DARİMİ
|
|
« Yanıtla #1 : 11 Eylül 2015, 14:28:24 » |
|
Yanlışınızın farkına varıp bir araştırma içine girmeniz bizi ziyadesiyle sevindirmiştir. Allah size hidayet etsin, doğru yola sevk etsin ve doğru yol üzerinde sabit kılsın. Sorduğunuz soruların cevabı genel olarak sitemizde verilmiştir fakat yinede kısa bir cevap vermeye çalışacağız inşAllah. Soru 1;İkrah ve mecburiyet ruhsatları hangi alanlarda geçerlidir bunu delilleriyle birlikte verir misiniz? Cevap: İkrah başka mecburiyet başkadır. İkrah’ı mülci’de küfre ruhsat vardır fakat İkrah’ı ğayri Mülci ve zaruretlerde küfre ruhsat yoktur. İkrah iki türlüdür. a)İkrah’ı Mülci Şafii mezhebine mensup Hafız İbni Hacer, ikrahı mülci’nin dört şartı olduğunu söylemiştir: 1 - Zorlayan kişi söylediğini yapabilecek güçte olmalıdır. Zorlanan kişi ise, zorlayan kişinin vereceği zararın altından kalkabileceği güçte olmamalıdır. Yani, kaçabilecek veya gücüyle karşı koyabilecek durumda olmamalıdır. 2 - Zorlanan kişi, zorlayan kişinin dediğini yapmadığında zorlayan kişinin, tehdidini büyük ihtimalle gerçekleştireceğini düşünmüş olmalıdır. 3 - Zorlayan kişi, kendisiyle korkuttuğu şeyi hemen tatbik edebilecek güç ve istekte olmalıdır. Yani; istediği yapılmadığı takdirde tehdidini hemen, ani olarak uygulayacak güç ve istekte olmalıdır. 4 - Zorlanan kişi, kendisinden istenilenden daha fazla bir şey yapmamalı, zorlandığı meselede muhayyer olduğunu, o konuda istekli olduğunu gösterir bir hareket yapmamalıdır. (Fethül bari c: 12 s: 311) b) Mülci olmayan ikrah: Hapis, bağlamak, nefsi veya uzvu bozmayacak kadar dövmektir.” (Bedaius Senai c: 6 s: 184) Daha önce geniş olarak verdiğimiz cevaba bu linkte bakabilirsiniz. http://www.davetulhaq.com/tr/forum/index.php?topic=10958.msg28829#msg28829 http://www.davetulhaq.com/tr/forum/index.php?topic=11002.msg38233#msg38233 Mecburiyet; İslam’da şöyle bir kaide vardır “zaruretler haram olan şeyleri mubah kılar” Örneğin: Açlıktan ölmek üzere olan bir kimse hayatta kalacak miktarda ölü eti yemesine ruhsat verilmiştir. b)Yemek yerken boğazına takılan ve boğulacak duruma gelen bir kimsenin o şeyi çıkarmak için içkiden başka bir şey bulamaması halinde boğazına takılan şeyi çıkarmak için içki içmesine ruhsat vardır. Bu gibi durumlarda “zaruretler haram olan şeyleri mubah kılar” kaidesine göre hareket edilir. Fakat “zaruretler miktarınca ölçülür” kaidesi bu kaideyi sınırlandırmıştır. Örneğin; Eğer bir yudum içkiyle takılan şeyi boğazından çıkarabiliyorsa ancak bir yudum içebilir fazlası haramdır.
2-Çocukta mümeyyizlik nasıl tespit edilir? Cevap 2: Mümeyyiz temyizden gelir, ayırt etmek demektir. İyiyi, kötüyü ayırt edemez, hangisi ona fayda vermez zarar verir anlamaz çünkü muhakemesi yoktur. Böyle bir çocuk anne ve babası tarafından verilen eğitimden bir şey anlamaz sadece taklit eder. Çocuk iyiyi ve kötüyü, faydalı ve faydasızı ayırabilecek bir duruma geldiği zaman mümeyyiz ismi verilir. Mümeyyiz olan bir çocuk anne babası tarafından verilen eğitimi idrak eder. Dolaysıyla böyle bir çocuk eğitilir. Mümeyyiz çocuğun yaşı hakkında âlimler ihtilaf etmişlerdir. Yaş şahıstan şahsa değişir. Bunun hakkında herhangi bir delil yoktur. Kimi âlimler Hz Ali 10 yaşındayken İslam’ı kabul ettiğini dolaysıyla mümeyyiz çocuk için yaşın 10 olduğunu söylemişlerdir. Yaş sabit bir ölçü değildir. Çocuğun akli melekesi çalışıyor mu çalışmıyor mu diye daha önce anne baba tarafından öğretilmemiş sorular sorularak imtihan edilir. Yani bu çocuk, onun zararına veya faydasına olan bir şey söylendiğinde yapar mı yapmaz mı, anlar mı anlamaz mı? İşte buna göre sorular sorulur. Bunun neticesinde eğer mümeyyiz değilse, o zaman bu çocuk eğitilmez. Ancak eğittiğin şeyle kalır, değişik bir şeyle karşılaştığında yapamaz Hatta belki anne baba tarafından eğitilen şeyler aklında kalmaz, unutur. İşte öyle bir çocuk asla küfür yuvası olan,günümüz tr okullarına gönderilmez.Bu okullar küfür bakımından mayın tarlası gibidir.Mümeyyiz olmayan çocuk bu küfürlerle karşılaştığı zaman büyük ihtimale, hatta yüzde yüz küfür işleyecektir. Çünkü bilmiyor sadece öğretmenin öğrettiği şeyleri alır ayırt edemez. Dolayısıyla bu çocuğu şeran geçerli bir tedbir almadan okula gönderen baba, küfre rıza göstermiştir. Baba büyük ihtimalle hatta karşılaştığı zaman yüzde yüz küfür işleyeceğini bildiği halde nasıl çocuğu okula gönderir? Bu şuna benzer; okyanusun ortasında yüzme bilmeyen çocuğunu suya atmaktır. Bu, ölümüne rızadır bunun başka hiçbir mantıklı açıklaması yoktur. Burada olan tedbirin şeran geçerli olması gerekir. Yani öyle bir tedbir yapacaksın ki, okulun başından sonuna kadar onunla beraber olmak gibi bir tedbir. Yani onunla yüzmeyi bilen birinin denizde olması gerekir. Çünkü her an o okulda küfür söz konusu olabilir. Bu konuyla ilgi daha önce geniş bir açıklamamız oldu bu linkten bakabilirsiniz.
http://www.davetulhaq.com/tr/forum/index.php?topic=8221.0 Sorunuza gelince. Mümeyyizlik testine örnek olarak firavunun Hz Musa’ya karşı yaptığı testtir. Rivayete göre firavun rüyasında bu sene doğacak bir çocuk tarafından öldürüleceğini görüyor, bu rüya üzerine o sene doğacak bütün erkek çocukları öldürme emri veriyor ve bütün erkek çocuklar öldürülüyor. Hz Musa a.s'ın annesi korktuğu için Musa’yı nehre attı ve nehir kıyısında firavunun hanımı aldı ve çocuğu olmadığından dolayı firavunu ikna etti. Sonra çocuğu emzirecek bir kadın(gerçek annesi)getirdiler. Firavun Hz Musa’yı taşıdığı zaman Musa a.s firavunun sakalını çekiyordu. Firavun bu çocuktan şüphelendi. Acaba beni öldürecek çocuk bumu diye. Firavunun hanımı bu daha bir çocuk, yaptığını anlamaz dedi. Firavun o zaman bir test yapalım dedi. Firavunun emriyle bir tabak getirdiler. Rivayete göre tabağın içinde bir hurma ve yanmış bir köz. İkisi de aynı renkte. Sonra çocuğa verdiler. Musa a.s hurmayı alacaktı, Cibril a.s geldi, elini köze çevirdi Musa (a.s) közü alıp diline koyunca dili yandı. Firavunun hanımı bak bu daha bir çocuk, hurmayı değil, közü aldı dedi. Böylelikle firavun ikna oldu. Test yapacak olan kişi bu işi bilen olmalıdır. Yani bu uzmanlık işidir her önüne gelen mümeyyizlik testi yapamaz.
3-Özel okulla resmi okullar arasında fark var mıdır?
Cevap 3: Şöyle bir fark vardır. Özel okul sahipleri bu işi ticarette çevirmiş, müşteriyi kaybetmemek için zahiren velinin istediğine özen gösterebilirler ve istediğini yapabilirler. Fakat gizliden ne yaptıklarını bilemeyiz, emin olamayız. Şöyle bir örnek verelim; Bir kâfir küçük çocuğunu eğitmek için bize verirse elimizden geldiğince kendi inancımızı bu çocuğa öğretmeye çalışırız, hatta çocuğa da anne babasına söylememesi için tembihte bulunuruz. Kâfirlerde böyle çocuğumuzu kendi istediği gibi eğitmek ister. O yüzden dikkat etmek gerekir.
Soru 4-Veli tüm tedbirleri aldığı halde çocuk küfür işlerse yinede veli bundan mesul mudur?
Cevap 4: Veli tüm tedbirleri aldığı halde çocuk okulda yinede küfür işliyorsa veli kafir olur çünkü veli isterse göndermeye bilir. Yukarıda verdiğim linkte bunun geniş açıklaması vardır.
Soru 5-Daha evvel imzalamış olduğumuz küfür içerikli sözleşmelere tüm gücümüzle uğraştığımız halde ulaşma imkanımız olmadığından bu sözleşmelerden mesul muyuz?
Cevap 5: Eğer bu sözleşme devam eden bir sözleşme ise, bozmaya çalıştığın halde bozamıyorsan o zaman sözleşme gereği devam eden ameller ve yetkileri durdurman gerekir. Örneğin elektrik sözleşmesi; Elektrik sözleşmesini bozamıyorsan o zaman sözleşme gereği olan şeyleri iptal etmen gerekir. Yani sözleşmeyi iptal etmen gerekir. Aksi halde mesulsün. Ama bitmiş olan bir sözleşmeyse herhangi bir mesuliyetiniz yoktur. Çünkü zaten bitmiştir.
Soru 6-Bazı arkadaşlarımız sağlık kuruluşlarında memurluk yapmaktalar ve bu bazı arkadaşlarımız yıllar önce imzalamış oldukları sözleşmelere ulaşma imkanı bulamadılar. Bu durum da ne yapmaları lazım?
Cevap 6; Eğer bu sözleşmeye göre iş yapıyorsa ve sözleşmeyi bozamıyorsa işi terk etmek zorunda veya yeni bir sözleşme yapması gerekir. Ama bu sözleşme şartlarında küfür yoksa bir şey yapması gerekmez.
Soru 7-Yeni askerlik yasasına göre bedelli askerlik bedelini ödeyen bir kimseaskerliğe hiç gitmeden bu yasadan yararlanabiliyor. Bunun hükmü nedir? Cevap 7; Darulharpte yaşayan insanlara, tağutun uyguladığı zorunlu askerlik sistemi bir zülüm sistemidir. Tağuti sistemler gerek Müslümanlara gerekse diğer vatandaşlarına bu zorunlu askerlik zulmünü uygulamaktadır. Bedelli askerlik için verilen para elbette devlete giden paradır. Fakat tağuta para vermek her zaman küfür değildir. Bedeli için verilen para Müslümanların üzerinde ki zulmü kaldırmak veya küfre ve şirki def etmek için kâfire para vermektir. Eğer müslüman askerliğe hiç gitmeden böyle bir tehlikeyi parayla bertaraf edebiliyorsa para vermesi caizdir.
Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.
|