HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 28 Nisan 2024, 10:57:25


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: UmRe  (Okunma Sayısı 80352 defa)
0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #45 : 20 Mart 2013, 12:42:20 »

Uzun bir aradan sonra gelen gecikmeli cevabınızı okudum

Sorulara hemen veya geç cevap vermemizin farklı nedenleri vardır bu durum sizin cevabınızla alakalı bir durum değildir.
Böylelikle Allahın dini hakkında ilimsizce konuştuğunuz ortaya çıkmış olur ki bu yazılarda hiç bir batıl olmasa bile batıl olarak bu size yeter.

Yazdıklarımızı içerik olarak kabul ediyorsunuz ancak terim olarak takılıp kalıyorsunuz bu önemli değil zaten hareket metodu şer’i bir terim değildir mana önemlidir. Aynı İbni Teymiyyenin Rububiyyet Ulûhiyet İsim ve sıfat tevhidi terimlerini kullandığı gibi.
Bizler cahilde olsa muhaliflerimize karşı aynı üslubu elimizden geldiği kadar kullanmaktan kaçınıyoruz aynı şekilde yine adap ölçüleri dâhilinde üslubumuzdan elimizden geldiğince riayet edeceğiz, tartışırken veya münazara ederken önemli olan haktır.
Bir âlim edasıyla yazıyorsunuz ve insanların kafalarında oluşabilecek şüphelerin giderilmesi için mücadele ediyorsunuz ozaman meseleyi kısa bir şekilde baştan alarak sorularıma cevap verin ki insanların kafalarında ki şüpheler giderilsin.
Meselemiz ne? Mesele sakal kesmek ve kâfir anne babayı hacca götürmek meselesidir.

Şöyle demişsiniz. Velev ki Mekke'de farz kılınmış olsa bile Mekkede İslamını açığa vuranların başına ne gibi felaketler geldiği malumdur. Mekkede dinini izhar eden herkes ölüm, işkence, hapis, eziyet gibi baskılara maruz kalmaktaydı.
 O zaman konumuzun birinci kısmı sakal kesme hakkında soru sormam düşer ölüm, işkence, hapis, eziyet gibi baskılara maruz kalındığı zaman farzlar kalkar mı kalkmaz mı?

Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #46 : 20 Mart 2013, 16:42:00 »

Uzun bir aradan sonra gelen gecikmeli cevabınızı okudum

Sorulara hemen veya geç cevap vermemizin farklı nedenleri vardır bu durum sizin cevabınızla alakalı bir durum değildir.
Böylelikle Allahın dini hakkında ilimsizce konuştuğunuz ortaya çıkmış olur ki bu yazılarda hiç bir batıl olmasa bile batıl olarak bu size yeter.

Yazdıklarımızı içerik olarak kabul ediyorsunuz ancak terim olarak takılıp kalıyorsunuz bu önemli değil zaten hareket metodu şer�i bir terim değildir mana önemlidir. Aynı İbni Teymiyyenin Rububiyyet Ulûhiyet İsim ve sıfat tevhidi terimlerini kullandığı gibi.
Bizler cahilde olsa muhaliflerimize karşı aynı üslubu elimizden geldiği kadar kullanmaktan kaçınıyoruz aynı şekilde yine adap ölçüleri dâhilinde üslubumuzdan elimizden geldiğince riayet edeceğiz, tartışırken veya münazara ederken önemli olan haktır.
Bir âlim edasıyla yazıyorsunuz ve insanların kafalarında oluşabilecek şüphelerin giderilmesi için mücadele ediyorsunuz ozaman meseleyi kısa bir şekilde baştan alarak sorularıma cevap verin ki insanların kafalarında ki şüpheler giderilsin.
Meselemiz ne? Mesele sakal kesmek ve kâfir anne babayı hacca götürmek meselesidir.

Şöyle demişsiniz. Velev ki Mekke'de farz kılınmış olsa bile Mekkede İslamını açığa vuranların başına ne gibi felaketler geldiği malumdur. Mekkede dinini izhar eden herkes ölüm, işkence, hapis, eziyet gibi baskılara maruz kalmaktaydı.
 O zaman konumuzun birinci kısmı sakal kesme hakkında soru sormam düşer ölüm, işkence, hapis, eziyet gibi baskılara maruz kalındığı zaman farzlar kalkar mı kalkmaz mı?



Aslında meseleyi çok uzatmaya gerek yok. Şeriatta yasaklanmış, men edilmiş olan işleri mübah kılacak iki gerekçe vardır.
 
1.İkrah 2. Zaruret

Ne sakal kesme meselesinde, ne de kafirleri hacca götürme meselesinde ikrah veya zaruret olduğunu aklı başında hiç kimse iddia edemez. Öyleyse Her kim bu ikisi haricinde bir gerekçe ile haramların mübah olacağını ileri sürerse yeni bir şeriat koymuş olur. Hiçbir alimden gizlilik, davet aşaması gibi bahanelerle bazı haramları mübah kıldıkları nakledilmemiştir. Bu hususta hangi alime dayanıyorsanız onu açıklayın. Siz kendinizi alim görüyorsanız ve kendiniz bu hususta içtihad etmişseniz o zaman da bunu açıkça söyleyin.

Kayıtlı
ιвηι тєумιуує
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 151


« Yanıtla #47 : 20 Mart 2013, 16:54:16 »

Allah'ın selamı hakkıyla iman edip, Tevhid üzere imanlarını muhafaza edenlerin üzerine olsun

Uzun zamandır bu konuda yazılanları takip ediyorum. Ve gördüm ki; -ilimtalebesi! ne söylenirse söylensin, ne yazılırsa yazılsın ya kendi bildiğine göre tevil yapıyor ya da kabul etmeyip inkâr ediyor. Fakat kendisi bizi bu konuda aydınlatacak delillerle her hangi bir cevap vermiyor. Mademki yazılanları kabul etmeyeceksiniz, kendi görüşlerinizi delilleri ile ispat edin. Bize, İslam âlimlerinin kâfir anne ve babayı hacca götürmelerinin küfür olduğuna dair açık bir sözünü getirin. Veya sakalı, darulharpte gizlilik nedeniyle kesmenin küfür olduğuna dair delil getirin. Eğer bunları delille ispat ederseniz ve ittifak olan bir mesele olduğuna beni inandırırsanız ben şahsen görüşümden dönerim ve hakka tabi olurum. Evet, şimdi size sorularımı açık bir şekilde sorayım;

1-Âlimlerin Mescid harama, kâfirlerin yönetimindeyken oraya kâfirlerin girmesine izin vermenin veya müşrik anne ve babayı oraya götürmenin küfür veya haram olduğuna dair açık ve sarih sözlerini bize bildirin. Âlimlerin açık ve net sözlerini getirin ve bu konuda söylenmiş olsun. Sakın kendi yorumlarınızı ve reylerinizi karıştırmayın. Siz daha talebesiniz, müçtehid olamamamışınız…

2-Darul harpte sakal kesmek gizlilik gereği yapıldığı söylense bile bu küfürdür şeklinde bir delil getirin. Ve âlim desin ki bu teşridir, hüküm koymadır ve küfürdür. Kendi görüş ve reylerinizi bize bildirmeyin, sahabeden, tabiinden, selef ve halef ulemasından delil bekliyorum. Açık ve net… Sakal kesmenin hükmünü ve bunun delillerini asmayın zaten ihtilaflı bir konu…

Bu sorularıma delilleriyle cevap verir, âlimlerin ittifakını ortaya koyarsanız elbette bizi aydınlatmış olursunuz.

Ve fıkıhta şöyle bir kaide vardır;

“ ما حرم سداً للذريعة أبيح للمصلحة الراجحة”
Kaidenin manası: Harama yol açtığı için haram kılınan şey kuvvetli maslahattan (gerçek maslahattan) dolayı mubah olur
 
" ما حرم تحريم وسائل يباح للحاجة”

Kaidenin manası: Harama vesile olduğu için haram kılınanlar hacetten dolayı mubah olur.

İşte bu kaideler bizim değil, fıkıh âlimlerinin ortaya koyduğu kaidelerdir. Peki, bu kaidelerden ne anlıyorsunuz? Ve bu kaideleri koyan İslam âlimleri küfre mi girdiler?
Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #48 : 20 Mart 2013, 20:39:49 »

Aslında meseleyi çok uzatmaya gerek yok. Şeriatta yasaklanmış, men edilmiş olan işleri mübah kılacak iki gerekçe vardır.
 
1.İkrah 2. Zaruret


Yani zaruretten dolayı sakalın kesilebileceğini kabul ediyorsun, o zaman bu mesele bitti.
İkinci meseleye geçelim. Kâfir anne hacca gideceği zaman oraya götürmenin hükmü caiz değil diyorsun o zaman bu konuda bize delil ver hangi delile göre bunu söylüyorsun?
Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #49 : 21 Mart 2013, 02:26:28 »

Allah'ın selamı hakkıyla iman edip, Tevhid üzere imanlarını muhafaza edenlerin üzerine olsun

Uzun zamandır bu konuda yazılanları takip ediyorum. Ve gördüm ki; -ilimtalebesi! ne söylenirse söylensin, ne yazılırsa yazılsın ya kendi bildiğine göre tevil yapıyor ya da kabul etmeyip inkâr ediyor. Fakat kendisi bizi bu konuda aydınlatacak delillerle her hangi bir cevap vermiyor. Mademki yazılanları kabul etmeyeceksiniz, kendi görüşlerinizi delilleri ile ispat edin. Bize, İslam âlimlerinin kâfir anne ve babayı hacca götürmelerinin küfür olduğuna dair açık bir sözünü getirin. Veya sakalı, darulharpte gizlilik nedeniyle kesmenin küfür olduğuna dair delil getirin. Eğer bunları delille ispat ederseniz ve ittifak olan bir mesele olduğuna beni inandırırsanız ben şahsen görüşümden dönerim ve hakka tabi olurum. Evet, şimdi size sorularımı açık bir şekilde sorayım;

1-Âlimlerin Mescid harama, kâfirlerin yönetimindeyken oraya kâfirlerin girmesine izin vermenin veya müşrik anne ve babayı oraya götürmenin küfür veya haram olduğuna dair açık ve sarih sözlerini bize bildirin. Âlimlerin açık ve net sözlerini getirin ve bu konuda söylenmiş olsun. Sakın kendi yorumlarınızı ve reylerinizi karıştırmayın. Siz daha talebesiniz, müçtehid olamamamışınız…

2-Darul harpte sakal kesmek gizlilik gereği yapıldığı söylense bile bu küfürdür şeklinde bir delil getirin. Ve âlim desin ki bu teşridir, hüküm koymadır ve küfürdür. Kendi görüş ve reylerinizi bize bildirmeyin, sahabeden, tabiinden, selef ve halef ulemasından delil bekliyorum. Açık ve net… Sakal kesmenin hükmünü ve bunun delillerini asmayın zaten ihtilaflı bir konu…

Bu sorularıma delilleriyle cevap verir, âlimlerin ittifakını ortaya koyarsanız elbette bizi aydınlatmış olursunuz.

Ve fıkıhta şöyle bir kaide vardır;

“ ما حرم سداً للذريعة أبيح للمصلحة الراجحة”
Kaidenin manası: Harama yol açtığı için haram kılınan şey kuvvetli maslahattan (gerçek maslahattan) dolayı mubah olur
 
" ما حرم تحريم وسائل يباح للحاجة”

Kaidenin manası: Harama vesile olduğu için haram kılınanlar hacetten dolayı mubah olur.

İşte bu kaideler bizim değil, fıkıh âlimlerinin ortaya koyduğu kaidelerdir. Peki, bu kaidelerden ne anlıyorsunuz? Ve bu kaideleri koyan İslam âlimleri küfre mi girdiler?

Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla,

Evvela benim bu yazdıklarım arasında müşrikleri hacca götürmek küfürdür veyahut da sakal kesmek küfürdür diye bir ibareye raslayan oldu mu ki bunların küfür olduğunun delili nedir diye soruyorsun? Bu amellere hangi cahil küfür hükmü veriyorsa git sorularını onlara sor. Ben ehli sünnet uleması ne diyorsa onu diyorum. Doğrudur, ilim talebesi olmaya çalışıyorum birileri gibi müçtehidlik taslamıyorum. Alimler bu fiillere haram demişler. Size tavsiyem muhalifiniz dahi olsa insanların ne dediğini anlamadan cevap vermeye kalkmayın. Ve bizim söylemediğimiz bir sözü bize mal etmeyin.

İkincisi üç beş kişinin ortaya attığı her batıla karşı alimlerden nakil bulmak mümkün değildir. Mescidi harama müşrikleri götürmek haramdır, ancak İslam devleti oraya hakim değilse kafirler hacca götürülebilir diye ayrım yapan, istisna getiren sizsiniz. Genel hükmü tahsis eden siz olduğunuza göre sizin delil getirmeniz gerekiyor. Alimlerin müşrikleri hacca götürmeyi men eden görüşleri ortada ve biz bunlarla amel ediyoruz, bu hususta yeni bir içtihad ortaya atmıyoruz. Yeni içtihadı ortaya siz attığınıza göre bu içtihadı hangi müçtehidden aldığınızı ortaya koymanız gerekiyor. Sen misilleme yapıp benim söylediğim şeylerin alimlerden kaynağını sormadan önce sizin ortaya attığınız görüşün müçtehid alimlerden kaynağını getirin. Bunu getirmediğiniz müddetçe ne deseniz boştur. Geçmiş alimlerin hiç birisinin kitabında sakal kesmek, müşrikleri hacca götürmek gibi fıkhi meseleleri veyahut da küfür meclislerinde ses çıkarmadan oturmak gibi itikadi meseleleri gizlilik dönemi veya buna benzer bir kavram ışığında izah ettiklerini bulamazsın, böyle bir tartışma da göremezsin.

Bahsettiğin kaideleri sen nasıl anlıyorsun ortaya koy. Yoksa bu kaideleri zikredenler zaten kaidenin nerde nasıl uygulanacağını da zikretmişlerdir. Kaldı ki her kaide her meseleye aynı şekilde tatbik edilecek diye bir kural da yoktur.

Son olarak herkes şunu bilsin ki biz  burada sakal kesmenin veyahut da müşrikleri haca götürmenin hükmünü tartışmıyoruz. Biz burada sizin ihdas etmiş olduğunuz batıl usulu tartışıyoruz o da gizlilik dönemi adını verdiğiniz durumda sakal traşı, müşrikleri hacca götürmek gibi haram olan fiillerin helal olacağını iddia etmenizdir. Hatta şu anda bunları fiilen uyguluyorsunuz. Asıl mesele budur, forum katılımcıları sakın meseleyi asıl mecrasından çıkartmak isteyenlere iltifat etmesin. Sizin bu konuda ihdas ettiğiniz başka kanunlar da var da yeri gelirse onları da tartışırız.

Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #50 : 21 Mart 2013, 02:37:18 »

Aslında meseleyi çok uzatmaya gerek yok. Şeriatta yasaklanmış, men edilmiş olan işleri mübah kılacak iki gerekçe vardır.
 
1.İkrah 2. Zaruret


Yani zaruretten dolayı sakalın kesilebileceğini kabul ediyorsun, o zaman bu mesele bitti.
İkinci meseleye geçelim. Kâfir anne hacca gideceği zaman oraya götürmenin hükmü caiz değil diyorsun o zaman bu konuda bize delil ver hangi delile göre bunu söylüyorsun?


Meseleyi bu şekilde saptırmak doğru bir usul değildir. Neden yazının baş kısmını alıyorsun da kalan kısmını iktibas etmiyorsun. Halbuki yazının devamında ne diyoruz:

“Ne sakal kesme meselesinde, ne de kafirleri hacca götürme meselesinde ikrah veya zaruret olduğunu aklı başında hiç kimse iddia edemez. Öyleyse Her kim bu ikisi haricinde bir gerekçe ile haramların mübah olacağını ileri sürerse yeni bir şeriat koymuş olur. Hiçbir alimden gizlilik, davet aşaması gibi bahanelerle bazı haramları mübah kıldıkları nakledilmemiştir. Bu hususta hangi alime dayanıyorsanız onu açıklayın. Siz kendinizi alim görüyorsanız ve kendiniz bu hususta içtihad etmişseniz o zaman da bunu açıkça söyleyin.”

Burada söylediğim şeyler cevabını buldu mu ki ikinci konuya atlayalım?

Ben her Müslüman gibi zaruretlerin mahzurları mübah kılacağına itikad ediyorum, hatta İslamda zaruret halinde değil sakal traşı domuz eti yemek bile helaldir. Fakat zaruretin içini batıl şekilde dolduruyorsun benim itirazım bunadır. Tıpkı ikrah halinde küfür işlemek (mesela tağuta muhakeme olmak) caizdir deyip ikrahın içini batıl şekilde dolduranlar gibi. Senin zaruret demenle zaruret hali gerçekleşmez. Madem sakalı zaruretten dolayı kestiğinizi iddia ediyorsunuz o zaman nasıl bir zaruret halinde olduğunuzu hevanıza göre değil, şeri sınırlar içersinde izah edin! Aksi takdirde zaruret bahanesiyle faizli kredi çekmeye cevaz verenlerin iddiası nasıl ki çöp tenekesine atılmaya mahkumsa, sizin iddianız da aynı şekilde çöpe atılacaktır. Sakal kesen kişiler kesin bir hayati tehlike veyahut da bir organına isabet edecek kesin bir zarardan dolayı mı bunu yapıyorlar? Gerçekten şer’i bir zaruret olsa neden itiraz edelim? Sizin zaruret dediğiniz şeyi şeri olarak izah eder misiniz? Sakalı keserken nasıl bir şeri zaruret hali sözkonusudur ki haram olan veya bir kısmına göre mekruh olan bir fiil mübah haline gelebiliyor? Hükmün ihtilaflı olması demagojisine girmeye gerek yok. Sen sakal kesme hususundaki en ılımlı görüş olan mekruh görüşüne göre meseleyi izah et. Kaldı ki bu hususta en sahih olan ve cumhurun da sahip olduğu görüş haram olduğu şeklindedir. Haram diyenlerin nezdinde bu mesele kat’idir.
Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #51 : 21 Mart 2013, 07:19:42 »

Meseleyi bu şekilde saptırmak doğru bir usul değildir. Neden yazının baş kısmını alıyorsun da kalan kısmını iktibas etmiyorsun. Halbuki yazının devamında ne diyoruz:
Ben her Müslüman gibi zaruretlerin mahzurları mübah kılacağına itikad ediyorum, hatta İslamda zaruret halinde değil sakal traşı domuz eti yemek bile helaldir. Fakat zaruretin içini batıl şekilde dolduruyorsun benim itirazım bunadır.


Zaruretlerin içini nasıl doldurduğumuzu açık bir şekilde islami bir kaideyle ve güzel örnekler vererek belirtim.
 
Keyfi uygulamalar ile İslam’ın her hangi bir emri yasaklanamaz veya hiç kimse bu gibi konularda kendisine tasarruf yetkisini veremez.
 Darulharpte beli bir hareket metodunu izlemek İslam’ın emrettiği kaide ve kurallar çerçevesinde olmalıdır,
Eğer bırakılan sakal Müslüman’ın kimliğini deşifre edip nefsine bundan dolayı zarar gelecekse canın korunması sakalı kesmesinden daha evladır,
Eğer verilen can İslam’ın yayılmasına sebebiyet verecekse bu verilen can Müslüman’ın canından başkası olmamalıdır, hatta kendi eliyle kendisini bu uğurda hedef tahtasına koymalıdır Ashabı uhdud gibi!demiştim.

Biz zaruretleri bu ölçü dâhilinde değerlendiririz. Bunun farklı bir açıklaması varsa buyur sizi dinliyoruz.
Batıl yaygarasını yaparak iftiralarınıza devam ediyorsunuz, meseleyi saptırmayın yaygarasıyla meseleden kaçamazsınız! bu şekilde lâfebeliği yaparak işler hal olmaz, eğer bir şeyler öğrenmek veya öğretmek istiyorsan sorularıma cevap vermek zorundasınız bunun ötesi boş tezahüratlardan ibarettir.

Şeriatta yasaklanmış, men edilmiş olan işleri mübah kılacak iki gerekçe vardır.
 
1.İkrah 2. Zaruret


Yani zaruretten dolayı sakalın kesilebileceğini kabul ediyorsun, o zaman bu mesele bitti.
İkinci meseleye geçelim. Kâfir anne hacca gideceği zaman oraya götürmenin hükmü caiz değil diyorsun o zaman bu konuda bize delil ver hangi delile göre bunu söylüyorsun?
Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #52 : 21 Mart 2013, 08:16:05 »

Sayın DARİMİ müslümanların maslahat gereği bazı durumlarda kimliklerini saklı tutmaları gerektiğini zaten herkes kabul ediyor.Bunu bir takım örneklerden zorlama yorumlarla çıkarmamıza gerek yoktur.Daha evvel söyledik Mekke’den Medine’ye hicret etme imkanı bulamamış bir grup müslümanın durumu  zaten Kur’an’la sabittir.Bu örnek bile bu düşünceyi açıklamak için yeterlidir.

Burda sorun olan mesele şu


1-   İnsanların seçilerek davet edilmesi
2-   Davetin içerikliğinin kapalı olması.
3-   Allah imanın şartını tağutun tekfir edilmesine bağlamışken ben onlara nasıl tağutu anlatırım düşüncesidir.


Sana göre örneklerden zorlama yorumlar çıkarıyoruz o zaman sen zorlanmadan bu söylediklerini bize izah et
1:insanlar seçilmeden rastgelen herkese İslam anlatılır mı?
2-   Davetin içerikliğinin kapalı olması.gizli kapaklı  sözlerini ilmi bir dille açıkla
3-   Allah imanın şartını tağutun tekfir edilmesine bağlamışken ben onlara nasıl tağutu anlatırım düşüncesidir. Sen tağutu anlatırken düşünmeden mi anlatıyorsun ? bu tağut nasıl anlatılır? Günümüzde bir kimse nasıl Müslüman olur ve zamanımızdaki küfürler ve şirkler nelerdir isim vererek  bize anlat.?

Kayıtlı
Zemahşeri2
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 41


« Yanıtla #53 : 21 Mart 2013, 10:29:24 »

İlimtalebesi  öyle demiyorlar.Hac ve umre gibi meseleleri ihtilaflı meseleler kapsamında görüyorlar.Her ne kadar siz İmam Azamı (Ebu Hanifeyi) müçtehid alim görmeseniz bile bu konularda diğer ulemadan farklı düşünmüş.Buda konun ihtilaflı olduğu anlamına geldiğini savunuyorlar.İhtilaflı bir konudada bir görüşü tercih ettiklerini söylüyorlar.Bizim anladığımız bu.

Yoksa kendi kafalarından haram olan bir hükme helal hükmünü verirlerse tabiki yeni bir şeriat tahsis ettikleri için elbetteki kafir olurlar.

Bilmiyorum biz doğrumu anlıyoruz.

Araya girdiğimiz için özür.
Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #54 : 21 Mart 2013, 13:20:24 »

Ben muhatabımın hangi konularda hasta olduğunu teşhis eder,hastalığına göre reçete yazar ondan sonra tedavi sürecine başlarım.Hastamı kandırma yolunu tercih etmem.Eğer hastam kanser olmuşsa onu oyalıyıp sen gripsin  demem.Bu anlamda her davetçi bir doktordur.Çünkü müşriklik bir hastalıktır,şirk ve küfür birer virüstürler bu virüsleri vucüttan çekip almadıkça hastanın iyileşmesi mümkün değildir.İyileşse de yarım yamalak iyileşir.

EyvAllah
Demek ki hastanın nın hastalığını tespit etmek için belli bir ilim gerekir ancak sadece ilim yetmez bu ilmi düşünerek gerektiği gibi ve gerektiği hassasiyetle kullanmazsan hastanın içinde makas bıçak bisturi bırakırsın sonucu sen düşün.

Sayın DARİMİ uslübünüzün tekrar bozulduğunu görmekteyiz.Üstelik sinirli haliniz satırlarınıza yansıyor.Bizce buna gerek yok.Yanlış yanlıştır doğruda Hak’tır.

Sinirli halimiz olabilir bizlerde sinirleniriz bazen de güleriz ancak sinirli halimiz tebliğ ettiklerimizi anlamadan tekrar bizlere pazarlamaya ve bu konuda Âlim edasıyla suçlayıcı tavırlar takınmaktan dolayıdır.

Kayıtlı
Esmâ Nur
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 2


« Yanıtla #55 : 21 Mart 2013, 13:54:09 »

@ Said

Bahsettiğin parazitliği neden yapıyorum ? Mesela "dur ben falancaya cevap yazıyım da rencide ediyim" düşüncesiyle yazmadıgım için mi ?

Bu form da düşüncelerimi söylemek, anladıklarımı anlatmak ve bilmediklerimi söylemek konusun da sizin kadar ben de hak sahibiyim. Bu durum da bir parazit aranacaksa aynaya bakmanız yeterli olacaktır..

Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #56 : 21 Mart 2013, 21:55:08 »

Meseleyi bu şekilde saptırmak doğru bir usul değildir. Neden yazının baş kısmını alıyorsun da kalan kısmını iktibas etmiyorsun. Halbuki yazının devamında ne diyoruz:
Ben her Müslüman gibi zaruretlerin mahzurları mübah kılacağına itikad ediyorum, hatta İslamda zaruret halinde değil sakal traşı domuz eti yemek bile helaldir. Fakat zaruretin içini batıl şekilde dolduruyorsun benim itirazım bunadır.


Zaruretlerin içini nasıl doldurduğumuzu açık bir şekilde islami bir kaideyle ve güzel örnekler vererek belirtim.
 
Keyfi uygulamalar ile İslam�ın her hangi bir emri yasaklanamaz veya hiç kimse bu gibi konularda kendisine tasarruf yetkisini veremez.
 Darulharpte beli bir hareket metodunu izlemek İslam�ın emrettiği kaide ve kurallar çerçevesinde olmalıdır,
Eğer bırakılan sakal Müslüman�ın kimliğini deşifre edip nefsine bundan dolayı zarar gelecekse canın korunması sakalı kesmesinden daha evladır,
Eğer verilen can İslam�ın yayılmasına sebebiyet verecekse bu verilen can Müslüman�ın canından başkası olmamalıdır, hatta kendi eliyle kendisini bu uğurda hedef tahtasına koymalıdır Ashabı uhdud gibi!demiştim.

Biz zaruretleri bu ölçü dâhilinde değerlendiririz. Bunun farklı bir açıklaması varsa buyur sizi dinliyoruz.
Batıl yaygarasını yaparak iftiralarınıza devam ediyorsunuz, meseleyi saptırmayın yaygarasıyla meseleden kaçamazsınız! bu şekilde lâfebeliği yaparak işler hal olmaz, eğer bir şeyler öğrenmek veya öğretmek istiyorsan sorularıma cevap vermek zorundasınız bunun ötesi boş tezahüratlardan ibarettir.

Şeriatta yasaklanmış, men edilmiş olan işleri mübah kılacak iki gerekçe vardır.
 
1.İkrah 2. Zaruret


Yani zaruretten dolayı sakalın kesilebileceğini kabul ediyorsun, o zaman bu mesele bitti.
İkinci meseleye geçelim. Kâfir anne hacca gideceği zaman oraya götürmenin hükmü caiz değil diyorsun o zaman bu konuda bize delil ver hangi delile göre bunu söylüyorsun?


İki meselede de zayıfsın, sakal meselesinde bilhassa daha çok zayıfsın. Bunun şuurunda olduğun için özellikle sakal meselesini kapatmaya çalışıyorsun. Ama bu iş öyle basit değil. Allahın dini hakkında fetva dağıtan herkes söylediklerinin açıklamasını yapmak zorundadır.

Şimdi asıl meseleye gelecek olursak; önce sakal kesmenin zaruret kapsamında olduğu görüşü sana mı ait, yoksa başkasına mı? Eğer sana aitse sen müçtehid misin, yok başkasına aitse bu fetvayı veren kişi müçtehid mi? Onun ötesinde şu yazdıklarına sen kendin inanıyor musun? Yani sen veya bir başkası ikrah benzeri hayati bir tehlikeden ötürü mü sakalınızı kesiyorsunuz? Yaşadığın çevrede -farzı muhal- sakaldan ötürü hayati bir tehlike varsa yapılacak iş çok basit, hicret etmek yani dinini daha rahat yaşayabileceğin bir yere gitmektir. Kaldı ki kimsenin sakal bıraktığı zaman canına bir tehlike gelmesi sözkonusu değildir. Tek tehlike (!) sakal bırakınca her işyerinde çalışamazsın, her ortama girip çıkamazsın, konuşmalarına hareketlerine biraz daha dikkat etmen gerekir. Velev ki davanın maslahatı için kesildiği ileri sürülse bile davanın maslahatı için haram işleme diye bir usul İslamda yoktur. Şimdi sana düşen hayati bir tehlike olmadığı halde haram veya diyelim ki mekruh olan bir amel nasıl mübah haline dönüşebilmektedir? Bunu izah etmektir.
Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #57 : 21 Mart 2013, 22:13:14 »

İlimtalebesi  öyle demiyorlar.Hac ve umre gibi meseleleri ihtilaflı meseleler kapsamında görüyorlar.Her ne kadar siz İmam Azamı (Ebu Hanifeyi) müçtehid alim görmeseniz bile bu konularda diğer ulemadan farklı düşünmüş.Buda konun ihtilaflı olduğu anlamına geldiğini savunuyorlar.İhtilaflı bir konudada bir görüşü tercih ettiklerini söylüyorlar.Bizim anladığımız bu.

Yoksa kendi kafalarından haram olan bir hükme helal hükmünü verirlerse tabiki yeni bir şeriat tahsis ettikleri için elbetteki kafir olurlar.

Bilmiyorum biz doğrumu anlıyoruz.

Araya girdiğimiz için özür.


Evvela Ebu Hanife (ra)'ı müçtehid olarak görmediğimi hangi sözümden çıkarttın anlamış değilim. Ebu Hanife de diğer müçtehid imamlar gibi İslam imamlarından birisidir. Bu site adminleri görüşlerini alimlerden zayıf dahi olsa bir kavle dayandırmış olsalardı biz bu görüşü -katılmasak da- inkar edecek değildik. Yani biz ahmak değiliz ki Ebu Hanife'nin görüşünü savunan birisini küfür ve sapıklıkla suçlayalım. Ebu Hanife meselesi ilk başta yoktu. Oku melih saygın isimli yöneticinin ilk baştaki sözlerini hiç Ebu Hanifeden bahsediyor mu?


 Cevap )
Rasulullah s.a.v zamanında  müşrikler İslam devletinde kabe'yi hac ediyorlardı Rasulullah s.a.v yasaklamıyordu sonra yasak geldi. İslam devleti güçlenince men edildiler. Bu durum nasih mensuh değil merhaleli bir durumdur.  Müslümanlar oraya hakim olunca uygulanır ve son merhaledir. Şimdi mekke Rasulullah s.a.v'in ilk geldiği duruma döndü, yukarıdaki konudaki cevap götürme gayesi ve durum değişikliğine göre verilmiştir. Mekke'ye gerçek islam hakim olduğunda bu hüküm uygulanır ve kendini müslüman sayan müşrikten  ne cizye alınır ne eman verilir nede hac yapmasına müsade edilir..

Ebu Hanife'nin görüşünü sonradan iş iyice sıkışınca ortaya attılar. Halbuki onunla da amel etmiyorlar. Çünkü Ebu Hanife müşriklerin hacc zamanında Mescidi harama sokulmayacağı, hacc dışında alınabileceğini söylüyor. Bu ise zaten adminlerin savunduğu ameli çürütüyor. Zira onlar müşriklerin bizzat hacca ve umreye götürülebileceğini iddia ediyor. Buradaki mesele aslında haram olan bir şeyin zamanı gelmediği gerekçesiyle helal kılınmasıdır. Bu da aslında sizin tekfir ettiğiniz İslamcı geçinen grupların ortak görüşüdür. Tayyibe bile gizli mekanlarda sorsan niye şeriatı uygulamıyorsun sana muhtemelen aynı cevabı verir yani şu an şartlar uygun olmadığı için uygulamadığını söyler. Hevasını ilah edinmiş her cemaatin varacağı yol da şimdi revaçta olan "Ilımlı İslam" sistemine tabi olmaktır. Allah müminleri bu fitneden korusun. amin.

Kayıtlı
Bawer
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 43


« Yanıtla #58 : 21 Mart 2013, 23:59:52 »

Fahreddin errazi âli İmran 97 ayeti tefsirinde şöyle demektedir.
Bazı âlimler âli İmran 97. ayetini, kâfirlerin İslam şeriatının ahkâmına muhatap olduklarına delil getirmişler ve şöyle demişlerdir: "Çünkü "Beytullah'ı haccetmesi Allah 'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır..." ayetinin zahiri, müminleri de kâfirleri de içine alır. İmanın olmaması, bu umumi manaya ters düşmez ve onu tahsis etmez (Yani müminlere has kılmaz). Hz. Muhammed (s.a.s)'e imanın sıhhatinin şartı olan Allah'a iman kendisinde bulunmadığı halde, bir dehrî de Hz. Peygamber (s.a.s)'e iman etmekle mükelleftir. Yine namazın sıhhatinin şartı olan abdest kendisinde bulunmadığı halde, abdestsiz kimse de namaz kılmakla mükelleftir. Binaenaleyh şartın olmaması, o kimsenin şarta bağlı olan şeyle mükellef olmasına manî değildir. İşte burada da böyledir." Allah en iyisini bilir.(razi tefsiri)

Saîd İbn Mansûr şöyle der:
Süfyân... îkrime'den nakleder ki, O şöyle dedi: «Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul olunmaz.!.» (Âl-i İmrân, 85) âyeti nazil olunca yahûdîler: Biz Müslümanız, dediler. Allah Teâlâ
da: ( rr*'** n ^ »^ ) buyurdu. Yani Rasûlullah (s.a.) kendilerine «Allah, güç yetiren müslümanlara Beytullah'ı haccetmeyi farz kıldı.» âyetini okudu. Onlar da : Bu, bize farz kılınmadı, dediler ve haccetmekten imtina' ettiler. Bunun üzerine Allah Teâlâ: «Kim inkâr ederse bilsin ki; doğrusu Allah âlemlerden müstağnidir.» buyurdu. Ali İmran 97 İbni kesir tefsiri


DARİMİ:ALINTI


Evvela Ebu Hanife (ra)'ı müçtehid olarak görmediğimi hangi sözümden çıkarttın anlamış değilim. Ebu Hanife de diğer müçtehid imamlar gibi İslam imamlarından birisidir. Bu site adminleri görüşlerini alimlerden zayıf dahi olsa bir kavle dayandırmış olsalardı biz bu görüşü -katılmasak da- inkar edecek değildik. Yani biz ahmak değiliz ki

İLİM TALABESİ: ALINTI
[/size]
Kayıtlı
ilimtalebesi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 30


« Yanıtla #59 : 23 Mart 2013, 00:56:38 »

Fahreddin errazi âli İmran 97 ayeti tefsirinde şöyle demektedir.
Bazı âlimler âli İmran 97. ayetini, kâfirlerin İslam şeriatının ahkâmına muhatap olduklarına delil getirmişler ve şöyle demişlerdir: "Çünkü "Beytullah'ı haccetmesi Allah 'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır..." ayetinin zahiri, müminleri de kâfirleri de içine alır. İmanın olmaması, bu umumi manaya ters düşmez ve onu tahsis etmez (Yani müminlere has kılmaz). Hz. Muhammed (s.a.s)'e imanın sıhhatinin şartı olan Allah'a iman kendisinde bulunmadığı halde, bir dehrî de Hz. Peygamber (s.a.s)'e iman etmekle mükelleftir. Yine namazın sıhhatinin şartı olan abdest kendisinde bulunmadığı halde, abdestsiz kimse de namaz kılmakla mükelleftir. Binaenaleyh şartın olmaması, o kimsenin şarta bağlı olan şeyle mükellef olmasına manî değildir. İşte burada da böyledir." Allah en iyisini bilir.(razi tefsiri)

Saîd İbn Mansûr şöyle der:
Süfyân... îkrime'den nakleder ki, O şöyle dedi: «Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul olunmaz.!.» (Âl-i İmrân, 85) âyeti nazil olunca yahûdîler: Biz Müslümanız, dediler. Allah Teâlâ
da: ( rr*'** n ^ »^ ) buyurdu. Yani Rasûlullah (s.a.) kendilerine «Allah, güç yetiren müslümanlara Beytullah'ı haccetmeyi farz kıldı.» âyetini okudu. Onlar da : Bu, bize farz kılınmadı, dediler ve haccetmekten imtina' ettiler. Bunun üzerine Allah Teâlâ: «Kim inkâr ederse bilsin ki; doğrusu Allah âlemlerden müstağnidir.» buyurdu. Ali İmran 97 İbni kesir tefsiri


DARİMİ:ALINTI


Evvela Ebu Hanife (ra)'ı müçtehid olarak görmediğimi hangi sözümden çıkarttın anlamış değilim. Ebu Hanife de diğer müçtehid imamlar gibi İslam imamlarından birisidir. Bu site adminleri görüşlerini alimlerden zayıf dahi olsa bir kavle dayandırmış olsalardı biz bu görüşü -katılmasak da- inkar edecek değildik. Yani biz ahmak değiliz ki

İLİM TALABESİ: ALINTI
[/size]

Evvela alimlerin sözleriyle neyi kasdettiklerini anlamak için de belli bir ilim gerekir. Yoksa hangi meseleyle alakalı olduğunu bilmeden her alimin sözünü buraya iktibas edersek iş iyice çıkmaza girer.  

Asıl meseleye gelecek olursak Razi'nin değindiği mesele "kafirler şeriatın furu hükümleriyle muhatap mıdır" başlığı altında usul alimlerince tartışılmaktadır. Bu hususta İmam Nevevi Muslim şerhinde şöyle demektedir:


وَالْمُطَالَبَةُ فِي الدُّنْيَا لَا تَكُونُ إِلَّا بَعْدَ الْإِسْلَامِ وَلَيْسَ يَلْزَمُ مِنْ ذَلِكَ أَنْ لَا يَكُونُوا مُخَاطَبِينَ بِهَا يُزَادُ فِي عَذَابِهِمْ بِسَبَبِهَا فِي الْآخِرَةِ

"Müşriklerden, dünyada ancak İslamı kabul etmelerinden sonra farzları yerine getirmeleri istenir. Ancak bu kafirlerin şeriatımızın emir ve yasaklar ile alakalı ayrıntılarına hiç muhatap olmamaları anlamına gelmez. Bunlar sebebiyle ahirette azaplarının artması sözkonusudur."

 Nevevi bu açıklamayı Müslim İman: 29'da geçen Muaz (ra)'ın yemene davetçi olarak gitmesi ile alakalı hadisin izahında yapmaktadır. Görüldüğü üzere kafirin emir ve nehiylerle mükellef olması dünyada bunun ondan talep edileceği anlamına gelmez. Bu tamamen ahiretle alakalı bir meseledir. Hiç bir alimden kafirler de şeriatla mükelleftir, o yüzden onları hacca götürün, namaza davet edin vb bir kavil nakledemezsiniz.
Kayıtlı
Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.