Malik bin Enes
|
|
« Yanıtla #2 : 13 Haziran 2017, 00:55:03 » |
|
Cevap:
İkrah: Bir kimseyi istemediği bir şeyi yapmaya ve söyletmeye zorlamaktır. Yani kişinin başka çaresi olmayıp dayanamayacağı zor bir duruma girmesidir.
İkrahın dört şartı vardır:
1 - Zorlayan kişi söylediğini yapabilecek güçte olmalıdır. Zorlanan kişi ise, zorlayan kişinin vereceği zararın altından kalkabileceği güçte olmamalıdır. Yani, kaçabilecek veya gücüyle karşı koyabilecek durumda olmamalıdır.
2 - Zorlanan kişi, zorlayan kişinin dediğini yapmadığında zorlayan kişinin, tehdidini büyük ihtimalle gerçekleştireceğini düşünmüş olmalıdır.
3 - Zorlayan kişi, kendisiyle korkuttuğu şeyi hemen tatbik edebilecek güç ve istekte olmalıdır. Yani; istediği yapılmadığı taktirde tehdidini hemen, ani olarak uygulayacak güç ve istekte olmalıdır.
4 - Zorlanan kişi, kendisinden istenilenden daha fazla bir şey yapmamalı, zorlandığı meselede muhayyer olduğunu, o konuda istekli olduğunu gösterir bir hareket yapmamalıdır.
İkrahın ölçüsü (miktarı); İkrahın miktarı hakkında Kur'an'da ve sünnette açıklama yoktur. İkrah, Kur’an’da genel olarak geçmiştir. Alimler, ikrahın miktarı konusunda aralarında ihtilaf etmişlerdir. Ölüm, bir uzvun telef olması, şiddetli dayak ve uzun süreli bir hapis konusunda ittifak etmelerine rağmen, az dayak, bir iki gün hapis, çocukla veya bir yakını ile tehdit, malın telefi, ırza geçilme (tecavüz) gibi konularda ihtilaf etmişlerdir.
Şu da unutulmamalıdır ki; ikrah, anlık olup kul ile Allah arasında olan bir meseledir. Kişi ne kadarda ben bu zorlamayı kaldıramıyordum demiş olsa bile bu zorlamayı kulun kaldırıp kaldıramayacağını ve bu kul için ikrah olup olmayacağını en iyi Allah bilir. Bu sebepten zahiren Müslüman bilinen bir kişi eğer ki ikraha maruz kalmadan, ikraha maruz kaldım diye beyanda bulunur ise bu kişiye zahiren hüküm verilir, fakat verilen bu hüküm asla Allah katındaki (batini) hükmü değiştirmez.
Aynı şekilde şu da unutulmamalıdır; ikrah olan bir amel iki farklı kişi için uygulansa ve birisinin durumuna bakıldığı zaman bu kişi eğer ki bunu kaldıramayacak güçte ise bu kişi için ikrahtır denir, fakat kişi bu zorlamayı kaldırabilecek güçte ise bu kişi için bu ikrah değildir denir. Bir kişiye uygulanan ikrah olan bir mesele asla genelleştirip de başkaları içinde ikrahtır denilmez. Ya da bir başkası için ikrah olmayan bir mesele, zayıf bir kişiye uygulandığı zamanda bu ikrah, ikrah değildir denilmez. Çünkü bu kişinin kapasitesine göre değişir.
Mesela bir kişiye bir tokat atarsan ölür bu, onun için ikrahtır. Ama başkasına tokatta atarsın hatta dayakta atarsın ona hiçbir şekilde zor gelmez. İşte tokat atmak ikrahtır diye genelleştirilemez. Aynı şekilde kırbaçlanmak ikrahtır diye genelleştirilemez. Kırbaçlanmak bir insanı öldürebilir, birisine çok ağır gelebilir. İşte bu herkes için aynıdır denilemez. Bu durumlar kişinin kapasitesine göre, dayanabileceği, kaldırabileceği güce göre değişen durumlardır.
Sorunuza gelecek olursak;
Kişinin kendi bedeni ile değil ama çocuğu, karısı, annesi babası ile tehdit edilmesiyle ikrah olması bazı alimlerin görüşüdür. Bütün alimlerin görüşü değildir. Cumhur ise İkrah olması için tehdidin kişinin kendi bedeniyle alakalı olması gerekir diye görüş bildirdiler.
Mesela bazı insanlar; çocuğunun, karısının, annesinin, babasının hayatını kendi hayatına feda ederler. Beni öldür hanımımı, çocuğumu veya anne-babamı öldürme derler. Kendi çocuğunun, karısının, annesinin, babasının hayatını, yani sevdiği kişinin hayatını kendi hayatından daha değerli olarak görür. Dolayısıyla bu durum, kişinin kendi bedenine uygulanan eziyetten daha ağır gelir.
Kişi kendisine işkence yapıldığında bir şey söylemez o işkence ona ağır gelmez ama onun gözünün önünde hanımına veya çocuğuna veya anne-babasına işkence yapıldığında daha ağır gelir.
İşte bu his insanın dayanamayacağı hislerdir ve insana ağır gelen şeyler ikrah hükmündedir. Kişinin dayanamayacağı, kaldıramayacağı bir duruma sokulması kişi için ikrahtır. Fakat kişi bunu kaldırabilecek güçte bir yapıya sahip ise; hanımı, çocuğu, anne babası öldürüldüğünde veya onlara bir zarar söz konusu olduğunda onu etkilemiyor ve bu durumu kaldırabilecek bir yapıya sahip ise o kişi için ikrah sayılmaz.
İddia; “Kendi vücudunda ikrah olur ama çocuğuna yaptığın zaman ikrah olmuyor bunu ikrah sayan kişi kafirdir”
Cevap: Bu konuda bir kişiyi tekfir edebilmek için delil gerekir! Eğerki bir delil yok ise hangi delile göre kişinin kendi bedenine değil ama başkasının bedenine ikrah uygulandığında bu ikrah geçerli değildir deyipte kafir hükmünü verebiliyor!?
Evet bu iddiada bulunan kişi hangi ayete hangi hadise göre bu duruma küfür hükmü veriyor? Varmı bu kişinin dayandığı sarih olan, muhkem olan bir hadis! İhtilaf olan bir meselede tekfir olmaz. Bir kişiyi tekfir edebilmek için muhkem bir nas olması gerekir.
İkrah için belirli bir miktar belirli bir sınır yoktur. Allah ikrah için miktar, sınır tayin etmemiştir. Ne Kur’an’da nede sünnette ikrahın miktarına ve sınırına dair bir nass yoktur. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu durumda olan bir kişiye ancak zahire göre hüküm verilir, gerçek hükmü Allah’a aittir.
Mesela bir kişiye çocuğunun ölmesi, kendi ölümünden daha ağır gelir. Onun için bu ona ikrahtır. Kimse diyemez ki ona çocuğunu öldürecekler seni öldürmeyecekler onun için bu sana karşı olan ikrah değildir bu yüzden sen küfür olan bir ameli işlersen kafir olursun veya işlediysen sen kafirsin diyemez. Bunu söyleyen kişi, kendi gözlerinin önünde çocuğunun öldürülmesinin acısının ne kadar fazla olduğunu kavrayamamış, kıt akıllı, basit akıllı, dar düşünceli bir kişidir. Aynı şekilde bu kişi İslami hükümlerinde nasıl verildiğini bilmeyen cahil bir kişidir, çünkü hangi delile dayanarak sen böyle bir durumdaki kişiyi tekfir ediyorsun.
Bazı alimler kadının tecavüze maruz kalmasını ikrah saymıyorlar. Bazı alimlerde ikrah olarak görüyorlar. Mesela bir kadına, adam diyor ki eğer bu küfrü işlemezsen ben sana tecavüz edeceğim diyor ve kadında küfür olan ameli işliyor. Şimdi bu durumda ne olacak, ne hüküm verilecek? Kadın mı kafir oldu, yoksa kadına tecavüzü ikrah sayan alimler mi? İşte böyle bir durumda kafir hükmü vermek zır cehalettir. Öyle kadınlar var ki, kendilerine tecavüz edilmesin diye kendilerini öldürüyorlar. Çünkü tecavüz ona ölümden daha çok ağır gelir. Bu durum da kadına göre değişen bir durumdur. Her kadın için geçerli olan bir durum değildir.
Fakat şu hiçbir zaman unutulmamalıdır; İkrahın şartları mutlak bir şekilde tahakkuk etmelidir. Zorlan kişi zorlandığı şeyi yaptığı zaman eğerki serbest bırakılacaksa ancak bu durumda zorlandığı şeyi yapabilir. Aksi takdirde bu gerçek bir ikrah sayılmaz. Yani kişi zorlandığı şeyi yaptığında bırakılmayacak ise bu geçerli olan bir ikrah değildir. Kişi küfür olan bir ameli işlediği zaman o ikrahtan kurtulacak ise ancak o zaman küfür olan ameli işleyebilir. Eğer ki kişi küfür olan ameli yaptığında hala serbest bırakılmayacak ise o zaman kişi küfür olan ameli işleyemez. Küfür ameli ancak işlendiğinde bırakılacak bir zorlamada işlenebilir. Aksi takdirde kişi devamlı küfür amelini işleyecek ve hala bırakılmayacak ise bu ikrah sayılmaz. Ve böyle bir durumda asla küfür olan amel işlenilemez. Küfrü ancak kişinin kendisini kurtarabileceği zaman işlenebilir. Kişi kurtulmayacak ise neden küfür olan ameli işleyecek!?
|