Teymullah el-Muvahhid
|
 |
« Yanıtla #34 : 12 Ocak 2014, 20:33:49 » |
|
Bir takım yazılar yazarak hadlerini aşan ve işleri güçleri aşırılık olan kimselere onların seviyesine inmeksizin istihale hakkında sözü uzatmamak adına öz bir anlatım yaparak iddia ve ithamlara cevap vereceğim. Bununla birlikte; “kötü söz sahibine aittir” sözü çerçevesinde kötü söz sahiplerine, kötü sözlerini iade edeceğim biiznillah.
Öncelikle istihale meselesinde istihalenin tanımıyla söze başlayalım.
İstihalenin Tanımı:
İstihale lügatte; bir şeyin yapı ve asıl şeklinin başka bir hale değişmesidir. Bu manada buna tahavvul, tegayyur ya da tebeddul de denilebilir.
İstilahta ise; bir şeyin hakikatinin bir başka şeyin hakikatine dönüşmesidir.(Reddu’l Muhtar, 1/191)
İlmi istilahta ise; kimyevi bir tepkimeyle bir maddenin başka bir bileşiğe dönüşmesidir. Şöyle ki; bir maddenin bizzat kendisi, dönüşüm yoluyla yeni başka bir maddenin bizzat kendisi olmasıdır. Örneğin; zeytinyağının veya iç yağlarının sabuna dönüşmesi gibi. Zira zeytin yağı başlı başına bir maddenin kendisidir. Aynı şekilde sabun da bir başka maddenin bizzat kendisidir.
İstihalenin Hükmü:
Necis bir şeyin değişime uğraması (ya da değiştirilmesi) sonucu başka bir maddenin hakikatine dönüşmesi konusunda alimler farklı görüşler belirtmişlerdir. Yani; bir maddenin hakikatinin başka bir maddenin hakikatine yakılmak veya başka bir şekilde dönüşmesi halinde temiz olup olmayacağı konusunda alimler arasında ihtilaf olmuştur. Bu ihtilafın doğal sonucu olarak iki farklı görüş ortaya çıkmıştır:
Birinci görüş; necis olan bir şey istihale yoluyla necis olmayan başka bir maddenin hakikatine dönüşürse o şey temizdir. Bu görüş; Ebu Hanife, İmam Muhammed’e, Hanefi ve Maliki alimlerinin çoğunluğuna aittir. Bu alimler değişime uğrayan şeyin bizzat necis olmasıyla, mana olarak necis olması arasında bir fark görmediler. (Bak; Reddu’l Muhtar, 1/191, Bahru’r Raik, 1/239, Haşiyetu li ibni Abidin, 1/216, Şerhu Fethu’l Kadir, c: 1/200, Haşiyetu Reddu’l Muhtar, 1/216, Şerhu’l Kebir maa Haşiyetu’d Desuki, 1/57)
Hanbelilerden İbni Teymiyye o şeyin temiz olduğu görüşünü kabul etti. Aynı şekilde zahiriler de bu görüşü kabul ettiler. (Mecmu’ul Feteva, İbni Teymiyye, 21/500, El-Muhalla, 1/138)
İkinci Görüş: Necis olan bir şeyin değişim yoluyla yeni bir maddeye dönüşmesi konusunda Şafii alimleri ölünün derisinin mana olarak necis olması gibi necis olduğu görüşüne sahip oldular.
Bu açıklamalar çerçevesinde anlaşılan şu ki; istihale yoluyla bir madde başka bir maddeye dönüşebiliyor. Bu konuda üzerinde ittifak edilmiş bazı hususlar vardır. Örneğin; naslarla da sabit olduğu üzere içkinin sirkeye dönüşmesi gibi… Fakat bazı alimler bu gibi durumlarda istihale konusuyla ilgili olarak; başkasının müdahalesi olmadan, şartını koşmuş, bazı alimler ise böyle bir şart koşmamışlardır.
Bir şeyin bizzat kendisinin yeni olan başka bir şeyin bizzat kendisine dönüşmesi konusunda âlimlerin bazı sözleri vardır.
Örneğin; ölünün kemiğinin küle dönüşmesi veya yanmak suretiyle dumana dönüşmesi veya başka bir şeyin yanmasıyla bir başka şeye dönüşmesi gibi… İşte bu gibi şeyler yanma sonucu alimlerin çoğunluğuna göre; yanması öncesi necis ise yanması sonrası temiz olur. Fakat bazı Şafii ve Hanbeli alimlerine göre o şey yanmadan önceki hali üzere, yani necis olarak kalır.
Bu durumda Malikiler ve Hanefilerden bir gruba göre; bizzat kendisi necis olan bir maddenin gerek özellik ve gerekse sıfat itibariyle başka bir maddeye dönüşmesi durumunda o maddenin bizzat kendisi yeni olan değişik bir madde olması halinde onun kullanılması ve alınması konusunda ancak şu durumları istisna ederek cevaz vermişlerdir: O madde habes (necaset) özelliğini taşımamalı, bedene ve akla zarar vermemelidir.
Buna göre gerek Hanefiler, gerek Malikiler ve gerek onların tabileri, ayrıca İbni Teymiyye, İbnu’l Kayyım istihale yoluyla necis olan şeylerin temiz şeylere dönüşeceği meselesiyle ya da necis olan şeylerin temiz olan şeylere dönüşeceği meselesiyle ilgili şunları söylemişlerdir:
1– Eğer ki bir necaset yakılır, kül veya onun gibi bir şey ya da toprak olursa işte bu yeni şey temizdir.
2– Ölü yakılır, kül veya onun gibi bir duruma dönüşürse o şey temizdir.
3– Eğer [Yasak Kelime], domuz ve bunlara benzer bir hayvan değişim yoluyla tuz veya kimyevi bileşiklere dönüşürse temiz olur.
4– Ölünün kemiği küle, dumana, buhara veya herhangi bir kimsayasal maddeye dönüşürse temiz olur.
5– Temiz bir şey istihale yoluyla habis bir şeye dönüşürse, meyve suyunun içkiye dönüşmesi veya su ve yemeğin sidik ya da necasete dönüşmesi halinde bu dönüşüm necistir.
6– Necis bir şey istihale yoluyla temiz bir şeye dönüşürse, içkinin sirkeye, necasetin veya hayvan gübresinin ağaçların meyvesine veya toprak ürünlerine dönüşürse o şey temiz olur.
7– Necis olan şeyler kimyevi tepkimelerin etkisiyle istihale yoluyla temiz olan sanayi maddelere dönüşmesi halinde şayet bu dönüşen maddeleri almakla bir zarar söz konusu olmuyorsa alınmasında bir mahsur yoktur.
8– Şüphesiz ki hükümler Allah (c.c)’ın verdiği hüküm üzere gerçekleşir. Bir isim üzerinde Allah (c.c) hüküm bildirmişse o ismi o hükümle alırız. Eğer o isim o şeyden düşerse bu durumda Allah (c.c)’ın diğer düşen yeni isim üzerinde hükmü üzere amel edilir. Örneğin; necaset, topraktan ya da külden başka bir şeydir. Aynı şekilde içki, sirkeden başka bir şeydir. İnsan, kandan başka bir şeydir. Oysa Allah (c.c) insanı kandan yarattı. Yine ölü, topraktan başka bir şeydir.
9– İlaç ve gıda sanayinde necasetten istihale yoluyla elde edilmiş kimyevi bileşiklerin kullanılması şayet o elde edilen yeni madde; necis olmayıp temiz ise veya zarar verici özelliği yoksa bu durumda alınmasında, kullanılmasında, yenilmesinde, içilmesinde bir mahsur yoktur.(Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenler şu eserlerden faydalanabilirler: Şerhu’l Kebir Maa Haşiyeti’d Desuki, 1/57, Feteva Hindiyye 1/44-45, Haşiyetu Reddu’l Muhtar li İbni Abidin, c: 315-316, El-Mugni ve Maahu’ş Şerh, c: 1/740, Mecmu’ul Feteva, 21/72, El-Mugni, c: 1/97, İ’lamul Muvakkiin, c: 1/12, Şerhu Kadir, c: 1/200)
İstihale meselesi fıkıhta çok önemli bir mesele olup, bir çok eserde bunun hakkında malumat vardır. Biz ise sadece bunların genel ve öz anlatımıyla yetiniyoruz. Bu açıklamalardan sonra yazdıklarıyla adeta ilim sahibi edası takınan kişi ya da kişilerin durumlarına bir bakalım:
İddia: kızılbaş aleviler gibi "bu domuzdan başka bir şey; bu domuz değil! tavşan! tavşan!; hadi hep birlikte afiyetle jelatin yiyin"
Cevap: Şu cahilliğe ve fasit kıyasa bakın! Alevi benzetmesi ile istihale arasında hangi ortak illetten dolayı kıyas yapılmış acaba… Oysa birinde Allah (c.c)’ın bir mahlûka verdiği ismi değiştirme var, diğerinde Allah (c.c)’ın iki mübah kıldığı şeye verilen isim var. Hiçbir zaman domuz, tavşan olmaz ne ismen, ne sıfat olarak. Ama domuzdan elde edilen bir yeni temiz ürün isim ve sıfat olarak değişebilir. İşte jelatinle elde edilen ürünler böyledir. Artık o ürün ne domuzdur, ne domuzun bir parçasıdır. Bu ürün ister kendisi domuzun tuzlaya düşmesi gibi değişime uğramış olsun, isterse kimyevi tepkimelerle değiştirilmiş olsun, cumhura göre bu yeni şey temiz bir şey ise ve zarar verici ya da necis bir şey değilse yenilmesinde bir mahsur yoktur. Bu kimse bizi bir takım sapık ithamlara maruz bırakmak için savunduğumuz cumhurun görüşünü kızılbaş alevilerinin yaptığı sapık bir teville mukayese ediyor. Halbuki domuzun istihale yöntemleriyle başka temiz bir maddeye dönüşmesi görüşü cumhurun görüşüdür ve bizde onlara tabiyiz. Cumhuru ve onun görüşüne tabi olan Müslümanları alevilerle veya başka kâfirlerle mukayese etmek sizce de edepsizlik ve hadsizlik değil midir?
İddia: "domuzdan elde edilen jelatin yenebilir helaldir" demeyin
Cevap: Biz böyle söz sarfetmiş değiliz. Bu şekilde istihale yoluyla değişime uğrayan ve temiz başka bir şeye dönüşen, üstelik zarar verici özelliği olmayan yeni bir maddeye helal diyen alimlerin söylediklerini söylüyoruz. Bu durumda eğer adil olarak söz söyleyeceksen en azından şunu diyebilirsin; ben bu alimlerin değil, şu alimin görüşüyle amel ediyorum. Böylece en azından bir dayanağın olurdu.
İddia: İnsanlara afiyetle domuz jelatini yiyebilecekleri hükmünü verdin.
Cevap: Bizim söylediğimiz söz, istihale yoluyla değişime uğrayarak yeni temiz bir maddeye dönüşmüş maddenin yenileceğidir. Yoksa domuzun kendisinin ya da cüzünün yenileceği değil. Bu görüşte olan alimlerin sözleri açıktır.
İddia: Allah Rasulü (sas)'nün sözlerini getiriyorum. Para etmiyor. Sana fıkıh aliminden alıntı yapsam ne olur
Cevap: Alimlerin sözlerinde ve görüşlerinde Rasulullah (s.a.s)’ın sözüne zıt ne gördün ki, fıkıh alimlerinden ayrıca bir görüş getirebilesin. Yoksa bizim yukarda iki farklı görüş sahibi olarak söylediğimiz fıkıh alimleri dışında yeni bir görüş mü ortaya koyacaksın ki böyle söylüyorsun? Oysa bu konuda alimlerin görüşleri açık ve nettir. Fıkıh kitaplarını iyi oku.
İddia: Sen senin aliminin kitabındaki sözleri alim sözü olarak kabul etmiyor musun?
Cevap: Biz, hak olan her sözü kabul ederiz. Bu sebepledir ki alimlerin istihale konusundaki hak olan sözleriyle amel ediyoruz. Bizim âlimimizden naklettiğin sözü kabul etmekle beraber bunun istihale mevzusuyla hiçbir alakası yoktur.
İddia: jelatinin domuzdan mı yoksa başka bir hayvandan mı elde edildiğinin kimyasal testlerle tespit edilebileceği sonucunu okumuş olmalısın (yoksa okumadın mı).
Cevap: Jelatinin ne şekilde elde edildiğinin hiçbir önemi yok. Önemli olan kimyasal tepkimelerle nasıl bir maddeye dönüştüğüdür. Dönüştüğü yeni madde necis olan farklı bir madde mi yoksa temiz olan farklı bir madde mi? Temiz olan yeni bir madde şer’an temizdir. O halde aslının ne olduğuna bakılmaz. Bu konuda istihale kaidesini söyleyen alimler acaba bu kadar ince düşünmekten aciz mi kaldılar ve meseleyi derin boyutlarıyla araştırmadan hüküm verdiler. Tuzlaya düşen domuz, [Yasak Kelime] acaba kimyasal testlerle yine tesbit edilemez mi? Elbette ki yine tesbit edilir.
İddia: şu andaki kimya bilimi domuzdan elde edilen jelatinin domuz olma vasfını kaybetmediği sonucuna varmıştır Yani domuzdan elde edilen jelatinin DOMUZDAN BAŞKA BİR MADDE OLDUĞU söylenemez.
Cevap: Jelatin denilen yeni bir madde ortaya çıktığında artık o şeyin domuz olma vasfı kalkar. Kimyasal testlerle o şeyin domuzdan üretildiği tesbit ediliyor olsa bile, o şey domuz hükmünü almaz, jelatin denilen yeni bir madde hükmü alır. Dolayısıyla domuz haram, jelatin ise helaldir. Çünkü temiz olan yeni bir maddeye dönüşmüştür.
İddia: Niçin kendi koyduğun kaideye uymaktan imtina edip haramı helal yapan bir fetva yayınlıyorsun?
Cevap: Haramı helal etmek şeklinde bir fetva söz konusuysa şayet senin iddia ettiğin gibi bu konuda fetva veren cumhur alimlerine de aslında bu ithamı yapıyorsun demektir. Zira bu görüşe sahip olanların alimlerin çoğunluğunun olduğunu yukarıda yazdık. İtham edeceksen veya bir söz söyleyecek önce meseleyi iyi anla, oku ve meseleyi dakik bir şekilde araştır. Tabi ki araştırma yapacaksan googleden veya youtubeden değil Müslüman alimlerin eserlerinden araştır.
Soru: Domuzdan jelatin elde etmede kullanılan kimyasal yöntemler ile insan ölüsünden elde edilen kollajen proteini (jelatin) yenir mi?
Cevap: Eğer aynı yöntemlerle elde edilen yeni madde temiz bir maddeyse hüküm yine aynıdır, yenmesinde bir mahsur yoktur, bu görüşe sahip olan alimlere göre... Zira insan ölüsünün haramlılığı ile, köpeğin, domuzun haramlılığı arasında fark yoktur. Dolayısıyla bu gibi necis şeyler, temiz farklı bir maddeye dönüşmüşlerse o temiz şey yenilebilir.
Soru: Size göre domuzun asılları yada cüzleri nelerdir. Bunu şer-i delillerle ortaya koyar mısınız? KİMYA VE HANGİ KİMYASAL TESTLER BU ASILLARI BELİRLEMEDE HANGİ ŞERİ NASLARA GÖRE BİR MERCİ OLABİLİR.
Cevap: Bizim meselemiz domuzun asılları ya da cüzleri değil, domuzdan elde edilen yeni bir şeyin helal olup olmadığıdır. Bu konuda fetva veren alimler, domuzu asıl ve cüzlere ayırmaksızın bir bütün olarak domuzun tuzlaya düşmesine hüküm vermişler. Oysa temiz bir şeye bir necaset düştüğünde onu necis yapar. Ama domuz tuzlaya düştüğünde tuza dönüştüğünde bu yeni oluşan maddeye temiz fetvası vermişlerdir. Domuz bir bütün olarak düştüğünde hüküm böyle ise ondan ufak bir parçanın temiz bir başka maddeye dönüşmesinde hüküm neden aynı olmasın?
Soru: Jelatin elde etmek için domuzun kemik et ve bağ dokularından faydalanabilme hakkına sahip olmanız gerekir. Şeriat size bu hakkı tanıyor mu? Rasulullah'a (sas) sorulan ölü yağlarının gemi ve kandillerde kullanılması ile ilgili hadisi de açıklamanıza dahil edin.
Cevap: Meselemiz jelatinin nelerden de üretileceği değil, şu anki üretilmiş şekliyle ne hale geldiğidir. Öncelikle meseleleri iyice tahkik edin. Dolayısıyla şu haldeki jelatin farklı bir madde olup temiz hükmündedir. Eğer ki şu anki şekliyle değil yine domuzdan alınan başka bir parçayla bu değişim gerçekleşseydi hüküm yine aynı olurdu. Çünkü oluşan yeni madde domuzdan farklı yeni temiz bir maddedir.
Ölü yağları ise; değişme uğramış şeyler değil, bizzat ölünün bir parçasıdır. İstihale ile, bir şeyin asıl parçası bir değildir. Hatta o yağ ile yemek yapıp, erimekle yemeğin içerisinde kaybolmasıyla da asıl parçası olmaktan beri olunmaz. Yine haram olan et, pişirilip yenildiğinde de hüküm aynıdır. Meseleleri birbirine karıştırma!
Soru: Domuzun kemiklerini kaynatın. Kemik suyu üzerinde biriken madde kollajen proteini yani jelatindir. Siz bu maddeyi helal kabul edip yiyen kişiye ne hüküm verirsiniz?
Cevap: Bu, kişinin bu meseledeki hükmü meseleyi nasıl anladığıyla ilgilidir. Eğer bu meseleyi istihaleden saymış ve böyle bir yanlış anlayışa sahip olarak helal saymışsa haram işlemiştir. Ama bunun haram olduğunu bildiği halde helal saymışsa küfür işlemiştir. Zira bu kişi domuzun kemiklerini kaynattığında o kaynayan kemik suyu çorba olmuştur. Çorba değişime uğramış yeni temiz bir madde değil, haram olan bir kemikten elde edilmiş bir yiyecektir. Jelatinle çorba asla bir değildir, buradaki kıyas fasit bir kıyastır.
Soru: Ölü domuz, ölü insan yada putlara adanan hayvanların etlerindeki veya cüzlerindeki manevi necaset illetinin nasıl kaldırılabileceğini şeri delillerle bize açıklayın. Bu açıklamalarınıza jelatin elde edilmesinde kullanılan kimyasal yöntemlerin, manevi necaseti temizleyici olacağı noktasındaki şeri delillerinizi de dâhil edin.
Cevap: Bu konuda âlimlerin görüşleri olduğunu yukarıda açıkladık. Geniş bilgi elde etmek istiyorsan zikri geçen eserleri inceleyebilirsin. Yeterli gelmezse bir o kadar daha isim veririz. Mesela tuzlaya düşen domuzun, miske dönüşen kanın, sabuna dönüşen iç yağın temiz olabileceğini söyleyen âlimlerin delillerini tahkik etmekle başlayabilirsin.
Soru: Fıkıhta cüz ne demektir. (Genel olarak domuz cüzü bağlamında değil)
Cevap: Cüz; kül’ün bağımsız olmayan parçalarıdır. Kül ise; parçaları olan bir bütündür. O halde cüz; külden bağımsız olarak düşünülemeyecek parçalardır. İster domuz olsun, ister başka bir şey olsun ondan alınan herhangi bir parça ondan bağımsız düşünülemez. Bu sebeple domuzdan elde edilen jelatin ibaresi kullanılmıştır. Ve alimler bu sebeple domuz ya da [Yasak Kelime]ten olsun ya da başka şeylerden olsun, değişime uğramak suretiyle yeni temiz bir maddeye dönüşen madde temizdir, demişlerdir. Yukarıda izahını yaptık.
İddia: Yazdıklarını iyice tashih etmedenmi yazıyorsun yoksa alimlerin fetvalarındaki hikmeti düşünüp öylemi yazıyorsun? Zira ben senin ulemadn yazdığın fetvarın neticesinde celatinin yenile bileceğini ve domuzun cüzlerin yeneceğine dair fetva verdiğini görüyorum.
Cevap: Ben ne yazdığımı gayet iyi biliyorum. Âlimlerin fetvaları açıktır, ayrıca bir hikmet aramaya ihtiyaç yoktur. Jelatin değişime uğramış temiz yeni farklı bir maddedir. Buna ben değil, cevaz veren âlimler vardır. Fetva domuzun cüzlerinin yeneceği yönünde değil, domuzdan değişim yoluyla elde edilen yeni temiz maddenin temiz olduğu yönündedir. Sırf haklı çıkmak için başkalarını onlarda olmayan vasıflarla itham etme, muhallif olsan dahi Müslümanlara haksızlık etme.
Soru: Alim fetvaları iyice tetkik edildiğinde şunu görüyoruz. Necaset olan bir madde temiz bir maddeye dönüşürse ,Dikkat edilirse fetvaların hemen hepsinde dönüşürse ibaresi geçmekte,Alimlerin niçin dönüşürse demiş fakat dönüştürülürse lafzını kullanmamıştır.sen bu fetvaları nasıl dönüştürülürse diye anladın?Zira dönüşüm, ve dönüştürme faklı şeylerin etkisi ile olur.
Cevap: Başka bir maddeye dönüşmek her zaman için kendiliğinden dönüşmeyi değil, dönüştürülmeyi de içerir. Örneğin; tezeğin yakılmak suretiyle küle dönüştürülmesi gibi. Veya necis olan dışkının tarlaya gübre olarak atılıp toprağa dönüştürülmesi gibi ve o tarladan elde edilen ürünün yenilmesi gibi. Yine ceylanın kanından elde edilen ve bir koku olan miskin temiz bir madde sayılıp kullanılması gibi… Yine pis zeytin yağının veya ölüden elde edilen iç yağının sabuna dönüştürülüp, sabun olarak kullanılması gibi. Öyleyse bir madde hem dönüşebilir, hem dönüştürülebilir… Yeter ki yeni elde edilen maddenin kendisi bizzat temiz bir madde olsun.
Soru: celatin ve diğer hayvansal ürünlerin dönüşümünde aslını muhafaza edip dönüşürse burada temiz bir maddeye dönüşüm gerçekleşmemiş olur.Sen neye istinaden bunların helal ve yenilebileceğini söylüyorsun? Zira aslı bozulmadan yapılan dönüşümde yine necaset özeelliğini muhafa etmekte ve haram olmaktadır. Sen bu dönüştürme( celatin,ve saire) bizatihi gördünmüki yenileceğine fetva veriyorsun ? Eğer görmedinse Bilmeden haram ve şüpheli bir şeyin yenileciğine nasıl fetva verirsin.
Cevap: Necis bir madde bir takım kimyasal tepkimelerle yeni bir maddeye dönüşmüş olduğu şu şekilde rahatlıkla anlaşılabilir: Yeni oluşan maddede, necis olan maddenin tat, renk, koku ve diğer o maddeye has ne özellikler varsa tamamen kayboluyorsa işte o yeni madde yeni değişik temiz bir maddedir. Jelatinde domuzdan alınan maddenin ne rengi, ne kokusu, ne tadı ne de domuza ait diğer özellikleri kalır. Tamamen o madde başlı başına yeni bir madde olur. Zira jelatin maddesi olan kolajen (collagen), bir takım kimyasal tepkimeler sonucunda farklı bir özellik taşıyan yeni temiz bir madde olur.
Evet, böylece Allah’ın yardımı ve inayeti ile sorulan sorulara cevap verdim. Son olarak şunu söylemek isterim;
İstihale meselesi, diğer ilmi meseleler ancak kişinin meselenin özüne vakıf olmasıyla, itiraz edeceği konuları tam olarak tahkik etmesiyle güzelce anlaşılır. Sırf itiraz etmek adına nasları alıp, kendince yorumlamak veya alimlerin farklı konularda sözlerini o konuya getirip de ilmi açıklamalar yapmak ve son derece aşırılık ve hadsizlik olan ithamlar yapmak ne ilim ehlinin ne de hakkı öğrenmek isteyen kimsenin takip edeceği usul değildir. Bu yüzdendir ki; ilim ve ıslah iddiasında bulunan kimselerin söylediklerini ancak alimlerin takip ettiği üsül ve metodla delillendirmeleri ve ortaya koymaları gerekir. Aksi takdirde kendi heva ve hevesine göre bir usul ortaya koyup, sonra buna bir takım nakiller yapmakla hiçbir yere varılmayacaktır. Şimdi inşeAllah istihale ile ilgili bize itiraz edip, bizi itham eden kimselere şunu söylüyorum;
1-Domuz ve onun cüzleri haramdır. Bu konuda biz aksi bir şey söylemiş veya nakil yapmış değiliz. Dolayısıyla bu konuda yapılan nakiller meselemize delil niteliği taşımamaktadır. Bizim meselemiz; domuz ve cüzlerinin haram olup, olmaması değil domuz ve cüzlerinden elde edilen yeni maddenin helal olup, olmadığıdır. Bunu yukarıda detaylı olarak açıkladık.
2-İster domuzdan olsun, ister başka necis sayılan bir maddeden olsun istihale yöntemleriyle temiz olan yeni bir maddeye dönüşüm olursa bu durumda yeni maddede necaset ve haramlılık vasfı yoksa bu durumda yeni oluşan maddeye temiz ve helal hükmü verilir. Bu cumhurun görüşüdür, bizler bu alimlerin görüşlerini kabul ediyor ve ona ittiba ediyoruz, yeni bir şey getirmiş değiliz. Bizi itham edecek olan kimse bizim bu alimlerin söylediklerinden başka bir şeyi söylemediğimizi bilerek itham etsin.
3-Jelatin; domuz ve domuzun cüz’ü değil, yapılan kimyasal yöntemlerle oluşan yeni bir maddedir. Bu yüzden bu yeni maddede necaset, haramlılık illeti kalktığı için jelatin helaldir ve temizdir. Bu konuda biz cumhur-u ulemaya ittiba ediyoruz.
|