HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 28 Mart 2024, 20:10:32


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Günahın Kalbe Etkisi  (Okunma Sayısı 6635 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« : 10 Ekim 2010, 23:21:41 »

Günahın Kalbe Etkisi
 
 
Günahların kalplere zararı zehirin bedenlere zararı gibidir.

Daha önceki bahse; devam ettiği takdirde kulun dünya ve ahiretini mahveden hastalığın devası konusuna tekrar dönelim.

Bilinmesi gereken bir husus da mâsiyetlerin zarar verdiği, zararının da zehirlerin bedenlere zararı gibi olduğu hususudur. Dünya ve ahiretteki her türlü şer ve hastalığın sebebi günah ve mâsiyetlerden başka nedir ki?

Ebeveynimiz Adem ile Havva'yı lezzet, nimet, güzellik ve mutluluk yurdundan çıkarıp, acılar, hüzünler ve musibetler diyarına götüren ne idi?

İblisi semâ âleminden meleklerin arasından çıkarıp uzaklaştıran ve lânetli kılan, içiyle dışıyla apayrı bir canlı yapan, şeklini son derece çirkin, iç alemini daha da çirkin ve iğrenç hâle getiren ne idi? Onu, yakınlığını uzaklıkla, rahmeti lanetle, güzelliği çirkinlikle, cenneti cehennem'e imanı küfürle değiştirten ne idi?

Samimi dostluğu düşmanlık ve kinle, tesbih, takdis ve tevhid nidalarını küfür, şirk, yalan, iftira ve sövme nidalarıyla, iman elbisesini fasıklık ve isyan elbiseleriyle değiştirten ne idi?

Böylece Allah katındaki değerini bitiren, gözünden düşüren, Allah'ın gazabını çekip kendini uçuruma sürükleyen, öfkesini kazanıp kendisini mahvettiren ne idi?

Onu her fasık ve mücrimin önderi yapan, ibadet ve tâatte önder iken kötülükte önder olmaya razı olmasına yol açan masiyetlerden başka ne idi?

Allahım! emirlerine aykırı hareket etmekten ve yasaklarını işlemekten sana sığınırım!

Suyun Nuh zamanında dağların üzerine çıkacak kadar yükselerek yeryüzündeki tüm insanları boğmasına sebep ne idi?

Kasırgayı, Âd kavmine musallat edip onları yere boş hurma kötülükleri gibi cansız halde atıp savuran; evlerini, tarlalarını, bahçelerini hayvanlarını helak eden ve kıyamete kadar insanlar için ibret yapan ne idi?

Semûd kavminin üzerine, kalpleri parçalanacak şiddette çığlık gönderilip son fertlerine kadar öldürülmelerine sebep ne idi?

Lut kavminin kasabalarının ta gökyüzüne kaldırılıp -ki melekler köpeklerinin seslerin işitmişlerdi- sonra ters çevrilip altüst edilmesine ve insanların helak edilmelerine, sonra gökyüzünden taş yağmasına, başka hiçbir millete verilmemiş türlü türlü azabın inmesine yol açan ne idi? Ki bu azaplar aynısını yapan başka milletlere de inecektir. Bunlar zalimlerden pek uzak değildir! Şuayb'ın kavmine bir bulut gönderilip üzerlerine geldiğinde ondan ateş yağmuru yağdırılmasına neden olan şey ne idi?

Firavun ve kavminin denizde boğulmasına, sonra ruhların cehenneme gönderilmesine, bedenlerin boğulup ruhların yanmasına yol açan ne idi?

Karun'u, onun evini, malını ve aile efradını yerin dibine ne geçirdi?

Nuh'tan sonra nice nesilleri çeşit çeşit azaplarla helak eden, tamamen yok eden şey ne idi?

Yasin sûresinde geçenlerin korkunç bir çığlıkla son ferdine kadar yok edilmelerine yol açan ne idi?

İsrailoğullarına güçlü kuvvetli kulların gönderilmesine, bunların evlerin aralarına girip onları araştırarak erkekleri öldürmelerine, kadınları ve çocukları esir almalarına, evleri yıkıp malları gasbetmelerine yol açan, sonra bunların üzerine ikinci kez zalimlerin gönderilmesine, onların da yok ettiklerini yok edip ele geçirdiklerini mahvetmelerine sebep olan ne idi?

İsrailoğulları üzerine türlü türlü cezalar, bazen öldürülme, esir alınma ve yurtlarının harap edilmesi, bazen krallarının zulmüne maruz kalma, bazen maymunlara ve domuzlara dönüştürülme gibi cezaların gönderilmesine, son defa Allah'ın yeminle "Elbette tâ kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü yapacak kimseler gönderilecektir" demesine yol açan şey ne idi?

Ahmed b. Hanbel der ki:

Bize Velid b. Müslim, ona Safvan b. Amr, ona Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfey, ona babası şöyle anlattı:

"Kıbrıs fethedildiğinde halk ikiye ayrıldı ve her iki kesimdekiler diğerlerinden ayrıldığı için ağladı. Ebû Derda'yı tek başına, ağlarken gördüm.

"Ey Ebû Derdâ, Allah'ın İslâmı ve müslümanları aziz ve galip eylediği bir günde seni ağlatan nedir?" dedim.

"Yazıklar olsun sana ey Cübeyr! Emrini yerine getirmediklerinde, insanlar Allah (c.c.) nezdinde ne kadar değersiz olurlar. Bu ümmet güçlü ve galip bir ümmet iken Allah'ın emrini terkettiler ve şu gördüğün hale geldiler" dedi.

Ali b. Ca'd der ki:

Bize Şu'be, ona Amr b. Mürre, ona Ebû Buhturî, şöyle anlattı:

Rasûlullah'tan işitenler bana, O'nun şöyle buyurduğunu rivayet ettiler:

"İnsanlar ancak mazeretleri tükenince helak edilirler."

Ahmed b. Hanbel Müsned'de Ümmü Seleme'den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

Rasûlullah: "Ümmetimde günahlar yaygınlaştığında Allah onların tümünü katından bir azapla azaplandırır" buyurdu.

Ben: "Ya Rasûlullah O gün, aralarında salih insanlar olmayacak mı?" dedim.

"Evet" buyurdu.

"Peki onlara ne yapılacak?" dedim.

"Diğer insanların başına gelen onların da başına gelecek, sonra Allah'ın bağışlamasına ve rızasına kavuşacaklar" buyurdu.

Hasan-ı Basrî'nin mürsel olarak rivayet ettiği hadiste Rasûlullah şöyle buyurmuştur:

"Bu ümmet, âlimleri zalim yöneticileri desteklemediği, salihleri günahkârları övüp temize çıkarmadığı sürece Allah'ın koruması altında olur. Onlar böyle yaparlarsa Allah (c.c.) desteğini onlardan çeker. Sonra onlara zorba ve zalimlerini musallat eder. Bunlar ümmete azabın en kötüsünü tattırırlar. Allah sonra onlara yoksulluk ve fakirlik damgası vurur."

Müsned'de, Sevban'ın rivayetiyle zikredilen hadiste Rasûlullah şöyle buyurmuştur:

" Hakikaten kişi yaptığı günahtan dolayı kaderinde belirlenmiş rızıktan bile mahrum bırakılır."

Yine Müsned'de, Sevban'ın rivayetiyle zikredilen hadiste Rasûlullah (SallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Milletlerin, köpeklerin kemiklere saldırması gibi, üzerinize dört bir yandan saldırması yakındır."

Ona Yâ RasûlAllah! O gün az olduğumuzdan dolayı mı öyle olacak? dedik.

"Siz o gün çok, ancak sel köpüğü gibi olacaksınız; düşmanlarınızın kalbindeki heybet ve korku giderilecek ve sizin kalbinize vehn konulacak." buyurdu.

"Vehn nedir ey Allah Rasûlü?" dedik.

"Yaşamı çok sevme ve ölümden hoşlanmamakdır." buyurdu.

Müsned'de, Enes'ten yapılan rivayette Rasûlullah şöyle buyurmuştur:

"Miraç gecesinde bakırdan tırnakları bulunan insanların yanından geçtim. Tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. "Bunlar kim ey Cebrail?" dedim. "Bunlar insanların etini yiyen, namuslarını kirleten kimseler" dedi.

Tirmizî'nin Câmi'inde Ebû Hureyre'nin rivayetiyle zikredilen hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:

"Ahir zamanda din karşılığı dünyayı satın alan, çok yumuşak giysiler giyen kimseler türeyecek. Dilleri şekerden tatlı, kalpleri kurtların kalbi gibidir. Yüce Allah "Benim hakkımda aldanıyorlar mı? Bana karşı cür'etkarca mı davranıyorlar? Kendime and ederim ki onlara halim-selim ve sakin kişiyi dahi şaşkın bırakacak dehşetli bir fitne göndereceğim!"

İbn Ebiddünya; Cafer b. Muhammed'in babasından, onun dedesinden, onun Hz. Ali'den şu rivayetini zikreder:

"Öyle bir zaman gelecek ki İslâm'ın ve Kur'an'ın sadece yazısı kalacak. O gün camiler yapı itibariyle mamur, hidayet yönünden harabe olacak. Âlimler gökyüzü altında (yeryüzünde) yaşayanların en şerlileri olacak; fitne onlardan başlayacak, yine onlara dönecek."

İbn Ebiddünya, Semmâk b. Harb'in Abdurrahman b. Abdullah b. Mes'ud'dan, onun da, babası ibn Mes'ud'dan rivayet ettiği şu sözü zikretmiştir.

"Bir şehirde zina ile faiz yaygınlaştığında Allah orasının helâkına izin verir."

Hasan-ı Basrî mürsel olarak Rasûlullah'tan (SallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle rivayet etmiştir:

"insanlar bilgiye önem verip ameli zayi ettikleri, dilleriyle birbirlerini sevip gönülleriyle birbirlerine nefret besledikleri ve akraba ilişkilerini kestikleri vakit, Allah onlara lanet eder ve onları sağır, kör kimseler haline getirir."

İbn Mace, Sünen'inde Abdullah b. Ömer'den şöyle rivayet etmiştir:

Rasûlullah'ın yanında bulunan on kişiden biriydim. Yüzünü bize çevirdi ve şöyle buyurdu:

"Ey muhacirler! Sizin şu beş hâle yetişmenizden ve yaşamanızdan Allah'a sığınıyorum.

Bir millette fuhuş yaygınlaşır ve onu açıktan yaparlarsa Allah onlara önceki milletlerde bulunmayan hastalıklar ve ağrılar verir.

Bir millet ölçü ve tartıyı eksik yaparsa, kıtlık, dar geçim ve yönetici zulmü gibi musibetlere maruz kalır.

Bir millet mallarının zekâtını vermezse gökten inecek bir damla sudan mahrum bırakılır, masum hayvanlar olmasa yağmur yüzü görmezlerdi.

Bir millet ahdi bozarsa Allah onlara başka milletlerden düşman musallat eder. Onlar da ellerindekini alırlar.

Yöneticileri Allah'ın kitabında indirdiği hükümlerle hükmetmezse Allah onları birbirine düşürür."

Müsned ve Sünen kitaplarında geçen ve Amr b. Mürre'nin Salim b. Ebi Ca'd'den, onun Ebû Ubeyde b. Abdullah b. Mes'ud'dan onun da babası İbn Mes'ud'dan yaptığı rivayette Rasûlullah şöyle buyurmuştur:

"Sizden öncekilerde biri günah işlediğinde diğeri gelip onu bundan nehyeder, azarlardı. Ertesi günü de sanki onu dün günah işlerken görmemişçesine onunla oturur, birlikte yer, içerdi. Bunu gören Allah bunların kalplerini birbirine benzetti. Sonra onlara Davudun (a.s.) ve İsa'nın (a.s.) diliyle lanet etti.

"Bu onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları sebebiyleydi" (Maide, 178)

Muhammed'in canını elinde tutan Allah'a yemin ederim ki ya iyiliği emreder, kötülükten nehyeder, sefih ve zalimin zulmünü engeller ve onu hakka çevirir, hak üzerinde durdurursunuz, ya da Allah kalplerinizi birbirine benzetir, sonra sizi de onları (israiloğullarını) lanetlediği gibi lanetler."

İbn Ebiddünya, İbrahim b. Amr San'ânî'den şu sözünü rivayet etmiştir:

"Allah Yuşa b. Nun'a "Ben kavminin en faziletlisinden kırk bin, en şerlisinden altmış bin kişiyi helak edeceğim" diye vahyetti. O "Ey Rabbim! Bunlar kötüler... İyilerin suçu ne?" dedi. Allah (c.c.) "Onlar benim kızdıklarıma kızmıyor, kötülerle birlikte yeyip içiyorlar" buyurdu.

Ebû Amr b. Abdülber, Ebû İmran'dan şöyle rivayet etmiştir:

"Yüce Allah bir kasabaya iki melek gönderdi ve kasabayı içindekilerle birlikte alt üst et!" diye emretti. Melekler orada, camide namaz kılan birini gördüler. "Ey Rabbımız, orada şu kulun namaz kılıyor" dediler Allah (c.c.) "Kasabayı da, onlarla birlikte onu da helak et; çünkü onun yüzü bunca kötülüğe karşı hiç ekşimedi" buyurdu.

Humeydî; Süfyan b. Uveyne'den, o Süfyan b. Saîd'den, o da Mis'ar'dan şöyle rivayet etti:

"Bir meleğe, bir kasabayı yerin dibine geçirmesi emredildi; melek "Ey Rabbim! Orada filan âbid kulun var" dedi. Allah önce ondan başla; zira onun bir kez olsun yüzü ekşimedi diye vahyetti."

İbn Ebiddünya şöyle zikrediyor:

Enes b. Mâlik, adamın biriyle Aişe'nin yanına gitti.

Adam ona: "Bize depremden bahset" dedi.

Aişe (r.a.): "İnsanlar zinayı helâl saydıkları, içki içtikleri ve fütursuzca çalgı çaldıkları vakit Yüce Allah bundan rahatsız olur ve yeryüzüne "Onları sars" diye emreder. Tevbe edip bunları terkederlerse ne âlâ. Yoksa yeri üzerlerine yıkar!" dedi.

Adam: "Ey mü'minlerin anası! onlara azap olarak mı?" dedi.

Aişe (r.a.): "Bilakis, mü'minler için nasihat ve rahmet, kâfirler için ceza, azap ve kızgınlık olarak" dedi.

Enes (r.a.) der ki: "Rasûlullah'ın vefatından sonra, bu kadar sevindiğim başka bir hadis işitmedim."

İbn Ebiddünya mürsel senedle şöyle rivayet eder:

Rasûlullah (SallAllahu aleyhi ve sellem) zamanında yer sarsıldı. O elini yere koydu ve:

"Dur, henüz vaktin gelmedi" dedi.

Sonra sahabilere dönerek:

"Rabbiniz sizi azarlayıp uyarıyor, hissenize düşen nasihatinizi alın" dedi.

Sonra Hz. Ömer (r.a.) döneminde bir deprem daha oldu. Ömer:

"Ey insanlar! bu deprem mutlaka türettiğiniz bir takım bidatlerden dolayıdır. Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bir daha deprem olursa kesinlikle sizinle, birlikte oturmam" dedi.

Ka'b şöyle demiştir:

"Yeryüzü, ancak orada günahlar işlendiğinde sarsılır. Allah'ın üzerinde yapılanlardan haberdar olması korkusuyla gürler, (böylece deprem olur.)"

Ömer b. Abdülaziz vilayetlere şu mektubu gönderdi:

"Bu sarsıntı Allah'ın kullarına bir uyarısıdır. Vilayetlere filan ayın filan gününde çıkmalarını ve Allah'a yakarmalarını emrettim. Yanında bir şey bulunan onu sadaka olarak versin. Zira yüce Allah "Şüphesiz arınan ve Allah'ın adını anıp namaz kılan kurtulmuştur." (A'lâ, 14, 15) buyurmuştur.

Âdem'in dediğini deyin:

"Adem ile Havva dedi ki: Rabbimiz! Nefsimize zulmettik. Bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen gerçekten zarara uğrayanlardan oluruz" (A'râf, 23)

Nuh'un söylediğini söyleyin

"Beni bağışlamaz, bana merhamet etmezsen ziyana uğrayanlardan olurum" (Hûd, 47)

Yûnus'un dediğini deyin:

"Senden başka ibadete layık ilâh yoktur. Seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum." (Enbiya, 87)

Ahmed b. Hanbel der ki:

Bize Esved b. Âmir, ona Ebû Bekir, ona A'meş, ona Atâ b. Ebî Rebâh, ona da İbn Ömer şöyle anlattı:

Rasûlullah'ı (SallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim:

"İnsanlar dinar ve dirhemde cimrilik yaptıkları, ayne (Hileli bir faiz alışverişi (müt) türü alış-verişte bulundukları, ineklerin kuyruklarını kestikleri ve cihadı terkettikleri vakit Allah onlara belâ ve musibetler verir ve dinine dönmedikleri sürece onları kaldırmaz." Bunu Ebû Davud, Hasen bir senetle rivayet etmiştir.

İbn Ebiddünya İbn Ömer'den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

Biz, hiç kimsenin dinarına ve dirhemine müslüman kardeşinden daha layık olmadığı ilkesini gördük, yaşadık. Zira Rasûlullah'ı şöyle buyururken işittim:

"İnsanlar dinar ve dirhemlerde cimrilik yaptıkları, "ayne" alışverişinde bulundukları, Allah (c.c.) yolunda cihadı terkettikleri, ineklerin kuyruklarını kestikleri vakit Allah (c.c.) onlara bir belâ gönderir ve dinlerine tekrar dönmedikçe onu kaldırmaz."

Hasan der ki:

"Fitne ve kargaşa Allah'ın insanlara verdiği bir cezadır."

İsrailoğullarının bir peygamberi, zalim hükümdar Buhtunnasır'ın onlara yaptıklarına bakarak:

"Kendi ellerimizle yaptıklarımızdan dolayı, seni tanımayan ve bize acımayanları başımıza musallat ettin." dedi.

Buhtunnasır, Peygamber Danyal'a "Beni, senin milletine musallat kılan nedir?" dedi.

Danyal "Senin azgınlığın ve milletimin nefsine zulmetmeleri" dedi.

İbn Ebiddünyâ, Ammar b. Yasir ve Huzeyfe'nin Rasûlullah'tan rivayet ettikleri şu hadisi zikretmiştir:

"Yüce Allah bir milletten intikam almak istediğinde çocuklarını vefat ettirir, hanımlarını kısır eder. Sonra içlerinde merhamete layık hiç kimse kalmayınca onlara azabını gönderir."

İbn Ebiddünyâ Malik b. Dinar'dan şöyle rivayet etmektedir:

"Hikmet" kitabında okudum, şöyle yazılıydı. Ben hükümdarlar hükümdarı Allah'ım. Hükümdarların kalpleri benim elimdedir; bana kim itaat ederse hükümdarlarını onlara rahmet kaynağı kılarım. Kim de bana isyan ederse hükümdarları onlara belâ kılarım. O yüzden kendinizi hükümdarlara sövmekle oyalamayın; bilakis bana tevbe edin, ben de onları size karşı şefkatli yapayım."

Hasan-ı Basrî'nin mürsel rivayetlerinin birinde şöyle geçmektedir:

''Allah bir millet için hayır dilerse; yönetimlerini yumuşak tabiatlı ve merhametli kimselerin, hazinelerini basiretli cömertlerine eline verir. Bir millet için de kötülük dilerse; yönetimlerini sefih ve zalimlerin, hazinelerini cimrilerin eline verir."

İmam Ahmed ve diğer muhaddisler Katâde'den şöyle rivayet etmişlerdir:

"Musa (a.s.) "Ey Rabbim sen göktesin biz ise yerdeyiz senin o gazabının ve rızanın alametleri nedir?" diye sordu.

Allah (c.c.) "Başınıza en hayırlılarınız yönetici yapmışsam, bu sizden hoşnut halde olduğumun alâmetidir. Başınıza en şerlilerinizi yönetici yapmışsam, bu da sizden hoşnutsuzluğumun alâmetidir."

İbn Ebiddünyâ, Fudayl b. İyaz'dan şöyle rivayet etmiştir:

Allah bir peygamberine şöyle vahyetti:

"Beni tanıyan biri bana isyan ederse, ona beni tanımayanı musallat ederim."

İbn Ebiddünyâ'nın, İbn Ömer kanalıyla rivayet ettiği bir hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:

"Canımı elinde bulunduran Allah'a andolsun ki, Allah yalancı hükümdarlar, günahkâr vezirler, hain memurlar, zalim askerler ve ruhban şimali ama leşten pis kalpli, çeşit çeşit zevk ve alışkanlıkları bulunan fasık din adamları göndermedikçe kıyamet kopmaz. Allah bu din adamlarına karanlık ve bulanık bir fitne kapısı açar ve ona kapılıp giderler. Muhammed'in hayatını elinde bulunduran Allah'a andolsun ki, İslâm bağ bağ çözülecek sonunda "Allah Allah" diyen kalmayacak. Ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız, ya da Allah size en şerlilerinizi musallat eder; onlar da size azabın en kötüsünü tattırırlar. Sonra en hayırlılarınız dua ederler de duaları kabul olunmaz! Ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız, ya da Allah size küçüklerinize merhamet etmeyen, büyüklerinize saygı göstermeyenleri yönetici olarak gönderir."

Taberânî'nin "Mu'cem" inde ve diğer hadis kitaplarında geçen, Saîd b. Cübeyr'in İbn Abbas'tan, onun da Rasûlullah'tan nakliyle gelen hadiste O (SallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Herhangi bir millet ölçüyü hileli tartıyı eksik yaparsa Allah onları bir damla yağmur suyundan bile mahrum bırakır.

Bir millette zina açıktan ve çok yapılırsa, ölüm çoğalır.

Bir millette faiz yaygınlaşırsa onlarda delilik artar.

Bir toplumda öldürme çoğalır, insanlar birbirlerini öldürürlerse Allah (c.c.) onlara düşmanlarını musallat eder.

Bir toplumda Lût kavminin yaptığı lûtilik yaygınlaşırsa onlarda yerin dibine geçirilme (deprem) çoğalır!

Bir millet iyiliği emretmeyi kötülükten men'etmeyi terkederse, hiçbir ameli Allah katına yükseltilmez hiçbir duaları kabul olunmaz."

Müsned ve diğer hadis kitaplarında, Urve'nin Aişe'den yaptığı şu rivayet geçmektedir:

"Rasûlullah bir şeyden etkilenmiş halde yanıma girdi. Bir şeyden etkilendiği, bir şey yapmaya niyetlendiği yüzünden belliydi. Hiç konuşmadı. Abdest alıp dışarı çıktı. Taşı bağlayıp minbere çıktı. Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle buyurdu:

"Ey insanlar! Allah (c.c.) size şöyle buyuruyor: İyiliği emredin, kötülükten men'edin.

Yoksa bana dua ettiğinizde kabul etmem, yardım istediğinizde yardım etmem, benden bir şey istediğinizde onu vermem."

Amrî Zâhid şöyle demektedir:

"Kendinden habersiz olmanın ve Allah'tan yüz çevirmenin alameti; Allah'ın sevmediği bir olayı görüp kendine dahi bir fayda ve zarar vermeyen kimselerden korkarak ses çıkarmaman, hiç bir emir ve nehiyde bulunmamandır... "

Amrî yine şöyle der:

"Her kim insanlardan korktuğundan ötürü iyiliği emir ve kötülükten nehyi terkederse, ondan "itaat edilme" özelliği kaldırılır; çocuğuna veya kölesine bir emir verse onlar emrini kâle almazlar."

Ahmed Müsned'de, Kays b. Ebî Hâzim'den Ebû Bekir'in şu sözünü rivayet etmiştir:

"Ey insanlar! Siz şu âyeti okuyor ve onu hatalı yorumluyorsunuz:

"Ey insanlar! kendinize bakın: siz doğru yolu bulduğunuzda sapanlar size bir zarar vermez." (Mâide, 105)

Ben Rasûlullah'ı (SallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle derken işittim:

"İnsanlar zalimi görürler de onun ellerinden tutmazlarsa kötülüğü görürler de onu değiştirmezlerse yakın bir süre sonra Allah onları katından bir azapla kuşatır."

Evzâî, Yahya b. Ebî Kesîr'den, o Ebû Seleme'den, o da Ebû Hureyre'den Rasûlullah'ın (SallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu rivayet etti:

"Günah gizli yapıldığında sedece sahibine zarar verir, açıktan yapıldığında ve buna engel olunmadığında ise bütün halka zarar verir."

İmam Ahmed Ömer b. Hattab'tan şöyle rivayet etmiştir:

"Kasabaların mâ'mûrken harap olması yakındır." Ona "Mâmur iken nasıl harap olur?" denildiğinde, "Kasabanın kötüleri iyileri üzerinde hakim olduğunda, kabileyi münafıkları yönettiğinde öyle olur!"

Evzâî, Hasan b. Atiyye'den, o da Rasûlullah'tan (SallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle rivayet etti:

"Ümmetimin en şerlileri en hayırlıları üzerinde galip ve hakim olacak. Öyle ki, bugün münafıkların aramızda gizlendikleri gibi, o gün mümin kişi onlar arasında gizlenir.

İbn Ebiddünyâ, İbn Abbas'tan şöyle rivayet etti:

Allah Rasûlü (SallAllahu aleyhi ve sellem):

"Öyle bir zaman gelecek ki, mü'minin kalbi onda tuzun suda eriyişi gibi eriyecek" buyurdu.

"O nedendir ey Allah Rasûlü?" diye sorulduğunda Rasûlullah (SallAllahu aleyhi ve sellem):

"Kötülüğü görüp onu değiştirmeye güç yetirememesinden!" dedi.

İmam Ahmed, Cerîr'den, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu Rivayet etti:

"Herhangi bir toplumda günahlar işlenir, işlemeyenler daha çok ve daha güçlü oldukları halde onu engellemezlerse Allah (c.c.) onları azabıyla kuşatır."

Sahîh-i Buhârî'de geçen ve Üsame b. Zeyd'den rivayet edilen bir hadiste Rasûlullah şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet gününde bir kimse getirilip Cehennem'e atılır; bağırsakları karnından dışarı fırlar ve o halinde değirmen çeviren merkep gibi döner. Cehennemdekiler onun yanına toplanırlar ve:

"Ey filan, bu ne hâl? Bize iyiliği emir ve bizi kötülükten nehyeden sen değil mi idin? Derler. O da:

"Evet iyiliği emrederdim; ama onu yapmazdım. Kötülükten nehyederdim de onu kendim yapardım" der.

İmam Ahmed, Mâlik b. Dinar'dan şöyle rivayet etmiştir:

"İsrailoğullarından bir âlim erkekleri ve kadınları evine toplayıp onlara vaaz ve nasihatte bulunur. Allah'ın azabını hatırlatırdı. Bir gün oğlunun birinin göz ucuyla bir kadına baktığını gördü ve "Yavaş ey oğlum" dedi. Sonra yataktan düştü ve boynu kırıldı; ardından hanımı çocuk düşürdü ve çocukları öldürüldü. Bunun üzerine Yüce Allah israiloğullarının peygamberine şöyle vahyetti:

"O âlime haber ver ki: Benim için kızgınlığın sana sadece "Yavaş ey oğlum" dedirtiyor öyle mi? Artık senin neslinden hiçbir sıddık çıkarmayacağım" dedi."

İmam Ahmed, Abdullah b. Mes'ud'dan, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etti:

"Küçük günahlardan sakının; zira bunlar bir araya toplanıp kişiyi helak ederler.

-Rasûlullah onlara şu misali verdi-:

"Bu, açık arazide konaklayan şu kimselerin durumuna benzer: bunlardan biri gidip bir odun getirir, sonra başkası gidip başka bir odun getirir. Böylece bir odun yığını oluştururlar. Sonra ateş yakıp topladıklarını yakarlar."

Buhârî Enes b. Malik'ten şöyle rivayet etmiştir.

"Siz öyle ameller yapıyorsunuz ki bunlar sizin gözünüzde arpadan daha küçük. Oysa biz onu Rasûlullah zamanında helak edici günahlardan sayardık."

Buhârî ve Müslim'in Abdullah b. Ömer'den yaptığı bir rivayette Rasûlullah (SallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Kadının biri bir kedi sebebiyle azap gördü: onu ölene kadar hapsetmişti, cehenneme girdi. Ona ne yedirip içirde, ne de haşerat vs. yemesi için onu serbest bıraktı."

Ebû Nuaym, Hilye'de şöyle demektedir:

Huzeyfe'ye "İsrailoğulları dinlerini bir günde mi bıraktılar" diye soruldu. O "Hayır! Ancak bir şeyle emrolunsalar yapmazlar, bir şeyden men'edilseler ondan kaçınmazlardı. Sonunda, kişinin gömleğinden sıyrılışı gibi dinlerinden sıyrıldılar."

Bu yüzden selef-i salihinden bazıları şöyle demişlerdi:

"Günahlar küfrün postacısı,

öpücük cimanın postacısı,

şarkı zinanın postacısı,

bakmak aşkın postacısı,

hastalık da ölümün postacısı dır."

"Hilye" de, İbn Abbas'tan şöyle rivayet edilmiştir:

"Ey günah işleyen!

Bir günah işledikten sonra onun kötü sonucundan ve cezasından korkmaksızın güven içinde ikinci kez yapman günah işlemenden daha büyük bir cürümdür.

Günah işlerken sağında ve solunda bulunan meleklerden utanmaman günahından daha büyük bir cürümdür.

Allah'ın günahından dolayı sana ne yapacağını bilmediğin halde gülmen, yaptığın günahtan daha büyük bir cürümdür.

Günahı işleyebilmeye güç yetirdiğinden dolayı sevincin daha büyük bir günahtır.

Günahı kaçırıp işleyemediğinde üzülmen, onu işlemenden daha büyük bir suçtur.

Günah işlerken kapının örtüsünü açan rüzgardan korkman ve Allah'ın sana bakışından kalbinin titremeyişi daha büyük bir günahtır.

Yazıklar olsun sana! Eyyûb'un günahı ne idi de Allah ona hastalık verdi ve malını elinden aldı, biliyor musun?

Bir zavallı, zalimi engellemesi için ondan yardım istemişti de, o yardım etmemiş o zalimi zulmünden men'etmemişdi. Allah da ona belâ ve musibet vermişti..."

İmam Ahmed der ki:

Bize Velid, ona Evzâî şöyle anlattı: Bilal b. Sa'd'ı şöyle derken işittim:

"Günahın küçüklüğüne bakma, isyan ettiğinin kim olduğuna bak"

Fudayl b. İyaz der ki:

"Günah senin gözünde ne kadar küçükse Allah katında o kadar büyük, gözün de ne kadar büyükse Allah katında o kadar küçük olur."

Denilir ki: Allah Musa'ya şöyle vahyetti:

"Ey Musa! kullarımdan ilk ölen İblis'tir. Bu onun bana isyan etmesinden dolayıdır. Zira ben bana âsi olanları ölülerden sayarım."

Müsned'de ve Tirmizî'nin el-Cami'inde geçen ve Ebû Salih'in Ebû Hureyre'den onun da Rasûlullah'tan rivayetiyle gelen hadiste O şöyle buyurmuştur:

"Mü'min bir günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta oluşur. Eğer tevbe edip günahı bırakır ve Allah'tan mağfiret dilerse kalbi cilalanır. Eğer günahına günah eklerse siyah noktalar çoğalır ve sonunda kalbini kaplar. Yüce Allah'ın "Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler, kalplerinin üzerine pas olmuştur." (Mutaffıfin, 14) âyetinde bahsettiği pas işte budur. " Tirmizî: "Bu hasen-sahih bir hadistir" demiştir.

Huzeyfe der ki:

"Kul bir günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta oluşur. Sonunda kalbi gezgin (dolayısıyla her pisliğe bulaşmış) koyun gibi olur."

İmam Ahmed der ki:

Bize Yâkup, ona babası, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Ubeydullah b. Utbe, ona da İbn Mesud, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu haber verdi:

"Ey Kureyşliler, siz Allah'a asi olmadığınız sürece bu işe yani yöneticiliğe ehilsiniz. Eğer ona isyan ederseniz Allah sizi bir dalın diğerini yontusu gibi yontar." Rasûlullah sonra dalın kabuğunu yonttu ve dalı çıplak hale getirdi.

Ahmed, Vehb'den şöyle rivayet etti:

"Yüce Allah'ın İsrail oğullarının bir peygamberine söyledikleri arasında bu vardı:

"Ben, bana itaat edildiğinde razı olurum, razı olduğumda bereket veririm ve bereketimin sonu yoktur. Bana isyan edildiğinde de kızarım, kızınca lanet ederim, lanetim ise yedinci toruna kadar ulaşır."

Ahmed, Veki'den, o Zekeriyya'dan, o da Âmir'den şöyle rivayet etmiştir:

Âişe Muaviye'ye (r.a.) şöyle yazdı:

"Kul Allah'ın emirlerine aykırı hareket ettiğinde sevenleri onu yermeye başlarlar."

Ebû Nuaym, Salim b. Ebî Ca'd"dan şöyle rivayet etti:

Ebû Derdâ:

"Kişi, farkında olmadan, mü'minlerin kalplerinin kendisine lanet etmesinden sakınsın" dedi.

Sonra: "Bunun nereden kaynaklandığını biliyor musun?" diye sordu.

Ben: "Hayır" dedim.

Ebû Derdâ:

"Kul daha günahlarla başbaşa kalıp yaparken Allah mü'minlerin kalplerine ona karşı nefret duygusu yerleştirir ve o bunun farkına hiç varmaz."

Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah babasının Zühd kitabında şunu zikreder:

Muhammed b. Şirin girdiği bir borçtan dolayı kederlendi ve:

"Ben bu olayın kırk yıl önce yaptığım bir günahtan dolayı olduğunu biliyorum" dedi.
ibn kayyım El-Cevziyye
 
Kayıtlı
haniifa
Ziyaretçi
« Yanıtla #1 : 07 Ekim 2014, 13:51:01 »

Cok güzel bir acıklama, Allah'u Teala ibn Kayyım ve ibn Kayyımın dediğin bize aktaran kardeşten razı olsun. Amin.
Kayıtlı
DAVET
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5


« Yanıtla #2 : 06 Nisan 2023, 02:04:05 »

.
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.