Alkame
|
|
« : 19 Eylül 2018, 20:58:12 » |
|
بِسْــــــــــــــــــــــمِ ﷲِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيم
Allah-u Teâla’ya hamd ve senalar olsun. O’na şükreder, O’ndan yardım dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin kötülüklerinden O’na sığınırız. Şehadet ederiz ki Allah’tan başka ibadete layık ilah yoktur ve Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem) O’nun kulu ve Rasulüdür. Kalpleri elinde bulunduran Allah-u Teâla’dan ayaklarımızı ve kalplerimizi kabul ettiği tevhid dini üzerinde sabit kılmasını ister ve niyaz ederiz. Zira Allah’ın hidayet ettiğini saptıracak hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Ve yine Allah’ın saptırdığını da hidayete erdirecek hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Salât ve selamın en güzeli Muvahhidlerin imamı, nebilerin sonuncusu ve en üstünü olan Muhammed’e, onun âline, ashabına ve kıyamete kadar onun nurlu yolunun üzerinde yürüyenlerin üzerine olsun.
Bu yazımız, kendisine ebediyyen haram olan kişilerle nikâh akdi yapan kişilerin hükmüyle alakalıdır. Yine bu konunun delillerinden olan, üvey annesiyle nikâh akdi yapan kişiyle alakalı rivayeti ve âlimlerin bu rivayet hakkındaki sözlerini nakledeceğiz. Hidayeti ve hakkı isteyen kişilere yazacağımız yazının yeterli olacağını; haktan ve hidayetten uzak, hakka tabi olmak istemeyen kişilerin ise, önlerine yüzlerce nakil yapılsa, bu konuda sağlam hüccetler sunulsa yine de tabi olmayacaklarını biliyoruz. Bundan dolayı asıl gayemiz bu konuda hakkı isteyen kişiler olduğundan onlara tavsiyemiz yazacağımız yazıyı dikkatli bir şekilde okumaları olacaktır. Böyle yaptıkları takdirde mevzuyu güzel bir şekilde hıfzetmiş olacaklar, aynı şekilde aksi görüşte olanların ise inançlarının temelsiz olduğunu göreceklerdir. Bu konuyla alakalı rivayeti ve âlimlerin sözlerini nakletmeden önce şunları anlatmamızda fayda vardır. Zira bazı temel kaideler bilinmeden meseleye bakmak, su üzerinde çer çöp olmaktan farksızdır. Bu kimseler temel kaideleri bilmeden meseleye baktıklarından, su onları bir o tarafa, bir bu tarafa savuruyor; bugün hak dediklerine yarın batıl diyorlar. Nitekim muhaliflerimizde bu durumu görerek çok kere şahit olmuşuzdur. Üç beş kitap okuyup, üç beş nakil yapmakla ortaya ilim koyduğunu sanan bu kimseler, kendilerindeki çelişkiler sağlam hüccetle ortaya konulduğu halde hakka tabi olmamış, aksine cahilliklerine devam etmiş ve ancak yine kendileri gibi cahil kimseleri kandırmışlardır. Fakat gayesi hak olan kimselere karşı bu cahillerin yapabileceği hiçbir şey yoktur.
Emmâ ba’d; Bazı ameller vardır ki, bu amelleri yapan kişinin kalbinde iman olmadığını gösterir. İnandığını iddia ettiği şeye aslında inanmadığı ya da haram olan o şeyi meşru gördüğünü gösterir. Bir kaide vardır ve âlimler bu konuda ittifak etmişlerdir. Bir kişi bir amel işler, bu amel o kişinin Müslüman olmadığını gösterir, velev ki tersini iddia etmiş olsa da. Daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek verelim: Bir kimse “Ben Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem)’e inanıyorum.” dediği halde ona sövmesi gibi. Ya da Rasule iman ettiğini iddia ettiği halde onu öldürmeye çalışması gibi. İşte bunlar birer ameldir ve kişinin “Rasule iman ettim.” sözüne zıttır. Küfür sadece söz ve inanç ile değil, amelle de olur. Bir kimsenin Kur’an’a iman ettiğini söylemesine rağmen, elindeki kitabın Kur’an olduğunu bildiği halde pisliğe atması da buna örnektir.
İmam Karafî (ö. 684) el-Zahîrâ kitabında şöyle demiştir:
وفي الذخيرة للقرافي ج 12 ص 13 (الْجِنَايَةُ الثَّانِيَةُ الرِّدَّةُ) نَسْأَلُ اللَّهَ تَعَالَى الْعَافِيَةَ مِنْهَا وَمِنْ غَيْرِهَا وَالنَّظَرُ فِي حَقِيقَتِهَا وَحُكْمِهَا النَّظَرُ الْأَوَّلُ: فِي حَقِيقَتِهَا وَهِيَ عِبَارَةٌ عَنْ قَطْعِ الْإِسْلَامِ مِنْ مُكَلَّفٍ وَفِي غَيْرِ الْبَالِغِ خِلَافٌ إِمَّا بِاللَّفْظِ أَو بِالْفِعْلِ كإلقاء الْمُصحف فِي الْقَاذُورَاتِ
“İkinci Suç Mürted Olmak Allah’ın bundan ve başka şerlerden bizi korumasını ondan istiyoruz. Mürted olmanın hakikati ve hükmü vardır. Mürted olmanın hakikati bir mükellefin İslam dinini sonlandırması hakkında kullanılan bir tabirdir. Buluğa ermeyen kişi hakkında ihtilaf vardır. Mürted olmak lafızla olabildiği gibi amelle de olur. Mushafı pisliğe atmak amelle mürted olmaya örnektir.” (Karafî: el-Zahîrâ c.12 s.13)
Buna benzer örnekler çoğaltılabilir. Kısacası küfür, kişinin inancıyla ve diliyle olduğu gibi ameliyle de olur. Yine bazı ameller vardır ki, kişi o ameli işlemekle haram olan o şeyi aslında haram görmeyip meşru gördüğünü göstermektedir. Bir kişinin kendisine ebediyyen muhkem naslarla haram olduğu Allah tarafından bildirilen bir kişiyle şer’i nikâh akdi yapması, kişinin o hükmü ameliyle reddetmesi, meşru sayması demektir. Kişinin bu ameli (kendisine ebediyen haram olan kişiyle nikâh akdi yapması), bu haramı helalleştirdiğini göstermektedir. Bu konuda ki delil ise, üvey annesiyle nikâh akdi yapan kimsenin malının ganimet olarak alınması ve öldürülmesidir. Bu rivayete ve âlimlerin bu konu hakkındaki sözlerine ileride geleceğiz. Bundan önce nikâh nedir, neden yapılır bununla alakalı kısa bir açıklama yapalım.
Allahu Teâla şöyle buyuruyor:
وَلاَ تَنكِحُواْ الْمُشْرِكَاتِ حَتَّى يُؤْمِنَّ وَلأَمَةٌ مُّؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِّن مُّشْرِكَةٍ وَلَوْ أَعْجَبَتْكُمْ وَلاَ تُنكِحُواْ الْمُشِرِكِينَ حَتَّى يُؤْمِنُواْ وَلَعَبْدٌ مُّؤْمِنٌ خَيْرٌ مِّن مُّشْرِكٍ وَلَوْ أَعْجَبَكُمْ أُوْلَئِكَ يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَاللّهُ يَدْعُوَ إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ وَيُبَيِّنُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ ﴿٢٢١﴾
“(Ey iman edenler!) İman etmedikçe sakın (Yahudi ve Hristiyan kadınları hariç) müşrik kadınlarla evlenmeyin! Bilin ki müşrik kadın (güzelliği, soyu, zenginliği veya asaleti ile) ne kadar hoşunuza gitse de mümin köle kadın ondan daha hayırlıdır. İman etmedikleri müddetçe sakın müşrik erkeklerle (mümin) kızlarınızı evlendirmeyin! Bilin ki müşrik erkek (güzelliği, soyu, zenginliği veya asaleti ile) ne kadar hoşunuza gitse de mümin köle erkek ondan daha hayırlıdır. Onlar (müşrik kadın ve erkekler) ancak ateşe girmenize sebep olacak şeyler yapmaya çağırırlar. Allah ise doğru yolu bildirerek cennete girmenize ve günahlarınızın affına vesile olacak ameller yapmaya çağırır (öyleyse yalnız O’nun emirlerine itaat edin). Allah, (Rasulüne indirdiği kitapta) cennete ve cehenneme götüren yolları delilleriyle insanlara açıklamaktadır. Umulur ki akıllarını kullanırlar da (dünya ve ahiret mutluluğu için) doğru yolda giderler.” (Bakara: 221)
Âlimlerin çoğuna göre; Bakara 221 ayetinde geçen “nikâh” kelimesinden kasıt evlenme akdi yapmaktır.
Bazı âlimlere göre; ayetteki nikâhtan kasıt; cima yapmaktır. “Nikâh” kelimesi evlenmiş olan kadınlar için kullanıldığında “cima yapmayı”, erkekler için kullanıldığında da “evlenme akdi yapmayı” ifade eder.
Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) veda hutbesi diye bilinen hadiste şunları söylemektedir:
“Kadınlar hakkında Allah'tan korkunuz. Çünkü şüphesiz siz onları Allah'ın emaneti (yâni iyi davranma ahdi) ile aldınız. Onların ırzlarını Allah'ın kelimesi (nikâh akdi) ile kendinize helâl kıldınız.” (Müslim: Hac 147, 194; Ebû Dâvud: Menâsik 56; İbn Mâce: Menâsik 84)
Hadisten açıkça anlaşılacağı üzeri nikâh akdi, haram olan cimayı helal kılmak için yapılan bir akiddir. Yine fıkıh kitaplarına bakıldığında nikâh akdinin mahiyeti hakkında, erkeğin kadından helal yolla faydalanması için yapılan bir akit olduğu, yani şer'an nikâhına mani bulunmayan bir kadından istifade etmesini helal kılan bir akid olduğu söylenmiştir.
Konuyla alakalı olan rivayete gelince:
رَوَى الإِمَامُ أَحْمَدُ وَالنَّسَائِيُّ وَغَيْرُهُمَا: عَنِ البراء رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، قَالَ: لَقِيتُ خَالِي أبا بردة وَمَعَهُ الرَّايَةُ، فَقَالَ: أَرْسَلَنِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى رَجُلٍ تَزَوَّجَ امْرَأَةَ أَبِيهِ أَنْ أَقْتُلَهُ وَآخُذَ مَالَهُ
وَذَكَرَ ابْنُ أَبِي خَيْثَمَةَ فِي " تَارِيخِهِ "، مِنْ حَدِيثِ مُعَاوِيَةَ بْنِ قُرَّةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَهُ إِلَى رَجُلٍ أَعْرَسَ بِامْرَأَةِ أَبِيهِ ، فَضَرَبَ عُنُقَهُ ، وَخَمَّسَ مَالَهُ . قَالَ يَحْيَى بْنُ مَعِينٍ : هَذَا حَدِيثٌ صَحِيحٌ
Bera b. Azib (r.anh) şöyle rivayet etmiştir:
"Dayım Ebu Burde elinde sancak ile yanımdan geçti.
"Nereye gidiyorsun?" diye sordum. Dedi ki:
"Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) beni, babasının hanımıyla evlenen birini öldürüp malını da ganimet olarak almam için gönderdi." (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mace, Ahmed) (Senedi Sahihtir.)
Bu hadis değişik lafızlarla gelmiştir ve onlarda sahihtir. Birbirini mana olarak destekleyen rivayetlerdir. Biz Arapça olarak iki rivayet nakledip sadece birinin tercümesini yazdık.
Bu hadis, Allah (c.c)’ın kesin haram kıldığı bir ameli, kendisine helal saymak suretiyle meşrulaştıran kimsenin mürted olduğunu gösteriyor.
Hadisteki kişi, üvey annesiyle cinsi münasebette bulunarak haram olan zina amelini işlediği için öldürülmemiştir. Çünkü üvey annesiyle cinsi münasebette bulunan, yani zina eden bir kişinin malı ganimet olarak alınmaz. Ancak kâfir olan kimselerin malı ganimet olarak alınır.
Bu kişi, Allah (c.c)'ın, üvey anneyle cinsi münasebette bulunmayı haram kılan emrine rağmen, bu haramı helal kılan evlilik akdini yaptığı için kâfir olmuştur.
Çünkü normalde, üvey annesiyle cinsi münasebette bulunan kişi kâfir değil günahkâr olur. Bu kişi üvey annesiyle, nikâh yapmaksızın sadece cinsi münasebette bulunsaydı, ona mürtedlere uygulanan hüküm değil, zina yapanlara uygulanan hüküm tatbik edilirdi.
Fakat bu adam, haram olan; "üvey anneyle cinsi münasebette bulunma" amelini, evlilik akdiyle helal (meşru) kıldığı için, yani; Allah'ın haramını helal kıldığı için, meşrulaştırdığı için mürted olmuştur.
Buna göre, Allah (c.c)'ın kesin haram kıldığı bir ameli helal saymak küfürdür ve bu helal kılma, sadece sözle değil, amel ile de olur. Bir kimse, Allah (c.c)'ın kesin haram kıldığı bir ameli, tıpkı üvey annesiyle evlenen kişi gibi, hareketiyle helalleştirirse, sözüyle "helalleştiriyorum" demese bile kâfir ve mürted olur. Çünkü ameli, sözünü yalanlamıştır. Bu hareketinden vazgeçmeyenlere mürtedlere verilen hüküm tatbik edilir.
Hadis açıktır ve biraz ilmi olan kimse, hadisten ne anlatılmak istendiğini gayet açık bir şekilde anlayacaktır.
Hadisi tahlil edecek olursak:
Hadiste ne var? Sahabenin savaş sancağı taşıdığı. Demek ki sahabe savaşa gidiyor. Savaş ise kim(ler)e yapılır? Elbette ki İslam’a savaş açmış kimselere. Peki, sahabe neden bu adama savaş açmış? Bu sorunun cevabı da rivayette zikredilmiştir, biz ekleme yapmıyoruz. Olayı nakleden sahabe bunu da söylemektedir ki o da şu: Bir adam, babasının hanımıyla (üvey annesiyle) nikâh akdi yapmış (evlenmiş). Peki, bu amelin cezası nedir? Cezası, o kişinin öldürülmesi ve malının ganimet olarak alınmasıdır.
Bir Müslümanın canı ancak şu üç şeyle helal olur. 1- Haksız yere bir Müslümanı öldürmek, 2- Evlenip muhsan olan kişinin zina yapması, 3- İslam’dan dönüp mürted olmak.
Peki, bu adam zina mı yapmış? Eğerki muhsan ise başı kesilmez, recm yapılır ve bu cezadan sonra ise cenaze namazı kılınır ve malı Müslüman akrabalarına dağıtılır. Ama görüyoruz ki malı beytülmale fey olarak alınmıştır. Âlimlerin ittifakıyla bir kimsenin malı akrabalarına değilde beytülmale veriliyorsa, bu kişi mürted olmuş demektir. Demek ki bu kişi mürted olarak öldürülmüş, yani ne kısas sebebiyle ne de zina yapması sebebiyle öldürülmüştür. Peki, adam neden mürted olmuş? Bu illetin cevabı da yine bu hadiste geçmektedir, oda şu: Babasının hanımıyla (üvey annesiyle) nikâh akdi yaparak İslam’ın haram kıldığı bir şeyi ameliyle helal kılmaktır.
Ehlisünnet âlimlerinin eski kitaplarında şöyle geçer:
"Allah (c.c)'ın kesin haram kıldığı bir ameli helal saymadıkça, büyük günah işleyenler tekfir edilmezler."
Ehlisünnet âlimlerinin bu sözden kasıtları; haramın, sadece sözle helal olarak söylenmesi değil, hareketle de helal olarak gösterilmesidir. Bu nedenle bir haram işleyen kimse, sözüyle veya hareketiyle bunu meşrulaştırırsa İslam milletinden çıkar. Bu kişinin İslam milletinden çıkmaması için; işlediği haram fiilini sözüyle veya hareketiyle meşrulaştırmaması gerekir.
Buraya kadar yaptığımız açıklamalar hakkı isteyen kimseler için yeterli olacaktır. Fakat suyu bulandırmaya çalışan kimselerin, suyu bulandırma çalışmalarının faydasız olduğunu onlara da ispatlamak için, konuyla alakalı âlimlerin sözlerini nakledeceğiz. İnşeAllah bu sefer şeytanlarının yolunu bırakırlar ve bu konuda hakka teslim olurlar.
İbn Kesir (ö. 774), Nisa 22 tefsirinde şunları söylemiştir:
وَقَالَ عَطَاءُ بْنُ أَبِي رَبَاحٍ فِي قَوْلِهِ وَمَقْتاً أَيْ يَمْقُتُ اللَّهُ عَلَيْهِ، وَساءَ سَبِيلًا أَيْ وَبِئْسَ طَرِيقًا لِمَنْ سَلَكَهُ مِنَ النَّاسِ، فَمَنْ تَعَاطَاهُ بَعْدَ هَذَا فَقَدِ ارْتَدَّ عَنْ دِينِهِ، فَيُقْتَلُ وَيَصِيرُ مَالُهُ فَيْئًا لِبَيْتِ الْمَالِ. كَمَا رَوَاهُ الْإِمَامُ أَحْمَدُ وَأَهْلُ السُّنَنِ مِنْ طُرُقٍ عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ، عَنْ خَالِهِ أَبِي بُرْدَةَ- وَفِي رِوَايَةِ: ابْنِ عُمَرَ، وَفِي رِوَايَةٍ: عَنْ عَمِّهِ- أَنَّهُ بَعَثَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى رَجُلٍ تَزَوَّجَ امْرَأَةَ أَبِيهِ مِنْ بَعْدِهِ أَنْ يَقْتُلَهُ وَيَأْخُذَ مَالَهُ. وَقَالَ الْإِمَامُ أَحْمَدُ : حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ، حَدَّثَنَا أَشْعَثُ عَنْ عَدِيِّ بْنِ ثَابِتٍ، عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ، قَالَ: مَرَّ بِي عَمِّي الْحَارِثُ بْنُ عَمْرٍو وَمَعَهُ لِوَاءٌ قَدْ عَقَدَهُ لَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقُلْتُ لَهُ: أَيْ عَمِّ أَيْنَ بَعَثَكَ النبي؟ قَالَ: بَعَثَنِي إِلَى رَجُلٍ تَزَوَّجَ امْرَأَةَ أَبِيهِ فَأَمَرَنِي أَنْ أَضْرِبَ عُنُقَهُ
“Ata ibn Ebi Rabah “وَمَقْتًا” kavlinde, Allah buna kızar demiştir. “وَسَاء سَبِيلاً” yani giden insan için kötü bir yoldur. Kim, bu hüküm geldikten sonra bunu yaparsa mürted olur; öldürülür, malı beytülmale fey olarak alınır. Nitekim İmam Ahmed ile Sünen sahipleri birçok yollardan, Bera ibn Azib’ten, dayısı Ebu Burde’de –bir rivayette: İbn Ömer’den, bir rivayette amcasından- Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem onu babasının hanımıyla evlenen bir adamı öldürmek ve malını beytülmale fey olarak almak için gönderdi. İmam Ahmed şöyle demiştir: Bize İbn Huşeym anlattı, bize Eş’as anlattı, o da Adiyy ibn Sabit’ten, Bera ibn Azib’ten, diyor ki: Amcam Haris ibn Amr uğradı. Yanında da bir sancak vardı, onu Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem vermişti. Ona: “Ey amca! Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem seni nereye gönderdi?” dedim. O da: Babasının hanımı ile evlenen birinin boynunu vurmam için gönderdi. dedi.” (İbn Kesir: Tefsiru’l Kur’an’il-Azim c. 2 s. 215)
İbn Kesir, tabiinden olan Ata’dan nakil yaparak ayeti açıklıyor. Ayette “öldürülür ve malı ganimet olarak” alınır geçmiyor ama İbn Kesir ayeti açıklarken hüküm bildiriyor ve akabinde o hükme delalet eden üvey annesiyle nikâh akdi yapan kişinin rivayetini naklediyor. Kendisine ebediyyen haram olan kişiyle nikâh akdi yapan kişinin bu ameli, haramı helal saymaktır ve böyle bir kimse hükmü bildiği halde bunu yaparsa, haramı helal saymaktan dolayı küfre girer. İşte bu apaçık haramı helalleştirmektir.
İmam Ahmed’in oğlu Abdullah’ın rivayet ettiği Mesaili İmam Ahmed kitabının c.1 s. 351, 352’de, Bir Kişinin Mahremiyle Evlenmesinin Hükmü başlığında şöyle geçmektedir:
قول الإمام أحمد مسائل الإمام أحمد رواية ابنه عبد الله فِي الرجل يتَزَوَّج ذَات الْمحرم
1294 - سَأَلت ابي عَن الرجل يتَزَوَّج بِذَات محرم مِنْهُ وَهُوَ لَا يعلم بِهِ ثمَّ علم قَالَ ان كَانَ عمدا يضْرب عُنُقه وَيُؤْخَذ مَاله وان كَانَ لَا يعلم يفرق بَينهمَا كَأَنَّهُ اسْتحْسنَ ان يكون لَهَا مَا اخذت وَلَا يرجع عَلَيْهَا بِشَيْء قلت لابي حَدِيث الْبَراء ان رجلا اعرس بِامْرَأَة ابيه قَالَ ذَاك على انه علم تزوج واعرس بِامْرَأَة ابيه هَذَا لَا يكون الا على الْعلم
1295 - سَأَلت ابي عَن حَدِيث النَّبِي صلى الله عَلَيْهِ وَسلم ان رجلا تزوج امْرَأَة ابيه فَأمر النَّبِي صلى الله عَلَيْهِ وَسلم بقتْله واخذ مَاله قَالَ ابي نرى وَالله اعْلَم ان ذَلِك مِنْهُ على الاستحلال فَأمر بقتْله بِمَنْزِلَة واخذ مَا لَهُ قَالَ ابي وَكَذَلِكَ الْمُرْتَد لَا يَرِثهُ أَهله لَان النَّبِي صلى الله عَلَيْهِ وَسلم قَالَ لَا يَرث الْمُسلم الْكَافِر
1294: Babama, bir adam mahremiyle, mahremi olduğunu bildiği halde evleniyor, hükmü nedir diye sordum, şöyle dedi: Eğer ki mahremi olduğunu bildiği halde onunla evlenmişse boynu vurulur ve malı beytülmale alınır. Eğer ki mahremi olduğunu bilmiyorsa ayrılırlar. İmam Ahmed kadına verilen mehrin ondan alınmamasını iyi görüyor gibiydi. Kadına verilen mehir ya da hediyeler geri alınmaz. Babama: Bera hadisinde geçen babasının hanımını nikâhlayan adamı sordum. Şöyle dedi: Bu kişi o kadının babasının hanımı olduğunu biliyordu ve onunla evlenip zifafa girdi. Bu ise ancak bilerek olur.
1295: Babama, babasının hanımı ile evlenip Rasulullah’ın öldürülmesini ve malının alınmasını emrettiği kişi ile ilgili hadisin manası hakkında sordum. Babam şöyle dedi: "Allah en doğrusunu bilir. Bu kişinin bu ameli, haramı helalleştirmektir. Rasulullah bu sebeple öldürülmesini ve malının alınmasını emretti. Babam şöyle dedi: Aynı şekilde mürtede de ailesi mirasçı olamaz. Çünkü Rasulullah şöyle buyuruyor: "Müslüman kâfire mirasçı olamaz." (Abdullah ibn Ahmed: Mesaili İmam Ahmed c.1 s. 351, 352)
İmam Ahmed’in oğlu Ebi Fadl Salih’in rivayet ettiği Mesaili İmam Ahmed kitabının c.3 s.131 de şöyle geçmektedir:
مسائل الإمام أحمد رواية ابنه أبي الفضل صالح
من تزوج امْرَأَة أَبِيه
1497 - قلت الَّذِي تزوج امْرَأَة أَبِيه أَو أمته يُسْتَتَاب قَالَ لَا هَذَا على الإستحلال يقتل إِذا عرس
1497: Dedim ki: Babasının hanımı veya cariyesi ile evlenen tevbeye çağrılır mı? Babam şöyle dedi: “Hayır. Bu o ameli helalleştirmektir. Nikâh yapıp zifaf girerse öldürülür.” (Ebi Fadl Salih ibn Ahmed: Mesaili İmam Ahmed c.3 s.131)
Allah İmam Ahmed’e rahmet etsin, verdiği hüküm ne kadarda doğru. Bir kimse eğerki nikâh akdi yaptığı kişinin mahremi olduğunu bildiği halde onunla nikâh akdi yaparsa mürted olur. Bu kişinin küfre girmesinin sebebi, kendisine ebediyyen haram olan bir kişiyle nikâh akdi yaparak, haramı helalleştirmesidir. Nitekim İmam Ahmed’de bu amelin haramı helalleştirmek olduğunu söylemiştir. Allah’ın kesin naslarla haram kıldığı bir şeyi helal saymak ise apaçık küfürdür.İmam Taberi (ö. 310) Tehzibu’l Asar Musnedu İbni Abbas kitabının s.572-574 de şöyle demiştir:
فَإِنْ قَالَ: فَإِنَّكَ وَجَّهْتَ مَعْنَى قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «وَمَنْ وَقَعَ عَلَى بَهِيمَةٍ فَاقْتُلُوهُ» ، إِلَى أَنَّهُ قَتْلٌ بِالرَّجْمِ إِذْ كَانَ حُرًّا مُحْصَنًا، وَالْأَخْبَارُ الَّتِي ذَكَرْتَهَا آنِفًا عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ وَغَيْرِهِ، وَارِدَةٌ عَنْهُمْ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ أَمَرَ بِضَرْبِ عُنُقِ الَّذِي عَرَّسَ بِزَوْجَةِ أَبِيهِ، وَذَلِكَ غَيْرُ الرَّجْمِ . قِيلَ: إِنَّ الَّذِي أَمَرَ عَلَيْهِ السَّلَامُ بِضَرْبِ عُنُقِهِ، لَمْ يَكُنْ أَمْرًا بِضَرْبِ عُنُقَهُ عَلَى إِتْيَانِهِ زَوْجَةَ أَبِيهِ فَقَطْ دُونَ مَعْنًى غَيْرِهُ، وَإِنَّمَا كَانَ لِإِتْيَانِهِ إِيَّاهَا بِعَقْدِ نِكَاحٍ كَانَ بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا وَذَلِكَ مُبَيَّنٌ فِي الْأَخْبَارِ الَّتِي ذَكَرْتُهَا قَبْلُ، وَذَلِكَ قَوْلُ الرَّسُولِ الَّذِي أَرْسَلَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى الَّذِي فَعَلَ ذَلِكَ لِلْبَرَاءِ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَرْسَلَنِي إِلَى رَجُلٍ تَزَوَّجَ امْرَأَةَ أَبِيهِ لِأَضْرِبَ عُنُقَهُ وَلَمْ يَقُلْ: إِنَّهُ أَرْسَلَنِي إِلَى رَجُلٍ زَنَى بِامْرَأَةِ أَبِيهِ لِأَضْرِبَ عُنُقَهُ وَكَانَ الَّذِي عَرَّسَ بِزَوْجَةِ أَبِيهِ، مُتَخَطِّيًا بِفِعْلِهِ حُرْمَتَيْنِ، وَجَامِعًا بَيْنَ كَبِيرَتَيْنِ مِنْ مَعَاصِي اللَّهِ إِحْدَاهُمَا: عَقْدُ نِكَاحٍ عَلَى مَنْ حَرَّمَ اللَّهُ عَقْدَ النِّكَاحِ عَلَيْهِ بِنَصِّ تَنْزِيلِهِ بِقَوْلِهِ: {وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ آبَاؤُكُمْ مِنَ النِّسَاءِ} [النساء: 22] وَالثَّانِيَةُ: إِتْيَانُهُ فَرْجًا مُحَرَّمًا عَلَيْهِ إِتْيَانُهُ وَأَعْظَمُ مِنْ ذَلِكَ تَقَدُّمُهُ عَلَى ذَلِكَ بِمَشْهَدٍ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَإِعْلَانُهُ عَقْدَ النِّكَاحِ عَلَى مِنْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ عَقْدَهُ عَلَيْهِ بِنَصِّ كِتَابِهِ الَّذِي لَا شُبْهَةَ فِي تَحْرِيمِهَا عَلَيْهِ، وَهُوَ حَاضِرَهُ. فَكَانَ فِعْلُهُ ذَلِكَ مِنْ أَدَلِّ الدَّلِيلِ عَلَى تَكْذِيبِهِ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِيمَا أَتَاهُ بِهِ عَنِ اللَّهِ تَعَالَى ذِكْرُهُ، وَجُحُودِهِ آيَةً مُحْكَمَةً فِي تَنْزِيلِهِ فَكَانَ بِذَلِكَ مِنْ فِعْلِهِ كَذَلِكَ، عَنِ الْإِسْلَامِ إِنْ كَانَ قَدْ كَانَ لِلْإِسْلَامِ مُظْهِرًا مُرْتَدًّا، أَوْ إِنْ كَانَ مِنَ الْكُفَّارِ الَّذِينَ لَهُمْ عَهْدٌ، كَانَ بِذَلِكَ مِنْ فِعْلِهِ وَإِظْهَارِهِ مَا لَيْسَ لَهُ إِظْهَارُهُ فِي أَرْضِ الْإِسْلَامِ لِلْعَهْدِ نَاقِضًا، وَكَانَ بِذَلِكَ مِنْ فِعْلِهِ، حُكْمُهُ الْقَتْلُ وَضَرْبُ الْعُنُقِ. فَلِذَلِكَ أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِقَتْلِهِ وَضَرْبِ عُنُقِهِ إِنْ شَاءَ اللَّهُ، لِأَنَّ ذَلِكَ كَانَ سُنَّتَهُ فِي الْمُرْتَدِّ عَنِ الْإِسْلَامِ، وَالنَّاقِضِ عَهْدَهُ مِنْ أَهْلِ الْعَهْدِ وَفِي خَبَرِ الْبَرَاءِ الَّذِي ذَكَرْنَاهُ قَبْلُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَمَرَ بِضَرْبِ عُنُقِ الَّذِي تَزَوَّجَ امْرَأَةَ أَبِيهِ الدَّلِيلُ الْوَاضِحُ وَالْبَيَانُ الْبَيِّنُ، عَنْ خَطَأِ قَوْلِ مَنْ زَعَمَ أَنَّ رَجُلًا مِنَ الْمُسْلِمِينَ لَوْ تَزَوَّجَ أُخْتَهُ أَوْ عَمَّتَهُ أَوْ غَيْرَهَا مِنْ مَحَارِمِهِ الَّتِي نَصَّ اللَّهُ عَلَى تَحْرِيمِهَا فِي كِتَابِهِ، وَعَقَدَ عَلَيْهَا عُقْدَةَ نِكَاحٍ، ثُمَّ وَطِئَهَا وَهُوَ بِتَحْرِيمِ اللَّهِ ذَلِكَ عَلَيْهِ عَالِمٌ أَنَّ لِلْمَنْكُوحَةِ مِنْ مَحَارِمِهِ مَهْرُ مَتَاعِهَا وَأَنَّهُ لَا حَدَّ عَلَيْهِ، وَلَا عَلَيْهَا عُقُوبَةٌ وَلَا تَعْزِيرٌ وَأَنَّ النِّكَاحَ الَّذِي عَقَدَ عَلَيْهَا شُبْهَةٌ تُوجِبُ دَرْأَ الْحَدِّ عَنْهُمَا، وَيَلْزَمَ الرَّجُلَ لَهَا بِهِ مَهْرٌ إِذَا وَطِئَهَا
"Eğer şöyle derse: Sen Rasulullah’ın: "Kim bir hayvanla cima yaparsa onu öldürün." hadisinin manasını bu kişi hür ve muhsan ise recm olarak öldürülür diye mana vermektesin. Oysa Bera ibn Azib ve başkalarından rivayet edildiğine göre babasının hanımını nikâhlayıp zifafa giren kişinin, Rasulullah boynunun vurulmasını emretmiştir. Bu ise recm değildir.
Ona şöyle denilir: Rasulullah’ın boynunun vurulmasını emrettiği başka bir mana olmadan sadece babasının hanımı ile cima yaptığı için boynunun vurulmasını emretmemiştir. Bu kişi daha önce zikrettiğim hadislerde açık olduğu üzere kendisi ile kadın arasında nikâh akdi yaparak onunla cima yapmıştır. Rasulullah’ın bu ameli yapana gönderdiği sahabenin Bera (r.anh)'a söylediğinde bu açık olarak anlaşılmakta. O şöyle demişti: “Babasının hanımı ile evelenen bir kişinin boynunu vurmam için beni gönderdi." ama şöyle demedi: "Babasının hanımı ile zina yapan bir kişinin boynunu vurmam için beni gönderdi." Babasının hanımı ile nikâh yapıp cima yapan bir kimse bu ameli ile iki hürmeti aşmış ve iki büyük mesiyeti bir araya toplamıştır.
Bunların birincisi: Allahu Teâla’nın kitabında kendisi ile nikâh akdinin yapılmasını haram kıldığı biri ile nikâh akdi yapmaktır. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "(Ey iman edenler!) Babalarınızın evlendiği hanımlarla sakın evlenmeyin (bu, haram kılınmış bir ameldir).” (Nisa: 22)
İkincisi: Allah’ın, cima yapılmasını haram kıldığı bir kadınla cima yapmasıdır. Bu iki suçtan daha büyüğü ise şudur: Bu kimse bu ameli Rasulullah hayatta iken yapmış ve Allah (c.c)’ın Kur’an’da hiç şüphe olmadan kesin olarak kendisi ile nikâh yapılmasını haram kıldığı biri ile nikâh yapmış ve bunu ilan etmiştir. Bu kimsenin bu ameli Rasulullah’ın Allah katından getirdiklerini ve Kur’an’daki muhkem ayetleri yalanladığına dair en açık bir delildir. Bu kişi şayet İslam’da ise bu ameli ile mürtedliğini izhar etmiş olup İslam’dan çıkmıştır. Veya bu kişi ahdi olan bir kâfir olsaydı bu fiili ile ahdini bozmuş olurdu. Çünkü bu fiili ile İslam topraklarında izhar olmayan bir ameli izhar etmiş böylece ahdini bozmuştur. Bu yaptığı fiil sebebi ile onun hükmü boynunun vurulup öldürülmesidir. Bu sebeple Rasulullah onun boynunun vurulup öldürülmesini emretmiştir. Çünkü bu İslam’dan dönen ve zimmet ehlinden ahdini bozan kişiler hakkındaki onun sünneti idi. Daha önce zikrettiğimiz Rasulullah’ın babasının hanımı ile evlenen kişinin boynunun vurulmasını emrettiği Bera ibn Azib hadisinde aşağıda zikredilen görüşün yanlış olduğuna dair çok açık bir delildir. O görüş şöyledir:
"Müslümanlardan bir kimse Allah’ın bunu haram kıldığını bildiği halde kız kardeşi, halası veya bunlar dışında Allah’ın kitabında haram kıldığı mahremi olan bir kimse ile nikâh akdi yapar ve sonra onunla cima yaparsa mahremlerden nikâhlanan kadına mehir gerekir ve adama had gerekmez. Kadına da ceza ve tazir gerekmez. Yaptıkları akid onlardan haddin kalmasını gerektiren bir şüphedir. Bu durumda şayet adam kadınla cima yapmışsa mehrini vermesi gerekir.” (Taberi: Tehzibu’l Asar Musnedu İbni Abbas s.572-574)
İmam Taberi burada kişinin halini vasfediyor. Diyor ki: Üvey annesiyle nikâh akdi yapan kişi, kendisine nikâh akdi yaptığı kişinin haram olduğunu Kur’an’ı Kerim’de ki sabit naslarla biliyor ve buna rağmen Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) hayatta iken herkese ilan ederek bunu yapıyor. Ayrıca rivayette bahsi geçen kimse yaptığı amelin hükmünü dili ile reddettiğine dair en ufak bir ibare yoktur. Ama buna rağmen İmam Taberi bu kişinin Allah ve Rasulünü yalanladığını ama bunu dili ile yapmayıp, ameli ile apaçık bir şekilde yaptığını söylemektedir. Demekki bu kimse haram hükmünü dili ile değil ameli ile reddetmiştir. Bu tahlil basit bir kimsenin değil, müçtehid olan bir âlimin tahlili ve sözüdür.
Allah-u Teâla muhkem ayetle kişinin babasının hanımıyla evlenmesini haram kılmıştır. Bu kişi buna rağmen cahili adetlerini devam ettirip, babası öldükten sonra onun hanımıyla evleniyor ve bunu babaya ikram olarak görüyor. Bu amelini ise açık olan hükmü bilmesine rağmen ve Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) hayatta iken bunu duyurarak yapmasıdır. Şayet bu kimse Müslüman olduğunu söylüyorsa ve buna rağmen bu ameli yaparsa mürted olur. Ama bu kişi kafirse ve Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem)’den ahit almışsa (zimmet ehli ise), İslam devletinde bu ameli yapması yasaktır. İslam devletinde bu ameli açıktan yapıp, herkesin önünde izhar ettiği için İslam’a hakaret etmiş ve verdiği ahdi bozmuş demektir. Dolayısıyla kâfir kişi bu ameliyle verdiği ahdi bozmuş olur ve boynu vurularak öldürülür.
Mesele daha iyi anlaşılması için basit bir şekilde misallendirmek gerekirse:
Bir kimse, ehlikitap kadınları dışındaki müşrik bir kadınla evlenmek istediği zaman, öncelikle ona: “Sen bu kadının müşrik olduğunu kabul ediyor musun?” diye sorsak, bize: “Elbette kabul ediyorum.” diyecektir. Ve buna rağmen kadını babasından Allah’ın emri, peygamberin sünnetiyle isteyecektir. Hâlbuki Allahu Teâla muhkem naslarla ehlikitap haricindeki kadınlarla evlenmeyi, Müslüman erkeklere haram kılmıştır. Bu kişi ise “Allah’ın emri, peygamberin sünnetiyle” diyerek, Allah’ın haram kıldığı kişiyi babasından istemiş, Allah’ın kesin naslarla haram kıldığı bir şeyi inkâr etmiş, küfre girmiştir. Kaldı ki “Allah’ın emri, Rasulün sünnetiyle” demese bile, âlimlerin açıkladığı üzere, nikâh akdi yaparak zaten haramı meşru görmüş, küfre girmiş demektir. İşte bu kişinin durumu tıpkı Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) zamanındaki üvey annesiyle evlenen kişiyle aynıdır. Nasıl ki rivayette bahsi geçen kimse İslam’dan sonra küfre girip mürted olmuşsa, bu kişide aynı şekilde küfre girmiştir. İstediği kadar yaptığı işi haram saydığını söylesin ona fayda vermez. Çünkü ameliyle hükmü inkâr etmiş, İslam’dan sonra küfre girmiştir.
İmam Tahavi (ö. 321) Mutasaru İhtilafu'l Ulema kitabında şöyle demiştir:
مختصر اختلاف العلماء للطحاوي ج 4 ص 442 فَإِن قيل روى الْبَراء بن عَازِب قَالَ مر بِي خَالِي أَبُو بردة وَمَعَهُ الرَّايَة فَقلت إِلَى أَي تذْهب فَقَالَ أَرْسلنِي رَسُول الله صلى الله عَلَيْهِ وَسلم إِلَى رجل نكح امْرَأَة أَبِيه أَن أَقتلهُ وآخذ مَاله فَهَذَا يدل على أَن مِيرَاث الْمُرْتَد فَيْء قيل لَهُ إِنَّمَا فعل ذَلِك لِأَن الرجل كَانَ مُحَاربًا مَعَ استحلاله لذَلِك حَرْبِيّا فَكَانَ مَاله مغنوما لِأَن الرَّايَات إِنَّمَا تعقد للمحاربة وَقد روى مُعَاوِيَة بن قُرَّة عَن أَبِيه أَن النَّبِي صلى الله عَلَيْهِ وَسلم بعث جد مُعَاوِيَة إِلَى رجل عرس بِامْرَأَة أَبِيه أَن يضْرب عُنُقه ويخمس مَاله فَهَذَا يدل على أَن مَال ذَلِك الرجل كَانَ مغنوما بالمحاربة وَلذَلِك أَخذ مِنْهُ الْخمس
"Eğer şöyle denilirse: 'Bera ibn Azib şöyle demiştir: 'Dayım Ebu Burde kendisinde savaş sancağı olduğu halde yanımdan geçti. Ben ona 'Nereye gidiyorsun?' diye sordum. Şöyle dedi: 'Rasulullah beni babasının hanımını nikâhlayan bir adamı öldürüp malını almam için gönderdi.' Bu hadis mürtedin malının fey olduğuna delalet eder.”
Ona şöyle denilir: Hadiste zikredilen kişiye bu muamelenin yapılmasının sebebi bu kimsenin helalleştirmekle birlikte harbi olmasıdır. Çünkü savaş sancakları ancak savaş için taşınır. Bu kişi harbi olduğu için malı ganimet olarak alınmıştır.
Muaviye ibn Kurra babasından şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah Muaviye'nin dedesini babasının hanımı ile nikâh yapıp cima yapan bir adamın boynunu vurup malını alıp beşe bölmesi için gönderdi. İşte bu hadis bu adamın malının savaşılarak ganimet olarak alındığına delalet eder. Bu nedenle malın beşte biri beytülmale alınmıştır.” (İmam Tahavi: Muhtasaru İhtilafu'l Ulema c.4 s.442)
Ebu Bekir el-Cessas (ö. 370) “Ahkamu'l Kur’an” adlı kitabın da şöyle demiştir:
قول الإمام الجصاص أحكام القرآن للجصاص ج 3 ص 40 فَإِنْ احْتَجَّ مُحْتَجٌّ بِحَدِيثِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ قَالَ: مَرَّ بِي خَالِي أَبُو بُرْدَةَ وَمَعَهُ الرَّايَةُ فَقُلْت: إلَى أَيْنَ تَذْهَبُ؟ فَقَالَ: أَرْسَلَنِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إلَى رَجُلٍ نَكَحَ امْرَأَةَ أَبِيهِ أَنْ أَقْتُلَهُ وَآخُذَ مَالَهُ وَهَذَا يَدُلُّ عَلَى أَنَّ مَالَ الْمُرْتَدِّ فَيْءٌ. قِيلَ لَهُ: إنَّمَا فَعَلَ ذَلِكَ; لِأَنَّ الرَّجُلَ كَانَ مُحَارِبًا مَعَ اسْتِحْلَالِهِ لِذَلِكَ حَرْبِيًّا فَكَانَ مَالُهُ مَغْنُومًا; لِأَنَّ الرَّايَةَ إنَّمَا تُعْقَدُ لِلْمُحَارَبَةِ; وَقَدْ رَوَى مُعَاوِيَةُ بْنُ قُرَّةَ عَنْ أَبِيهِ: أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَ جَدَّ مُعَاوِيَةَ إلَى رَجُلٍ عَرَّسَ بِامْرَأَةِ أَبِيهِ أَنْ يَضْرِبَ عُنُقَهُ وَيُخَمِّسَ مَالَهُ, وَهَذَا يَدُلُّ عَلَى أَنَّ مَالَ ذَلِكَ الرَّجُلِ كَانَ مَغْنُومًا بِالْمُحَارَبَةِ وَلِذَلِكَ أُخِذَ مِنْهُ الْخُمُسُ.
“Bir kimse Bera ibn Azib (r.anh) rivayet ettiği hadisi delil alıp mürtedin malının fey olduğunu söylerse ona şöyle denilir:
Bera ibn Azib'ten nakledilen hadis şudur:
Bera ibn Azib şöyle demiştir: “Dayım Ebu Burde kendisinde savaş sancağı olduğu halde yanımdan geçti. Ben ona: "Nereye gidiyorsun?" diye sordum. Şöyle dedi: "Rasulullah beni babasının hanımını nikâhlayan bir adamı öldürüp malını almam için gönderdi."
Hadiste zikredilen kişiye bu muamelenin yapılmasının sebebi bu kimsenin helalleştirmekle birlikte harbi olmasıdır. Çünkü savaş sancakları ancak savaş için taşınır. Bu kişi harbi olduğu için malı ganimet olarak alınmıştır.
Muaviye ibn Kurra babasından şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah Muaviye'nin dedesini babasının hanımı ile nikâh yapıp cima yapan bir adamın boynunu vurup malını alıp beşe bölmesi için gönderdi. İşte bu hadis bu adamın malının savaşılarak ganimet olarak alındığına delalet eder. Bu nedenle malın beşte biri beytülmale alınmıştır.” (Ebu Bekr el-Cessas: Ahkamu'l Kur’an c.3 s.40)
İmam Maverdi (ö. 450) “el-Havil Kebir” kitabında şöyle demiştir:
قول الإمام الماوردي الحاوي الكبير للماوردي ج 8 ص 146 وَالدَّلِيلُ عَلَى أَنَّ الْمُرْتَدَّ لَا يُورَثُ وَيَكُونُ مَالُهُ فَيْئًا رِوَايَةُ أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ أَنَّ النَّبِيَّ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم َ - قَالَ: " لَا يَرِثُ الْمُسْلِمُ الْكَافِرَ وَلَا الْكَافِرُ الْمُسْلِمَ " فإن منعوا من إطلاق اسْمِ الْكُفْرِ عَلَى الْمُرْتَدِّ دَلَّلْنَا عَلَيْهِ بِقَوْلِهِ تَعَالَى: {إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا} [النساء: 137] وقوله - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم َ -: " لا يحل مال امْرِئٍ مُسْلِمٍ إِلَّا بِإِحْدَى ثَلَاثٍ كُفْرٌ بَعْدَ إِيمَانٍ " وَرَوَى مُعَاوِيَةُ بْنُ قُرَّةَ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ النَّبِيَّ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم َ - بَعَثَ أَبَاهُ جَدَّ مُعَاوِيَةَ إِلَى رَجُلٍ عَرَّسَ بامرأة أبيه فأمرني بضرب عنقه وخمس مَاله فَجَعَلَهُ النَّبِيُّ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم َ - باستحلال ما نص الله تعالى عَلَى تَحْرِيمِهِ مُرْتَدًّا، وَجَعَلَ مَالَهُ بِتَخْمِيسِهِ إِيَّاهُ فَيْئًا
“Mürtede mirasçı olunmayıp malının fey olduğunun delili Usame ibn Zeyd'den gelen rivayettir. Usame ibn Zeyd'den rivayet edildiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur: “Müslüman kâfire mirasçı olamaz. Kâfirde Müslümana mirasçı olamaz.” Şayet mürtede küfür ismi kullanılmaz derlerse, bizde mürtede de küfür isminin kullanıldığına dair şu ayeti delil gösteririz: “Muhakkak ki iman edip sonra küfre giren…” (Nisa 137) ve Rasulullah'ın şu sözünü de delil olarak gösteririz: “Müslümanın malı ancak şu üç şeyden biri ile helal olur; imandan sonra küfre girmesi…”
Muaviye ibn Kurra babasından şöyle rivayet etmiştir: “Rasulullah Kurra'nın babasını yani Muaviye'nin dedesinin babasının hanımı ile nikâh yapıp cima yapan bir adamın boynunu vurup malını alıp beşe bölmek için göndermiştir. Rasulullah, Allah’ın haram kıldığını helalleştirene mürted hükmü vermiş ve malını da beşe bölerek fey hükmünü vermiştir.” (Maverdi: el-Havi'l Kebir c.8 s.146)
Şevkani (ö. 1250) “Neylu'l Evtar” kitabında şöyle demiştir:
قول الإمام الشوكاني نيل الأوطار للشوكاني ج 7 ص 286 ( وَالْحَدِيثُ ) فيه دَلِيلٌ على أَنَّهُ يَجُوزُ لِلْإِمَامِ أَنْ يَأْمُرَ بِقَتْلِ من خَالَفَ قَطْعِيًّا من قَطْعِيَّاتِ الشَّرِيعَةِ كَهَذِهِ الْمَسْأَلَةِ فإن اللَّهَ تَعَالَى يقول وَلا تَنْكِحُوا ما نَكَحَ آبَاؤُكُمْ من النِّسَاءِ وَلَكِنَّهُ لا بُدَّ من حَمْلِ الحديث على أَنَّ ذلك الرَّجُلَ الذي أَمَرَ صلى الله عليه وسلم بِقَتْلِهِ عَالِمٌ بِالتَّحْرِيمِ وَفَعَلَهُ مُسْتَحِلًّا وَذَلِكَ من مُوجِبَاتِ الْكُفْرِ وَالْمُرْتَدُّ يُقْتَلُ لِلْأَدِلَّةِ الْآتِيَةِ
“Bu hadiste imamın şeriatın kati hükümlerine muhalefet eden kimseyi öldürme emri vermesinin caiz olduğuna dair delil vardır. Bu meselede (babasının hanımı ile nikâh yapan adamın durumunda) olduğu gibi. Çünkü Allah (c.c) “(Ey iman edenler!) Babalarınızın evlendiği hanımlarla sakın evlenmeyin (bu, haram kılınmış bir ameldir).” buyurmaktadır. Ancak bu hadisin muhakkak şöyle anlaşılması gerekir: Rasulullah'ın öldürülmesini emrettiği bu adam babasının hanımı ile evlenmenin haram olduğunu biliyor ve bunu helalleştirerek yapmıştır. Bu ise küfrü gerektiren bir ameldir. Mürted bu delillere göre öldürülür.” (Şevkani: Neylu'l Evtar c.7 s.286)
İbni Teymiyye (ö. 728) şöyle demiştir:
كتب ورسائل وفتاوى ابن تيمية في الفقه لابن تيمية ج 20 ص 91و92 وَأَيْضًا {حَدِيثُ أَبِي بُرْدَةَ بْنِ نِيَارٍ لَمَّا بَعَثَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إلَى مَنْ تَزَوَّجَ امْرَأَةَ أَبِيهِ فَأَمَرَهُ أَنْ يَضْرِبَ عُنُقَهُ وَيُخَمِّسَ مَالَهُ} فَإِنَّ تَخْمِيسَ الْمَالِ دَلَّ عَلَى أَنَّهُ كَانَ كَافِرًا لَا فَاسِقًا وَكُفْرُهُ بِأَنَّهُ لَمْ يُحَرِّمْ مَا حَرَّمَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ.
“Ebu Burde ibn Niyar hadisinde geçtiği üzere Rasulullah onu babasının hanımı ile evlenen bir adamı öldürüp malını beşe bölmek için göndermiştir. Bu kişinin malının beş hisseye bölünmesi onun fasık olmayıp kâfir olduğuna delalet eder. Onun küfrü; Allah ve Rasulünün haram kıldığını haram kılmamaktır.” (Kitabu ve Resail ve Fetava İbni Teymiyye Fi'l-Fıkh c.20 s.91-92)
İbni Hacer el-Askalani (ö. 852) “Fethu'l Bari” kitabında şöyle demiştir:
وفي فتح الباري لابن حجر ج 12 ص 118 وَأَشْهَرُ حَدِيثٍ فِي الْبَابِ حَدِيثُ الْبَرَاءِ لَقِيتُ خَالِي وَمَعَهُ الرَّايَةُ فَقَالَ بَعَثَنِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى رَجُلٍ تَزَوَّجَ امْرَأَةَ أَبِيهِ أَنِ اضْرِبْ عُنُقَهُ أَخْرَجَهُ أَحْمَدُ وَأَصْحَابُ السُّنَنِ وَفِي سَنَدِهِ اخْتِلَافٌ كَثِيرٌ وَلَهُ شَاهِدٌ مِنْ طَرِيقِ مُعَاوِيَةَ بْنِ مُرَّةَ عَنْ أَبِيهِ أَخْرَجَهُ بن مَاجَهْ وَالدَّارَقُطْنِيُّ وَقَدْ قَالَ بِظَاهِرِهِ أَحْمَدُ وَحَمَلَهُ الْجُمْهُورُ عَلَى مَنِ اسْتَحَلَّ ذَلِكَ بَعْدَ الْعِلْمِ بِتَحْرِيمِهِ بِقَرِينَةِ الْأَمْرِ بِأَخْذِ مَالِهِ وَقِسْمَتِهِ
"Bu babda en meşhur hadis Bera (r.anh)’dan rivayet edilen hadistir. O hadis şöyledir: Bera (r.anh) şöyle demiştir: "Dayımla kendisinde bir savaş sancağı olduğu sırada karşılaştım. O bana şöyle dedi: “Rasulullah beni babasının hanımı ile evlenen bir adamın boynunu vurmam için gönderdi.” Bu hadisi Ahmet ve sünen sahipleri tahric etmişler. Senedinde çok ihtilaflar vardır. Ancak bu hadis için İbni Mace ve Darekutni'nin tahric ettiği Muaviye ibn Murre yoluyla gelen hadis şahittir. Ahmed bu hadisin zahirine göre fetva vermiştir. Cumhur âlimleri hadiste adamın malının alınıp bölünmesine dair bir karine olduğu için bu kişinin babasının hanımı ile evlenmenin haram olduğunu bildiği halde bu ameli yaparak bunu helalleştirmiş olarak anlamışlardır." (İbn Hacer el-Askalani: Fethu'l Bari c.12 s.118)
Ebu el-Hasan Nureddin ibn Abdulhadi el-Sindi (ö. 1138) Nesei'nin el-Sünen’ine yaptığı haşiyede bu hadis hakkında şöyle demiştir:
وفي حاشية السندي على سنن النسائي ج 6 ص 110 نكح امْرَأَة أَبِيه على قَوَاعِد أهل الْجَاهِلِيَّة فَإِنَّهُم كَانُوا يَتَزَوَّجُونَ بِأَزْوَاج آبَائِهِم ويعدون ذَلِك من بَاب الْإِرْث وَلذَلِك ذكر الله تَعَالَى النَّهْي من ذَلِك بِخُصُوصِهِ بقوله وَلَا تنْكِحُوا مَا نكح آباؤكم مُبَالغَة فِي الزّجر عَن ذَلِك فالرجل سلك مسلكهم فِي عد ذَلِك حَلَالا فَصَارَ مُرْتَدا فَقتل لذَلِك
“Bu kişi cahiliyye kaidelerine göre babasının hanımını nikâhlamıştır. Çünkü cahiliyye de insanlar babasının hanımı ile evlenirler ve bunu miras olarak görürlerdi. Bu sebeple Allah (c.c) özel olarak bunu zikredip bundan nehyetmiştir. Allah (c.c) bu konuda şöyle buyuruyor: “(Ey iman edenler!) Babalarınızın evlendiği hanımlarla sakın evlenmeyin (bu, haram kılınmış bir ameldir)." (Nisa: 22) Allah (c.c) ayette mübalağalı bir şekilde bundan nehyetmiştir. Bu kişi de cahiliye insanlarının yoluna uyup bunu helal saymış böylece mürted olmuştur. İşte bu sebeple öldürülmüştür.” (İmam el-Sindi: Haşiyetu el-Sindi c.6 s.110)
Bu âlimlerin açıklamaları da diğer âlimlerle aynıdır. Burada şunu belirtmekte fayda var: İlim çok nakil yapmak değil, yapılan nakilleri anlamaktır. İşte nur budur. Ama çok nakil yapmayı ilim sanan cahiller, hem bu konuya alakasız nakiller yapıyorlar hemde ortaya ilim koyduklarını sanıyorlar. Allah onların basiretini açsın.
(Bedir Reşid) Muhammed b. İsmail (ö. 768), Risâle fî Elfâzıl Kufr isimli eserinde şöyle demiştir: ومن استحل حراماً قد علم تحريمه في الدين كنكاح المحارم ، أو شرب الخمر ، أو أكل الميتة والدم ولحم الخنزير من غير إكراه – كفر. 538 – Kim ikrah olmaksızın mahrem (kendisiyle evlenilmesi haram) olan kadınlarla evlenmek, içki içmek, ölü eti, kanı ve domuz eti yemek gibi dinde haram olan şeyleri haramlığını bildiği halde helal görürse kâfir olur. وعن محمد ، بدون الاستحلال من ارتكب – كفر 539 – Muhammed’den gelen rivayete göre, bunu helal görmeyerek de yapsa kâfir olur.” (Bedir Reşid: Risâle fî Elfâzıl Kufr) "Helal görmeyerek de yapsa"dan kasıt; mahrem kadınla evlenmektir. Yani kişi mahremi olan biriyle evlenirse bunu helal görmese bile kâfir olur. Bu sözden kastedilen budur. Zira içki içen, ölü ve domuz eti yiyen kişi yaptığını haram saydığı müddetçe küfre girmez. Ama mahremlerinden herhangi biriyle nikâh akdi yaparak evlenirse, örneğin babasının hanımıyla nikâh akdi yaparsa veya kendi kız kardeşiyle ya da kendi teyzesiyle veyahut mahremi olan herhangi bir kadınla nikâh akdi yaparsa açık bir şekilde diliyle "helal" demese bile bu ameli yaptığı için kâfir olur. Çünkü nikâh akdi yapmak bu ameli helal saymak demektir. Diliyle açık bir şekilde "Ben helal görüyorum." demesi şart değildir. Kuran'ın sarih ayetiyle haram olan bir şeyi ameliyle helal gören kişi de kâfir olur.
Son duamız, alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
|