HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 23 Nisan 2024, 19:27:40


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Yüce Allah’ın sınırdan münezzeh olduğuna dair bazı âlimlerin sözleri:  (Okunma Sayısı 1108 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Ebu Muhammed Es-selefi
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 126


« : 16 Kasım 2022, 21:38:18 »

Yüce Allah’ın sınırdan münezzeh olduğuna dair bazı âlimlerin sözleri:

1- İmam Ebu Cafer et-Tahavi (vefatı: h.321) şöyle dedi:
“Her türlü noksan sıfattan münezzeh ve yüce olan Allah sınırdan, sondan, rükünlerden (kendisi ile kaim olunan şeylerden), uzuvlardan ve aletlerden münezzeh ve yücedir. Sonradan meydana gelen diğer varlıklar gibi altı cihet O’nu kuşatmaz.”    (Metnu Akîdetu’t-Tahâviyye)
Kayıtlı
Ebu Muhammed Es-selefi
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 126


« Yanıtla #1 : 16 Kasım 2022, 21:39:37 »

2- “İ’tikadu el-İmamu’l-Mubeccel İbni Hanbel” kitabı c: 1 s: 307’de ve “el-Akîde” kitabı c: 1 s: 127’de nakledil-diğine göre İmam Ahmed’e vefatından bir gün önce sıfatlarla ilgili hadisler hakkında soruldu. O, şöyle cevap verdi:
“Bu hadisler eğer sahih senetlerle rivayet edilmişse gel-diği gibi geçirilip onlara iman edilir ve ondan hiçbir şey reddedilmez. Yüce Allah, sadece kendisini vasfettiği şey-lerle vasfedilir, sınır ve son tayin etmeden. O’na, herhangi bir konuda veya herhangi bir yönden benzer hiçbir şey yok-tur. Ve O; (ٱلـسَّمِيـع) es-Semîʿ’dir (gizli olsun aşikâr olsun her şeyi duyandır), (ٱلْـبَـصِيـر) el-Basîr’dir (gizli olsun aşikâr ol-sun, her şeyi görendir).”
Kayıtlı
Ebu Muhammed Es-selefi
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 126


« Yanıtla #2 : 16 Kasım 2022, 21:42:02 »

3- Hanbeli âlimlerinden olan Allame İbnu’l-Cevzi, “el-Bâzu’l-Eşheb” kitabı s: 57’de şöyle dedi:

“Bil ki Yüce Allah’ın varlığını mekânsal bir varlık olarak tasavvur eden kimse O’nun için bir cihet araştırır. Aynı şekilde Yüce Allah’ın varlığını zamansal bir varlık olarak hayal eden kimse de O’nun âlemden ne kadar bir müddet önce olduğunu araştırır. Her iki hayal de bâtıldır. Cihet söyleyen kişinin nezdinde bütün cihetlerin aynı olduğu sabittir. Dolayısıyla bu cihetlerden bazısında olmak bizatihi vacip değil, bilakis caizdir. Bu sebeple özel olarak bir cihette olmak, onu tahsis eden bir tahsis ediciye ihtiyaç duyar. Bu manada tahsis, tahsis edilenin zatından başka bir şeydir. Yok olması mümkün olan bir varlığın ise kdîm (قَدِيم) olması imkânsızdır. Çünkü kdîm (قَدِيم), bütün yönleri ile vacibul vücut olandır. Ayrıca cihette olan her varlığın mutlaka bir miktarı ve sınırı olur. Yüce Allah bundan münezzehtir. Şüphesiz cihet, cisim ve cevherler için söz konusudur; çün-kü bunların bir hacmi vardır ve bu hacim cihete ihtiyaç du-yar. Cihet ise başka bir cihette olmaz. Allah’ın bir cihette olmasının bâtıl olduğu sabit olduğuna göre, O’nun bir mekânda olmasının da bâtıl olduğu sabit olmuştur. Bunun akli delili şudur: Mekân, içinde bulunanı kuşatır. Yaratıcıyı ise hiçbir şey kuşatamaz ve O’nda asla sonradan bir sıfat meydana gelmez.”

İbnu’l-Cevzi, “el-Bâzu’l-Eşheb” kitabı s: 100-102’de de şöyle demiştir:

“Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
حِجَابُهُ النُّورُ.
“O’nun hicabı nurdur.”


Bilinmesi gerekir ki bu hicap mahlukata aittir. Çünkü hicabın Allah’ı gizlemesi imkânsızdır; zira hicap, gizlediği şeyden daha büyüktür. Allah’ın cisim, cevher ve başka bir şeyin hizasında bulunup sonunun olması ise imkânsızdır. Çünkü bunların hepsi hudûsa (sonradan olmaya) delalet eder. Şüphesiz insanlar cisimlerin hâdis (sonradan) olduğu-nu, onların varlıklarının sonlu ve sınırlı olması ve onların, hâdislerin yerleştiği yer olması sebebi ile bildiler. Nasıl ki Allah’ın varlığının başlangıcı ve sonu olması imkânsız ise aynı şekilde zatının sonu olması da imkânsızdır. Şüphesiz bu hadiste kastedilen, mahlukatın O’ndan mahrum olmasıdır. Yüce Allah’ın şu ayette buyurduğu gibi:

كَلَّآ إِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَ ١٥
«Hayır! Muhakkak ki onlar o gün (kıyamet günü), Rablerinden (O’nu görmekten, rızasından ve nimetlerin-den) mahrum olacaklardır.» (El-Mutaffifîn: 15)

Kayıtlı
Ebu Muhammed Es-selefi
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 126


« Yanıtla #3 : 16 Kasım 2022, 21:43:08 »

4- İmam Nevevi, “Müslim’in Şerhi” kitabı c: 7 s: 80’de şöyle demiştir:

‌يَمِينُ ‌اللَّهِ ‌مَلْأَى ‌سَحَّاءُ ‌لَا ‌يُغِيضُهَا ‌شَيْءٌ
“Allah’ın yemini dolup taşmaktadır. Hiçbir şey onu eksiltmez.” hadisi hakkında İmam Mazeri şöyle dedi:

“Bu hadis, tevil edilen hadislerdendir. Çünkü ‘yemin’ lafzı solun zıddı manasında olursa bununla Allah vasfedil-mez. Çünkü bu, Allah için sol ispat etmeyi içerir. Bu ise sınırlı olmayı gerektirir. Yüce Allah ise cismin özelliklerin-den ve sınırdan münezzeh ve yücedir.”
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.