DARİMİ
|
|
« Yanıtla #6 : 30 Eylül 2011, 10:52:50 » |
|
Soru:Yönetici bir önceki yazısında sendikanın aslının küfür oldugunu yazmış ve hiç bi şekilde tahrif etmenin mümkün olmadıgını söylemiş, yeni yazısında sendika başkanına söylenmesi ve başkanında kabul etmesi halinde küfre girilmeyecegi söylenmiş burada bi çelişki söz konusu sendika konusunda yazılanlara bakınca sendika kanunu ve işleyişi konusunda yeterli bi araştırma yapılmadan hüküm verildigi kanaati oluşuyor.
Cevap: sendikanın aslı küfürdür hiçbir şekilde tahrif etmek mümkün değildir diye bir yazımız olmadı, bunu söyleyerek yanlış bilgi aktarıyorsunuz! Sendikanın aslı küfür olsaydı her halükarda üye olmak küfür olurdu. Söylemek istediğimiz! Sendikaya üye olmakla yetki verilmiştir, yani hiçbir şey yapmadan üye olunduğu zaman sendikaya küfür olan yetki verilmiş olur. Sözleşmenin tahrif edilmesiyle verilen yetki geçersiz olmaz, bu nedenle üye olunmakla yapılan amel küfür bir ameldir, denildi.
Oysa daha üyelik yapılmadan sendikaya küfür olmayan bazı yetkiler vermek suretiyle yazılı veya sözlü bir anlaşma yapmak küfür değildir, burada önemli olan sendika başkanının böyle bir anlaşmayı kabul etme yetkisi olsun ve işçinin bu talebini kabul etsin.
Önceki yazımızda! Sendika, anlaşmasından dolayı küfür değildir. Konum (yani sendikanın yeri ve durumunu bellidir.) ve yaptığı işten(yani kanun, sendikanın işçiler adına yapacağı işleri belirlemiştir.) dolayı küfürdür. Yani işçiyle yaptığı sözleşmesinde küfür maddesi olsun veya olmasın fark etmez. Sendikanın konumunu ve yaptığı iş bilinsin veya bilmesin üye olunmakla yapılan amel küfür bir ameldir. Fakat İkamei hüccet yapıldıktan sonra devam ederse tekfir edilir. Denildi! Ve bu sözümüzü aynen tekrarlıyoruz çünkü sendika, aldığı yetkiyle kayıt olan bütün üyelerinin adına hakları gittiğinde tağutun mahkemesine başvurarak haklarını her derece yargı önünde aramakta ve savunmaktadır ve bu sabittir. Bu tür yetkiler ancak ondan alınarak küfürden kurtulabilir.
Sendika ile ilgili yazılarımız sadece yazdığınız bölümden ibaret değildir. Sendika meselesi eski bir meseledir ve defalarca burada tartışılmıştır, sorulan sorulara göre aynı şekilde cevaplar verildi, sitede ufak bir araştırmayla Bu konuda bütün bölümlerde, yeni ve eski yöneticiler olarak yazdıklarımızı karşılaştırdığınız takdirde hiçbir çelişkinin olmadığını göreceksiniz. 19 cü maddeye Müslümanların dikkatini çekmek istiyorum!! 19 cü maddede (üyelerini veya mirasçılarını, her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak) hakkına sahiptir. Sendikaya üye olan bir kişi sendikaya kendi adına tağutun mahkemesine başvurma ve her derece yargı önünde kendi haklarını savunma yetkisini peşinen vermiştir. Bu madde(19 madde)dinin aslını direk olarak bozar, çünkü kişi burada bir kuruma kendisi adına tağutun mahkemesine başvurma yetkisi vermiştir. Kişi ancak bu yetkileri bu kurumdan alarak küfürden kurtulabilir. Bunun izahını yukarıda yaptık! Allah cc (Ey Muhammedi) Sana indirilen Kur’an’a ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Hâlbuki şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister. Nisa 60 buyurmaktadır. Böyle bir yetki veren kişiyi şeytan onu derin bir sapıklığa saptırmıştır ve yaptıkları amelleri onlara süslü göstermiştir, bunların İslam iddiaları boş bir iddiadan ibarettir. Yeterli araştırma yapmadığımızı iddia ediyorsunuz! Biz araştırarak vardığımız bilgiye göre hüküm verdik, küfür devletinin kanunları yazboz gibidir. Sizlerde araştırıp bilmediğimiz veya gözden kaçırdığımız veya yeni bir durum varsa ortaya koyabilirsiniz. soru:2821 sendikalar kanunu 2822 toplu iş sözleşmesi: sendikalar kanununda bazı maddelerde toplu iş sözleşmesinin maddelerine atıfta bulunulmuş dolasıyla bu maddelerinde incelenmesi gerekir. Maddeleri araştırmakta bi yerde yeterli olmaya bilir, sendika yönetiminde bulunan bir kişi dende bilgi almak gerekiyor.
Cevap: sendika kanun şartlarında bütün kanunların bağlayıcı olması gerekmez Müslüman ı küfre sokacak bağlayıcı bir kanunun olması yeterlidir.onun için atıfta bulunmuş, bulunmamış, bağlayıcımıdır, değimlidir, diye böyle kapalı bir kanunla küfür hükmü verilmedi,verilen hüküm net ve sabit bağlayıcı şeyler üzerinde verilmiştir. Sendikanın bütün kanunlarında bağlayıcı küfür şartlar olmazsa bile 19 madde kişinin kâfir olması için yeterlidir. Böyle bir madde olmazsa bile sizinde söylediğiniz gibi İhtilaf durumunda sendikanın, üyelerinin adına mahkemeye gidebileceği bilinen bir durumdur. Kişinin yönetime sorup alacağı cevap ta bundan başkası değildir, dert edinen her türlü araştırma ve soruşturmayı yapabilir, yapmalıdır.
Soru: Fakat buradaki madur olan işçinin mahkeme yoluyla hak talep etmedigini bildiripte bu ihtilaftan kendisini muaf tutması da yine işcinin haklarından biridir
Cevap: işçinin mahkeme yoluyla bu ihtilaftan kendisinin muaf tutulmasını istemesi, sendikaya verdiği yetkiyi geçersiz kılmaz. Kişi bu yetkiyi zaten başta sendikaya vermiştir. Onun için bu yetkiyi yine verdiği yerden almalıdır. Çünkü mahkeme bu ihtilaftan işçiyi muaf tutsa bile işçinin sendikaya verdiği yetki devam etmektedir. Dolaysıyla ihtilaf olsun veya olmasın mahkeme olsun veya olmasın işçi üye olmakla bu yetkiyi sendikaya zaten vermiştir, kaldı ki dediğiniz gibi mahkeme yoluyla muaf tutulmasını istemesi başlı başına bir küfürdür.
soru: Birde sendika başkanına ret yapıldıgında olası bir seçimle sendika yönetimi degişirse bu işçinin yapmış oldugu ret hala geçerli oluyormu ?
Cevap: eğer işçinin önceki başkana yaptığı beyan ve kabul edilen talep yazılı bir anlaşma haline gelmişse aynen geçerlidir. Yoksa işçi talebini aynı şekilde yenilemesi ve yapılan talebin aynı şekilde kabul görmesi gerekir.
|