HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 28 Mart 2024, 22:42:13


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: 1 [2]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Eşariler  (Okunma Sayısı 24720 defa)
0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Malik bin Enes
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 391


« Yanıtla #15 : 24 Ocak 2018, 13:58:09 »

Yahya B Said El Kattan, meselenin dahlinde sizden istenileni, istenildiği şekilde yazarsanız kimse yazınızı silmez.

Silinen yazılar ise mesele ile ilgisi olmayan yazılar bu yazılar sizin için zaman kaybı, bizim içinde gerekli olmayan yazılar. Bu silinen yazılar gibi meselenin dışında olan yazılar yazmadan, sizden istenilenleri, istenildiği şekilde buyrun yazınız!
Kayıtlı
Yahya B Said El Kattan
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 10


« Yanıtla #16 : 27 Ocak 2018, 01:55:00 »

بسم الله والحمد لله الذي هدانا لدينه المرتضى، والصلاة والسلام على رسوله المصطفى وعلى آله وصحبه اجمعين! وبعد

وَالسَّلَامُ عَلَى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَى

Allâh (سبحانه وتعالى) dedi ki:

إِنَّمَا يَأْمُرُكُمْ بِالسُّوءِ وَالْفَحْشَاء وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

Seytan size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.(bakara 169)

Allâh Rasûlü (عليه الصلاة والسلام) dedi ki:

«خَيْرُ النَّاسِ قَرْنِي، ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ، ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ»

İnsanların en hayırlısı benim çağımdır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra onlardan sonra gelenler!” [Muslim, 2533]

Malik b Enes dedigin sekilde meseleyei kisaca özetleyecegim yukardaki yazilanlara karsi soylenecek cok sey var lakin uzatmayalim!

Simdi Muhalifimizin Diyorki:Beyheki Ehli Hadis degilmi

Cevap:Ehli hadis Allah Rasulune sahabeye tabiine ve selefi salihine guzellikle uyan Taifedir!yoksa kisinin hadis ilimleriyle ugrasmasi onu ehli hadis yapmaz....

Ornek Ebu nasr es siczi muhaddis degilmi?Ayni zamanda hafiz. Siczi bi Anda mucessime musebbihe ilan ettiniz! Demekki hadis ilimleriyle ugrasan herkez Ehli hadis(Ehli sunnet)Degildir bunu sizde kabul ediyorsunuz..

Simdi Esarileri neden Ehli sunnet kabul etmedimizi Esarilerin buyuklerinden ve muhalifimizin ornek verdigi beyhekiden nakledelim Ayni konuda selef ve Ehli sunnet Alimlerinin goruslerini nakledelim


فِيمَا كَتَبَ إِلَيَّ الْأُسْتَاذُ أَبُو مَنْصُورِ بْنُ أَبِي أَيُّوبَ أَنَّ كَثِيرًا مِنْ مُتَأَخِّرِي أَصْحَابِنَا ذَهَبُوا إِلَى أَنَّ الِاسْتِوَاءَ هُوَ الْقَهْرُ وَالْغَلَبَةُ، وَمَعْنَاهُ أَنَّ الرَّحْمَنَ غَلَبَ الْعَرْشَ وَقَهَرَهُ

Beyhaki dedi ki v458: Üstad Ebu Mansur bin Ebi Eyyub bana yazdığı şeylerde dediği üzere, ashabımızın (yani Eşarilerin) sonradan gelenlerinin çoğu, istivanın kahr ve galebe (manasına) geldiği görüşünü seçmişlerdir. Ve (Arşa istiva etti kavlinin) manası, Rahman arşa galebe çalmış ve ona kahir olmuştur.

El-Esma ve’s-Sıfat li’l Beyhaki, 2.cilt, 307.

Derimki iste Esarilerin istiva Hakkinda gorusu Rahman Arsa galebe calmis kahir olmus yani onu hukumranligi Altina Almis! Oysa bu gorus Asla selefin gorusu Degildir!

Bu Gorus imam Dariminin cehmiyeye reddiye kitabinin 455. Sayfasinda belirtigi uzere Cehmiyenin Gorusudur!

Selefin gorusu nedir peki?

Butun sahabe tabiin ve selefin icma ile Allah cc Ars ın uzerinde ilmi heryerdedir Diger baslik Altinda bu siteye Asilmis bakiniz


قَالَ: وَالِاسْتِوَاءُ بِمَعْنَى الْقَهْرِ وَالْغَلَبَةِ شَائِعٌ فِي اللُّغَةِ...الشَّاعِرُ فِي بِشْرِ بْنِ مَرْوَانَ:
قَدِ اسْتَوَى بِشْرٌ عَلَى الْعِرَاقِ ... مِنْ غَيْرِ سَيْفٍ وَدَمٍ مُهْرَاقِ
يُرِيدُ: أَنَّهُ غَلَبَ أَهْلَهُ مِنْ غَيْرِ مُحَارَبَةٍ.

Beyhaki şöyle dedi : (Ashabımızdan bazıları) Dedi ki : İstivanın manası kahr ve galebe manasına gelmesi lügatta da yaygındır…. (Devamında Beyhaki dedi ki:) Ve şair Bişr bin Mervan için dedi ki :
Bişr Irak’a istiva etti…Kılıçsız ve kan akıtılmadan.
Yani: O(Bişr) oranın ehline muharebe yapmaksızın galebe çalmıştır. “

El-Esma ve’s-Sıfat li’l Beyhaki, 2.cilt, 307.

Derimki iste Buyuk Alim!? Beyheki istivanin manasi kahr ve galebe olarak lugatta yayginmis! Asla istiva lugatta bu manalara gelmez ne Ayetlerde ne Sahabe ne tabiin ne seleften kimse boyle bisey dememistir ne de bu manada kullanilmamistir

Esariler Ne zaman kim tarafindan soylendigi belli olmayan bir  Alcagin siiriyle  Allahin kitabini Rasulunun sunnetini takas Etmistir!


إِنْ كَانَ الْمُتَكَلِّمُ ذَا مَخَارِجَ، سُمِعَ كَلَامُهُ ذَا حُرُوفٍ وَأَصْوَاتٍ، وَإِنْ كَانَ الْمُتَكَلِّمُ غَيْرَ ذِي مَخَارِجَ سُمِعَ كَلَامُهُ غَيْرَ ذِي حُرُوفٍ وَأَصْوَاتٍ، وَالْبَارِي جَلَّ ثَنَاؤُهُ  لَيْسَ بِذِي مَخَارِجَ، وَكَلَامُهُ لَيْسَ بِحَرْفٍ وَلَا صَوْتٍ

Beyhaki dedi ki : Eğer konuşan mahreç sahibiyse, kelamı harfler ve sesler ile işitilir.  Eğer konuşan mahreç sahibi değilse, kelamı harfler ve sesler sahibi olmadan işitilir. Ve Bâri (Allah) celle ve senahu, mahreç sahibi değildir. Ve kelamı harf ve ses ile değildir.

El-Esma ve’s-Sıfat li’l Beyhaki, 2.cilt, 28.

Beyheki Allah cc sesini inkar etmekte ve bunu Mahrec sahibi olmamakla illetlendirmekte! İmam Ahmed bin Hanbel rh a cehmiye reddiye kitabinda cehmiyenin Allahin kelamini inkar Ettigi babta Diyorki onlar kelami su sebebten inkar ediyor kelamin olmasi icin gogus boslugu Agiz vs olmasi gerekir İmam Ahmed onlara cevap olarak diyorki:
ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik dediler. (Fusilet 11)

Imam rh diyorki gogunde yerinde Agzi yok gogus boslugu yok Ama Allahin izni ile konusyorlar...

Yine imam kiyamet gunu Ellerimizin konusacagi naslari delil getiriyir kisa kesiyorum !!

Simdi bu konuda selefin  ve ehli sunnetin inancini ortaya koyalim

Allah Rasulu عليه الصلاة والسلام dediki:

يَحْشُرُ اللَّهُ العِبَادَ، فَيُنَادِيهِمْ بِصَوْتٍ يَسْمَعُهُ مَنْ بَعُدَ كَمَا يَسْمَعُهُ مَنْ قَرُبَ: أَنَا المَلِكُ، أَنَا الدَّيَّانُ

Allah kullarını haşr eder ve onlara uzakta olanın, tıpkı yakında olanın işittiği gibi işiteceği bir sesle nida eder. Melik Benim! Deyyan Benim!(Buhari, Sahih (9/141)

İmam Buhari  رحمة الله عاليه v 256
Halku Ef’al’il İbad eserinde bu hadisi zikretti ve ardindan şoyle dedi:

وَإِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يُنَادِي بِصَوْتٍ يَسْمَعُهُ مَنْ بَعُدَ كَمَا يَسْمَعُهُ مَنْ قَرُبَ، فَلَيْسَ هَذَا لِغَيْرِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ ذِكْرُهُ قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ: " وَفِي هَذَا دَلِيلٌ أَنَّ صَوْتَ اللَّهِ لَا يُشْبِهُ أَصْوَاتَ الْخَلْقِ، لِأَنَّ صَوْتَ اللَّهِ جَلَّ ذِكْرُهُ يُسْمَعُ مِنْ بُعْدٍ كَمَا يُسْمَعُ مِنْ قُرْبِ

Şüphesiz Allah Azze ve Celle öyle bir sesle nida eder ki
uzakta olan kişi tıpkı yakında olanın işittiği gibi o sesi işitir. Bu ise Şanı Yüce Allah’tan başkasına ait olmayan bir özelliktir. Bunda Allah’ın sesinin mahlukatın sesine benzemediğine delil vardır. Zira Allah’ın sesi yakından işitildiği gibi uzaktan da işitilmektedir

(Halku Ef’al’il İbad, sf 98)

İmam Ahmedin sozlerini yazmiyorum Es sunnede gectigi icin zira uydurma oldugunu iddia Ediyorsunuz ki ole bisey degildir konu bu olmadigindan geciyorum Ahmed b Hanebel rha Sesi red edenin cehmiye oldugunu soylemistir(es sunne 533)ibn teymiye bunu hem kndisi hem imam Ahmedin soyledigini belirtmistir

İmam Berbehari (v. 329):

والإيمان بأن الله تبارك وتعالى هو الذي كلم موسى بن عمران يوم الطور، وموسى يسمع من الله الكلام بصوت وقع في مسامعه منه لا من غيره، فمن قال غير هذا، فقد كفر بالله العظيم

Tur Günü, Musa ile konuşanın Allah olduğuna, Musa’nın Allah’tan sadır olan kelamı, işitebileceği bir mesafede başkasından değil Ondan gelen bir ses olarak işittiğine, iman (etmek gerekir). Her kim bundan gayrısını söylerse Azim olan Allah'ı inkar etmiştir.

(Şerh’us Sunne, sf 90)

Imam ibni Batta

Allah cc musa'yla a.s. Ses
ile vasitasiz bir sekilde konustu bunu inkar eden kafirdir

(el ibane 2.clt. 306.s.)

Simdi Beyheki ile berbaheri ve ibn battanin Arasini nasil cem ederiz?bu zitlari cem etmek degilde nedir?

Yine Beyhaki ve ashabına göre, Tevrat’ın ibranice, İncil’in süryanice, Kur’an ise arapça indirilmesi ve Kur’anın yedi kıraat üzere okunması şuna delalet etmektedir : “Kur’an, Tevrat ve İncil, Allah’ın gerçek manada kelamı değildir. Çünkü Allah’ın kelamı tektir, ancak bu kitaplar farklı dillerde indirilmiştir. Tevrat, İncil ve Kur’an’ın sadece manası Allah’ın kelamıdır ve Allah’ın kelamının ibareleridir.

El-Esma ve’s-Sıfat li’l Beyhaki, 2.cilt, 25 ve 26.syf

Derimki bu gorus Sahiplerini selef cehmiyeden saymistir

Imam Ebu Hatim er razi v 277

قَالَ: وَحَدَّثَنَا وَالِدي، أَنا أَحْمَد بن مُحَمَّد بن إِبْرَاهِيم، نَا أَبُو حَاتِم الرَّازِيّ قَالَ: من كَلَام جهم بن صَفْوَان، وحسين الْكَرَابِيسِي، وَدَاوُد ابْن عَليّ أَن لَفظهمْ الْقُرْآن مَخْلُوق، وَأَن الْقُرْآن الْمنزل على نَبينَا - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم َ - مِمَّا جَاءَ بِهِ جِبْرِيل الْأمين حِكَايَة الْقُرْآن فجهمهم أَبُو عبد الله أَحْمَد بن مُحَمَّد ابْن حَنْبَل، وَتَابعه عَلَى تجهيمهم عُلَمَاء الْأَمْصَار طرا أَجْمَعُونَ، لَا خلاف بَين أهل الْأَثر فِي ذَلِكَ.
وَأَن الْقُرْآن الْمنزل على نَبينَا - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم َ - مِمَّا جَاءَ بِهِ جِبْرِيل الْأمين حِكَايَة الْقُرْآن فجهمهم أَبُو عبد الله أَحْمَد بن مُحَمَّد ابْن حَنْبَل، وَتَابعه عَلَى تجهيمهم عُلَمَاء الْأَمْصَار طرا أَجْمَعُونَ، لَا خلاف بَين أهل الْأَثر فِي ذَلِكَ.

Cehm bin Safvan, Huseyn el Kerabisi ve Davud bin Ali’nin sözlerinden (birisi de) Kur’an’ı okuyuşlarının (telaffuzlarının) mahluk olduğu ve de onun peygamberimiz (sallAllahu aleyhi ve sellem)’e Cibril-i Emin (as) tarafından Kur’an’ın hikayesi olarak indirildiğini iddia etmeleridir. Bundan dolayı Ebu Abdillah Ahmed bin Muhammed bin Hanbel onları Cehmiyelikle suçlamıştır. Çeşitli bölgelerdeki alimler onları Cehmilikle itham etmesi hususunda tümüyle ona tabi olmuşlardır. Eser ehli arasında bu hususta ihtilaf yoktur.

(El-Hucce fi Beyan’il Mehicce, 2/203)

Kayıtlı
Yahya B Said El Kattan
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 10


« Yanıtla #17 : 27 Ocak 2018, 15:59:05 »

                                                                      بسم الله الرحمن الرحيم

Yukardaki Bazı sozlerimizi Aciklama cihetine Gidelim,,sonra Delilleri cogaltalim,sonra Eşarilerin kitaplarinda Ehli sunnete muhalif sozlerinden Aktaralim sonra Eşarilerin Kendi Aralarında ihtilaf ettigini Kendi kitaplarindan Aktaralim.

Beyheki istiva lugatta kahr ve galebe olarak kullanilmasi meshur demisti!

Peki selef ne diyor Nasil mana veriyor kisaca bakalim:

İstivanın Ayetlerde gecen selef tarafından  kullanılan manaları:

Allâh (سبحانه وتعالى) dedi ki:

وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ Cudi’nin üzerine istiva etti/yerleşti (Hud: 44)

فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ

Sen ve beraberindekiler gemiye istiva ettiğiniz/bindiğiniz zaman... (Müminun: 28)

لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ

Böylece onların sırtına istiva edip/ binip üzerlerine istiva edince/yerleşince, Rabbinizin ni'metini anasınız (Zuhruf: 13)

Allâh (سبحانه وتعالى) dedi ki:

الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى
Rahman Arşa istiva etti (Taha: 5)

imam ibn kuteybe رحمة الله عاليه v 276 istikrar kıldı, yerleşti, kuruldu (Te’vilu Muhtelif’il Hadis 394)

Ebu Ubeyde Ma’mer bin el Musenna(v. 209): 
«الرَّحْمنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوى» أي علا، يقال: استويت فوق الدابة وعلى البعير وعلى الجبل وفوق البيت، أي علوت عليه وفوقه

Rahman Arşa istiva etti yani onun üzerine çıktı, demektir. Ben, hayvanın üstüne veya devenin üzerine veya dağın üzerine veya evin üstüne istiva ettim yani onun üzerine, üstüne çıktım, denilir.(Mecaz’ul Kur’an 2/15)

Ebu Aliye رحمة الله عاليه v 93 Ebu bekir Omer gibi buyuk sahabileri gormüstür
 
قَالَ أَبُو العَالِيَةِ: {اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ} [البقرة: 29]: «ارْتَفَعَ» Sonra semaya istiva etti’ (Bakara: 29) yani yükseldi

imam Mucahid رحمة الله عاليه (v103)

وَقَالَ مُجَاهِدٌ: {اسْتَوَى} «عَلاَ» {عَلَى العَرْشِ}الأعراف Arşın üzerine İstiva etti yani çıktı(bu ikisini imam Buhari nakletti)

İbn Cerir et-Taberi رحمة الله عاليه (v.310): Ra’d: 2. Ayetin tefsirinde şöyle demiştir:

ثم استوى على العرش فإنه يعني: علا عليه.

Sonra Arşa istiva etti yani onun üzerine çıktı, demektir..

Selefin istiva hakkında Acıklamaları bu vb şeklindedir!!! istivanın manası kahr ve galebe veya istila manalarına geldiğine dair seleften bişey yoktur.vardır cehmıyenın ve mutezılenın selefinden vardır Beyhaki kimin dilinden bahsediyor bilmiyorum!!!


Beyheki Kuranın Allâh (سبحانه وتعالى) Gercek kelamı olmadığını ve kelamın ibaresi oldugunu soylemisti! Peki Ehli sunnetin kuran Hakkinda inancı nedir?

Cevap: imam Acurri  رحمة الله عاليه (v.360)

Sayet Cehmi bir kişi gelipte; Kuran yaratililmistir derse, veya Kuran
Allah'in kelamidir deyip (yaratilip yaratilmadigi hakkinda) susarsaveya
agzimdan cikan Kuran yaratilmistir derse,

veya bu Kuran levhi
mahfuzda olan Kuran'in bir hikayesidir derse, iste bunlarin hepsinin
hukmu tehcir edilip konusulmamasi gerekir. Nede arkasinda namaz
kilinir. O kisiden insanlar sakindirilir.
(Es şeria 1.cilt 519)

Seyh bu konuyu cok uzatmistir ilgili yere bakiniz,,

Imam Allame mufessirlerin seyhi
imam Taberi v310

İmam Taberi Sarihus sunne: Apacik itikad,

أَنَّهُ كَلَامُ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ غَيْرُ مَخْلُوقٍ كَيْفَ كُتِبَ , وَكَيْفَ تُلِيَ , وَفِي أَيِّ مَوْضِعٍ قُرِئَ , فِي السَّمَاءِ وُجِدَ أَوْ فِي الْأَرْضِ حَيْثُ حُفِظَ , فِي اللَّوْحِ الْمَحْفُوظِ كَانَ مَكْتُوبًا أَوْ فِي أَلْوَاحِ صِبْيَانِ الْكَتَاتِيبِ مَرْسُومًا , فِي حَجَرٍ نُقِشَ أَوْ فِي وَرَقٍ خُطَّ , فِي الْقَلْبِ حُفِظَ أَوْ بِاللِّسَانِ لُفِظَ

Kur'an; Aziz ve Celil olan Allah'ın Kelamı olup, her ne şekilde yazılırsa ve her ne şekilde okunursa okunsun, nerede okunursa; semada ya da yerde bulunsun farketmez, ister Levh-i Mahfuz'da hıfz edilsin, ister ilk mekteb çocuklarının ellerindeki tahta tabletlerde yazılı bulunsun, taşa nakşedilsin yahut bir kağıtta yazılı olsun, kalpte hıfzedilsin yahut dilde telaffuz edilsin yaratılmamıştır.

فَمَنْ قَالَ غَيْرَ ذَلِكَ أَوِ ادَّعَى أَنَّ قُرْآنًا فِي الْأَرْضِ أَوْ فِي السَّمَاءِ سِوَى الْقُرْآنِ الَّذِي نَتْلُوهُ بِأَلْسِنَتِنَا وَنْكَتُبُهُ فِي مَصَاحِفِنَا , أَوِ اعْتَقَدَ غَيْرَ ذَلِكَ بِقَلْبِهِ أَوْ أَضْمَرَهُ فِي نَفْسِهِ أَوْ قَالَ بِلِسَانِهِ دَايِنًا بِهِ؛ فَهُوَ بِاللَّهِ كَافِرٌ حَلَالُ الدَّمِ وَبَرِيءٌ مِنَ اللَّهِ , وَاللَّهُ بَرِيءٌ مِنْهُ؛ لِقَوْلِ اللَّهِ جَلَّ ثَنَاؤُهُ:

Kim bundan başkasını söyler yahut yerde ya da semada bizim dillerimizle okuduğumuz, mushaflarımızda yazdığımız Kur'an'ın dışında bir Kur'an olduğunu iddia ederse ya da bunun dışında kalbi ile bir inanç besler yahut içinde saklarsa ya da dilinde bunu söyleyip, bunu din olarak kabul ederse o kimse Allah'ı inkar eden bir kafirdir, kanı helaldir. O, Allah'tan beridir, Allah da ondan uzaktır. Çünkü Allah Celle Senauhu şöyle buyurmuştur
بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَجِيدٌ فِي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ

Daha doğrusu o çok şerefli bir Kur'an'dır. Levh-i Mahfuz'dadır." (el-Buruc 85/21-22)

وَقَالَ وَقَوْلُهُ الْحَقُّ:

Yine Allah hak buyruğunda şöyle buyurmaktadır:

وَإِنْ أَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّى يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ

Eğer müşriklerden biri senden eman dilerse ona eman ver; ta ki Allah'ın Kelamı'nı dinlesin." (et-Tevbe 9/6)

فَأَخْبَرَنَا جَلَّ ثَنَاؤُهُ أَنَّهُ فِي اللَّوْحِ الْمَحْفُوظِ مَكْتُوبٌ , وَأَنَّهُ مِنْ لِسَانِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَسْمُوعٌ , وَهُوَ قُرْآنٌ وَاحِدٌ مِنْ مُحَمَّدٍ مَسْمُوعٌ , وَفِي اللَّوْحِ الْمَحْفُوظِ مَكْتُوبٌ , وَكَذَلِكَ فِي الصُّدُورِ مَحْفُوظٌ , وَبِأَلْسُنِ الشُّيُوخِ وَالشُّبَّانِ مَتْلُوٌّ

Böylelikle Allah Celle Senauhu bizlere onun Levh-i Mahfuz'da yazılı olduğunu ve Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'in dilinden işitilmiş olduğunu haber vermektedir. Her ikisi de; Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem)'den dinlenirken de Levh-i Mahfuz'da yazılı haliyle de, aynı Kur'andır. Aynı şekilde o kalblerde hıfzedilmiştir, yaşlıların ve gençlerin dilleriyle de okunmaktadır.

وَالْقَوْلُ فِي أَلْفَاظِ الْعِبَادِ بِالْقُرْآنِ فَلَا أَثَرَ فِيهِ أَعْلَمُهُ عَنْ صَحَابِيٍّ مَضَى , وَلَا عَنْ تَابِعِيٍّ قَفَى إِلَّا عَمَّنْ فِي قَوْلِهِ الشِّفَاءُ وَالْغِنَا رَحْمَةُ اللَّهُ عَلَيْهِ وَرِضْوَانُهُ وَفِي اتِّبَاعِهِ الرُّشْدُ وَالْهُدَى , وَمَنْ يَقُومُ لَدَيْنَا مَقَامَ الْأَئِمَّةِ الْأُولَى أَبُو عَبْدِ اللَّهِ أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ حَنْبَلٍ.

Kulların Kur'an'ı telaffuz etmelerine gelince: Bu hususta geçmiş bir sahabiden yahut izinden gidilen bir tabiiden bildiğim bir Asar (rivayet) yoktur. Bu konuda sadece sözünde şifa ve yeterlilik bulunan kimseden Allah'ın rahmeti ve rızası onun üzerine olsun- gelmiş bir söz biliyorum. Ona tabi olmakta rüşd ve hidayet bulunmuş olur ve bize göre onun sözü ilk Eimme'nin (imamların) sözü konumundadır. Bu kişi de Ebu Abdullah Ahmed ibni Muhammed ibni Hanbel'dir.v241

فَإِنَّ أَبَا إِسْمَاعِيلَ التِّرْمِذِيَّ حَدَّثَنِي قَالَ: سَمِعْتُ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ أَحْمَدَ بْنَ مُحَمَّدِ بْنِ حَنْبَلٍ يَقُولُ: اللَّفْظِيَّةُ جَهْمِيَّةٌ لِقَوْلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ: {حَتَّى يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ} [التوبة: 6] مِمَّنْ يَسْمَعُ

Eba İsmail et-Tirmizi bana anlattı ve dedi ki: Ben Ebu Abdullah Ahmed ibni Muhammed ibni Hanbel'i şöyle derken dinledim:

Lafziyye diye bilinen, Kur'an'ın okunan lafızları mahluktur, diyen kimse Cehmiyyedendir. Çünkü Aziz ve Celil olan Allah:

حَتَّى يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ

Ta ki Allah'ın Kelamı'nı dinlesin. (et-Tevbe 9/6) diye buyurmuştur. Peki bunu kimden dinleyecektir?

Yine seyh Taberi sebe suresinin 23.Ayetinin tefsirinde ibn Abbas dan sunlari nakletti

إِنَّ اللَّهَ لَمَّا أَرَادَ أَنْ يُوحِيَ إِلَى مُحَمَّدٍ، دَعَا جِبْرِيلَ، فَلَمَّا تَكَلَّمَ رَبُّنَا بِالْوَحْيِ، كَانَ صَوْتُهُ كَصَوْتِ الْحَدِيدِ عَلَى الصَّفَا

Allah Muhammed’e (sallAllahu aleyhi ve sellem) vahyetmek istediği zaman Cibril’i çağırır. Rabbimiz vahiyle konuştuğu zaman sesi, kayanın üzerindeki demiri andırır.

لَمَّا أَوْحَى اللَّهُ تَعَالَى ذِكْرُهُ إِلَى مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَعَا الرَّسُولَ مِنَ الْمَلَائِكَةِ، فَبَعَثَ بِالْوَحْيِ، سَمِعَتِ الْمَلَائِكَةُ صَوْتَ الْجَبَّارِ يَتَكَلَّمُ بِالْوَحْيِ

Şanı yüce Allah, Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem)’e vahyetmek istediği zaman meleklerden olan elçisini çağırır ve onu vahiyle gönderir. Melekler Cebbar’ın sesini vahiy yoluyla konuştuğu halde işitirler.....(seyhın sozu bıttı)

Huseyin el kerrabisi diyorduki kuran Allahın kelamıdır hic bir yonu ıle mahluk degıldır Ancak lafız mahluktur Ahmed b hanbel basta olmak uzre onun cehmıye oldugunda selef ebu hatım dedıgı gıbı ıcma etmiştir Hatta imam Ahmed onu tekfır etmiştir(zehebi ve başkaları nakletmiştir)

Dolaysı ile cehmiyeyi sadece kelamı kokten inkar edenlerle sınırlandırmak doğru değildir bunu bir cok yonden ispat ederim inseAllah uzamasın diye geciyorum...........

şimdi Eşarilerden Nakillere gecelim onlardan güzel itiraflarda gelmiştir..

Eşariler den El Amidi:Amidi Allah'in konusmasinin harf ve ses ile olmasinin seleften bazilarinin itikadi oldugunu itiraf etmistir

(Gayetu el-Meram fi ilmi el-Kelam 112.s.kendi eseri)

Oysa Seleften bunun Aksini soyleyen yoktur!Amidi sadece baziları demistir,sonra Amidi bu gorusun Akla uygun olmadigi ileri surmustur!!!

Fahreddin Er-razi El-metalibu El-aliye adli eserinde Es-ari'lerin
Allah'in nefsi kelamindaki(kelam sifatindaki itikadlarindaki) goruslerinin dogru
gorusten uzak bir gorus oldugunu zikretmistir.

(2.clt. 106.s. – 3.clt. 204.s.)

Eşari olan Raziden guzel bir itiraftir,,

ibn Hacer fetulbaride Razinin Er-razi El-metalibu El-aliye  eserinde Allahın Diledigi ve istedigı zmanda konustugunu soyleyenlerin gorüslerinın Nakıl ve Akıl yonunden En dogru gorus oldugunu soledıgını nakletmiştir (13.cilt 455 muhıbbudun el hatıb baskısı)

Razide guzel bi itıraf daha gelmiştir...

bizim bu konuda inancımız Razının itıraf ettigi şekildedir Bu konuuda sizde inancınızı yazarsanız konusuruz Bizim Ayet Hadis seleften delılımız vardır mutahhırındeNde delıllerımız vardır..

Eşarilerin Aralarında ihtilafları!

Eşarilerin çoguna gore Allah (سبحانه وتعالى) cihet isnat etmek tescimdir!!

şimdi Kurtubi ne diyor Bakalım


وَقَدْ كَانَ السَّلَفُ الْأَوَّلُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ لَا يَقُولُونَ بِنَفْيِ الْجِهَةِ وَلَا يَنْطِقُونَ بِذَلِكَ، بَلْ نَطَقُوا هُمْ وَالْكَافَّةُ بِإِثْبَاتِهَا لِلَّهِ تَعَالَى كَمَا نَطَقَ كِتَابُهُ وَأَخْبَرَتْ رُسُلُهُ. وَلَمْ يُنْكِرْ أَحَدٌ مِنَ السَّلَفِ الصَّالِحِ أَنَّهُ اسْتَوَى عَلَى عَرْشِهِ حَقِيقَةً.

Allah onlardan razı olsun İlk selef nesli, cihetin (Allah hakkında) nefyedilmesi görüşünde değildi ve böyle söylemiyorlardır. Bilakis onlar ve diğer herkes Allah hakkında cihetin isbatını dile getirmişlerdir. Nitekim Allahın kitabı da bunu söylemiş ve rasulleri de bunu haber vermiştir. Onun hakiki anlamda Arşa istiva ettiğini selef-i salihinden hiç kimse inkar etmemiştir.(Kurtubi Tefsiri, Araf: 54.)

Şimdi kurtubimi Ehli sunnet yoksa Diger Eşarilermi???

Ahiru davana en’il hamdu lillahi Rabbil alemin

Kayıtlı
Yahya B Said El Kattan
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 10


« Yanıtla #18 : 29 Ocak 2018, 16:45:27 »

Devamı.........

Eşari El Amidi Gayetu El-meram fi ilmi El-kelam eserinde Kuran'in zahiri ile itikad etmenin "Tescim" oldugunu zikretmiştir(156 sy)
Bu söz zaten Ehli sunnete muhalefetle kalmamış İslam a kurana bizzat zıttır!!!

Allâh (سبحانه وتعالى) dedi ki:

الَر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍأَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ اللّهَ إِنَّنِي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ

Elif Lâm Râ. Bu Kur’an âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.(hud 1 2)

Ehli sünnete donelim:Malikilerden ibn Abdilber

 أهل السنة مجموعون عَلَى الْإِقْرَارِ بِالصِّفَاتِ الْوَارِدَةِ كُلِّهَا فِي الْقُرْآنِ وَالسُّنَّةِ وَالْإِيمَانِ بِهَا وَحَمْلِهَا عَلَى الْحَقِيقَةِ لَا عَلَى الْمَجَازِ إِلَّا أَنَّهُمْ لَا يُكَيِّفُونَ شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ وَلَا يَحُدُّونَ فِيهِ صِفَةً مَحْصُورَةً وَأَمَّا أَهْلُ الْبِدَعِ وَالْجَهْمِيَّةُ وَالْمُعْتَزِلَةُ كُلُّهَا وَالْخَوَارِجُ فَكُلُّهُمْ يُنْكِرُهَا وَلَا يَحْمِلُ شَيْئًا مِنْهَا عَلَى الْحَقِيقَةِ وَيَزْعُمُونَ أَنَّ مَنْ أَقَرَّ بِهَا مُشَبِّهٌ وَهُمْ عِنْدَ مَنْ أَثْبَتَهَا نَافُونَ لِلْمَعْبُودِ وَالْحَقُّ فِيمَا قَالَهُ الْقَائِلُونَ بِمَا نَطَقَ بِهِ كِتَابُ اللَّهِ وَسُنَّةُ رَسُولِهِ وَهُمْ أَئِمَّةُ الْجَمَاعَةِ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ

Ehli sünnet, Kuran ve Sünnette geçen bütün sıfatları kabul etmek ve bunlara iman etmek ve de bu sıfatları mecazi manada değil hakiki manaları üzere almak hususunda icma etmiştir. Ancak şurası var ki onlar bu sıfatlardan hiç birisine keyfiyet vermezler ve o sıfatlardan herhangi birisini bir sınırla sınırlandırmazlar. Cehmiye ve Mutezile’nin tamamı ve de Haricilerin tamamı gibi bidat ehli olanlar ise bu sıfatları inkar eder ve onlardan herhangi birisini hakiki manasına hamletmezler ve de bu sıfatları kabul edenlerin (Allahı kullara benzeten) Müşebbihe olduğunu iddia ederler. Sıfatları kabul edenlerin nezdinde ise onlar Mabud’u (Allahı) inkar edenlerdir. Hakk olan ise Allahın kitabı ve Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem)’in sünnetinin beyan ettiği şeyleri söyleyenlerdir ki bunlar Cemaat’in imamlarıdır, Allaha hamdolsun  (İbn Abdilberr, et-Temhid, 7/145)

İmam Ebul Kasım Muhammed et-Teymi v535 Muhaddis ve kırat Alımı  Allah’ın sıfatlari hakkında soru sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:

Malik’in Sevri’nin, Evzai’nin, Şafii’nin, Hammad bin Seleme’nin, Hammd bin Zeyd’in, Ahmed’in, Yahya bin Said el-Kattan’ın, Abdurrahman bin Mehdi’nin ve İshak bin Rahuyeh’in bu konudaki mezhebleri (itikadları ve inançları) şöyledir:

Allah’ın kendini vasfettiği ve Peygamberinin s.a.v. Allah’ı vasfettiği sıfatlar olan duyma, görme, yüz, iki el ve kalan butun sifatlar, meşhur ve bilindiği şekilde Zahirine göre alınması gerekir. Bu konuda hayal kurulup nasıl demeden, benzetme ve tevil yapmadan kabul edilir.

İbni Uyeyne şöyle demiştir: Allah’ın kendini vasfettiği herşeyde, onun okunması onun tefsiridir.

Sonra (Teymî, İbni Uyeyne’nin sözünü açıklayarak) şöyle demiştir: Yani: O (Allah’ın sıfatları) zahirine göredir. Tevil yaparak asla mecaze sarfetmek caiz değildir.( Zehebi uluv 263.s. Edvaus Selef bsk)

İmam Taberi رحمة الله عاليه v 310 et-Tabsir Fi Mealimid Dîn Adlı Eserinde muatıladan soz ederken soyle dedi:

....Ve eğer onlardan birisi bizlere derseki: Peki o zaman sen bu zikrettiğin şeylerin (sıfatlarin) manası hakkinda ne diyorsun?
Ona şöyle denir İşte bu zikrettigimiz (ayetlerin ve hadislerin) manasi ise, Zahirinin delalet ettiği şeydir.
Ve bizde (yani Ehli Sünnet’te) bu zikrettiğimiz haberler (ayetler ve hadisler) hakkında sadece iman ve teslim etmekten başka bir sey yoktur.(146.s. Asıme bsk) Bu şeyh in itikada dair yazdığı risalesidir

Amidi yine dediki:Bizler sadece akli deliller ile yetiniriz. Ama Kuran ve Sunnet'ten olan delilleri ise sadece arti olarak zikrettik. Kuran ve Sunnet kesin bir mana veremez(184.s)

SubhanAllah Agızlarından cıkan ne buyuk sozdur Kimse bize bunların Ehli sunnet oldugunu ispat etmeye Kalkmasın!!!!!!!

Amidi yine Ebu hasan Eşarinin Allah( سبحانه وتعالى) iki elinin oldugunu soledi icin ona soyle karsılık vermiştir:Ama Seyh Ebu El-hasen El-esari'nin istedigi sekilde iki "El" sifatinin oldugunu soylemek ise, iste bunun icin zikredilen kesin bir delil gerekmektedir. Ama boyle bir delil bulunmamaktadir(454)

Amidi Delil derken neyi kasdediyor subhan Allah kuranı delıl olarak gormuyormu?

Allâh (سبحانه وتعالى) dedi ki:

O’nun iki eli de açıktır (maide 64) İki elimle yarattığıma (sad 75) bu konuda cok hadisde vardır Ayetleri delil olarak kabul etmeyen Hadisleri ne yapar bilmiyorum!!

Eşari Alımi Abdisselam dediki Allah harfle ve sesle olmayan ezeli bir kelam ile konuşandır..

Ehli sunnete donelim

Ebu’l Kasım el Asbahani (v. 535):

فصل: الدليل على أن القرآن منزل، وهو ما يقرأه القارئ خلافاً لمن يقول: كلام الله ليس بمنزل ولا حرف ولا صوت:

Fasıl: Allah’ın kelamı indirilmiş değildir ve de harf ve ses değildir diyenlerin hilafına Kur’an’ın indirilmiş olduğuna ve okuyucuların okuduğu şey olduğuna dair delil.

Ardından şöyle demektedir:

دليل أهل السنة: قوله تعالى: {حتى يسمع كلام الله} التوبة6، والمسموع إنما هو الحرف والصوت، لأن المعنى لا يُسمع ولا يُفهم. يقال في اللغة: سمعت الكلام وفهمت المعنى، فلما قال: حتى يسمع: دل على أنه حرف وصوت. ....

Ehli sünnetin delili Allahu Teala’nın “…ta ki Allah’ın kelamını işitsinler” (Tevbe: 6) kavlidir. İşitilen şey ancak harf ve sestir. Zira mana (tek başına) işitilmez ve anlaşılmaz. Dilde ‘sözü işittim ve manayı anladım’ denilir. “…ta ki işitsinler” denildiğinde bu onun (işitilen şeyin yani Kur’an’ın) harf ve ses olduğuna delalet eder.” (  El-Hucce fi Beyan’il Mehicce, 2/ 479)



ibn teymiye:

Ehl-i Sünnet’in Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Kelâmı (Konusması) Hakkındaki Görüsü:

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in üzerinde birlestigi görüse göre Allah konusur. Allah’ın konusması (kelâmı), kendisine yarasır bir biçimde O’nun hakkında sâbit olan gerçek bir sıfattır.Allah Subhânehu diledigi zaman, diledigi gibi, harf ve sesle konusur.(Akidetul hamaviye)

Abdulkadir geylanide: Allâh (سبحانه وتعالى) Diledigi ve istedigi zaman harf ve ses ile konustunu solemiştir

ibn el iz hanefide bunu solemis komple ehli sunnte nispet etmiştir

sizinde gordunuz gibi Abdisselam ile bu Alımlerin solediklerı taban tabana zıttır


şimdilik bu kadar

Muhalifimize bir uyarı ve tavsiye:İyice Arastırmadan yazmayın zira yukarda yazdıklarınızda bir cok hata ve celişki soz konusudur Yani bizi bosa yormayın

Orneklendirelim:Diyorsunki Ayrıca Herevi, İbn Teymiyye’nin hocası..cevap herevi ile ibn teymiye Arasında yaklasık 250 yıl vardır nasıl hocası?
Imam Abdulvehhab bin Abdulvahid  El-Ensari den yaptıgım nakilleri internette vs buldugumu soledin ki ole olsa ne olcak?imamım bu sozleri yani

Eşariler Allah'in dusmanıdır, Allah'in
kelami hakkinda itikadları Yahudi ve Hiristiyanlarin
inancindan daha beterdir ve sozleri Kufurdur

(Er-Risaletu El-Vadiha fi Er-raddi Ala Es-Esaira ) bu cumleler kitabın Ayrı ayrı sayfalarında bunları ben birleştrdim bu eser Adındanda anlaşılacagı uzre komle Eşarilerin tekfirine ve reddine yazılmıstır

ibn kudameden yaptıklarımıada bişseyler yazmısın ibn kudeme eşarilerle bizzat munazaralara giren biri yok kitaplarına sokusturma vs diyorsun

yine ibn teymıye hakkında Eşarilere herevi dedigi gibi demez diyorsun dogruda ibn teymiye onlara cehmiye dediklerınıde umarım bilyondur yine onların bi kısmının sahip oldugu TAVFİD inancını muatıla fırkalarından en şerli gorus oldugunu soledınıde bılıyondur.
Onun icin bu uyarıları soylemek istedim

Bizm soliceklerimiz şimdilik bu kadar

Kayıtlı
Alkame
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1174


« Yanıtla #19 : 09 Şubat 2018, 13:28:25 »

بِسْــــــــــــــــــــــمِ ﷲِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيم

Hamd, izzet ve celal, kudret ve kemal sahibi olan Allah’adır. O, cisim, cevher ve araz değildir. Yönler O’nu ihata edemez. Yerlere ve göklere asla sığmaz. Allah zamandan, mekândan, değişiklikten, sıfatları konusunda muattılanın şüphesinden, müşebbihe ile mücessimenin iftiralarından yüce ve münezzehtir. Keyfiyet O’ndan kaldırılmıştır. Hiçbir şey O’na benzemez. O’ndan başka ibadete layık ilah yoktur. Dönüş ancak O’nadır.

Yazdığınız şeylere baktığımızda meselelerden ne kadar uzak, konu hakkında bilgisiz olduğunuza bir kez daha şahit oluyoruz. Size bu işin ehli olmadığınızı, hocalarınızı çağırmanız gerektiğini söyledik. Siz ise üç beş satır karalayarak güya bize cevap verdiğinizi sanıyorsunuz. İlk yazınız da birçok iddia ortaya attınız ama henüz hiçbirisini ispat edebilmiş değilsiniz. Sebebi ise ilk başta da söylediğimiz gibi bu konu hakkında hiçbir bilgiye sahip olmayıp, birilerinin sözlerini papağan gibi tekrarlamanızdan kaynaklanıyor. Ama buna rağmen yazılarınızı cevapsız bırakmayıp, getirdiğiniz nakillerin bir kısmına cevap vereceğiz fakat bundan sonra yazacağınız şeylere cevap vermeyeceğiz. Çünkü sizinle boşa vakit kaybediyoruz. Bu sebeple sizden isteğimiz bu konuda bilgili birilerini çağırın aksi halde size cevap vermek havanda su dövmeye benziyor.

Vereceğimiz cevaplarda meselelerin üzerinde uzun uzun durmayacağız, zira basit sözlerimizi bile anlamıyorsunuz.

Diyorsunuz ki: Ehli hadis Allah Rasulune sahabeye tabiine ve selefi salihine guzellikle uyan Taifedir!yoksa kisinin hadis ilimleriyle ugrasmasi onu ehli hadis yapmaz....

Ornek Ebu nasr es siczi muhaddis degilmi?Ayni zamanda hafiz. Siczi bi Anda mucessime musebbihe ilan ettiniz! Demekki hadis ilimleriyle ugrasan herkez Ehli hadis(Ehli sunnet)Degildir bunu sizde kabul ediyorsunuz..


Cevap: İmam Beyhaki’nin hadis ehli olmadığını söylemek gerçekten çok şaşırtıcı bir şey. Eşarilere olan düşmanlığınız basiretinizi köreltmiş.

İmam Beyhaki nerede Allah Rasulüne sahabeye ve tabiine uymamış hadi bunu ispatla?

İmam Beyhaki zamanının en büyük hadis alimlerindendir ve bu konuda hafız lakabını almıştır. Ayrıca muhakkiktir. Hadis konusunda “Hafız” lakabını alan çok az alim vardır. Yine bir kişinin hadis ilmiyle uğraşması, onun müşebbihe olmasına engel değildir. Selefin inancı tafvid olup, lafızların zahiri yani lügat manasını alan ispat akidesi değildir.

İspat akidesi: Allah hakkında Kur'an ve sünnette gelen haberlerdeki zahiri teşbihi ifade eden lafızların manasının bilindiğini ileri sürerek o lafızların zahiri manasını (lugattaki manasını) Allah hakkında isbat etmek, isbat edilen mananın bir keyfiyyetinin olduğunu,  bu keyfiyetin ise bilinmediğini söyleyerek isbat edilen o lafzın manasının keyfiyyetini Allah'a tafvid (havale) etmektir.  Örneğin; nasta geçen "yed"in manası, lügatte bilinen "el" derler. İşte bu "el"in bir keyfiyyeti vardır, ancak keyfiyetini Allah (c.c) bilir, diye söylerler.

Tafvid akidesi ise; Allah hakkında Kur'an ve sünnette gelen haberlerdeki zahiri teşbihi ifade eden lafızların, nasta geçtiğine inanmak, bu lafızların teşbihi gerektiren zahiri manasından (lügatteki manasından) Allah'ı tenzih etmek, o lafızların  Allah'a layık manalarının olduğunu, ancak manalarının gerçeğini, Allah'a tafvid (havale) ederek yalnızca Allah'ın bildiğini kabul etmek, böylece keyfiyyeti Allah'tan nefyetmektir. (Bu lafızların zahiri manalarının keyfiyyeti vardır, Allah bilir diye söylememektir.)  İşte selefin akidesi bu şekilde tafvid akidesidir.
Örneğin; nasta geçen "yed"in nasta geçtiğine inanırlar, fakat onun manasının lügatteki zahiri manası yani; "el" olduğunu söylemez, ancak bu lafzın bir manasının olduğunu, bu mananın gerçeğini sadece Allah'ın bildiğini söylerler. Böylece o lafız hakkında bir mana vermeksizin, lafzın manasının gerçeğini Allah'a havale ederler.

İbni Teymiyye Mecmu’ul-Fetava’da selefin mezhebi kendisine sorulduğunda şu cevabı vermiştir:

فحيث تقرر أن من اتبع غير سبيلهم ولاه الله ما تولى وأصلاه جهنم . فمن سبيلهم في الاعتقاد : " الإيمان بصفات الله تعالى وأسمائه " التي وصف بها نفسه وسمى بها نفسه في كتابه وتنزيله أو على لسان رسوله من غير زيادة عليها ولا نقص منها ولا تجاوز لها ولا تفسير لها ولا تأويل لها بما يخالف ظاهرها ولا تشبيه لها بصفات المخلوقين ; ولا سمات المحدثين بل أمروها كما جاءت وردوا علمها إلى قائلها ; ومعناها إلى المتكلم بها.

وقال بعضهم - ويروى عن الشافعي - : " آمنت بما جاء عن الله ( على مراد الله ) وبما جاء عن رسول الله صلى الله عليه وسلم على مراد رسول الله"

وعلموا أن المتكلم بها صادق لا شك في صدقه فصدقوه ولم يعلموا حقيقة معناها فسكتوا عما لم يعلموه . وأخذ ذلك الآخر عن الأول ووصى بعضهم  بعضا بحسن الاتباع والوقوف حيث وقف أولهم وحذروا من التجاوز لهم والعدول عن طريقتهم وبينوا لنا سبيلهم ومذهبهم ونرجو أن يجعلنا الله تعالى ممن اقتدى بهم في بيان ما بينوه ; وسلوك الطريق الذي سلكوه


“Böylece her kim onların yolundan başka yola uyarsa, Allah’ın onu yöneldiği şeyle baş başa bırakıp cehenneme atacağı sabit olmuştur. İtikad konusunda onların yolundan olan şey; Allah’ın, kitabında ve rasulün dili üzere kendisini vasfettiği ve isimlendirdiği isim ve sıfatlara; onları arttırmadan, eksiltmeden, haddi aşmadan, tefsir etmeden, zahirlerine muhalif tevil etmeden, mahlukların sıfatlarına benzetmeden, muhdeslerin alametlerini vermeden iman etmektir. Selefin mezhebi(bu kelimeleri) nasta geçtiği gibi okuyup geçmek, onların ilmini onları söyleyene havale etmek, manalarını onları konuşana havale etmektir.
Seleften bazıları şöyle demiştir -bu, Şafii’den de rivayet olunmuştur-: “Allah’tan ve rasulünden gelenlere Allah’ın ve rasulünün muradı üzere iman ettim.”
Onlar, bunları söyleyenin doğru sözlü olduğunu, doğruluğunda şüphe bulunmadığını bilip onu tasdik ettiler, bunların hakiki manalarını bilmediler ve bilmedikleri konuda sustular. Onlardan sonra gelenler kendilerinden öncekilerden bunu aldılar. Onların bir kısmı bir kısmına kendilerinden daha öncekilere güzellikle uymayı, onların durduğu yerde durmayı tavsiye ettiler. Onların söylediklerini aşmaktan, onların yolundan ayrılmaktan birbirlerini sakındırdılar. Bize de onların yolunu ve mezhebini açıkladılar. Allah’tan bizi, onların açıkladıklarını açıklama konusunda onları kendine örnek alanlardan ve onların uymuş olduğu yola uyanlardan kılmasını diliyorum.” (Mecmu’ul Fetava cilt 4)

İşte İbn Teymiyye’nin ağzından selefin inancı. İbn Teymiyye apaçık selefin inancının tafvid olduğunu söylemektedir. Bu konuda istesek seleften birçok delil getirebiliriz. Fakat buna rağmen İbn Teymiyye’den delil getirmemizin elbet bir muradı var. Bunu ise ancak basiret sahibi kişiler anlar.

Selefin inancını İbni Teymiyye’nin ağzından duy. Bu tafvid akidesi değil mi? Sen bu akideye sahip misin? Yoksa bu akideye sahip olanlara mülhid mi diyorsun? İstivaya istikrar manasını vermek istivayı tefsir etmek değil mi? Bu konuda bir artırma yapmak değil mi? Bak işte İbn Teymiyye’nin ikrarı ile selef bu ayetleri tefsir etmiyor, bunlarda bir arttırma yapmıyordu. Sizin akideniz burada anlatılana uyuyor mu?

Diyorsunuz ki: Beyhaki dedi ki v458: Üstad Ebu Mansur bin Ebi Eyyub bana yazdığı şeylerde dediği üzere, ashabımızın (yani Eşarilerin) sonradan gelenlerinin çoğu, istivanın kahr ve galebe (manasına) geldiği görüşünü seçmişlerdir. Ve (Arşa istiva etti kavlinin) manası, Rahman arşa galebe çalmış ve ona kahir olmuştur.

El-Esma ve’s-Sıfat li’l Beyhaki, 2.cilt, 307.

Derimki iste Esarilerin istiva Hakkinda gorusu Rahman Arsa galebe calmis kahir olmus yani onu hukumranligi Altina Almis! Oysa bu gorus Asla selefin gorusu Degildir!


Cevap: Batıl ehlinin her zamanki taktiği alimlerin sözlerini cımbızlamaktır. İmam Beyhaki’den aktardığın kısımdan önce söylediği şu kısımları neden aktarmadın? Bak İmam Beyhaki ne diyor;

أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ، قَالَ: هَذِهِ نُسْخَةُ الْكِتَابِ الَّذِي أَمْلَاهُ الشَّيْخُ أَبُو بَكْرٍ أَحْمَدُ بْنُ إِسْحَاقَ بْنِ أَيُّوبَ فِي مَذْهَبِ أَهْلِ السُّنَّةِ فِيمَا جَرَى بَيْنَ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ بْنِ خُزَيْمَةَ وَبَيْنَ أَصْحَابِهِ، فَذَكَرَهَا وَذَكَرَ فِيهَا: {الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى} [طه: 5] بِلَا كَيْفٍ، وَالْآثَارُ عَنِ السَّلَفِ فِي مِثْلِ هَذَا كَثِيرَةٌ" وَعَلَى هَذِهِ الطَّرِيقِ يَدُلُّ مَذْهَبُ الشَّافِعِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، وَإِلَيْهَا ذَهَبَ أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ وَالْحُسَيْنُ بْنُ الْفَضْلِ الْبَجَلِيُّ. وَمِنَ الْمُتَأَخِّرِينَ أَبُو سُلَيْمَانَ الْخَطَّابِيُّ

“Bize Muhammed ibnu Abdillah el Hafız haber verdi ve şöyle dedi: "Bu yazı, Şeyh Ebu Bekir Ahmed  ibnu İshak ibni Eyyüb'ün, ehlisünnetin mezhebi hakkında bize yazdırdığı kitabın bir nüshasıdır. İçinde Muhammed ibni İshak ibni Huzeyme ile ashabı arasında geçen konuşmalar vardır. Sonra bu kitabı zikretti ve içinde şunu da zikretti: “Rahman arşa istiva etti. (Ta ha: 5) Rahman arşa keyfiyyetsiz olarak istiva etmiştir. Seleften bunun gibi bir çok rivayet gelmiştir. İmam Şafii (r.a)'nin mezhebi böyledir. Ahmed ibni Hanbel ile El Huseyn ibnu el Fadl el Becelî de böyledir. Müteahhirin alimlerden olan Ebu Süleyman el Hattabi de bu görüşe sahiptir.” (Beyhaki: Esma ve Sıfat 870. Hadis)

Sen Allah’ın keyfiyetsiz olarak mı arşa istiva ettiğini söylüyorsun yoksa keyfiyeti var fakat bilmediğimiz bir keyfiyette mi istiva etmiş diyorsun? İşte bak seleften olan âlimler keyfiyeti nefyetmekte. Sen ispat mı ediyorsun yoksa nefy mi ediyorsun? İmam Şafii, İmam Ahmed istivanın istikrar veya cülus olduğunu söylemişler mi?
Ayrıca selefin mezhebinin istivayı kahr ve galabe olarak anlamaktır diyen mi var?

Daha evvelde belirttiğimiz gibi, Eşarilerden bazıları, Allah hakkındaki zahiri teşbihi andıran bazı haberleri tevil ettiğini ve bu tevilleri kabul etmediğimizi belirttik. Yani yeni bir şey getirmiş değilsiniz. Biz istivanın “istila” olarak tevil edilmesini doğru görmüyoruz. Ayrıca bir kişinin bu konularda tevil yapıyor olması, onu ehlisünnetten çıkarıp bid’at ehli yapmaz. Bir misal:

وَأَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ، وَأَبُو بَكْرٍ الْقَاضِي قَالَا: ثنا أَبُو الْعَبَّاسِ مُحَمَّدُ بْنُ يَعْقُوبَ، حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ عَفَّانَ، ثنا أَبُو أُسَامَةَ، عَنِ النَّضْرِ، عَنْ مُجَاهِدٍ، فِي قَوْلِهِ عَزَّ وَجَلَّ: {فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللَّهِ} [البقرة: 115] قَالَ: قِبْلَةُ اللَّهِ فَأَيْنَمَا كُنْتَ فِي شَرْقٍ أَوْ غَرْبٍ فَلَا تَوَجَّهَنَّ إِلَّا إِلَيْهَا

Mücahid, “Doğu da batı da Allah’a aittir. Nereye yönelirseniz yönelin, bilin ki Allah’ın vechi (kıblesi) oradadır.” (Bakara: 115) ayeti hakkında şöyle dedi: Ayetteki “Allah’ın vechi oradadır" yani “kıblesi oradadır” demektir. Buna göre ayetin manası şöyle olur: “Doğuda veya batıda, nerede olursanız olun namaz kılacağınız vakit sadece Allah'ın vechine, yani Allah’ın kıblesi olan Kabe’ye yönelin!” (Beyhaki: Esma ve Sıfat 670. Hadis)

Burada açıkça görülmektedir ki; Tabiinden olan (İbn Abbas’ın talebesi) Mücahid, ayette geçen “Allah’ın veçhi oradadır” sözünün zahirini almamış, tevil etmiştir. Şimdi Eşarileri tevil yaptıkları için ehlisünnetten çıkarıp bidat ehli diyen hatta tekfire kadar gidenler, İmam Mücahid için ne diyecekler? İmam Şafii’de bu ayet hakkında benzer şeyler zikretmiştir.

Yine İmam Taberi Zariyat 47 tefsirinde şunları nakletmiştir:

ذِكْرُ مَنْ قَالَ ذَلِكَ: حَدَّثَنِي عَلِيٌّ قَالَ: ثَنَا أَبُو صَالِحٍ قَالَ: ثَنِي مُعَاوِيَةُ، عَنْ عَلِيٍّ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَوْلَهُ: {وَالسَّمَاءَ بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ} [الذاريات: 47] يَقُولُ: «بِقُوَّةٍ

حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو قَالَ: ثَنَا أَبُو عَاصِمٍ قَالَ: ثَنَا عِيسَى، وَحَدَّثَنِي الْحَارِثُ قَالَ: ثَنَا الْحَسَنُ قَالَ: ثَنَا وَرْقَاءُ، جَمِيعًا، عَنِ ابْنِ أَبِي نَجِيحٍ، عَنْ مُجَاهِدٍ،  قَوْلَهُ: {بِأَيْدٍ} [الذاريات: 47] قَالَ: «بِقُوَّةٍ

حَدَّثَنَا بِشْرٌ قَالَ: ثَنَا يَزِيدُ قَالَ: ثَنَا سَعِيدٌ، عَنْ قَتَادَةَ، {وَالسَّمَاءَ بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ} [الذاريات: 47] «أَيْ بِقُوَّةٍ

حَدَّثَنَا ابْنُ حُمَيْدٍ قَالَ: ثَنَا مِهْرَانُ، عَنْ سُفْيَانَ، {وَالسَّمَاءَ بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ} [الذاريات: 47] قَالَ: «بِقُوَّةٍ


İbn Abbas, Mücahid, Katade ve Sufyan; ayette geçen "yed" lafzını "kuvvet" olarak tevil etmişlerdir. Görüldüğü üzere tevil sapıklık değildir. Tevilin sapıklık olduğunu söyleyenler ismi zikredilen sahabe ve tabiine sapık diyebilecekler mi? Eşarilere saldırdıkları gibi bu kimselere de saldırıp, ehlisünnet değiller diyebilecekler mi?

Ehli Sünnettin istiva konusunda inancı tıpkı İmam Malik’in dediği gibidir: "İstiva malumdur, keyfiyet aklın kabul ettiği bir şey değildir." yada "İstiva malumdur, keyf O'ndan kaldırılmıştır." şeklindedir.

Diyorsunuz ki: Derimki iste Buyuk Alim!? Beyheki istivanin manasi kahr ve galebe olarak lugatta yayginmis! Asla istiva lugatta bu manalara gelmez ne Ayetlerde ne Sahabe ne tabiin ne seleften kimse boyle bisey dememistir ne de bu manada kullanilmamistir


Cevap: Daha necasetten taharetin nasıl olduğunu bilmezken kalkıp İmam Beyhaki’nin istiva için söylemiş olduğu lügat manasının lügatta olmadığını söylüyorsun. Haddini bil! Çizmeyi aşma! Cahil olmasaydın istivanın lügatte bu manaya gelmez demezdin. O kadar cahilsin ki İmam Beyhaki’nin sözlerini dahi anlamıyorsun. Basiretin körelmiş olmasaydı İmam Beyhaki’nin şairin sözlerini niçin aktardığını anlardın. Senin gibi cahiller kalkıp derler ki burada bu şairin sözü niye aktarılmış? Oysa bu şairden yapılan nakil ayette ki istivanın manasının kahr ve galabe manasında olduğu için delil olarak aktarılmamış. Lügatte istivanın bu manaya geldiğine dair aktarılmıştır. Çünkü şairler o lügatı iyi bilmekte ve o kelimeyi bir mana da kullanmışlarsa bundan anlaşılır ki o lügatte istiva o manaya gelir. İstivanın arapça lügatında kaç tane manası olduğunu biliyor musun? Kuran da dahi istiva kelimesi farklı farklı manalarda kullanılmıştır. Ama senin gibi cahiller bunlardan habersiz.

Diyorsunuz ki: Esariler Ne zaman kim tarafindan soylendigi belli olmayan bir  Alcagin siiriyle  Allahin kitabini Rasulunun sunnetini takas Etmistir!

Cevap: Yukarda açıklandığı gibi senin gibi ne dediğini bilmez ve ne okuduğunu anlamayan kişiler böyle saçma ithamlarda bulunurlar.
İstivaya kahr manasını veren alimler bunu şairin sözünden dolayı vermemişler. Bu âlimler Arapçada bu manada kullanıldığı için bu manayı vermişlerdir. Allah’ın kitabının neresinde Rasulünün hangi sünnetinde Allah hakkında naslarda geçen istivaya istikrar manası verilmiştir?

Diyorsunuz ki: إِنْ كَانَ الْمُتَكَلِّمُ ذَا مَخَارِجَ، سُمِعَ كَلَامُهُ ذَا حُرُوفٍ وَأَصْوَاتٍ، وَإِنْ كَانَ الْمُتَكَلِّمُ غَيْرَ ذِي مَخَارِجَ سُمِعَ كَلَامُهُ غَيْرَ ذِي حُرُوفٍ وَأَصْوَاتٍ، وَالْبَارِي جَلَّ ثَنَاؤُهُ  لَيْسَ بِذِي مَخَارِجَ، وَكَلَامُهُ لَيْسَ بِحَرْفٍ وَلَا صَوْتٍ

Beyhaki dedi ki : Eğer konuşan mahreç sahibiyse, kelamı harfler ve sesler ile işitilir.  Eğer konuşan mahreç sahibi değilse, kelamı harfler ve sesler sahibi olmadan işitilir. Ve Bâri (Allah) celle ve senahu, mahreç sahibi değildir. Ve kelamı harf ve ses ile değildir.

El-Esma ve’s-Sıfat li’l Beyhaki, 2.cilt, 28.

Beyheki Allah cc sesini inkar etmekte ve bunu Mahrec sahibi olmamakla illetlendirmekte! İmam Ahmed bin Hanbel rh a cehmiye reddiye kitabinda cehmiyenin Allahin kelamini inkar Ettigi babta Diyorki onlar kelami su sebebten inkar ediyor kelamin olmasi icin gogus boslugu Agiz vs olmasi gerekir İmam Ahmed onlara cevap olarak diyorki:
ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik dediler. (Fusilet 11)

Imam rh diyorki gogunde yerinde Agzi yok gogus boslugu yok Ama Allahin izni ile konusyorlar...


Cevap: İmam Beyhaki Allah’ın kelamının harf ve ses ile olmadığını, harf ve sesin mahlûk için olduğunu söylüyor.

İmam Ahmed’in mutezileye verdiği cevaba baktığımızda; Mutezile mütkellim olmak için, ağza ve göğüs boşluğuna ihtiyaç vardır diyor. İmam Ahmed ise mütekellim olmak için ağza ve göğüs boşluğuna ihtiyaç olmadığını söylüyor. Şimdi bu iki nakilde birbirine zıt olan ne var? İmam Beyhaki deseki “mütekellim olmak için ağza ve göğüs boşluğuna ihtiyaç vardır.” Evet, işte o zaman haklı olurdunuz. Ama İmam Beyhaki böyle bir şey söylemiyor. Dediği sadece Allah’ın kelamı harften ve sesten ibaret değildir. Harf ve sesin mahluk için olduğunu söylüyor. Dolayısıyla yine meseleleri birbirinin içine katarak konuyla alakası olmayan iki nakli birbirine zıt diye getiriyorsunuz. Sebebi ise; en baştan da söylediğimiz; okuduğunuzu anlamadığınız gibi, konu hakkında da hiçbir bilgiye sahip olmadan, papağan gibi birilerinin sözlerini tekrarlıyorsunuz.

Allah’ın dilediği zaman konuştuğu ve konuşmasının sesle olduğu yönündeki görüşler hatalıdır ve kendi içinde çelişkiler barındırmaktadır.
Allah dilerse konuşur dilerse susar demek “bazen konuşur bazen susar” demektir ki bu da gösteriyor ki; Allah’ın kelamının başı ve sonu var demektir. Bir şeyin başı ve sonu var ise o hâdistir. Dolayısıyla Allah dilerse konuşur dilerse susar demek, Allah’ın zatında hâdis olduğunu söylemektir. Ehlisünnet bu inançtan beridir.
Ehlisünnete göre Allah’ın kelam sıfatı; ilim, kudret, irade gibi zatî sıfatlardandır ve Allah’ın nefsinde kaimdir. Dolayısıyla bazen konuşur bazen susar değil, Allah'ın kelamı O'nda hep kaimdir ve konuşması sesten ve harften müteşekkil değildir. Doğru olan görüş budur.

Ebu Hanife (rh.a) şöyle dedi:

وَنَحْنُ نَتَكَلَّمُ بِالْآلَاتِ وَالْحُروفِ ، واللّهُ تَعَالَى يَتَكَلَّمُ بِلَا آلةٍ وَلَا حُروفٍ وَالْحُروفُ مَخْلُوقَةٌ وَكَلامُ اللّهِ تَعَالَى غَيْرُ مَخْلُوقٍ

“Biz, aletlerle ve harflerle konuşuruz. Yüce Allah ise aletsiz ve harfsiz konuşur. Harfler mahlûktur (yaratılmıştır). Yüce Allah'ın kelamı ise mahlûk (yaratılmış) değildir.” (Ebu Hanife: Fıkhu'l Ekber)

Sultanu'l Ulema İzz b. Abdisselam (rh.a) şöyle dedi:

مُتَكَلِّمٌ بِكِلَاَمٍ أَزَلَّيٍّ لَيْسَ بِحِرَفٍ وَلَا صَوْتٍ

"Allah harfle ve sesle olmayan ezeli bir kelam ile konuşandır." (İzz b. Abdisselam: el-Mulha fi İ'tikâdi Ehli'l Hakk)

İzz b. Abdisselam'ın el-Mulha ismi verilen bu risalesini, aslında birisine yazdığı mektubunu kime ve niçin yazdığını bilenler, bu mektupta yazılan şeylere kendi zamanında karşı çıkan üç beş haşeviyeden başka hiçbir âlimin karşı çıkmadığını hatta onayladığını da çok iyi bilirler. Yine İzz b. Abdisselam’ı tanıyanlar onun zamanının en büyük alimi olduğunu çok iyi bilirler. Bu sebeple İzz b. Abdisselam’a Eşari diye saldırmak ancak cahillerin yapacağı bir iştir.

İmam Ebu Hanife seleften değil mi? Yoksa Ebu Hanife içinde mi Eşaridir diyeceksin?

Diyorsunuz ki: Imam Ebu Hatim er razi v 277

قَالَ: وَحَدَّثَنَا وَالِدي، أَنا أَحْمَد بن مُحَمَّد بن إِبْرَاهِيم، نَا أَبُو حَاتِم الرَّازِيّ قَالَ: من كَلَام جهم بن صَفْوَان، وحسين الْكَرَابِيسِي، وَدَاوُد ابْن عَليّ أَن لَفظهمْ الْقُرْآن مَخْلُوق، وَأَن الْقُرْآن الْمنزل على نَبينَا - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم َ - مِمَّا جَاءَ بِهِ جِبْرِيل الْأمين حِكَايَة الْقُرْآن فجهمهم أَبُو عبد الله أَحْمَد بن مُحَمَّد ابْن حَنْبَل، وَتَابعه عَلَى تجهيمهم عُلَمَاء الْأَمْصَار طرا أَجْمَعُونَ، لَا خلاف بَين أهل الْأَثر فِي ذَلِكَ.
وَأَن الْقُرْآن الْمنزل على نَبينَا - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم َ - مِمَّا جَاءَ بِهِ جِبْرِيل الْأمين حِكَايَة الْقُرْآن فجهمهم أَبُو عبد الله أَحْمَد بن مُحَمَّد ابْن حَنْبَل، وَتَابعه عَلَى تجهيمهم عُلَمَاء الْأَمْصَار طرا أَجْمَعُونَ، لَا خلاف بَين أهل الْأَثر فِي ذَلِكَ.


Cehm bin Safvan, Huseyn el Kerabisi ve Davud bin Ali’nin sözlerinden (birisi de) Kur’an’ı okuyuşlarının (telaffuzlarının) mahluk olduğu ve de onun peygamberimiz (sallAllahu aleyhi ve sellem)’e Cibril-i Emin (as) tarafından Kur’an’ın hikayesi olarak indirildiğini iddia etmeleridir. Bundan dolayı Ebu Abdillah Ahmed bin Muhammed bin Hanbel onları Cehmiyelikle suçlamıştır. Çeşitli bölgelerdeki alimler onları Cehmilikle itham etmesi hususunda tümüyle ona tabi olmuşlardır. Eser ehli arasında bu hususta ihtilaf yoktur.

(El-Hucce fi Beyan’il Mehicce, 2/203)


Cevap: İmam Ahmed kendisine nispet edilen “Kuran'daki lafzım mahlûk değildir.” İnancına karşı çıkmıştır.

وَأَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ، وَأَبُو سَعِيدٍ قَالَا: ثنا أَبُو الْعَبَّاسِ، قَالَ: سَمِعْتُ مُحَمَّدًا، يَقُولُ: سَمِعْتُ أَبَا مُحَمَّدٍ فَوْزَانَ يَقُولُ: جَاءَنِي صَالِحُ بْنُ أَحْمَدَ، وَأَبُو بَكْرٍ الْمَرْوَزِيُّ عِنْدِي فَدَعَانِي إِلَى أَبِي عَبْدِ اللَّهِ وَقَالَ لِي: إِنَّهُ قَدْ بَلَغَ أَبِي أَنَّ أَبَا طَالِبٍ قَدْ حُكِيَ عَنْهُ أَنَّهُ يَقُولُ: لَفْظِي بِالْقُرْآنِ غَيْرُ مَخْلُوقٍ. فَقُومُوا إِلَيْهِ، فَقُمْتُ وَاتَّبَعَنِي صَالِحٌ وَأَبُو بَكْرٍ، فَدَارَ صَالِحٌ مِنْ بَابِهِ فَدَخَلْنَا عَلَى أَبِي عَبْدِ اللَّهِ وَوَافَانَا صَالِحٌ مِنْ بَابِهِ، فَإِذَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ غَضْبَانٌ شَدِيدُ الْغَضَبِ يَتَبَيَّنُ الْغَضَبُ فِي وَجْهِهِ، فَقَالَ لِأَبِي بَكْرٍ: اذْهَبْ جِئْنِي بِأَبِي طَالِبٍ. فَجَاءَ أَبُو طَالِبٍ، وَجَعَلْتُ أُسَكِّنُ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ قَبْلَ مَجِيءِ أَبِي طَالِبٍ، وَأَقُولُ: لَهُ حُرْمَةٌ. فَقَعَدَ بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُوَ يُرْعَدُ مُتَغَيِّرُ الْوَجْهِ، فَقَالَ لَهُ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ: حَكَيْتَ عَنِّي أَنِّي قُلْتُ: لَفْظِي بِالْقُرْآنِ غَيْرُ مَخْلُوقٍ؟ قَالَ: إِنَّمَا حَكَيْتُ عَنْ نَفْسِي، فَقَالَ لَهُ: لَا تَحْكِ هَذَا عَنْكَ وَلَا عَنِّي، فَمَا سَمِعْتُ عَالِمًا يَقُولُ هَذَا. وَقَالَ لَهُ: الْقُرْآنُ كَلَامُ اللَّهِ غَيْرُ مَخْلُوقٍ حَيْثُ يُصْرَفُ. فَقُلْتُ لِأَبِي طَالِبٍ وَأَبُو عَبْدِ اللَّهِ يَسْمَعُ: إِنْ كُنْتَ حَكَيْتَ هَذَا لِأَحَدٍ فَاذْهَبْ حَتَّى تُخْبِرَهُ أَنَّ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ قَدْ نَهَى عَنْ هَذَا. قَالَ الشَّيْخُ: فَهَاتَانِ الْحِكَايَتَانِ تُصَرِّحَانِ بِأَنَّ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ أَحْمَدَ بْنَ حَنْبَلٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ بَرِيءٌ مِمَّا خَالَفَ مَذْهَبَ الْمُحَقِّقِينَ مِنْ أَصْحَابِنَا، إِلَّا أَنَّهُ كَانَ يَسْتَحِبُّ قِلَّةَ الْكَلَامِ فِي ذَلِكَ، وَتَرْكَ الْخَوْضِ فِيهِ، مَعَ إِنْكَارِ مَا خَالَفَ مَذْهَبَ الْجَمَاعَةِ، وَفِي مِثْلِ ذَلِكَ:

Ebu Muhammed Fevzan dedi ki: Salih b. Ahmed bana geldi. Ebu Bekr el-Mervezi benim yanımdaydı. Ebi Abdillah (Ahmed b. Hanbel)'a götürdü. Bana şöyle dedi: Bana şöyle bir haber ulaştı: Ebu Talip (Rasulullah'ın amcası değil)'in şöyle dediğine dair bir rivayet geldi: Kuran'daki olan lafzım mahlûk değildir. Ahmed b. Hanbel'e gidip soralım. Kalktım, Salih ve Ebu Bekr peşimden geldiler. Salih kapısından girdi. Ahmed b. Hanbel'e gittik. Salih kendi kapısından Ahmed b. Hanbel'e gitti. Salih sonra yetişti. Ahmed b. Hanbel çok şiddetli bir şekilde kızmıştır. Sinirli olduğu yüzünden belli. Ebu Bekr el-Mervezi şöyle dedi: "Ebu Talip'i çağır, gelsin." Ebu Talip geldi. Ebu Talip gelinceye kadar Ahmed b. Hanbel'i sakinleştiriyordu.
Ebu Talip, Ahmed b. Hanbel'in önüne yüzü korkudan değişmiş bir vaziyette oturdu. Ebi Abdillah (İmam Ahmed) ona şöyle dedi: Sen "Kuran'daki lafzım mahlûk değildir" sözünü benim hakkımda mı naklettin? Ebu Talib: "Hayır, senin hakkında konuşmadım. Kendi görüşüm olarak söyledim." dedi
Ahmed b. Hanbel ona dedi ki: Ne benim hakkımda söylediğini söyleme ne de kendi görüşün olarak söyleme. Hiçbir alimin böyle söylediğini duymadım. Sonra ona şöyle dedi: "Kuran Allah'ın kelamıdır. Mahlûk değildir, nasıl çevirirsen..."
Ebu Talip'e şöyle dedim: Benim söylediğimi duyup itiraz etmezse hak söyledim. Ahmed b. Hanbel duyuyordu. Eğer bu söylediğin sözü başkasına söylemişsen hemen ona git ve böyle bir söz söylenmesini Ebi Abdillah yasakladı, de.” (Beyhaki: Esma ve Sıfat 588. hadis)

Sana göre madem İmam Ahmed Kur’an’daki lafzının mahlûk olmadığına inanıyordu, neden buna itiraz edip sert tavır takınıyor?

İşte İmam Ahmed’in bu konudaki gerçek akidesi. İmam Ahmed kendisine nispet edilen “Kuran'daki lafzım mahlûk değildir.” sözüne karşı çıkmış ve bu inancın kendisine ait olmadığını söylemiştir.

Yine bu konuda şöyle bir rivayet var:

سَمِعْتُ أَبَا عَمْرٍو مُحَمَّدَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ الْبِسْطَامِيَّ، يَقُولُ: سَمِعْتُ أَحْمَدَ بْنَ إِبْرَاهِيمَ الْإِسْمَاعِيلِيُّ، يَقُولُ: سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مُحَمَّدِ بْنِ نَاجِيَةَ، يَقُولُ: سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أَحْمَدَ بْنِ حَنْبَلٍ، يَقُولُ: سَمِعْتُ أَبِي يَقُولُ: مَنْ قَالَ لَفْظِي بِالْقُرْآنِ مَخْلُوقٌ يُرِيدُ بِهِ الْقُرْآنَ، فَهُوَ كَافِرٌ. قُلْتُ: هَذَا تَقْيِيدٌ حَفِظَهُ عَنْهُ ابْنُهُ عَبْدُ اللَّهِ وَهُوَ قَوْلُهُ: «يُرِيدُ بِهِ الْقُرْآنَ» فَقَدْ غَفَلَ عَنْهُ غَيْرُهُ مِمَّنْ حَكَى عَنْهُ فِي اللَّفْظِ خِلَافَ مَا حَكَيْنَا حَتَّى نُسِبَ إِلَيْهِ مَا تَبَرَّأَ مِنْهُ فِيمَا ذَكَرْنَا

“Babamın (Ahmed b. Hanbel) şöyle dediğini duydum: "Kim, benim Kuran'daki olan lafzım mahluktur derken Kuran'ı kastetmişse, kafirdir." (Beyhaki: Esma ve Sıfat 590. hadis)

İmam Ahmed’in kafir dediği kimseler, Kur’anı kastederek “Benim Kur’andaki olan lafzım mahluktur” diyenler hakkındadır. Yoksa böyle bir kasıt olmaksızın “Benim Kur’andaki olan lafzım mahluktur.” diyenlere kafir demiş değildir. Kısacası burada bir sınırlandırma var. Sıfatlar konusunda alimlerin sözlerini saptıranlar, bu meselede de boş durmuyorlar ve alimlerin sözlerini saptırıyorlar ve Eşariler böyle söyledikleri için saldırıyorlar. Allah onların dilini koparsın, nasılda ehli sünnete düşmanlık ediyorlar.

Diyorsunuz ki: İstivanın Ayetlerde gecen selef tarafından  kullanılan manaları:

Allâh (سبحانه وتعالى) dedi ki:

وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ Cudi’nin üzerine istiva etti/yerleşti (Hud: 44)

فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ

Sen ve beraberindekiler gemiye istiva ettiğiniz/bindiğiniz zaman... (Müminun: 28)

لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ

Böylece onların sırtına istiva edip/ binip üzerlerine istiva edince/yerleşince, Rabbinizin ni'metini anasınız (Zuhruf: 13)

Allâh (سبحانه وتعالى) dedi ki:

الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى
Rahman Arşa istiva etti (Taha: 5)

Cevap: Yani sana göre Hud:44'te geminin dağa istivası, Mu’minin: 28. ayetinde Nuh (aleyhisselam) ve beraberindekiler için kullanılan istiva ve Zuhruf: 13'teki hayvanlara olan istiva kelimesi ile Allah hakkında kullanılan istivanın manası aynı fakat keyfiyeti farklıdır öyle mi? Sen tecsim nedir, teşbih nedir bilmiyorsun.
Hangi sahabe hangi tabiin Nuh (aleyhisselam)’un gemiye olan istivası, geminin dağa istivası ve hayvanlara olan istiva ile Allah’ın arşa olan istivasının aynı manada fakat farklı keyfiyette olduğunu söylemiştir?

Diyorsunuz ki: imam ibn kuteybe رحمة الله عاليه v 276 istikrar kıldı, yerleşti, kuruldu (Te’vilu Muhtelif’il Hadis 394)

Ebu Ubeyde Ma’mer bin el Musenna(v. 209):  
«الرَّحْمنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوى» أي علا، يقال: استويت فوق الدابة وعلى البعير وعلى الجبل وفوق البيت، أي علوت عليه وفوقه

Rahman Arşa istiva etti yani onun üzerine çıktı, demektir. Ben, hayvanın üstüne veya devenin üzerine veya dağın üzerine veya evin üstüne istiva ettim yani onun üzerine, üstüne çıktım, denilir.(Mecaz’ul Kur’an 2/15)

Cevap: Ebu Ubeyde’nin ve İbni Kuteybe’nin her söylediği selefin mezhebi demek mi oluyor? Ebu Ubeyde, İbni Kuteybe’nin hicri 209 da, 276 da vefat etmeleri demek onların her söylediğinin selefin mezhebi olduğu manasına mı geliyor? Sahabe ve tabinden istivaya istikrar veya yükselmek olduğuna dair senedi ile birlikte sahih tek bir nakil getirebilir misin? Sonra istivanın manası yükselmek mi? Yoksa karar kılmak mı? Yoksa haşa Allah önce yükseldi sonra arşın üstüne mi yerleşti? Siz inandığınız ilahı nasıl düşünüyorsunuz? Sonrada mücessime değiliz diyorsunuz.  

Kayıtlı
Alkame
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1174


« Yanıtla #20 : 09 Şubat 2018, 13:31:22 »



Diyorsunuz ki: Ebu Aliye رحمة الله عاليه v 93 Ebu bekir Omer gibi buyuk sahabileri gormüstür
 
قَالَ أَبُو العَالِيَةِ: {اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ} [البقرة: 29]: «ارْتَفَعَ» Sonra semaya istiva etti’ (Bakara: 29) yani yükseldi

imam Mucahid رحمة الله عاليه (v103)

وَقَالَ مُجَاهِدٌ: {اسْتَوَى} «عَلاَ» {عَلَى العَرْشِ}الأعراف Arşın üzerine İstiva etti yani çıktı(bu ikisini imam Buhari nakletti)

İbn Cerir et-Taberi رحمة الله عاليه (v.310): Ra’d: 2. Ayetin tefsirinde şöyle demiştir:

ثم استوى على العرش فإنه يعني: علا عليه.

Sonra Arşa istiva etti yani onun üzerine çıktı, demektir..


Cevap: İstiva için irtifa’ ve uluv manasını veren her alim bu fiillerin Allah hakkında kullanıldığını mı söylemiş?

Bak İmam Taberi bu konuda ne diyor:
 
ثم اختلف متأوّلو الاستواء بـمعنى العلوّ والارتفـاع فـي الذي استوى إلـى السماء، فقال بعضهم: الذي استوى إلـى السماء وعلا علـيها: هو خالقها ومنشئها.
وقال بعضهم: بل العالـي إلـيها الدخان الذي جعله الله للأرض سماء.

“İstivayı uluv ve irtifa olarak tevil edenler semaya istiva edenin kim olduğun da ihtilaf etmişlerdir. Bazıları, semaya istiva edip onun üzerinde uluv olan onu yaratan yoktan var edendir. Bazıları ise ona yükselenin Allah’ın yer için sema kıldığı dumandır demişlerdir.” (Taberi: Camiu’l Beyan fi Tefsîri’l Kur’ân)

Sonra bunun Allah hakkında olduğunu söyleyen bununla mekan olarak yükseklik bir hareket bir yerden intikal mı kastetmiş?  

İmam Taberi’nin bu konuda ne dediğine bak:

فإن زعم أن ذلك لـيس بإقبـال فعل ولكنه إقبـال تدبـير، قـيـل له: فكذلك فقل: علا علـيها علوّ ملك وسلطان لا علوّ انتقال وزوال

“Eğer ki ikbalın fiili olmadığı tedbiri bir ikbal olduğu söylenirse, şöyle deriz; aynı şekilde uluvun da mülk ve kuvvet uluvu olduğunu söyle. İntikal ve zaval uluvu olduğunu söyleme.” (Taberi: Camiu’l Beyan fi Tefsîri’l Kur’ân)


Diyorsunuz ki: Selefin istiva hakkında Acıklamaları bu vb şeklindedir!!! istivanın manası kahr ve galebe veya istila manalarına geldiğine dair seleften bişey yoktur.vardır cehmıyenın ve mutezılenın selefinden vardır Beyhaki kimin dilinden bahsediyor bilmiyorum!!!


Cevap: Selefin istivaya kahr dediğini kim iddia etti? İmam Beyhaki mi söyledi? Arapça dilinde istiva kelimesinin kahr ve ğalebe manasına geldiği bilinen bir şeydir bunu ancak cahiller kabul etmez.

İstiva konusunda inanılması gerekenleri İmam Malik’in sözüyle izah ettik. Bunun haricinde bir söz söylemeye gerek yoktur.

“Rahman arşa istiva etti.” ayetini “yükseldi, karar kıldı” demek; yani aşağıdaydı sonra yükseldi ve karar kıldı. Böyle söylemek Allah’a hareket isnad etmek, Allah’ta bir değişikliğin olduğunu söylemektir. Bu ise açık bir tecsimdir. Ayrıca ayetin neresinde yükseldi karar kıldı diye geçiyor? Selef alimleri bu gibi haberleri olduğu gibi okuyup geçerler, "okuması tefsiridir" derlerdi. Sizler ise okuyup geçmek bir yana, Allah'a layık olmayan lugattaki manaları veriyorsunuz. Sonrada Sufyan İbn Uyeyne'nin sözlerini, sanki sana delilmiş gibi naklediyorsun, hemde kırparak. Sufyan İbn Uyeyne'nin sözleri, sizin inancınızı reddediyor, sizler ise sanki sizlere delil oluyor gibi naklediyorsunuz. Sürekli dediğimiz gibi; muhaliflerimizin basireti o kadar kapalı ki, kendi aleyhlerine olan sözleri, kendi lehlerine diye naklediyorlar.

وَأَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ مَحْبُورٍ الدَّهَّانُ، ثنا أَبُو الْعَبَّاسِ أَحْمَدُ بْنُ هَارُونَ الْفَقِيهُ، ثنا أَبُو يَحْيَى زَكَرِيَّا بْنُ يَحْيَى الْبَزَّازُ، ثنا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ مُحَمَّدُ بْنُ الْمُوَفَّقِ، ثنا إِسْحَاقُ بْنُ مُوسَى الْأَنْصَارِيُّ، قَالَ: سَمِعْتُ سُفْيَانَ بْنَ عُيَيْنَةَ، يَقُولُ: مَا وَصَفَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى بِهِ نَفْسَهُ فِي كِتَابِهِ فَقِرَاءَتُهُ تَفْسِيرُهُ، لَيْسَ لِأَحَدٍ أَنْ يُفَسِّرَهُ بِالْعَرَبِيَّةِ وَلَا بِالْفَارِسِيَّةِ

Bize Ebu Abdirrahman Muhammed ibni Abdirrahman ibnu Muhammed ibni Mahbur el Dehhan haber verdi (ve şöyle dedi): Bize Ebu el Abbas Ahmed ibnu Harun el Fakîh anlattı (ve şöyle dedi): Bize Ebu Yahya Zekeriyya ibnu Yahya el Bezzar anlattı (ve şöyle dedi): Bize Ebu Abdillah Muhammed ibnu el Muvaffak anlattı (ve şöyle dedi): Bize İshak ibnu Musa el Ensarî anlattı.
İshak ibnu Musa el Ensarî dedi ki: Süfyan ibni Uyeyne’nin şöyle dediğini duydum: “Allah (c.c)'ın kitabında kendi nefsini vasfettiği (müteşabih) sözleri sadece okumak, o sözlerin tefsiridir. Hiç kimsenin onu Arap veya Fars diliyle tefsir etme hakkı yoktur (caiz değildir)." (Beyhaki: Esma ve Sıfat 683. hadis)

Sizler okuyup geçtiniz mi? Asla.! Aksine sizler "Rahman arşa istiva etmiştir" ayetindeki "istivayı", "yükseldi, karar kıldı" yada "oturdu" olarak lugatın zahirine tefsir edip Allah’a hareket isnad etmiş, Allah’ta değişiklik olduğunu söylemiş oldunuz. Bu ise açıkça tecsimdir. Ehlisünnet sizden de sizin akidelerinizden de beridir.

Allah’ın kelamının ses ve harf olduğunu söylemekle tafvid akidesi birbirine zıt mıdır? Bir âlim Allah’ın kelamının ses ve harf olduğunu söylediği halde tafvid akidesine sahip olamaz mı?

Amidi’nin söylemiş olduğu sözleri nerde ne ile alakalı söylemiş siyak ve sibakı ile aktarman gerekir.

Şu unutulmaması gerekir; biz Eşarilerin ehlisünnetten olduğunu kabul ediyoruz. Ama bu demek değildir ki her Eşari aliminin söylediği her görüşü kabul ediyoruz.

Sen daha basit sözleri anlamazken Amidi’nin sözlerini nasıl anlayacaksın. Anlamaman gayet normaldir.  

Diyorsunuz ki: Muhalifimize bir uyarı ve tavsiye:İyice Arastırmadan yazmayın zira yukarda yazdıklarınızda bir cok hata ve celişki soz konusudur Yani bizi bosa yormayın

Orneklendirelim:Diyorsunki Ayrıca Herevi, İbn Teymiyye’nin hocası..cevap herevi ile ibn teymiye Arasında yaklasık 250 yıl vardır nasıl hocası?


Cevap: Bizi her sözünüzle haklı çıkarıyorsunuz. Herevi’nin, İbn Teymiyye’nin hocası dememizden bunu mu anlıyorsunuz? Birisinin başka birini hoca edinmesi için illa aynı çağda ve hatta dizinin dibinde ilim öğrenmesi mi lazım? Ne kadar dar bir anlayışa sahipsiniz.! Düşmanlığınızdan dolayı basit şeyleri bile anlamıyor, alakasız manalar yüklüyorsunuz. Hakkı istemediğiniz gibi hak ehline düşmanlıkta ediyorsunuz. Size tavsiyemiz biran evvel bu batıl davanızdan vazgeçip hakka teslim olun. Unutmayın ki hesap günü yakındır.!!!

Söyleyeceklerimiz bu kadar. Başta da belirttiğimiz gibi bütün yazınıza cevap vermeyeceğiz. Bunlar yeterli olacaktır. Bu konuda ilmi tartışmaya girecek olan kişilerin bu konuda ilmi olması gerekir.

Allah'a cihet isnadıyla alakalı İmam Kurtubi'den nakledilen sözleri ise ayrıca ele alacağız. Bu konudaki yazımızı okuyanlar görecekler ki, muhaliflerimiz alimlerin sözlerini anlamadıkları gibi, alakasız manalar verip nasılda saptırıyorlar. Muhaliflerimiz o kadar basiretsiz ki, sahip oldukları inanca müşebbihe diyen bir alimden nakil yapıyorlar. Bunun sebebi ise, daha evvel defalarca söylediğimiz gibi birilerinin sözlerini papağan gibi tekrarlamaları, hatta papağanlık yapmasını bile becerememeleridir. Amaçları hak olmadığı için böyle kendi sözleriyle yada lehlerine sanarak getirdikleri nakillerin aslında aleyhlerine olması sebebiyle kendilerini nasılda rezil ediyorlar.

Son sözümüz: Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun.
Kayıtlı
Yahya B Said El Kattan
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 10


« Yanıtla #21 : 09 Şubat 2018, 14:04:49 »

Gercekten komedisiniz! Selefin kitaplarindan delil diye tutturuyorsunuz beyhekinin kitabindan delileri doldurmussunuz

Gerekenler en kisa zamanda yazilacak

Ibn seybe herevi siczi bunlar neden musebbihe bunlari kndi kitaplarindan acikla

Kelam konusunda Akideni ortaya koy kisaca siz Allah cc diledigi zaman konustugunu kabul etmiyormusunuz?acik yaz birak kisaca
Allah a ait bi ses oldugunu kabul etmiyormusunuz?sesler mahluk vs bunlari gec uzatma ediyoruz veya etmiyoruz de birak

Artik turubune oynamayida birak yok hocalarini cagir vs yukariyi taasubtan uzak bi sekilde okuyan herkez kimin cehalet icerisinde oldugunu Anlar!!!

Gerekenler yazilacak cehaletinizi iyice ortaya koyacagim!!
Kayıtlı
Alkame
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1174


« Yanıtla #22 : 09 Şubat 2018, 14:15:42 »


Yukarıdaki cevabımızla seninle işimiz kalmadı. En baştan beri dediğimiz gibi sen bu işin ehli değilsin. Her yazınla bunu ispat ettin. Tartışmaya gelecek olan kişilerin ilminin olması lazım ki sende bunun zerresi bile yoktur. Bu sebeple çağır hocalarını gelsinler, sen bizim muhatabımız değilsin, bu cehaletle de olamazsın. Aklını başına al, batıl inancından dön. Sana tavsiyemiz ve son sözümüz ancak bu olacaktır.



Yahya B Said El Kattan'a yazı engeli konulmuştur.

Kayıtlı
ubeyde
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 13


« Yanıtla #23 : 10 Temmuz 2018, 17:15:24 »

yahya b said el kahtan  Asılan konuyu okudum ve cok faydalı buldum size tavsiyen hatalarınızı görün ve kendinizi düzeltin selefi ve selefin mezhebini yazılan konularda iyice anlayın ancak bu şekilde hatalardan kurtulursunuz  1,hatanız .selefin mezhebini bilmiyorsunuz  2 Yaptığınız nakilleri anlamıyorsunuz 3, size anlatılan konuları anlamak için okumuyorsunuz 4 size soruların cevaplarını vermeye çalışmıyorsunuz konuyu uzatıyorsunuz Bu hatalarınızı görürseniz konuyu anlamanız daha kolay olur..hidayete tabi olanlara selam olsun
Kayıtlı
Sayfa: 1 [2]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.