HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 19 Nisan 2024, 22:41:54


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Risaleyi Tahkik ve Şerh Edenin Önsözü  (Okunma Sayısı 3884 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Alkame
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1176


« : 12 Kasım 2018, 00:02:27 »


Risaleyi Tahkik ve Şerh Edenin Önsözü


إِنَّ الْحَمْدَ لِلَّهِ ، نَحْمَدُهُ ، ‏وَنَسْتَعِينُهُ ، وَنَسْتَغْفِرُهُ ، وَنَعُوذُ ‏بِاللَّهِ مِنْ شُرُورِ أَنْفُسِنَا ، وَمِنْ سَيِّئَاتِ ‏أَعْمَالِنَا ، مَنْ يَهْدِهِ اللَّهُ فَلاَ مُضِلَّ لَهُ ‏، وَمَنْ يُضْلِلْ فَلاَ هَادِيَ لَهُ ، وَأَشْهَدُ ‏أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ ‏، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ‎.‎
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا ‏اللَّهَ حَقَّ  تُقَاتِهِ وَلا تَمُوتُنَّ  إِلاَّ ‏وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ‎.‎
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ ‏الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ ‏مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالا ‏كَثِيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي ‏تَسَاءَلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ ‏عَلَيْكُمْ رَقِيبًا‎. ‎يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ ‏وَقُولُوا قَوْلا سَدِيدًا . يُصْلِحْ لَكُمْ ‏أَعْمَالَكُمْ  وَيَغْفِرْ  لَكُمْ  ذُنُوبَكُمْ ‏وَمَنْ يُطِعْ  اللَّهَ  وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ ‏فَوْزًا عَظِيمًا‎.‎
أما بعد‎ :‎
فإن أصدق الحديث كتاب الله ، ‏وخير الهدي هدي محمد  ، وشر  ‏الأمور محدثاتها ، وكل محدثة ‏بدعة، وكل بدعة ضلالة ، وكل ضلالة ‏في الناروكل ضلالة في النار
‎ ‎
Allah-u Teâlâ'ya hamd olsun! O'na şükreder, O'ndan ‎yardım diler, O'nun bağışlamasını isteriz. Nefislerimizin ‎şerrinden, kötü amellerimizden O'na sığınırız. Allah-u ‎Teâlâ kime hidayet ederse onu saptıracak, kimi de ‎saptırırsa ona hidayet edecek yoktur. Şehadet ederim ki, ‎Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. O tektir, O'nun ‎ortağı yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed ‎Aleyhisselatu Vesselam O'nun kulu ve rasûlüdür.‎
‎“Ey (Allah’a, rasulüne ve ona indirilene) iman ‎edenler! Allah’tan korkulması gerektiği gibi ‎korkun (O’nun nimetlerine şükredin, emirlerine itaat ‎edip yasaklarından uzak durun) ve (cenneti kazanmak ‎istiyorsanız) ancak Müslümanlar olarak ölün (ölüm ‎size gelinceye kadar şirkten uzak durup tevhid dini ‎İslam’a sımsıkı sarılın)!” (Âli İmran: 102)‎
‎“Ey insanlar! Rabbinizden korkun (O’nun ‎emirlerini yerine getirip yasaklarından uzak durun). O, ‎sizi bir tek nefisten (Adem’den) yaratan, ondan eşini ‎‎(Havva’yı) yaratan ve bu ikisinden birçok erkek ve ‎kadın meydana getirip dünyanın her yerine ‎yayandır. Adını zikrederek birbirinizden istekte ‎bulunduğunuz Allah’tan korkun ve akrabalık ‎bağlarına riayet etmemekten sakının. Muhakkak ki ‎Allah üzerinize gözetleyicidir (yaptığınız her şeyi bilir ‎ve ona göre hesap soracaktır).” (el-‎Nisâ: 1)‎
‎“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve sözün en ‎doğrusunu söyleyin ki Allah, amellerinizi kabul etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve ‎rasulüne itaat ederse en büyük kazancı elde etmiş ‎olur.” (el-Ahzab: 70-71)‎

En doğru söz; Allah-u Teâlâ'nın kitabı ve en hayırlı yolu ‎gösteren; Rasûlü SallAllahu aleyhi ve sellem 'in sünnetidir. En ‎şerli şey; bidat olan şeydir. Her bidat, dalalettir. Her ‎dalalet, ateştedir.‎

Allah-u Teâlâ, insanları ve cinleri yalnızca kendisine ‎ibadet etmekle mükellef olarak yaratmıştır. Kulların bu ‎mükellefiyeti yerine getirebilmeleri için Rablerini eksiksiz ‎bir şekilde tanımaları, O’na zatı, sıfatları, fiilleri, hak ve ‎yetkilerinde hiçbir eksiklik vermemeleri; bunun için ‎kendilerine verilen akıl nimetini yerli yerinde kullanmaları ‎gerekmektedir.‎

Gerçek manada iman eden ve aklını hiçbir etki altında ‎kalmadan doğru bir şekilde kullanan kimse, kevnî ve şeri ‎delillere baktığında bilir ki Allah-u Teâlâ her şeyin rabbi ve ‎sahibidir. Her şey isteyerek ya da istemeyerek O’na boyun ‎eğmiş, O’nun hükmü ve tasarrufu altındadır. O’nun ‎dilemesi dışında hiçbir şey meydana gelmez. Var olan her ‎şey varlığında da varlığının devamında da O’na muhtaçtır, ‎O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. ‎

Allah-u Teâlâ, mükellef kullarına kendisini tanıtmak ‎için kitaplar indirmiş ve bunları açıklayan rasuller ‎göndermiştir. Gönderilen her rasul; hiçbir şeyin etkisi ‎altında kalmayan ve sadece hakkı isteyen akılların itirazsız ‎kabulleneceği, kalplerin mutmain olacağı şekilde ‎âlemlerin rabbi olan Allah-u Teâlâ’yı tanıtmış; O’na ‎verilmesi gereken hak, sıfat ve yetkileri açıklamış, O’na ‎hiçbir noksanlık verilmemesi gerektiğini ve O’nun ‎noksanlıklardan nasıl tenzih edileceğini öğretmiştir. ‎

Allah-u Teâlâ, kıyamete kadar şeriati baki kalacak olan ‎Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem’ i en son rasul olarak ‎bütün insanlara ve cinlere göndermiş, o da her mükellefin ‎tanıyacağı en açık şekilde rableri Allah-u Teâlâ’yı tanıtmış ‎ve sahabelerine eksiksiz bir şekilde öğretmiştir. Onun ‎vefatından sonra ise mirasçıları olan sahabeler; Allah-u ‎Teâlâyı insanlara tanıtma görevini yüklenmiş, onlardan ‎sonra da tabiin ve onların tabileri bu görevi hakkıyla yerine ‎getirmişlerdir. Onlardan her biri Allah-u Teâlâ’ya ‎verilmesi gereken hak, sıfat ve yetkiler konusunda asla bir ‎yanlışa düşmemiş, verilmemesi gereken sıfatları Allah-u ‎Teâlâ’ya vermemiş, O’nu gereği gibi takdis edip her türlü ‎noksanlıklardan tenzih etmiştir, insanlara da bu yol üzere ‎olmalarını öğretmiş ve bu şekilde inanmalarını telkin ‎etmişlerdir. İşte, selefi salihin dediğimiz kimseler ‎bunlardır!‎

Hak üzere olan selefi salihin, Allah-u Teâlâ’yı tanıtırken ‎onlardan her biri kendi zamanındaki fitnelere karşı ‎çıkmış, o fitneler konusunda hiçbir kapalılık kalmayacak ‎şekilde hakkı isteyenlere hakkı açıklamıştır. Çünkü onlar, ‎İslam davetçisinin asıl görevinin hakkı ortaya koymak, ‎batılı ise ortadan kaldırmak olduğunu çok iyi biliyorlardı. ‎İşte bu, her hak davetçisi üzerine farzdır.‎

İmam Gazali rahmetullahi aleyh zamanında selefi ‎salihinin mezhebinden uzaklaşıldığı için selefi salihinin ‎mezhebinin ne olduğu konusunda bazı kimselerde netlik ‎kayboldu ve böylece sapık fırkalar türedi. Hatta bu sapık ‎fırkalar, selefi salihinin inancına sahip olmadıkları halde -‎özellikle sıfatlarla ilgili meselelerde- kendilerinin selefi ‎salihinin inancında olduklarını iddia ettiler. İşte elinizde ‎bulunan bu kitap; İmam Gazali rahmetullahi aleyhin ‎zamanındaki fitneyi yok etmek, selefi salihinin gerçek ‎mezhebinin ne olduğunu ortaya koymak ve selefi salihinin ‎inancı hakkındaki iftiralara reddiye olması için kaleme ‎aldığı bir kitaptır. ‎
İmam Gazali rahmetullahi aleyhin “İlcâmu’l Avâm an ‎İlmi’l Kelâm”, diğer adıyla “Risâle fî Mezhebi ‎Ehlisselef” adlı kitabı, vefatından iki hafta kadar önce, ‎hicri 505 yılının Cemadilâhir ayının başında selefi salihinin ‎mezhebi hakkında yazmış olduğu bir kitaptır. (İmam ‎Gazali rahmetullahi aleyh hicri 505 yılının 14 Cemadilâhir ‎Pazartesi gününde vefat etmiştir.)

İmam Gazali rahmetullahi aleyh bu kitabı niçin yazdığını ‎kitabın başında beyan ederek şöyle demiştir: ‎

‎“Ey kardeşim! Allah seni hakka ulaştırsın! Bana, Allah-‎u Teâlâ hakkında Kur’an ve sünnette geçen; ilimden uzak ‎kıt akıllı kişilere, Haşeviye’den olan cahillere ve sapıklara ‎teşbihi çağrıştıran bazı haberlerin manası hakkında ‎sordun. O cahil kimseler, bu haberlerin zahiri manasına ‎inanarak Allah ve sıfatları hakkında imkânsız olan, ‎Allah'ın tenzih edilmesi gereken (O’na layık olmayan) ‎صُورَة‎ ‎‎(suret), ‎يَد‎ (yed: el), ‎قَدَم‎ (kadem: ayak), ‎النُّزُول‎ (nüzul: ‎inme), bir yerden bir yere intikal etme, arşın üzerine ‎oturma, ‎الإِسْتِقْرَار‎ (istikrar: karar kılma) ve buna benzer ‎şeyleri Allah’a nispet ettiler ve bu inancın, selefin inancı ‎olduğunu iddia ettiler.‎
Bana bu soruyu sorman vesilesiyle sana, selefi salihinin ‎gerçek inancını anlatmak istiyorum. Bu müteşabih ‎haberler hakkında bütün halkın inanması gereken şeyleri ‎açıklayacağım ve bu açıklamayla hakkın üzerini örten ‎örtüyü kaldıracağım. Bu açıklamalarla soru sorup ‎araştırma yapılması gereken konuları ve susup hiç ‎araştırma yapılmaması gereken konuları da belirteceğim.‎
Allah’tan başka hiç kimsenin rızasını gözetmeksizin ve ‎hiçbir mezhebin görüşüne taassupla meyletmeksizin, sırf ‎Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle hakkı apaçık bir ‎şekilde anlatarak sorduğun soruya cevap veriyorum.”‎

İşte bu kitap, selefi salihinin inancını anlatmakta ve ‎bütün Müslümanların, hiçbir mezhebe taassup etmeksizin ‎inanması gereken şeyleri ihtiva etmektedir. Aynı zamanda ‎bu kitap; hakikatte selefi salihinin mezhebine ait olmayan, ‎ancak teşbih ve Haşeviye ehlinin, selefi salihinin ‎müteşabih haberler konusundaki mezhebine ‎sokuşturduğu şeylere bir reddiyedir. İmam Gazali ‎rahmetullahi aleyh bu kitapta, müşebbihe ve Haşeviye’nin, ‎kendilerinin selefi salihinin görüşünde oldukları ‎iddialarına cevap vermekte; onların iddialarının batıl ‎olduğunu ve selefi salihinin gerçek mezhebinin ne ‎olduğunu delillerle güzel bir şekilde ispat etmektedir.‎
İmam Gazali rahmetullahi aleyh’in bu kitabı yazma ‎gayelerinden biri de herkesin bilmesi gereken İslam ‎akidesini avama anlayacağı bir şekilde sunmak; onlara ‎akide hakkında bir şey sorulduğunda nasıl cevap ‎vereceklerini öğretmek ve üzerlerine farz olan şeyler ‎konusunda derine inmeden nasıl cevap vereceklerini ‎bildirmektir. Bu sebeple akideyle ilgili önemli olan her ‎meselenin cevabını, avamın fitneye düşmemesi için ‎anlayacağı şekilde beyan etmiştir. Aynı zamanda ‎müşebbihe ve mücessimelerin görüşlerine reddiye yapmış ‎ve onların, Allah-u Teâlâ’nın zatı hakkında söylediklerinin ‎batıl olduğunu delillerle ispat etmiştir. ‎
İmam Gazali rahmetullahi aleyh kitabını üç baba ayırmıştır: Birinci babda, müteşabih haberler konusunda selefi ‎salihinin mezhebinin hakikatini beyan etmiş; ikinci ‎babda, bu konudaki hak ve doğrunun selefi salihinin ‎mezhebi olduğunu ve onlara muhalefet edenlerin bidatçi ‎olduklarını ispat etmiş; üçüncü babda ise bu ilimle ‎alakalı faydalı olan farklı birtakım fasıllar ortaya ‎koymuştur.‎

İmam Gazali rahmetullahi aleyh bu kitapta, teşbihi çağrıştıran ayet ve hadisler konusunda avamın üzerine şu yedi ‎görevin vacip olduğunu söylemiştir: ‎
‎1- Takdis etmek: Allah-u Teâlâ’yı cisim ve cisme tabi ‎olan (cevher, araz gibi) şeylerden tenzih etmek. ‎
2- Tasdik etmek: Rasulullah sallAllahu aleyhi ve ‎sellem’in söylediği söze iman etmek; söylediği sözün onun ‎kastettiği mana yönüyle hak olduğuna ve onun ancak ‎doğruyu söylediğine inanmak.‎
3- Acziyetini itiraf etmek: Allah hakkındaki ‎müteşabih haberlerde kastedilen manayı bilmenin gücünü ‎aşan bir konu olduğunu ve bu manayı araştırmakla ‎mükellef olmadığını itiraf ve ikrar etmek.‎
‎4- Susmak: Bu gibi müteşabih haberlerin manası hakkında soru sormayıp bu işe dalmamak; soru sormanın ‎bidat olduğunu, bu meseleye dalmanın dini açıdan ‎tehlikeli olduğunu ve hiç fark etmeden kişiyi küfre ‎sokabileceğini bilmek.‎
‎5- Kendini tutmak: Bu gibi müteşabih haberlerde ‎geçen lafızlar üzerinde dille ilgili herhangi bir değiştirme, ‎lafzı başka dile çevirme, harf ekleme ve harf çıkarma ‎yapmamak; farklı yerlerde zikredilen müteşabih lafızları ‎bir araya toplamamak, lafzı içinde geçtiği cümleden ayırıp ‎tek olarak zikretmemek ve lafız nasıl geçmişse o şekilde ‎muhafaza etmek.‎
‎6- Hiçbir şey yapmamak: Allah hakkındaki ‎müteşabih haberlerin manası konusunda düşünmemek, ‎kalbi araştırmaktan men etmek.‎
‎7- İlim ehline teslim olmak: Allah hakkındaki müteşabih nasların manası aczinden dolayı kendine gizli kalsa ‎da bu naslardan bazılarının manasının rasullere, ‎evliyalara, sıddıklara gizli kaldığına inanmamak.‎
Sonra İmam Gazali bu yedi görevi delil ve örneklerle ‎güzel bir üslup kullanarak açıklamış, akabinde de birtakım ‎soruların sorulabileceğini düşünerek onlara cevap ‎vermiştir. ‎

Bu kitap birkaç isimle zikredilmiştir. Brockelmann bu ‎kitabı “Risâle fî Mezhebi’l-Selef” ismiyle zikretmiştir. ‎
Britanya Müzesinde Arapça el yazmaların bulunduğu ‎bölümde bu kitaba “Kitabu’l-Vezâif” ismi verilmiştir. ‎Kitaba bu ismin verilmesinin sebebi; birinci babı, “Bu bab, ‎yedi görevi ihtiva etmektedir.” sözüyle açmış olmasıdır.‎
İstanbul’da Hamidiye Kütüphanesinde bulunan el ‎yazması eser, “el-Vezâif fî Beyâni’l-Ulûmi ve’l-Letâif” ‎ismini taşımaktadır.‎
İmam el-Subki bu kitabı “İlcâmu’l-Avâm an İlmi’l-‎Kelâm” ismiyle zikretmiştir, el-Murteza ve İbni Kadı ‎Şuhbe de aynı isimle zikretmiştir. ‎

Zehebi(‎1), Gazali’nin ve Radî el-Câvânî el-İrbilî ‎Muhammed ibni Ali’nin hayatını anlatırken şöyle dedi: ‎‎“Bağdat’a çocuk iken geldi. Ebu Hâmid el-Gazali’den fıkıh ‎dersi aldı ve Bağdat’ta “İlcâmu’l-Avâm (Selefi Salihinin ‎Mezhebi)” kitabını anlattı. Altmış seneye yakın yani ‎yaklaşık hicri 560 yılına kadar orada kaldı. Doksan iki sene ‎yaşadı.”‎

İlcâmu’l-Avâm (Selefi Salihinin Mezhebi) kitabının ‎çeşitli isimlerde birçok el yazması bize ulaşmıştır. Bak: ‎Cemil Salibe ve Kamil İyad’ın “Gazali’nin Eserleri” ‎bölümünde İmam Gazali’ye nispetinin kesin sahih olduğu ‎kitaplar bölümünde 71 numara. ‎
İlcâmu’l-Avâm (Selefi Salihinin Mezhebi) kitabı ilk ‎olarak İstanbul’da, hicri 1278’de basılmıştır. Kahire’de hicri ‎‎1303, 1309, 1328, 1350 ve 1351 senelerinde; Beyrut’ta hicri ‎‎1413’te Daru’l-Kutubu’l-İlmiyye’de basılmıştır. İmam ‎Gazali, Mecmu’ul-Resail, c.4. ‎
İlcâmu’l-Avâm (Selefi Salihinin Mezhebi) kitabı, Gaza‎li’nin bazı eserleriyle birlikte İspanyolcaya tercüme ‎edilmiştir. ‎

İmam Gazali bu kitabında, okurları bazı eserlerine yön‎lendirmiştir. Örneğin: ‎
‎“Bunlara benzer ayetlerin sayısı 500’e yakındır. Bunları ‎‎“Cevâhiru’l-Kur’ân” kitabında topladık.” (sayfa: 85)‎
‎“El-Maksadi’l-Esnâ Fi Maani Esmâillâhi’l-‎Husnâ” kitabında kesin delillerle açıkladığımız üzere…” ‎‎(sayfa: 94)‎
‎“Bunun kötülendiğine dair açıklamaları İhyâ kitabının ‎‎“Kavâidu’l-Akâid” bölümünde zikrettik.” (sayfa: 108)‎
‎“Bu metotları "Kıstâsu’l-Mustakîm" kitabında ‎açıkladık. Bunları tekrarlayarak sözümüzü uzatmayalım.” ‎‎(sayfa: 140) ‎

Bu kitabın İmam Gazali’ye ait olduğu sabittir. Akaidle ‎ilgili önemli bir bahsi konu edinmesi ve zamanımızda ‎yayılan tecsim ve teşbih fitnelerine cevap niteliğinde ‎olması sebebiyle bu ve benzeri kitapları tek tek ele alıp ‎içlerindeki bazı kapalı noktaları açmayı gerekli gördüm. ‎Zamanımızdaki tecsim ve teşbih fitneleri, İmam Gazali ‎zamanında olduğundan daha fazla yayılmış, insanlar artık ‎Rablerini tanımayacak duruma gelmiş ve selefi salihin ‎inancıyla uzaktan yakından ilgisi bulunmayan tecsim ve ‎teşbih mezhebi selefi salihe nispet edilmeye başlanmıştır. ‎İşte her Müslümanın bilmesi ve inanması gereken şeyleri ‎ihtiva eden ve onlar için faydalı olan bu önemli kitabı, ‎herkes rahatlıkla anlasın diye basit ve anlaşılır bir şekilde ‎açıklamaya çalıştım. ‎

Başarı Allah’tandır; hata yapmış isem bu, şeytandan ve ‎nefsimdendir, Allah’tan beni affetmesini umarım. ‎Muvaffakiyet sadece Allah’tandır, O’na tevekkül ettim; O, ‎yüce arşın rabbidir.‎


Şeyh Prof. Dr. Ziyaeddin el-Kudsi


‎(‎1) Zehebi: Asıl ismi Abdullah Şemseddin el-Zehebi’dir. Dimeşk ‎şehri yakınındaki Kefer Batna isimli bir köyde, hicri 673 yılında ‎doğmuş, orada yaşamış ve 748 yılında vefat etmiştir. Esasen ‎hadis ve tarih âlimidir. Hocaları; İbni Teymiyye, el-Muzzi, el-‎Berzali, Şihabuddin el-Suhreverdi’dir. Taceddin el-Subki, İbni ‎Kesir el-Dimeşki meşhur öğrencilerindendir. En meşhur kitapları ‎Siyeru A’lâmi’l-Nubelâ, Târîhu’l-İslâm ve Tezkiretu’l-‎Huffâz’dır.‎

Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.