HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 26 Nisan 2024, 06:20:27


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: 1 2 [3] 4 5   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Gadir-Hum olayı Nedir?  (Okunma Sayısı 85112 defa)
0 Üye ve 6 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Bulkînî
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 116


« Yanıtla #30 : 24 Temmuz 2011, 21:00:57 »

el-Elbani, İslam'dan bi haber birisi. Ne zaman muhaddis olmuş? İlk başta müslüman olsun.!

kusura bakmayın kardeşim, her kes her taraftan ehli sünnetim iddası yapınca böyle oluyr. ben ihtiyat için el-Elbaninin adını da ekledim. malum bazıları onu muhaddis olarak görmektedir. ama siz onu kabullenmiyorsanız ez-Zehebi, ibni Hacer, Ebu Cafer et-Tahavi, ibni Kesir, Hakim en-Nişaburiden de örnekler verdim. onlara bakınız.

Siz bırakın hadislerin sahih mi zayıf mı olduğunu, ilk başta ehli sünnet nedir onu araştırın. Kaldı ki müslüman olamayan birisine ehli sünnet diyorsunuz. Buradaki büyük problem hadisler değil ehli sünnetin ne olduğunu bilmeyişiniz. Sorunu sondan değil baştan çözmeye başlayın.
Kayıtlı
Elmeddin
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 13


« Yanıtla #31 : 24 Temmuz 2011, 21:13:14 »

Alıntı
Siz bırakın hadislerin sahih mi zayıf mı olduğunu, ilk başta ehli sünnet nedir onu araştırın. Kaldı ki müslüman olamayan birisine ehli sünnet diyorsunuz. Buradaki büyük problem hadisler değil ehli sünnetin ne olduğunu bilmeyişiniz. Sorunu sondan değil baştan çözmeye başlayın.

ehli sünnetin ne olduğunu bilmememmi? tamam kardeşim, sen devam et.
Kayıtlı
Bulkînî
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 116


« Yanıtla #32 : 24 Temmuz 2011, 21:23:56 »

Alıntı
Siz bırakın hadislerin sahih mi zayıf mı olduğunu, ilk başta ehli sünnet nedir onu araştırın. Kaldı ki müslüman olamayan birisine ehli sünnet diyorsunuz. Buradaki büyük problem hadisler değil ehli sünnetin ne olduğunu bilmeyişiniz. Sorunu sondan değil baştan çözmeye başlayın.

ehli sünnetin ne olduğunu bilmememmi? tamam kardeşim, sen devam et.

Lafı uzatmanın ve aynı şeyleri tekrarlamanın bir anlamı yoktur. Müslüman olmayan birisine ehli sünnet diyorsunuz ve burada hadislerin sahihliğini, zayıflığını tartışıyorsunuz. Evi temelinden değil çatısından yapmaya çalışıyorsunuz. Tevhid temelini atmadan, hadislerin senetlerini tartışıyorsunuz. Sizin koyulduğunuz işte başarılı olmanız sizi bir sonuca ulaştırmaz. Yani tevhid akidesi üzere olmazsınız. Tavsiyem; bırakın bu koyulduğunuz işi, ilk başta tevhidi öğrenin.
Kayıtlı
Elmeddin
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 13


« Yanıtla #33 : 24 Temmuz 2011, 22:35:31 »

Alıntı
3 - Ayrıca Ebu Bekir ve Ömer (r.a) hakkında, Ali (r.a) hak kındaki bu rivayete benzeyen hatta bundan daha açık olan rivayetler vardır. Bunlardan bazıları:

Rasulullah (s.a.s), Muaz İbni Cebel'i Yemen'e vali olarak tayin ettiğinde sahabeler:

«Ebu Bekir ve Ömer'i tayin etseydin» dediler. Rasulullah (s.a.s) şöyle dedi:

«Ben her ikisinden de müstağni olmam (yani ikisine de ihtiyacım var).Onlar benim için başın, kulağı ve gözü gibidir.» (Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, İbn Mace)

Rasulullah (sas) şöyle buyuruyor:

«Ebu Bekir ve Ömer yeryüzünde benim vezirlerimdir.»

(Tirmizi)

«Ebu Bekir ve Ömer'in benim yanımdaki yerleri Harun'un Musa'nın yanındaki yeri gibidir.» (Kurtubi- Ahkamu'l- Kur'an)

«Ebu Bekir nebiler hariç insanların en hayırlısıdır.»

(Taberani- Kebir, İbn Adiyy- Kamil)

«Ebu Bekir ve Ömer nebiler ve resuller hariç cennete girecek tüm insanların en hayırlısıdır.»

(Tirmizi, İbni Mace, Ahmed)

Eğer bu sözler, açık bir şekilde Rasulullah'ın ölümünden sonra halife olacak kişiyi tayin ediyorsa o zaman bu hak Ebu Bekir ve Ömer'e de verilmiştir. Ayrıca Rasulullah (s.a.s)'in Ebu Bekir ve Ömer (r.a) hakkında söylemiş olduğu bu sözler belli bir sebebe bağlı olarak söylenmiş sözler değildir. Halbuki Ali (r.a) hakkındaki sözü belli bir sebebe bağlı idi. Rasulullah (sas) bu sözü münafıkların Ali (r.a) hakkındaki kışkırtmalarından dolayı söylemiştir. Buna göre Ebu Bekir ve Ömer hilafete Ali'den daha layık kimselerdir.

bu hadislere gelince;

1. bu hadisler bizim için bağlayıcı değillerdir ve bizim aleyhimize delil olamazlar. çünkü bu hadisler bizim kabullendiğimiz kaynaklardan değillerdir. daha kolay anlaşıla bilmesi için örnek verelim. ben size hilafet konusunda şii kaynaklardan hadis yazarsam ne tepki verekcesiniz? "uydurma", "yalan", "aslı olmayan iddalar" ve s. adlandıracaksınız. çünkü siz benim kaynaklarımı kabullenmiyorsunuz kabullenseydiniz Sünni değil Şii olurdunuz. aynı eşkilde bizde sizin kaynakları kabullenmiyoruz, kabullenseydik Şii değil Sünni olurduk. ama sizin kaynaklardan size karşı deliller getirmemize gelince, bu doğaldır. çünkü muhalif muhalifine muhalifini bağlayıcı deliller getirmelidir. sizin içi ise ehli sünnet kaynakları bağlayıcıdır.
2. Mutezile alimi Kadı AbdulCebbar Şianın imamet inancına reddiye olarak yazdığı kitabında bu hadisleri rivayet etmiştir. bizim alimimiz Alemulhuda Seyyid Murtaza r.a o hadislere şu şekilde karşılık vermiştir:

bizim delil olarak aktardığımız hadisler hem Şii ve hemde Sünni kaynaklarda rivayet edilmiştir. sadece sünni kaynaklarda bile bu hadisler mütevatirdir, inkarı imkasızdır. oysa sizin sözünü ettiğiniz hadisler sadece sünniler tarafından rivayet edilmekle birlikte ehli sünnetin kendi kaynaklarında bile mütevatir değildir.

üzerinde tartıştığımız hadis yani "Menzile hadisi" dediğimiz Harun a.s-ın Musa a.s yanındaki konumunu Ali a.s için sabit kılan hadis de mütevatirdir. bunun için şu linke bakınız:
Kayıtlı
Melih Saygın
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 68


« Yanıtla #34 : 24 Temmuz 2011, 22:51:20 »

Silinen mesajların içinde başka site reklamları olduğu için silindi. Bu site reklam amaçlı bir site değil, sadece ilmi konuların konuşulduğu bir sitedir. resimli reklamlı mesajlarınız bundan ötürü kaldırıldı,Yoksa ilmi tartışmadan Allah c.c izni Bu site kaçınmaz, çünkü hak belli bizim duruşumuzda, silinse idi tüm mesajlarınız silinirdi.Ve ben yukarıda diğer yönceticilerin yazdığı sizin önyargılı ve dikkat etmediğiniz, tüm konuyu delileri, ile birlikte konuyu açıklayıcı yazıyı attım. Dikkatlice okursanız konuya İslam alimlerinin nokta koyduğunu göreceksiniz.
Kayıtlı
Bulkînî
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 116


« Yanıtla #35 : 24 Temmuz 2011, 22:58:25 »

İbn Hazm:

“Ben kimin efendisi isem, Ali de Onun efendisidir” şeklindeki hadisin sıhhati sabit değildir.

İbn-i Hazm devamla şöyle diyor:

Râfizîlerin delil olarak ileriye sürdükleri diğer bütün hadisler uydurma olup, hadis ilminden biraz haberi olan bunların uydurma olduklarını gayet iyi bilir.

Biz de (Ş. İslâm İbn-i Teymiyye) şöyle diyoruz:

Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) Gadir, Hum'da böyle bir şey söylemiş ise de bununla asla halifeliği kastetmemiştir. Hadisin lafzında da buna delâlet eden açık birşey yoktur. Böyle önemli olan bir meselenin açıkça beyan edilmesi gerekirdi. Hadiste geçen “Mevla” kelimesi “dost” mânâsındadır." (İbn Teymiyye / el-Munteka - 3.8.2)
Kayıtlı
Elmeddin
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 13


« Yanıtla #36 : 25 Temmuz 2011, 07:00:22 »

İbn Hazm:

“Ben kimin efendisi isem, Ali de Onun efendisidir” şeklindeki hadisin sıhhati sabit değildir.

İbn-i Hazm devamla şöyle diyor:

Râfizîlerin delil olarak ileriye sürdükleri diğer bütün hadisler uydurma olup, hadis ilminden biraz haberi olan bunların uydurma olduklarını gayet iyi bilir.

yukarıda beyan etmiştik, tekrar diyoruz ki, ez-Zehebi, Hakim en-Nişaburi, ibni Hacer, es-Suyuti, ibni Kesir, Ebu Cafer et-Tahavi gibi rical ve hadis ilminde otorite olan alimler bu hadisin sahih olduğunu söylemiş, ibni Ceriri Taberi, ez-Zehebi, Daremi, ibni Ukde gibi ehli sünnet muhaddisleri bu hadisin senetlerini bir araya toplamak için başlı başına kitaplar yazmış, Cesas, Suyuti, Gazali, Munavi, Kettani gibi ehli sünnet alimleride hadisin mütevatir olduğunu beyan etmiştirler. hadis ilminden zerre kadar, zerre kadar diyorum haberi olan kişi böyle bir komik iddada bulunmaz. ama ben sadece bir örnekle yetineceğim. ibni Hazm ve bu hadisi zayıf olduğunu idda ederek komik duruma düşen her kese bu hadisin yüzlerce senedinden sadece birisi olan Nesainin şu senet zincirini cerh etmelerini söyle. bakalım cerh ede bilirlermi:

أخبرنا محمد بن المثنى قال حدثني يحيى بن حماد قال حدثنا أبو عوانة عن سليمان قال حدثنا حبيب بن أبي ثابت عن أبي الطفيل عن زيد بن أرقم قال لما رجع رسول الله عن حجة الوداع ونزل غدير خم أمر بدوحات فقممن ثم قال كأني قد دعيت فأجبت و إني قد تركت فيكم الثقلين أحدهما أكبر من الآخر كتاب الله وعترتي أهل بيتي فأنظروا كيف تخلفوني فيهما فإنهما لن يتفرقا حتى يردا على الحوض ثم قال إن الله مولاي وأنا ولي كل مؤمن ثم أخذ بيد علي فقال من كنت وليه فهذا وليه اللهم وال من والاه وعاد من عاداه فقلت لزيد سمعته من رسول الله فقال ما كان في الدوحات أحد إلا رآه بعينيه وسمعه بأذنيه

kırmızı ile işaretlediğim kısım hadisin senedi yani hadisi aktaran ravilerdir. ve bu sened yüzlerce senetten sadece birisidir. kim bu hadisin zayıf ve s. olduğunu idda ediyorsa buyursun bu hadisin senetlerinden yüzlercesinden birisi olan yukarıdaki seneti cerh etsin. Gadiri Hum hadisi hakkında ehli sünnet alimlerinin beyanları:



Alıntı
Biz de (Ş. İslâm İbn-i Teymiyye) şöyle diyoruz:

Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) Gadir, Hum'da böyle bir şey söylemiş ise de bununla asla halifeliği kastetmemiştir. Hadisin lafzında da buna delâlet eden açık birşey yoktur. Böyle önemli olan bir meselenin açıkça beyan edilmesi gerekirdi. Hadiste geçen “Mevla” kelimesi “dost” mânâsındadır." [](İbn Teymiyye / el-Munteka - 3.8.2)[/color][/font][/size][/b]

bu sadece bir iddadır ve her idda delile dayanmalıdır. aksi halde her kes istediğini idda edip delil getirmezse iddanın bir önemi ve değeri yoktur. biz "mevla" sözünün emir sahibi, tasarruf yetkisi olan kişi anlamına geldiğini delillerle ortaya koymuştuk, sayfanın başındaki 2-ci (46-ı nmaralı) mesaja bakarsanız cevabı sizde görürsünüz. ve ya ibni Teymiyyenin hadis hakkındaki tüm iddalarını ve cevaplarını şu linkten okuya bilirsiniz:
Kayıtlı
Elmeddin
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 13


« Yanıtla #37 : 25 Temmuz 2011, 07:29:47 »

Alıntı
B - Ali (r.a)'nun Rasulullah (s.a.s) yanındaki yerinin Harun (a.s)'ın Musa (a.s) yanındaki yeri gibi olduğunu bildiren hadis::

Rasulullah (s.a.s) Ali (r.a)'ya şöyle buyurdu:

«Senin yerin benim için Harun'un Musa'nın yanındaki yeri gibidir. Fakat benden sonra nebi yoktur.»

Bazı kimseler buna dayanarak şöyle iddia etmektedirler:

Harun (a.s)'ın Musa (a.s)'ın yanındaki yeri biliniyordu. Musa ile nübüvvete ortaktılar ve Harun (a.s) Musa (a.s)'ın aynı zamanda kan kardeşiydi. Ali (r.a) ise ne nebi ne de Rasulullah (s.a.s)'in kan kardeşidir. Musa (a.s) Allah (c.c) ile konuşmak için Tur dağına gittiğinde Harun (a.s)'ı arkasında halife olarak bırakmıştı. Öyleyse Ali (r.a)'nun Rasulullah (s.a.s) yanındaki yerinin Harun (a.s)'ın Musa (a.s) yanındaki yeri gibi olması bu noktadır. Yani Rasulullah (s.a.s) kendisinden sonra Ali (r.a)' nun halife olmasını istemiştir.

Ehli Sünnet alimlerinin bu iddiaya vermiş oldukları cevaplar:

1 - Rasulullah (s.a.s)'in bu sözünden; kendisinin ölümünden sonra gelecek olan halifenin Ali (r.a) olduğu hükmü çıkarılamaz. Çünkü Musa (a.s)'ın vefatından sonra halife olan kişi Harun (a.s) değildi. Zaten Harun (a.s) Musa (a.s)'dan daha önce vefat etmişti. Musa'dan sonra halife olan kişi ise Yu'şa b. Nun'dur. Rasulullah (s.a.s) 'in bu sözüyle kastettiği bazı kimselerin iddia ettiği gibi olsaydı o zaman Rasululah'ın: «Senin yerin benim için Yu'şa'nın Musa'nın yanındaki yeri gibidir» demesi gerekirdi.

Rasulullah (s.a.s) böyle bir şey söylemediğine göre bu hadisten böyle bir hüküm çıkarmak mümkün değildir. Rasulullah (s.a.s) söylemiş olduğu bu sözle şunu demek istiyordu: «Ben hayatta iken herhangi bir yere gittiğimde ailem ve müslümanlar için kendi yerime geride bıraktığım halifem yani vekilim sensin.» Zaten Harun'un Musa (as) yanındaki hilafeti de bu şekildeydi. Musa (a.s) Tur dağına çıktığında Harun (a.s)'ı geride kalanlar için sadece bir yönetici olarak tayin etmiştir.

ehli sünnet alimleri Gadiri Hum hadisi hakkında bir takım teviller yaptıkları gibi Menzilet hadisi dediğimiz bu hadis hakkında da teviler yapmışlardır. ama hamdolsun Gadiri Hum hadisi hakkındaki tevilleri cevaplandığı ve iddaları delil ve hadislerle redd edildiği gibi Menzilet hadisi hakkındaki iddaları da cevaplanmış ve iddaları redd edilmiştir. konuya geçecek olursak;

Hz. Musa a.s-dan sonra halife olan kişinin Hz. Harun a.s olmadığı aksine Hz. Yuşa b. Nun a.s olduğu doğrudur. fakat, bu imam Ali a.s-ın halife olmadığına dalalet etmez. aksine bu hadis ile Rasulullah s.a.a Hz. Harun a.s-ın Hz. Musa a.s yanındaki makamını Ali a.s için ıspat etmiştir.

Hz. Harun a.s Hz. Musanın a.s veziri, yardımcısı, işinin ortağı, beni İsrail üzerine Allahın hücceti idi. Hz. Musa a.s hariç tüm beni İsrailin Ona a.s itaati farz idi, Hz. Musa a.s hariç O tüm beni İsrailden üstün idi. hadis gereğincede Ali a.s Hz. Harunun Hz. Musa a.s yanındaki tüm makalarına sahiptir sadece nübüvvet istisna. binaenaleyh Ali a.s-da Efendimiz s.a. hariç en üstün kişidir, Efendimiz sa.a hariç tüm ümmetin Ona a.s itaat farzdır. ama Hz. Harun a.s-ın Hz. Musadan a.s önce ölmesi ve halifesinin Hz. Yişa olmasına gelince, bu doğrudur fakat Rasulullahın s.a.a imam Ali a.s-ı Hz. Harun a.s-a benzetmesinde maksat Hz. Harun a.s-ın makamının aşikar olması, üzerinde şüphe olmayan ve Kuranda bildirilen bir gerçek olduğundandır. Kurtubinin "o zaman Rasululah'ın: «Senin yerin benim için Yu'şa'nın Musa'nın yanındaki yeri gibidir» demesi gerekirdi." sözüne gelince, Rasulullah s.a.a bunu zaten söylemiştir. hem Ali a.s-ın kendi yanında Harun a.s gibi olduğunu ve hemde Yuşa b. Nun a.s gibi olduğunu beyan etmişdir:




resimde gördüğünüz imam Ahmed b. Hanbelin "Fedail es-Sahabe" kitabıdır. işaretlenmiş yerde şu hadis var:

حدثنا هيثم بن خلف قال: حدثنا محمد بن أبي عمر الدوني قال: حدثنا شاذان قال: حدثنا جعفر بن زياد عن مطر عن أنس قال: قلنا لسلمان سل النبي من وصيه، فقال له سلمان: يا رسول الله من وصيك؟ فقال (صلى الله عليه وآله): يا سلمان من [ كان ] وصي موسى؟ فقال: يوشع بن نون. قال: فإن وصيي ووارثي يقضي ديني وينجز موعدي علي بن أبي طالب
...Enes b. Malik dedi ki: Selman Rasulullaha s.a.a "sizin vasiniz kimdir?" diye sordu. Rasulullah s.a.a Selmana dedi ki: "Musanın vasisi kim idi?" Selman: "Yuşa b. Nun" diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasulullah s.a.a buyurdu ki: "Vazifemi üstlenen ve borcumu ödeyen Ali b. Ebu Talib de aynı şekilde benim vasim, sırlarımın mahzeni ve en iyi hatıramdır"



bu hadisi et-Taberani de Ebu Said el-Hudri ve Selman Farisiden r.a "Mucem el-Kebir" adlı kitabında rivayet etmiştir. Harun a.s-ın Musa a.s yanındaki makamından söz eden hadisin hilafete delil olduğunun bir başka delili de bu hadisin 2-ci rivayet şeklidir. onu göre bilmeniz için link bırakıyorum, linke tıklayarak okuya bilirsiniz: ]


Alıntı
2 - Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü sebepsiz söylenmiş bir söz değildir. Rasulullah (sas) bu sözü şu olay üzerine söylemiştir:

Rasulullah (s.a.s) Tebük gazvesine çıkmak istediği zaman Ali (r.a)'yu Medine'de bırakmıştı. Münafıklar bu olayı fırsat bilip Rasulullah (s.a.s)'in Ali (r.a)'yu Medine'de bırakıp yanına almamasının sebebinin onu sevmemesi ve değer vermemesi olduğunu söylediler ve bu sözlerini yaymaya başladılar. Ali (r.a) bu sözü duyunca ağlayarak Rasulullah (s.a.s)'in peşinden gitti ve ona yetişip münafıkların kendisi hakkında söylediklerini an lattı. Rasulullah (s.a.s):

«Onlar yalan söylemişler. Ben seni Musa Harun'u nasıl bırakmışsa öyle bıraktım. Senin yerin benim yanımda Harun'un Musa'nın yanındaki yeri gibi olsun istemez misin? Fakat benden sonra nebi yoktur.» dedi.

(Kurtubi-Ahkamu'l-Kur'an)

"Ben seni Musa Harun'u nasıl bırakmışsa öyle bıraktım." ifadesi bu hadiste yoktur. bu hadisin tahrif eilmesidir. Tebuk iddasına gelince, bu idda sahipleride yanılıyorlar ve ya kastılı olarak aldatmaca girişiminde bulunuyorlar. çünkü bu hadis sadece Tebuk seferi sırasında söylemiş değil. hadi farz edelim ki, Tebuk seferinde onların idda ettiği gibi Musa a.s-ın Tur dağına gidiş olayına işarettir ya diğerlerine ne diyeceğiz? oysa bu hadis Medinede kardeşlik akdi zamanında, Hz. Hamza a.s-ın kızı olayında ve daha bir çok yerde tekrar edilmiştir. o zamandamı Rasulullahın s.a.a seferi vardı? bu seferleri Hz. Musa a.s-ın hangi seferi ile uygunlaştırmalıyız?

ayrıca sizin eklediğiniz kıssa sözünüzü tekzip ediyor. çünkü siz kendiniz diyorsunuz ki, Rasulullah s.a.a Ali a.s-ı bıraktığında söylemdi o sözü, Ali a.s arkasından gelip yetiştiğinde söyledi. yani bu sözün Medinede vekil bırakma ile ilgisi yoktu, aksine Ali a.s-ın makamının beyanı vardır.


Alıntı
Eğer Rasulullah (s.a.s)'in Tebuk'e çıktığında Ali (r.a)' yu kendi yerine halife olarak bırakması öldükten sonra da kendisinin ardından halife olacağı anlamında olsaydı, Rasulullah (s.a.s)'in Medine'den çıktığı zamanlarda kendi yerine bırakmış olduğu bütün sahabelerinin ondan sonra halife olması gerekirdi. Çünkü Rasulullah (s.a.s) Medine'den savaş için her çıkışında kendisinin yerine geride kalacak bir sahabe tayin ederdi. Bunların arasında İbn Ümmü Mektum, Muhammed İbni Mesleme Ebu Seleme b. Abdu'l- Esed, Zeyd b. Harise gibi birçok sahabe var-dı.

büyük bir yanlış! biz "Rasulullah s.a.a Ali a.s-mı Medinede vekil bıraktığı için Ali a.s halifedir" demiyoruz ki, siz diğer vekilleri bize karşı delil sunuyorsunuz. biz Rasulullahın s.a.a sözünü delil getiriyoruz ki, bu söz kimse hakkında söylenmiş değil, Ali a.s hakkında da sadece Tebukda değil kardeşlik akdi sırasında, Hz. Hamza a.s-ın kızı olayında ve s. söylenmiştir.
Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #38 : 25 Temmuz 2011, 09:33:45 »

Elmeddin adlı üye, link vermek yasaktır.
Kayıtlı
Elmeddin
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 13


« Yanıtla #39 : 25 Temmuz 2011, 09:51:25 »

Elmeddin adlı üye, link vermek yasaktır.

tamam inşaAllah kardeşim. peki resimleri eklemek nasıl? yani benim resimleri eklemek ve kaynakları linklerle vermekte maksadım kaynaklar hakkında şüphe kalmaması içindir. bu problemi nasıl çöze biliriz?

Alıntı
elmedin sana bir soru sorayım  Hz Ali ,Hz Ebubekir ve ömere beyyat ettimi?

konumuz bu değil, başlığın adı "Gadir-Hum olayı Nedir?" şeklinde. yani başlıkta Gadiri Hum olayından konuşuluyor. ama kısa cevap vermek gerekirse, hayır, imam a.s biat etmemiştir. sadece imam a.s değil beni Haşim ve imamın a.s taraftarlarıda biat etmemiştirler.
Kayıtlı
Elmeddin
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 13


« Yanıtla #40 : 25 Temmuz 2011, 10:17:44 »

Alıntı
4 - Rasulullah (s.a.s)'in Ali (r.a)'yu Tebuk seferinde geride vekil olarak bırakması onun bütün sahabelerden daha üstün olduğunu ve Rasulullah (s.a.s)'den sonra gelmesi gereken halifenin o olduğunu göstermez. Çünkü Rasulullah (s.a.s) hem bu olaydan önce hem bundan sonra Medine'de yerine birçok vekil tayin etmişti

bu konuda yukarıda açıklama yapılmıştır, 53-cü mesaja bakılsın lütfen.

Alıntı
Rasulullah (s..a.s) Ebu Bekir (r.a)'yu hac için emir olarak gönderdiğinde Ali (r.a)'yu bir hükmü tebliğ etmesi için Ebu Bekir (r.a)'nun arkasından gönderdi. Ali (r.a) Ebu Bekir'e yetiştiğinde Ebu Bekir ona:

«Sen emir olarak mı yoksa bana tabi olmak için mi gönderildin?» diye sordu. Ali (r.a) ise:

«Hayır. Emir olarak gönderilmedim.» dedi ve Ebu Bekir'e tabi oldu. Hatta onun arkasında namaz kıldı.

(Müslim, Siyeri İbni Hişam, İbn-i Esir)

Eğer sahabeler Rasulullah (s.a.s)'in Ali'ye söylediği bu sözden, Ali'nin bütün sahabelerden üstün olduğunu ve Rasulullah'ın kendisinden sonra gelecek olan halifenin Ali'nin olmasına işaret ettiğini anlasalardı ve Rasulullah (s.a.s)'in sözünden kastı özellikle bu olsaydı o zaman Ali (r.a)'nun Ebu Bekir (r.a)'ya tabi olmaması gerekirdi.

bu hadise gelince;

1. bu hadis Şii kaynaklı değildir, bizim muhaliflerimizin kaynaklarındandır ki, bu bizim için bağlayıcı değildir ve bizim için bir anlam ifade etmez. çok merak ediyoruz acaba bize kendi kaynaklarını delil olarak getirenlere bizde kendi kaynaklarımızdan cevaplar verirsek onlar bizim kaynakları kabulleneceklermi? eğer kabulleniyorsanız buyrun ihtilaf ettiğimiz konuları bizim kaynaklarla konuşalım, yok eğer kabullenmeyecekseniz hangi akılla bizim sizin kaynaklarınızı kabul edeceğimizi düşünürsünüz? bu konuda ehli sünnet alimi ibni Hazm ez-Zahiri diyor ki:

لا معنى لاحتجاجنا عليهم برواياتنا ، فهم لا يصدّقونها ، ولا معنى لاحتجاجهم علينا برواياتهم فنحن لا نصدّقها ، وإنّما يجب أن يحتجّ الخصوم بعضهم على بعض بما يصدقّه الذي تقام عليه الحجّة به
Şiilere karşı kendi hadislerimizden delil getirmenin anlamı yoktur. çünki Şiiler bu hadisleri kabullenmiyorlar. Şiilerinde bize karşı kendi hadislerini delil getirmelerinin anlamı yoktur. çünki bizde o hadisleri kabullenmiyoruz. bu sebepten dolayı muhaliflerle munazara ederken muhalifin kabullendiği ve muhalif için hüccet sayılan kaynaklardan delil getirmemiz gerekir.

ibni Hazm, "el-Faslu el-Milelu ven Nihal", 4/159

2. Tevbe suresinin tebliği görevinin önce Ebu Bekire verildiği, fakat Hz. Cebrail a.s-ın Rasulullaha s.a.a gelip "bu hükmü ancak sen ve ya senden biri tebliğ ede bilir" demesi üzerine Rasulullahın s.a.a imam Ali a.s-ı gönderdiği ve imam Ali a.s-ın yolda Ebu Bekire yetişip tebliği ondan alması, Ebu Bekirin Rasulullah s.a.a-ın yanına dönüp "hakkımda bir şeymi nazil oldu?" diye sorması hem ehli sünnet ve hemde Şia tarafından aktarılmıştır. bunu hem Şia ve hemde ehli sünnet aktarmıştır, sizin sözünü ettiğiniz hadis ise sadece ehli sünnetin bazı kaynaklarında yer almıştır. binaenaleyh bu bize karşı delil değildir, aksine bizim ehli sünnet kaynaklarından sunduğumuz ve Ebu Bekirin geri döndüğünden söz eden hadis size karşı delildir.
Kayıtlı
Elmeddin
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 13


« Yanıtla #41 : 25 Temmuz 2011, 10:58:53 »

Alıntı
Ehli Sünnet alimleri bu iddiaya şu şekilde cevap veriyorlar:

Bu mesele ile ilgili Sahihi Müslim'de şöyle bir rivayet vardır:

«Rasulullah (s.a.s) Ğadiri Hum'da şöyle buyurdu::
«Ben size iki sakaleyni (yükü) bırakıyorum. Bunların birincisi Allah'ın kitabıdır. Sonra Allah'ın kitabını zikretti ona bağlanmaya teşvik etti. «İkincisi ise ıtrati (yani ehli beytim) dir Bunlara karşı hareketlerinizde Allah'tan korkun ve Allah'ı hatırlayın» dedi ve bunu üç kere tekrarladı.

Bu hadisi Tirmizi de rivayet etmiştir. Tirmizi'de şu fazlalık vardır:

«Onlar (yani Kur'an ve ehli beytim) hiçbir zaman ayrılmazlar. Ta ki havza varıncaya kadar.»

Birçok alim Tirmizi'de geçen bu ibarenin zayıf olduğunu söylemişlerdir. Bu ziyadeyi sahih olarak kabul eden alimler ise rivayeti şöyle açıklamışlardır. «Bu rivayetten kastedilen; Rasulullah'ın ıtrat'i (yani ehli beyti) dir ki bunlar Haşimoğullarıdır. Rasulullah (sas)'ın ehli beyti hiç bir zaman sapıklık üzerinde birleşmezler, demektir.»

Müslim'de geçen bu sahih rivayeti şu şekilde anlamak gerekir: Allah'ın Rasulü Muhammed (s.a.s) müslümanlara Kur'an'a bağlanmaları için vasiyette bulunmuştur. Rasulullah (s.a.s) bu vasiyyeti zaten daha önce veda haccında da söylemişti. Rasulullah (s.a.s) bu hadiste ehli beyte tabi olmayı emretmemiştir. Onlar hak- kında:

«Onlara karşı davranışlarınızda Allah'tan korkun ve Allah'ı hatırlayın.» buyurmuştur.

Rasulullah (s.a.s)'in müslüman ümmetine yapmış olduğu bu hatırlatma, daha önce onlara (ehli beytine) haksız davranışlarda bulunulmuş olmasından dolayı bundan sonra bu tür haksızlıklar yapılmasını önlemek içindir. Bu hadiste yeni bir emir, yeni bir şeriat bildirilmesi söz konusu değildir. Çünkü Rasulullah (s.a.s) böyle bir vasiyeti zaten daha önceden söylemişti.

cevap;

1. "Sahihi Müslim"de geçen hadis bizim için delil olamaz. idda sahibi delil getirmek istiyorsa muhalife karşı muhalifin kendi kaynağından delil sunmalıdır.

2. Tirmizi, Nesai, Ahmed, Suyuti, ibni Kesir, Taberani, Hakim en-Nişaburi, Heysemi, bu hadisi Ebu Said el-Hudri, Cabir b. Abdullah el-Ensari, Ebu Hureyre, Zeyd b. Erkam, Ebu Tufeyl, Zeyd b. Sabit, Ebu Zerr, Huzeyfe ve daha bir çok sahabeden r.a şu şekilde rivayet etmiştirler:

حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْكُوفِيُّ حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحَسَنِ هُوَ الْأَنْمَاطِيُّ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي حَجَّتِهِ يَوْمَ عَرَفَةَ وَهُوَ عَلَى نَاقَتِهِ الْقَصْوَاءِ يَخْطُبُ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي قَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا إِنْ أَخَذْتُمْ بِهِ لَنْ تَضِلُّوا كِتَابَ اللَّهِ وَعِتْرَتِي أَهْلَ بَيْتِي
Cabir b. Abdullah r.a dedi ki: Rasulullah s.a.a-ı Hacta arefe günü Kasva isimli devesine binmiş hutbe verirken gördüm şöyle diyordu: "Ey İnsanlar! Size iki şey bırakıyorum onlara uyarsanız asla sapıtmazsınız, Allah’ın kitabı ve yakınlarım olan ehli beytim."

yine Nesai, Hakim en-Nişaburi, Ahmed, Taberani, ibni Kesir, Ebu Cafer et-Tahavi ve daha bir çok ehli sünnet alimi Rasulullahın s.a.a aynı hutbeyi Gadiri Humda "ben kimin mevlası isem Alide onun mevlasıdır" demesinden önce tekrarladığı aktarmışlardır. Hakim en-Nişaburi, ez-Zehebi, Ebu Cafer et-Tahavi, ibni Kesir gibi otorite alimlerde hadisin sahihliğini doğrulamışlardır. bu kadar çok senetle rivayet edilmiş olan hadis karşısında (zaten bizim için delil olmayan) Müslimin hadisi redd edilmiştir.

3. Tirmizinin aktardığı hadisin zayıf olması iddasına gelince, Tirmizi bu hadisi 2 senetle tahriç etmiştir. her iki senedi buraya aktarıyorum ve bu hadisin zayıf olduğunu idda edenlere "bu senetlerde zayıf olan ravi kimdir?" diye soruyorum:

حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْكُوفِيُّ حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحَسَنِ هُوَ الْأَنْمَاطِيُّ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ

حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْمُنْذِرِ الْكُوفِيُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ عَطِيَّةَ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ وَالْأَعْمَشُ عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَا

idda sahibi buyursun Tirmizideki bu senetten bir kişisinin zayıf olduğunu rical kitapları ile ıspatlasın. ve yahut ehli sünnetin otorite olan muhaddislerinden bu hadisin zayıf olduğunu söyleyen birini getirsin. mesela ibni hacer, ez-Zehebi, Hakim en-Nişaburi, ibni Kesir, Heysemi, Ebu Cafer et-Tahavi ve b.


Alıntı
Ayrıca Rasulullah (s.a.s)'in ıtrat'ı Haşimoğulları'nın hepsidir. Bunların içine Abbas'ın çocukları, Ali'nin çocukları ve Haris'ın çocukları da dahildir. Rasulullah (s.a.s)'in ıtrat'ı sadece Ali (r.a) değildir.

bu idda sahibi her halde "Irtat" sözünün ne anlama geldiğini ve Rasulullahın s.a.a "Itrat"ının sadece Ali a.s ile Hz. Fatıma s.a-dan olduğunu bilmiyor. idda sahibine "Lisan el-Arab" gibi arap lugatlerine bakmasını tavsiye ederiz. faydalı olacağını düşünüyoruz.

Alıntı
Ayrıca Ali (r.a) Rasulullah (s.a.s)'in ehli beytinin seyyidi (en üstünü) de değildir.

bu cevap artık müellifimizin nasibiliğinin açıkca dışa vurmasından başka bir şeye dalalet etmiyor. bu adam soruyorum ya EHli Beytin a.s Seyyidi kimdir? sizin kendi akidenize göre Ali a.s Rasulullah s.a.a-dan sonra fazilet bakımından 4-cüdür. yani zaten Ehli Beytte a.s-de en üstün kişi olmuş oluyor.

Alıntı
Yine İbn Abbas gibi Rasulullah'ın ehli beytinin alim olan kişileri Ali'nin her söylediğine ittiba edilmesi gerektiğini de söylemiş değillerdir.

bu adam gerçekten ehli sünnet kaynaklarına vakıf değil:

ibni Abbas r.a dedi ki: "Bir konuda Ali b. Ebî Tâlib’in fetvası güvenilir bir yolla bize ulaştığı takdirde, asla onun dışına çıkmayız!"

ibni Hacer, "İsabe", 2/509
ibni Abdilberr, "İstiab", 3/40
ibni Sad, "et-Tabakat", 2/338


Alıntı
Sahabeler de Ali'nin her söylediğine kayıtsız şartsız ittiba etmiyorlardı. Ne sahabeler ne Haşimoğulları ne de başkaları Ali'nin her sözüne ittiba edilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Ayrıca Rasulullah (s.a.s)'in ehlinden gelen kimselerin çoğu İmam Malik, Ebu Hanife, İmam Şafii, İmam Muhammed gibi ehli sünnet alimlerine tabi oldular. Ehli beytten olup ehli sünnete tabi olanların sayısı bu kimselere tabi olanların sayısından çok daha fazladır.

sahabeler konusundaki sözler tamamen yalan ve iftiradır. Ammar, Malik b. Nüveyre, Ebu Zerr, Mikdad, Selman, ibni Abbas, Fazl b. Abbas, Kays b. Sad, Cabir b. Abdullah el-Ensari, Ebu Said el-Hudri, Ebu Eyyub el-Ensari, ibni Teyyihan, Osman b. Huneyf, Sehl b. Huneyf, Habib b. Mezahir, Hatem et-Tai ve daha adını saymadığım nice sahabeler r.a gözlerini bir an bile kırpmadan Ali a.s uğruna canlarından bile geçmişlerdir. Onun a.s emirlerine kayıtsız şartsız itaat etmişlerdir. ama Malik, Şaffi ve Ebu Hanife konusundaki iddasına gelince, bunun bizim için bir değeri yoktur. bizim için kimlerin neler yaptığının değil Allahın Kitabı ve Rasulünün s.a.a sünnetinin önemi vardır. Rasulullah s.a.a ise size 2 emanet bırakıyorum: Kuran ve Ehli Beytim demiş ve sapıtmamak için sadece ve sadece onlara itaati şart koşmuştur.

Alıntı
Son olarak; Ali (r.a) halife olacağını açık bir şekilde gösteren bütün rivayetler ya uydurma ya da zayıftır.

bu sadece bir iddadır, idda sahibi iddasını deliller ile ıspatlamadıkca bir değer taşımaz. biz yukarıda Gadiri Hum ve Menzilet hadisi hakkında yazdıklarımız ile, hadisin sıhhatı konusunda ehli sünnet alimlerinin beyanını aktarmak ile bu makale sahibin ehli sünnetin kendi kaynaklarından bile bihaber olduğunu ortaya koymuş bulunuyoruz.

Alıntı
Ayrıca Ebu Bekir'in halifeliği ehli beytin çoğu tarafından

ne Ehli Beyt a.s, ne Beni Haşim ve nede onlara tabii olan sahabeler Ebu Bekire biat etmiş değillerdir. idda sahibi iddasını ıspatlamalıdır.

Alıntı
ve ehli sünnet alimlerinin icmaıyla kabul edilmiştir.

Şia ise bunun aksine icma etmiştir. Şianın icması ehli sünneti bağlamadığı gibi, Ehli sünnetin icması da Şiayı bağlamaz. hem yukarıda aktardığımız Sakaleyn hadisinde de Rasulullah s.a.a sadece ve sadece "Kuran ve Ehli Beyt" diyor. binaenaleyh bu konuda delil ya Kurandan yada Ehli Beytten a.s olmalıdır.

Alıntı
Müslümanların icmaı ise, sahih olsa bile haber ehad hadislerden daha kuvvetlidir.

"sahih olsa bile" sözünden makale sahibinin ehli sünnet kaynaklarından bihaber olduğunu anlıyorum. bu hadis sahihliği bırak mütevatirdir. ayrıca makale sahibin iddası gibi müslümanlar icma etmiş falan da değildir. İslam ümmetinin bir bölümü olan Şia bunun aksine icma etmiştir.
Kayıtlı
Bawer
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 43


« Yanıtla #42 : 25 Temmuz 2011, 18:48:13 »

Selam hidayete tabi olanlara olsun.     Yükarıdaki satırları okuduğumuzda Resülün vefatından (s.a.v)sonra Allaha layıkıyla kulluk eden bir insan olmadığı gibi bir birilerine mızraklarını doğrultan ,kin tutan,haksızlık eden,gaspçı bir sahabe topluluğu profili varmış gibi(onları tenzih ederiz).Burda maide 67.ayet hz.Ali nin halifelik ilanıysa ve ayet birebir insanlardan korkmamayı ve Allahın buyruklarını anlatmada gevşeklik göstermemesi gerektiği bildirdiği halde hz Alinin  halife seçilen sürece kadar durumunu nasıl anlıyacaz çünkü  kendinden önceki her 3 halifeyede biat ediyor ve hz  ömer kadılık görevi veriyor ve kendinden sonra halife olabilecak 6 kişiden birisi olarak hz Aliyide yazıyor ,velevki bazılarının idaettiği gibi biat etmemişse onca yıl neden bir başkaldırı yok ve önceki halifelere biat etmiş  topluluğa neden emir seçilmeyi kabul ediyor ,şiaların hz Ali taraftarı olarak zikretikleri sahabelerde az deyil !ya onların sesizlikleri ,saymakla bitmez birbirinden daha buyük nice proplemler ve anlamsız itamlar doğurur o kutlu insanlara, Allah peygamberinin sahabelerinden RAZI OLSUN ve kuranda deyişik ayetlerde Allah onları övüyor ,sahabeler birbirleriyle kardeş ilan edildiler ve onların o kısa dönemlerinde Allah islam bayrağını dünyanın nerelerine kadar dalgalanmayı nasip etti ,eyer yukarıdaki sorunlar mevcut olsaydı belki bunlar hayalbile olabilirdi, kısacası Alahın selamı onların üzerine olsun  bir ümmetti geldi geçti bizler kendi durumumuza bakalım ,zamanımızın küfür, şirki rededip Allaha dostdoğru  kulluk yapalımki kurtulabilelim.
Kayıtlı
Bulkînî
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 116


« Yanıtla #43 : 25 Temmuz 2011, 19:18:39 »

Zikredilen hadis mutevatir olsa ne olur ki? Hadisteki mevla sizin anladığınız gibi emir manasında ise ortaya şöyle anlamsız ve iftiravari bir sonuç çıkıyor.!

Hz. Ebubekir (r.a), Rasulullah (a.s)'ın buyruğuna karşı çıkıyor.!
Hz. Ömer (r.a), Rasulullah (a.s)'ın buyruğuna karşı çıkıyor.!
Hz. Osman (r.a), Rasulullah (a.s)'ın buyruğuna karşı çıkıyor.!
Dahası kendisinin emir olarak seçilmesine rağmen, Hz. Ali (r.a) emre itaat etmiyor ve bu üç halifeye biat ediyor.
Bütün sahabiler bu işe sessiz kalıyor.! İşte bu saçma bir iddiadır. Sizin iddianızın batıl olduğunun en büyük delilidir. Hani delil istiyordunuzya! İşte size delil. 
Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #44 : 25 Temmuz 2011, 21:12:45 »

Rasulullah (s.a.s) vefatından sonra halife Ebu Bekir'dir. Ondan sonra Ebu Bekir'in (r.a.) hükmüyle Ömer'dir. Sonra Ömer'in (r.a.) emriyle seçilen ve aralarında Osman'ın da bulunduğu altı kişinin -bazılarının muhalefetine rağmen- hükmüyle Osman (r.a.), sonra halkın biatıyla Ali (r.a.)'dir.
Ali (r.a.) ve Hâşim oğulları bütün bunlar vefatlarından önce Ebubekir'e (r.a.) biat etmişlerdir. Fakat biatlarının altı ay sonra, bazılarına göre de ertesi gün ve kendi istekleriyle gerçekleştiği söylenmektedir.

Ali'nin (r.a.) hilafeti nass ile sabit değildir. Çünkü bu hususta nass yoktur. Ali (r.a.), Osman'ın (r.a.) şehid edilmesinin altıncı günü olan Cuma gününde, halka karşı irad ettiği bir hutbede şöyle demiştir:
Ey insanlar! Dikkatle dinleyiniz. Halife tayin etme işi sizin işinizdir. Siz tayin etmediğiniz müddetçe bunda hiç kimsenin hakkı yoktur. Her ne kadar önceleri Osman'ı (r.a.) tayin etmede ihtilafa düşmüş isek de, şu anda dilerseniz bu işi uhdeme alacağım. Aksi halde hiç kimseyi zorlamam...” Bu husustaki uzun bilgiyi Taberi 5/156-157 sahifelerinden almak mümkündür. Emirülmü'minin “Halife tayin etme işi sizin işinizdir, onda kimsenin hakkı yoktur. Ancak tayin ettiğiniz müstesna” sözü şiiler'in on üç asırdan beri bu hususta uydurdukları iddiaları tamamen yok ediyor. Bu iddialarım “El-Avâsım Minel Kavasım” adlı eserin 142-143. sahifelerinde açıkça görmek mümkündür.)
Hz Ali kendisinden önceki halifelerin işlerinde, kendilerine her türlü yardımda bulunmuştur. İslam devletinin bekası için her türlü fedakârlığı yapmıştır.
Şüphesiz ki Hz Ebubekir, Ömer, Osman, Allah hepsinden razı olsun onların ne kadar sevenleri ve taraftarları vardıysa Hz Âlinin de şüphesiz o kadar belki daha fazla taraftarı vardı. Ve şüphesiz Hz Ali o gün arkasında binlerce kişiyi toplayacak durumdaydı, eğer şianın idia ettiği gibi halifenin Hz Ali olacağı hakkında kesin nas olsaydı resulüllah ın yol ve dert arkadaşları olan bu yüce sahabeler Allah ve resulünün buyruğuna karşı gelirlermiydi?
Ve rasulullah s.a.s ümmettim batıl üzerine birleşmez sözü olduğu halde bu ümmet böyle bir şeyin üzerinde birleşirlermiydi? Bunu hangi akıl sahibi kabul eder?
Veya Hz Ali Allah ve resulünün buyruğunu bırakıp bu denli güçlü olduğu ve bunca taraftarları olduğu halde kendisinden önceki halifelere biat edip onların işlerinde onlara yardımcı olurmuydu?
Şia aslında bu iddialarıyla Hz Ali yi hakkını savunmaktan aciz, korkak ve nas ile sabit olan hakkını bırakıp kendisinden önceki halifelere boyun eğmekle suçluyorlar ama bunun farkında değiller.
Yok, eğer Hz Ali bu gibi durumlardan beridir diyorlarsa o zaman ilimde derinleşmiş ve birçok âlim fakih sahabelerin ilim konusunda başvurduğu Hz Ali yi anlayışsız, halifeliği hakkında ki ayeti anlamayan cahil birisi olarak itham ediyorlar demektir.
Şüphesiz ki Hz Ali bu gibi ithamlardan beridir,  Hz Âliyi bu konuma farkında olmadan sokan gülatı şiadan başkası değildir. Bunlar güya Hz Âlinin savunamadığı hakkını savunuyorlar.
Şüphesiz ki kaynaklarımızda bu olaylar hakkında yeterince bilgi mevcuttur hata münazaranın başında şia kaynaklarında ki bilgileri de aynen aktardık.
Ancak görüldüğü gibi muhalifimiz Sünni kaynakları kabul etmemekte, ancak tevile uygun bazı ehlisünnet sözlerini güya kendilerine delil gibi sunmaktadır.Bunun yanında da şia kaynaklarıyla güya ehli  sünnet görüşlerini çürütmeye çalışmaktadır!Böyle bir münazara ne kadar adaletli olur bilemem?

Bu geçmiş ümmetti günah ve sevaplarıyla Rableriyle baş başa bırakmak gerekir, çünkü böyle tartışmaların kimseye bir faydasının olacağı kanısında değilim ve bizler kıyamet gününde Rabbimizle baş başa kalacağımız vakit bu olaylar ile hesaba çekilmeyeceğiz, bu ümmet şüphesiz ki tek başlarına rablerine hesaplarını verecekler.
Biz o sahabeleri Allah onlardan razı olsun birbirlerinden ayırt etmeyiz hepsini de Allah için severiz.
En önemlisi bu olaylar imanın şartlarından değildir, ama maalesef şia kesimi iman i meseleleri bırakıp bu olayları imanın bir şartı olarak sunmakta, biz her şeyden önce Rabbimizi tevhit etmekle mükellefiz.
Kayıtlı
Sayfa: 1 2 [3] 4 5   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.