HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 28 Mart 2024, 18:03:15


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: 1 ... 3 4 [5]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Gadir-Hum olayı Nedir?  (Okunma Sayısı 84402 defa)
0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #60 : 31 Temmuz 2011, 15:34:41 »

ALINTI
Bu rivayetle neyi ispatlamaya çalışıyorsunuz? Hz. Ali (a.s) de işte bu maslahat için susmuştur..Fasık birine biatın gerekli olduğundan bahsetmiyor. Ama size göre idareci fasık da olsa ona itaat farzdır! Oysa itaatı farz olan emir sahipleri, Allah ve Peygamber'in emirlerine uyan kimselerdir kafir ve fasıklar değil. Allah ve Peygamber'i hiçbir zaman kafire, fasıka ve zalime itaat edin buyurmaz ve buyurmamıştır. "Allah'a, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin" buyurmuştur. Mutlak bir şekilde itaatı farz kıldığına göre bu emir sahipleri yer zorbacı, fasık ve zalim sultanlar ve krallar değil. Emir sahiplerinden kasıt Ehlibeyt İmamlarıdır ama siz bunları bilmek istemezsiniz. Hz. Peygamber (s.a.a) Kuran'la Ehlibeyti emanet olarak aramızda bırakmasına rağmen siz Ehlibeyti bir kenara atıp Kuran ve Sünnet demişsiniz. Keşke bunlara uysaydınız, uymuş olsaydınız Ehlibeyt'i de kabul eder ve bu duruma düşmezdiniz..
CEVAP
Ali'nin (r.a.)
“İnsanlara mutlaka bir idare(ci) gereklidir, bu idare ister iyi ister kötü olsun” buyurması üzerine Ona şu soruyu sordular:
İyi idareye diyeceğimiz yoktur, fakat kötü idareye nasıl evet denilsin?  Ali (r.a.)şu cevabı verdi:
“Kötü idare olsa da yollar onunla emniyette olur. Cezalar onunla tatbik edilir, onunla düşmana karşı cihad edilir, onunla haraç ve ganimetler paylaştırılır.”
Ali'nin (r.a.) bu sözünü Ali b. Ma'bed “Et-Taatü ve'l-Ma'siyetü” adlı eserinde zikrediyor. (Bu zat Bağdat Şiîlerindendir. Abbasi halifeleri Memun ve Mu'tasım zamanında yaşamıştır.)

Bunu riyayet eden şii bir kimsedir hem de sizden daha koyu bir şii, ama sizlerde tevil ve takkiyye zirveye ulaştığı için hemen tevile kaçıyorsunuz!!!
Rivayetin içinde kâfir diye bir şey geçmediği halde konuyu geçmek adına kâfir kelimesini hemen sıkıştırmışsınız!!
İbn Cerîr der ki: Bana Ali İbn Müslim et-Tûsî'nin... Ebu Hürey-re'den naklettiğine göre; Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır: Benden sonra size bir takım kişiler vali olacaklardır. İyi olanlar iyilikleriyle sizi idare edecek, günahkâr olanları günahkârlıklarıyla sizi idare edecektir. Onların hakka uyan her bir işinde onları dinleyip itaat edin ve arkalarından gidin. Eğer iyilik yaparlarsa; hem onlara hem size sevap vardır. Eğer kötülük yaparlarsa size sevap, onlara ceza vardır.

Ebu Hüreyre'den rivayete göre; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuşlardır: İsrâiloğullanm peygamberler idare etmiştir. Bir peygamber öldüğünde peşinden bir peygamber gelmiştir. Benden sonra ise peygamber gelmeyecek birçok halife gelecektir. (Ashâb) Ey Allah'ın Rasûlü, (bu konuda) bize ne emredersiniz? Diye sordular. En öncekilere bîat ediniz. Sonra ondan sonrakilere. Onlara haklarını veriniz.. Muhakkak ki Allah Teâlâ onların güdümüne verdiklerinden kendilerini sorguya çekecektir, buyurdular. Hadîsi Buhârî ve Müslim tahrîc etmişlerdir.
Bu gibi hadisler çoktur, hepsini buraya aktarmamıza gerek yoktur.
Hadislerde anladığımız, imam günahkâr ve kötü birisi de olabilir ancak Allah resulü s.a.s "İtaat, İslâm'a uygun emirler içindir." (Buhari, Müslim)buyurmaktadır.
Sizler bahsettiğiniz imamlarınızı masum, günahsız gördüğünüz için haliyle bu hadisler sizlere ters geliyor dolaysıyla red etmek zorundasınız. Hz Âlinin sözleri bile olsa kabul etmezsiniz. İtikadınızın önüne geçen bütün rivayetleri red edersiniz.
Yeri gelir Hz Âlinin sözlerini, size uymadığı için kabul etmez, yeri gelir, Muhammed bin Hanife nin sözü itikadınıza ters geldiği için onu red edip yalancı peygamberlik iddiasında bulanan muhtarın peşine bile takılırsınız. Beklediğiniz yeni peygamberiniz !!! bu halinizle sizlere nasıl güvenecek !!!kıyamette kadar saklandığı dağdaki mağaradan çıkıp gelmez!!!

ALINTI
Bak siz hakkında yüzlerce hadis olan bir Ehlibeyt İmamını yani Hz. Mehdi'yi (a.f) inkar ediyorsunuz. Zorla da iş başına gelen bir emiri ona tercih ediyorsunuz. Çok yazık. Hadislerde "zamanının imamına biat etmeden ölen cahiliye ölümüyle ölmüş olur" diye geçer. Peki sizin zamanınızın imamı kimdir ki ona biat etmeden ölenler cahiliye ölümüyle ölmüş olsunlar?!! Kral Fahd veya Erdoğan gibileri olmasın?!!
CEVAP
Bu iddia ve anlayış sadece size aittir. Meseleyi tamamen taraflı ve kendinize ve anlayışınıza göre değerlendiriyorsunuz.
Konumuz bu olmadığı için ahir zaman da gelecek, Hz İsa ve mehdi hakkında görüşümüzü ve bilgimizi gerekirse başka zaman paylaşırız. Sizler böyle çıkışlarla bizleri Hz Ali ve soyuna düşman ilan etmeye çalışıyorsunuz ama nafile.
Ancak şimdi sizlere soruyorum. Zamanınızın imamı nerde! Yani bekliyorsunuz imam mağaradan çıkıp gelecek ve biat edeceksiniz öylemi? Demek ki şu anda biat edeceğiniz imam ortada olmadığına göre sizden ölenlerin cahiliye üzerine öldüğünü kabul ediyorsunuz? Peki, imam neden hemen çıkıp gelmiyor da cahiliye üzerine ölmenize rıza gösteriyor?
Yoksa imam gelmişte haberimiz mi yok? Yoksa sizler Yahudilerin kendi kitaplarında bir peygamberin geleceğini bildiği ve bu peygamber geldiğinde tabi olacağız ve düşmanlarımıza galip geleceğiz düşüncesinde misiniz?
Aynı şekilde Emire itaat hadislerini kendinize göre tevil ediyorsunuz. Biz Müslümanlar her zaman Allah ın kelimesini yeryüzüne hâkim kılmak için çalışıyor ve bu yolda çıkacak Müslüman bir imama uymaya her zaman hazırız. Ağzımızı açıp mağaranın açılmasını beklemiyoruz.
Biz, itikadınızı çok iyi bildiğimiz için itikadınıza uygun yazılar yazmaya özen gösteriyoruz. Humeynileri hangi konumlarda gördüğünüzü, bir takım kabristanları kendinize mabed edindiğinizi ve hatta hacca giderken hacınızın kabul olması için bu kabristanları öncelikle ziyaret ettiğinizi çok iyi biliriz. Ve Allah ın hükümleriyle hükmetmeyen demokrasi tağutlarına oy vermek için sandıklarda birbirinizi nerdeyse ezdiğinizi ve böylece bu hareketinizle ehli beyte ihanet ettiğinizi de çok iyi biliyoruz.Hani sizler imam ve emir olarak ehli beyten başkasını kabul etmiyordunuz!!bu yaptıklarınız kocaman bir yalan ve ihanetten başkası değildir.
Ama sizler bizi tanımıyorsunuz tanısaydınız sözünü etiğiniz tağutları, yandaşlarını, onları destekleyenleri, sevenleri, onları yücelten her türlü unsurlarını red ettiğimizi ve bunların dinin asıllarından saydığımızı bilecektiniz.
Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #61 : 01 Ağustos 2011, 13:56:12 »

Muhalifimize yönelttiğimiz özelikle akide meseleleri, Hz Ali ve Hz Ali yakını ve en iyi tanıyanı olan Şiaların önde gelen örneğin kadı şureyh gibi veya muallâ bin abdurrahman el vasıtinin Hz Ali hakkında uydurdukları hadisleri ölüm döşeğinde itiraf etmesi v.s gibi sorularımız yanıtsız kalmakta,
Buna karşılık ise muhalif bu sorularımızı görmezden gelerek kendi kitaplarında anlayışlarına göre yazılar kopyalayıp güya ehlisünnet müelliflerinin görüşlerini de kendilerine göre tevil edip güya delil olarak sunup böylece haklı olduklarını ispatlamaya çalışmaktadırlar.
Bizlerde aynı şekilde ehlisünnet âlimlerinin kitaplarındakileri bilgileri ve Şiilere karşı yazılan reddiyeleri bol bol kopyalayıp yapıştırabiliriz ancak münazaranın böyle olmadığını ve onlara bir faydasının da olacağını sanmıyoruz, çünkü bunlar zaten bu kaynakları biliyor ve istedikleri gibi âlimlerin sözlerini tevil ederek delil olarak sunmaktalar. Muhaliflerimiz ise kaynaklarındaki bilgileri istedikleri kadar kopyalayıp yapıştırıyorlar ve bizde bunları silmek zorunda kalıyoruz, çünkü bir kitabı buraya yapıştırmak münazara şartlarından uzaktır ve buna münazarada denilmez.

Bizler ehlisünnet olarak bütün sahabelere r.a karşı muhabbet duyar, onları Allah için severiz. Onlara (Allah ın selamı üzerlerine olsun) hiçbir şekilde, hiçbirine düşmanlığımız söz konusu değildir.
Onlar bir ümmeti gelip geçti, bu güzide sahabeler hiç şüphesiz kıyamet gününde rableriyle baş başa kalarak hesaplarını verecekler, bizlere düşen onları r.a her zaman hayırla yâd etmektir.

Bizler münazaranın başında, bu konunun tarih boyunca her iki kesim tarafında yeterince tartışıldığı, devrisaadete yakın olan âlimlerin olaylara daha çok vakıf oldukları halde gideremedikleri ihtilafları, bizlerin haletmeye kalkmamızın bizlere bir faydasının olmadığını, bu nedenle akidevi konularda tartışmak istediğimizi söyledik.
Ancak muhalifimiz bu konuları imanın şartlarından bildikleri için bu konuda ısrar ediyorlar. Oysa bu konu bizim için imanın şartlarından değildir, dolaysıyla bu konuda ilk olarak Allah cc hesap vermeyeceğiz, bu nedenle bize lazım olan sağlam bir akide ve bu akideyi hayatımıza aktararak yaşamamızdır, çünkü bizler ilk önce rabbimizi tevhit etmekle mükellefiz ve bu konuda hesaba çekileceğimize yakinen inanıyoruz.

Mümün34 adlı üyemizin  açtığı gadir-hum meselesi bölümü muhaliflerimizin kopyala yapıştır merkezine dönüşmüştür. Bu nedenle konuyu kilitlemek zorundayız. Ancak bir kardeşimiz in bu konuda bir araştırması bulunmaktadır inşaAllah bu araştırmayı yakında aktarmaya çalışacağız.
Kayıtlı
Seyyit
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 85


« Yanıtla #62 : 01 Ağustos 2011, 14:26:03 »

Biz ,”Gadir’i Hum” olayını ,Sünni kaynaklarına göre değerlendireceğiz.
   

  Abdullah bin Ahmed ve Bezzar,Zeyd bin Yusey(r.a)in şöyle söylediğini rivayet etmişlerdir:
“Hz. Ali (r.a)geniş bir alanda ,insanlara Rasulullah(s.a.s)in Gadir Hum gününde ayağa kalkıp konuştuğunu   kimin dinlediğini sordu.Sa’id tarafından altı.Zeyd tarafından da yedi kişi ayağa kalkıp ,Rasulullah(s.a.s)in Gadir Hum gününde Hz. Ali(r.a)’ye :”Ben insanlar için canlarından daha ilerde değilmiyim?” dedi.Oradakiler “Evet”,dediler.Rasulullah(s.a)da:
“Ey Allah’ım ,ben kimin dostu isem ,Ali de onun dostudur.Ey Allah’ım ,ona kim dostluk ederse ,sen de onu dost edin,kim de düşmanlık ederse ,sen de ona düşman ol “diye buyurdu.Oradakilerde buna şahitlik ettiler.”
(Abdullah bin Hanbel,Musnede ilavelerinde(1/118) rivayet etmektedir.Ayrıca Bezzar,Keşfu’l Estar(3/190) Heysemi Mecma’u’z Zevaid(9/107) de rivayet etmişlerdir.)
   
Ahmed,Hz.Ali(r.a)’den şu şekilde rivayet etmiştir:
“Rasulullah(s.a.s) Gadir Hum gününde : “Ben kimin dostu isem,Ali de onun dostudur”diye buyurdu.”
(Abdullah b.Ahmed,Musned’e ilaveleri arasında (1/152) rivayet etmektedir.Haysemi de Mecma’u’z-Zevaid(9/107)’de rivayet etmiştir.)

Taberani,Zeyd b. Erkam(r.a)ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir.
Hz.Ali(r.a) insanlara bildiklerinden sordu ve:”Rasulullah(a.s)’ın:”Ben kimin dostu isem ,Ali de onun dostudur.Ey Allah’ım,onu dost edineni sen de dost edin,düşman olana sen de düşman ol” diye söylediğini duyan kişinin ,Allah adına bunu söylemesini istiyorum,”dedi.Bedir’e katılanlardan on iki kişi ayağa kalkarak buna şahitlik ettiler.”
(Mu’cemu’l Kebir(5/175) Haysemi de Mecma’u’z-Zevaid(9/106) de rivayet etmiştir.)

Yine bu hadisi:Tirmizi,sünen-menakib; el-Hakim en-Nisaburî,Mustedrek;Suyutî,Tarihu’l Hulefâ,İbnu’l Esir,Tarihinde zikretmiştir.
İbni Kesir;Bu olayı ,yukarıda verdiğimiz rivayetleri değişik kanallardan rivayet etmiştir ve şunları da nakletmiştir:
Taberani,Sehl b.Malik’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Rasulullah(s.a.s),Veda haccını tamamlayıp Medine’ye geldiği zaman minbere çıkıp Allah’a hamdu senâda bulunduktan sonra şöyle dedi.”Ey insanlar! Doğrusu Ebu Bekir bana asla kötülük yapmamıştır.Onun bu meziyetini takdir edin.Ey insanlar! Doğrusu ben Ebu Bekir’den,Ömer’den ,Osman’dan,Ali’den,Talha’dan,Zübeyir’den,Abdurrahman b. Avf’dan ve ilk Muhacirlerden razıyım.Onların da faziletlerini takdir edin.
Ey insanlar! Benim hoşnutluğum için ashabımı,hısımlarımı ve dostlarımı muhafaza edin.Sakın olaki,Allah,onlara yapmış olduğunuz bir haksızlığın hesabını size sormasın.
Ey insanlar! Müslümanlara dil uzatmayın.Onlardan biri öldüğü zaman onun hakkında iyi şeyler söyleyin.”
(İbni Kesir,El-Bidaye ve’n-Nihaye(5/371-72)

                   Gadiri Hum hadisesi ,Ehli Sunnet kaynaklarında geçmektedir.Bu hadis ve tarihi nakiller ,yukarıda ismi geçen kaynaklarda sahih olarak geçmektedir.İlim ehlinden bazıları bu rivayetlere ihtiyatla yaklaşmışlar.  Bu hadisleri ve tarihî nakilleri sahih kabul eden ulemâ ;hadisenin öncesini ve sonrasını bir bütün olarak değerlendirmişler ve hadisin metninde geçen “Mevlâ” kelimesini ,diğer şer’î deliller ve tarihi nakiller çerçevesinde açıklamışlardır.
                 Gadiri Hum hadisesinde;Şiîlerin bâtıl iddiaları ve fâsid te’villeri, İlmî ve tarihi gerçekleri etkileyemez ve değiştiremez.Biz bu nakilleri ve bu nakiller hakkında Ehli Sunnet Ulemâsının yorumlarını ortaya koyacağız Allah’ın izniyle…
                 Bu hadisi Taberânî,Nesaî,Ahmed b. Hanbel ve Hâkim;Zeyd b. Erkam’dan Zilhicce’nin 18. günü ile ilgili olarak rivâyet etmişlerdir.Bu hadisin metni şöyledir: “Ey insanlar!Allah benim mevlâm ( dostum)dur.Ben de mu’minlerin mevlâsıyım.Ben mü’minlere kendi öz canlarından daha yakınım .Ben kimin mevlâsı isem ,Ali de onu mevlâsıdır.Allahım! O kime mevlâ(dost) ise ,sen de onun dostu ol.Kime düşman olursa ona düşman ol! O’na yardım edene sen de yardımcı ol,onu yardımsız bırakanı sen de yardımsız bırak!”
              El-Icî der ki:Hadisin sahih bir tarafı yoktur.Çünkü hadis alimlerinin bir çoğu bunu nakletmemektedirler.Hatta Hz.Ali (r.a),Gadir günü Hz. Peygamber ile birlikte değildi.Yemen’de bulunuyordu.Bu hadisin sahih olduğunu kabul etsek bile ,onu rivâyet edenler hadisin baş taraflarını nakletmemişlerdir.(el-Mevâkıf,405)
              Tarihi nakillerce sabittir ki Hz. Ali ,Veda Hacı esnasın da Yemenden dönmüştü.
              İbni Teymiyye şöyle demektedir:”Bu hadisi,Peygamberimiz(s.a.s)’in Gadir günü söylediğini var saysak bile,kesinlikle bununla hilâfeti kasdetmiş değildir.Fakat Şiîler kendi inanç ve arzularına uygun düştüğü için hadisi tezkiye eder,sahih kabul ederler. (el-Muntekâ min Minhâci’l-İtidâl,423)
             El-Bakıllânî de şöyle demiştir:”Mevlâ kelimesinin bir çok manası vardır.Yardımcı,amcaoğlu,sevilen ve seven,mekan ve karar,velâ hakkına sahip köle azat eden kişi,komşu ,damat ,antlaşmalı  anlamlarına içermektedir.Mevlâ kelimesi bütün bu anlamları ifade edebilir.Bu kelimeden “mevlâ” itaat edilmesi farz olan imam anlaşılmaz.Hz.Peygamber(s.a.s)’in bu kelime ile (sahih olduğunu kabul etsek dahi) kasdettiği muhtemelen iki şeyden birisidir:
             1-Ben,din hususunda kime yardımcı olup gizlimle açığımla,yalnızken ve herkesşn önünde ,koruyucusu olduğum kişiyi Ali de aynı şekilde koruyucudur,onun yardımcısıdır.
             2-Her kim beni seviyor,gizlim ve açığımla onu velisi isem,Ali de onun mevlâsıdır,yani gizlisiyle açığıyla ona bağlı olması ve onu sevmesi gereklidir.Tıpkı  aynı şekilde benimde sevilmemin ve bana bağlılığın gerekli olması gibi.
( et-Temhîd,164;Nihâyetu’l-Ukûl,263)
            “Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır.”( Tirmizi,Hâkim,Ahmed,Suyûtî,Tarihu’l Hulefâ)
             Ehli Sunnet’e göre (Gadiri Hum da indiği iddia edilen Mâide 67.ayet)  Mâide 67. ayet bu vesile ile değil,çok daha önce nazil olmuştur ve üstelik Müslümanlardan değil,kafirlerden söz etmektedir.Ayrıca Hz.Peygamber’in sözünü ettiği velâyet ,Şiîlerin kasdettiği anlamda kullanılmamıştır.Çünkü Hz.Peygamber (s.a.s) her  Müslümanın velîsidir,dostudur.Hz. Ali ile olan münasebeti de böyledir.Hz.Ali’yi sevmek,Hz.Peygamber(s.a.s)’i sevmek gibi farz ,ona düşman olmak da Hz. Peygamber(s.a.s)’e düşman olmak gibi haramdır.Bu da Ehli Sunnet’in görüşüdür ve onun anlayışına uygundur. ( Abdulaziz ed-Dihlevî,Muhtasaru’t –Tuhfeti’l-İsnâ-aşariyye)
            Hz. Ali’nin torunu Hasan el-Musennâ’ya yukarıdaki hadis hakkında sorulmuş; ama o ,”….fakat bununla emirliği ve sultanlığı kasdetmedi.Öyle demek olsaydı,bunu açıkça söylerdi,çünkü Rasûlullah,Müslümanların en fasîh olanı idi…”demiştir.( Ebu Bekir İbnu’l-Arabî,el-Avâsım mne’l-Kavâsım,185-86,196)
           Ali(r.a)hakkında rivâyet edilen bu hadis sahih olsa bile bundan Rasûlullah(s.as)’den sonra gelmesi gereken halifenin Ali(r.a) olduğu hükmü çıkmaz.Bu hadis ancak Ali(r.a)’ın ne kadar faziletli bir kişi olduğunu gösterir.Hadisteki mevlâ kelimesi veli anlamındadır.O zaman hadisin manası ;Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir,şeklinde olur.Çünkü Allah(c.c) şöyle buyuruyor:”Allah,Cibril ve Salih mü’minler onun(Rasûlün)mevlâsıdır.”(Tahrim:4)
           Ayetteki “mevlâ”kalimesinden kasdedilen “veli”yani;”dost”tur.Öyleyse Rasûlullah(s.a.s)’in bu sözüyle ,Ali (r.a)in büyük bir fazilete sahip olduğu ve onun hem zahirinin hem de batının aynı  olduğunu insanlara bildirmek istemiştir.
          Rasûlullah(s.a.s)in bu sözü söylemesinin belli bir sebebi vardır.Rasûlullah,bu sözü ile Usame ile Ali arasında ortaya çıkan bir tartışma sebebiyle söylemiştir.
          Ali(r.a),Usame (r.a)’ya :Ben senin mevlanım dedi.Usame(r.a) ise:Hayır sen benim mevlam değilsin.Benim mevlam Rasûlullah(s.a.s) dir.dedi.Bu tartışma Rasûlullah(s.a.s)’e ulaştığında  rasululllah(s.a.s): “Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır” dedi. (kurtûbî, Ahkâmu’l-Kur’ân)
 
        Rasûllah(s.a.s)in Vefâtıyla Birlikte,Hâlîfe Olması İçin Kimseyi Vâsî Tayin Etmediğine Dair Nakiller

         Buhârî şöyle rivâyet ediyor:Peygamber(s.a.s) hastalanınca ,Hz.Abbas,Hz.Ali’ye dedi ki:”Abdulmuttalib oğulları yüzünde ölüm işaretlerini görüyorum.Gel de Rasûlullah(s.a.s)’e (halifelik işini) soralım.Böylece bu iş bizde ise bilelim(ona göre davranalım)” Bunun üzerine Hz. Ali ona şu karşılığı verdi: “VAllahi eğer bunu ben Rasûlullah(s.a.s)’e sorarsam,O da bize vermezse bundan sonra halk bize artık vermez.VAllahi ben bunu ,Rasûlullah(s.a.s)’e sormayacağım.”
Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #63 : 28 Ağustos 2011, 18:00:10 »

Ğadirihum hadisesiyle ilgili bir çok yazı ve ilmi çalışmalar yapıldı ve yapılmayada devam edecektir.Yukarıda  da bu konuda uzun yazılar yayınladık.
Şimdi biz,Gadirihum Hadisesini bir bütün olması,olayı öz ifadelerle toparlayıp anlatmak açısından ,konuyu genel ve doyurucu bir şekilde , tekrar yeni bir anlatımla aşağıya asıyoruz.Okuyucu !Ehli Sunnet'in bu konuda ki sahih görüşlerini derli-toplu bir şekilde okusun!Doğru bilgileri sahih kaynaklardan elde etmiş olsun.


 ĞADİRİHUM
 
Şiiler ğadiriihum hadisesine çok önem veriyorlar ve şöyle iddia ediyorlar. Resulullah s.a.s bütün sahabelerin ve hatta resulullahtan sonra Hz Âlinin hakkını gasp ederek halife olan Ebu Bekir Ömer Osman r.a nın gözleri önünde Ali r.a yı kendisinden sonraki halife olarak tayin etmiştir.
Ve bu hadisede, Allah c.c.Bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Size din olarak İslam’dan razı oldum. Maide 3 ayetini indirerek böylece din tamamlanmış oldu diye, bu hadiseyi bu şekilde kitaplarında yazarak kendilerinden sonraki nesillere aktarıyorlar.
 
Ve bu hadiseye o kadar önem veriyorlar ki abdul hüseyin ennecefi 11 cilt kitap yazarak bu hadiseyi anlatmıştır. Bu kitabında Yorumlar yapmış deliller getirmiştir. şiiler bu hadiseye dayanarak ehlisünnete saldırıyorlar. Resulullah Âliyi tayin etti siz nasıl Ebu Bekir i Ömer i Osman ı r.a halife yaparsınız diyorlar ve
Ebu Bekir e Ömer e Osman a r.a ya laf atıyorlar sövüyorlar.
 
Fakat Şiiler biraz düşünseydiler aslında hz Ali ye de laf attıklarını anlarlardı. Çünkü Ali r.a resulullah ın kesin tavsiyesi olduğu halde ve bu konuda Allah c.c,vahiy gönderdiği halde Ali ra nasıl sustu! Kendisinin halife olması vahiyle sabitken nasıl Ebu Bekir e Ömer e Osman a beyat etti! Ve hatta kızını vahiye muhalefet eden ve resulullah ın tavsiyesine uymayan hz Ömer e verdi! Nasıl bunu yaptı. Aslında Şiiler bu iddialarıyla hz Âliyi büyük bir korkak olarak itham etmişlerdir.
 
Şiiler bu hadiseyi iki şekilde rivayet ediyorlar ve hadisin sahih olduğunu söylüyorlar. bu rivayet ehli sünnetin kitaplarında da geçiyor ancak Şiilerin rivayet etiği gibi geçmiyor..
Ehlisünnetin ve Şiilerin rivayetlerini ayrı ayrı anlatacağız ki hadise daha iyi anlaşılmış olsun.
Öncelikle hadisenin ismiyle ilgili kısa bir bilgi aktaralım.
 Ğadiriihum Mekke ile Medine arasında bir yerin adıdır, esas ismi ğadir-hum. ğadir, yağmur sularıyla toplanmış küçük bir gölcük, hum ise bir kişinin ismidir, o bölgede yani gölcüklerin yanında yaşayan bir kişi vardı o gölcük o kişinin ismini almıştır, yani humun gölcüğü demektir.
Bu yerin şimdiki ismi 'elğurbe' dir. Suudi Arabistan ın toprakları içerisindedir.
Hadiseye geçmeden önce karşı tarafın yani Şiilerin genel özeliklerini anlatalım ve Şiilerin bu meseleyi niçin kullandıklarına değinelim. Çünkü mesele sadece anlatmak değil. Asıl mesele karşı tarafın bu meseleyi niçin kullandığıdır.
Çünkü karşı taraf yani Şiiler bu meseleyi din olarak görüyorlar. Onlara göre resulullah tan sonra ilk halife Ali ra olması gerekir, Şiiler Âlinin ra halife olduğunu usuli dinden sayıyorlar, kitaplarında buna iman etmeyen kişi kâfirdir diyorlar ve Müslüman saymıyorlar.
 
Şiilerin özeliklerinden bir tanesi çok yalan söylerler. Onun için ehlisünnet âlimleri Şiilerin rivayet ettiği hadisleri almıyorlar, çünkü onların içinde yalancılar çok, olayları uyduran çok. Yani kendi mezheplerini desteklemek için çok olaylar uyduruyorlar, onun için yalancılar, dolaysıyla ehlisünnet âlimleri onların rivayetlerini almıyorlar
Hâlbuki buharide ve müslimde havaricin rivayetleri vardır, yani ehlisünnet âlimleri havaricin rivayetlerini alıyorlar. Çünkü havariç asla yalan söylemez. Çünkü havariç mezhebinde yalan söylemek küfürdür, dolaysıyla asla yalan söylemezler. Hâlbuki Şiilerin, dininde yalan söylemek caizdir. Her türlü takiye yapmak caizdir, onun için birinci özellikleri yalancılıktır çok yalan söylüyorlar ve uydurmalar yapıyorlar.

İkinci özellikleri bir rivayetin sahih olan tarafını alıp o rivayetlere eklemeler yapıyorlar Veya eksiltiyorlar. Zaten cahil insanlar ya eklemeler yapacaklar veya eksiltme yapacaklar gaye meseleyi saptırmaktır.
Çünkü ğadiriihum hadisesi ehlisünnetin kitaplarında geçmekte ve insanlar zan ediyorlar ki Şiilerde hadiseyi ehlisünnetin kitaplarında anlatıldığı gibi anlatacaklar ve böyle bir hadisenin var olduğunu sanıyorlar.
Ve diyorlar ki bak bu hadise ehlisünnet kitaplarında da geçiyor demek ki Şiiler doğru söylüyorlar! Hâlbuki ehlisünnetin kitaplarında geçen hadise Şiilerin anlattıkları gibi değildir, kaldı ki eğer bunların anlattıkları gibiyse bu rivayetlerin zayıf olduğunu mevzu olduğunu söylüyorlar.
Fakat Şiiler bunu söylemiyorlar şeytan gibi yapıyorlar şeytanlar nasıl yapıyor milletti kandırmak için doğru kelimeyi alıp 99 yalan ekliyorlar. Çünkü insanlar bir doğruyu görünce hepsini doğru sanacaklar. Hadisenin sahih olan tarafını alıp sonra eklemeler yapıyorlar.
İkincisi sahih olan hadiseyi batıl tevillerle anlatıyorlar. Hadiseyi anlatırken kötü taraflarını yani gayelerini ispat etmek için hadisenin kötü taraflarını abartıyorlar iyi tarafları ise gizliyorlar.
 
Başka bir adetleri de tarihi olayları saptırmak için şiirler uydurarak yazıyorlar. Başka bir adetleri daha var ki tarihi olayları saptırmak için sahte ve uyduruk risaleler ve kitaplar yazıyorlar.
Yani düşünün ennecefi bir tek hadise hakkında 11 cilt kitap yazmıştır.
Gaye, kitaplar çoğalınca insanlar doğru zan edecek ve insanları bu şekilde kandırıyorlar. Kitaplarına hikâyeler, sahte teviller, olaylar, yorumlar ekiliyorlar, kitaplar çoğalınca insanlar da doğru sanıyorlar.
 
Başka bir özelikleri de haberi siyakından çıkarıp mücerret olarak gösteriyorlar. Gayeleri kastı ve manaları saptırmaktır.
Olayı siyak ve sibakından anlatmıyorlar olayı siyakından çıkartıp somut olarak anlatıyorlar olay siyak ve sibakıyla beraber okunmazsa mesele doğru anlaşılmaz.
Mesela ğadiriihum dan önceki hadiseler bilinmezse ğadiriihum meselesi doğru bir şekilde anlaşılmaz.
Şiiler olayı başlangıcından anlatmadan siyakından çıkartıp somut bir şekilde anlatarak, bir takım eklemeler uydurmalar çıkartmalar yaparak gayelerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
İşte, Şiilerin, ahlakı böyledir.
 
Ehlisünnet âlimleri bu hadiseyi şöyle anlatıyorlar.
Resulullah s.a.s Mekke den hacdan sonra dönünce ğadiriihum da kalıyor. Bazı rivayetlere göre resulullah s.a.s bir konuşma yaparak ve diyor ki. Ben kimin mevlasıysam Ali de onun mevlasıdır.
Bu rivayet sahih olan bir rivayettir.
 
Şiiler diyorlar ki bak bu rivayet sizin kitaplarınızda geçiyor ve hem de sahih olarak geçiyor. Bu rivayet taberani de heytemi de başka yerde sahih senetle geçiyor.
Müslim de zeyd bin erkamdan şöyle bir rivayet vardır. zeyd bin erkam dedi ki resulullah Mekke ile Medine arasında ğadiriihum denilen bir gölgenin yanında konuşma yaptı, konuşmasında şöyle buyurdu. Ey insanlar ben sizin gibi bir beşerim. Zaman gelirde ecelim gelecektir ve size iki şey bırakıyorum birincisi Allah ın kitabı, içinde hidayet ve nur vardır. Allah ın kitabını alın ve sımsıkı sarılın. Ve Allah ın kitabına sımsıkı sarılmamız için tavsiyelerde bulundu ve sevdirdi. Sonra akabinde şöyle dedi ve ehli beytim. Allah için ehli beytimi gözetin diye üç defa söyledi.
Bu hadis müslimde geçiyor
Ehlisünnetin bu hadisi inkâr ettiği yok. Şiiler bu hadiste resulullah s.a.s den sonra Ali r.a nın halife olması gerektiğini anlıyorlar. Hâlbuki bu hadisten böyle bir anlam çıkmaz.
Şiiler bu hadise acayip önem veriyorlar, hadisi kısa zikrediyorlar. Allah ın kitabına ve ehli beytime başka bir rivayette ıtratime diye rivayet ediyorlar.
Müslim de geçmeyen başka bir rivayette resulullah s.a.s Allah a hamd ettikten sonra dedi ki ey insanlar
Benden önceki resuller nebiler daha önceki nebinin yaşadığının yarısı kadar yaşıyor. Ve benim ecelim yaklaştı ben size bir şey terk ediyorum ki ondan sonra sapıtmazsınız o da Allah ın kitabı dedi ve kalktı âlinin elini tuttu ve dedi ki ben kimin mevlasıysam âli de onun mevlasıdır. Burada ıtrati diye bir şey geçmiyor ehli beyt diye bir söz geçmiyor.
Bu rivayet taberani de de geçiyor ve sahihtir.
 
İmam Ahmet bin hambelde ve başka hadis kitaplarında rivayet şöyle geçiyor. Resulullah s.a.v ile beraber idik ğadiriihum a geldik resulullah namaz kılmak için emir verdi namazdan sonra bir hutbe iradetti. Ona güneş gelmesin diye gölgelik yaptılar. Resulullah dedi ki bilmiyor musunuz veya şahadet etmiyor musunuz ben her müminin nefsinden daha evlayım,
 Bilmiyor musunuz şahadet etmiyor musunuz, Sahabeler dediler ki şahadet ediyoruz. Akabinde dedi ki ben kimin mevlasıysam âli onun mevlasıdır ey rabbim kim ona düşman olursa sende ona düşman ol kim ona dost olursa sende ona dost ol.
 
Bu rivayet Ahmet binhanbelin müsnedinde tabereanide  ibni macede hakimde tirmizide ibni ebi şeybede ibni ebil asın da bezzarda nesaide ibni kesir elbidaye vennihayede geçiyor. zehebi bu rivayet için sahih dedi.
 
 
Şimdi bu olaylar ehlisünnet kitaplarında geçiyor ve sahihtir.
Şiiler ehlisünnet kitaplarında geçen hadiseyi alıyorlar eklemeler yapıyorlar, hadisin siyakından alıyorlar yorumlar yapıyorlar
Ve resulullah s.a.s ölmeden önce kendisinden sonra âli r.a nın halife olması gerektiğini tavsiye etmiştir diyorlar.
Şiiler bu hadisenin olduğu gün elhicri 8 de bayram yapıyorlar.
 
Olayı daha iyi anlamak için hadiseden önce ki olaylara bakmamız gerekir, hadiseden önceki olaylara baktığız zaman mesele daha iyi anlaşılmış olur.
buharide geçtiği gibi resulullah s.a.s kendisine ve ehli beyte ait ganimet ve zekâtların beşte birini alması için âli ibni ebi talibi halid bin velidin peşinde yemene gönderiyor.
Ali ibn ebi talip ganimetlerin beşte birini alınca ganimetin içinde güzel bir cariye vardı işte bu cariye beşte birin içine girdi, sonra âli ibni ebi talip bu cariyeyi aldı ve onunla cima yaptı,
Cima yaptıktan sonra gusül yaptığı için arkadaşları başının ıslak olduğunu görünce sordular. Âlide bu cariye ganimetin beşte biri içinde olduğunu ve kendine ganimet olarak aldığını söyledi.
Oradaki bazı kişiler âlinin bu hareketini beğenmediler.
Niye böyle yapıyorsun niye kendine en güzellerini alıyorsun dediler ve âli ibni ebitalibin bu hareketini beğenmediler, resulullah a haber verdiler.
halit bin velit olayı yazdı ve resulullah a ulaştırmak için mektubu bureyde bin hasibe verdi. bureyde bin hasib ali yi sevmeyenlerdendi ve halit bin velidin yazdıklarını resulullah ın yanında tasdik etti.
Bunun üzerine resulullah ona sordu. ey bureyde aliye buğzediyormusun? Sahabe bureyde yalan söylemedi ali bin ebitalibin bu yaptığından dolayı ona buğz ediyorum dedi. Bunun üzerine resulullah bureyde ye dedi ki buğz etme çünkü âli aldığından daha fazlasını hak ediyor.
Bu rivayet imam ahmette heytemide mecmaizzevaidde geçiyor ve sahih bir rivayettir.
 
Veda haccı olunca, âli r.a resulullah s.a.s ile beraber hac etmek için yemenden döndü ve kurbanları aldı bu rivayet sahihi Müslim de geçiyor. Resulullah tan önce Mekke ye varmak için acele etti, kendi adamlarına yani askerlerine bir kişiyi emir olarak tayin etti. Ali r.a ın tayin ettiği emir bütün erlere ganimetten güzel elbiseler giydirdi, ordu Mekke ye yaklaşınca âli r.a orduyu karşılamak için Mekke dışına çıktı ve askerlerin bu güzel elbiseleri giydiğini görünce kızdı ve tayin ettiği emiri azarladı. Emir dedi ki ben güzel giydirdim ki Mekke deki insanlar onları güzel görsünler istedim. Ali ra bu amele kızdı ve dedi ki hemen çıkarsınlar elbiseleri ve asker elbiseleri çıkarıp ganimet yerine koydular.
Ancak askerler bu olayı hoş görmediler ve âli r.a nın yaptığından şikâyetçi oldular.
Bu olay ibni hişamda ibni kesirde geçiyor senedi sahihtir.
 
Başka bir rivayette şöyle, âlinin arkadaşları yani askerler şöyle bir istekte bulundular zekâtların develerini kullanalım çünkü develerimiz zayıf kaldı hastalandı Mekke ye giderken zekât develerini kullanalım. Ali bunu kabul etmedi. Diğer insanların hissesi gibi sizin bunlardan bir tek hisseniz var ve siz bu develeri kullanamazsınız, çünkü bu sizin hakkınız değil dedi. bu durum askerlerin hoşuna gitmedi ali resulullah s.a.s mi karşılamak için Mekke ye gidince askerler ali r.a dan talep ettikleri şeyleri alinin bıraktığı emirden istediler o emir de onlara o devleri verdi. Ali onları Mekke dışında karşılayınca bindikleri develerin zekât develeri olduğunu görünce kızdı ve emirini azarlardı. Arkadaşları âlinin bu hareketini sert gördüler ve onları bir sıkıştırma hareketi olarak gördüler, bu şekilde sert davranıyor diye şikâyet ettiler.
 ebu saidil hudri şikâyet eden kişi idi. resulullah olayı duyunca âliyi haklı buldu. Ve ebu saidil hudri şikâyetinden dolayı pişman oldu üzüldü ve dedi ki vAllahi âliyi hiç bir zaman ne açıkça nede gizlice kötülemeyeceğim.
Bu olay beyhakinin delailinde uzun bir şekilde geçiyor ahmet müsnette özet olarak ibnikesir elbidaye vennihayede geçiyor. Senedi sahihtir.
 
İnsanlar âli r.a yı bu şekilde şikâyet edince. Resulullah s.a.s âli r.a yı ğadiriihum da övdü. Dedi ki âliyi asla şikâyet etmeyin.
Bu zikredilen olaylardan dolayı Medine ye dönerken ğadiriihum da âliyi övdü müdafaa etti. Çünkü onun hakkında çok şikâyetler vardı resulullah s.a.s âliyi mudafa etti ve ben kimin mevlasıysam âlide onun mevlasıdır dedi. Gaye âliyi mudafa etmek için.
 
İşte ehlisünnet kitaplarındaki rivayetler bellidir senedi de bellidir naklide bellidir.
Şiilerin dediği bu rivayetlerden çıkıyor mu? Çıkmıyor. Olayın iyice anlaşılması için siyakından sibakından anlaşılması gerekir.
Resulullah veda haccından önce âliyi yemene gönderiyor ve âli r.a yemene gittiğinde bir takım olaylar olmuştur. Ve âlinin tavırlarından dolayı bazı Müslümanlar âliye kızdılar onun yaptıklarını kötü gördüler. Neden güzel cariye alıyor dediler. Veya askerlerini ganimet develerine bindirmek istemedi veya giydikleri elbiselerden dolayı kızdı onları azarladı ve elbiseleri çıkartı ve benzeri meselelerden dolayı şikâyetler meydana geldi.
 
Böyle şikâyetler gelince resulullah s.a.s âliyi müdafa etti.
Olaylar her yere yayılmadığı için resulullah Mekke de bu olayı konuşmak istemedi. Medine ye varmadan önce ğadiriihum da oturdular ve resulullah s.a.s konuşma yaptı ve âliyi müdafaa etti. Çünkü resulullah s.a.s olayı Medine yede bırakmak istemedi bıraksa daha çok yayılacak ve münafıklar istifade edecekler, tuzaklar kuracaklar, fitne yayacaklar. Dolaysıyla bunlara mahal vermemek için Medine ye varmadan önce âliyi müdafaa etti ve övdü. Ayrıca Yemendeki askerlerin âliye olan kızgınlıklarını gidermek için, İnsanların içinde, yemendeki askerlerin ona kızmamaları gerektiğini onun yaptıklarının doğru olduğunu anlattı.
Gaye insanların âliye karşı olan kızgınlıklarını gidermek.
Bu olay elbidaye vennihayede aynı şekilde geçiyor.
Zaten olaylar açık çünkü bureyde âli r.a ı kötülemeye kalkınca resulullah ın yüzü değişti ve resulullah s.a.s âliyi müdafaa etti, bureydeye ben kimin velisiysem âli onun velisidir dedi.
 
Bu olayın bir sibakı var yani öncesi var, öncesiyle beraber anlamak gerekir, durup dururken âli övülmüş değil. Aliye kızılıyor ona laf atılıyor resulullah ta onu müdafaa ediyor övüyor. Rivayetlere baktığımızda bunu apaçık görüyoruz.
ibni teymiye minhacıssünnede bu mesele hakkında Şiilere güzel bir reddiye yazmıştır.
Kısaca şöyle dedi. Bu hadise Şiilerin anlattığı şekilde olsa bile hiç bir olayda resulullah ın kendisinden sonra âlinin halife olacağına dair sözü yok. Dolaysıyla bu sizin dediğiniz gibi değil anladığınız gibi halife tavsiyesi varsa sözün daha açık olması gerekirdi, yani daha açık bir şekilde söyleyebilirdi. Yani Müslümanlara açık bir şekilde benden sonra halife âlidir diye söyleyebilirdi hâlbuki resulullah müslimin rivayetinde sımsıkı sarılmak gerekli olan şey sadece kurandır şeklinde geçmektedir.
 
Resulullah s.a.s konuşurken insanların anlaması için açık bir şekilde konuşuyordu dolaysıyla Şiilerin iddia ettiği gibi olsaydı resulullah ın hakkında nas olan böyle önemli bir olayı bu kadar mücmel bir şekilde anlatması veya işaret etmesi veya ima etmesi düşünülemez,şüphesiz Allah c.c nun diğer emirlerini net ve açık bir şekilde anlattığı gibi kendisinden sonra âlinin halife olacağını ve bunun Allah ın c.c emri olduğunu net ve açık bir şekilde söylerdi .
 
 
 
Bu hadislere olaylara baktığımız zaman âli övülüyor, yani resulullah s.a,s min sözünde anlaşılan tek şey resulullah âliyi övüyor, başka bir şey anlaşılmıyor, müminler birbirinin velisidir kâfirlerde aynı şekilde birbirinin velisidir.
Yine bu rivayetlerden resulullah s.a.s âliyi övdüğünü Müslümanların âliyi sevmesi gerektiğini anlıyoruz, neden böyle tavsiye etti çünkü görüyordu bazi muslumanlar ve münafıklar âliye laf atmaya başladılar, buğz etmeye başladılar ve bundan dolayı âliyi mudafa eti.
Dolaysıyla resulullah ın ben kimin velisiysem âli de onun velisidir sözü hiçbir zaman âlinin ondan sonra halife olacağı manasına gelmez. Zaten Müslümanların birbirlerine İslam dan dolayı veli olması gerekir.
Şiilerin iddia ettiği doğru değildir, Şiilerin iddia ettiği gibi resulullah tan sonra âlinin halife olacağına dair açık ve sahih bir rivayet yoktur. Bu hem resulullah a s.a.s hem âliye hem bütün sahabelere iftiradır.
ibni teymiye ğadiriihum hadisenin sıhatı bakımından, bu hadis sahih değildir dedi fakat buna rağmen rivayetler sahih olsa bile Şiilerin anladığı gibi değildir.
taberi ğadiriihum hadisin rivayetlerini dört cüzde toplamıştır, yani bu rivayetlerin hangi sahabeden geldiğini nasıl geldiğini senetlerini dört cüzde toplamıştır, hatta imam taberinin, rivayetlerin sahih olduğunu söylemesi bazı kişilerin hoşuna gitmedi ona kızdılar ve Rafızîlikle itham ettiler, laf atılar.
ibni hacer imam taberinin Rafızîlikle itham edilmesi rivayetlerin sahih olduğunu söylediği içindir. Hâlbuki bu rivayetlere sadece imam taberi sahih demedi çoğu âlimler sahih dediler müslim, ibni hacer heytemi, başka âlimler bu rivayetlerin sahih olduğunu söylediler.
Şiiler dediler ki imam taberi bu rivayetlere sahih dedi. Evet, doğrudur imam taberi bu rivayet için sahih dedi senetler getirdi, dört cüz halinde kitap yazdı çünkü bu rivayet basit bir rivayet değildir.
Bu rivayete inanlar var, saptıran var, saptıranlar çok olduğu için imam taberi bu konunun üzerinde çok durmuştur.
Fakat imam taberi bu rivayette sahih dediği halde ve hakkında bütün senetleri topladığı halde hiç bir zaman Şiilerin anladığı şekilde anlamamıştır. Bilakis Şiilerin yanlış anladıklarını güzel bir şekilde söylemiştir.
Hiç bir zaman imam taberi bu rivayetlerden âli r a nın halife olması gerektiğini söylemedi rivayetleri topladığı halde ve sahih dediği halde! Çünkü rivayetlerden bu sonuç çıkmaz.
 
Şiiler, kendi kitapları olan akaidül imamiyye sayfa 60  61 de resulullah s.a.s açık bir şekilde ğadiriihum gününde benden sonra halife olacak kişi ali dir ve orada olanlardan beyat aldı yazılmaktadır.
 
 Şiiler kendi akide kitaplarında bu şekilde okuyup ve buna iman ediyorlar. Bunu okuyunca diyorlar ki hem beyat verdiler akbinde de red ettiler.
 
Yani ebu Bekir Ömer Osman ve bütün oradaki sahabeler âliye beyat edecek ve resulullah tan bunun Allah tan gelen bir emir olduğunu duyacaklar, sonra resulullah s.a.s vefat edince bu emre karşı gelecekler tasdik etmeyecekler! Sonra ebu bekre beyat edecekler ve resulullah a verdikleri beyatı unutacaklar ve âli onlara bir şey söylemeyecek, Karşı gelmeyecek. bu nasıl bir inanç? Nasıl böyle bu şekilde inanıyorlar?bu saçmalıktan başka bir şey değildir işte Şiilerin inancı bu!!
Ve diyorlar ki o gün sizin dininizi tamamladım ayeti iniyor. Yani âli bu şekilde halife tayin edilerek dinimiz kemale erdi diyorlar.
Şöyle bir hadis zikrettiler Allah u ekber din bu şekilde tamamlanmıştır Allah risaletimden razı olmuştur, Allah benden sonra âlinin halife olacağından razı oldu. Resulullahın böyle söylediğini iddia ediyorlar.
Bu rivayet suyutide ibni asakirde geçiyor bunlar bu rivayeti zikrediyorlar fakat bu rivayetler zayıftır diyorlar.
Şiiler bu rivayeti zikrediyorlar ve bakın sizin kitaplarınızda geçiyor, suyutide ibni asakirde ibni merduveyhte geçiyor niye inanmıyorsunuz karşı geliyorsunuz diyorlar.
 
Hâlbuki o âlimler böyle bir rivayet zikretmişler ama zayıf ve uydurma olduğunu söylemişlerdir. Bu rivayet bu âlimlerin kitaplarında geçmesine rağmen bu rivayetler zayıftır ve uydurma ve sahih rivayetlere zıttır.
Çünkü bu gün sizin dininizi tamamladım ayeti sahih rivayetlerde o yerde yani ğadiriihum da inmemiştir veda haccında inmiştir.
Bu sahih hadisle buhari de geçiyor.
imam taberinin akidesinde rasulullah s.a.s dan sonra halife olacak kişilerin Ebu Bekir Ömer Osman ali diye söylemiştir ve sırasıyla faziletlerini zikretmiştir.bu hadisten Âlinin r.a halife olacağını çıkarmamıştır.
Sarihissünne kitabında açık bir şekilde söylemiştir yani imam taberinin inancı budur, bu rivayetlerin sahih olduğunu söylediği halde Şiilerin anladığı gibi anlamamıştır. Demek ki bu rivayetlerden bu mana çıkmıyor.
 
Şiiler ibni kuteybeden âli r a nın zorla beyat ettiği geçmekte olduğu iddia etmekteler. ibni kuteybeden böyle sahih bir rivayet yoktur Ali r.a ve fatıma r.a Ebu Bekir e beyat etmedi, bunun sebebi fatımaya resulullah ın mirasını vermemesidir.
Rivayete göre âli r.a Altı ay sonra beyat etmiştir. Ve zorlama yoktur. ibni kuteybeden böyle sahih bir rivayet yoktur ve âli r.a Ebu Bekir e beyat ettiği gibi tereddüt etmeden ömer e beyat etti Osman a beyat etti ve hatta kızını Ömer r.a ile evlendirdi. Düşünün âlir r.a Ebu Bekir, Ömer, Osman r.a nın resulullah ın emrine muhalefet edeceklerini bilecek ve buna rağmen susacak!
 
ve o gün ğadiriihum da bulunan bütün sahabelerin hiç birinde bir ses çıkmayacak, hiç bir tepki vermeyecekler ve susacaklar!!
Yani bütün hacca giden sahabeler dönerken resulullah s.a.s onlardan âli r.a için beyat alıyor buna rağmen hiçbir şey duyulmuyor hiçbir şey yapılmıyor! Bu olacak şey değildir.
 
Bilakis âli r.a Ebu Bekir e beyat ediyor Ömer e  Osman a beyat ediyor hz ömer e kızını veriyor! itikadi bir meselede böyle hareket edilir mi böyle hiçbir şey yapmadan?
Bu saçma sapan bir şey nasıl olur. itikadi bir meselede hiç böyle davranılır mı? Birde kızını veriyor! Birine Kızını nikâhlamak düşmanlık alametimi? Yoksa arkadaşlık dostluk ve sevgi alametimi?
Bu Hz. âliye atılan en büyük iftiradır.
Şiiler Hz âlinin r.a maslahat gereği kendinden önceki halifelere beyat ettiğini söylemekteler, aslında bu söylemle kendilerinin ne kadar açık bir şekilde küfür bir akideye sahip olduklarını ortaya koymaktalar çünkü maslahat gereği küfür işlenilmez.
Şiiler bu iddialarıyla Hz âlinin maslahat gereği küfür işlediğini, büyük bir korkak olduğunu, vahye muhalefet edenlere karşı sustuğunu, kendisinin de vahye muhalefet ettiğini söylemekteler.
 
Çünkü beyat etti, hem de birinci halifeye değil ondan sonraki Ömer ve Osmanada betay eti ve bu olay sabittir.
Biz ehlisünnet olarak Şiilerin iddialarını mantıkla bile çürütüyoruz. Ne demek? Bütün sahabeler orada oldukları halde ve resulullah s.a.s âli için onlardan beyat aldığı halde, resulullah ın vefatından hemen sonra kalkıp ta ebubekire beyat etiler, bir ses çıkartmadılar, resulullah ın tavsiyesine ve vahye karşı geldiler, ayete karşı geldiler, Âlide böyle yaptı çünkü âlinin bunca sevenleri ve taraftarları olduğu halde sustu kendisinden önceki 3 halifeye sırasıyla beyat etti ve hatta hz Ömer ile kızını evlendirdi !
 
Şiilere göre bu mesele asluddindendir çünkü hilafettin Hz âlinin hakkı olduğuna inanmayan kâfirdir. O zaman şu sonuç çıkar, ğadiriihumda bulunan bütün sahabeler Allah c.c emrine ve resulullah ın tavsiyesine karşı geldiler.
Maslahat gereği küfür işlediler. Ve hatta Hz âli maslahat gereği kızını Hz Ömer le evlendirdi! dolaysıyla maslahat gereği küfür işledi hatta maslahattan dolayı Hz Osman dan sonra Hz ali halife seçilene kadar küfürde kaldılar.Hz Osman dan sonra aliye r.a ya beyat etmeyenler aynı şekilde küfürlerinde devam ettiler.
İşte en basit Şiilerin yanlış olduklarını bu iki kelimeyle ispat edilir.
 
İran da Ömer ibnul hatabı öldüren kişinin makamı var ve Şiiler bu kişinin makamına aşırı bir şekilde tazimde bulunup saygı gösteriyorlar.Düşünün Hz Ali dostluk nişanesi olarak kızını nikâhladığı Hz Ömer e. Şiiler ise Hz Alinin dostuna düşmanlık göstererek katiline, böylece saygıda kusur etmiyorlar!!

Hidayete tabi olanlara selan olsun.
Kayıtlı
Sayfa: 1 ... 3 4 [5]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.