HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 29 Nisan 2024, 09:21:05


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: 1 ... 3 4 [5] 6   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: UmRe  (Okunma Sayısı 80365 defa)
0 Üye ve 5 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #60 : 23 Mart 2013, 01:30:46 »

İki meselede de zayıfsın, sakal meselesinde bilhassa daha çok zayıfsın. Bunun şuurunda olduğun için özellikle sakal meselesini kapatmaya çalışıyorsun. Ama bu iş öyle basit değil. Allahın dini hakkında fetva dağıtan herkes söylediklerinin açıklamasını yapmak zorundadır.

Şimdi asıl meseleye gelecek olursak; önce sakal kesmenin zaruret kapsamında olduğu görüşü sana mı ait, yoksa başkasına mı? Eğer sana aitse sen müçtehid misin, yok başkasına aitse bu fetvayı veren kişi müçtehid mi?
[/b]
 
Davulun sesi gür çıkar ancak içi boştur.
zarurrette sakaldan daha büyük derecedeki mübahların terk edilmesi konusunda deliller verdik, peki siz zarurette bile sakal kesilmez diye bir delil biliyormusunz?
 
Allah ın dini hakkında fetva dağıtan biz değil sizsiniz! iki mesele hakkında kat i haram hükmü veriyorsunuz. Mademki bizleri bu konuda zayıf kendinizi ise âlim görüyorsunuz buyur âlim bey sorularımıza cevap verin, haram olduğunu siz söylüyorsunuz delil vermek size düşer.

1:Müslüman’ın kâfiri hacca götürmesi haramdır diyorsunuz delil.
2:zaruretten dolayı sakal kesilebilir mi ve siz zarureti nasıl anlıyorsunuz?
3.zaruret halinde sakalın kesilmesini kabul ettiğiniz halde bu defa işi ikrah meselesine götürüyorsunuz delil.
4:zarurette  sakal kesmemek için kişi hicret etmek zorundamı delil.
5.sakal konusunda zaruretin oluştuğuna kim karar vermeli?
6 zaruret ne demektir ve hangi hallerde tahakkuk eder delil.
7:ikrah, zaruret ve hacet ne demektir bunların arasındaki farkı bize delille birlikte örnekler vererek anlat.
8. (Bazı alimler de(cuma namazı)Medinede farz kılındığını söylemektedirler) Bu alimlerin isimlerini ve kaynağını verin
[/font][/color]
[/b]
Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #61 : 23 Mart 2013, 15:26:33 »

Bu forumda neden okuduğunu anlamaktan aciz olan cahil cühelaya söz hakkı tanınıyor, anlamış değilim. Yukarda naklettiğim İmam nevevi'nin ibarelerine bir kez daha bak.

وَالْمُطَالَبَةُ فِي الدُّنْيَا لَا تَكُونُ إِلَّا بَعْدَ الْإِسْلَامِ وَلَيْسَ يَلْزَمُ مِنْ ذَلِكَ أَنْ لَا يَكُونُوا مُخَاطَبِينَ بِهَا يُزَادُ فِي عَذَابِهِمْ بِسَبَبِهَا فِي الْآخِرَةِ

"Müşriklerden, dünyada ancak İslamı kabul etmelerinden sonra farzları yerine getirmeleri istenir. Ancak bu kafirlerin şeriatımızın emir ve yasaklar ile alakalı ayrıntılarına hiç muhatap olmamaları anlamına gelmez. Bunlar sebebiyle ahirette azaplarının artması sözkonusudur."

Özetle şöyle diyor: Dünya hayatında müşriklerden İslamdan önce farzlar talep edilmez. Müşriklerin ibadetleri yerine getirmediklerinden ötürü azap görmeleri ayrı bir şey, dünyadayken bu ibadetlerin onlardan talep edilmesi ayrı bir şeydir. Hiç bir alimden dünya hayatında müşriklerden namaz kılmaları, oruç tutmaları, hacca gitmeleri taleb edilir, teşvik edilir diye bir ibare getiremezsin. İmam Nevevi bu açıklamayı Muaz hadisinin şerhinde yapmaktadır. Sırf hadis üzerinde bile düşünsen meseleyi anlarsın:

İbn Abbas radıyallâhu anh'uma, şöyle anlatmaktadır: "Peygamber SAllahu aleyhi ve sellem Mu'âz radıyallâhu anh'ı Yemen'e gönderdiğinde şöyle dedi: «Sen ehl-i kitaptan olan bir topluma gideceksin. Onları ilk davet ettiğin şey Allah'tan başka gerçek anlamda ibadet edilmeye layık bir başka varlığın bulunmadığına tanıklık etmek olsun!» Bir başka rivayette de: «ilk davetin Allah'ı birlemeye olsun! Bu konuda sana itaat ederlerse, Allah'ın kendilerine her gün ve gecede beş vakit namazı farz kıldığını bildir! Bu konuda da itaat ederlerse, Allah'ın zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek sadakayı (zekatı) farz kıldığını bildir! Bu konuda da İtaat ederlerse, değerli mallarını almaktan sakın! Mazlumun duasından da kaçın! Zira mazlumun duası ile Yüce Allah arasında hiçbir engel yoktur. Buhari (1395), Müslim(19)
Kayıtlı
Kelimetül İhlas
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 54


« Yanıtla #62 : 23 Mart 2013, 18:49:02 »



1:Müslüman’ın kâfiri hacca götürmesi haramdır diyorsunuz delil.
2:zaruretten dolayı sakal kesilebilir mi ve siz zarureti nasıl anlıyorsunuz?
3.zaruret halinde sakalın kesilmesini kabul ettiğiniz halde bu defa işi ikrah meselesine götürüyorsunuz delil.
4:zarurette  sakal kesmemek için kişi hicret etmek zorundamı delil.
5.sakal konusunda zaruretin oluştuğuna kim karar vermeli?
6 zaruret ne demektir ve hangi hallerde tahakkuk eder delil.
7:ikrah, zaruret ve hacet ne demektir bunların arasındaki farkı bize delille birlikte örnekler vererek anlat.
8. (Bazı alimler de(cuma namazı)Medinede farz kılındığını söylemektedirler) Bu alimlerin isimlerini ve kaynağını verin.

İlimtalebesi,konuyu başka noktalara çekmeden Darimi'nin sorduğu sorulara cevap verebilirmisiniz.? her soruya ayrı ayrı cevap vererek delilleriyle ozman konu daha anlaşılmış olur takip edenler acısından, bu kadar uzatıp kacak dövüşmenin kimseye faydası samimi bir şekilde cevap verin.ozman cahil ve cüheylalar belli olsun!!.
Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #63 : 23 Mart 2013, 20:37:49 »

Alıntı
1:Müslümanın kâfiri hacca götürmesi haramdır diyorsunuz delil.

Şimdi tek tek gidelim inşAllah. Önce müslümanın kafiri hacca götürmesi ve genel anlamda Mescidi harama sokmasının hükmünü ele alalım. Bu hükmün Kur'an'dan delili malum olduğu üzere Tevbe: 28 ayetidir. Allahu teala bu ayette mealen şöyle buyuruyor:

"Ey îmân edenler; doğrusu müşrikler ancak necistir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Harâm'a yaklaşmasınlar. Eğer fakirlikten korkarsanız, Allah diler­se sizi yakında kendi lutfu ile zenginleştirir. Muhakkak ki Allah, Alîm'dir, Hakîm'dir."


İbn Kesir (rh.a) bu ayeti kerimenin tefsirinde bazı hadisler nakletmektedir ki bu rivayetler kafirlerin mescidi harama götürülmesinin ve hacc ettirilmesinin haram olduğuna dair sünnetteki delillerdir:

Allah Teâlâ, dinleri ve kendileri temiz nıü'min kullarına; dinleri pis olan müşrikleri, Mescid-i Harâm'dan sürmelerini bu âyetin nüzulün­den sonra onları oraya yaklaştırmamalarını emretmiştir. Bu âyetin nü­zulü hicretin dokuzuncu senesindedir. Bunun içindir ki Allah Rasûlü (s.a.) Hz. Ali'yi o sene Hz. Ebubekir (R. Anhümâ) ile birlikte gönder­miş ve müşrikler içinde şöyle ilân etmesini emretmişti: «Bu yıldan son­ra hiç bir müşrik haccetmeyecek, Beyt'i hiç bir çıplak tavaf etmeye­cek.» Allah Teâlâ bunu tamamlamış ve şeriat, takdir olarak böyle hük­metmiştir.

Abdürrezzâk'ın ibn Cüreyc kanalıyla... Câbir İbn Abdullah'tan ri­vayetine göre o, «Ey îmân edenler; doğrusu müşrikler ancak necistir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Harâm'a yaklaşmasınlar.» âyeti hakkında: Köle veya zimmet ehlinden biri olması durumu hâriç, de­miştir. Bu, başka bir kanaldan merfû' olarak rivayet edilmiştir. Şöyle ki:

İmâm Ahmed der ki: Bize Hüseyn'in... Câbir'den rivayetine göre; Hz. Peygamber (s.a.), şöyle buyurmuştur: Andlaşmalı olanlar ve onla­rın hizmetçileri dışında bu yılınızdan sonra hiç bir müşrik mescidimize girmesin. Bu hadîsin merfû' olarak rivayetinde îmâm Ahmed tek kal­mıştır. Mevkuf olarak rivayetinin isnadı, daha sıhhatlidir.(İbn Kesir tefsiri, tevbe: 28)


 
Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #64 : 23 Mart 2013, 21:00:55 »

İmam Kurtubi ise aynı ayetin tefsirinde şöyle demektedir:

"Onun için... artık onlar mescidi harama yaklaşmasınlar" buyruğundaki yaklaşmasınlar" bir nehiy (yasak) dır. Bundan dolayı fiilin sonundan "nun" harfi hazfedilmiştir. "Mescid-i Haram" ise, bütün Harem bölgesi hakkında kullanılır. Ata'nın görüşü de budur. Buna göre müşrik olan bir kimseye bütün Harem bölgesine girme imkânı verilmesi haram olur. Onlardan bir elçi bize gelecek olursa, imam onun söylediklerini işitmek üzere Harem dışındaki bölgeye çıkar. Müşrik bîr kişi eğer gizlenerek Harem bölgesine girecek ve orada ölecek olursa, kabri açılır ve kemikleri o bölgenin dışına çıkartılır. Çünkü onların orayı vatan edinmek hakları da yoktur, oradan  geçiş yapma imkânları da yoktur. Mekke, Medine, Yemame, Yemen ve Yemen'deki kasabalar olarak bilinen Ceziretü'l-Arab'a gelince, Malik der ki: Bütün bu yerlerden İslâm'dan başka bir dine sahip olan herkes çıkartılır. Bununla birlikte yolculuk kastıyla buralarda gidip gelmelerine engel olunmaz. Şafiî -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- de böyle demektedir. Ancak o, Yemen'i bundan istisna etmiştir. Onlara, böyle bir durumda Ömer (r.a)'in onları sürgüne gönderdiği vakit tayin ettiği gibi üç günlük bir süre tayin edilir. Ölülerini orada gömemezler ve Harem bölgesinin dışına çıkmak zorunda bırakılırlar.

(...)

İlim adamları, kâfirlerin mescidlere ve Mescid-i Harama girmeleri hususunda beş ayrı görüşe sahiptirler. Medineliler derler ki: 'Âyet-i kerime hem diğer müşrikler hakkında, hem diğer mescidler hakkında umumîdir. Nitekim Ömer b. Abdülaziz de valilerine bu doğrultuda talimat yazmış ve yazdığı mektubunda da bu âyet-i kerimeyi (gerekçe olarak) zikretmiştir. Ayrıca bunu, yüce Allah'ın: "Allah'ın yükseltilmelerine ve oralarda kendi adının yadolunmasına izin vermiş olduğu evlerde..." (en-Nûr, 24/36) buyruğu da bunu desteklemektedir. Kâfirlerin mescidlere girmeleri ise onların yükseltilmelerine aykırıdır.

(...)

Şafiî -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- der ki: Âyet-i kerime diğer mescidler hakkında umumî ve Mescid-i Haram hakkında da hususîdir. Müşriklerin diğer mescidlere girmelerine engel olunmaz. Bu görüşü ile yahudi ve hıristiyan kimsenin sair mescidlere girmesini mübalı kılmaktadır.

(...)

Ebu Hanife ve arkadaşları ise derler ki: Yahudilerle Hıristiyanların Mescid-i Harama da başkasına da girmelerine engel olunmaz. Mescid-i Haram'a yalnızca müşrikler ve puta tapıcılann girmeleri engellenilir. Ancak zikrettiğimiz âyet-i kerime ve diğer hususlar bu görüşü reddetmektedir. el-Kiyâ et-Taberî der ki: Zınımi bir kimsenin Ebu Hanife'ye göre ihtiyacı bulunmaksızın diğer mescidlere girmesi caizdir. Şafiî de; bu hususta ihtiyaç nazarı itibara alınır, der. İhtiyaç duyulması halinde Mescid-i Harama girmek de caiz olur.

Ata b. Ebi Rebah der ki: Bütün Harem bölgesi kıbledir ve mesciddir. O ba¬kımdan müşriklerin Harem bölgesinin içerisine girmelerine engel olunur. Çünkü yüce Allah: "Bir gece kulunu Mescidi Haramdan... götürenin şanı ne yücedir" (el-İsra, 17/1) diye buyurmaktadır. Hz. Peygamberin İsra'ya götürülmesi ise Um Hâni'nin evinden gerçekleşmişti.

Katade der ki: Mescid-i Haram'a hiçbir müşrik yaklaşamaz. Ancak cizye ödeyen bir kimse, yahut müslümana ait kâfir bir köle olması hali müstesnadır.
İsmail b. İshâk şu rivayeti nakleder: Bize, Yahya b. Abdulhamid aniattı dedi ki: Bize, Şureyk, Eş'as'dan anlattı, o, el-Hasen'den, ö, Cabir'den, o da Peygamber (sav)'dan buyurdu ki: "Mescid'e hiçbir müşrik yaklaşamaz. Bir köle yahut bir cariye olması müstesnadır. O vakit ihtiyacı dolayısıyla oraya girebilir."

Cabir b. Abdullah da bu görüştedir: O der ki: İfadenin geneli müşriklerin Mescid-i Haram'a yaklaşmasını engellemektedir. Ancak, köle ve cariye hakkında tahsis edilmiştir.


(...)

"Eğer fakirlikten korkarsanız" buyruğu ile ilgili olarak Arar b. Fâid der ki: Mana; Fakirlikten korkmuş bulunuyorsunuz, şeklindedir. Ancak, bu yanlış bir açıklamadır. Çünkü ifadenin anlamı; Eğer ile çok açık bir şekilde ortadadır.

Müslümanlar müşrikleri hacca gelmekten alıkoyunca -ki, müşrikler yiyecek ve ticaret malları getirir gelirlerdi- şeytan mü'minlerin kalplerine fakirlik korkusunu saldı ve: Peki nereden yaşayıp geçineceğiz dediler. Yüce Allah onlara lütfuyla kendilerini zengin edeceği vaadinde bulundu. ed-Dahhâk der ki:,Yüce Allah onlara; "Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen... lerle kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşınız" (et-Tevbe, 9/29) ayeti ile zimmet ehlinden cizye alma kapısını açtı.

İkrime de der ki: Yüce Allah bol bol yağmur yağdırmak, bol bitki ve toprağı verimlendirmekle onları zengin kıldı. Böylelikle (Yemen topraklarından olan) Tebale ve Cureş, bol mahsul vermeye başladı. Bunlar, Mekke'ye yiyecek şeyleri, yağlan ve pek çok mallan taşıyıp getirdiler. Necid, San'a ve bunların dışında kalan Araplar İslâm'a girdiler ve böylelikle hacları ve ticaretleri de kesintisiz olarak devam edip durdu. Yüce Allah da cihadla ve diğer ümmetlere karşı galibiyet vermek suretiyle kendi lütfuyla onlan zengin kıldı."

Kurtubi tefsirinden yapılan alıntı burada sona erdi. Hakkı aramak gayesiyle bu nakilleri inceleyen herkes, müşrikleri hacca götürmenin ve buna aracılık etmenin alimler arasında ittifakla kati bir haram olduğunu, sahih olan ve cumhurun amel ettiği görüşün ise bu haramlığın hacc zamanı dışında ve ehli kitap hakkında da sabit olduğu noktasında olduğunu anlar. (Köleler bu genel hükümden tahsis edilmiştir.) İbn Kesir'in de işaret ettiği üzere son hüküm budur ve bu yasak asla neshedilmemiştir.

-Devam edecek inşaAllah-

Kayıtlı
Melih Saygın
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 68


« Yanıtla #65 : 24 Mart 2013, 04:43:51 »


   Bu konuda bir ayeti alıp cehalet sonucu Karşı çıktınız kesin haram dediniz.Bununla ilgili diğer delillere, alimlerin açıklamasına bakmadınız.  Bu sitede size   muteber alimlerin sözlerinden ilmi cevap verdiğimizde cehalet uykusundan uyandınız ve bu ilmi bu siteden öğrendiniz, kendi yazılarınızda bile bu meselenin kesin haram olduğuna dair birşey olmadığı ve ihtilaflı olduğu satır aralarında yazmışken, attığınız yazıları anlama idrakinden uzak hal içinde olduğunuzdan ve cehaletiniz, inat ile yer değiştirdiğinden olayın farkına varamıyorsunuz. Bu yüzden yazıyı tekrar asıyorum tekrar okuyun.

Kesin uyarı! olarakta tüm delillendirmemize ve buna karşı hiç birşey getiremediğiniz , yapmış olduğunuz alıntılar alakası olmayan sözler olduğu halde buna rağmen diğer üyelerimizi rahatsız eden ifadeler'e burada asla izin vermeyeceğimizide bilin.


İlmi tartışmadan asla çekinmeyiz Allah (c.c)'ın yardımı ve izniyle en son bu tartışmadanda diğer üyelerimiz ilmi yönden ve deliller sunulduğu halde inat hali olarak hakka teslim olmayan kimselerin hallerini görmeleri açısından fayda görüyorlar.
Kayıtlı
Melih Saygın
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 68


« Yanıtla #66 : 24 Mart 2013, 04:45:36 »

َا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلَا يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ إِنْ شَاءَ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (28)
 


 

"Ey iman edenler! Müşrikler necistirler. Bundan dolayı bu yıldan sonra bir daha Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer ziyaretçi sayısının azalması yüzünden yoksul düşeceğinizden korkuyorsanız, biliniz ki; Allah dilerse yakında kendi lütfuyla sizi zengin edecektir. Şüphesiz Allah her şeyi bilir." Tevbe 28

 Bu ayet asla sarih bir ayet değildir. Niye sarih değildir, niye tek manalı bir ayet değildir? Çünkü alimler bu ayet konusunda ihtilaf etmişlerdir.

Kalkıp da sarih olmayan bir ayete dayanarak müslüman tekfir edilir mi? Tekfir konusunda aşırı gidenlerin dayandıkları deliller sarih deliller değil.

Bu ayet sarih değil. Alimler manası konusunda ihtilaf etmişlerdir. Birinci ihtilaf: Burdaki necis kelimesi maddi manada mı manevi manada mı? Cumhura göre; burdaki müşrikler manevi necasettir, maddi necaset değildir.

Adam gider yıkanır üzerinde hiç habes yok. Bu habesli necis nasıl diyeceksin? Kaldı ki müşriğin kalıntısı tahirdir.
 
Müşriğin kalıntısı necisse nasıl içersin? O zaman kuvvetli görüşe göre manevi necasettir.

Bunu maddi necaset olarak anlayanlar da var. Ama bu kuvvetli görüş değil.
 
 O zaman birinci ihtilaf burda.

İkinci ihtilaf: Haram Mescidi'nden kasıt nedir? Sadece mescidin kendisi midir yoksa etrafı mıdır, yoksa Mekke'nin hepsi midir, alimler burda da ihtilaf etmişlerdir.

 Bazı alimler "bu sadece Mescidi Haram", bazı alimler "Hayır Mescidi Haram'ın etrafı".

 Burada kastedilen hiçbir zaman mı Mescidi Harama yaklaşmayacaklar, birkaç sefer mi? Bunda da ihtilaf ettiler.

 Bu ayet sarih ayet değil, Sarih olmayan ayete dayanarak müslüman nasıl tekfir edilir? Bu sapıklığın kendisidir.

Sonra, bu ayeti uygulayacak, bu hükmü uygulayacak olanlar kimler? Ne zaman uygulanır?

 Mescidi Haram'a hakim olmayan müslümanlar nasıl bu hükmü uygulayacaklar? Kafirlerin kontrolü altında olduğu zaman müslümanlar bu hükmü nasıl uygulayacaklar? O kafirin oraya girmesini engelleyecek ordaki halifedir.

Müslüman ona yardım edecektir. O zaman bu hüküm, müslümanlar mescidi Haram'a hakim olduklarında, kontrolü ellerinde tuttuklarındadır. Hakim olmadıklarında nasıl engelleyecekler? Kafirler onları engeller.


Etrafında her türlü şirkleri doldurmuşlar. Şimdi olduğu gibi. Mescidi Haram kafirlerin elinde değil mi? Etrafında şirkler yok mu? Kapısında bile şirk var.

 Tağutları yüceltiyorlar. Orda yapılan hutbeler, orda verilen vaazlar, hep şirk dolu. Hem tağuta dua ederler. Tağuta bağlı olunmasi için, ibadet etmesi için vaazlar veriyorlar.

 Orda sadece putlar olması gerekmez. Ordaki tağuta "bağlanın, veli emirdir" demek de şirktir.

 Buna karşı çıkanlar sapıktır, öldürülmesi gerekir demek muvahhidlere karşı kışkırtmaktır.

Nasıl ki Filistin işgal altında ise, Kabe de, Medine de işgal altındadır. Kafirlerin kontrolü altındadır. Nasıl engelleyeceksin? Senin elinde mi? Orda istedikleri gibi yapıyorlar.


 Burdaki hüküm; "yaklaştırmayın". Onun için zaten akabinde bu ayet indikten sonra hükümler geliyor.

 Akabinde Rasulullah (sas) hemen bir kişi gönderiyor.

 Hemen akabinde Buhari ve Müslimde geçen hadistir, Rasulullah S.a.v herkese yayılmasını emr ediyor.

 "Artık bu seneden sonra hiçbir müşrik hacca gelemez."
 Artık akabinde ilan ediyor.

Demek ki daha önce de vardı. Müşrikler kendi dinlerine göre haccediyordu.
 
Müslümanlar hakimdi. Bu ayetten sonra Rasulullah ilan yaptı, artık hiçbir müşrik hacca gelemez. Hicri 9. senede ilan ediliyor.

Akabinde de sadece bu değil. Devam ediyor.

"Çıplak bir vaziyette Kabe etrafında kimse dolaşmasın."

 
 "Dört mezhebe göre müşrikler Mescidi Harama ve diğer mescitlere girebilirler mi, caiz midir?"

 Mescidi Harama bir müşrik girer mi girmez mi, girmesi caiz mi yeni bir mesele değil.

Eskiden büyük alimler bu meseleden güzel bir şekilde bahsetmiştir, herkes kendi görüşünü beyan etmiş, delillerini beyan etmiş.

 Tabi bu İslam devletinde. Müslümanlar bu yere hakim olursa hükümleri bildirmişler.
 
 Malikiler ve Şafiiler ve Hanbeliler ve İmam Muhammed'e göre; Mescidi Harama müşrikler giremez.

 Haramdır.

 Onlara göre, Mescidi harama kafirlerin girmesi caiz değildir, haramdır.

 Küfür demediler, haram dediler.

 Hanefilere göre; hayır, haram değildir. Sadece hac mevsiminde onlara haccetmelerini, umre yapmalarına izin verilmez, dediler.

Yani hac ve umrenin dışında girebilirler. İzin verilir. Ama hac ve umre zamanında onlara izin verilmez, yasaklanılırlar.

 Zaten Hanefilere göre; sadece bu Mescidi Haramla ilgili değil. Hac ve umrenin menasiklerinin bulunduğu yerlere gidemezler.

Yani Arafata, Müzdelifeye gidemezler, Minada duramazlar. Yani hac zamanında ve umre zamanında hac ve umre nerde yapılıyorsa kafirler gidemezler.

 Burda esas yasaklanan şey; onların haccetmesi, umre yapmasıdır ve müslümanların hac ve umre yaptığı zaman, o yerlere girmesi yasaktır, engellenir, Ebu Hanife'ye göre. Ama yoksa onun dışındaki olan zamanda girebilirler.

قال الجصاص[23] في أحكام القرآن للجصاص 4/279 وقال أصحابنا يجوز للذمي دخول سائر المساجد وإنما معنى الآية ﴿إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلاَ يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ﴾ على أحد وجهين إما أن يكون خاصا في المشركين الذين كانوا ممنوعين من دخول مكة وسائر المساجد لأنهم لم تكن لهم ذمة وكان لا يقبل منهم إلا الإسلام أو السيف وهم مشركو العرب، أو أن يكون المراد منعهم من دخول مكة للحج.اهـ

 Bakın, müçtehit olan alimler, mescidi harama girilebilir. Hatta hac zamanı dışında zımmiler de hizmetçiler de girebilir diyorlar. Demek ki bu ihtilaflı mesele. İhtilaflı mesele üzerine tekfir edilir mi? Bu çok kötü bir şey.

 Ahkâmu'l Kur'ân Cessâs'ta, c. 4 s. 279'da şöyle bir şey var:

 Ayetin manasını İmam Cessas nasıl açıklıyor? "Zımmi olan kişinin her mescide girmesi caizdir."

 "Müşrikler necistir, Mescidi Harama yaklaşmasınlar" ayetinin manası iki manada olabilir.

 Bu ayetin iki manası olabilir. Birincisi: Bu bazı müşriklere has olan bir yasaktır.

 Hangi müşrikler? Mekke'ye ve diğer mescitlere girmeleri yasak olan müşriklerdir.

 Çünkü onlar zımmi ehli değiller. Ve bunlar sadece onlardan ya İslam ya da kılıç, yani ya müslüman olacaklar ya da savaş.

 İşte bu ayet bunlar için inmiştir. Yani zımmet ehlinin dışında olanlar ve ondan cizye alınmayanlar; ya İslam ya kılıç. İşte bunlar Arap müşrikleri.

İmam Cessas bu ayeti nasıl anlıyor? İmam Cessas diyor ki: Bu ayette kastedilen zimmet ehli olmayan, bunlar Arap müşrikleri. Onlar mescidi harama giremezler.

Veya bu ayetten kastedilen onları hac için girmeleri yasaklanacak. Yani bunlara hac yapmaları için yasaklayacaksınız, sokmayacaksınız, izin vermeyeceksiniz. İşte ayetin manası bu.

 Yani müşrikler ister zimmet ehli olsun ister olmasın hac zamanında hac yapmasınlar engelleyeceksiniz Kim engelleyecek? İslam devleti. Bu hüküm özel merhale için verilmiş bir hüküm.

 Kalkıp zamanımızda nasıl uygulayacağız? Uygulayamazsın ki.


قال الموصلي في الإختيار لتعليل المختار 4/ 166[24]: ( ولا بأس بدخول الذمي المسجد الحرام أو غيره من المساجد) ثم شرح فقال في الاختيار: لما روي أنه صلى الله عليه وسلم أنزل وفد ثقيف في المسجد وكانوا كفارا وقال ليس على الأرض من نجسهم شيء) وتأويل الآية أنهم لا يدخلون مستولين أو طائفين عراة كما كانت عادتهم. اهـ

Başka bir Hanefi aliminin sözü. Mûsılî  diyor ki: Zımmi mescidi harama veya ondan başka herhangi bir mescide girmesinde bir beis yoktur.

 Sonra İhtiyar'da açıklama geliyor. Niçin böyle bir beis yoktur? Çünkü Rasulullah s.a.s sakif heyeti mescitte inmiştir. Onlar müşriktir.

 Onlardan herhangi bir necaset yerde yoktur. Ayetin manası; yani müşrikler mescidi harama hakim olmak için, mescidi harama hükmetmek için girmesinler veya mescidi harama çıplak olarak dolaşmak için girmesinler daha önceki adeti gibi.

وتأويل الآية أنهم لا يدخلون مستولين أو طائفين عراة كما كانت عادتهم

 وقال الحصكفي في الدر المختار حاشية ابن عابدين 6/ 489   : وجاز دخول الذمي مسجدا مطلقا اهـ


 Haskefî, ed-Dururu'l-Muhtar Haşiyet İbn Abidin c. 6 s. 489'da: Zimminin genel olarak her mescide girmesi caizdir.

 وقال ( حاشية ابن عابدين ج4 ص209 )  ناقلا عن الإمام السرخسي في شرح السير الكبير قوله: إن الشافعي قال يمنعون من دخول المسجد الحرام خاصة للآية ﴿ إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ﴾ فأما عندنا لا يمنعون – أي الكفار - كما لا يمنعون من دخول سائر المساجد ويستوي في ذلك الحربي والذمي. اهـ

İbn Abidin, Serahsi'den şöyle bir nakil yaptı: İmam Şafii şöyle dedi: Sadece özel olarak Mescidi Harama girmeleri engellenir.

 Bu ayetten dolayı. Yani Mescidi Harama girmeleleri necistir. Bu ayeti delil gösterdiler.

Bizim mezhebimize göre kafirler engellenmezler. Diğer mescitlerde engellenmedikleri gibi Mescidi Harama girmeleri de engellenmez.

 Bu meselede harbi ile zımminin hükmü aynıdır.

وقال ابن نجيم  في الأشباه والنظائر ص 280 ، في الكافر: ولا يمنع من دخول المسجد جنبا بخلاف المسلم، ولا يتوقف جواز دخوله على إذن مسلم عندنا ولو كان المسجد الحرام. اهـ

İbn Nüceym Eşbâh ve Nezâir kitabında kafir hakkında şöyle dedi: Kafir cünüp olsa bile mescide girmeleri yasaklanmaz. Ama müslüman cünüpse mescide girmesi engellenir.

 Bizim mezhebimize göre; kafirin mescide girmesinin caizliği müslümanın iznine bağlı değil.

 Mescidi Haram olsa bile.

قال السرخسي  شرح السير الكبير : ..ثم أخذ الشافعي رضي الله عنه بحديث الزهري فقال: يمنعون من دخول المسجد الحرام خاصة للآية. فأما عندنا فلا يمنعون عن ذلك كما لا يمنعون من دخول سائر المساجد ويستوي في ذلك الحربي والذمي وتأويل الآية: الدخول على الوجه الذي كانوا اعتادوا في الجاهلية على ما روي أنهم كانوا يطوفون بالبيت عراة. والمراد القرب من حيث التدبير والقيام بعمارة المسجد الحرام وبه نقول إن ذلك ليس إليهم ولا يمكنون منه بحال .اهـ

 والمراد القرب من حيث التدبير والقيام بعمارة المسجد الحرام وبه نقول إن ذلك ليس إليهم ولا يمكنون منه بحال .اهـ

 İmam Serahsi; "burdaki yaklaşmasınlardan kasıt Mescidin Haramın imarı, yani onarılması, bina edilmesi konusunda yaklaşmasınlar. Yani onu koruması, düzeltilmesi, bina edilmesi konusunda yaklaşmasınlar." Ve bu manayı kabul ediyoruz. Yani kafirler Mescidi haramın imarı konusunda yasaklanırlar. Bu bize aittir. Hiçbir zaman onlara ait değil.

 وقال ابن الهُمام فتح القدير : كتاب الكراهة 10 / 76 : "قال ( ولا بأس بأن يدخل أهل الذمة المسجد الحرام ) وقال الشافعي: يكره ذلك: وقال مالك : يكره في كل مسجد. للشافعي قوله تعالى: ﴿ { إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلاَ يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا﴾ ولأن الكافر لا يخلو عن جنابة؛ لأنه لا يغتسل اغتسالا يخرجه عنها، والجنب يجنب المسجد، وبهذا يحتج مالك، والتعليل بالنجاسة عام فينتظم المساجد كلها. ولنا ما روي (أن النبي عليه الصلاة والسلام أنزل وفد ثقيف في مسجده وهم كفار) ولأن الخبث في اعتقادهم فلا يؤدي إلى تلويث المسجد. والآية محمولة على الحضور استيلاء واستعلاء أو طائفين عراة كما كانت عادتهم في الجاهلية" اهـ.

İmam İbni Humam (Hanefi alimi) Fethul Kadir'de Kerahat kitabında dedi ki: Ehli zimminin Mescidi Harama girmesinde bir beis yok.

 İmam Şafii şöyle dedi: Mekruhtur. İmam Malik şöyle dedi: Her mescid için mekruhtur. Sadece Mescidi Harama değil.

 Şafii'nin delili ise Allah'ın şu kavlidir: Tevbe: 28. Ayrıca kafir çok az ihtimalle cenabetsiz dolaşır.

 Çünkü cünüp olsa bile bu cenabeti kaldıracak bir gusül yapmıyor. Yani cünüpten yıkansa bile, onu cenabetten çıkartacak bir gusül yapmıyor.

 Cenabetli olan bir kişi mescitten uzaklaşması gerekir.
 Malik'in delili de böyledir.

 İşte böyle devamlı cenabetli olduğu vs. geneldir. Bütün mescitler için böyledir.
 
 (İmam Şafii dedi ki mescidi harama giremez, ayet bu. Ayrıca müşrik nadiren cenabetten temizlenmiş olur. Çünkü o cenabetten onu temizleyecek bir gusül yapmıyor. Guslün şartları var. Bu adam bu şartlara göre cünüp yapmıyor.

 Müslüman cünüpken girmemesi gerekir.

Kafir nasıl girecek? Bunun için mescidi harama giremez.

 İmam Malik diyor ki: Bütün mescitlere. Onun yasak illeti cenabettir. Manevi necasettir. Onun için her mescitlerdir diyor, yasak.

İmam Şafii niye sadece mescidi harama has kılıyor, çünkü öyle deliller var ki Rasulullah mescidi nebevi de görüşmüşlerdir.)

İbn Humam devam ediyor: Bizim görüşümüzü destekleyen bir delil şudur: Rasulullah (sas) sakif heyeti ile kendi mescidinde görüştü ve onlar kafirdiler.
 
 Ayrıca pislik onların itikatlerindedir müşrik oldukları için. Vücutlarında değil. İtikatlerinde olan pislik mescidi kirletmez.


 والآية محمولة على الحضور استيلاء واستعلاء أو طائفين عراة كما كانت عادتهم في الجاهلية

 Ayetin manası; hakim olarak ve üstünlük olarak gelmeleri yasaklanıyor. Veya çıplak olarak, yani eski cahili adetlerine göre çıplak olarak tavaf etmesi.

Yani bu ayetten kastedilen; onlar mescidi harama hakim olarak, mescidi haramı kontrol etmek için yaklaşmasınlar ve eski adetlerine göre çıplak olarak dolaşmasınlar. Onun dışında yasaklamıyor.

وقال الكاساني بدائع الصنائع ، كتاب الاستحسان 6/ 510 : ولا بأس بدخول أهل الذمة المساجد عندنا.
 ما بوّب به ابن خزيمة في صحيحه صحيح ابن خزيمة 2/ 285 فقال: (باب إباحة دخول عبيد المشركين وأهل الذمة المسجد والمسجد الحرام أيضا)

İbn Huzeyme (büyük bir hadis alimi) Sahih'inde şöyle diyor (Bir bab açmış. O babın içinde) : Müşrik köleleri ve zimmet ehlinin bütün mescitlere ve mescidi harama girmesinin mübahlık babı.
ما رواه عبد الرزاق صحيح / رواه عبد الرزاق في في مصنفه 6/ 25  بسند صحيح ومن طريقه ابن جرير الطبري وابن أبي حاتم في تفسيريهما عن جابر بن عبد الله أنه قال في قوله تعالى : ﴿ إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلاَ يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا ﴾ قال : (إلا أن يكون عبدا أو أحدا من أهل الذمة.)

Abdurrezzak Musannef'inde sahih senetle c. 6 s. 25'te bu ayeti şöyle tefsir etmiştir: Ancak köle veya zimmet ehlinden değilse mescide yaklaşmaz. Yani kafir bir köle veya zimmet ehlinden değilse giremez. (Ayeti tahsis etmişlerdir)

 İşte bu nakillerden şöyle anlaşılıyor:

İslam devletinde olsa bile, İslam hakim olsa bile kafirler, müşrikler Mescidi harama girebilirler Hanefi mezhebine göre. Sadece hac zamanında izin verilmeyecektir bir rivayete göre.

Bazı alimlere göre sadece çıplak dolaşırlarsa girmeyeceklerdir.

 Bazılarında göre burdaki yaklaşmasınlardan kasıt; mescidi harama hakim olmasınlar, mescidi haram onların kontrolü altında olmasın veya binası, temizliği konusunda iştirak etmesinler. Yoksa girmesi anlamında değil.


Hatta bazı alimlere göre; müslüman cünüpken giremez, onlarsa cünüpken girebilir.

 Bu deliller varken, İslam devletinde bu ise; şimdi kafirlerin kontrolü altında, kafirlerin hakim olduğu zamanda oraya şirk için değil, Allah'ın gösterdiği şekilde ibadet yapacak bir kişi,  Allah ona hidayet etsin diye, belki bu haccı yaparken Allah (c.c) onun azabını hafifletsin diye, bu niyetle annesi veya babasını alan kişi hangi delile dayanarak tekfir edilir?

Hiçbir delil yok. Adamın niyeti başka. Adam oraya gidip şirk işlemeyecek, çıplak tavaf etmeyecek. Bazı alimlere göre kafirler feri emirlerle muhataptırlar.

 Adam gidecek Allah için namaz kılacak, kurban kesecek, tavaf ve sa'y yapacak. Allah için yapılacak. Şeytan için yapılmayacak. Müşrikler gibi değil müslümanlar gibi yapacak.

Elbette Allah azabını hafifletecek. Oraya gidip hac yapan kafirle oraya hiç gitmeyen kafir arasında elbette fark vardır. Aynı seviyede cehennemde kalamazlar.

 Yani hem ayet onlara delil değildir hem de ihtilaflı bir meseledir, İslam devletinde bile olsa.

İhtilaflı bir meseleye dayanarak müslümanları tekfir etmek sapıklığın ta kendisidir. Sen yapmazsan yapma, kimse seni zorlamaz.

 Ama biz bu durumda götürmesi daha efdal olarak görüyoruz. Çünü birtakım faydası vardır. Adam onu müşrik görerek ve belki istifade eder diye götürüyor.

 Soru ) Bu zamanda hacca giden ve hacdan dönen akrabaları ziyaret etmekte bir sakınca varmı?

 Cevap: Hacdan döndükleri için değil, yani niyetin yolculuktan döndükleri için niyetiyle gidersen bir zararı yok. Ama oraya gidip Allah kabul etsin diyemezsin. Eğer böyle dersen kafir olursun.

 Soru ) Bir kimse Kafir anne ve babası ile birlikte hacca gidebilir mi?
 
 Cevap: Eğer gidecek olan kadınsa veya kızsa, babası onun için mahrem sayılır. Çünkü gene babası sayılır. Babası velisi olmaz ama mahremi sayılır.

Soru)  Müslüman kafirlerin düzenlediği Hac ve Umre organizasyonlarına görevli olarak kafirleri götürebilir mi?

 Eğer gayesi varsa, yolda onlara tevhidi, İslam'ı anlatacağı diye, niye caiz olmasın? Onlar şirk koşmak için, kötü şeyler yapmak için gitmiyorlar. Eğer çıplak tavaf yapmak için giderlerse götürülmez.

 Bu ayet sizin anladığınız gibi değildir. Bu ayet, bir müşriği  götürüp de Allah'ın istediği şekilde haccettirmeyi bu ayet yasaklıyor mu? Bu ayette böyle bir hüküm var mı? Böyle yapan kişi bu ayete muhalefet etmiş sayılır mı?  


Biz ayeti senin anladığın gibi anlamıyoruz. Şöyle anlıyoruz: Çıplak tavaf eden, küfür işleyerek hacca giden müşriklerin girmesini yasaklıyor.

Yoksa her müşrik her zaman giremez diye bir yasaklama yoktur ayette.

Böyle anlıyoruz diye  tekfir edeceksen, o zaman bütün Hanefi alimlerini tekfir edeceksin.

Ayet sarih değildir. Kaldı ki cevapta onları oraya şirk yapsınlar diye değil, oraya hakim olsunlar diye değil, Allah'ın emrettiği haccı yerine getirsinler diye götürülür denmiştir. Onların İslamın feri hükümlerine muhatap olarak görülme görüşleri var.

Belki azabı hafifler diye söylüyorum. Ve onlara söylüyorum: Sen hacca gidersen Allah haccını kabul etmez. Çünkü müslüman değilsin. Ama Allah için yaparsan Allah azabını hafifletir. Ona bunu söyleyerek götürürse denmiştir.

 Dört mezhep bu ayetten Hanefi alimlerinin anladığı gibi anlamamıştır. Her mezhep bir şey anlamıştır. Bir görüşe göre müşrikler hiçbir mescide girmez. O görüşü destekleme, ama bu görüşü kötüleme. Bu ihtilaflı mesele.


                                          


 Hakkı öğrendikten sonra hidayete tabi olanlara selam olsun.

Kayıtlı
Melih Saygın
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 68


« Yanıtla #67 : 24 Mart 2013, 04:55:23 »

Merhale denildi sonra yasaklanır cevabı verildi sonra diğer ihtilafları yazdı diyorsunuz.Tekrar söyleyeyim bu konu ihtilaflı bir konu İslam devletinde bir halife bir görüşü benimser onu uygular,başka bir halife gelir aynı konuda   görüşü değiştirir diğer görüşle amel edebilir,bunda şaşılacak bir durum yok. Bu durumu çokça görebilirsiniz yeterki  hakkında kesin delil olmasın ihtilaflı bir konu olsun.Ama asılsız bir iddia olursa tüm görüşler belirtilir.


Şimdi size sadece bir soru  bu mesele  kesin harammıdır. Kısa olarak cevaplayın bakalım.
Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #68 : 24 Mart 2013, 22:58:41 »


Mescidi Harama müşrikler girebilir mi, giremez mi konusunda alimlerin görüşlerini şöyle özetlemişsin:

“Malikiler ve Şafiiler ve Hanbeliler ve İmam Muhammed'e göre; Mescidi Harama müşrikler giremez.
 Haramdır.
 Onlara göre, Mescidi harama kafirlerin girmesi caiz değildir, haramdır.
 Küfür demediler, haram dediler.
 Hanefilere göre; hayır, haram değildir. Sadece hac mevsiminde onlara haccetmelerini, umre yapmalarına izin verilmez, dediler.
Yani hac ve umrenin dışında girebilirler. İzin verilir. Ama hac ve umre zamanında onlara izin verilmez, yasaklanılırlar.
 Zaten Hanefilere göre; sadece bu Mescidi Haramla ilgili değil. Hac ve umrenin menasiklerinin bulunduğu yerlere gidemezler.
Yani Arafata, Müzdelifeye gidemezler, Minada duramazlar. Yani hac zamanında ve umre zamanında hac ve umre nerde yapılıyorsa kafirler gidemezler.
 Burda esas yasaklanan şey; onların haccetmesi, umre yapmasıdır ve müslümanların hac ve umre yaptığı zaman, o yerlere girmesi yasaktır, engellenir, Ebu Hanife'ye göre. Ama yoksa onun dışındaki olan zamanda girebilirler.”


Şimdi siz kendinizin Hanefi mezhebinin görüşüyle amel ettiğinizi iddia ediyorsunuz. Peki Hanefiler ne diyor? Müşrikler hacca ve umreye götürülemez, hacc zamanı dışında Mescidi harama alınabilir diyorlar. Peki siz şu anda bu görüşle amel ediyor musunuz? Hayır! Siz bilakis müşriklerin hacca götürüleceğini savunuyorsunuz? Peki bunu derken Hanefilere dayanmadığınıza göre hangi mezhebe dayanıyorsunuz? Size Hanefi fakihlerinden Cessas cevap versin:


فَدَلَّ ذَلِكَ عَلَى أَنَّ مُرَادَ الْآيَةِ الْحَجُّ وَيَدُلُّ عَلَيْهِ اتِّفَاقُ الْمُسْلِمِينَ عَلَى مَنْعِ الْمُشْرِكِينَ مِنْ الْحَجِّ وَالْوُقُوفِ بِعَرَفَةَ وَالْمُزْدَلِفَةِ وَسَائِرِ أَفْعَالِ الْحَجِّ وَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِي الْمَسْجِدِ

(Müşriklerin mescidi harama girmesinin yasak olmasından kasdın hacca gitmelerinin yasak olduğunu açıklarken şöyle diyor) Ayetten maksadın hacc olduğuna delalet eden hususlardan birisi de müşriklerin haccına, Arafat vakfesine. Muzdelife  vakfesine ve diğer hac ibadetlerine —bunlar mescid-i haramda olmasa bile— engel olmak gerektiği hususunda Müslümanların ittifak etmiş olmalarıdır. (Bkz. Ahkam’ul Kur’an, Cessas, Tevbe: 28. Ayetin tefsiri)

Görüldüğü gibi Cessas, müşriklerin hacca götürülmeyeceği hususunda bütün Müslümanların ittifak halinde olduğunu söylüyor. Peki bu ittifaka muhalif olarak müşriklerin hacca götürülebileceğini söyleyen sizler hangi alime dayanıyorsunuz? Cevap hiç birine! Peki, hiçbir nassa ve de hiçbir müçtehidin kavline dayanmayan bir görüş nereye dayanıyordur? Elbetteki heva ve hevese! Alimler, müşriklerin hacca götürülemeyeceğinde ittifak etmişlerse nerede ihtilaf etmişler? İşin tafsilatında yani; müşrikler hacc haricinde Mescidi Harama alınabilir mi? Kitap ehli alınabilir mi? Müslümanların köleleri hareme girebilir mi? İhtilaf konuları bunlardır. Siz müşrikleri hacca götürme hususunda alimlerden zayıf dahi olsa bir kavle dayanmış olsaydınız, biz sesimizi keser tartışmadan çekilirdik Allahın izniyle! (Ki bizim asıl tartışma konumuz bu bile değil, bizzat sizin Mescidi harama müşriklerin götürülmesi haramdır dedikten sonra merhaleden dolayı bunun helal olacağını iddia etmenizdir. Asıl mesele budur. Şu an müşriklerin Hareme alınıp alınmaması meselesini bu konuda da bazı tahrifatlara teşebbüs ettiğiniz için gündeme getirdik.)

Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #69 : 24 Mart 2013, 23:47:26 »

Şimdi soruyu soran kişinin (Fahrunnisa) hacca götürebilir miyim diye sorduğu kişi Yahudi ve Hristiyan değil, müslümanın kölesi değil ayrıca hacc mevsimi haricinde gezmek amacıyla değil bizzat alimlerin ittifakıyla men edilmiş olan hacc ve umre amacıyla Mescidi harama götürülmek istenen bir müşriktir. Yani yapılmak istenen amelin caiz olmadığı hususunda hiçbir alimin ihtilafı sözkonusu değildir.

Şimdi, soruyu soranın yapmak istediği amel, alimler nezdinde ittifakla reddedilen bir ameldir. Dolayısıyla bu konuda ikide bir gündeme getirdiğiniz ihtilafın sahasına girmemektedir mesele.Peki cevab veren kişi bu ameli nasıl yorumladı:


Alıntı sahibi: Melih Saygın
Cevap ) Rasulullah s.a.v zamanında  müşrikler İslam devletinde kabe'yi hac ediyorlardı Rasulullah s.a.v yasaklamıyordu sonra yasak geldi. İslam devleti güçlenince men edildiler. Bu durum nasih mensuh değil merhaleli bir durumdur.  Müslümanlar oraya hakim olunca uygulanır ve son merhaledir. Şimdi mekke Rasulullah s.a.v'in ilk geldiği duruma döndü, yukarıdaki konudaki cevap götürme gayesi ve durum değişikliğine göre verilmiştir. Mekke'ye gerçek islam hakim olduğunda bu hüküm uygulanır ve kendini müslüman sayan müşrikten  ne cizye alınır ne eman verilir nede hac yapmasına müsade edilir..

Özetle alimlerin ittifakıyla caiz olmayan bir amelin, merhaleden dolayı caiz olacağını iddia etti. Zaten bizim itiraz ettiğimiz de budur. Allahın hükmüne muhalif bir teşri olarak nitelendirdiğimiz mesele de budur. Haftalardır cevap yazmamıza rağmen hala görüşünüzde inad ediyorsunuz. O yüzden bu sefer bu konuda size cevabı, biz vermeyelim de hocanız Abdurrahman el-Muhacir versin. Hareket metodu adlı kitabın 4.cilt 346. Sayfasında 13. Özellik başlığı altında şunları söylüyor:

"13. Özellik
 
Allah-u Teâlâ'nın Hükümlerini Aşamalı Olarak Tatbik Etmek Küfürdür

  
Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Hicretin 8. yılında Mekke'yi fethettiğinde, Ka'be'deki ve meydanlardaki bütün putları tamamen yıktı.

Mekke'de yeni Müslüman olanlara da evlerindeki putları yıkmalarını emretti ve Mekke'de Allah-u Teâlâ'nın hükümlerini uygulamaya başladı.

Mekke'nin fethiyle birçok müşrik Müslüman oldu fakat, Müslüman olmaktan kaçınıp, sapık inançlarına bağlı kalanlar da vardı.

Mekke civarındaki meydanlarda ve Müslüman olanların evlerinde bulunan zahiri putlar yıkılmasına rağmen, Müslüman olmamakta direnenlerin putlar hakkındaki düşünceleri henüz değişmemişti.
 
Hicretin 9. yılında Tevbe suresi ininceye kadar müşrikler, Müslüman olmaya zorlanmadılar ve sapık inançlarının eseri olan ibadetlerini yapmalarına da ses çıkartılmadı. Onların Ka'be'yi çıplak veya giyinik tavaf etmelerine göz yumuldu.

Onların Müslüman olmaya zorlanmayıp, sapık inançlarından kaynaklanan bir takım ibadetleri yapmalarına ses çıkartılmaması şüphesiz bir hikmete dayanmakta idi.

Allah-u Teâlâ, onlara belli bir müddet  İslam'ın güzelce anlatılmasını, onlara düşünme fırsatı verilmesini ve böylece mutmain olarak İslam'ı seçmelerini istiyordu.

Sonunda Allah-u Teâlâ Tevbe suresini indirdi ve onlara verilen sürenin bittiğini, onlara daha önce tanınan imkanların artık tanınmayacağını ve artık Ka'be'ye giremeyeceklerini ve orayı çıplak olarak tavaf edemeyeceklerini bildirdi.
  
Tevbe suresi, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, hicretin 9. senesinde Ebu Bekir RadıyAllahu Anhu'yu hac için Mekke'ye göndereceği zaman indi.

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Ali RadıyAllahu Anhu'yu da Ebu Bekir RadıyAllahu Anhu ile birlikte gönderdi ve şu dört şeyi Mekke'de insanlara tebliğ etmesini emretti:

1 - Bu seneden sonra hiç kimse beyti çıplak olarak tavaf etmeyecek.

2 - Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile aralarında anlaşma olanların anlaşmaları, ancak anlaşma müddetinin sonuna kadar devam edecek. Anlaşması olmayanlara ise dört ay mühlet verilecektir.

3 - Mü'min olmayan kimse cennete giremez.

4 - Bu seneden sonra Mescid-i Haram'da Müslümanla kafir bir arada olamayacak.

 
  
Ka'be'nin çıplak olarak tavaf edilmesinin ve Mescid-i Haram'a müşriklerin girmesinin yasaklanması üzerinde biraz durmak gerekir.

İbrahim Aleyhisselam'ın dininden olduklarını iddia eden Kureyşliler, Kureyş'ten olmayan bir kişi Ka'be'yi tavaf etmek istediğinde ya Kureyş kabilesinden birisine ait ödünç bir elbiseyle, ya tavaftan önce hiç giyilmemiş olan ve tavaftan sonra da bir daha giyilmeyecek olan bir elbiseyle, ya da çıplak olarak tavaf etmesi gerektiğine inanıyorlardı.

Bu inanca göre kadınlarda aynı şekilde tavaf etmek zorundaydılar. Elbise bulamadıkları takdirde avret mahallerini bir bez parçasıyla kapatarak çıplak olarak tavaf ederlerdi. Fakat müşrikler çıplak tavaf için daha çok geceyi seçiyorlardı.

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Mekke'yi fethedince, bu inancın sapık bir inanç olduğunu ve böyle bir şeyi hiçbir Müslümanın yapmaması gerektiğini bildirdi.

Fakat, bu sapık inançlarını zor kullanarak değil de ikna yoluyla değiştirmek için, müşriklerin bunu yapmalarını belli bir süre için yasaklamadı. Çünkü bu konuda henüz yasaklama izni gelmemişti ve müşrikler bu tür tavafı geç vakitte yaptıkları için bu olay, İslam toplumunda bir fitneye sebep olmuyordu.

Ancak yasaklama emri gelince Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir daha böyle bir şeye müsaade etmedi.
 Buna göre;
 
Müslümanlar, içinde bulundukları merhale veya maslahat gereği, müşriklerin, hakkında kesin yasaklama bulunmayan İslama zıt inanç ve ibadetlerine karışmayabilirler. Tıpkı cizye verdikleri müddetçe yahudi ve hristiyanların, İslam devletinde kendi dinlerine göre yaşamalarına izin verilmesi gibi...

Ama Allah-u Teâlâ'nın kesin olarak yasakladığı konularda durum elbette böyle değildir.
Allah-u Teâlâ'nın Rasulü vasıtasıyla bildirdiği son hükümler daha önceki bütün hükümleri nesheden muhkem hükümlerdir.
Allah-u Teâlâ'nın son hükmü geldikten sonra artık daha önceki hükümlerle amel edilemez.
Allah-u Teâlâ, Ka'be'nin çıplak olarak tavaf edilemeyeceği hükmünü verdikten sonra artık müşriklere verilen izin iptal edilmiş ve kıyamete kadar da Ka'be'nin çıplak tavaf edilmesi yasaklanmıştır.
Bundan sonra Ka'be'nin çıplak tavaf edilmesine hiç bir sebeple izin verilemez. Şayet izin verilirse Allah-u Teâlâ'nın haramı helal kılınmış olur.
Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Ali RadıyAllahu Anhu ile gönderdiği mektubun dördüncü maddesi; kafirlerin Mescid-i Haram'a girmesini yasaklıyordu.
Bu artık kendisiyle kıyamete kadar amel edilmesi gereken, aksiyle amel edilmesi apaçık küfür olan muhkem bir hüküm olmuştur.
Bunun için ne Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ne de sahabeler, bu hükümden sonra kafirlerin Mescid-i Haram'a girmelerine müsaade etmişlerdir. Kıyamete kadar hiç bir Müslüman da buna musaade edemez.
Buna izin verme, kesin yasak emri gelmeden önce idi. Yasak emri geldikten sonra artık buna izin vermek de yasaklanmış olur.


 Günümüzde Müslüman olduğunu, hatta Müslümanların öncülerinden olduğunu iddia eden, siyer hakkında kitaplar yazıp Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in siyretinden dersler ve ibretler çıkartan bir takım yazarlar, ya bilmeyerek ya da insanları kasıtlı olarak gerçek İslam'dan uzaklaştırmak için bu olaydan İslama zıt birtakım sonuçlar çıkartarak şöyle demişlerdir:

"Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Mekke'yi fethettikten sonra, belli bir müddet İslami hükümlerin hepsini değil de bir kısmını tatbik etmiştir.
Örneğin;
Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Mekke'de otoriteyi ele geçirdikten sonra, tam iki sene Beytül Haram, müşriklerle dolu olarak kaldı ve Ka'be çıplak olarak tavaf edildi.
Bu hadiseden almamız gereken büyük dersler ve ibretler vardır:
İslam devletini kurduğumuz zaman İslam'ın bütün hükümlerini hemen tatbik etmeyebiliriz. İslami bütün hükümler ancak gerekli eğitim yapılarak uygun bir ortam sağlandıktan sonra uygulanabilir. Eğer İslam'ın bütün hükümlerini birden uygulamaya kalkarsak, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metoduna aykırı hareket etmiş oluruz.
Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in, Mekke'yi fethetmesine rağmen, müşriklerin Ka'be'ye girmelerine ve Ka'be'yi çıplak olarak tavaf etmelerine izin vermesi, bu konuda bizim için büyük bir delildir."


Bu anlayıştaki kişiler;

ya İslam'ı hiç anlamamış,

ya gerçek İslam akidesini kasıtlı olarak yıkmaya ve saptırmaya çalışan,

ya da İslam şeriatının bir kısmını tatbik edip bir kısmını sonra tatbik edeceğini iddia ederek insanları kandırmak isteyen tağutlara, meşruiyet hakkı vermeye çalışan kimselerdir.

 
Böyle iddialar sadece, siyer hakkında kitap yazan bazı kimselere has değildir. Zamanımızda insanlar arasında büyük alim olarak bilinen ve ciltlerce kitap yazan bir İslam cemaati lideri, bir tağut hakkında bakın ne diyor:

"Bana on sene içinde tedrici olarak İslam'ı tatbik edeceğini söyle, senin Müslüman olduğunu kabul edeyim."

Şüphesiz bunlar son derce saptırıcı ve delilsiz iddialardır. Zaten delil olarak getirilen şeylerle iddia edilen şey arasında hiçbir bağlantı da yoktur.

Onlar; Müslümanlara kesin haram kılınan içki, faiz veya kesin farz kılınan başörtüsü gibi hükümlerin tedrici olarak uygulanabileceğini iddia etmekte ve buna; İslam devletinin maslahatı veya içinde bulunduğu merhale gereği, İslam'ın yasaklamadığı konularda, müşriklere belli bir müddet izin verilebileceği hükmünü delil getirmektedirler.

Oysa Allah-u Teâlâ'nın kesin yasakladığı konularda, değil Müslümanlar, müşriklere bile mühlet caiz değildir.

Örneğin: çıplak tavafı veya kafirlerin Ka'be'ye girmesini yasaklayan hükümler geldikten sonra, merhale veya maslahat gereği dahi olsa, bundan sonra kafirlere bu konularda taviz verilmemiştir.


İslam dininin hakim olduğu yerlerde Müslümanlar, Allah-u Teâlâ'nın haram kıldığı her şeyi o andan itibaren yasaklamak zorundadırlar. Henüz zamanı gelmedi veya ortam müsait değil diyerek, Allah-u Teâlâ'nın yasaklarından bazısını uygulamaktan kaçınmak caiz değildir.

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem dışında hiç bir kimse Allah-u Teâlâ'nın yasak kıldığı bir şeyi, bir müddet için dahi olsa serbest bırakma hak veya yetkisine sahip değildir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in de böyle bir şey yapması şüphesiz kendi ictihadına göre değil, ancak vahye göredir.

Örneğin;

Allah-u Teâlâ faizi ve içkiyi haram kılmış, mü'min kadınların örtünmelerini ise farz kılmıştır. Bu ve benzeri hükümler muhkem hükümlerdir.

İslam devletinin, hakim olduğu ilk günden itibaren bu ve benzeri hükümleri uygulamaya koyması şarttır. Böyle yapmayıp;

Daha insanlar bu hükümleri kabul etmeye hazır değildirler, nasıl Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Müslümanlara içkiyi birden değil de merhaleli olarak yasakladıysa bizim de Müslümanım diyenlere içkiyi birden değil alıştıra alıştıra yasaklamamız gerekir.

Ya da; faizi birden bire yasaklamak şimdilik uygun değildir, Müslümanlar şimdilik faiz yesinler, daha sonra zamanla bunu onlara alıştırarak yasaklayalım.

Ya da, Müslüman kadınlara birden kapanmak ağır gelebilir, bu yüzden onları hemen kapanmaya zorlamayalım, demek apaçık küfür olan iddialardır.

Bir de bu iddiaları desteklemek için, bu meseleyle alakası olmayan, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Mekke'yi fethinden sonra, henüz hakkında yasak bulunmayan bazı konularda müşrikleri serbest bırakmasını delil göstermek daha da kötü bir sapıklık ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e büyük bir iftiradır.
  
Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem fethettiği her yerde Allah-u Teâlâ'nın hükümlerini hiç geciktirmeden harfiyyen uygulamıştır.

Fethettiği yerlerdeki müşriklere ise, sadece Allah-u Teâlâ'nın kesin yasaklamadığı konularda izin vermiştir.

Yine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem İslam'a yeni giren kimselere, İslam'ın hükümlerini alıştıra alıştıra uygulama yoluna gitmemiş, onlardan Allah-u Teâlâ'nın haram ve farz kıldığı şeyleri eksiksiz olarak yerine getirmelerini istemiştir.

İçkiyi kesin haram kılan ayet indikten sonra, içkiyle ilgili olan daha önceki hükümleri asla uygulamamıştır. Bu ayet indikten sonra Müslüman olanlara, ilk Müslümanlara uygulanan içkinin merhaleli haram kılınış hükmünü uygulamamış, veya içkiyi tedrici bir şekilde yasaklama yoluna gitmemiştir. Allah-u Teâlâ'nın haram kıldığı diğer konularda da böyle yapmıştır.
 
Şu çok önemli bir kaidedir:

Faiz haram kılınmadan önce faiz yiyen kişi, haram işlemiş sayılmaz.

Yine içki haram kılınmadan önce içki içen de haram işlemiş olmaz.

Hicab ayetinden önce başını açan Müslüman kadınlar da haram işlemiş sayılmazlar.

Bütün bunlara izin veren İslam devleti de küfür işlemiş değildir. Yine, kesin haram kılınmadan önce Ka'be'ye kafirlerin girmesine veya orada çıplak tavaf etmelerine izin veren İslam devleti için de; Allah-u Teâlâ'nın haramını helal kılmış denilemez.

Şayet böyle denilecek olursa içki, faiz, hicabsız dışarı çıkma gibi Allah-u Teâlâ'nın daha sonra haram kıldığı meseleleri haram kılınmadan önce serbest bıraktığı için Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in küfürle suçlanması gerekirdi. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'ı bundan tenzih ederiz.
 
Allah-u Teâlâ'nın haramını helal kılmak ancak kesin haram hükmü geldikten sonra söz konusu olur.

Allah-u Teâlâ'nın kesin haram hükmü geldikten sonra; bu hükümleri tatbik etmek için zamanın uygun olmadığını veya, insanların henüz bu hükümleri uygulamaya hazır olmadıklarını söylemek, bir Müslüman için mümkün değildir. Çünkü böyle bir iddiada bulunmak; Müslümanların belli bir süre de olsa İslam'a zıt olan küfür kanunlarını uygulamalarının caiz olduğunu söylemek olur ki; bu, bütün Müslümanların ittifakıyla küfür olan bir iddiadır.
  
Zamanımızda İslam şeriatini Allah-u Teâlâ'nın istediği gibi tatbik eden hiçbir devlet yoktur.

Kendilerine İslam ülkesi diyen, fakat yöneticileri Allah-u Teâlâ'nın şeriatını tatbikattan kaldırıp insan ürünü kanunları yürürlüğe koymuş bir takım ülkeler vardır.

Buna rağmen kendilerinin Müslüman olduklarını iddia edebilmektedirler. Bu ülkelerdeki halkın çoğu da şirk işlemelerine rağmen İslam dinine bağlı olduklarını iddia etmektedirler.

Yine bu ülkelerde yürürlükte bulunan kanunlar İslam şeriatine uygun olmamasına rağmen hala Müslüman bir devlet olduklarını söyleyebilmektedirler.

Şüphesiz bunlar İslam devleti değildirler. Böyle ülkelerde bir İslam devleti kurulduğu zaman, elbette Müslümanların orada İslam kanunlarını hiçbir eksiltme yapmadan, olduğu gibi uygulamaları gerekir.

İslam devleti kurulduğunda, o ülkelerde yaşayan insanlara da, gerçek İslam'ın ne olduğu, gerçek Müslümanın nasıl olması gerektiği, eski yaşantı ve şirklerinin hakikati, ne kadar Müslümanlık iddiasında bulunulsa da şirk üzere yaşadıkça asla Müslüman olunamayacağı en güzel ve en açık bir şekilde anlatılmalıdır.
 
Bu açıklamalardan sonra; Müslüman olduğunu iddia edenlerin tercih edebilecekleri üç seçenek vardır:

- Ya İslam'ın bütün hükümlerini kabul edip yaşantılarına aktararak gerçek birer Müslüman olurlar,

- ya İslam devletini terk ederler,

- ya da müşrik olduklarını kabul edip İslam devletinden, belli bir bölgede bir müddet kalmak için izin isterler.

Bu durumda İslam devletinin lideri, merhaleye ve maslahata göre, gerekli görürse müşrik halka, cizye veren müşriklerin hukukunu tatbik eder ve belli bir süre İslam devletinde yaşamalarına müsaade eder.

Fakat İslam lideri, hiçbir zaman müşrikleri Müslüman kabul ederek;

Siz henüz bu hükümleri yaşamaya hazır değilsiniz, dolayısıyla biz bu hükümleri, size alıştıra alıştıra tatbik edeceğiz diyemez. Çünkü Allah-u Teâlâ'nın hükmü varken başka bir hüküm tatbik etmek küfürdür. Allah-u Teâlâ'nın hükmünü tamamen tatbik etmeyen ise Allah-u Teâlâ'nın hükümleri dışında başka hükümler tatbik etmiş olur.

Örneğin;

Baş örtüsü takmak her Müslüman kadına farzdır ve her Müslüman kadının bunu farz kabul edip uygulaması gerekir.

Eğer belli bir müddet bu hüküm uygulanmazsa, bu müddet bir saat gibi az bir süre bile olsa, o süre içinde küfür kanunları uygulanmış olur.

İçki, faiz ve diğer konularda da durum böyledir.

"Faiz uygulanmazsa İslam ekonomisi batar, bunun için bir müddet faiz ekonomisini devam ettirelim. Bunu tedricen ortadan kaldırırız" diyenler de faiz sistemini uyguladıkları müddet içinde Allah-u Teâlâ'nın kanunları dışında başka kanunlar uygulamış olurlar. Bu, alim olsun cahil olsun, her Müslümanın bildiği gibi, apaçık bir küfürdür.
  
Kısacası;

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Mekke'yi fethettiği zaman, Allah-u Teâlâ'nın kendisine bildirdiği bütün hükümleri harfiyyen uygulamış ve orada yeni Müslüman olanlara da Allah-u Teâlâ'nın haram kıldığı her şeyi haram kılmış, farz kıldığı şeyleri de farz kılmıştır.

Hiçbir zaman Müslümanlara hükmü belli olan İslam hükümlerini tatbik etmeyip, tedrici olarak uygulama yoluna gitmemiştir.

Yine Ka'be'de veya meydanlarda put bulundurmak gibi Allah-u Teâlâ'nın kesin yasakladığı konularda, müşriklere asla taviz vermemiştir.

Örneğin;

Sakif kabilesi, Müslüman olmak için elçiler göndermiş ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'den, Sakif kabilesindeki müşrikleri İslam'a alıştırmak için üç sene, hatta bir ay kadar Lat putunu yıkmamasını istemişlerdi. Fakat Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Allah-u Teâlâ'nın kesin haram kıldığı bu konuda Sakiflilere bir gün bile izin vermedi.

Yine Sakif kabilesi, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'den, Müslüman olabilmeleri için kendilerine içki, zina ve faizi serbest bırakmasını istediklerinde, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bunu da kabul etmemiştir.

Amirler heyeti, hükümde ve halifelikte ortaklık talep etmişler, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ise onları reddetmiştir.

Kindeliler heyeti ipek ve altın sırmalı elbiseler içinde gittiklerinde, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onların bu elbiselerini hemen çıkarmalarını söylemiştir.
 
Fakat Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bazı müşriklerin, Allah-u Teâlâ'nın yapılmasını yasaklamadığı ve İslam toplumunda fesada sebep olmayacak; Ka'be'ye girme ve gece çıplak tavaf etme gibi bazı inançlarını yaşamalarına bir müddet müsaade etmiştir.

Bunun sebebi, zor kullanarak inançlarını terk ettirmek yerine, İslam'ı güzel bir şekilde açıklayarak anlamalarına fırsat tanımaktı. Fakat bu, Allah-u Teâlâ'nın kesin yasaklama emri gelince sona erdi.

Allah-u Teâlâ bir konuda kesin hüküm bildirdikten sonra, artık her ne sebeple olursa olsun eski hükümlerle amel edilemez.

Eski hükümlerle amel etmeyi caiz görmek büyük bir küfürdür.
(Hareket metodu 4.cild)

Görüldüğü gibi şeyhiniz Abdurrahman el-Muhacir, sizin iddianızın aksine müşriklerin Mescidi harama sokulmalarının kati bir yasak olduğunu ve bu yasağın merhale ve maslahat gerekçesiyle ertelenemeyeceğini, merhale ve maslahat kavramının bu tip kati yasaklarla alakalı olmadığını söylüyor. Hatta Mescidi harama giriş yasağını içki, faiz, tesettür gibi açık meselelerle kıyas ediyor. Ardından bu gibi konularda neshedilmiş hükümlerle amel etmenin küfür olduğunu söylüyor. Abdurrahman el-Muhacir’in merhale bahanesiyle müşrikleri Mescidi harama sokmanın caiz olduğunu iddia edenler hakkındaki kanaati bu şekilde yani bu kimseleri İslam hükümlerinin aşamalı olarak tatbik edileceğini iddia ettiklerinden ötürü aynı particileri tekfir ettiği gibi tekfir ediyor. Haramı helal kılıp teşride bulunmakla suçluyor. Biz aradan çekilelim irtibatınız varsa hocanızla bu meseleyi görüşürsünüz.
Ahiru da'vana en'il hamdu lillahi rabb'il alemin...

Kayıtlı
Bulkînî
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 116


« Yanıtla #70 : 25 Mart 2013, 00:09:19 »

ilim talebesi kodlu üye, Şeyh'ten alıntıladığın yazıyı bir daha oku. (Yüz kere bile okusan anlayacağını sanmıyorum ama bi daha oku bakalım.)
Kayıtlı
Melih Saygın
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 68


« Yanıtla #71 : 25 Mart 2013, 03:27:04 »



 Bismillahirrahmanirrahim

Cevap) Yazdıkça alıntı yaptığın o uzun yazılar bile cehaletini ortaya koymaya yetiyor.Gerçi cehaletini giderdik ama geriye inat kaldı ümmetin büyük alimi İbn abbas r.a haricilerle tartışmanın sonucu olarak çoğu kimse dönüyor geriye ilim verilmiş fakat nefisleri inat hastalığına tutulmuş bir grup kalıyor.Ümmetin büyük alimi ibn Abbas r.a bile samimiyetsizleri döndüremezken biz size ne yapalım.


Siz müşrikleri hacca götürme hususunda alimlerden zayıf dahi olsa bir kavle dayanmış olsaydınız, biz sesimizi keser tartışmadan çekilirdik Allahın izniyle! (Ki bizim asıl tartışma konumuz bu bile değil, bizzat sizin Mescidi harama müşriklerin götürülmesi haramdır dedikten sonra merhaleden dolayı bunun helal olacağını iddia etmenizdir. Asıl mesele budur. Şu an müşriklerin Hareme alınıp alınmaması meselesini bu konuda da bazı tahrifatlara teşebbüs ettiğiniz için gündeme getirdik.) Alıntı ilim talebesi

1 - Bu seneden sonra hiç kimse beyti çıplak olarak tavaf etmeyecek.
4 - Bu seneden sonra Mescid-i Haram'da Müslümanla kafir bir arada olamayacak.

Cevap) İşte anlamak istemediğiniz nokta burası 1. madde'de belirtilen çıplak tavaf konusunda ihtilaf var diye bir yazımı gördünki bununla bize iftira atacaksın,bu konuda ihtilaf yok zaten, cehaletini ve zayıf anlayışını tekrar ortaya koymana gerek yok.


Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Ali RadıyAllahu Anhu ile gönderdiği mektubun dördüncü maddesi; kafirlerin Mescid-i Haram'a girmesini yasaklıyordu.
Bu artık kendisiyle kıyamete kadar amel edilmesi gereken, aksiyle amel edilmesi apaçık küfür olan muhkem bir hüküm olmuştur.
Bunun için ne Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ne de sahabeler, bu hükümden sonra kafirlerin Mescid-i Haram'a girmelerine müsaade etmişlerdir. Kıyamete kadar hiç bir Müslüman da buna musaade edemez.
Buna izin verme, kesin yasak emri gelmeden önce idi. Yasak emri geldikten sonra artık buna izin vermek de yasaklanmış olur.  kesin haram kılınmadan önce Ka'be'ye kafirlerin girmesine veya orada çıplak tavaf etmelerine izin veren İslam devleti için de; Allah-u Teâlâ'nın haramını helal kılmış denilemez.  Alıntı

Cevap) İmam Serahsi; "burdaki yaklaşmasınlardan kasıt Mescidin Haramın imarı, yani onarılması, bina edilmesi konusunda yaklaşmasınlar. Yani onu koruması, düzeltilmesi, bina edilmesi konusunda yaklaşmasınlar." Ve bu manayı kabul ediyoruz. Yani kafirler Mescidi haramın imarı konusunda yasaklanırlar. Bu bize aittir. Hiçbir zaman onlara ait değil.
İmam serahsi ne diyor ; Ve bu manayı kabul ediyoruz.Neymiş demekki manası konusunda ihtilaf var.
Çıplak tavaf etmesinin yasaklığı konusunda hiç bir ihtilaf yoktur.  
Yukarıdaki yasaklarıda Alimlerin açıkladığı gibi anlayacaksınki  sapık hariciler gibi Ayet ,hadis getirip müslümanları tekfir edici, en azından haram işliyorsun deme sapkınlığına düşmeyesin.Haricilerde sahabeleri itham ederken bir takım naslar getiriyordu. o kıt akılları ve delilleri anlamada samimi olmayan uslupları ile tabi bu ümmetten sapık damgası yemekten kurtulamadılar.Sahabelerden aldıkları ilmi tekrar  sahabelere sapık teviller ve sapık anlayışlar ile uygulama ve satma girişimlerini, İşin ilginç yanı her dönem böyle oluyor günümüzdede seyrediyoruz tarihin tekrarını.

Allah (c.c) ondan razı olsun.  Şeyh Abdurrahman el muhacir  bahsettiği  sizinde delil diye sarıldığınız açıklamanın bu konuyla alakası yok.

Oysa Allah-u Teâlâ'nın kesin yasakladığı konularda, değil Müslümanlar, müşriklere bile mühlet caiz değildir.
Örneğin: çıplak tavafı veya kafirlerin Ka'be'ye girmesini yasaklayan hükümler geldikten sonra, merhale veya maslahat gereği dahi olsa, bundan sonra kafirlere bu konularda taviz verilmemiştir. Ya da; faizi birden bire yasaklamak şimdilik uygun değildir, Müslümanlar şimdilik faiz yesinler, daha sonra zamanla bunu onlara alıştırarak yasaklayalım.
Ya da, Müslüman kadınlara birden kapanmak ağır gelebilir, bu yüzden onları hemen kapanmaya zorlamayalım, demek apaçık küfür olan iddialardır.  Alıntı.

Cevap) Delil diye sarıldığın Şeyh'in yazısı kesin haram kılınan meselelerdedir.Bunda hiç bir ihtilaf olamaz.Bizim konumuz  Hükmü ve kapsamı hakkında ihtilaf olan bir konu hariciler gibi  alakası olmayan delilleri alıp bizleri suçlamak helede  buradan bu ilmi öğrendikten sonra bayağı bir göze batıyor.


Görüldüğü gibi şeyhiniz Abdurrahman el-Muhacir, sizin iddianızın aksine müşriklerin Mescidi harama sokulmalarının kati bir yasak olduğunu ve bu yasağın merhale ve maslahat gerekçesiyle ertelenemeyeceğini, merhale ve maslahat kavramının bu tip kati yasaklarla alakalı olmadığını söylüyor. Hatta Mescidi harama giriş yasağını içki, faiz, tesettür gibi açık meselelerle kıyas ediyor. Ardından bu gibi konularda neshedilmiş hükümlerle amel etmenin küfür olduğunu söylüyor. Abdurrahman el-Muhacir’in merhale bahanesiyle müşrikleri Mescidi harama sokmanın caiz olduğunu iddia edenler hakkındaki kanaati bu şekilde yani bu kimseleri İslam hükümlerinin aşamalı olarak tatbik edileceğini iddia ettiklerinden ötürü aynı particileri tekfir ettiği gibi tekfir ediyor. Haramı helal kılıp teşride bulunmakla suçluyor. Biz aradan çekilelim irtibatınız varsa hocanızla bu meseleyi görüşürsünüz. Alıntı

Cevap ) Mescidi harama Müşrikleri sokma yasağı  hakkında Alimlerin görüşlerini ve neleri kapsadığını yukarda defalarca açıkladık. Evet siz aradan çekilseniz çok iyi olacak, İnşeAllah biz burada olacağız ve İnşeAllah biz cevap vereceğiz ama biraz seviye yükseltip  bu konuyu anlattığımız delilleri ve alimlerinin sözlerini, ayetten nasıl hüküm çıkarılacağını açıkladığımızda  bunu kavrayabilecek bir hocanızı getirin, yoksa sizin seviye yerlerde defalarca anlatsakta zor olacak en azından ona anlatırız İnşeAllah o anlarda sizinde anlamınıza yardımcı olabilir,ve bir ihtimal meseleyi kavrayabilirsiniz.
Ümmetin  alimlerinden Ali r.a'ın Allah-u teâlâ ondan razı olsun.Dediği gibi  gibi cahillere yenilmek onların anlayışsızlığıdır.
Kayıtlı
Bera bin Malik
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 2


« Yanıtla #72 : 26 Mart 2013, 02:47:46 »

Konuya sonradan istirak ettik Darimi kardesten,Melih saygin kardesten ve bütün müslümnlardan Allah razi olsun bilgilendik.
Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #73 : 26 Mart 2013, 15:48:21 »

Şimdi sizler müşrikleri hacca götürmenin delilini Hanefilerde bulduğunuzu ve Yukarda Serahsi ve İbn Humam’dan nakledilen görüşlerle amel ettiğinizi iddia ediyorsunuz.

İbn Humam diyor ki: Ayetin manası; hakim olarak ve üstünlük olarak gelmeleri yasaklanıyor. Veya çıplak olarak, yani eski cahili adetlerine göre çıplak olarak tavaf etmesi men edilmişdir.

Serahsi ise şöyle diyor: "burdaki yaklaşmasınlardan kasıt Mescidin Haramın imarı, yani onarılması, bina edilmesi konusunda yaklaşmasınlar. Yani onu koruması, düzeltilmesi, bina edilmesi konusunda yaklaşmasınlar." Ve bu manayı kabul ediyoruz. Yani kafirler Mescidi haramın imarı konusunda yasaklanırlar. Bu bize aittir. Hiçbir zaman onlara ait değil.”

Yani sizin iddianıza göre müşrikler Kabeyi çıplak tavaf etmedikleri, orada hakimiyet iddia etmedikleri ve şirk amelleri işlemedikleri müddetçe hacca ve umreye götürülebilir. Bundan dolayı günümüzde müşrikleri hacca götürenlere ruhsat veriyorsunuz, hatta bunun müşriğin azabının hafiflemesine vesile olacağından dolayı götürmemekten daha efdal olduğunu ileri sürüyorsunuz.

Şimdi bu iddiaların hepsi delillendirmeye muhtaçtır:

1-   Müçtehid alimlerin hiç birisinden gerek hacc gerekse de başka ibadetlerle alakalı olarak; müşrik kimseyi bu ibadeti yapmaya teşvik etmek gerekir; zira bu vesileyle azabı hafifler manasında hatta genel manada kafirler dünyadayken ibadetleri yapmaya teşvik edilirler şeklinde bir tane nakil getirebilir misiniz?
2-   Keza Hanefilerden ve diğer müçtehidlerden müşrikler eğer ki çıplak tavaf etmezlerse, şirk fiilleri icra etmezlerse ve de Harem üzerinde hakimiyet iddia etmezlerse hacca ve umreye de kabul edilirler şeklinde bir tane nakil getirebilir misiniz? Senin getirdiğin nakillerde bu şartlarla müşrik birisi de hacc edebilir diyor mu?


 Hanefiler bu sözleri ya Tevbe: 28 ayetinin tefsiri olarak söylüyorlar veyahut da kafirler hacc dışında da Mescidi Harama giremez diyen Şafiiler ve cumhur ulemanın kavlini reddetmek amacıyla getiriyorlar. Yani demek istiyorlar ki ayet sizin anladığınız gibi müşriklerin hiçbir şekilde Mescidi Harama girmeyeceğini ifade etmek için gelmemiş, müşriklerin eski cahiliyede girdikleri gibi giremeyeceklerini ifade etmek için gelmiş.

Misal olarak Bedruddin el-Ayni “Ayetin manası hakim olarak ve üstün olarak, Ehli İslama galebe çalarak gelmelerinin yasak olmasına hamledilir” diyen el-Hidaye müellifinin sözlerini şerh ederken şöyle demektedir:


هذا جواب عما استدل به
الشافعي من الآية المذكورة فأجاب عنه نحوا بين الأول: أن الآية محمولة على منعهم أن يدخلوها مستولين عليها ومستعلين على أهل الإسلام من حيث التدبير والقيام بعبادة المسجد
.

(Özetle) “Bununla ayetle istidlal eden Şafii’ye cevab vermektedir.” (ilh…)

Şafii ne diyordu, hatırlayalım: Serahsi, alıntı yaptığınız yerde diyor ki:


ثُمَّ أَخَذَ الشَّافِعِيُّ - رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ - بِحَدِيثِ الزُّهْرِيِّ فَقَالَ: يُمْنَعُونَ مِنْ دُخُولِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ خَاصَّةً لِلْآيَةِ

“Şafii dedi ki: Ayete binaen kafirler diğer mescidlerden değil de sadece Mescidi haram’dan men edilirler.”

Ayni, devamında şöyle demektedir:


م: (أو طائفين عراة) ش: أو الآية محمولة على كونهم طائفين بالكعبة حال كونهم عراة. م: (كما كانت عادتهم في الجاهلية) ش: فإنهم كانوا يطوفون بها عراة فأراد الله سبحانه وتعالى تنزيه المسجد الحرام عن ذلك لا على أن نفس الدخول ممنوع، والدليل عليه ما رواه البخاري في "صحيحه " بإسناده إلى حميد بن عبد الرحمن بن عوف: «أن أبا هريرة أخبره أن أبا بكر - رَضِيَ اللَّهُ تَعَالَى عَنْهُ - بعثه في حجته التي أمره النبي - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - قبل حجة الوداع في رهط يؤذن الناس: ألا لا يحجن بعد العام مشرك ولا يطوفن بالبيت عريان
» .

(Özetle) ayetten kasdın çıplak tavaf etmelerinin men edilmesi olduğunu söyledikten sonra bunun delili olarak Buhari’nin sahihinde rivayet etmiş olduğu meşhur kıssayı zikrediyor: Ebubekir (ra) Veda haccında insanlara ilan ederek şöyle diyordu: Bundan sonra hiçbir müşrik beyti hacc etmeyecek ve hiç kimse Kabeyi çıplak olarak tavaf edemeyecek. İlh.. (el-Binaye)

Ayni’nin sözü bitti. Esasında hadis bu konuyla alakalı açık bir nasstır ve hiçbir alimin bu nassa delilsiz olarak muhalefet etmesi düşünülemez. Hadiste ise bundan sonra hiçbir müşriğin beyti tavaf edemeyeceği çıplak tavaf etme hükmünden ayrı olarak zikredilmektedir. Ayni’nin de bu hadisi yorumsuz olarak alması hadisi esas aldığını ve kullandığı sözlerin hadisteki manayla aynı cihette olduğunu gösterir. Alimlerden birkaç tanesinin sözünü diğer alimlerden bağımsız olarak esas almak doğru değildir. Her alimin sözünü, bilhassa bağlı olduğu mezhebin diğer fukahasının sözleriyle birlikte ele almak gerekir. Öyleyse diğer Hanefi ulemasının ne dediğine bakalım:

Kasani, Bedayi’us Senai’de şöyle diyor:


{
فَلا يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا} [التوبة: 28] نَهْيٌ عَنْ دُخُولِ مَكَّةَ لِلْحَجِّ لَا عَنْ دُخُولِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ نَفْسِهِ لِقَوْلِهِ تَعَالَى {وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ إِنْ شَاءَ} [التوبة: 28] .
وَمَعْلُومٌ أَنَّ خَوْفَ الْعَيْلَةِ إنَّمَا يَتَحَقَّقُ بِمَنْعِهِمْ عَنْ دُخُولِ مَكَّةَ لَا عَنْ دُخُولِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ نَفْسِهِ لِأَنَّهُمْ إذَا دَخَلُوا مَكَّةَ وَلَمْ يَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ لَا يَتَحَقَّقُ خَوْفُ الْعَيْلَةِ وَلِمَا رُوِيَ «أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - بَعَثَ سَيِّدَنَا عَلِيًّا - رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ - يُنَادِي أَلَا لَا يَحُجُّنَّ بَعْدَ هَذَا الْعَامِ مُشْرِكٌ» فَثَبَتَ أَنَّ هَذَا نَهْيٌ عَنْ دُخُولِ مَكَّةَ لِلْحَجِّ إلَّا أَنَّهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى ذَكَر الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ لِمَا أَنَّ الْمَقْصِدَ مِنْ إتْيَانِ مَكَّةَ الْبَيْتُ وَالْبَيْتُ فِي الْمَسْجِدِ وَاَللَّهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى أَعْلَمُ.

“Bu seneden sonra Mescidi harama yaklaşmasınlar” ayeti müşriklerin Mekke’ye hacc için gelmelerini yasaklıyor. Mücerred Mekke’ye girmelerini yasaklamıyor. Zira ayetin devamında şöyle buyurmaktadır: “Eğer fakirlikten korkarsanız, Allah sizi lutfuyla zengin edecektir” Bilinmektedir ki fakirlik korkusu, onların Mekkeye girişinin yasaklanmasından kaynaklanmaz, Mescidi harama girişlerinin men edilmesinden kaynaklanır. (..) Daha sonra delil olarak yukarda zikredilen müşriklerin bu seneden sonra hacc etmeyecekleri ile alakalı hadisi zikrediyor. Ardından diyor ki: Böylece sabit olmuştur ki buradaki yasaklama, hacc amacıyla Mekke’ye gelmeleri hakkındadır.İlh…

Keza İbn Nuceym el Mısri “Bahr’ur Raik” de şöyle diyor:

وَالْمُرَادُ بِالْمَنْعِ فِي الْآيَةِ مَنْعُهُمْ عَنْ الطَّوَافِ وَلَمَّا أَعَلَا اللَّهُ كَلِمَةَ الْإِسْلَامِ مَنَعَهُمْ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - مِنْ الدُّخُولِ لِلطَّوَافِ،

“Ayetteki yasak tavaf etmeleriyle alakalıdır. Allah İslam kelimesini yüceltince Allah rasulu (sav) onları tavaf kasdıyla Mescidi haram girmekten men etti.”

Nesefi ise tefsirinin ilgili yerinde şöyle diyor:


ويكون المراد من نهي القربان النهى عن الحج والعمرة وهو من مذهبنا

“Burada bahsedilen yaklaşma yasağı müşriklerin hacc ve umreden men edilmeleri manasındadır.”
 
Buna benzer nakiller çoğaltılabilir. Bütün bunlar Hanefi mezhebinde mutemed olan kavlin, müşriklerin hacc ve umreden men edilmeleri noktasında olduğunu gösterir. Daha önce müşriklerin hac ve umreye alınmayacağı hususunda bütün Müslümanların ittifak halinde olduğunu Cessas’tan nakletmiştik. Şimdi eğer ki Serahsi, İbnu Humam ve diğerleri sizin iddianıza göre bazı şartlarla müşriklerin Mescidi Harama alınabileceğini söylüyorlarsa bu ittifaka muhalefet ediyorlar ve şazz bir görüşü savunuyorlar demektir ki böyle bir şey çok zayıf bir ihtimaldir. Eğer onlar, Hanefilerin ve diğer alimlerin cumhuruna muhalif bir söz söylemiş olsalardı mezheplerin görüşlerini derleyen kitaplarda mutlaka Hanefi mezhebinde farklı bir vecih olarak müşriklerin çıplak tavaf yapmamaları kaydıyla hacca ve umreye alınabilecekleri görüşünün de yer aldığı açık olarak zikredilirdi. Ama velev ki Serahsi ve diğerleri farzedelim müşriklerin belli şartlarla hacca kabul edilebileceğini söylediler, siz de amelinizi buraya dayandırdınız (!) Artık görüşünüz bu olduğuna göre niye merhaleden bahsetme gereği duydunuz bu da bir problem. Müşrikler hacca kabul ediliyorsa zaten merhaleden falan bahsetmeye gerek yok, soru ilk sorulduğunda derdiniz ki müşriklerin belli şartlarla hac ve umreye alınmasında bir mahsur yoktur, alimlerden bir kısmı böyle diyor vs. Ama siz olayı merhaleyle izah etmeye çalıştınız. Her neyse nereden tutsan elinde kalır o yüzden bunları da geçiyorum. Hadi diyelim hacc meselesindeki dayanağınız bu, peki sakal keserken hangi alimin görüşüne dayanıyorsunuz? Yani sakal kesmenin mübah olduğunu, hatta yerine göre sakal kesmenin farz olacağını hangi alimin görüşünden çıkarttınız? Haccı izah ettiğiniz gibi (!) bunu da izah edersiniz artık!!




Kayıtlı
Fahrun Nisa
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 124


« Yanıtla #74 : 26 Mart 2013, 17:10:30 »

ilim talebesi size bir sorum var. islam ahkami darulharpte uygulanirmi ?
Kayıtlı
Sayfa: 1 ... 3 4 [5] 6   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.