HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 28 Mart 2024, 13:02:18


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Oy atma konusunda haalin cahili???  (Okunma Sayısı 7767 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Abu Muwahid
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5


« : 20 Ocak 2017, 10:28:38 »

Selamaleykum  ben forumda yeniyim. Kusuruma bakmayın  eğer hata varsa.
Benim sorum şudur :

Ben oy atmiyorum ve oy atanlari da tekfir ediyorum.
Ama şimdi birisi var bu kendisi oy atmiyor ve oy meselesini
De şirk olarak goruyor.

Ama her oy atanida tekfir etmiyor cunku onlar haalin cahili
Olabilir diye onun için once huccet ikame ederim diyor.
Ben simdi bunu yinede tekfir etmem lazım mi?
Kayıtlı
habbab
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 6


« Yanıtla #1 : 26 Mart 2018, 06:08:59 »

arkadaşın bahsettiği sanırım oy verdiği topluluğun Allaha şirk koştuğundan  haberi olmaması .
örnek olarak sectiği adamların sadece çimenle bahçeyle , yola asfalt döküp çevre düzenlemesiyle , sağlık tesisi kurmayla vesayre  uğraştığını zanneden bir insan modelinden bahsediyor sanırım
 ki böyle bir insan varmı tabi ayrı mesele.   insan da  oy atmasını biliyor ancak yaşada toplumun  ne şirk üzere olduğunu bilmemesi düşündürücü ..
Kayıtlı
Suyûti
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 13



« Yanıtla #2 : 25 Şubat 2019, 22:33:13 »

Soru: Ben oy atmiyorum ve oy atanlari da tekfir ediyorum. Ama şimdi birisi var bu kendisi oy atmiyor ve oy meselesini De şirk olarak goruyor.Ama her oy atanida tekfir etmiyor cunku onlar haalin cahili Olabilir diye onun için once huccet ikame ederim diyor. Ben simdi bunu yinede tekfir etmem lazım mi?

Cevap: Şeriat ile hükmetmeyen kâfir devletin bir teşri meclisi vardır. Bu mecliste teşri (kanun) yapılırken Kur’an ve sünnete bakılmaksızın çoğunluğa göre hareket edilmektedir. O mecliste çoğunluğun kabul ettiği şey geçerlidir, velev ki bu şey Kur’an ve sünnete zıt olsun. 

Bu meclisteki milletvekillerini, halk kendi görüşünü temsil etmesi amacıyla “oy kullanma” yoluyla seçer. Yani milletvekilleri, o mecliste halkın temsilcisi olarak bulunur ve halk adına konuşur, kanunlar koyarlar. İşte bu sistemde oy kullanan kişi, Allah’ın hükümlerine rağmen hükümlerin vazedildiği o ilahlar meclisine, oy vererek kendi ilahını göndermektedir. Zira teşri koyma hakkı yalnız Allah (c.c)’a ait olduğu halde o meclisteki milletvekilleri bu hakkı kendilerinde görerek ilahlık taslamış, tağut olmuşlardır. 


Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Bilin ki (bütün yaratılanlar hakkında) mutlak hüküm verme yetkisi, sadece Allah’a aittir (başkasına ait değildir). Çünkü O; kendisinden başkasına değil, yalnız O’na ibadet etmenizi emretmiştir. İşte, dosdoğru din budur! Fakat insanların çoğu bu gerçeği (yalnız Allah’a ait olan mutlak hüküm verme yetkisini başkasına vermenin, yetki verilen kişiye ibadet etmek ve onu Allah’tan başka ilah edinmek olduğunu) bilmez (böylece bu yetkiyi başkalarına vererek Allah’a şirk koşar).” (Yusuf: 40)

“Ve O, hükmünde asla ortak kabul etmez (mutlak hüküm verme yetkisi sadece O’na aittir; Allah’ın hükmüne rağmen herhangi bir konuda hüküm verme yetkisini kendisinde gören kimse, ilahlık taslamış olur. Kim de bu yetkiyi ona verirse onu ilah edinmiş olur).” (Kehf: 26)

“Bilin ki mutlak hüküm verici sadece Allah’tır (dilediği hükmü verme hakkı sadece O’na aittir) ve hükmünde takipçisi yoktur (hiç kimse O’nun hükmünü bozma, değiştirme ya da ortadan kaldırıp yerine yeni bir hüküm koyma hakkına sahip değildir).” (Ra’d: 41)

Bu ayetlerde açıkça beyan edildiği üzere, mutlak hüküm koyma hakkı yalnız Allah’a aittir. Kim bu hakkı kendinde görürse kulluk sınırını aşarak ilahlık taslamış ve tağut olmuştur. Kim de ona bu hakkı verirse onu kendine ilah edinerek Allah’a ortak koşmuştur. Dolayısıyla bu sistemde oy kullanan kişi açık bir şekilde kendine ilah seçmiştir. Allah’tan başkasını ilah edinen kişi, tağuta tapıyor demektir ve böyle bir kimse apaçık kâfirdir. 

Allah (c.c) bu konuda şöyle buyuruyor: 
“Sadece Allah’a ibadet edin (zatında, sıfatlarında ve fiillerinde O’nu birleyin, O’nun emirlerine boyun eğin ve O’na haklarını verin) ve O’na hiçbir şeyi şirk koşmayın (O’nu herhangi bir konuda mahlukata benzeterek, noksan sıfatlardan tenzih etmeyerek veya sadece O’na ait hak ve yetkilerden herhangi birini başka varlıklara vererek ortaklar edinmeyin).” (Nisa: 36)

“Muhakkak ki Allah, Meryem oğlu Mesih’tir.” diyenler kesinlikle küfre girmiştir. Oysa Mesih (İsa) şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Sadece, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a ibadet edin! Ve bilin ki Allah, kendisine şirk koşan kimseye cenneti kesinlikle haram kılmıştır. Onun varacağı yer ateştir (orada ebedi olarak kalacaktır). Zalimlerin (Allah’a şirk koşanların, kendilerini ateşten kurtaracak) hiçbir yardımcıları olmayacaktır.” (Maide: 72)


Allah (c.c) kişinin Müslüman olabilmesi için iki şart koşmuştur. Bunlar tağutu reddetmek ve Allah’a iman etmektir. 

Allah (c.c) bu konu hakkında şöyle buyuruyor: 
“Dine girme konusunda zorlama yoktur. Hak ile batıl (apaçık delillerle) belli olmuştur. Kim tağutu (ibadet edilme hakkı dahil, Allah’a ait hak, sıfat ve yetkilerden herhangi birinin kendisinde bulunduğuna veya Allah gibi fiil yapabildiğine inanan, dili veya ameliyle bunu iddia eden veya bunlardan herhangi biri kendisine verildiğinde rıza gösterenleri) reddeder (kalp ve amel ile tağutu, ona tapanları ve bunları Müslüman görenleri Müslüman saymaz) ve Allah’a iman ederse (O’nu zatında, sıfatlarında, fiillerinde, hak ve yetkilerinde birleyip ibadetleri yalnız O’na has kılarsa), işte ancak bu kişi kopmak bilmeyen (cenneti kazandıran) sağlam bir kulpa tutunmuş (tevhidi gerçekleştirmiş) olur. Muhakkak ki Allah, Semî'dir (gerçek manada tağutu reddedip Allah’a iman eden kişinin ikrar ettiği tevhid sözünü ve işitilebilen her şeyi en ince ayrıntısına kadar işitendir) ve Alîm’dir (tağutu reddedip Allah’a iman ettiğini söyleyen kişinin imanında ihlaslı olup olmadığını, imanını yaşantısında uygulayıp uygulamadığını ve gizli olsun açık olsun her şeyi en ince ayrıntısıyla bilendir).” (Bakara: 256)

“Tağuta ibadet etmekten kaçınıp (yalnız) Allah’a (ibadete) yönelenlere (dünyada ve ahirette) müjde vardır. (Ey Muhammed! Tağuta ibadetten uzak durma ve yalnız Allah’a ibadet etme şartlarını gerektiği gibi yerine getiren) Kullarımı (cennetle) müjdele!” (Zümer: 17)

“Muhakkak ki biz her ümmete: “Yalnız Allah’a ibadet edin ve tağutlardan (Allah’ın sıfat, hak ve yetkilerinden herhangi birini kendinde görerek veya kendisine ibadet edilmesini isteyerek ya da bunlardan biri kendisine verildiğinde rıza göstererek haddini aşanlardan) uzak durun (onlara ibadet etmeyin, vela göstermeyin, onları kafir ve müşrik görün, onlardan beri olun ve Allah’ın hiçbir sıfatını, hak ve yetkisini onlara asla vermeyin)!” diye emretmeleri için bir rasul gönderdik. Bu ümmetlerden bir kısmı, rasullerinin tebliğine icabet etti ve Allah da onları hidayete muvaffak kıldı; bir kısmı da küfür ve şirkinde ısrar edip rasullerine karşı geldi ve böylece sapık vasfını hak etti. Ey (rasulümüzü ve getirdiklerini yalanlayıp küfür ve şirkte ısrar eden) müşrikler! Yeryüzünde dolaşın da sizden önce gelmiş geçmiş kavimlerden (hakkı bile bile) yalanlayanların (başına azap geldikten sonra) akıbetlerinin nasıl olduğuna (ibretle) bakın!” (Nahl: 36)


Bu ayetlerden açıkça anlaşılıyor ki tağutu reddetmeden İslam’a girmek mümkün değildir. Ve demokrasi sisteminde oy kullanan kişi de Allah’ın hakkı olan “mutlak hüküm koyma” hakkını ondan başkasına vererek onu Allah’a ortak koşmuş, böylece tağutu reddetmemiştir. Çünkü bu kişi İslam’a girebilmenin birinci şartı olan “tağutu reddetme” şartını gerçekleştirmemiştir. İslam’a girmenin şartını gerçekleştirmeyen kimse ise İslam inancına sahip olamaz. Zira kişinin, inandığı şeyi bilmesi gerekir; bilmediği şeye inanması mümkün değildir. 

Bahsettiğiniz durumdaki kişinin cehaleti tağut konusundadır, ne tağutu biliyor ne de onu reddetmesi gerektiğinden haberdar. İslam’a girmenin ilk şartı olan tağutu ve onu reddetmeyi bilmeyen kişiye hangi hüccet ikame edilecektir?! Hüccet; Müslümana yani İslam’a girmenin iki şartı olan tağutu red ve Allah’a imanı gerçekleştirmiş olana, cehaletinin mazeret olduğu konularda hata yaptığında bilmediğini öğretmektir. Bahsi geçen kişinin bilmediği şey ise tağutun ne ve reddin nasıl olduğudur, yani İslam’dır. Bu kişi İslam’a nasıl girileceğini daha bilmediğinden, hâlâ İslam’a girmiş değildir ve bu sebeple onu Müslüman sayıp ona hüccet ikame edilmesi gerektiğini, ancak hüccet ikame edildikten sonra reddederse tekfir edileceğini söyleyen de tağutu reddetse bile nasıl Müslüman olunacağını bilmeyen bir kimsedir. Nasıl Müslüman olunacağını bilmeyen bir kişi, tağutu reddetse de Müslüman olamaz. Çünkü böyle bir kişi, muhkem olan ayetleri reddetmiş olur. Zira Allah’ın Müslüman kabul etmediği kişiyi Müslüman kabul etmiş ve onu tekfir etmek için hüccet ikamesini şart koşmuştur. 

Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.