sanki kuşlar varmış gibi (sükunetle) yürüyorduk. Bir kadın çocuğu ile beraber Rasulullah'ın yolunu kesti ve dedi ki:

"Ey Allah'ın Rasulü! Bu, benim çocuğum. Şeytan onu günde üç defa çarpıyor." Rasulullah (s.a.s) çocuğu aldı ve sahabelerle kendisi arasına koydu. Sonra şöyle dedi:

"Ey Allah'ın düşmanı! Alçal ve defol! Ben Allah'ın Rasulüyüm!" Daha sonra bunu üç defa tekrarladı. Sonra çocuğu kadına verdi."
(Darimi, hasen senedle rivayet etti.)

Psikolojik hastalıkların bir kısmı şeytan çarpması bir kısmı da patalojik (organik bozukluk) sebeblerden ortaya çıkmaktadır. Organik bozukluktan meydana gelen hastalıkların ilaçla tedavisi mümkündür. Fakat şeytan çarpmasından meydana gelen hastalıkları ilaçla tedavi etmek mümkün değildir. Bu tür hastalıkların tedavisi hastaya ve onu tedavi edene bağlıdır.

Öncelikle şeytan tarafından çarpılmış olan kimsenin ruhları yaratan Allah'a tam ve ihlasla yönelmesi, ancak Allah'ın yardımıyla bu hastalığı yenebileceğine inanarak Allah'tan yardım istemesi ve hem kalb hem de dille Rasulullah (s.a.s)'in gösterdiği şekilde bu şeytandan Allah'a sığınması gereklidir.

Bu hastayı tedavi eden kişinin de aynı sıfatlara haiz olması gereklidir.

Bu hastalığa karşı mücadele vermek düşmanla savaşmak gibidir. Savaşçının düşmanına karşı muzaffer olabilmesi ve düşmanını yenebilmesi için kendisinde iki şey bulunmalıdır. Bu iki şey;

a - Bozuk olmayan sağlam bir silaha sahip olmak,

b - Silahı kullanabilecek bir kuvvete sahip olmaktır.

Bir savaşçı bu iki değere sahip olmadıkça hiç bir silah kendisine fayda vermez. Aynı şekilde kalbi; hem bu iki değere sahib olmaktan, hem de tevhidden, Allah'a tevekkülden, Allah korkusundan, yalnız Allah'a yönelmekten beri olan bir kişinin de düşmana karşı başarılı olması asla mümkün değildir. Kişinin bu konudaki silahı ve silahı kullanabilecek kuvveti ise Rasulullah (sas)'in öğrettiği şekilde dua etmektir. Bu nedenle şeytanların; Allah'a devamlı ibadet eden, kalbi imanla dolu, herhalinde Allah'a tevekkül eden, günahtan devamlı kaçınan kişilere zarar vermesi ve onları çarpması mümkün değildir. Zaten şeytanlar bu kimselerden çok korkarlar.

"İblis ise demişti ki: "Senin izzetine yemin ederim ki, onlardan, ihlaslı (seçkin) kulların dışında hepsini azdıracağım."   (Sa'd: 82-83)

Şeytan ancak şirk işleyen kafirlere ve günahkar mü'minlere musallat olur ve ancak onları çarpar. Eğer şeytanın çarptığı kişi müşrik ise bu durumdan ancak şirki terkedip, Allah'a, Allah'ın istediği şekilde tam teslimiyet gösterip her halukarda Allah'a tevekkül eden bir müslüman olması ve Allah'a şirk koşmayan, her halukarda Allah'a tevekkül eden müslümanların da ona yardımcı olması halinde kurtulabilir.

Eğer şeytanın çarptığı kişi günah işleyen mü'minlerden ise bu kişinin hastalıktan kurtulabilmesi için günahlarını terketmesi, Allah'a ihlasla yönelmesi, Rasulullah (s.a.s)'in öğrettiği şekilde Allah'a dua etmesi ve Allah'a hiçbirşeyi şirk koşmayan, Allah'ın istediği şekilde ihlasla Allah'a iman eden salih kullara, kendisini tedavi etmeleri için başvurması, onlardan kendisine dua etmelerini istemesi gerekir. Tabii ki kendisine başvurulacak salih kimselerin ölü değil hayatta olan kimselerden olmaları gerekir. Çünkü ölüler hiç kimseye hatta kendilerine bile herhangi bir fayda sağlayamazlar. Bu salih kimse rasul dahi olsa durum böyledir.

Cin çarpmasından tamamen kurtulmak mümkündür. Fakat kendileri şirkten ve günahtan arınmamış, tevhidden habersiz, Allah'ın istediği şekilde Allah'a ibadet etmeyen, insanları kandırmak ve sömürmek için cinci olduğunu yayan veya cinlerle bizzat uğraşan sahte hocalara giderek tam şifa bulmak mümkün değildir. Bu kimselere şifa bulmak için gidenler aksine daha kötü olurlar. Böyle kimselerde sadece kandırma şeklinde geçici ve zahiri bir iyileşme söz konusu olabilir.

Aynı şekilde kişi müşrik veya günahkar müslüman ise tedavi edicisi ne kadar ihlaslı bir müslüman olsa da hastalığın tamamen iyileşmesi mümkün olmaz. Belki şeytan böyle bir kimseyi tedavi eden müslüman vesilesiyle arasıra siner ve kaybolur ama o gittikten sonra tekrar ortaya çıkar.

Kalıcı bir iyileşmenin olması yukarda bildirilen iki şarta bağlıdır. Bunlar olmadıkça kalıcı iyileşme mümkün değildir.

Rasulullah (s.a.s) cinni şeytanlardan korunabilmek için bize bir takım dualar öğretmiştir:

Rasulullah (s.a.s) şöyle dua ederdi:

"Kovulmuş şeytandan, onun büyüklenmesinden, sihrinden ve çarpmasından Semi (işiten) ve Alim olan (herşeyi bilen) Allah'a sığınırım." (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace, Ahmed)

Muavezeteyn (nas ve felak) surelerini veya Ayete'lKürsi'yi okumak da bu hastalığa iyi gelir. Elbetteki okunan duaların fayda vermesi; onları, şirk koşmayan imanlı bir kalple okumaya bağlıdır.

Ayrıca Rasulullah (s.a.s) çocukları şeytanın zararlı etkisinden korumak amacıyla tedbir olarak akşam güneş battıktan sonraki bir müddet içinde sokağa salmaktan nehyetmiş ve üzerlerine Kur'an okunmasını tavsiye etmiştir. Çünkü bu vakitte bütün cinler kalabalık gruplar halinde dolaşırlar.

 Cabir b. Abdullah (r.a)'den Rasulullah'ın şöyle dediği rivayet  edilmiştir:

"Güneş batıp gece karanlığı etrafı bürümeye başladığında (yani, akşam vakti olduğu zaman) çocuklarınızı dışarı çıkmaktan alıkoyunuz. Çünkü şeytanlar o sırada dağılırlar. Yatsıdan bir saat geçince de çocuklarınızı serbest bırakınız. Ey mü'min! O zaman Allah'ın ismini anarak kapını kapa, besmele ile kandili söndür. Su kırbanın ağzını besmele ile bağla. Yine besmele ile kap ve kacağını kapat! Velev ki o kap üzerine enine bir şey koy."  (Buhari, Müslim)
 
 
 
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.