HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 29 Mart 2024, 11:25:51


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Darultawhidçilerin! İmanı Anlamadıklarının Ispatı.  (Okunma Sayısı 14163 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« : 07 Aralık 2013, 22:27:42 »




     ِ                                               بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ
                  
لْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ ثُمَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِم يَعْدِلُونَ


Hamd, gökleri ve yeri  yaratan,  karanlıkları ve nuru var eden Allah’a aittir. Sonra yine de kâfirler Rablerine denk tutuyorlar. En-am/1


Darultawhid! Askerlik hakkında görüşünü beyan etmiş ve son noktayı koymuştur. Açıkçası, şahsen farklı bir şey bekliyordum. Yani; Kendilerine delil olabilecek tutarlı şeyler bekliyordum ama maalesef getiremediler.
Muhalifimizin yazdığı bu risalede, bırak kâfir ordusunda karaltı çoğaltanların Müslüman olup olmamasını, yazdıkları yazı dikkatli bir şekilde okunursa kendilerinin daha hâlâ imandan bir şey anlamadıkları ortaya çıkıyor. Belki bu yazdıklarımızı okuduktan sonra şeytani tevillerle kendilerini savunacaklar, şefaat meselesinde yaptıkları gibi… Fakat durum gerçekten çok kötü ve onlar için gerçekten üzülüyorum.
Allah c.c “Bil ki Allah tan başka ibadete layık ilah yoktur” (Muhammed 19) ayetinde buyurarak, bilerek iman etmemizi emrediyor.
Yani; Müslüman bilerek iman edecek ve akidesinde kesinlikle şüphe etmeyecek, aslıd-din’den olan bir meselede “biz beşeriz yanılma payı olabilir” demez. Böyle söyleyen bir kimse imanın ne olduğunu bilmiyor demektir.
Muhalifimiz giriş faslında akidesini şöyle belirtiyor!”Şimdi bu İki taraftan hangisi haklıdır? Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler. Bu sebeble bu iki hasımdan hangisinin doğru söylediğini ancak ihtilafı Kitap ve Sünnete arzettiğimiz takdirde öğrenebiliriz.”
İşte bu muhalifimizin akidesidir! Bu şekilde inancını belirtikten sonra konuya giriş yapıyor. Muhalifimiz konuyu aslıd-din den saydığı halde, Tağutu red ile ilgili bir mesele saydığı halde, buna rağmen. "Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler.”Demektedir! Bir Müslüman aslıd-din’den olan bir meselede böyle söyler mi? Asla!
 
 Muhalifimiz aslıd-din’ den kabul ettiği bir meselede “yanılma payı her iki tarafta da olabilir” diyor. Yani; biz tağuta muhakeme olmak şirktir dersek, karşı taraf değildir derse, bu sözü kullanabilir miyiz? “İkimiz de beşeriz, yanılma payımız olabilir” diyebilir miyiz? Asla!
Aslıd-din’le ilgili olan bir meselede böyle tabirler, böyle sözler asla söylenmez. Bunu söyleyen bir kişi, kendi inancında  yanılma payı olduğunu söylüyordur. Nasıl olsa beşeriz, bu konuda yanılma payımız olabilir! Aslıd-dinle ilgili meselede böyle sözler kulanılır mı?
Bu meseleyi Tağutu red meselesi olarak kabul ediyorsun. Sonra “yanılma payı olabilir” diyorsun.
Akabinde de bu meselenin içtihat meselesi olduğunu söylüyorsun. Aslıd-dinle ilgili meselede içtihat mı var? Aslıd-din’le ilgili meseleler asla içtihatla olmaz.Bundan daha büyük küfür olabilir mi?
Aslıd-din’le alakalı bir meselede konuşuyorsun, Tağutu red ile alakalı bir mesele konuşuyorsun ”biz beşeriz yanılma payımız var” diyorsun. Nasıl olur bu? Aslıd-din’le alakalı bir meselede böyle sözler söylenilir mi? Yani: Tek ilaha inanıyorsun, karşı taraf iki ilaha inanıyor. Biz beşeriz, yanılma payımız var diyebilir misin? Bunu söyleyen bir kimse aslıd-din’nin  ne demek olduğunu anlamıyor ve Konuştuğumuz meselenin nasıl bir mesele olduğunu bilmiyor demektir. Bu da o kişinin Tevhidi bilmediğini gösteriyor.
Müslüman. Aslıd-din’in ne demek olduğunu, aslıd-din’de zerre kadar şüphe olmayacağını, yanılma payı olmayacağına kesin iman etmesi gerekir. Eğer bir kişi kendi söylediği aslıd-din'le alakalı bir hükme  yanılma payı koyarsa o zaman bu kişi aslıd-din konusunda şüphesi vardır demektir .
 
 aylardır süren bu münazarada bir türlü ihtilafın şer’i nasslara arzedilmesini sağlayamadık.
 
Cevabımız: sizler bir meselenin küfür olduğunu iddia ediyorsunuz dolaysıya delil getirmek size düşer. Biz zaten Hâlâ delilerle meselenin özetini sunmuş değiliz. Sizler iddia ediyorsunuz bizde cevap veriyoruz. “Şerri delilere arz edilmesini sağlayamadık” sorunu sizin sorununuzdur bizim değil.
 
"Aylardır karşı taraftan iddialarının delillerini istememize rağmen bir türlü iddialarının dayandığı şer’i delilleri selef alimlerinin açıklamaları ışığında yayınlayamadılar."
 
Cevabımız: Bu yalandır. Bir kişi bir mesele hakkında küfür diyorsa, ilk olarak kendisi şer'i delil getirecek. Yani biz şer'i delil getirmekle mükellef değiliz.
Çünkü biz kafir Ordusunun karaltılarını çoğaltmaya bizatihi küfür hükmü vermiyoruz. Bir şeye küfür değil diyen kişi şer'i delil getirmez. Küfür diyen kişi şer'i delil getirmesi gerekir.
Getirdiğiniz deliller üzerinde tartıştık. Çünkü küfür diyen sizsiniz biz değil dolaysıyla delil getirmekle mükellefsiniz. Yani; Bir kişi bir şey hakkında küfür diyorsa önce kendisi delil getirecek. Getirmezse küfür değil demektir. Karşı taraftan küfür olmadığına dair delil istenmez. Fakat buna rağmen belki meseleyi anlarsınız diye getirdiğiniz delillerin yanlış olduğunu, getirdiğiniz bazı aleyhinize olan delilerle beraber, Kâbe’yi yıkmak için giden ordu, Firavun ahalisinden imanını gizleyen mümin kişiyi delil vererek, ispatladık. Ama yinede düşüncenizden vaz geçmediniz.
 
İçtihad ehliyetine sahip olmayan, veyahut da müçtehid olduklarını iddia ettikleri halde bunu ispatlayamayan kişilerin Kitap ve Sünnetten alimlere başvurmadan yaptıkları doğrudan istidlallerin bir kıymeti yoktur. Kaldı ki kişi müçtehid dahi olsa, İslam ümmetinin bugüne kadar söylememiş olduğu bir sözü söyleyip bidat çıkarmaya yetkili değildir!
 
Cevabımız: Muhalifimiz hâlâ içtihad yaptığımızı iddia ediyor. Sanki bu içtihat meselesidir! Biz kesinlikle içtihad yapmadık.
Aslıd-din’le alakalı bir meselede içtihad yapılmaz. Kesin ve muhkem nas gerekir. Hatta böyle meselelerde alimlerin sözlerine bile gerek yoktur.Çünkü bu aslıd-din’le alakalı bir meseledir.
 
Bu ayetin ve hadisin vech-i istidlalleri yani bizim şirk ordularına katılan bir kimse velev ki fiilen savaşmasa bile kafirdir, şeklindeki itikadımıza nasıl delalet ettiğini de alimler şu şekilde açıklamaktadırlar:İbnu Hacer, bu hadisin şerhinde şöyle demektedir:
 
Cevabımız: Muhalifimiz dinin aslına getirmiş olduğu delilde hâlâ meseleye delalet edeceği manayı arıyor! Düşünün! Bu nasıl bir delildir ki hem aslıd-din’le alakalı diyorsun hem de manası kesin olmadığı için manayı bulmaya çalışıyorsun? Delalet ettiği mana kesin olmayan bir delil, aslıd-dinle alakalı olan bir meseleye delil olarak getirilir mi?
Manayı bulma yöntemine bakalım!
 رَأَى عِكْرِمَةُ أَنَّ مَنْ خَرَجَ فِي جَيْشٍ يُقَاتِلُونَ الْمُسْلِمِينَ يَأْثَمُ وَإِنْ
 لَمْ يُقَاتِلْ وَلَا نَوَى ذَلِكَ
 

"İkrime, Müslümanlarla savaşan bir ordunun içersinde (onlarla beraber) çıkan kimsenin bizzat savaşmasa veya buna niyet etmese de günahkar olacağını görmüştür."
 
Küfür için يأثم kelimesi kullanılmaz. Hele de aslıd-dinle alakalı, Tağutu red ile alakalı bir meselede bu kelime asla kullanılmaz. Eğer aslıd-din’i bozan bir amel ise "Müslüman değil" veya "mürted" kelimesi kullanılır, diğer alimlerin kullandıkları gibi.
Aslıd-din’i bozan meselelerde يأثم kelimesi kullanılmaz, alimler böyle kelimeler kullanmazlar.
Daha ilginç olan bir durum! Bir âlimin kullandığı tabiri, başka âlimin sözünü getirerek, hiç alakası olmayan, "İkrime'nin kastı budur" v.s, İkrime söylemediği halde, günah dediği meselede, “filan kişi küfür diyor, o zaman يأثم'den kasıt küfürdür” diyorsun. Bu zırcahilliktir. Hele de Bir âlimin kendi sözünü, hiç alakası olmayan başka bir âlimin sözüyle açıklamak, Cehl-i mürekkeptir.
 
Muhalifimizin getirdiği delillerin hepsi, Müslüman ordusuna karşı savaşa çıkan bir ordu ile alakalıdır. Elbette bu orduyla beraber bulunanlara biz de kafir diyoruz, bunun aksini söylemiş değiliz.
Müslüman ordusuna karşı kâfir ordusuna katılan herkese zahiren kâfir hükmü veriyoruz. Çünkü artık savaş söz konusudur. Kişinin eline silah verip Müslüman ordusuna karşı savaşa gönderiyorlarsa ister savaşsın ister savaşmasın zahire göre bu kişi kâfirdir. Bunun zaten aksini söylemiş değiliz.
Bizim meselemiz bu değil. Öyle bir durumda Müslüman’ın yapacağı şey, silahını Müslüman’a değil, oradaki kâfir ordulara yöneltmektir. Yanındaki kafire yöneltmesi gerekir.
Çünkü savaş var. Müslüman ordusu nasıl çarpışıyorsa, sen de onlar gibi çarpışacaksın. Yanında kafirler varsa görevin onu öldürmektir. Zaten orduda "vur" emri verildikten sonra vurmayanı da vuruyorlar . Müslüman orduya karşı savaşmaya çıkan bir ordu içinde Müslüman’ın ne işin var? Ya savaşmak için getirmişler ya da savaşanlara yardım etmek için (su, yemek,başka hizmetler, v.s)savaş esnasında Müslümanlara karşı savaşan orduya yemek vermekte ve bu orduya her türlü yardım küfür olan amellerdendir.
Böyle bir ortamda Müslüman’ın yapacağı şey ilk fırsatta onları öldürmektir. O zaman bizim meselemiz katiyen bununla alakalı değildir.

Sonuç olarak;
 
1.Karaltı çoğaltmayı, aslıd-din’den olduğunu söylediğiniz halde “biz beşeriz yanılma payı olabilir”dediniz.
2.içtihad meselesi olduğunu söylediniz.
3. يأثم kelimesini küfür manasında kullandınız. Âlimler يأثم kelimesini küfür işleyen için veya aslıd-din’i bozan bir şey için kullanmadıkları halde, kullanıldığını söyleyerek aslıd-din’ dediğiniz bir meseleye delil getirdiniz. Böylece ne kadar tevhid ten bi haber olduğunuzu ortaya koydunuz.

Bizim meselemizle alakalı bir tek delil getiremediniz.
Aslıd-din’le alakalı bir meselede mutlaka o meseleyle ilgili kat'i ve muhkem bir nas olması gerekir. Ne ayetten muhkem  bir nas getirdiniz ne de alimin sözünden getirdiğiniz deliller meselemizle alakası olan delillerdir.
Kaldı ki, bir mesele hakkında küfür diyenin delil getirmesi gerekir, küfür değil diyenin delil getirmesi gerekmez.
Biz meseleyi sınırlandırdık, hiçbir zaman Müslüman ordusuna karşı savaşmaya giden bir ordu içinde bulunan asker hakkında konuşmuyoruz. Getirdiğiniz deliller bizim konuştuğumuz meseleye hiçbir zaman delil olmaz, ancak sıcak savaşta delil olur.
Hidayete tabi olanlara selam olsun.



Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #1 : 20 Mart 2015, 01:53:30 »

Münazara esnasında bizimle askerlik meselesini tartışanların hala tevhidi anlamadıkları Allahın izniyle kendi sözlerinden ispat etmiştik. Yazdıkları küfür sözleri tevil etmek için bin bir renge girdiler ve tevil ettikçe battılar. Bu cahiller maalesef bizimle uğraşırken kendilerini unutmuşlar tevhidi öğrenecek vakit bulamamışlardır. Batıl olduğumuz iddialarını ispatlamaya çalışırlarken kendi batıl akidelerini ortaya seriyorlar. Münazaranın sonunda şöyle bir söz sarf ettiler.

”Şimdi bu İki taraftan hangisi haklıdır? Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler. Bu sebeble bu iki hasımdan hangisinin doğru söylediğini ancak ihtilafı Kitap ve Sünnete arzettiğimiz takdirde öğrenebiliriz.”[/u][/b]

Şimdi ise “Biz bunu hasmımıza meydan okumak ve onu ilzam etmek amaçlı söylüyoruz.”iddiasındalar ve bir takım ayetler getirip bunu bir metot gereği yaptıklarını iddia ederek ayetlerle küfür akidelerini örtmeye çalışmışlar.
Öncelikle şunu belirtmek isterim! Âlimler münazarada muhalifini çürütmek için ilmi metot kullanmışlardır bu doğrudur. Fakat münazaraya başlarken metot uygulanır. Münazaranın sonunda metot uygulamak fayda vermez çünkü zaten münazara bitmiştir.
Muhalifimiz günlerce bizimle münazara etmiş ilmi metot olarak kazılan birçok çukura yuvarlanmış. İddia sahibi sizsiniz bize muhkem delil getirin diye defalarca tekrarladığımız halde bir delil getirememiş en sonunda son mesajında bize karşı metot uygulamış! Ey cahil adam zaten söylediğini söyledin münazara bitmiş daha ne metot dan ve ilzamdan bahs ediyorsun.?
Zaten son sözünü söylüyorsun metodun sana ne faydası olacak. Son sözü söylerken metot uygulanmaz münazaraya başlarken metot uygulanır.
Şeyhul İslam ibni Teymiyye ve temriz sığası hakkında sizi ilmi metot olarak öyle bir çukura gömdüm ki hala kendi kendinize reddiyeler yazıyor methiyeler diziyorsunuz. Ey cahiller kazdığım çukurlara gömülürken metotlarınız nerdeydi?
Münazaranın sonunda metot uygulasan ne olur uygulamazsan ne olur sana ne faydası olacak ki?

2. Gayeye ulaşmak için kullanılan yol meşru olmalıdır. Bu metot İslam dinini: Tahrif edilmiş Yahudilik, Hıristiyanlık ve diğer batıl dinlerden ayırıcı önemli özeliklerdendir. Tahrif edilmiş bu batıl dinler gayeye ulaşmak için her türlü yolu mubah görürler. Müslüman gayeye ancak şeriatın yol verdiği vesileyle ulaşmaya çalışır. Küfür bir akideyle mubah olanı elde etmeye çalışmak kişiye Allah katında bir fayda vermez.Kafirin kıldığı namazın kafire Allah katında bir faydasının olmadığı gibi.

Muhalifimiz münazaranın son bölümünde kendi görüşlerini ve sözde meseleyle alakalı delilleri getirirlerken şöyle diyorlar.! Şimdi bu İki taraftan hangisi haklıdır? Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler.”
Şimdi cahillere değil akıl sahiplerine soruyorum. Bu sözün metot ve ilzam ile bir alakası var mı?
Muhalifimiz bizimle aslıd-din meselesinde tartışıyor meselenin sonunda ise sözde delilleri sunarken “beşeriz yanılma payımız vardiyor! Hani nerde metot nerde meydan okuma?

Açık bir şekilde aslıd-din meselesinde bizler beşeriz yanılma payımız var bunu da ancak kuran ve sünnetten öğrenebiliriz diyerek küfrünüzü ortaya koyuyorsunuz sonra biz metot uyguladık diyorsunuz.!!!
Küfür söz söylemekle metot uygulanır mı? Siz hangi dindensiniz ki gayenize küfür işleyerek ulaşmaya çalışıyorsunuz? Zaten sonuç olarak diyerek meseleyi bir sonuca bağlıyorsunuz vardığınız sonuç ise "bizler beşeriz yanıLma payımız var" işte sonuç bu.!!!

Düştükleri çukurdan çıkmak için bir takım ayetler getirmişler. Şimdi söylemiş oldukları “Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler.”küfür sözünü getirdikleri ayetlerle karşılaştıralım acaba bunların söylediği söz nerde ayetler nerde.!!!

Allah c.c şöyle buyuruyor. (Ehl-i kitap:) “Yahudiler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de.” (Bakara: 112)ayet numarası yanlış verilmiş. Ayet numarası (Bakara 111)

Bu gösteriyor ki; sağlam ve açık bir delile dayanmaksızın söylenen her söz veya ortaya atılan her iddia birer hayal ürünüdür. Önemli olan ortaya bir iddia atmak değil, onu sahih bir delille ispat etmektir. Hak iddia eden kimsenin, iddiasını sahih delille desteklemesi gerekir. Sahih delille desteklenmeyen iddialar ise her zaman batıl ve yanlıştır. Allah c.c bu ayette Yahudi ve Hıristiyanlardan kendi iddialarını delillendirmelerini isteyerek resulü vasıtasıyla “eğer doğru söylüyorsanız hadi delillerinizi getirin” buyurarak meydan okumaktadır.

Peki, muhalifimiz “Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler.”diyerek bize nasıl bir meydan okuyor ki bu ayeti delil getirmiş?

Şimdi getirdikleri ikinci ayete bakalım.

Allah c.c şöyle byuruyor. “Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!”(Bakara:93)

Muhalifimiz ise “Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler.” Diyerek bu batıl sözleri ile Allah’ın bu ayeti arasında nasıl bir bağlantı kuruyorlar gerçekten hayret edilecek bir tahrif. Bunun değerlendirmesini Aklıselim olan Müslümanlara bırakıyorum.

Allah c.c şöyle byuruyor. “De ki: Eğer Rahman’ın bir çocuğu olsaydı, elbette ben (ona) kulluk edenlerin ilki olurdum!” (Zuhruf: 81)

Bu cahillere soruyorum: Allah resulünün hâşâ Allahın çocuğunun varlığı veya yokluğu konusunda sonuç olarak yanılma payımı var ki “Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler.”sözünüzü bu ayetle örtmeye çalışıyorsunuz?
Allah resulünün hâşâ Allahın çocuğu var veya yok konusunda yanılma payı var bunu da ancak kurana arz ettiği zaman öğrenebilir diyorsunuz ama söylediğiniz sözün ne manaya geldiğini anlamayacak kadar cehli mürekkepsiniz.
Kendinizi temize çıkarmaya çalıştıkça batıyorsunuz. O kadar cahilsiniz ki daha söylediğiniz sözün manasını idrak edemiyorsunuz. Aynı daha önce ibni Teymiyye’nin fetvasını, temriz siğasını, şefaat meselesinde şirk konusunda kişinin teville şirkten kurtulacağını söylediğiniz gibi. Allah c.c önce ahlakınızı düzelsin sonrada sizlere hidayet nasip etsin.

Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #2 : 22 Mart 2015, 22:10:06 »

”Şimdi bu İki taraftan hangisi haklıdır? Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler. Bu sebeble bu iki hasımdan hangisinin doğru söylediğini ancak ihtilafı Kitap ve Sünnete arzettiğimiz takdirde öğrenebiliriz.”

Sene 2013’te bu sözlere cevap vermiştim. Tabi onları kâle almadığım için pek sitelerine bakmadım cevap verdiler mi, vermediler mi? diye.
İki yıl önce Aslıd-Din konusunda tartıştığımız meselenin son cevabında  “bizler beşeriz yanılma payımız olabilir” sözlerine verdiğim cevaba o zaman cevap vermişler. Fakat şahsen verdikleri cevaptan haberim yoktu.

Sıfatlar meselesinde bir kardeşim bana haber verdi. Bende sitelerine baktım ve o gün bize iki sene önce verdikleri cevabı gördüm. Çünkü cevabın altına tekrar okunması için nokta işareti koymuşlardı.
Nokta koydukları için haliyle konu ön sayfadadır ve bakan hemen görür.
Bende zaten hemen gördüm ve baktım ki küfürlerini örtmek için bazı âyetler getirmiş ve şeytânî teviller yapmışlar. Hatta öyle teviller yapıyorlar ki yaptıkları tevillerin ne manaya geldiğini bile anlamayacak kadar câhildirler.
Hemen kendilerine yaptıkları tevilin ne manaya geldiğini söyledik ve kısa bir reddiye yaptık. Onlar ise;” DARİMİ sitemizi didik didik arıyor” safsatalarıyla üzerimden kendi reklamını yapmaya başladılar. Yani onların küfürlerini bulmak için sitelerini didik didik arıyormuşum.

Didik didik aramama gerek yok. Zaten ne olduğunuz ortada. Benim üzerimden reklam yapmayı bırakın da önce ahlâkınızı düzeltin sonra Tevhid’i öğrenin.
Daha önce söylediğim sözlerimin arkasındayım. “Eğer vaktim olur yazdıklarınızı araştırırsam birçok küfürlerinizi tespit ederim” demiştim. Zaten her baktığımda bir şey tespit ediyorum.

Şefaat meselesinde bunların:“Büyük şirkte yapılan tevilin kişiyi şirkten kurtarabileceği”sözleri o zaman hatırladığım kadarıyla bir kardeş bana haber vermişti veya siteye sormuştu. Bizde bu konuda onlara reddiye yaptık ve Tevhit’ten zerre kadar anlamaklarını ortaya koyduk Elhamdulillah.

Sıfatlar meselesinde ise imamların sözlerine sokuşturdukları zatıyla sözünü yine bir kardeş bana haber verdi.
Bizler zaman buldukça veya kardeşler vasıtasıyla yazdıklarına bakıyor, gerekli ilmî cevaplar vermeye çalışıyoruz. Bunlar ise;“Birde şu âlimlerinizin sıhhatleri hakkında bilgi ver bakalım, ne yaptı 80 yaşındakı şeyhiniz öldümü yaşıyormu? El-Kudsi çocuk doktoru olma noktasında kendini epey geliştirebildimi? Hocanız kimdir neden ortaya çıkmıyor seyfuddin el-muvahhid kimdir nerde yaşıyor, siz nerdesiniz"diyerek bizleri akıllarınca tahrik ederek deşifre edip, tağutlara adres göstermeye çalışıyorlar.

Ey zavallıcıklar! Bizim ne bir cemaatle bağımız var nede kimseden saklayacak bir şeyimiz. Bizler her şeyimizle buradayız. Eğer siz göremiyorsanız bu sizin sorununuz. Bunu da sizleri özel olarak yetiştirip Müslümanların peşine takanlara soracaksınız!

Ziyaeddin El-Kudsi’ye: “Allah onu korusun önceden diş doktoru şimdi ise çocuk doktoru” diyorlar. Bunlar ne kadar câhildirler. Ha çocuk doktoru olsun ha büyük doktoru olsun ne fark eder? Birde doktorluktan kazandığı parayı ne yaptığını soruyorlar! Hayırdır? Şimdi de vergi dairesine mi ihbar edeceksiniz, vergi kaçırıyor devlete vergi vermiyor diye?
 
Elinizdeki malzemenin miadı doldukça yeni malzemeler üretiyor, yeni satış sahaları açıyorsunuz. Şimdide doktorluk.!
Utanmazsanız doktorluk belgesini de sahtecilikle aldığını söyleyeceksiniz!

Birde doktor olmak ayıp bir şey mi? Belki de doktor olmak için can atıyorsunuz. Ama bu kıt anlayışlarınızla doktor değil ancak uşak olursunuz.
Bunlar daha önce akıllarınca; “Bir doktor vakit bulup kitap yazamaz, İslâmî çalışmalar yapamaz. Onun için kitapları çalıntıdır” diyorlardı. Ey Câhiller! doktor olan büyük müfessirleri hiç okumadınız mı, duymadınız mı?

Bizler bu câhillerin şahıslarını hedef almadan İslam dininde yaptıkları tahrifatlara cevap verirken bunlar ise; yazı ve imlâ kurallarından habersiz olduğumuzu anlatmaya çalışıyorlar.
Ve yine şahıslarını hedef almadan İslam dininde yaptıkları tahrifatlara cevap verip bunların küfürlerini, sapıklıklarını ortaya çıkarırken bunlar ise, bizleri bir memlekete nispet etmeye, bizim ve kardeşlerimizin yerini yurdunu deşifre etmeye çalışıyorlar.

Ey Câhiller! Siz hangi memleketi diyorsanız bizler oralıyız.

Ve yine bizleri Kürtlükle, Türklükle itham edip dillendirmeye başladılar. Bizleri hangi ırka nispet ediyorsanız, biz o ırktanız ve İslam ırkçılığı ayaklar altına almıştır. Önemli olan Müslüman olmaktır. Dolaysıyla biz Kürdüz biz Türküz, Arabız, Zazayız, Çerkeziz, Çeçeniz. “Sizleri ya sev, ya terk et” sözlerinizle baş başa bırakıyor ve yolumuza devam ediyoruz.

Bizler bu sapık kişilerin Allah’ın dinin de yaptıkları tahrifatlara ilmî reddiyeler yaparken bunlar ise:”Kitaplarınız çalıntıdır. Kimden ilim alıyorsunuz? Hocanız kitap hırsızıdır” dedikodularıyla meşguldürler. Aynı elindeki boş mama şişesiyle vakit geçiren bebekler gibi!

Bizler bunların Ehli- Sünnet’e nispet ettikleri “Allah hakîkî manada zâtıyla semâdadır” sözünü ispat etmeye çağırıyoruz. Bunlar ise, bizleri Ziyaeddin El-Kudsi’nin düdüğü olmakla suçluyorlar.

Bizler onların çarpık din anlayışlarını ortaya çıkarırken bunlar ise: “DARİMİ bu kapasiteye sahip değil. Mutlaka hocasından destek alıyor” demeye başladılar. Aslında bu güzel bir gelişme! Demek ki kapasiteleri kıyaslarken yavaş yavaş kapasitenizi anlamaya başladınız. İnşeAllah vakit geçirmeden Tevhid’i de öğrenirsiniz.

Bizim sitemize girmiyorlarmış, kayıtlı olan üyeliklerini de kullanmak istemiyorlarmış. Bu söze çok güldüm! Görüldüğü gibi şu anda sitemizi mesken edinip üyelerimize saldırmakla meşguldürler.

Sorulara cevap verme meselesine gelince…

Bizler insanlara Tevhid’i ulaştırmak gâyesiyle bir site kurduk. Ulaşamadığımız insanlara ulaşmanın en kolay yolun bu olduğuna inanıyoruz.  Önceliğimiz Tevhit ile ilgili sorulara cevap vermektir. Diğer sorular ise ikinci plandadır. Yani acil sorular ve önemli meseleler olmadıkça kimsenin sorusuna öncelik tanımayız.

2. Sürekli bizi takip eden üyelerimiz bilirler ki; sitemizde cevap vermediğimiz çok sorular vardır. Bu sorulara cevap vermeyişimizin farklı sebepleri vardır.
Ya sayfa atlamış görmemişiz, ya birinci derecede öncelikli olarak cevap vereceğimiz sorular değil, ya bu sorular sıraya alınmış sırasına göre cevap vermeye çalışıyoruz, ya da cevapları sitemizde olduğu halde üye araştırmadan aynı soruyu tekrar sormuştur bundan dolayı cevap vermemişiz.

Şu anda batıl taifesinin bizlere yönelttiği sorular bu türdendir. Yani, daha önce izahatını yaptığımız ve cevaplarını verdiğimiz sorulardır.

3. Bize soru sormak isteyen kişi sitemizde soru soracaktır. Farklı yerlerde bizlere sorulan soruları eğer görürsek ister cevap veririz, ister vermeyiz.
Sitemiz herkese açıktır. Soru sormak isteyenler soru-cevap bölümünde rahat bir şekilde soru sorabilirler. İster cevabı beklerler, isterse beklemezler.

Ben zamanında bu batıl ehline kendilerine kısa zamanda cevap vermek için “Sitenizde bana yazma hakkını verin” demiştim. Onlar ise bunu red ettiler. Şimdi ise, pek kâle alıp girmediğimiz sitelerinde bize soru soruyorlar. Sonra “biz size soru sorduk. Neden bize cevap vermiyorsunuz?” yaygarasını koparıyorlar.

Bizlere sokak ağzıyla küfretmeyi bırakın da  size yönelttiğimiz soruları cevaplayın ve Ehli- Sünnet’e nispet ettiğiniz “Allah hakîkî mânâda zâtıyla semâdadır” sözünü Arapça aslından ispat edin.
Ve “Allah hakîkî mânâda zâtıyla semâdadır” Ne demek bize açıklayın?

 “Allah hakîkî mânâda zâtıyla semâdadır” sözünü Ehli-Sünnet’e mâl ettiniz. İspatı da size düşer. İsimlerini verdiğiniz âlimlerin orjinal kitaplarında tek tek: “Allah hakîkî mânâda zâtıyla semâdadır” sözünü ispat edeceksiniz? Yoksa Ehli- Sünnete en büyük iftira ve ihâneti sizler yapmış olursunuz.

Sakın bize“Allah hakîkî mânâda zâtıyla semâdadır” iddianıza karşılık “Allah arşa istivâ etmiştir, Allah semâdadır. Allah semâvatın üstündedir” gibi sözleri getirmeyin. Çünkü iddianıza karşılık bu sözleri getirirseniz; bir kez daha sözü anlamayacak kadar câhil olduğunuzu ortaya koymuş olursunuz. Onun için sizden sarf ettiğiniz sözün aynısını getirmenizi istiyoruz.

SELAM HİDAYETE TABİ OLANLARIN ÜZERİNE OLSUN.
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.