HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 29 Mart 2024, 01:54:25


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: İbni Hazm'ın Bu Görüşüne Ne Dersiniz ?  (Okunma Sayısı 5421 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
selim bey
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 8


« : 22 Ocak 2013, 05:51:53 »


  s.a.

  Bana öyle geliyor ki burada Seyyid Kutuba değil, kendi nefsine tapanlarla karşı karşıyayım. Ben Allahdan başkasına tapmam! Bilmezlerin indi görüşlerine asla tapmam.

  Önce ayeti kafaya göre yorumlayıp sonra alimlerin sözlerini anlamadan yoksun kafayla anlamları zorlamak... ve bunu akıllılığa yorumlamak...

  Bu ayetler edillei şeriyyeyi/edillei kanunu bildiren ayetler olduğundan başkasını söylemiyor Seyyid Kutub. Bunlar tabiki müşriktir. Fakat Seyyid Kutub ya da başkası Rasulullah döneminde edillei şeriyyeyi Allah ve Rasulü olduğuna inanıp, ya da dile getirip, nefislerine uyarak bir meselede Kab b. Eşrefe giden müslümanı Rasulullah dinen ve hukuken tekfir etmemiş, başkasına ne oluyor...

  Ben soruyorum, iyi düşünülsün: Böyle iddialarda bulunanların kendi sözlerinden başka delilleri var mı acaba?

  Ayete, takriri Sünnete kör davranmak müslümanın işi değildir. Yukarıda dediğim gibi Rasulullah zamanında Rasulullahı tasdik ederek müslümanların, Rasulullahı inkar ederek münafıkların küfrü hukuken, şeri şerife göre irtidad olduğuna bir tane söz getirilsin... Bir tane... Şahsi söz olmayan bir tane söz...

  Sonra: Hakiym olan Allah Nisa suresinde  63.  "Onlar, Allah'ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle."   diyor.  "(O Münafıklar senin hükmünü kabul ettiklerini ikrar edip) "Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik" (deseler bile kalblerinde senin hükmüne nefreti gizleseler bile) "Allah'ın kalplerindekini bildiği kimselerdir"  (Sen onların dışa çıkartmadığı, içindeki küfrü için) "onlara aldırma"  (Şeri ceza zahiri fiillerde olduğu için onlara "siz içinizden inkar ediyorsunuz" deyip İrtidad hükmünü uygulama) "Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle." (el-Hasen der kî: "Onlara de ki: Şayet kalpleri­nizde olanı açığa vurursanız sizi öldürürüm, anlamındadır." (Kurtubi) (Allah ve Rasulünün hükmünü beğenmediğinizi açığa vurursanız, irtidad etmiş olacağınızdan dolayı şeri ceza ile size irtidad hükmünü uygularım")


  Allah böyle diyor, Rasul böyle uygulamış, anlamadan "yok Seyyid Kutub şöyle diyor, böyle diyor" demek mümine yakışmaz.

  O gün taguta giden münafıklara niçin münafık dendi de mürted denmedi, bir düşünün. Bizim delilimiz Allah ve Rasulüdür!...




  Selamlar.

Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #1 : 23 Ocak 2013, 02:21:32 »

 s.a.

  Bana öyle geliyor ki burada Seyyid Kutuba değil, kendi nefsine tapanlarla karşı karşıyayım. Ben Allahdan başkasına tapmam! Bilmezlerin indi görüşlerine asla tapmam.

 Önce ayeti kafaya göre yorumlayıp sonra alimlerin sözlerini anlamadan yoksun kafayla anlamları zorlamak... ve bunu akıllılığa yorumlamak...

Cevap:  Tağut’a muhakeme olan ve olmak isteyen kimseler konusunda hiçbir Müslüman, âlimlerin görüşlerine dayanarak küfür hükmü veya İslam hükmü vermemiştir çünkü bu konuda sabit ve sarih naslar mevcuttur bu nasları ancak Allah’u tealanın özel nimet verdiği kimseler anlar bunun dışında konuşanlar ancak heva, hevesini din edinenlerdir. Dinin aslını ilgilendiren bir meselede âlime ihtiyaç yoktur. Ve bu konuda cehalet söz konusu değildir, hiçbir Müslüman âlim bu konuda ihtilaf etmemiştir.


  Bu ayetler edillei şeriyyeyi/edillei kanunu bildiren ayetler olduğundan başkasını söylemiyor Seyyid Kutub. Bunlar tabiki müşriktir. Fakat Seyyid Kutub ya da başkası Rasulullah döneminde edillei şeriyyeyi Allah ve Rasulü olduğuna inanıp, ya da dile getirip, nefislerine uyarak bir meselede Kab b. Eşrefe giden müslümanı Rasulullah dinen ve hukuken tekfir etmemiş, başkasına ne oluyor...

 Ben soruyorum, iyi düşünülsün: Böyle iddialarda bulunanların kendi sözlerinden başka delilleri var mı acaba?

Cevap. Bu ideanızla Allah a ve peygamberine karşı büyük bir cürüm işlemektesiniz! SANA VE SENDEN ÖNCEKİLERE İNANDIKLARINI İDDA EDENLERİ GÖRMÜYORMUSUN? (NİSA 60) sözü Allah tarafından bu kişiler için tekfir değil de nedir. Bu söz bile yeterlidir başka delile gerek yoktur. Allah c.c bu sözüyle tağut’a muhakeme olmak isteyenlerin imanlarını sadece bir iddiadan ibaret olduğunu gerçekte münafık olduklarını açık bir şekilde bildirmektedir. Kaldı ki söylediğiniz rivayette Hz Ömer bin hattap bu münafık’ın kellesini kestiği halde kendisine kısas yapılmadığı sabittir bir Müslüman’ı öldürmek kısas gerektirir eğer doğru sözlülerdenseniz bunun izahatını yapın?


 Ayete, takriri Sünnete kör davranmak müslümanın işi değildir. Yukarıda dediğim gibi Rasulullah zamanında Rasulullahı tasdik ederek müslümanların, Rasulullahı inkar ederek münafıkların küfrü hukuken, şeri şerife göre irtidad olduğuna bir tane söz getirilsin... Bir tane... Şahsi söz olmayan bir tane söz...

Cevap: Meseleleri anlamadığınız ve bundan dolayı karıştırdığınız açıktır, İslam da hükümler zahire göre verilir, münafıklara zahiren küfürleri görünmediği müddetçe Müslüman hükmü verilir ve zahiren Müslüman muamelesi yapılır. Ancak küfürleri belli olduktan sonra Müslüman muamelesi yapılmaz. Münafıkların hükmü konusunda bi haber olduğunuz için bir tane söz istiyorsunuz eğer bu konuda bilgi sahibi olsaydınız böyle cesaretli bir şekilde söz sarf etmezdiniz.
Diyorsunuz ki: Rasulullahı inkar ederek münafıkların küfrü hukuken, şeri şerife göre irtidad olduğuna bir tane söz getirilsin... Bir tane... Şahsi söz olmayan bir tane söz...
Bu sözleriniz inancınızın bir yansımasıdır , bu sözünüze biraz daha açıklık getiriniz eğer bu sözünüzle münafık peygamberi inkar ettiği halde yinede hükmü Müslüman dır diyorsanız(Tevbe: 65-66) ayetleri bu konuda meselenin özünü açıklamaktadır.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:
"Onlara soracak olursan: "Biz andolsun ki eğlenip oynuyorduk" diyecekler. De ki: "Allah'la, ayetleriyle ve Rasulüyle mi alay ediyorsunuz? Özür beyan etmeyin, inandıktan sonra küfre girdiniz, içinizden bir zümreyi affetsek de suç işlemiş olduklarından dolayı diğer bir zümreye azab edeceğiz." (Tevbe: 65-66)

Bu ayet açık bir şekilde gösteriyor ki;
Allah'la, Allah'ın ayetleriyle rasulleriyle alay eden kişi küfre girer.
Bunu ciddi bir şekilde yapmadığını, şaka olarak yaptığını mazeret olarak göstermesi ona fayda vermez, kâfir olmuştur. Çünkü Allah'ı ve tevhidi yüceltmek hiçbir durumda Allah'la, ayetleriyle ve Rasulullah ile alay etmemeyi gerektirir. Allah'ın ayetlerinden kasıt; Kur'an-ı kerimdir.


İbn-i Ömer radiyAllahu anh, Muhammed b. Ka'b, Zeyd b. Eslem, Katade (Allah hepsinden razı olsun) şöyle naklediyorlar:

"Tebük seferi esnasında bir adam, Rasulullah ve Kur'an okuyabilen sahabeleri kastederek şöyle dedi:
"Şu bizim kurramızdan (okuyucularımızdan) daha obur, daha yalancı ve düşman karşısında daha korkak kimse görmedik."
Avf b. Malik radiyAllahu anh ona:
"Yalan söylüyorsun! Sen ancak bir münafıksın. Bunu Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'e haber vereceğim" dedi.
Ve Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'in huzuruna giderek ona durumu anlatmak istedi. Fakat vahyin kendisinden önce nazil olup durumu Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'e bidirdiğini gördü.
Adam da özür dilemek için Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'e geldi. O esnada Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem devesine binmiş gitmek üzereydi. Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'e:
"Ey Allah'ın rasulü! Biz sadece yol yorgunluğunu gidermek için lafa dalmış şakalaşıyorduk" dedi.
İbn-i Ömer radiyAllahu anh diyor ki:
"Gözümün önünden gitmiyor. Adam, Rasulullah'ın bindiği devenin üzengilerini tutmuş, ayakları taşlara çarpa çarpa habire:
"Biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk" diyordu.
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem de:
"Allah'la, ayetleriyle ve Rasulüyle mi alay ediyorsunuz? Özür beyan etmeyin, inandıktan sonra küfre girdiniz..." cevabını tekrar ediyor ve bir tek kelime ilave etmeyerek onun yüzüne bile bakmadan gidiyordu." (Buhari)



 Sonra: Hakiym olan Allah Nisa suresinde  63.  "Onlar, Allah'ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle."   diyor.  "(O Münafıklar senin hükmünü kabul ettiklerini ikrar edip) "Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik" (deseler bile kalblerinde senin hükmüne nefreti gizleseler bile) "Allah'ın kalplerindekini bildiği kimselerdir"  (Sen onların dışa çıkartmadığı, içindeki küfrü için) "onlara aldırma"  (Şeri ceza zahiri fiillerde olduğu için onlara "siz içinizden inkar ediyorsunuz" deyip İrtidad hükmünü uygulama) "Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle." (el-Hasen der kî: "Onlara de ki: Şayet kalpleri¬nizde olanı açığa vurursanız sizi öldürürüm, anlamındadır." (Kurtubi) (Allah ve Rasulünün hükmünü beğenmediğinizi açığa vurursanız, irtidad etmiş olacağınızdan dolayı şeri ceza ile size irtidad hükmünü uygularım")


  Allah böyle diyor, Rasul böyle uygulamış, anlamadan "yok Seyyid Kutub şöyle diyor, böyle diyor" demek mümine yakışmaz.

  
Cevap.Nisa 63 Ayeti münafıkların açık bir şekilde küfür işledikleri halde Müslüman muamelesi gördükleri anlaşılmaz, zaten küfürleri açığa çıktığında onlara karşı yapılan muamele nisa 60-tevbe 65-66 ayetlerinde görüyoruz. Bu ayete zahiren Müslüman göründükleri halde kalplerinde İslam’a ve peygambere karşı kin nefret ve düşmanlık besleyenler hakkındadır. İslam da hükümler batına göre değil zahire göre verilir. Allah c.c peygamberine münafıkların kalplerindeki bu kötü düşüncelerinden vaz geçmeleri ve Allah a iman etmeleri için öğüt vermesini tesirli söz söylemesini tavsiye etmektedir. Bu tür ayetleri kalplerindekini dışa vuran münafıklar hakkında delil vermek anlayış ve ilim sahibi insanların işi değildir.

O gün taguta giden münafıklara niçin münafık dendi de mürted denmedi, bir düşünün. Bizim delilimiz Allah ve Rasulüdür!...

Cevap: Münafık kalbinde inkâr eden ancak zahirde Müslüman göründüğü için münafık ismini almıştır, bu bahsedilen münafıklar tağuta gittikleri için münafık ismini almadılar, bunlar Allah a inandıklarını iddia etikleri halde kalplerinde tağuta muhakeme isteği olduğundan dolayı münafık ismini aldılar içindekilerini amellerine döktükleri anda münafık değil kâfir mürted ismini aldılar zaten münafık içindekini açığa vurduğu anda kelesinden oldu .
Hidayete tabi olanlara selam olsun.
Kayıtlı
selim bey
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 8


« Yanıtla #2 : 23 Ocak 2013, 10:07:25 »

  Cevap: Münafık kalbinde inkâr eden ancak zahirde Müslüman göründüğü için münafık ismini almıştır, bu bahsedilen münafıklar tağuta gittikleri için münafık ismini almadılar, bunlar Allah a inandıklarını iddia etikleri halde kalplerinde tağuta muhakeme isteği olduğundan dolayı münafık ismini aldılar içindekilerini amellerine döktükleri anda münafık değil kâfir mürted ismini aldılar zaten münafık içindekini açığa vurduğu anda kelesinden oldu .
Hidayete tabi olanlara selam olsun.
 Amin.


  s.a.

  İşte düğüm burada. Önceden de "münafık" olduğu bildirilen kimselerin yanlarında kendi soylarından olan müslünanlarla birlikte Kab b. Eşrefe gitmişlerdi. (Bu rivayeti ele aldığımızda.). İşte bunların "kellesi" gitmedi. Bunların içindeki münafıkların Allah ve Rasulünün hükümlerini beğenmediği vahy ile bildirilmiştir. Fakat aralarındaki müslümanlar onlara dahil edilmemiştir.

  Zaten bunlar münafık olduklarından "gizli kafir"dirler. Bu "gizli küfrü" ortaya çıkaracak olan şey, "zahirde küfür" olan fiil ve sözlerdir (elfazı küfür, efali küfür).

  Hz. Ömer rivayetinde münafık, "Rasulun hükmünü beğenmedi" dendiğinde, Hz. Ömer münafığa soruyor, "öylemi" diye, münafık da "öyle" diyor. İşte bu elfazı küfürdür. Bu yüzden de kellesi uçtu.

  Münafıklar, vahy ile münafık oldukları bildirildikten sonra "gizli kafir" hükmündedir. Fakat bu hüküm Kadı karşısında delil alınmamıştır. Kur'ana denk delil olmazken Rasulullah "ben Muhammed (s.a.v.) adamlarını öldürtüyor dedirtmem" diyor. Buna göre bir münafığın münafık olduğuna inanılmakla, hatta söylenmekle birlikte, onun üzerine hukuki muamele uygulanmaz. Münafıklar, açık isbat edilir bir tarzda konuşmadıkları için, irtidad cezası uygulanacak mürted hükmünde görülmemiştir. Allah biliyor ki, onlar, Allah, Rasulü ve Allahın ayetleri ile dalga geçtiler. Fakat münafıklar sözlerinde kıvırttıklarından Kadı karşısında isbat edilemimiştir. "Biz Kur'an okuyanlar üzerine şakalaştık" dememişlerdir. Yani, "sarih bir kelam"la konuşmamışlardır. Fakat biz onların niçin öyle cümle kurduklarını ve küfür işlediklerine Allah ve Rasulü bildirdikleri için inanırız.

  Kab b. eşrefe gidişlerinde de (haşa)"Allah ve Rasulünün hükmünü beğenmiyoruz" dememişler. Fakat biz biliyoruz ki onlar Allah ve Rasulünün hükmünü beğenmedikleri için Kab b. Eşrefe gittiler ve küfür işlediler. Çünkü Allah bize bunu bildirdi. Fakat Kab b. Eşrefe gitmenin kendisi küfür olsa, bunu ikrar ediyorlardı. Bu fiillerini inkar etmiyorlardı. Allah ve Rasulünün hükmünü beğenmediklerini ikrar etmiyor, "biz senin hükmünü beğenmezlik etmiyoruz, yanlız ara bulmak için gittik ona" gibisine ifade veriyorlardı. Yani fiil inkar edilmedi, amaç inkar edildi. Kelleleri de uçmadı.

  Dikkat ederseniz Rasulullahın döneminde "münafık" oldukları bildirilen kimseler, "hukuken mürted" olacak ikrarda, fiilde bulunmamışlar, bulunanlar da öldürülmüşlerdir. İrtidad cezası darvinist Abdulaziz Bayındır'ın dediği gibi sonradan çıkmadı, Rasulullah zamanında mürtedler öldürülürdü.
 
  "Tevhidci"nin hüküm ile ilgili alıntıları benim söylediklerime karşı değildir, hepsi "edillei şeriyyeyi" ifade ediyor. İbadet üzerine yaptığı alıntılar da yerinde ve benim dediklerime aykırı değil. İbni Hazm'a nisbet edilen metn'e aykırı olmadığı gibi.

  "İhtilafa düştüğünüz her meselede hüküm verecek olan Allah'tır." (Şura: 10) (Haşa, burada Allahı Kadı gibi görmek mümkün değil. Bu dünyada bir meselenin hükmünü öğrenmek istiyorsan Kur'an'ın (edillei şeriyye) hükmüne tabi olacan.

  "Hüküm vermek, yalnız Allah’a aittir. Kendisinden başkasına değil, sadece O’na ibadet etmenizi emretti. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Yusuf: 40)

  "O’nun, hükmünde hiçbir ortağı yoktur." (Kehf: 26)

  "Onlar, hahamlarını, rahiblerini ve Meryem oğlu Mesih’i Allah’tan başka rabler edindiler..." (Tevbe: 31)

  Allah ve Rasulünden başka kanun koyucu kabul eden, kabul ettiği şeyi ilah ve rab edinmiştir, ona ibadet etmiştir.

  İmam Begavi bu ayet hakkında şöyle dedi:  "Hüküm vermek yalnız Allah’a aittir." Bu lafız; hüküm ve emir verme, bir meselede yasak koyma yetkisinin sadece Allah-u Teâlâ'ya ait olduğunu ifade etmektedir." (Begavi Tefsiri c: 2 s: 427)
  Muhakemeden kast da budur.


  Selamlar.
Kayıtlı
selim bey
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 8


« Yanıtla #3 : 24 Ocak 2013, 08:58:03 »


  s.a.


  Fahreddin Razi:
  "İkinci Mesele
  Bu âyet hakkında iki görüş bululnmaktadır:
a) "Öğüt ver"meden murad, ahiret cezasıyla korkutmaktır. "Beliğ söz"den murad ise, dünya cezasıyla korkutarak, onlara şöyle denilmesidir: Kalblerinizdekİ nifak ve hilekârlıklar, Allah katında malumdur. Sizinle diğer kâfirler arasında herhangi bir fark yoktur; Allah, imanı izhar ettiğiniz için, kılıcı (öldürülme hükmünü) sizden kaldırmıştır. Binâenaleyh, bu kötü fiillerinize devam ederseniz, hepinizin küfürde devam ettiği ortaya çıkmış olur. Bu durumda da size kılıç gerekir."  (Fahreddin Razi; Nisa: 63 tefsiri)

- ("Nifağın vahy ile bilinmediği durumlarda "iman izhar ettiğiniz için" halin (tasdiğin) devamına hükmedilir.) -


"said" için:

  "Suddî kavlinde hadise şöyle gelişmiştir: Yahudilerden bazı kimseler müslüman olurken diğer bazıları da munafıklık yapmaktaydılar. Cahiliye devrinde Kurayza oğullarından birisi, Nadîr oğullarından birini öldürdüğünde karşılık olarak katil öldürüldüğü gibi üstüne bir de yüz vesak hurma diyet olarak alınır; Nadîr oğullarından birisi, Kurayza oğullarmdan birini öldürdüğünde ise karşılık olarak katilin öldürülmesi bir yana sadece 60 vesak hurma diyet verirlerdi. Bunlardan Nadîr oğullan, araplardan evs kabilesinin, Kurayza oğullan da Hazrec kabilesinin antlaşmahsı idiler. (Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Medine'ye gelişi ve bunlardan bazısının müslüman, bazısının münafık olduğu bu dönemde) Nadîr oğullarından birisi, Kurayza'dan birisini öldürdü ve bu konuda tartışmaya başladılar. Nadîr oğulları: "Biz sizinle cahiliye devrinde katil sizden olduğu takdirde karşılık olarak öldürülmesi, bizden olduğunda sizin bu katili öldürmemeniz, her bir vesak 60 sâ' olmak üzere sizin diyetinizin 60 vesak, bizim diyetimizin (bize verilecek diyetin) ise 100 vesak olması vonusunda anlaşmıştık. Biz size sadece bunu, yani 60 vesak diyeti veririz.' dediler.
  Hazrecliler ise: "Bu, cahiliye devrinde yaptığınız bir şey idî Çünkü o zaman siz çok, biz ise azdık ve siz bize üstün gelmiştiniz. Şimdi ise biz ve siz kardeşleriz" dinimiz ve dininiz birdir ve sizin bize bir üstünlüğünüz yok." dediler.
  Munafıklar bu anlaşmazlık üzerine hakemliğine muracaat etmek üzere "Eşlem kabilesinden Kâhin Ebu Burde'ye gidelim." dediler. Müslümanlar ise: "Hayır, tam tersine Hz. Peygamber'e gidelim." dediler. Munafıklar, Ebu Burde'ye gitmekte ayak dirediler de aralarında hakem olması ve hüküm vermesi için Ebu Burde'ye gittiler.
  Ebu Burde: "Lokmayı büyütün." diyerek verecekleri rüşveti artırmalarını istedi."Sana on vesak veririz." dediler. "Hayır, diyetim 100 vesaktır; çünkü Kurayzalı lehine hüküm versem Nadîrli, Nadîrli lehine hüküm versem Kurayzalılar beni öldürecekler." dedi. O, yüz vesak rüşvette ısrar ederken hüküm için gelenler de 10 vesakta direttiler de aralarında hüküm vermedi. işte bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi. Hz. Peygamber Eşlem kabilesinin kâhinini İslâm'a davet etti, o ise müslüman olmıyarak huzurundan ayrılıp gitti. Hz. Peygamber (s.a.v.), kâhinin müslüman olan iki oğluna: Babanıza yetişin, eğer filân geçidi öte geçerse bir daha asla müslüman olmaz." buyurdular. Babaları, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in işaret buyurduğu geçide varmadan peşinden yetiştiler, müslüman olması için onunla konuşmaya ve iknaya çalıştılar da bu çabaları semere verdi. Geri dönüp geldi ve müslüman oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine İçinde birisini çıkartıp "Ey ahali, haberiniz olsun Eşlem'in kâhini müslüman olmuştur." diye nida ettirdi." (Taberi, Tefsiri, V, 98)


  Selamlar.
Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #4 : 29 Ocak 2013, 21:28:46 »


  s.a.


  Fahreddin Razi:
  "İkinci Mesele
  Bu âyet hakkında iki görüş bululnmaktadır:
a) "Öğüt ver"meden murad, ahiret cezasıyla korkutmaktır. "Beliğ söz"den murad ise, dünya cezasıyla korkutarak, onlara şöyle denilmesidir: Kalblerinizdekİ nifak ve hilekârlıklar, Allah katında malumdur. Sizinle diğer kâfirler arasında herhangi bir fark yoktur; Allah, imanı izhar ettiğiniz için, kılıcı (öldürülme hükmünü) sizden kaldırmıştır. Binâenaleyh, bu kötü fiillerinize devam ederseniz, hepinizin küfürde devam ettiği ortaya çıkmış olur. Bu durumda da size kılıç gerekir."  (Fahreddin Razi; Nisa: 63 tefsiri)

- ("Nifağın vahy ile bilinmediği durumlarda "iman izhar ettiğiniz için" halin (tasdiğin) devamına hükmedilir.) -


"said" için:

  "Suddî kavlinde hadise şöyle gelişmiştir: Yahudilerden bazı kimseler müslüman olurken diğer bazıları da munafıklık yapmaktaydılar. Cahiliye devrinde Kurayza oğullarından birisi, Nadîr oğullarından birini öldürdüğünde karşılık olarak katil öldürüldüğü gibi üstüne bir de yüz vesak hurma diyet olarak alınır; Nadîr oğullarından birisi, Kurayza oğullarmdan birini öldürdüğünde ise karşılık olarak katilin öldürülmesi bir yana sadece 60 vesak hurma diyet verirlerdi. Bunlardan Nadîr oğullan, araplardan evs kabilesinin, Kurayza oğullan da Hazrec kabilesinin antlaşmahsı idiler. (Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Medine'ye gelişi ve bunlardan bazısının müslüman, bazısının münafık olduğu bu dönemde) Nadîr oğullarından birisi, Kurayza'dan birisini öldürdü ve bu konuda tartışmaya başladılar. Nadîr oğulları: "Biz sizinle cahiliye devrinde katil sizden olduğu takdirde karşılık olarak öldürülmesi, bizden olduğunda sizin bu katili öldürmemeniz, her bir vesak 60 sâ' olmak üzere sizin diyetinizin 60 vesak, bizim diyetimizin (bize verilecek diyetin) ise 100 vesak olması vonusunda anlaşmıştık. Biz size sadece bunu, yani 60 vesak diyeti veririz.' dediler.
  Hazrecliler ise: "Bu, cahiliye devrinde yaptığınız bir şey idî Çünkü o zaman siz çok, biz ise azdık ve siz bize üstün gelmiştiniz. Şimdi ise biz ve siz kardeşleriz" dinimiz ve dininiz birdir ve sizin bize bir üstünlüğünüz yok." dediler.
  Munafıklar bu anlaşmazlık üzerine hakemliğine muracaat etmek üzere "Eşlem kabilesinden Kâhin Ebu Burde'ye gidelim." dediler. Müslümanlar ise: "Hayır, tam tersine Hz. Peygamber'e gidelim." dediler. Munafıklar, Ebu Burde'ye gitmekte ayak dirediler de aralarında hakem olması ve hüküm vermesi için Ebu Burde'ye gittiler.
  Ebu Burde: "Lokmayı büyütün." diyerek verecekleri rüşveti artırmalarını istedi."Sana on vesak veririz." dediler. "Hayır, diyetim 100 vesaktır; çünkü Kurayzalı lehine hüküm versem Nadîrli, Nadîrli lehine hüküm versem Kurayzalılar beni öldürecekler." dedi. O, yüz vesak rüşvette ısrar ederken hüküm için gelenler de 10 vesakta direttiler de aralarında hüküm vermedi. işte bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi. Hz. Peygamber Eşlem kabilesinin kâhinini İslâm'a davet etti, o ise müslüman olmıyarak huzurundan ayrılıp gitti. Hz. Peygamber (s.a.v.), kâhinin müslüman olan iki oğluna: Babanıza yetişin, eğer filân geçidi öte geçerse bir daha asla müslüman olmaz." buyurdular. Babaları, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in işaret buyurduğu geçide varmadan peşinden yetiştiler, müslüman olması için onunla konuşmaya ve iknaya çalıştılar da bu çabaları semere verdi. Geri dönüp geldi ve müslüman oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine İçinde birisini çıkartıp "Ey ahali, haberiniz olsun Eşlem'in kâhini müslüman olmuştur." diye nida ettirdi." (Taberi, Tefsiri, V, 98)


  Selamlar.



7904ـ حدثنا محمد بن السحين, قال: حدثنا أحمد بن مفضل, قال: حدثنا أسباط, عن السديّ: {ألَمْ تَرَ إلى الّذِينَ يَزْعُمُونَ أنّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنْزِلَ إلَيْكَ وَما أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أنْ يَتَحاكمُوا إلى الطّاغُوتِ} قال: كان ناس من اليهود قد أسلموا ونافق بعضهم, وكانت قريظة والنضير في الجاهلية إذا قُتل الرجل من بني النضير قتلته بنو قريظة قتلوا به منهم, فإذا قُتل الرجل من بني قريظة قتلته النضير, أعطوا دينه ستين وَسْقا من تمر. فلما أ
ستين وَسْقا من تمر. فلما أسلم ناس من بني قريظة والنضير, قتل رجل من بني النضير رجلاً من بني قريظة, فتحاكموا إلى النبيّ صلى الله عليه وسلم, فقال النضيري: يا رسول الله إنا كنا نعطيهم في الجاهلية الدية, فنحن نعطيهم اليوم ذلك. فقالت قريظة: لا, ولكنا إخوانكم في النسب والدين, ودماؤنا مثل دمائكم, ولكنكم كنتم تغلبوننا في الجاهلية, فقد جاء الله بالإسلام فأنزل الله يعيرهم بما فعلوا. فقال: {وكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ فِيها أنّ النّفْسَ بالنّفْسِ} فعيرهم, ثم ذكر قول النضيري
كنا نعطيهم في الجاهلية ستين وسقا ونقتل منهم ولا يقتلون, فقال: {أفحُكْمَ الجَاهِليّةِ يَبْغُونَ}. وأخذ النضيريّ فقتله بصاحبه. فتفاخرت النضير وقريظة, فقالت النضير: نحن أكرم منكم, وقالت قريظة: نحن أكرم منكم, ودخلوا المدينة إلى أبي برزة الكاهن الأسلميّ, فقال المنافق من قريظة والنضير: انطلقوا إلى أبي برزة ينفّر بيننا! وقال المسلمون من قريظة والنضير: لا, بل النبي صلى الله عليه وسلم ينفر بيننا, فتعالوا إليه! فأبي المنافقون, وانطلقا إلى أبي برزة فسألوه,
فقال: أعظموا اللقمة! يقول: أعظموا الخطر. فقالوا: لك عشرة أوساق, قال: لا, بل مائة وسق ديتي, فإني أخاف أن أنفر النضير تقتلني قريظة, أو أنفر قريظة فتقتلني النضير. فأبوا أن يعطوه فوق عشرة أوساق, وأبي أن يحكم بينهم, فأنزل الله عزّ وجلّ: {يُرِيدُونَ أنْ يَتَحاكَمُوا إلى الطّاغُوتِ} وهو أبو برزة, وقد أمروا أن يكفروا به, إلى قوله: {وَيُسَلّمُوا تَسْلِيما}.
Verdiğiniz nakilde yapılan tercüme yanlıştır, yani Müslümanlar Ebu Berzeye muhakeme olmak için gitmemişlerdir.
Ona giden her iki taraftan olan münafıklardır. Zaten ona istediği rüşveti vermedikçe hüküm vermedi. Müslümanların gittiğine dair bir söz yok bilakis ret ettiklerine dair söz vardır.

Bakın rivayette ne deniliyor!

وقال المسلمون من قريظة والنضير: لا, بل النبي صلى الله عليه وسلم ينفر بيننا, فتعالوا إليه! فأبي المنافقون
Yani her iki taraftan olan münafıklar gittiler
فقال المنافق من قريظة والنضير: انطلقوا إلى أبي برزة ينفّر بيننا!
Kureyza ve Nadir den olan münafıklar Ebu Berzeye aramızda hüküm vermek için gidelim dediler. Kureyza ve Nadir den olan Müslümanlar hayır dediler Rasulullah’a gidelim O aramızda hüküm verir dediler. Münafıklar ise kabul etmediler. Mesele bundan ibarettir.

Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.