HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 05 Haziran 2023, 13:46:05


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: ZEKÂT BAHSİ  (Okunma Sayısı 9315 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
buhari
Ziyaretçi
« : 29 Ağustos 2007, 14:11:18 »

Zekat: Lügat manası ; arınmak, temizlenmek, artmak ve  bü-yümek   demektir.
Seri manada ise; nisaba ulaşmış ve üzerinden Hicri bir yıl geçmiş olan malın bir kısmını fakirlere ve zekât âyetinde  zikredi-len  zümrelere  vermektir.
Zekatın Hükmü: Zekât; muhkem bir farzdır. İnkâr eden kâfir olur,   vermeyen  ise öldürülür.
Allah   (c.c)şöyle buyuruyor:
-"Namazı kılın, zekâtı verin ve Rasulullah (s.a.s)'e itaat  edin ki  merhamet  edilmiş olasınız."
(Nûr:   56)
-"Onların mallarından kendilerini temizleyip arıtacak bir sadaka al ve onlara duâ et. Muhakkak senin duan onların kalblerine sükun ve güvenlik verir. Allah işiten  ve  bilendir."
(Tevbe:   103
Allah (c.c) Kur'an-ı Kerim" in bir çok âyetlerinde "Zekâtı  ve-rin"  diye emrettiği  gibi  Rasulullah   (s.a.s)'de:
-"Mallarınızın  zekâtını  verin"  buyurmuştur.
(Tirmizi )’Hakim  rivayet etti ve Sahih  dedi.
İbni Abbas (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in Muaz b. Cebel'i Yemen "e gönderirken kendisine şöyle buyurduğu rivayet  edilmiştir:
-"Yakın bir zamanda kitab ehli olan bir kavme gideceksin. Yanlarına vardığın zaman önce kendilerini Allah'tan başka ibâdete lâyık ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.s)'in muhakkak Allah'ın rasulü olduğuna şehadet etmeye davet et. Bu iki esası kabul ederlerse, Allah'ın kendilerine günde beş vakit namazı kesin olarak farz kıldığını haber ver. Bunu da kabullenirlerse, Allah'ın kendilerine zenginlerinden alınıp fakirlerine verilen bir sadakayı (yâni; zekâtı) kesin olarak farz kıldığını söyle. Bunu da kabullenirlerse, en kıymetli mallarını almaktan kaçın ve mazlumun bedduasından kork.
Çünkü mazlumun bedduası ile Allah (c.c) arasında perde
(engel)   yoktur."
(Buhari,   Müslim,   Ebu  Davud,   Tirmizi,   Nesei)
Ebu Hureyre (r.a)'den; adamın birinin Rasulullah (s.a.s)'e  gelip  şöyle  dediği  rivayet  edilmiştir:
-"Ey Allah'ın Rasulü! Bana, yapacağım öyle bir iş göster ,ki,   onu  işleyince  cennete  girebileyim."
Rasulullah   (s.a.s):
-"Şirk koşmaksızın yalnız Allah'a ibadet eder, farz olan namazı kılar, yine farz olan zekâtı hakkıyla verir ve   Ramazanda  da  oruç  tutarsın"  buyurdular.
Adam:
       "Hayatımı elinde tutan zâta (Allah'a) yemin ede-rimki buna birşey eklemiyeceğim" dedi ve dönüp gidince Rasulullah   (s.a.s):
       "Cennetlik bir kimseye bakmaktan sevinç duymak isteyen  varsa  bu   adama  baksın"   buyurdu.
(Buhari,   Müslim,   Nesei)
Ebu  Hureyre   (r.a)'den  şöyle  rivayet edilmiştir:
       "Rasulullah (s.a.s) vefat ettikten sonra Hz. Ebu Bekr (r.a) halife seçildi. O zaman Arab kabilelerinden bir kısmı (zekât hususunda) isyan ederek küfre döndüler. Hz. Ebu Bekr (r.a) isyan eden kabilelerle cihad etmeye karar verdi. Fakat Hz. Ömer (r.a) buna mâni olmak için:
       "Sen insanlarla nasıl cihad edersin? Halbuki Ra¬sulullah (s.a.s): "İnsanlarla 'Lâilahe illAllah' deyinceye kadar harbetmekle emrolundum. Fakat bunu diyen kimsenin malı da, canı da benim nazarımda dokunulmazlık vasfını   kazanır,   Allah   hakkı   müstesna.   O kimsenin  gizli niyet   ve   düşüncesi   ile   ilgili   hesabı   Allah'a   aittir"  buyurmuştur"   dedi.
Bunun  üzerine  Ebu  Bekr   (r.a):
-"VAllahi namaz ile zekât arasında ayırım yapanlarla savaşacağım. Çünkü zekât, malın hakkıdır. Allah(c.c)'ya yemin ederim ki, Rasulullah (s.a.s)'e verdikleri bir dişi oğlağı bile bana vermezlerse, bu yüzden kendileriyle harb  edeceğim"  buyurdu. Bunun  üzerine Hz.   Ömer  (r.a)   dedi ki:
       "VAllahi bildim ki, bu sözler Allah (c.c)'nun Hz. Ebu Bekr'in gönlünde meydana getirdiği genişliğin bir eseridir. Bu sayede onlarla savaşmanın hak olduğunu öğrendim."
   (Buhari,   Müslim,  Ebu  Davud,   Tirmizi,   Nesei)
Kayıtlı
buhari
Ziyaretçi
« Yanıtla #1 : 29 Ağustos 2007, 14:17:09 »

ZEKATIN VÜCUBUNUN ŞARTLARI

Zekâtın farz olmsı için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir:
1   - Müslüman Olmak: Çünkü zekât ibâdettir. Müslü¬man  olma-yan  kimsenin  ibâdetini  Allah  kabul  etmez.
2   - Hür Olmak: Çünkü kölenin elinde mal bulunsa bile kendisinin  değildir.
3   - Akıl Ve Baliğ Olmak: Zekât bir ibâdet olduğu için,  çocu-ğun  ve  delinin  zekât  vermeleri  farz  değildir.
Rasulullah   (s.a.s)   şöyle  buyurdu:
-"Çocuk buluğa erinceye kadar, deli olan iyileşin ceye kadar ve uykuda olan uyanıncaya kadar kendilerine  günah   yazılmaz."
(Ebu  Davud,   Ahmed)
‘ Ancak deliliğin bir sene boyunca devam etmesi şarttır. Senenin başında ve sonunda birkaç gün sıhhat bulursa, zekât vermesi farz olur. Baygın olan kimselerin baygınlık hali bir yıl dahi devam etse zekât vermeleri farzdır.
4- Malın Nisab Miktarı Olması: Çünkü Rasulullah (s.a.s) zekât düşen malların her bir çeşidi için ayrı bir miktar koyarak malın o miktardan az. olduğu zaman ona zekât  düşmediğini   bildirmiştir.
Ebu Said (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu  rivayet  edilmiştir:
-"Beş vesak (bir ölçek)tan az olan miktarda zekâtfarz  değildir."   
  (Buhari,Müslim,Ebu  Davud,Tirmizi,Nesei)
5  - Malın  Üzerinden  Bir  Yıl  Geçmesi:
Rasulullah   (s.a.s)   şöyle  buyurdu:
"Hiçbir malda, üzerinden bir yıl geçmedikçe zekât yoktur."
   (Ebu Davud)
İmam  Nevevi  bu  hadis  için  Sahih  veya  Hasen  dedi.
6-Nisab miktarı olupta, malı kadar borcu bulunan kimseye de zekât farz değildir. Borçlu olupta malı bor cundan fazla olan kimseye ise eğer fazla olan malı nisab  miktarı  varsa  o  miktarın   zekâtını   vermesi  farzdır.
Borçtan maksat; kulların alacağı borç olup nezir, keffaret ve fitre gibi dini borçlar zekâtın farziyetine mâni  değildir.
Yezid b. Huzeyfe şöyle demiştir: "Süleyman  b.   Yesar'a:   "Malı olan  ve olan  malı  kadar da    borcu   olan   bir   kimseye   zekât   düşer   mi?"   diye   sordum  da:   "Hayır"  cevabını   verdi."
(Malik)
7-İçinde oturulan eve, giyilen elbiseye, evin zaruri eşyalarına, binek hayvanlarına, kullanılan silahlara, aile fertlerinin jsenelik yiyeceğine,' altın ve gümüşten olmayan kapkacağa zekât gerekmez. Nafaka te
mini için sanatkâr kimselerin kullanmış olduğu aletlere ve  ilim  ehlinin kitaplarına  da  zekât   gerekmez.
Ebu Hureyre (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu   rivayet  edilmiştir:
-"Kölesi ve atı için, müslümanın zekât vermesi farz  değildir."     
 (Buhari,Müslim,Ebu  Davud,Tirmizi,Nesei)
8-Eğer, bir kimsenin bir başka kimsede alacağı olur da bu alacağını karşı tarafın inkâr etmesi sonucu bir türlü tahsil edemez ve ancak yıllar sonra bu alaca¬ ğını ispat edip tahsil ederse, geçen yılların zekâtı ken
disine  lâzım  gelmez.
Eğer bir kimsenin bir başka kimsede alacağı olur da, o başkası -ister zengin, ister fakir olsun- borcunu inkâr etmiyorsa, o alacağa zekât düşer. Eğer o başkası borcunu inkâr ediyorsa ve fakat alacaklının ya şahitleri var ya da hakim durumu biliyorsa o alacağa zekât düşer.
Said b. Yezid (r.a)'den Osman b. Af fan (r.a) şöyle rivayet  et-miştir:
-"İşte bu, zekât verme ayınızdır. Kimin borcu var sa alacaklısına ödesin. Böylece herkesin malı eline geçsinde  zakâtlarım   versinler."
(Malik)
Eyyub b. Ebu Temime Essahteyani'den; Ömer b. Abdilaziz, valilerinden birinin halktan zorla aldığı malı sahiplerine geri vermesini, mallarının eski zekâtlarının da alınmasını ferman buyurmuştu. Daha sonra bu emrini değiştirerek onlardan sadece son senenin zekâtını almasını ferman yazdı. Çünkü daha önce malların sahiplerine bu  mallarda   hiçbir hak   tanınmıyordu.
                                 (Malik)
‘Eğer borçlunun iflas ettiğine hüküm edilirse -İ-mam Ebu Hanife'ye göre- yine zekât düşer. Zira ona gö¬re herhangi bir kimse hakkında verilen iflas hükmü geçersizdir.
İmam Muhammed ise; Bu durumda o alacağa zekât düşmez. Çünkü borçlunun müflis olduğuna hükmedildiği için  ondan  borcun  tahsili  mümkün  değildir,   demiştir.
9-Eğer bir kimse ticaret için bir şey alırsa sonra onu satmaktan vazgeçerek kullanmaya niyet ederse zekâtını vermesi gerekmez. Eğer kullanmak için aldıktan sonra niyetini, ticarete çevirirse, onu satmadıkça ona zekât düşmez. Fakat eğer bir mala miras yolu ile malik olduk
tan sonra o malı ticaret için satmaya niyet ederse, o mal hemen  ticaret  malı  olup  ona   zekât  düşer.
10- Zekât ödenirken veyahut ödenmesi gereken miktar ana maldan ayrılırken zekât niyeti getirilmezse zekât ödenmiş olamaz. Çünkü zekât bir ibâdet olduğu için onda niyet  şarttır.
Rasulullah   (s.a.s)   şöyle  buyurdu:
-"Amellerin  kabulü   niyetlere  bağlıdır."
(Buhari, Müslim)
Kayıtlı
buhari
Ziyaretçi
« Yanıtla #2 : 29 Ağustos 2007, 14:31:03 »

HAYVANLARIN  ZEKATI
SAİME'LERİN   (OTLAK  HAYVANLARININ)   ZE-KATI:

SAİME: Kırlarda ve otlaklarda güdülen, nesillerinin çoğalması, süt ve yağlarının artması amacıyla ve ticari gayeler için beslenilen hayvanlara (Saime) denilir. Senenin yarısında veya daha fazla yemle beslenenler saime olmaz.
Ali   (r.a)'nun   şöyle  dediği   rivayet  edildi:
-   "Kendisine yük yüklenen ve çalıştırılan hayvanlarla,   çift   süren sığırlarda  zekât  yoktur."
(Ebu  Davud,   Dare  Kutni

Kayıtlı
buhari
Ziyaretçi
« Yanıtla #3 : 29 Ağustos 2007, 14:32:48 »

DEVELERİN  ZEKATI:

Saime olan develerin nisabı beştir. Bundan aşağısının  zekâtı  yoktur.
5  deveden     9 deveye kadar  1  koyun,
10 deveden  14  deveye kadar  2 koyun,
15 deveden   19  deveye kadar 3 koyun,
20  deveden  24 deveye kadar 4 koyun,
25 deveden 35 deveye kadar iki yaşına girmiş 1 dişi  deve,
36 deveden 45 deveye kadar üç yaşına girmiş 1 dişi deve,
46 deveden 60 deveye kadar dört yaşına girmiş 1 dişi  deve,
61 deveden 75 deveye kadar beş yaşına girmiş 1 dişi   deve,
76 deveden 90 deveye kadar üçer yaşına basmış 2 dişi  deve,
91 deveden 120 deveye kadar dört yaşma basmış 2 dişi  deve.
Bundan sonra yeni baştan başlayarak daha önce ne lâzım ge-liyor  idi  ise,   yine  aynısı  lâzım  gelir.
120' den 140 deveye kadar dört yaşına basmış iki dişi deve ile evvelki gibi her beş devede bir koyun veri¬lir.
141’ den 149 deveye kadar dört yaşına basmış iki dişe  deve  ile  iki yaşında   bir  dişi  deve  verilir.
150 devede ise dört yaşına basmış üç dişi deve verilir.
Bundan sonra bir daha yeni baştan başlayarak yirmiye kadar her beş deve için yine bir koyun ve artan develer yirmibeş olunca iki yaşında, otuz altı olunca üç yaşında bir dişi deve lâzım gelir. Ve sürünün sayısı yüz doksan altı olunca, iki yüze kadar dört yaşına girmiş dört dişi deve verilir ve sonra daima 150'den baş-landığı   gibi  başlanır.
Enes (r.a)'den rivayet edildiğine göre, Ebu Bekr (r.a) kendisini Bahreyn'e vali olarak göndermiş bulunduğu   sırada  şu  talimatı  yazmıştı:
Rahman  ve  Rahim  olan  Allah'ın  adıyla.
Bu, Rasulullah (s.a.s)'in müslümanlara farz kıldığı ve Allah'ın, Rasulüne emrettiği zekât farizasıdır. Tesbit edildiği   miktarda   zekât   kendisinden   istenilen   kimse onu versin.   Bu  miktarın  fazlası  istenirse  vermesin.
Develerin sayısı yirmi dört veya daha azsa, zekât olarak  her beş  devede  bir koyun  verilir.
Develerin sayısı otuzbeş olursa, iki yaşına girmiş bir  dişi  deve,
Develerin sayısı otuz altı olursa, kırkbeşe kadar üç yaşma  girmiş  bir  dişi  deve,
Develerin sayısı kırkaltı olursa, altmışa kadar dört yaşına  gir-miş  bir  dişi  deve,
Develerin sayısı altmış bir olursa, yetmişbeşe kadar beş yaşına  girmiş  bir  dişi  deve,
Develerin sayısı yetmişaltı olursa, doksana kadar, üçer yaşına  basmış  iki  dişi  deve,
Develerin sayısı doksanbir olursa, yüzyirmiye kadar dört yaşı-na  basmış  iki  dişi  deve  verilir.
Develerin sayısı yüzyirmibiri geçti mi her kırk de¬vede üç yaşına basmış bir dişi deve, her elli devede, dört yaşına  basmış  bir  dişi  deve  verilir.
Yalnız dört devesi olana o develerde asla zekât yoktur.  Ancak   develerin  sahibi  arzu  ederse,   verebilir.
Develerin sayısı beş oldu mu, ona da bir koyun zekât  verilir.   
(Buhari,   Ebu  Davud,   Tirmizi,   Nesei)
Tahavi ve İbni Hazm (El-Muhalla) kitabında daha önceki  hadisi  şu  ziyade  ile  rivayet  etmişlerdir:
- "Develer yüzyirmiden fazla olursa yeni baştan başlayarak daha önce ne lâzım geliyor idi ise yine aynısı lâzım gelir. Yirmibeşten az ise her artan beş deve için bir koyun  verilir."
(Tahavi,   İbni  Hazm "EI-Muhalla")
‘Hanefi  âlimleri  bu  ziyade  ile  amel   etmektedirler.
Kayıtlı
buhari
Ziyaretçi
« Yanıtla #4 : 29 Ağustos 2007, 14:33:40 »

SIĞIRLARIN  ZEKATI

     Otuz  taneden   az olan   sığır  sürüsüne  zekât  düşmez.
30 sığırdan 39 sığıra kadar iki yaşına basmış bir erkek  veya  dişi  buzağı   verilir.
40 sığırdan 59 sığıra kadar üç yaşına basmış bir dişi  sığır veya  bir dana  verilir.
60 sığırda iki yaşını tamamlamış iki dişi veya erkek  buzağı  verilir.
70(i sığırda üç yaşına girmiş bir dişi sığır ile iki yaşına   basmış  bir  erkek  veya  dişi  buzağı  verilir.
80  sığırda  üç  yaşına  basmış  iki  dişi   sığır  verilir.
90   sığırda   iki   yaşına   basmış   üç   tane   dişi  veya  er-
uğrayıp sahibinin niyeti olmasa bile ondan su içerse Allah, o kimse için atının içtiği su (damlası) sayısınca sevaplar yazar."   
(Buhari,   Müslim
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.