Alkame
|
|
« Yanıtla #4 : 21 Eylül 2017, 09:23:36 » |
|
Selam un aleyküm önce cevap için teşekkür ederim . Benim anlamaya çalıştığım bidat olan bir amele nasıl haram denir.bir amele haram diyebilmek için o ameli nehyeden yasaklayan bir ayet veya hadis veya kıyası icma olması lazım değil mi? Mağarada ki üç kişi nin Salih amellerini vesile ederek Allah CC dua ettiklerini Resulullah efendimiz bildirmiş ve bunun haram olduğunu söylememiş amellrimizin Allah CC katında kabul olduğunu kesin bilmiyoruz ameller vesile edilerek dua yapılabiliyorsa ayrıca ağma hadisi var rasulullah in sahabeye oğrettigi dua hadisi yazamıyorum çünkü telefondan yazıyorum bu hadislere rağmen rasulullah in hatırı için duamı kabul buyur Allah im demek nasıl haram oluyor?
Aleykum selam.
Cevap: Bir önceki cevabımızda da belirttiğimiz gibi, İslam şeriatinde aslı olmayan bir şeyi icad etmek bid'attır ve bu yasaklanmıştır. Bu yasağın hükmü, yapılan/söylenilen bid'atın şekline göre değişir. Yani; icad edilen bu şeyler İslam şeriatinde aslı olmadığından haramdan başlar şirke kadar varabilir. Çünkü Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) "Her bid'at sapıklıktır." buyurmuştur. Bir şeye sapıklık denilmişse, onun caiz olacağı düşünülemez!? Bu sapıklığın elbet bir hüküm alması gerekmektedir. Yüzü suyu hürmetine şeklinde bir duanın ise İslam şeriatinde aslı yoktur ve şirke varmadığından fakat ileride şirke varabileceği için haram hükmünü almıştır. Bu hüküm heva ve hevesten verilen bir hüküm değil, bid'atın yasaklanmış olmasından dolayı verilen bir hükümdür.
Meseleyi biraz daha genişletelim. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
“O’na (yaklaşmak için) vesile arayın!” (Maide: 35)
Bu ayette geçen “vesile”nin manası; Allah (c.c)’a salih ve razı olduğu amellerle yaklaşmaktır. Yoksa bazı kimselerin anladığı gibi; ölü veya diri salih kimselerden yardım istemek, onları Allah (c.c)’la arasında vesile edinmek değildir.
Salih amellerle Allah (c.c)’a yaklaşmak, dinin temelidir ve İslam’ın farz kıldığı ameldir. Bu sebebledir ki sahih bir hadiste geçtiği üzere, mağarada(1) mahsur kalan üç kişi salih amelleriyle Allah (c.c)’a dua etmiş, Allah (c.c) da onları bu salih amelleri sebebiyle mağaradan kurtarmıştır. Bu kimseler Allah (c.c)’a, herhangi bir şahısla tevessül etmemişlerdir.
Salih ameller, sahibine gerek dünyada ve gerekse ahirette Allah (c.c)’ın rızasını ve mükafatını kazandırmaya bir vesiledir.
Bir kimsenin, sağ olan salih bir kimseden kendisi için Allah (c.c)’a dua etmesini istemesi ve salih kişinin kendisi için yapmış olduğu duayı Allah (c.c)’a yaklaşmak için vesile edinmesi İslam’da caiz olan bir ameldir.
Ömer (r.a), Rasulullah (s.a.s)’tan umre için izin istediğinde Rasulullah (s.a.s) ona şöyle demişti:
“Ey kardeş! Duanda beni unutma!” (Müslim)
Dua sırasında; “ey Rabbim! Filan kulunun hakkı için hacetemi gider” şeklinde sözler söylemek, caiz değildir. Böyle bir sözün sadece Rasulullah (s.a.s) için kullanılabileceğine dair El İz İbni Abdisselam cevaz vermiştir.
El İzz İbni Abdisselam şöyle dedi:
“Ey Rabbim! Rasulullah (s.a.s)’ın hakkı için hacetimi gider” şeklinde dua etmek caizdir. Çünkü Rasulullah, Adem oğullarının seyyididir. Fakat onun dışındaki nebiler, melekler ve salihler Rasulullah (c.c)’ın mertebesine ulaşmadıklarından onların hakkı için Allah (c.c)’a dua etmek caiz değildir.”
El İzz İbni Abdisselam bu görüşüne şu hadisi delil göstermiştir:
Osman b. Hanif (r.a) dedi ki:
“Kör olan bir kişi Rasulullah (s.a.s)’a gelerek:
“Ey Allah’ın Rasulü! beni körlükten iyileştirmesi için Allah (c.c)’a dua et!” Rasulullah (s.a.s) ona dedi ki:
“İstersen Allah (c.c) seni körlükten iyileştirsin diye dua ederim. İstersen buna sabret! Bu senin için daha hayırlıdır.”
Kör adam:
“Allah’a dua et!” dedi. Rasulullah (s.a.s) ona, güzel bir abdest almasını ve abdestten sonra şu duayı yapmasını emretti:
“Ey Allah’ım! Rahmet nebisi olan nebinle sana yönelerek dua ediyorum.” Ey Allah’ın Rasulü! Hacetimi gidermesi için seninle Allah (c.c)’a yöneldim. Ey Rabbim! Rasulü bana şefaatçi kıl!” (Tirmizi rivayet etti ve hasen sahih dedi.)
El İzz İbni Abdusselam’ın kendisine delil aldığı bu hadis, Rasulullah (s.a.s)’ın hakkı için Allah (c.c)’a dua edilebileği veya Rasulullah (s.a.s)’ın zatı vesilesiyle Allah (c.c)’a dua edilebileceği konusunda delil değildir. Zira hadiste geçen kör kişi, Rasulullah (s.a.s)’ın zatını değil, dua ve şefaatini vesile edinerek Allah (c.c)’a dua etmiştir. Hadisi iyice inceleyen kimse bunu açıkça görür.
Hadisteki “seninle”den kasıt; senin duanla demektir. Çünkü hadisin sonunda: “Ey Rabbim! Rasulü bana şefaatçi kıl” sözü geçmektedir. Zaten hadisin başında, kör adamın Rasulullah (s.a.s)’a gelerek ondan kendisi için dua etmesini istemesi de buna işaret etmektedir.
Ebu Hanife, İmameyn ve cumhura göre; sağ olsun, ölü olsun Rasulullah (s.a.s) dahil herhangi bir kişinin hakkı için dua etmek caiz değildir.
Sahabelerin ve Rasulullah (s.a.s)’ın ehli beytinin yapmış olduğu dualara baktığımızda Rasulullah (s.a.s)’ın zatını vesile tayin ederek dua ettiklerine dair herhangi bir sahih nakil gelmemiştir.
Yezid el Bustami şöyle dedi:
“Yaratılanın yaratılandan yardım istemesi, hapiste olan bir kimsenin hapiste olan diğer bir kimseden yardım istemesi gibidir.”
Alimler, “yaratılmışın hakkı için” dua etmeyi caiz görmediler. Çünkü yaratılmışın Allah (c.c)’a karşı bir hakkı yoktur.
Dua etmek isteyen kimse, direkt olarak ve vasıtasız bir şekilde sadece Allah (c.c)’a dua eder. Zira Allah (c.c)’a dua etmek için vasıta gerekmez.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Bana dua ediniz ki, size karşılığını vereyim. Bana dua etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min: 60)
(1) İbn Ömer (r.anhuma)'den rivayet edildiğine göre, Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Sizden öncekilerden üç kişi aniden bir yağmura tutuldular. Bunun için bir mağara sığındılar. Mağaranın ağzı üzerlerine kapandı. Biri diğerine dediki: 'Allah'a yemin ederim arkadaşlar, sizi ancak sıdk (ihlas, doğruluk, samimiyet) kurtarabilir. Dolayısıyla her biriniz gerçekten sıdk ile yaptığını bildiği bir iş söyleyerek dua etsin.'
Onlardan biri dedi ki: 'Allah'ım, biliyorsun ki benim ücretle çalıştırdığım birisi vardı. O Bana bir ferak pirinç karşılığında iş yaptı. Fakat onu almayıp gitti. Ben de o miktardaki pirinci ektim. Sonunda öyle bir hale geldi ki, onun karşılığına bir inek aldım. Daha sonra gelip benden ücretini istedi. Ben de ona: Şu inekleri al, önüne kat git.' dedim. Bana: 'Benim sendeki alacağım bir ferak pirinçtir.' dedi. Ben ona: 'Sen o inekleri al, onlar bu bir feraktan oldu.' dedim. O da inekleri önüne katıp gitti. Eğer bunu sana olan haşyetimden ötürü yapmışsam bizi bu halden kurtar.'
Kaya üzerlerinden bir miktar açıldı.
Diğeri dedi ki: 'Allah'ım, biliyorsun ki benim oldukça yaşlı annem, babam vardı. Her gece onlara koyunlarımın sütünü getiriyordum. Bir gece yanlarına gemekte geciktim. Geldiğimde ikisi de uymuştu. Hanımım ve çocuklarım ise açlıktan sızlanıp ağlıyorlardı. Fakat ben anne babama içirmeden önce onlara içirmiyordum. Anne babamı da uyandırmak hoşuma gitmedi. Bununla birlikte sütlerini içmeden onları bırakmak da zayıf düşecekleri korkusuyla hoşuma gitmedi. Nihayet tan yeri ağarıncaya kadar onları bekleme devam ettim. Eğer ben bu işi senin haşyetinden dolayı yapmışsam bizi bu sıkıntıdan kurtar.'
Kaya bir parça daha açıldı ve nihayet göğü görebildiler.
Diğer arkadaşları da dedi ki: 'Allah'ım, biliyorsun ki benim bir amca kızım vardı. İnsanlar arasında en sevdiğim kişi idi. Kendisini bana teslim etmesini istedim. Kendisi yüz dinar vermedikçe kabul etmeyeceğini söyledi. Ben de o parayı bulmaya koyuldum. Nihayet toparlayabildim. O parayı götürüp ona verdim. O da bana kendisini teslim etti. Bacakları arasına oturunca: 'Allah'tan kork ve hakkı ile olmadıkça yüzüğü kırma.' dedi. Ben de ayağa kalktım ve yüz dinarı da almadım. Ben bu işi senin haşyetinden dolayı yapmışsam bizi kurtar.'
Allah da onların üzerlerini açtı ve (oradan) çıktılar." (Buhari: 3465)
|