Hidayete tabi olanlara selam olsun..
Allah (c.c)’a hamdolsun. O’ndan yardım diler, O’nun bağışlamasını isteriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allah (c.c)’a sığınırız. Allah (c.c) her kime hideyet ederse onu saptıracak yoktur. Her kimi de saptırırsa ona hidayet edecek yoktur. Şehadet ederim ki Allah (c.c)’tan başka ibadete layık ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed (a.s) O’nun kulu ve rasulüdür.
Sözlerin en doğrusu Allah (c.c)’ın kitabıdır. Hidayetin en hayırlısıysa Muhammed (a.s)’in hidayetidir. İşlerin en şerlisi sonradan ortaya konulanlardır. Ve her sonradan ortaya konulan bid’attir, her bid’at ise sapıklıktır. Her sapıklık ise ateştedir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“
İnsanların elleriyle kazandıkları sebebiyle karada ve denizde fesat ortaya çıktı.” (Rum: 41) Bizler İslam’ın garipliğinin ve fitnelerin karanlığının şiddetlendiği, iyiliğin kötülük, kötülüğün iyilik olarak ortaya konduğu, tagutların mü’min kişinin elbisesini giydiği, zındıkların takvalı salih kimselerin elbisesine büründüğü, bid’at ehlinin sünnet ehli elbisesiyle ortaya çıktığı, fasıkların ve suçluların adalet ve takva elbisesine büründüğü, kendilerine İslam davetçisi diyenlerden bile şirkin her çeşidini işittiğimiz bir zamanda yaşamaktayız.
Öyle ki İslam, La ilahe illAllah Muhammedun Rasulullah’ın manasını, onu bozan amelleri, şirkten kaçınmayı, tagutları tekfir etmeyi ve böylece Allah (c.c)’ı birleyip O’na hiçbir şeyi ortak koşmamayı bilmeksizin sadece dille telaf-fuz etmekten ibaret basit bir kavram haline gelmiştir.
Bu sapık fikir sebebiyle yeryüzü şirkle ve müşrikle dolmuş, cehalet yayılmıştır. Hatta bundan dolayı asılların aslı olan tevhid yok olacak hale gelmiştir.
Üstelik tagut alimlerinin gerek mescidlerde, gerek şeriat fakültelerinde, gerekse her yerde tagutların da desteğini alarak insanlar arasında yaymak istedikleri yaygın olan fikir; manasını bilmeden sadece şehadeti söyleyen kimse, onunla amel etmese, şirkten temizlenip ondan beri olmasa bile sırf bu sözü söylüyor diye müslüman olacağı fikridir.
İşte bu sebeple, ta ki güvenilir bir alimin hucceti ikame edip bütün özürlerini ve şüphelerini ortadan kaldırıncaya kadar cehaleti sebebiyle büyük şirk işleyen kimsenin özür sahibi olup kendisine müşrik hükmü verilemeyeceği anlayışının ortaya çıktığı bir duruma gelindi.
Böyle bir inanç ve düşünce ise; “Cehalet ilimden daha hayırlıdır” sonucunu meydana getirir. Çünkü bir kimse şehadeti telaffuz etmekle birlikte, bu şehadetinden itibaren onu ameliyle yalanlar, Allah (c.c)’ın şeriati dışında hüküm verenleri destekler, onlara dost olup kendilerini destekleme sözü verir, onlara karşı ihlas göstereceğine, onların anayasalarına bağlı kalıp onu koruyacağına dair Allah (c.c) adına yemin eder, fakat buna rağmen hala müslüman kalır. Zira böyle bir kimse her ne kadar küfür ve şirk işlerse işlesin, her ne kadar küfür ve şirk işleyenleri desteklerse desteklesin ya da her ne kadar Allah (c.c)’ın şeriati dışındaki şeriatlere muhakeme olursa olsun cehaleti sebebiyle mazeretli olup bu hal üzere ölmesi halinde cehaleti sebebiyle yine de müslüman hükmünü hakeder ve cennete girer.
İşte böyle bir inancın getirdiği sonuç budur. Böyle bir kimse ancak huccetin kendisine ikame edilmesi, ilmin ona gelmesi ve cehaletin ortadan kalkması sonucunda ona uymaması halinde müşrik sıfatını alıp bu hal üzere ölmesi durumunda cennet kendisine haram olur.
Bilinen şudur ki; insanların çoğu zaten cahildir ve kendilerine huccet ikame edildiğinde uymayacaklardır. Bu durumda cehalet ilimden daha çok tercih edilir olacaktır. Çünkü insan, kendisine huccet ikame edildikten sonra cehenneme, huccet ikame edilmeden önce her ne kadar şirk işlese bile cennete girmeyi hakediyorsa, bu durumda gelen ilmi kabul etmediği müddetçe cehenneme gireceği için cahil kalması daha iyi olacaktır. Zira ilim onu cehenneme sokacaktır.
İşte bu nedenle tevhidi öğrenmemesi, kendisine ikamei huccet yapılmaması onun için daha hayırlıdır. Zira böyle bir durumda cahil kalmak insanlar için daha hayırlıdır.
Böyle bir anlayış sebebiyledir ki kendisini tevhid davetçisi zanneden kimseler tevhidi tebliğ etmeme, insanlara hucceti ikame etmeme durumuna gelmişlerdir. Çünkü huccet ikame edildiği zaman, insanların bir çoğu kabul etmeyecek ve bu durum onları cehenneme sokma sebebi olacaktır.
İşte bu sapık fikrin ve akidenin sonucu sadece bu olmuş olsaydı yine de bu inancın ne büyük bir sapıklık olduğunu ve sıratı mustakimden ne kadar uzak olduğunu isbat etmeye yeterdi.
Bu kitab Allah (c.c)’ın yardımı ve fazlıyla işte bu maksatla ve bu mesele hakkında yazılmıştır. O halde bu kitap; “müşrik cehaletinden dolayı mazeretli midir” meselesi hakkındadır.
Bu kitapta Allah (c.c)’ın yardımıyla bu meseleyi baştan sona kadar sadece Kur’an ve sünnetten ve selefi salihin anlayışıyla isbat etmeye çalışılmıştır ve bu konudaki şüphelerin yanlışlığını yine bu yolla isbat edilmiştir.
Elbette ki hatadan masum olduğumuzu iddia etmiyoruz. Ancak Rasulullah (s.a.s) masumdur. Bu sebeple bu kitabın içerisindeki hak ve doğrular tamamen Allah (c.c)’ ın yardımıyla meydana gelmiştir. Şayet kitabın içerisinde bir hata söz konusuysa bu bizden ve şeytandan olup Allah (c.c) ve rasulü ondan beridir.
Siparişleriniz için 0 212 514 93 19 telefondan veya
hakyayinlari@hotmail.com.tr mail adresinden irtibata geçebilirsiniz inş.
Allah (c.c)’ın rasulüne, onun sahabelerine salat ve selam olsun.
Son duamız Alemlerin rabbi Allah’a hamd olsun.