Teymullah el-Muvahhid
|
|
« Yanıtla #1 : 26 Kasım 2015, 17:47:10 » |
|
Soru: Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Değerli şeyhimiz… İslam diyarı olduğunda küfür diyarında yaşayan Müslümanın, küfür diyarını terkedip, İslam diyarına hicret etme imkanı varsa oraya hicret etmesi vaciptir. Günümüzde ise, İslam diyarı yoktur. Fakat beldelerin çoğunda bidatler, günahlar ve ahlaksızlık açıkça görülmesine rağmen, sünnetin açıkça uygulandığı ülkeler de vardır. Bu durumda hicret etmeye güç yetiren Müslümanın bidat ve ahlaksızlığın yaygın olduğu beldeden, sünnet beldesine hicret etmesi vaciptir. Ben Mısır’da ikamet ediyorum. Burası büyük oranda bidat, günah ve ahlaksızlıklarla dolup, taşmıştır. Kâfir devletlerin genelinde durum böyledir. Fakat küfür devleti olmasına rağmen sünnetle amel eden, yollarda ahlaksızlığın aşırı miktarda olmadığı Suudi Arabistan gibi devletler de vardır. Benim oraya hicret etme imkânım var. Allah’ın yardımıyla buna gücüm yetiyor. Bu durumda Mısır’ı terkedip, oraya (örneğin; Suudi Arabistan’a) hicret etmem vacip midir? Ahlaksızlığın yaygınlaştığı Mısırda ikamet etmem sebebiyle büyük günah işlemiş olur muyum? Allah mükâfatınızı tüm hayırlarla versin.
Cevap: Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ve yardımıyla…
Hicret: Lügat bakımından; terk etmek, demektir. Şer-i manası ise; Allah-u teala'nın sevmediği ve razı olmadığı şeyi terkedip sevdiği ve razı olduğu şeye gitmektir. Küfür diyarından, diğer bütün şirk, masiyet ve bidat beldelerinden İslam diyarına hicret etmek bu şer’i mananın kapsamına girer. Ve bu hicret, güneş batıdan doğuncaya kadar geçerlidir (bakidir).
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
قال صلى الله عليه وسلم «لا تَنْقَطِعُ الهجرَةُ حتَّى تَنْقَطعَ التَّوبةُ ولا تنقطعُ التّوبةُ حتّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ مِنْ مَغْرِبِهَا
“Tevbe kapısı kapanmadıkça hicret kapısı kapanmaz. Tevbe kapısı ise, güneş batıdan doğuncaya kadar kapanmayacaktır.”
Hicretin hükmüne gelince: Hicret, bazen vacip, bazen de müstehab olur.
Şirk diyarında yaşayan bir Müslüman, şayet dinini tam bir serbestlikle yaşama imkânına sahip değilse bu durumda şirk beldesinden İslam beldesine hicret etmesi vacip olur. Ve yine bu şirk diyarında dinini rahatça yaşama imkânı yoksa ve hicret edeceği bir İslam devleti de yoksa o zaman dinini rahatlıkla yaşayabileceği, başka kâfir bir devlete hicret etme imkânı varsa, o zaman oraya hicret etmesi vacip olur. Eğer kişi masiyet, bidat, günah ve ahlaksızlığın gittikçe çoğaldığı bir devlette yaşıyor ve dinini burada rahatça yaşayamıyor, günah ve bidatleri engelleme imkânı da yoksa masiyet, bidat, günah ve ahlaksızlığın az görüldüğü kâfir bir devlete hicret imkânı varsa, bu durumda o devlete hicret etmesi vaciptir. Bunun delili Allah’u tealanın şu sözüdür:
( إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمْ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنفُسِهِمْ قَالُوا فِيمَ كُنتُمْ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ فِي الْأَرْضِ)[النساء:97]
“Melekler, (imkanları olduğu halde, hicret etmedikleri için şirk işlemek zorunda kalarak) nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken: “Ne yapıyordunuz? (Müslümanların safında mı yoksa müşriklerin safında mı yer aldınız?)” derler. Onlar da: “Biz, şirk diyarında aciz ve zayıf kimselerdik (bu sebeple müşriklerin safında yer aldık)” derler. (Nisa: 97) Yani: Dini rahatlıkla yaşayamamaktır. Bu ayetteki zayıflığın manası da, dinini rahat bir şekilde yaşayamamaktır.
( قَالُوا أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا فِيهَا فَأُوْلَئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَسَاءَتْ مَصِيرًا) [النساء:97]
“Melekler: “Allah’ın arzı geniş değil miydi, (şirk diyarında kalıp onlara tabi olacağınıza) hicret etseydiniz ya?” derler. İşte onların barınacakları yer cehennemdir. O, ne kötü dönüş yeridir.” (Nisa: 97)
Ayetin bu kısmı, hicretin vacip olduğuna delalet eder. Zira Allah’u teala hicret etmeyenleri cehennem azabıyla tehdit etmiştir. Bu ayet, dinini rahat yaşama imkânı olmayan ve rahatça yaşayabileceği bir yere de hicret etme imkânı bulduğu halde hicreti terkeden kimsenin haram işlediğine delildir.
Şayet Müslüman, şirk beldesinde dinini rahatlıkla yaşama imkânına sahipse bu durumda şirk beldesinden İslam beldesine hicret etmesi müstehab olur. Çünkü hicret etmenin ilk sebebi: Mü’minin dinini rahatlıkla yaşayabilmesi, hiçbir ortağı bulunmayan Allah (c.c)’a izzetli ve serbest bir şekilde ibadet etmesi ve farzları eda etmesidir. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
( يَا عِبَادِي الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ أَرْضِي وَاسِعَةٌ فَإِيَّايَ فَاعْبُدُونِ) [العنكبوت:56]
“Ey (rasûlümü tasdik edip, bana gerçek manada) iman eden kullarım! (Eğer bulunduğunuz beldede şirkten korunmakta ve ibadetlerinizi yapmakta zorluk çekerseniz, bilin ki) Benim yarattığım yeryüzü geniştir (şirkten korunacağınız ve rahatlıkla ibadet edebileceğiniz bir yere hicret edip), yalnızca bana kulluk edin." (Ankebut: 56)
Bu ayet, hicreti terkeden kimseler hakkında inmiştir. Ayette, hicreti terkeden kimselere “Ey İman eden kullarım!” şeklinde seslenilmesi; dinini rahatlıkla yaşama imkânı bulmadığı halde hicreti terk etmenin küfür değil, haram olduğuna delildir. Fakat kişinin dinini rahat bir şekilde yaşama imkânı varsa, bu durum da küfür diyarından İslam diyarına hicret etmesi müstehab olur.
Masiyet, bidat, günah ve ahlaksızlığın gitgide çoğaldığı beldelerden, bunların olmadığı veya daha az olduğu başka bir beldeye hicret etme imkânı olmadığında bu masiyet ve bidatleri reddetmek de aynı şekilde vaciptir. Yani, Mısır’ı terkedip Suudi Arabistan’a hicret etme imkânın varsa, anlattığımız açıdan bakıldığında böyle yapman daha faziletlidir. Fakat Mısır’da tevhide davet etmek bildiğim kadarıyla Suudi Arabistan’dan daha efdaldir. Evet, Suudi Arabistan, özellikle de Mekke ve Medine şehirleri ahlaki yönden daha iyidir. Ancak Suudi Arabistan’da tevhide davet etmek, Mısıra göre daha zordur. Kendi durumuna göre karar verecek olan sensin. Önemli olan; bir beldeden bir beldeye taşınma imkânın varsa ve bu dinin ve ahiretin için daha hayırlı olacaksa o zaman hicret etmek senin üzerine vaciptir.
Tarih kitaplarında geçtiği üzere: Bağdat’ta Mutezile ve bidat ehlinin sesi yükseldiği, masiyet, zina ve içki içme çoğaldığında ilim ehlinden bir grup, orayı terkedip başka yerlere hicret ettiler. İlim ehlinden bazıları ise, Allah’ın hakkını ikame etmek; Emri bil-ma’ruf, nehyi anil münker yapmak için orada kaldılar. Aynı şekilde, Ubeydiler Mısıra hâkim olunca, âlimlerden çoğu orayı terkedip, başka yerlere hicret ettiler.
Günümüzde vize, pasaport ve benzeri kısıtlamalar sebebiyle hicret etmeye gücü yetmeyen kimselerin hükmü, Allah (c.c)’ın Nisa: 98-99 ayetinde bildirdiği özür sahiplerinki gibidir, onların hükmündedirler. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
" إِلَّا الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ لَا يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَبِيلًا . فَأُولَئِكَ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَعْفُوَ عَنْهُمْ وَكَانَ اللَّهُ عَفُوًّا غَفُورًا ." ( النساء : 98-99
“Erkek, kadın ve çocuklardan (maddiyat ve bedence) güçsüz oldukları için çaresiz kalan ve (hicret etmeye) yol bulamayanlar müstesnadır (onlar hicret etmemeleri sebebiyle cehenneme girmeyeceklerdir). İşte onları, (ikrah durumu hariç, şirk işlemedikleri takdirde, hicret etmemelerinden dolayı) Allah affedecektir. Allah, günahları affedendir, bağışlayandır.” (Nisa: 98-99) Şeyh Ziyaeddin El-Kudsi 17 Eylül 2008 tarihinde yazdı.
Fetvanın Arapçasını Okumak İçin Tıklayınız
|