HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 20 Nisan 2024, 12:53:35


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: 1 [2]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Ynt: kafire şikayette bulunmak (acil)  (Okunma Sayısı 17906 defa)
0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
abdullahabdullah
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 11


« Yanıtla #15 : 07 Ağustos 2015, 22:43:50 »

said bin zeyd yazınızda diyorsunuz ki: Bir diğer tezatı yine kendi sözlerinden ortaya koyalım. O şöyle demektedir:
 
 “Öncelikle  hemen herkez iş ile rızkı bağdaştırmış. iş ile rızkın ne alakası var! rızkı iş mi verir! çalışmayan insanlar açlıktan ölür mü!! bir müslüman başka bir müslümanın kendisine aynı iş ile komşu olmasını istemiyorsa bunun rızk ile ne alakası var. tamam tabiki olabilir
 ama mevzu bahis müslüman olunca neden iş bu boyuta çekiliyor.”

Buradaki tezatı sanırım her aklı başında okuyucu açıkça görür.
 
Önce iş ile rızkın ne alakası var, diye genel bir ifade kullanılıp sonunda “tamam tabiî ki olabilir” denilmiş. Şimdi karar vermesi gerekir, iş ile rızık arasında bir alaka var mı yoksa yok mu? Kaldı ki kim mevzuyu Müslüman bahis olunca işi  söylenilen boyuta çekmiş? Site yöneticileri sorulan soruya cevap vermiş ve verilen cevap sorulan soru çerçevesinde olmuş. Yoksa işin bir boyuta çekildiği falan yok. Belliki bu yazının sahibi beyazla siyahı karıştırmış. Ve kaldıki mesele iş ile rızık meselesi değil, mesele yanında tezgah açtırmayan kişinin zihniyeti meselesi. Verilen cevaplar da o yönde. Biraz insaflı okuyup akletseydi bu tezata düşmezdi.


  burda tezat olduğunu değil olmadığını herkes görür. bazı kişiler yazıyı yanlış anlayıp tezat olmayan yerde tezat var veya tezat olan yerde tezat yok diyebilirler. bu insanoğlunun mutlak manada kemal sıfatlara sahip olmamasındandır. bazen herkezin gafil olduğu dalgın olduğu zamanları olabilir ve bu tür hatalar yapabilirler. ben bunu normal karşılıyorum. sizin yaptığınız gibi aklı başında kişi bunu görür şeklinde insanları küçük düşürücü vasıflar kullanmaktan Allaha sığınırım. yani şimdi size göre bu yazıda tezat görmeyenler aklı başında olmayan kişiler!!!  ayıp ayıp. böyle yapma. Allahtan kork.
  tezat meselesine gelince bu farklı bir üslup kullanmamdan kaynaklanıyor. burada böyle bir uslup kullanarak müslümanı itham ederken ağır olmak onu haramla küfürle şirkle itham etmekten kaçınmak gerektiğini belirtmeye çalıştım.  kurandada bu şekilde genel ifadeler kullanılıp daha sonra istisnalar yapıldığı çok çok görülür. bunların çeşitli hikmetleri vardır bilenler bilir  
     buradada bir müslüman bir kişinin yanına tezgah açmasına engel olursa bunun hemen rızk meselesine hamledilip kişiye küfür ithamı yapılmaması diğer sebeplerinin araştırılması eğer başka sebep yoksa o zaman rızk meselesi üzerinde durulması gerektiğini anlatmaya çalıştım. bir sözün yüz manası olsa 99 u küfre delalet etse bir manası imana delalet etse bu bir mana alınır. bu söz imam ebu hanifeye nisbet edilmektedir. şimdi biz neden böyle yapmıyoruz da hemen küfür olan manasına hamledip kişiyi töhmet altındabırakıyoruz.
 diyorsun ki Ve kaldıki mesele iş ile rızık meselesi değil, mesele yanında tezgah açtırmayan kişinin zihniyeti meselesi. Verilen cevaplar da o yönde. Biraz insaflı okuyup akletseydi bu tezata düşmezdi.
 burada tabiki yanına tezgah açtırmayan kişinin zihniyeti önemli ama bu nekadar önemliyse başka yer kalmamış gibi müslümanın yanına tezgah açanın zihniyeti de önemli. neden kılıcınızın bir tarafı kesiyor öbür tarafı kesmiyor. hüküm verirken karar verirken kınarken kötülerken itham ederken vb durumlarda hep iki tarafıda göz önünde bulundurmak gerekir. bir rivayet var bir adam getirilmiş bir gözü çıkık insanlar vay bunun gözünü çıkaran diye serzenişte bulunmuşlar öbür adam getirilmiş iki gözü çıkık.
   birde diyorsun ki biraz insaflı okuyup akletseydi. yani iki tarafıda dinleyelim iki tarafıda değerlendirelim bir müslümanı her ne olursa olsun töhmet altında bırakmayalım diyen ben isnafsızım ve akletmiyorum. ama hiçbir delilin olmadığı halde insanları tekfir eden kendin gibi düşünmeyenleri aklı başında olmamakla itham eden akletmemekle itham eden sen insaflısın.
  kendine çeki düzen ver hasenelerine sahip çık. kıyamet gününde eziyet ettiğin kişilere dağıtırlar üzülürsün.
 
  
Kayıtlı
abdullahabdullah
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 11


« Yanıtla #16 : 08 Ağustos 2015, 00:17:35 »

Şu sözleri de yine ayrı bir tezat:

 said bin zeyd yazınızda diyorsunuz ki: “burada yanına aynı çeşitin açılmasından rahatsız olan müslümana habire rızk endişesi ithamında bulunmak ona niyet sormamak çok büyük bir yanlıştır. ve zincirleme hataların doğmasına sebep verir. şunu unutmamak gerekir amel yapan kişinin niyetine göredir. başkalarının çıkarımlarına göre değil. zaten dikkat ederseniz bazı kişiler yaptığı amele (diğer ihtimalleri göz önünde bulundurmadan) yüklediği manaya göre tekfir etmiş bile.”

Bu sözlerde tezat diyorum. Çünkü şu söze bakınız: “Yanına aynı çeşidin açılmasından rahatsız olan Müslüman”

Önce bu ifadeyi kullanan kimseye şunları soralım. Haydi sen niyet sor bu kişiye. Ve niyetine göre hangi hükümleri uygulayacaksın? Bir Müslüman yanına aynı çeşidi açtı diye diğeri niye rahatsız olur acaba? O ürünü açan müslümanla başka bir husumeti olduğu, onu sevmediği için mi? Rızık endişesi taşıdığı için mi? Kazancının azalacağından korktuğu için mi? Yoksa Allah rızası için mi? Buyursun niyetini sorsun ve hükümlerini kendisi versin. Başta da belirtildiği gibi site yöneticilerinin cevabı sorulara göre olmuş ve sorulardaki zihniyeti taşıyan kimselere hüküm verilmiş. Bunu her okuyucu gayet güzel anlar ama belli ki bu zihniyet bazılarının hoşuna gitmediği için böyle ilmi değeri olmayan bir yazı yazılmış. Üstelik cevap yazan site yöneticileri yukarıdaki sözlerde adeta suçlu konumuna getirilmiş.


 şimdi ben size bir müslüman yanına aynı çeşiti açtı diye niye rahatsız olur anlatıyım o zaman bunun sadece rızk korkusundan kaynaklanmadığını başka sebepleri olabileceğini anlayın ve müslümanı hemen rızk korkusu taşımakla itham etmeyin.

  örnekler başlamadan önce bek site yöneticisi bir örnek vermiş önce onu paylaşıyım:
Cevap: Şayet yukarıda açıkladığımız gibi rızkın azalacağına, eksilme olacağına inanılarak böyle bir söz söylenmişse bu küfürdür. Fakat bundan dolayı değil de işyerinin satış potansiyeli açısından söylenmişse bu küfür olmaz. Zira rızkı, helal olan yollardan en iyi şekilde aramak vaciptir.

 bak eğer site yöneticilerinin yazısını güzel okuyup anlasaydın işyerinin satış potansiyelini düşündüğü için yapanın ayrı tutulduğunu görür. ve kardeşinin tezgah açmasına izin vermeyen kişinin bunu rızk korkusundan başka bir sebeplede yapabileceğini anlar burada bana soru sormazdın. bu sana yeter ama genede birkaç örnek vereceğim.
  şimdi ticarette ticareti bilen insanlar bir iş yapacakları zaman piyasa araştırması yaparlar hangi alanda boşluk var? hangi sektörde boşluk var? sektörün yıllık iş hacmi ne? sektörde mevcut olan rakipler ne kadar kuvvetli? sektöre giriş yaparsa artı ve eksileri ne olur vs. bunlar hep şeriatin meşru gördüğü şeylerdir. bir fırıncı örneği verilmiş ben bu örneği biraz daha genişleterek anlatıyım; 20 haneli bir köy düşünün bu köyde 80 kişi yaşıyor olsun günde 160 ekmek tüketsinler bir fırıncı var bu köyde bir ekmekten 50 kuruş kazanıyor günlük kazancı 80 tl. bu 80 tl bir ailenin geçinmesine ancak yetecek bir gelir. şimdi aklı başında bir girişimci giderde o köye ikinci bir fırın açarmı? bu köydeki ekmek sektörünün toplam hacmi ancak bir girişimciyi kaldırıyor ikincisi girerse birisi batacak. mesele rızk meselesi değil dikkat edin Allah fırıncıya başka yerden rızk verebilir ama elinin emeğini yemek isteyen bir girişimci böyle bir köyde fırın açmaz.
  şimdi örneği biraz değiştiriyim: küfür devletinde birkaç müslüman var bir tanesi anlattığımız 20 haneli köyün fırıncısı olsun. bir müslüman girişimci bu köye giderde fırın açarsa bu fırıncı sesini çıkarmayacakmı??? yani o fırıncının ya kardeş sen nasıl kardeşsin başka köymü yoktu gidip kafir fırıncılara rakip olsaydın geldin buraya bana rakip oldun. diyemezmi? bunu derse rızk korkusu var demekmidir?

  sahabeler fiyatların yüksekliğinden rasulullaha şikateyçi oldular fiyatları düşürmesini istediler rasulullah benim bu konudayetkim yoktur bunu ancak Allah yapar buyurdu.  Şeriate baktığımızda fiyat belirlerken uygulanacak bir sınır yok. peki Allah fiyatları nasıl belirler???  ben anlatıyım Allah yağmuru çok yağdırır mahsule bereket verir mal çoğalır mal çoğalınca fiyat düşer.
  şimdi bunu güzelce anlarsak şunuda anlarız bir yerede bir maldan çok varsa o malın fiyatı düşer. zirai ürünlerinde mahsulün çoğalmasıyla sınai ürünlerde üretimin çoğalmasıyla fiyat düşer. fiyatı etkileyen başka faktörlerde vardır. ürünün pazara olan yakınlığı veya uzaklığı. üzerindeki vergiler. ulaşım masrafları vb.  şimdi konumuzla bağlantsına gelelim:
  diyelim ki bir müslüman bir çeşit çarşaf buldu ve bunun bulunduğu çarşıda satılmadığını farketti. bu çarşafı aldı 3e satıyor 10 a kendisinden başkasında yoksa fiyat konusunda baskıyla karşılaşmaz ve malı satar. şimdi bu çarşıya aynı malı satan birkaç kişi daha gelirse mal çoğalır ve fiyatı düşer. yani 10 değilde 5 e satılmaya başlar. bu durumda günde 10 çarşaf satarak geçinen bir kişinin 35 çarşaf satması gerekecektir. bu da daha fazla çalışmayı daha fazla kişiyle muhatap olmayı daha fazla yük taşımayı vb sorunları beraberinde getirir.  şimdi bir pazarda çarşafçılık yapan müslümanın yanına başka bir müslüman geldiğinde o ona dese ki: kardeş git başka yere aç bak ben hafatada 3 gün çalışıp geçiniyorum kalan günlerimde ahretimle ilgileniyorum sen buraya gelirsen fiyatlar düşecek ben daha fazla çalışmak zorunda kalabilirim. hem bak mal sattığımız kişiler gayri müslim fiyatın düşmesi onların işine yarar onlara ucuz bir karşılık için hizmet etmeyelim git başka çarşıda aç rızkı veren Allah. Allahın çarşıları çok. yada başka mal getir sat. çarşaf satmakta ısrar etme. bu adam rızk endişesimi taşıyor denir.

  veya dese ki bak buralarda örf e göre birbirine yakın yerlere aynı çeşit açılmıyor. bu mal çok satan bir mal ve başkalarıda bu malı satmak istiyorlar onlara izin vermiyorum. ama eğer sen bu maldan getirirsen ve ben sana izin verirsem onlarda sana izin veridğimi görüp aynı malı getirirler ve ben onlara birşey diyemem bu sebeple git başka yere aç şimdi bu kişi rızk endişesi taşıyor veya kadare inanmıyor vb sözlerle itham edilebilirmi.

  şimdi size kaderle ilgili bir örnek veriyim: bir komutan askerlerine diyor ki üç kişinin yan yana bulunması yasak çünkü üzerinize bomba atarlarsa üçünüz birden ölürsünüz. bunu engellemek için üç kişinin yan yana durmasını yasaklıyorum. şimdi askerler diyebilirlermi komutanım eceli Allah  belirler bu kader iledir sen bunu bilmiyormusun ki bizim üç kişi bir arada bulunmamızı yasaklıyorsun!!! tabiki diyemez. çünkü komutan askerlerini korumakla sorumludur ve bunun için şeriatin meşru kıldığı yolları izler. bir aile reiside çocukarının maişetini temin ile yükümlüdür bunu şeriatin meşru kıldığı yollarla yapacaktır. malın nadir olduğu yerleri araştırıp bulmak. piyasada olmayan malları araştırıp bulmak. yeni model malları araştırıp bulmak, kimsenin yapmadığı işler araştırıp yapmak kimsenin satmadığı malları araştırıp bu malları satmak meşru olan yollardır. bir müslüman araştırıp bir mal bulmuşsa başka müslümanlar ondan görüp aynı işi başka yerlerde yaparlarsa onlara yardımcı olmak ve yol göstermek islam kardeşliğinin gereğidir. diğer mülsümanlarında o kardeşlerinin pazarından uzak durup o kişinin pazarını daraltmamaları gerekmektedir.
  şimdi kardeşinin yanında açmasına musade etmeyen müslümana niye böyle yaptın kardeş desek o da dese ki: ben gidiyorum satılacak malları araştırıyorum çeşit araştırıyorum malı çarşıya  getiriyorum bu kardeşim benim dükkanıma bakıyor ne iş yaparsam aynısını getiriyor. hiç emek sarfetmeden benim yaptığım işin aynısını yapıyor bana rakip oluyor ben bu sebeple bu kardeşime izin vermedim. şimdi bu kişinin rızk korkusu veya kadere inancında bozukluğu var denir mi?

  hepimiz rızkı Allahın verdiğine inanıyoruz bununla beraber değişik değişik işler yapıyoruz. kimimizin işi kolay kimimizin işi zor. kimimiz maden ocağında çalışıyoruz kimimiz klinikte kimimiz şöförüz kimimiz pilot. Allah ayette buyuruyor ki biz sizi birbirinize derecelerle üstün yararttık ki birbirinize işinizi gördürebilesiniz. hepimiz daha çocukluğumuzda bir meslek sahibi olmak için gayret göstermeye başlıyoruz. rızkı Allah verir deyip boşvermiyoruz. mal satanlarımız daima sektörünü takip ediyor. bunu niye yapıyor çünkü işini takip etmezse yeni çıkan mallardan getirmez ise çeşidini güzel muhafaza etmez ise iş yapamaz batar. batarsa aç kalmaz rızkı Allah veriyor ama zor duruma düşebilir. hayat sıtandartlarından taviz vermesi gerekebilir. bu sebeple çalışır ve gayret gösterir çalışıp gayret göstermesi ezelden taktir edilen rızkı değiştirmez kazancıda değiştirmez. bunu kendiside bilir ama her işin gerekleri vardır yaparsan o iş senin işin olur yapamazsan demekki Allah seni o seviyeye uygun görmemiş daha düşük seviyede bir iş yaparsın.
  
burada görüldüğü gibi kardeşinin aynı malı satmasına izin vermeyen kişinin rızk endişesi olmadığına dair birkaç örnek verdim. daha çok çok sebepler bulunabilir.
   bakın darimi daha önceki cevabında ''Fakat örf olarak şöyle bir şey varsa örneğin: Bir binada tek bir diş doktoru olması gerekir. İki diş doktorunun tek binada olmaması gerekir.
Tek bir doktor bir binada varsa, aynı binada başkası açamaz. Alışmışlar, anlaşmışlar. Bunun ismi tüccarın örfüdür.
Eğer tüccarın örfü varsa İslam a aykırı değilse bu İslam da geçerlidir.
 
diyor. yani bir binaya ikinci bir kişi dişçi açmaya kalkarsa birinci kişinin bunu engelleme hakkı vardır. işte bu tür örfler sadece dişçilerde yok bir çok sektörlerde var. bir dişçi ikinci dişçiye musade etmeyince rızk endişesi taşıyor denir mi? adam örfen haklı şeriatte örfü hak sahibi olmada meşru kabul etmiş. adamı şeriat haklı kabul edecek adam bu hakkını kullanacak bizde rızk endişesi taşıyor diye tekfir etmeye kalkacağız bu olacak bir şey mi?
 işe bu şekilde site yöneticilerinin daha önceki astıkları cevap göz önünde bulundurulur ve güzel bir şekilde anlaşılır ise konu anlaşılır. ama bazı kişiler site yöneticilerinin daha önce yazdığı cevabı bildiği ve buraya astığı halde hala haklıyı haksız yerine koyuyorlar işte benim karşı çıktığım nokta budur. şeriat adama hak vermiş adam hakkını kullanınca suçlanamaz! kınanamaz! !küfürle, haramla, nifakla vb ile itham edilemez.
 adama şeriat hak verdi kardeşim adamı niye itham ediyorsunuz diyenler tekfir edilemez, sapıklıkla, akılsızlıkla vb ile suçlanamaz benim itirazım işte buna.
 şimdi anlamışsındır umarım!!
Kayıtlı
abdullahabdullah
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 11


« Yanıtla #17 : 08 Ağustos 2015, 00:37:42 »

 said bin zeyd yazında diyor sun ki:  Yazı sahibinin bir başka tezatı yine kendi sözlerinden şöylece isbat edelim:

yaşadığımız ülke şartları ele alınmadan bu toplumun örfleri göz önünde bulundurulmadan sahabelerden ve rasulullahtan kopyala yapıştır şeklinde anlamadan yapılan alıntılar ile insanlar üzerinde nasıl olur da küfür töhmeti bırakılabilir. bu gerçekten çok şaşılacak birşey!

Bu sözlerin tamamı bu yazı sahibinin ya sorulan soruları ya da verilen cevapları anlamadığını apaçık gösteriyor, ya da anlamak istemediğini. Kişinin İslam’a ters zihniyetinin ülke şartlarına göre mi değerlendirilmesi gerekir. Ya da toplumun örflerine göre mi değerlendirilir? Ya Sahabe ve Rasulullah’tan kopyala yapıştır ne yapılmıştır, pek göremedim. O halde yaşadığımız ülke şartları ekonomi kötü, kazanç az, insan çok çalışsa bile asgari bir ücretle geçindirilmek zorunda bırakılıyor. Ama bir tarafta faiz sistemi işliyor. Bu da artık o toplumda örf olmuş. Buna göre en düşüğü bile kişinin annesiyle zina yapmak derecesinde olan bu toplumun batıl örfü faizi asgari ücretle geçinen kişi alsın versin ki hayatta kalabilsin ve ülke şartlarını bahane etsin, örfün arkasına sığınsın da  haram olan bir şeyi kendine helal saysın? Burada örten bahsetmiş ama örf hangi örf? Batıl sistemlerdeki her örfe itibar edilir mi? Her örfle amel edilir mi? Gerçekten bu sözün sahibinin ifadeleri şaşılacak ve tutarsızlık arzedecek bir şey.



 şimdi bak dariminin yazısından daha önce aktardığım kısımları gene aktarıyorum.:
Normal olarak İslam devletinde de günümüzde çarşı düzeninde olduğu gibi dükkanlar vardı.
İnsanlar yerde, tezgâhlarda veya dükkânlarda mallarını satıyorlardı. o zamanki çarşılarda en çok yiyecekler, hayvanlar ve hayvansal ürünler satılıyordu.
Günümüzde olduğu gibi türlü türlü elbiseler, ayakkabılar yiyecekler yoktu satılan mallar sınırlıydı. Birçok kişi yan yana oturarak aynı maddeyi örneğin hurma süt v.s gibi maddeleri satabiliyordu. Dolayısıyla yan yana aynı çeşit mallar satan çok tüccar bulmak mümkündü. Bunun İslam da hiçbir sakıncası yoktur.
Günümüzde devletler, kanunlar yaparak aynı ürünü satanları bir yerde toplayarak şehrin daha düzenli olması ve insanların ihtiyaçlarını daha rahat alabilecekleri çarşılar kuruyorlar. Örneğin peynirciler pazarı, hayvan pazarı, balıkçılar çarşısı sebze pazarı v.s bu kanun birçok ülkelerde uygulanmaktadır.
 
Fakat örf olarak şöyle bir şey varsa örneğin: Bir binada tek bir diş doktoru olması gerekir. İki diş doktorunun tek binada olmaması gerekir.
Tek bir doktor bir binada varsa, aynı binada başkası açamaz. Alışmışlar, anlaşmışlar. Bunun ismi tüccarın örfüdür.
Eğer tüccarın örfü varsa İslam a aykırı değilse bu İslam da geçerlidir.
Veya bu malı bu fiyattan daha düşük fiyatta satmayın diye anlaşılıyorsa, bu da aynı şekilde örf olur. Örf yani herkesin kabul ettiği alışageldiği bir kaide.


 şimdi yazıyı güzel bir şekilde okursan darimide rasulullahın şartlarının günümüz şartları ile aynı olmadığını farklar olduğunu anlatıyor. o da örfe göre bazı değişiklikler olduğunu ve bu değişiklikler islama zıt olmadığı müddetçe uyulması gerektiğini söylüyor. o da örfe göre aynı işi yapan iki kişinin aynı yerde açması yasaklanıyorsa buna uymaları gerektiğini yazıyor fark o dişçi diyor biz tüccar diyoruz. şimdi bana sarfettiğin bu sözleri darimiyede sarfedebilirmisin.  tutarsızlık benim veya dariminin sözlerinde değil senin anlayışında. biz örf islama zıt ise uyulurmu diyoruz. şartlar değişti diye haram helal sayılırmı diyoruz. faiz alınır verilirmi diyoruz.
  güzel güzel oku yazıları. anlamaya çalış. Allaha bol bol dua ette sana anlama kabiliyeti ve insaf versin.
Kayıtlı
abdullahabdullah
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 11


« Yanıtla #18 : 08 Ağustos 2015, 00:50:11 »

şimdi beni tekfir ettiğin kısma gelelim: diyor sun ki:
Yazı sahibi bu yazısında: “Hem İslama zıt örflerin ayaklar altında olduğunu söylemiş, hem de başkası yanında tezgah açtığında kazancının azalacağı zihniyetini taşıyan kimseleri örf lafzının arkasına sığınarak korumaya, şirin göstermeye çalışmış.  Şimdi bu zihniyet acaba örf başlığı altında mı değerlendirilir yoksa kaza ve kadere iman başlığı altında mı değerlendirilir? Zaten site yöneticilerini verdikleri cevaplar dikkatlice incelenirse mesele daha çok kaza ve kadere iman boyutunda değerlendirilmiş. Meselenin örf boyutu ise zaten net bir ibareyle ortaya konmuş ve Darimi’nin verdiği cevapta denmiş ki:

Fakat örf olarak şöyle bir şey varsa örneğin: Bir binada tek bir diş doktoru olması gerekir. İki diş doktorunun tek binada olmaması gerekir.
Tek bir doktor bir binada varsa, aynı binada başkası açamaz. Alışmışlar, anlaşmışlar. Bunun ismi tüccarın örfüdür.
Eğer tüccarın örfü varsa İslam a aykırı değilse bu İslam da geçerlidir.


 Bu cevabın özellikle şu kısmına dikkat çekmek isterim: “Eğer tüccarın örfü varsa İslama aykırı değilse bu İslamda geçerlidir.”
İşte bu cevap her şeyi açıklıyor. Ve gösteriyor ki örf İslam’a aykırı olmayacak. İslama aykırı olmayan örf ise herkesçe kabul edilmiş ve meşru şartlara bina edilmiş örftür. Şimdi yanına tezgah açan müslümandan rahatız olmak, onun kendisini baltalayacağına inanmak, kazancı azaltacağını düşünmek acaba bu sözde belirtilen tüccarın örfü olarak değerlendirilir mi? Ya da böyle bir örf tezgah açılan pazarlarda var ise, daha açıkçası bu zihniyet sebebiyle bu örf konmuş ise İslam’a aykırı olmayan bir örf olduğu söylenebilir mi? Ama yazı sahibi bir kimse bu meseleyi örf kapsamına sokarak hem kafaları bulandırmak istemiş, hem de kendisi daha hangi örf caiz olan, hangisi caiz olmayan örftür arasını ayırt edebilmiş değildir.

 BU YAZILARI Şimdi şu sözlerdeki tezatlara ve tevhid inancından uzak ve yazı sahibinin küfür bir akideyi taşıdığına dair isbata geçeyim: BAŞLIĞI ALTINDA YAZMIŞSIN.
    ŞİMDİ SANA SORUYOURM=
BURADA BENİ TEKFİR ETMENİN İLLETİ NEDİR?
DELİLİ NEDİR?
BAHSETTİĞİMİZ ÖRFÜN İSLAMA AYKIRI OLDUĞUNUN İSBATI NEDİR?
DİŞÇİ AYNI BİNAYA AÇAMAZ DEDİĞİMİZ NASIL HAK OLUYOR TÜCCAR AYNI ÇARŞIYA AÇAMAZ DEDİĞİMİZ ZAMAN NASIL BATIL OLUYOR?
BU YAZILARA ŞERİ BİR CEVAP VEREMEZSEN SENİN TEKFİR EDİLMEN GEREKİRMİ GEREKMEZ Mİ?
EĞER BEN SANA SENİN BANA YAPTIĞIN GİBİ HAKARET ETSEYDİM HAKKINI HELAL EDERMİYDİN ETMEZMİYDİN?
selam hidayete tabi olanlara olsun!
Kayıtlı
Said bin Zeyd
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 3


« Yanıtla #19 : 09 Ağustos 2015, 02:46:32 »

Malum yazı sahibine genişçe cevap yazmak isterdim. Ama aklını şeriatin önüne geçirmiş ve kendi akli ifadelerini şeriate uygun selim aklın kabul ettiği ifadeler olarak ortaya koymuş, o bahsettiği selim aklın şeriatle bağdaşır yönünü şeri olarak isbat edememiş birisine ne kadar delil getirirsen getir ne kadar kaideleri önüne sunarsan sun işte o kimse yine aklıyla hareket eder ve söylenilenleri anlamak istemez, bu sebeple böyle bir kimsenin genişçe bir cevaba değil, öncelikle İslamı doğru anlamaya ihtiyacı var.  Böyle
kimselere cevap yazsan yine başka laf kalabalığına devam edecektir. Zaten bütün müşrikler de selim akıllarıyla amel ettiklerini söylemiyorlar mı?

Bu gibi kimselerin durumunu münafıkların şu durumundan farklı görmüyorum:

Münafıklar sana geldiklerinde: “senin, elbette Allah’ın rasulü olduğuna şahitlik ederiz” derler. Allah senin O’nun rasulü olduğunu şüphesiz ki bilir. Ve Allah bilir ki münafıklar elbette yalancılardır. (Münafıkun: 1)

Malum kişi site yöneticileriyle aynı görüşte olduğunu iddia ediyor, ama yazısına başlarken sitede yazılanları okuyup bir cevap yazdığını söylemiş, belli bir kimseye yönelik bir ifadesi olmamış ve bu konu başlığı altında cevap yazanların ticareti bilmediğini özellikle belirtmiştir. Tekrar bu sözlere dönmeye gerek yok. Ama ne zamanki birileri devreye girip arı kovanına çomak sokmuş, hemen islah edici bir şahsiyet pozisyonuna bürünmüş ve site yöneticileriyle aynı inancı paylaştığını söyleyerek, kovana çomak sokan şahısları bu kez hedef alarak yine de ilmi değeri olmayan bir yazı yazmıştır. Tıpkı münafıkların yaptığı gibi. Önce kusuru işlerler, sonra da, biz şöyle inanıyorduk, böyle inanıyorduk, derler. Bu kişi yazdıklarıyla ne site yöneticilerinin sözlerini anlamış ne de hükümlerin illetini anlamış. Bu arada kimse site yöneticilerini onlara ululuk nisbet eder mahiyette bir yerlere koymuyor. Bilakis onlardan gelen hak sözlerde fikir birliği yapılıyor. Ayrıca site yöneticilerinin şahsi sözleriyle, akli çıkarımlarıyla kimse kimseye tekfir hükmü uygulamıyor, bilakis site yöneticilerinin tekfirde ortaya koyduğu illete göre tekfir hükmünün uygulanması söz konusu oluyor. O halde site yöneticileri ilgili sorularda neye niçin tekfir hükmü uygulamışlar bir bakması gerekir ve kendisinin ilk yazdığı yazılara ve halen yazmakta devam ettiği isbat etmeye çalıştığı inancına bakması gerekir. Tabii ya kendisi de site yöneticileri gibi düşünüyordu öyle değil mi. Madem onlar gibi düşünüyor bu durumda onlar gibi tekfir ettikleri konuda tekfir yapacak, bu durumda şeri bir tekfir yapmamış olacak, kendi ifadesiyle. Neyse sözü uzatmaya gerek yok. Herşey ortada.

İlgili şahsın yazısının genelinde bir tek şer’i delil olmamasına rağmen sanki şeri delil kendisiymiş gibi hep yorumlar, hep akli isbatlarla kendini haklı göstermenin gayretinde olmuş. Doğru ya onun düşündükleri ve yazdıkları hep selim aklın ürünü olup şeriate uygun şeyler. Ama Allah (c.c)’a karşı yalan uydurarak selim akıldan bahsedilemez. Bu sebeple bu kimse kendisine cevap verilemeyecek kadar basit bir kimse olduğunu kendi yazdıklarıyla zaten ortaya koydu.  Sonuçta sorduğu soruların cevabı yazdığım yazının tamamında var.

Ama yine de bu şahsın sorularını cevapsız bırakmayayım.

Demiş ki: Beni tekfir etmenin illeti nedir?

Bu kimsenin tekfir edilmesinin illeti, kendisinin de kabul ettiği site yöneticilerinin yaptığı tekfir illetidir. Bu durumda ya site yöneticileri gibi düşündüğünü söylediği halde onlar gibi düşünmediği yazılarında açıkken kendisini kendisi tekfir edecek  ya da kendisi o illeti kabul etmiyorsa site yöneticileri gibi düşünmediğini ilan edecek, böylece her halukarde söz konusu illet kendisine işte bu şekilde uygulanacaktır.

Demiş ki: Bahsettiğimiz örfün İslama aykırı olduğunun isbatı nedir?

Oysa kendisine verilen cevabı dikkatle okursa İslama aykırı olduğunu zaten anlayacak. Ama ne çare ki yazılanları anlamaya çalışmak ve anlamak yerine birilerine cevap yetiştirme gayretinde olmuş. Yine burada birinci sorunun illetine bağlı cevabın olduğunu akıl sahibi herkes görür. Bir örf konmuş ve konma sebebi birileri birilerinin rızkını kesecek, kazancını azaltacak inancıyla konmuş ise bu örf ayaklar altındadır. Zaten bu inanç tekfir illeti değil miydi?

Demiş ki: Dişçi aynı binaya açamaz dediğimiz nasıl hak oluyor, tüccar aynı çarşıya açamaz dediğimiz zaman nasıl batıl oluyor?

Hak olan şeriatin Seddi zerai kaidesi altında uyguladığıdır. Batıl olan ise rızkın kesileceğine, kazancın azalacağına, bir kimsenin diğer kimsenin kazancını ve rızkını etkileyecebileceğine, Allah’ın aslında kendisine taktir ettiği rızık ve kazanç 100 lira iken başkasının onu 50 liraya düşürdüğüne inanmak ve bu inançla, bu kasıtla birilerinin kazanç elde etmesini engellemektir.

Demiş ki: Bu yazılara şeri bir cevap vermezsen senin tekfir edilmen gerekmez mi?

Bu yazılara verdiğim cevap ortadadır. Eğer verdiğim cevap site yöneticilerinin ortaya koyduğu illetten farklı ise ya ben delilleri, delillerden o mana çıktığı için yanlış anlayıp aşırı giden durumunda olurum tıpkı hariciler gibi ya da site yöneticilerinin cevap verdiği sorudan farklı bir soruya cevap veren ya da soruyu farklı anlayıp cevap veren durumunda olurum. Her halukarda benim için hakka tabi olmak kolaydır ama bu kişi halen kendisini site yöneticileri gibi düşünüyor göstermeye, farklı düşünmediğini isbat etmeye çalışıyor. Üzerinde durulan asıl meseleden uzaklaşıp başka başka konulara dalıyor.

Demişki: Ben sana senin bana yaptığın gibi hakaret etseydim hakkını helal edermiydin etmez miydin?

Bana kim hakaret ederse etsin ben haklıysam haklı olduğum için hakaret edenin yaptığına aldırış etmezdim ve bilakis hak üzerinde olduğumun isbatını ortaya koyan tavırlarla karşılaştığım için hakta daha da sebat eder ve onu kaybetmemek için mücadelemi sürdürürdüm. Bu gibi sözler ancak davasında samimi olmayanların takıntısından başkası değildir. Oysa ben hakların sahiplerine iade edileceği güne iman ediyorum.

Son sözü yöneticilere bırakarak şöyle dua ediyorum:

Yaşayan apaçık bir delilden dolayı yaşasın helak olan da apaçık bir delilden dolayı helak olsun. Selam hidayete tabi olanlara olsun.

Kayıtlı
Muvahhid.
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 4


« Yanıtla #20 : 25 Ekim 2015, 15:41:41 »

Bu konu başlığı altında yapılan tartışmaların sonuca bağlanacağıyla ilgili sitede bir cevap yazacakmısınız..  çünkü bu konuyla ilgili tartışma olmuştu ve tartışmada taraflar birbirlerini tekfir etmişlerdi, bu konuda bazı sorularım var

- Tekfir yapan kimseler, tekfir edilen kimselerin söyledikleri gibi yanlış tekfir mi yapmıştır bu durum net ortaya konulursa daha iyi olacaktır yazışmalarda görüldüğüne göre tekfir edilen kimselerin bu şekilde iddiaları vardı ve hatta kendileri tekfir edenlerden cevap bekliyorlardı

- Konuyla ilgili kendi anlayışlarına göre açıklamalar yapıpta o açıklamaları sebebiyle tekfir edilen kişi veya kişiler, eğer tekfir edilmeleri gerekiyorsa bu konuda tekfir yapan her kim olursa olsun haklı yada haksız tekfir yaptıkları tarafınızca açıklanması gerekmiyor mu bu duruma açıklık getirilirse iyi olur

- Eğer bu kişilerin tekfir edilmeleri gerektiğini söylüyorsanız, bu kimselerin küfür olan bir fikri yazması konusunda site yöneticilerinin meseleye müdahale etmeyip bu durumdaki gerçeği ortaya koymamaları onları tekfir edilen kişinin küfrüne rızası olduğunu gösterir mi ve bu küfrün yayılmasına izin vermekten sayılır mı

- Eğer bu gibi kişilerin küfürde olduğunu söylüyorsanız, böyle bir sitede küfür olan bir fikri yaydıkları belki insanlardan bazılarının da sapmasına ve onlar gibi anlayışa sahip olduğuna sebebiyet verdikleri için, bunun küfür olduğunu sitenizde kabul edip açıkça görüşlerinden döndüklerini ilan etmeleri gerekmiyor mu, çünkü onlar gibi inanılmasına sebebiyet verilmesi ihtimali oldukça fazladır
Kayıtlı
Sayfa: 1 [2]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.