Teymullah el-Muvahhid
|
 |
« Yanıtla #10 : 02 Aralık 2013, 22:04:00 » |
|
Soru: Ayet ve hadisleri okuyup ayet ve hadislere uygun amel etmek isteyen bir müslümanı hangi delillere binaen SİLSİLE ile tekfir ediyorsunuz? Cevap: Bu tür bir anlayışa göre; büyük şirk ve büyük küfür işleyen hiçbir kimseyi tekfir etmememiiz gerekir. Ve hatta Yahudi ve Hristiyanları da tekfir etmememiz gerekir. Zira bunlarda ayet ve hadislere uygun amel ettiklerini ve onların zahiri manasına göre yaşadıklarını iddia ederler. Ayet ve hadisleri kendi görüşlerine delil getirirler. Ve zaten şuan tağutların ve onların bel’amlarının yaptığı da budur. Onlar bu tür hadisleri delil alarak ve onlara uygun amel ettiklerini iddia ederek her türlü küfür ve şirk içinde bocalayan müşriklere Müslüman kimliği dağıtırlar. Bu düşünceye sahip kimselerin ise Müslüman olmadığı ve İslama nasil girileceği bilmediği ve bunlara Müslüman hükmü verenlerin de Müslüman olmadığı aşikârdır. Zira İslam; bütün küfür ve şirklerden beri olmak ve yalnızca ibadeti Allah’a has kılarak ona yönelmekle gerçekleşir. La İlahe İllAllah’ı sadece dil ile ikrar etmekle, bir takım azgın tağutları reddetmekle kişi asla Müslüman olmaz. Şayet bunların Müslüman olacağını iddia ediyorsanız aynen şuan ki tağutun bel’amlarının yaptığı gibi küfür ve şirk içinde bocalayan ve bununla birlikte La İlahe İllAllah diyen kimseleri Müslüman görmeniz gerekir. Acaba siz bunları Müslüman görüyor musunuz? Sırf La İlahe İllAllah dediği veya bir takım azgın tağutları reddettiği için kişiye Müslüman hükmünü veren kimse İslam’ı bilmiyor demektir. İslam’ı bilmeyen kimse ise Müslüman değildir. Bir kimseye Müslüman hükmü verebilmek için onun bütün küfür ve şirklerden vazgeçmesi gerekir. Aksi takdirde bu kişi Müslüman olmadığı gibi, bu kişiye Müslüman hükmünü veren de Müslüman değildir. Soru: Hakkında konuştuğumuz kişi şirk hususunda cehaleti mazeret kabul etmeyen, tgtun mahkmesine gitmyn gidenleri tkfr eden, pırtılara oy vrmyen yani günümüzün her türlü şirkinden beri ve bu konulardaki cehaleti mazeret kabul etmeyen birisi. Cevap: Tanımadığı bir kimseye sırf kelime-i tevhidi söylediği için veya bazı azgın tağutları reddettiği için Müslüman hükmünü veren kimse kelime-i tevhidin manasını ve gereklerini bilmeyen ve dolayısıyla Müslüman olmayan bir kimsedir. Şayet bu kelimenin manasını bilmiş olsaydı sırf bu kelimeyi söylediği için kişiye Müslüman hükmü vermezdi. O zaman size şöyle birkaç soru soralım; • Müslüman dediğiniz kişi kelime-i tevhidi söyleyen kimsenin büyük şirkte cehaleti mazeret kabul etmediğini onun hangi sözünden, amelinden anladı? • Müslüman dediğiniz kişi kelime-i tevhidi söyleyen kimsenin tağutların mahkemesine giden kimseleri tekfir ettiğini onun hangi sözünden anladı veya amelinden anladı? • Müslüman dediğiniz kişi kelime-i tevhidi söyleyen kimsenin partilere oy vermediğini veya oy verenleri tekfir ettiğini ettiğini onun hangi sözünden anladı veya amelinden anladı? • Ve daha da önemlisi bu kişi öldürülen kimsenin bütün şirk ve küfürlerden vazgeçtiğini, tevbe ettiğini nereden veya hangi söz ve amelinden anladı? Halbuki günümüzde büyük şirkte cehaleti mazeret saydığı, tağuta muhakemeye cevaz verdiği, partilere oy vermenin caiz olduğunu söylediği ve hatta oy kullanmaya giderken dahi kelime-i tevhidi söyleyenler vardır. Ve yine küfür ve şirk içinde bocalayıp, tevhidi ikrar edenler vardır? Tağutların en büyükleri de bu kelimeyi söylemiyorlar mı? Sırf bu kelimeyi söyledikleri için onlara Müslüman hükmünü mü vereceğiz? İslam alameti: Sadece Müslümanlara has, özel olan onlar yaptıklarında onlarla müşriklerden ayıran, yaptıklarında zahiren Müslüman hükmü verilmeyi gerektiren ve sadece Müslümanların yapıp kâfirlerin yapmadığı ameller, sözler ve davranışlardır. Bu tanımdan anlıyoruz ki: İslam alameti olacak şiarların sadece Müslümanlara has olması, onlar tarafından yapılması gerekir. Bir amel veya söz hem Müslümanlar tarafından ve hem kâfirler tarafından yapılıyorsa o amel veya söz İslam alameti değildir. Günümüzde bir söz veya amele İslam alameti diyebilmemiz için onun sadece Müslümanlara has olması gerekir. Aksi takdirde hem müşriklerin yaptığı, hem de Müslümanların yaptığı bir amel veya söylenilen bir söz İslam alameti sayılmaz. Namaz, oruç, hac, selam vermek, sakal bırakmak vs. gibi bir takım ameller ve ibadetler ve hatta La ilahe illAllah sözü dâhil hem Müslümanlar hem de kâfirler tarafından yapılıp söylendiği için bunlar İslam alameti değildir. Ve tanımadığımız bir kimse sadece bu ibadetleri yapmakla veya bu sözleri söylemekle onun Müslüman olduğuna hükmedilmez. Şayet kişi islamın aslını gerçekleştirmiş ve ona pratik sorular sorduğumuzda doğru cevaplar veriyorsa ve onun islamın aslını sağladığına kanaat getirmişsek bu kimseye zahiren Müslüman hükmü verilir. Kişinin kalbini bilmediğimiz için imtihana tabi tuttuğumuzda, pratik sorular sorduğumuzda bunlara doğru cevap verirse bu kişiye zahiren Müslüman hükmü verir ve ona göre muamele ederiz. Fakat bu kişi sadece La ilahe illAllah’ı söylemesi veya bir takım ibadetleri yerine getirmeksiyle onun Müslüman olduğuna hükmedilmez. Bu kişinin Müslüman olabilmesi için Dinin aslını ilgilendiren meseleleri bilmesi ve bunu bozacak her şeyden uzak durması gerekir. Günümüzde sırf La İlahe İllAllah demek ve birkaç azgın tağutu reddetmek gibi hem müşrikler tarafından yapılan hem de Müslümanlar tarafından yapılan amel, söz veya davranışlardan dolayı kişiye Müslüman hükmünü veren kimse daha İslam’ı anlamış değildir. Zira İslam’ı anlamış olsaydı La İlahe İllAllah’ın sadece söz ile ikrar edilecek bir kelime olmadığını, bunu ikrar eden kimsenin de şartlarını ve gereklerini yerine getirmesi, bütün küfür ve şirklerden beri olması gerektiğini bilirdir. Ve yine delil olarak sarıldığı hadislerin de bu kelimenin sadece Müslümanlar tarafından söylendiği, kafirler tarafından söylenmediği dönemlere has olduğunu bilirdi. Bunu bilmeyen kimse tevhidi ve onun aslını bilmiyor ve dolayısıyla Müslüman da değildir.
İddia: Mesela bilse ki soruya konu olan gömülen adam günümüzün şirklerinden birine düşmüş ona müslüman demeyecek. Cevap: Madem ki bu kişi sözü söyleyen kimsenin küfrünü bilseydi ona Müslüman hükmünü vermeyecekti, kafirler ve Müslümanlar tarafından kullanılan müşterek bir kelimeden dolayı nasıl bu kişinin bütün küfür ve şirklerinden vazgeçtiğini anladı? Şuan gerek Suriye’de, diğer ülkelerde ve gerekse yaşadığımız coğrafyada bu kelimeyi söylediği halde ve hatta apaçık şirk ameli işlediği halde ikrar eden kimseler vardır? O zaman bu lafız İslam alameti olarak görülecek ve ikrar eden kişi Müslüman sayılacaksa bu büyük tağutlarında tekfir edilmemesi gerekiyor. Zira büyük tağutlar dahi bu kelime-i söylemekte, söyletmeleri için teşvik eden bel’amlara maaş vermekte ve Esad, Sisi vs. gibi kişileri, Fravun ve tağut olarak görmektedirler. Bir amel veya bir çok amel eğer hem müşrikler tarafından yapılıyorsa bu amel İslam alameti sayılmaz ve yapan kişiye Müslüman hükmü verilmez. Zira Arap müşrikleri bu kelimenin manasını ve hakikatini çok iyi bildikleri, neyi reddedeceklerini, neyi kabul edeceklerini bildikleri için bu kelimeyi söylemekten çekindiler ve şirklerinde direttiler. Yahudiler ise Allah’tan başka ilah olduklarını kabul ettikleri halde Rasulullah’ın risaletini kabul etmediler. Bu kimseler her ne kadar La İlahe İllAllah deseler de Rasulullah (s.a.s), onların bu ikrarını kabul etmedi ve onlara şirk ve küfürle hükmetti. “İnsanlarla La İlahe İllAllah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum” hadisinin açıklamasında İmam Nevevi Kadı Iyaz’dan şunları nakletmektedir: “Mal ve can dokunulmazlığının La İlahe İllAllah diyenlere mahsus oluşu imana icabetin ifadesidir. Bu sözle kastedilenler Arap müşrikleri olan putperestler ve bir Allah’ı tanımayanlardır. İlk defa İslam’a davet olunanlar ve bu uğurda kendileri ile harb edilenler bunlardır. La İlahe İllAllah kelimesini telaffuz edenlere gelince onların dokunulmazlığı için yalnız La İlahe İllAllah demeleri kafi değildir. Çünkü onlar bu kelimeyi küfür halinde iken söylemektedirler. Zaten Allah’ı birlemek onların itikadları cümlesindendir.” (İmam Nevevi, Sahihi Müslim Şerhi 2/156.) Yine Müslim şarihlerinden Hattabi bu hadis üzerine şöyle demiştir: “Malumdur ki bununla ehli kitab değil putperestler kastedilmiştir. Çünkü ehli kitap olanlar Allah’tan başka ilah yoktur derler de yine de tepelerinden kılıç inmez.” (İmam Nevevi, Sahihi Müslim Şerhi 2/156.) Bu konu bizim eserlerimizde detaylıca açıklanmıştır. Sizden istediğim güzelce okumanızdır.
Soru: İslamın alametleri konusundaki hadis ve ayetleri yorum yapmadan olduğu gibi alan; yorumu sizin yorumunuza zıt olsa da ayet ve hadislere dayanan ve aşağıda verdiğim hadisler gibi hadislere bakarak bunlara muhalefet etmemeye çalışan bir müslüman. Böyle bir kişinin tevhidi bilmediğini neye dayanarak iddia ediyorsunuz? Cevap: Bu sorunuzun cevabını “Tağutu Red Tevhidin Gereğidir” isimli eserimizden olduğu gibi naklediyorum;
Tagutların alimlerinin saptırdığı ve insanları aldatmak için ileri sürdükleri şöyle bir mesele vardır:
"Müslüman olabilmek için lâ ilâhe illAllah şehadetini telaffuz etmek yeterlidir. Bu yüzden her kim, lâ ilâhe illAllah'ı telaffuz ederse, ne yaparsa yapsın mümindir ve cennete girecektir."
Bu meseleye, sahih olan "Bitaka" hadisinin ve benzeri bazı hadislerin zahirini delil olarak gösterirler. Bazı hadislerin zahirinden; lâ ilâhe illAllah'ı söyleyen kimsenin mümin ve cennet ehlinden olduğu anlaşılmaktadır. Fakat, şehadetin manasını, bir kimsenin ne zaman müslüman olacağını, cennete girecek kimsenin vasıflarını açıklayan bu konuyla ilgili başka hadisler de vardır. Buna rağmen onlar, bu hadislere bakmadan, sadece bir kaç hadisin zahiri manasıyla meseleye hüküm vermişlerdir. Böyle yapan kimse ancak, İslam’ın hükmünü istemeyen bir kimsedir.
Bir meselede hakkı isteyen, o mesele hakkındaki Kur'an ve hadiste bildirilen bütün delillere bakarak hüküm verir. Çünkü naslar birbirini tefsir eder. Ve en doğru tefsir, nasların birbirini tefsir etmesidir. Bu nedenle tagutların alimlerine kanarak, onların kurdukları tuzağa ve sapıklığa düşmemen için sana bu meseleyi açıklıyorum: Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem sahih bir hadiste şöyle dedi: "İslam beş şey üzerine bina edilmiştir: lâ ilâhe illAllah Muhammedun rasululaha şehadat etmek, namazı ikame etmek, zekat vermek, beyti haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır." (Buhari, Müslim) Tagutların alimleri bu hadisi delil göstererek şöyle derler: "İşte bu hadis, lâ ilâhe illAllah Muhammedun rasulullah şehadetini ikrar eden bir kimseden nelerin istendiğini ve Allah-u Teâlâ'nın kendisine neleri farz kıldığını, neleri yerine getirmesi gerektiğini göstermektedir. Bu nedenle insanları İslam’a davet ederken sadece buna davet etmeliyiz." Onlara cevaben şöyle diyorum: "Hüküm vermede acele etmeyin!
Zira İslami hükümler böyle verilmez. Bu meseleyle ilgili diğer nasları da göz önünde bulundurmak gerekir. Bir konuda nefsin hoşuna giden nasları delil alıp, heva ve hevese ters düştüğü için diğer naslara göz yumarak onları terketmek doğru değildir. Şayet bu konuda doğru hüküm vermek isteniyorsa, o zaman lâ ilâhe illAllah Muhammedun rasululah şehadetini açıklayan diğer hadislere de bakmak gerekir.
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem sahih senedle şöyle dedi:
"İslam beş şey üzerine bina edilmiştir: Allah-u Teâlâ'yı tevhid etmek, namazı ikame etmek, zekat vermek, ramazan orucu tutmak, haccetmek." (Müslim)
Bu hadise dikkatle bakıldığında, hadiste "la ilahe illalah’a şehadet etmek" yerine lâ ilâhe illAllah şehadetinin manasını veren "Allah-u Teâlâ'yı tevhid etmek" lafzının geçtiği görülür. Bu ise; yalnızca Allah-u Teâlâ'ya ibadet etmek, sadece O’nun emrine tabi olmak ve Allah-u Teâlâ'dan başka bütün ibadet edilenleri reddetmek, manasına gelir. Hadiste zikredilen tevhidin gerekleri işte bunlardır. Aşağıdaki hadis de bunu açıklar.
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"İslam beş şey üzerine bina edilmiştir: Yalnız Allah-u Teâlâ'ya ibadet etmek ve ondan başka ibadet edilenleri reddetmek. Namazı ikame etmek, zekatı vermek, beyti haccetmek ve ramazan orucu tutmak." (Müslim)
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in diğer hadislerde lâ ilâhe illAllah Muhammedun rasulullah şehadetinin manasını nasıl açıkladığına dikkat et!
Önce Allah-u Teâlâ'yı tevhid etmek olarak, sonra da yalnız Allah-u Teâlâ'ya ibadet etmek ve Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen bütün tagutları reddetmek olarak açıklamıştır. İşte bu hadislere göre diyorum ki:
"Her kim hadiste açıklandığı şekilde lâ ilâhe illAllah Muhammedun rasulullah’a şehadet eder yani; bütün ibadetleri yalnız Allah-u Teâlâ'ya yapar ve Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen bütün tagutları reddederse işte o zaman ancak Allah-u Teâlâ’ ın kendisinden istediğini yerine getirmiş sayılır ve bu şekildeki şehadeti ona fayda vererek cehennem azabından onu korur. Bu manayla söylenmeyen şehadetin hiç bir kıymeti yoktur ve şehadeti bu manayla söylemeyen kişiyi bu şehadetin bizzat kendisi yalanlamaktadır." Ayrıca tagutların alimleri Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in: "Kim lâ ilâhe illAllah Muhammedun rasulullaha şehadet ederse Allah-u Teâlâ ona cehennemi haram kılar." (Müslim) hadisini zikrederek şöyle derler:
"Bu delil gösteriyor ki, kim iki şehadeti telaffuz ederek ilan ederse muhakkak cennete girer ve cehennem ona haram olur, asla oraya girmez." Onlara şöyle diyorum: "lâ ilâhe illAllah şehadetinin geçerli olabilmesinin şartları vardır. Bu şartlar diğer naslarda bildirilmiştir. Bu sebeble bu şartları bildiren diğer naslara riayet edilmeli ve onlarla amel edilmelidir.
lâ ilâhe illAllah’ı söyleyen kimse, ancak bu şartlara riayet ettiği müddetçe cennete girer.
Bu şartlardan bazıları şunlardır:
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"Kim lâ ilâhe illAllah der ve Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilenleri reddederse malı, kanı haram olmuş olur ve sonra onun hesabı Allah-u Teâlâ'ya aittir." (Müslim)
İşte bu hadis gösteriyor ki "tagutu tekfir etmek" "lâ ilâhe illAllah"ın geçerli olmasının şartlarındandır. Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"Kim lâ ilâhe illAllah’ın manasını bilerek ölürse cennete girer." (Müslim)
Bu hadis, lâ ilâhe illAllahı söyleyen kişinin manasını bilmesini şart koşmuştur.
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"Her kim lâ ilâhe illAllah Muhammedun rasulullah’ı kalbiyle tasdik ederek şehadet ederse Allah-u Teâlâ ona cehennemi haram kılar." (Müslim)
Başka bir rivayette şöyle dedi: "Müjdelenin ve müjdeleyin! Her kim lâ ilâhe illAllah’ı doğru söyleyerek şehadet ederse cennete girer." (Buhari)
Bu hadislerde ise yalanın tersi olan doğruluk, nifağın zıddı olan ihlas şart koşulmuştur.
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"La ilahe illalah’a ve benim Allah-u Teâlâ'nın rasulü olduğuma şehadet ederim. Her kim bu iki şehadeti şeksiz şüphesiz söyleyerek Allah-u Teâlâ'ya kavuşursa muhakkak cennete girer." (Müslim) Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"Herhangi bir kul, lâ ilâhe illAllah der ve bunun üzerine ölürse muhakkak cennete girer." (Ahmed, İbni Mace)
Bu hadis ise tevhid üzerinde ölmeyi şart koşar.
lâ ilâhe illAllah kelimesi ve onu söyleyen kimsenin vasıfları hakkında konuştuğumuzda işte bu hadislerde zikredilen şartları göz ardı edemeyiz ve gizleyemeyiz.
Şayet hakkı istiyorsak, lâ ilâhe illAllah’ı söyleyen kişiye bu kelimenin fayda verebilmesi için bütün şartları ona bildirmemiz gerekir. Aksi taktirde İslam ilmini gizlemiş oluruz. (Tağutu Red Tevhidin Gereğidir- Şeyh Ziyaeddin El-Kudsi Ve yine Cahiliyenin Hükmünü mü İstiyorlar- Bazı Süpheler ve Cevaplar Bölümüne bakabilirsiniz.)
Soru: Siz böyle bir müslümanı SİLSİLE ile tekfir etmekte hangi ŞARTA dayanıyorsunuz? Bu şartı hangi delillerden çıkarıyorsunuz? Cevap: Öncelikle bir kimseye Müslüman hükmü verebilmek için o kimsenin bütün küfür ve şirklerden vazgeçmesi gerekir. Aksi taktirde bütün şirk ve küfürlerden vazgeçtiği bilinmeden kişiye Müslüman hükmü verilmez. Bu konuda İslam alimleri arasında icma vardır. Şeyh Süleyman b. Abdullah şöyle dedi: “La ilahe ilAllah”ın manasını bilmeyen, tevhidin gerekleriyle amel etmeyen, şirkin her çeşidini terkedip, tağutu da reddetmeyen kimsenin sadece dille bu sözü söylemesi alimlerin icma ile ona hiçbir fayda vermez.” (Teysir’el Aziz’el Hamid s: 53) Şeyh Abdurrahman b. Hasan şöyle dedi: “Sahabeler, tabiin, selefi salih ve ehli sünnet alimlerinin hepsi; bir kimsenin şirki terketmeden, ondan uzak durmadan müslüman olmayacağı konusunda icma etmişlerdir.” (Ed-Dürerü’s-Seniye c: 11 s: 545-546) İcma ise başlı başına bir delildir. Ve bu konuda zaten ayetler ve hadislerle açıkça sabittir. Kişinin İslam’a girdiği ancak bütün küfür ve şirklerinden beri olmasıyla gerçekleşir. Bu ise onun sadece kelime-i tevhidi ikrar etmesiyle mümkün değildir. Kişinin Müslüman olabilmesi için ancak bütün küfür ve şirklerden beri olduğunu gösteren bir alamet ortaya koyması gerekir ki Müslüman olabilsin. Bütün küfür ve şirklerden beri olmak ve bundan beri olmayanları tekfir etmek ise La İlahe İllAllah’ın gereklerinden, şartlarındandır. Bütün küfür ve şirklerden beri olmadan kişiye sırf kelime-i tevhidi ikrar ettiği için Müslüman hükmünü veren kimse kelime-i tevhidi, manasını ve şartlarını bilmediği ve yerine getirmediği için Müslüman değildir. Aynı şekilde bu kişiye Müslüman hükmünü verenler de İslam’ı bilmedikleri için Müslüman değillerdir. İddia: Buhari'de Rasulullah (sas): “Allah'ın kitabında olmayan her ŞART batıldır” buyuruyor. Buyurun! Allah'ın kitabından şartlarınızı ve delillerinizi ortaya koyun. Cevap: Sitemizdeki eserleri okumuş olsaydınız veya anlayarak okusaydınız bu şartları açıkladığımızı görmüş olacaktınız. Ama yine de size okumanızı tavsiye ediyoruz.
|