HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 29 Mart 2024, 08:23:56


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: tevhıd  (Okunma Sayısı 6198 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
farukbinibrahim_58
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 2


« : 06 Ocak 2010, 18:30:46 »

selemın aley kum ttevhidin rukunlkarı nedir? Gülümseme

ve

tevhid in şartları


Kayıtlı
Alkame
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1174


« Yanıtla #1 : 12 Aralık 2017, 19:17:49 »

selemın aley kum ttevhidin rukunlkarı nedir? Gülümseme

ve

tevhid in şartları



Cevap: Tevhid'in aslı; Allah-u teala’yı bilmek, sadece O’na ibadet etmek ve ibadette O’na ortak koşmamaktır. Tevhid'in aslı iki rükundan oluşur.
Bunlar; "kabul / ispat" ve "red / nefy" dir.

Kabul rüknundan kasıt;
1 - Sadece Allah-u teala'ya ibadet etmek ve hiç bir şeyi O’na ortak koşmamak.
2 - Bütün gücüyle insanları buna teşvik ve davet etmek.
3 - Her türlü şirkten uzak durup Tevhid'i sağlayanlarla dost olmak, onları sevmek ve onlara yardımcı olmak.
4 - Tevhid'i sağlamayanları Müslüman saymayıp tekfir etmektir.

Red rüknundan kasıt;
1 - Şirkten temizlenmek.
2 - İnsanların şirkten temizlenip uzak durmaları için bütün gücüyle buna teşvik ve davet etmek.
3 - Şirkten temizlenmeyenlere karşı sert davranmak ve onlara düşman olmak.
4 - Şirk işleyenleri tekfir etmektir.

Tevhid'in "kabul" rüknu aşağıda bildirilen şartlarla gerçekleşir:

1 - Sadece Allah’a ibadet etmek ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmaksızın O’nu hakkıyla birlemek.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"(Ey Muhammed!) De ki: "Ey kitap ehli! Yalnız Allah’a ibadet etmemiz, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamamız, Allah’ı bırakıp birbirimizi rabler edinmememiz üzere bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin." Eğer yüz çevirirlerse; "Bizim müslüman olduğumuza şahid olun" deyin." (Al-i İmran:64)

"Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi, anne-babaya iyilik etmeyi emretti." (İsra: 23)

Allah-u teala bütün rasullerin kavimlerine ilk olarak şöyle dediklerini bildirdi:

"Allah’a ibadet edin. Sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur."(Mu’minun: 32)

Allah’a ibadet edip O’na hiç bir şeyi ortak koşmamak Tevhid'in kabul rüknunun ilk mertebesidir ve en önemlisidir.

2 - Sadece Allah’a ibadet edilmesi, O’na hiç bir şeyin ortak koşulmaması ve böylece O’nun hakkıyla birlenmesi konusunda insanları buna teşvik ve davet etmek için bütün gücü kullanmak.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Bu (Kur’an), kendisiyle uyarıl(ıp sakındırıl)sınlar, O’nun bir tek ilah olduğunu gerçekten bilsinler ve (temiz) akıl sahibleri (düşünüp) öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir tebliğdir." (İbrahim: 52)

"O Hayy (devamlı ve sonsuz hayat sahibi)’dır. O’ ndan başka ibadete layık ilah yoktur. Öyleyse dini sadece O’na has kılarak ihlaslı bir şekilde O’na dua edin. Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur." (Mu’min: 65)

"İşte O, Allah'tır. O'ndan başka ibadete layık ilah yoktur. Evvelde de sonda da hamd O’na mahsustur. Hüküm (kanun koymak) O’nun hakkıdır ve dönüşünüz de O’nadır. (Ey Muhammed!) De ki: "Şayet Allah, kıyamet gününe kadar kesintisiz olarak sizin üzerinize geceyi devam ettirse Allah’tan başka size aydınlık getirecek ilah kimdir" diye (hiç) düşündünüz mü? Yine de (verilen öğütleri) dinlemeyecek misiniz? (Yine onlara) de ki: "Şayet Allah, kıyamet gününe kadar kesintisiz olarak sizin üzerinize gündüzü devam ettirse Allah’tan başka size, kendisinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir (diye) hiç düşündünüz mü? Yine de (bunca ibretleri) görmeyecek misiniz?" (Kasas: 70-72)

"İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik. Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır."(Mumtahine: 4)  

Ayetlerin hepsi Allah’a ibadet edilmesi ve her çeşidiyle şirkten uzak durulması için bir teşvik ve davetin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Siyer kitablarında sabit olduğuna göre Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem hac zamanında gerek hacca gelenlerin toplandığı yerlere, gerekse arapların toplandığı çarşılara giderek insanları Tevhidi kabul edip ona sarılmaya ve şirki terketmeye davet ve teşvik ediyordu. Onlara şöyle diyordu:

"La ilahe ilAllah deyiniz ki kurtuluşa eresiniz."

Tevhide sarılsınlar ve her çeşidiyle şirki terketsinler diye insanları teşvik etme mertebesi, Tevhid'in kabul şartının ikinci mertebesidir.

3 - Sadece Allah’a ibadet eden, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayan ve böylece O’nu hakkıyla birleyen tevhid ehlini dost edinmek, sadece onları sevmek ve sadece onlara yardımcı olmak.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Mu’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar..." (Tevbe: 71)

"Muhakkak ki müminler kardeştirler..." (Hucurat: 10)

"İbrahim babasına ve milletine demişti ki: "Şüphesiz ki ben, sizin taptığınızdan uzağım. Beni yaratan ise hariç. Öyle ki O, beni doğru yola muhakkak iletecektir." Böylece (İbrahim) onu ardında, belki (akledip) dönerler diye kalıcı bir kelime olarak bıraktı." (Zuhruf: 26-28)      

Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’ın şöyle dediği rivayet olunmuştur:

"Mu’minler bir duvarı oluşturan bölümler gibidir. Birbirini sımsıkı tutarlar." Bunu söylerken parmaklarını birbirine geçirip kenetlemiştir." (Buhârî, Muslim)

Numan b. Beşir radiyAllahu anh’dan Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Bütün mu’minleri birbirine merhamette, sevgide, lütuf ve güzel muamelede sanki bir vücud gibi görürsün. O vücudun bir organı hastalanınca vücudun diğer organları birbirlerini hasta organın sancısına uykusuzlukta, ateşte ortak olmaya çağırırlar." (Buhârî)

Mu’minlere karşı dostluk gösterip kafirlere ise dostluk göstermemek dinin asıllarındandır.

Her türlü şirki terkedip tevhidi sağlayanlara dostluk göstermek, onları sevmek, onlara yardım etmek, Tevhid'in kabul şartının üçüncü mertebesidir.

4) a- Tevhid'i sağlamayan kimseleri Müslüman ve Muvahhid saymamak.

Tevhid'i sağlamamış kimse "Müslüman" olarak isimlendirilmez. Dolayısıyla o kimseye "Muvahhid" de denilmez. Böyle bir kimse için sadece; "Allah’tan başkasına ibadet ediyor, onu ilah ediniyor, İslam’a bağlı değil, İslam’dan yüz çevirmiş, Allah’a ortak koşmuş" denilir ve ona; "kafir", "müşrik", "sapık" ve benzeri sıfatlar verilir.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse (bu din) asla ondan kabul edilmeyecektir ve o ahirette de kaybedenlerden olacaktır."(Ali İmran:  85)

"Kitap verilenlere ve ümmilere de ki: "Müslüman oldunuz mu?" Eğer (sizin gibi) müslüman olurlarsa hidayeti bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse sana sadece tebliğ etmek düşer. Allah kullarını (n halini çok iyi) görendir" (Al-i İmran: 20-21)       

"Allah (şirk koşan kimseler için) bir örnek verdi: Aksilik çıkaran ortaklara sahib olan bir adam ile, sadece bir kişiye teslim olmuş bir adam... Durum olarak hiç ikisi de eşit olur mu? Allah’a hamd olsun. Oysa onların çoğu (gerçekleri) bilmiyorlar." (Zümer: 29)

"Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar..." (En’am: 125)

"Haktan sonra sapıklıktan başka ne vardır? Öyleyse (haktan) nasıl çevriliyorsunuz?" (Yunus: 32)             

Bütün nebiler kavimlerine şöyle dediler:

"Allah’a ibadet edin. Sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur." (Mü’minun: 32)

İbni Teymiyye şöyle demiştir:

"Bunun için Allah’a ibadet etmeyen kişi mutlaka Allah’tan başkasına ibadet eder.

Ademoğulları iki kısımdır; Muvahhid olanlar, müşrik olanlar veya tevhidi ve şirki birbirine karıştıranlar ki bunlar; hristiyanlar, yahudiler ve kendilerini İslam’a nisbet eden sapık kimseler ve onların benzerleri olan tevhide şirki karıştırmış müşrik kimselerdir." (Fetvalar c: 14 s: 282)

İbni Teymiyye başka bir kitabında şöyle demiştir:

"Her kim Allah’a ibadet konusunda büyüklük taslarsa işte o kimse müslüman değildir. Her kim de Allah’la birlikte bir başkasına ibadet ederse işte o kimse de müslüman değildir." (Kitabu’n-Nübüvvet s: 127)

İbni Kayyım:

"Allah-u teala'ya ibadet etmeyen kimse" konusunda şöyle demiştir:

"İslam; Allah’ı birlemek, sadece O’na ibadet etmek, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak, Allah’a ve Rasulüne iman etmek ve Rasulün beraberinde getirdiklerine tabi olmaktır. Bunları yerine getirmeyen kul Müslüman değildir. Şayet bunları yerine getirmeyen kimse inatçı (yani bilerek inkar eden) kafir değilse cahil kafirdir. Cahil grubuna giren bu kimseler hakka karşı inat etmemelerine rağmen cehaletleri sebebiyle küfre girdiler. Onların inat etmiyor olmaları kendilerini kafir olmaktan kurtarmadı. Zira kafir olan kişi; gerek inat, gerek cehalet ve gerekse inat edenleri taklit etmek suretiyle yapmış olsun, Allah’ın tevhidini inkar eden ve Rasulünü yalanlayan kişidir. İnat edenleri taklit eden kişiler inat etmedikleri halde inat ehlini taklit etmeleri sebebiyle küfre girmişlerdir. İslam dinine bağlı olmayan kişinin kafir olduğuna inanmak kula farzdır. Şüphesiz ki Allah-u teala bir rasulle hucceti ikame etmeden kıyamet gününde hiç kimseye azap etmez. Genel olarak hüküm böyledir. Kıyamet gününde belli kişilere huccetin ikame edilip edilmeyeceğine hüküm vermek Allah’a aittir ve ahiretteki azap ve sevap bu hükme bağlıdır. Fakat dünyada zahire göre hüküm verilir. Onun için kafirlerin çocukları ve onlardan deli olanların dünyadaki hükümleri kafirdir. Çünkü onlar velilerin hükmünü alırlar." (Tariku’l Hicreteyn, 17. tabaka, s: 382)

Abdullatif ibni Hafiyd, İbni Kayyım’ın yukarıdaki sözünü şöyle açıkladı:

"İbni Kayyım bu sözünde hakkı öğrenme gücü olduğu halde hakkı öğrenmekten yüz çevirip küfür konusunda şeyhlerini taklit edenlerin kesin küfre girdiklerini  söylüyor. Fakat hakkı öğrenmeye gücü olmayan veya rasullerin tebliğine ulaşma imkanı olmayan kişiyi ise fetret ehlinden olan ve rasulün haberi kendisine ulaşmayan  kimse gibi sayıyor. Bu gibi kişiyi tekfir etmeyen alimler bile onu müslüman saymamıştır. (Necd Alimlerinin Fetvaları  c:3  s: 231)

İbni Sehman ve Abdurrahman el-Hafid’in iki çocuğu olan Abdullatif ve İshak, İbni Kayyım’dan alimlerin üzerinde icma ettikleri şu meseleyi naklederek dediler ki:

"Fetret döneminde yaşayan ve rasulün haberi kendisine ulaşmayan kimseler müslüman sayılmaz, İslam ismi onlara verilmez. Hatta onları tekfir etmeyenler bile onları müslüman saymamıştır. Bu sebeble bu kimseler için en layık olan sıfat şirk sıfatı olup müşrik ismiyle isimlendirilmeleridir. Zira İslam’ın aslı ve şehadet kelimesi bozulduktan sonra, İslam’dan artık geriye ne kalabilir ki?" (Necd Alimlerinin Fetvaları, c: 3, s: 94)

Şeyh Muhammed bin Abdulvahhab’ın iki çocuğu ve  Hamed b. Nasır al Muammar şöyle dediler:

"Cehaleti veya kendisine öğretecek birini bulamaması sebebiyle küfür ve şirk işleyen bir kimseyi  huccet ikame etmeden tekfir etmeyiz. Fakat ona Müslüman hükmü de vermeyiz."

(Müslüman saymayıp kafir de görmemekten kasıt; dünyada müslüman hükmü vermeyip ahirette azaba uğrayıp uğramayacağını bilmediği için kafir hükmü de vermemektir. Buradaki kafir hükmü vermemekten kasıt; ahirette azabı hakkeden bir kişi olduğuna hüküm vermemek demektir. Ehli fetret ve rasulün tebliği kendisine ulaşmayan kişilere bütün alimlere göre müslüman hükmü verilmez. Çünkü İslam’ın aslını yani tevhidi sağlamamışlardır. Fakat ahirette azaba uğrama konusunda alimler arasında ihtilaf vardır. Bazı alimlere göre ahirette imtihan edileceklerdir. Onun için onlara kafir hükmü vermemişlerdir. İşte İbni Kayyım bu alimlerdendir. Fakat bazı alimler kafir hükmü vermişlerdir.) (Ed-Dürerür esseniye, C:10, S:136)

Şeyh Ebu Batın kendisine:     

"Siz Müslümanları tekfir ediyorsunuz" diyen kimselere karşı şöyle cevap vermiştir:

"Bizim hakkımızda: "Müslümanları tekfir ediyorsunuz" diyen kişi ne İslam’ı ne de tevhidi bilen bir kişidir. Bu kimsenin sözünden onun İslamının sahih olmadığı anlaşılmaktadır. Zira bu kimse günümüzdeki müşriklerin yaptığı şirki reddetmemekte ve yaptıklarının tevhidi bozucu bir şirk olduğunu görmemektedir. Bu durumda olan bir kimse ise Müslüman değildir." (Mecmuatü’r-Resail, c: 1, Kısım: 3, s: 655)

Abdullatif b. El-Hafid, şahadeti söylediği halde büyük şirk işleyen kişinin İslam’a girmediği konusunda  Alimlerin icma ettiğini nakletmiştir. (El Minhac, s: 10, Necd Alimlerinin Fetvaları c:3 s: 93)

4)b- Tevhidi terk edenleri  tekfir etmek.

Bu ve ondan önceki madde, kabul ruknünün dördüncü mertebesidir.

Bu mertebe Tevhid'e muhalefet edenler hakkındadır ve başlıca şu iki şıktan oluşur.

1 - Bu kimselere Müslüman hükmü vermemek. İşte bu, en önemlisidir.

2 - Bu kimselere azabı hakkeden kafir veya mürted vasfı vermek.

Bu mertebe genel olarak Tevhid'i terkedip şirk işleyenlere Müslüman sıfatı vermemeyi ve onları tekfir etmeyi gerektirir.

Bu kimseler kendilerine Tevhid ulaşmadan önce de, Tevhid kendilerine ulaştıktan sonra yerine getirmedikleri zaman da Müslüman sayılmazlar.

Yine Tevhid'le birlikte onu bozan amelleri işlemeleri halinde de Müslüman sayılmazlar.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"De ki: Ey kâfirler! Sizin ibadet ettiklerinize, ben ibadet etmem..." (Kafirun 1-2)

"Allah’tan başka, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek olan kimselere dua edenden daha sapık olan kimdir? Oysa onlar, onların dua etmelerinden habersizdirler. İnsanlar haşrolundukları zaman (kendilerine dua edilenler) onlara düşman kesilirler ve kendilerine ibadet etmiş olmalarını inkar ederler." (Ahkaf: 5-6)

"Şayet insana bir zarar dokunacak olursa canı gönülden Rabbine dua eder. Sonra şayet o (insa)na kendisinden bir nimet verecek olursa O’na önceden dua etmiş olmasını unutuverir ve hemen O’nun yolundan saptırmak için Allah’a denkler edinir. De ki: "Küfrünle biraz daha (dünya nimetlerinden) yararlan. Şüphesiz ki sen ateş halkındansın." ( Zümer:8 )

"İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik. Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır." (Mümtahine: 4)    

Her kim Tevhid'i terkederse o kimse mutlaka şirk işler. Her kim de şirk işlerse Tevhid'i terketmiş demektir. Çünkü Tevhid ve şirk birbirine zıt olan şeylerdir. Hiç bir zaman aynı kalpte ikisi birarada bulunmaz.

İbni Kayyım şöyle demiştir:

"İman kalpte gerçekleşmezse onun zıddı olan küfür gerçekleşir. Bu; ilim ve cehalet gibidir. İlim kaybolursa cehalet meydana gelir. Birbirine zıt olan her şeyde bu böyledir. Biri giderse diğeri gelir." (El-Hediy, c: 4, s: 203)

Bu mertebenin daha iyi anlaşılması için onunla ilgili zamanımızdan pratik şöyle bir örnek verelim:

Kim laikliği, demokrasiyi, kominizmi, kapitalizmi, ırkçılığı, beşeri sistemleri ve teşri (kanun koyma) meclisini kabul ederse o kimse tevhidi terketmiştir. Bu sebeble böyle bir kimseye Muvahhid sıfatı verilmez, Müslüman denilmez. O kimseye verilecek isim "kafir" den başka bir şey değildir. ( Şeyh Prof. Dr. Ziyaeddin El-Kudsi, İslam Dininin Aslı, s.19-29)

Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.