Ebu Muhammed Es-selefi
|
 |
« Yanıtla #2 : 16 Kasım 2022, 21:42:02 » |
|
3- Hanbeli âlimlerinden olan Allame İbnu’l-Cevzi, “el-Bâzu’l-Eşheb” kitabı s: 57’de şöyle dedi:
“Bil ki Yüce Allah’ın varlığını mekânsal bir varlık olarak tasavvur eden kimse O’nun için bir cihet araştırır. Aynı şekilde Yüce Allah’ın varlığını zamansal bir varlık olarak hayal eden kimse de O’nun âlemden ne kadar bir müddet önce olduğunu araştırır. Her iki hayal de bâtıldır. Cihet söyleyen kişinin nezdinde bütün cihetlerin aynı olduğu sabittir. Dolayısıyla bu cihetlerden bazısında olmak bizatihi vacip değil, bilakis caizdir. Bu sebeple özel olarak bir cihette olmak, onu tahsis eden bir tahsis ediciye ihtiyaç duyar. Bu manada tahsis, tahsis edilenin zatından başka bir şeydir. Yok olması mümkün olan bir varlığın ise kdîm (قَدِيم) olması imkânsızdır. Çünkü kdîm (قَدِيم), bütün yönleri ile vacibul vücut olandır. Ayrıca cihette olan her varlığın mutlaka bir miktarı ve sınırı olur. Yüce Allah bundan münezzehtir. Şüphesiz cihet, cisim ve cevherler için söz konusudur; çün-kü bunların bir hacmi vardır ve bu hacim cihete ihtiyaç du-yar. Cihet ise başka bir cihette olmaz. Allah’ın bir cihette olmasının bâtıl olduğu sabit olduğuna göre, O’nun bir mekânda olmasının da bâtıl olduğu sabit olmuştur. Bunun akli delili şudur: Mekân, içinde bulunanı kuşatır. Yaratıcıyı ise hiçbir şey kuşatamaz ve O’nda asla sonradan bir sıfat meydana gelmez.”
İbnu’l-Cevzi, “el-Bâzu’l-Eşheb” kitabı s: 100-102’de de şöyle demiştir:
“Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: حِجَابُهُ النُّورُ. “O’nun hicabı nurdur.”
Bilinmesi gerekir ki bu hicap mahlukata aittir. Çünkü hicabın Allah’ı gizlemesi imkânsızdır; zira hicap, gizlediği şeyden daha büyüktür. Allah’ın cisim, cevher ve başka bir şeyin hizasında bulunup sonunun olması ise imkânsızdır. Çünkü bunların hepsi hudûsa (sonradan olmaya) delalet eder. Şüphesiz insanlar cisimlerin hâdis (sonradan) olduğu-nu, onların varlıklarının sonlu ve sınırlı olması ve onların, hâdislerin yerleştiği yer olması sebebi ile bildiler. Nasıl ki Allah’ın varlığının başlangıcı ve sonu olması imkânsız ise aynı şekilde zatının sonu olması da imkânsızdır. Şüphesiz bu hadiste kastedilen, mahlukatın O’ndan mahrum olmasıdır. Yüce Allah’ın şu ayette buyurduğu gibi:
كَلَّآ إِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَ ١٥ «Hayır! Muhakkak ki onlar o gün (kıyamet günü), Rablerinden (O’nu görmekten, rızasından ve nimetlerin-den) mahrum olacaklardır.» (El-Mutaffifîn: 15)”
|