HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 28 Mart 2024, 17:48:37


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Tenzih ve takdisin manası  (Okunma Sayısı 705 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Ebu Muhammed Es-selefi
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 126


« : 15 Kasım 2022, 21:22:34 »

O hâlde tenzih ve takdisin manası; Yüce Allah’ı, O’nun için eksiklik sayılan ve mükemmelliği zedeleyen her şeyden uzak tutmak ve hiçbir konuda, hiçbir yönden yarattıklarına benzetmemektir. Bu tenzihi ve takdisi ihtiva eden tevhid doğru bir şekilde anlaşılır, kalpte ona inanılır ve pratikte uygulanırsa şirkin, teşbihin, tecsimin, temsilin ve tekyifin pisliğinden kalp arınmış ve uzuvlar kurtulmuş olur. Çünkü bu, mükemmel olan takdise ve mutlak olan tenzihe ulaştırır. Aynı şekilde bu; Yüce Allah’ın benzeri, eşi, dengi ve ortağı olmadığını bildiren ayetlerin doğru bir şekilde anlaşılmasını sağlar. Yine bu ilim; (ٱلْـمَـلِـك) el-Melik, (ٱلْـقُـدُّوس) el-Kuddûs, (ٱلسَّلَام) es-Selâm, (ٱلْـمُـؤْمِـن) el-Mu’min, (ٱلْـمُـهَـيْـمِـن) el-Muheymin, (ٱلْـعَـزِيز) el-ʿAzîz, (ٱلْـجَـبَّار) el-Cabbâr, (ٱلْـمُـتَـكَـبِّـر) el-Mutekebbir ve her türlü noksanlıktan münez-zeh olan Allah hakkında teşbihe, temsile, tecsime ve diğer sapık bidatlere düşmeye engel olur.

İşte bu ilmi hakkıyla bilen kişi; akli, kalbî ve dille tenzih mertebesine ulaşır ve lisan-ı hâli der ki: “Ben, Allah’ın zatı-nın hakikatini tasavvur etmekten âcizim; çünkü Allah’ın zatı gibi bir zat yoktur.”


Takdis ve tenzih ilmi öyle bir ilimdir ki bu ilme sahip olan kişiyi Allah’ın mutlak kemaline zıt olan her türlü eksikliği reddetmeye sevk eder. Bu ilmi tam manasıyla bilmeden Allah’ı doğru bir şekilde tenzih etmek ise mümkün değildir. Çünkü takdis ve tenzih ilmini tam manasıyla bilmeyen kişi, hissedilmeyen bir şeyin varlığını mümkün görmez; çünkü bildiği her şeyi hissiyle bilmiştir ve hissiyle bilmediği bir şeyin varlığını kabul etmez. Dolayısıyla varlığının başlangıcı olmayan bir zatın varlığını kabul etmez. Çünkü o, gördüğü her varlığın bir başlangıcının olmasına alışmıştır. Bu sebeple şeytan, Allah’ın mükemmel varlığı hakkında şüpheye düşürmek için ona vesvese vererek şöyle der: “Bu gördüğün şeyi Allah icat etti. Peki, Allah’ı kim icat etti?” Ayrıca bu kişi cehaletinden, az ilminden ve sırf hissedilen şeylerin varlığını kabul ettiğinden dolayı mekâna muhtaç olmayan bir varlığın olmasını da kabul etmez. Çünkü hissiyle alışageldiği şey; bildiği her varlığın bir mekânda olmasıdır. Yine bu kişi, üzerinden zaman geçmeyen bir varlığın olmasını da kabul etmez. Çünkü onun alışageldiği şey; bildiği her varlığın mutlaka bir zamanı olmasıdır, ya geçmiş ya şimdiki ya da gelecek. Yani zamandan bağımsız bir varlık bilmez, dolayısıyla zamana bağlı olmayan bir varlığın olmasını kabul etmez. Aynı şekilde, sınırsız bir varlığın olmasını da kabul etmez, ancak sınırı olan varlıkları kabul eder. Çünkü sınırı olmayan bir varlığı hiç görmemiştir, bu sebeple böyle bir varlığın olmasını reddeder.
Kısaca; hissi ona öyle hâkim olmuştur ki ancak duyu organlarıyla hissettiği şeylerin varlığını kabul eder, duyu organlarıyla hissetmediği şeylerin varlığını kabul etmez.

Tenzih ilmini okuyan ve onu güzel bir şekilde öğrenen kişinin zihni saflaşır, bulanıklığı kalmaz ve zihni, hissedilen ve hayal edilenlerle sınırlı kalmaz. Böylece dar olan hissin sınırlarından çıkıp tenzih kaidelerini koyan takdis ilmine ulaşır -ki bu ilim, hiç benzeri olmayan Yüce Allah’ın zatıyla ilgilidir-. Böylelikle ne hisse ne de vehme bağlı kalır ve Yü-ce Allah’ın mekâna muhtaç olmasını reddeder. Çünkü mekânı yaratan O’dur. Ayrıca mekân, içinde bulunanı kuşatmaktadır. Hâlbuki Yüce Allah her şeyi kuşatandır. Yine mekân, içinde bulunanı sınır tayin edip kuşatarak kendisine boyun eğdirir. Hâlbuki Yüce Allah her şeyi, koyduğu yaratılış özelliklerine boyun eğdirendir. Mekân da bunlardan biridir; çünkü mekânı O yaratmıştır.
Yine bu kişi, Yüce Allah’ın zamana bağlı olmasını da reddeder. Çünkü zamanı yaratan O’dur, böyleyken nasıl zamana bağlı olsun ki?!

Yine bu kişi, Yüce Allah’ın zatından sınırı ve miktarı da reddeder. Çünkü bir varlığın sınırlı olması, onun mükemmel olmadığını, eksik olduğunu gösterir. Ayrıca bir varlığın sınırı olması, onun sonu olduğunu gösterir. Mükemmel olan varlığın ise asla sonu olmaz. Çünkü sonunun olması, sınırlı olan mahlukun sıfatıdır. Üstelik her şeyin sınırını tayin eden ve miktarını takdir eden, her türlü noksan sıfattan yüce ve münezzeh olan Allah’tır. Bir şeye sınır ve miktar tayin edilmiş olması, onun yaratılmış olduğunun delilidir ve onun, kendisine sınırla boyun eğdiren rabbi ve yaratıcısı vardır. Bu her türlü noksan sıfattan yüce ve münezzeh olan rab ise sınırların üstündedir. Çünkü bir varlığın sınırı olması, onun sonu olduğunu gösterir. Allah’ın sıfatları sınırlı olma-dığına göre, bu sıfatlarla vasfedilen zat da asla sınırlı değil-dir.

Yine bu kişi Yüce Allah’tan hululü (bir varlığın içine yerleşmeyi) de reddeder. Çünkü sınırı olmayan bir varlık, asla sınırlı bir varlığa yerleşmez. Allah, kendi yarattığının içine yerleşmekten yüce ve münezzehtir. Ve kendi yarattığının, kendi zatına yerleşmesinden de yüce ve münezzehtir. Çünkü zatı kdîm (قَدِيم) olan varlık, asla içinde hâdis (başlan-gıcı ve sonu olan) bir varlığın olmasını kabul etmez. Çünkü bir zatın içinde hâdis bir varlığın olması, o zatın yok olmayı kabul ettiğini gösterir.


Yine bu kişi, Yüce Allah’ın mahlukatla birleşmesini de reddeder. Çünkü kdîm (قَدِيم: başlangıcı olmayan) bir varlık asla muhdes (daha önce yokken sonradan olan) bir varlıkla birleşmez; yaratan, yarattığıyla birleşmez.
Aynı şekilde bu kişi Yüce Allah’ın değişmesini, daha önce yokken sonradan olmasını ve afetleri (sakatlık ve ek-sikleri) olmasını da reddeder. Çünkü değişme, sonradan olma ve afete sahip olma eksiklik alametidir. Kemal ve yü-celik sıfatlarına sahip olan Allah, bunlardan münezzehtir.

Ve yine bu kişi Yüce Allah’ın carihaları (el, ayak gibi iş yapan uzuvları) ve parçaları olmasını da reddeder. Aynı şekilde Yüce Allah’ın bir cüz olmasını ya da cüzlerden mü-teşekkil olmasını da reddeder. Çünkü cüz, bütününe muhtaçtır; bütünü ise ancak cüzleri tamamlar. Dolayısıyla bunla-rın hepsi tek ve samed olmaya zıttır. Her türlü noksan sıfattan münezzeh olan, (ٱلْوَاحِد) el-Vâḥid, (ٱلْأَحَد) el-Eḥad ve (ٱلصَّمَد) es-Samed olan Allah; cisim olmaktan ve cisim olma-yı gerektiren her şeyden münezzehtir.

Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.