HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 28 Mart 2024, 18:41:11


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Silsile Tekfiri (Yusuf el-bağdadi) Münazara  (Okunma Sayısı 31070 defa)
0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« : 21 Şubat 2015, 15:48:26 »

بسم الله الرحمن الرحيم

Yusuf-el-bağdadi isimli üye! Münazara ile ilgili yazacaklarınızı bu başlık altında paylaşabilirsiniz...
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
yusuf el bagdadi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5


« Yanıtla #1 : 27 Şubat 2015, 21:00:24 »

...
Kayıtlı
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #2 : 28 Şubat 2015, 16:53:30 »

Üyelerimizin şunu kesinlikle bilmesi gerekir ki;

Bu başlık altında ortaya atılan hiçbir şüphe cevapsız kalmayacaktır. Cevaplarımız meşgalelerimizden dolayı gecikmektedir. Üyelerimizden bizleri anlayışla karşılamalarını bekliyoruz. Cevaplarımızın gecikmesi, yapılan bu ithamların ağır ve cevap verilmeyecek ithamlar olmadığı anlamına gelmez. Aksine daha önce bu tür şüpheler ortaya atılmış ve hak ehli tarafından bunlara gerekli cevaplar verilmiştir.

Sizden isteğimiz;
Bu başlık altında ve başka bölümlerde münazara ile alakalı bir şey yazmamanız ve verilecek olan cevabı sabırla beklemenizdir.
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #3 : 04 Mart 2015, 13:27:17 »

Allah'u tealaya hamdu senalar olsun. Ona şükreder, ondan yarım diler ve onun bağışlamasını dileriz. Allah'u teala kime hidayet ederse onu saptıracak, kimi de saptırırsa ona hidayet edecek hiç bir güç ve kuvvet yoktur. Bütün ihlas ve samimiyetimizle şehadet ederiz ki; Allah'tan başka ibadete layık hiç bir ilah yoktur ve yine şehadet ederiz ki; Hz. Muhammed (s.a.s) onun kulu ve rasuludür.

En doğru söz; Allah-u Teâlâ'nın kitabı ve en hayırlı yolu gösteren Rasulü sallAllahu aleyhi ve sellem'in sünnetidir. En şerli şey; bidat olan şeydir. Her bidat, dalalettir. Her dalalet, ateştedir.

Allah’u subhanehu ve teala’dan bu hususta yapacağımız ilmi münazayı hem bizlere, hem karşı tarafa, hem de bütün okuyucularımıza faydallı kılmasını ve bu münazarayı hakkı arayanlara bir göz aydınlığı, hidayet vesilesi kılmasını dileriz.

Bundan sonra:

Bu hususta yazdıklarınızı okudum. Fakat gerek sizlerin bizim akidemize tam vakıf olmayışınız, gerekse bu mesele hakkında yeterli malumata sahip olmamanız sebebiyle alakasız bir takım şeyleri zikrettiğinizi gördüm. İnşeAllah bu yazımda sizlere bunları tek tek ispat edeceğim. Fakat bunu ispat etmeye geçmeden önce sizlere bu konuda ki akidemizi kısa da olsa beyan etmek istiyorum:

“Silsile tekfiri” şeklinde bir kavram ne Kur’an’da ne de Sünnet’te geçmektedir. Bu kavram ancak muteahhirler tarafından kullanılmıştır. Fakat bu kavramın delalet ettiği mana hakkında birçok sarih, muhkem nas vardır.

Silsile tekfiri demek: Küfrü ve şirki sarih naslarla sabit olan kimsenin tekfir edilmesi ve bunu tekfir etmeyen kimsenin de aynı şekilde tekfir edilmesidir.

Küfrü ve şirki sarih naslar ile açık ve sabit olan kimseyi tekfir etmeyen ve bunun küfründe şüphe eden kimse tekfir edilir. Tekfir illeti kaçıncı kişiye kadar devam ederse hükümde devam eder.

Örneğin: Sarih naslar ile sabittir ki: İblis, Firavun, Haman ve askerleri, Ebu Leheb, Ebu Cehil, ve onlar gibi diğer müşrikler ve onların işledikleri küfür ameller Kur’an ve sahih sünnette açık olarak bildirilmiştir. Hal böyle iken bir kimse, bunların yaptıklarının küfür olmadığını veya bu kişiler tekfir edilmeyeceğini iddia ederse Allah’ın küfür ve şirk olarak vasıflandırdığı amellere ve bu amelleri yapan kimselere kâfir ve müşrik hükmü vermediği için tekfir edilir. Bu kimse böyle yapmakla Allah’ın verdiği hükmü yalanlamış ve inkâr etmiştir.
Aynı şekilde basireti körelmemiş kimselere gündüzün aydınlığı gibi bariz olan: Hüküm verme, teşri ve kanun koyma gibi yalnız Allah’a has kılınması gereken hak, sıfat ve yetkileri Allah’tan başkasına ve onunla beraber bir başkasına veren kimsenin şirki apaçıktır. Bu kadar açık olduğu halde bu kimseleri tekfir etmeyen kimsenin de tekfir edileceğinde bir şüphe yoktur. Bu kimselerin tekfirinde muvahhidlerin en avvamı bile tereddüte düşmez. Acaba siz saydığımız kişileri ve bunları tekfir etmeyenleri tekfir ediyor musunuz?

İşte! Bizler, ancak küfrü ve şirki sarih naslarla sabit olan ve âlimlerin tekfiri konusunda ittifak ettikleri kimseyi ve onu tekfir etmeyen kişileri tekfir ediyoruz. Sarih naslarla küfür ve şirk olduğu sabit olmayan, hakkında ihtilaf olan meselelerde tekfir etmeyeni tekfir etmiyoruz. Eğer bize karşı bir rivayeti veya âlimin kavlini delil getirecekseniz bu hakikati göz önünde bulundurarak getirmeniz daha isabetli olacaktır. 

İddia:bnm akıdem  ve görüşlerıme gore namaz kılmayan kafirdir  tekfir ederim  fakat bir musluman  namaz kılmyana kafır demediği için onu tekfir etmem..eger siz tekfır edıyorsanız  imam şaffiyıde tekfır edın  .....SIZ REDDIYELERIMIN DEVAMI GELECEKTIR AllahIN IZNIYLE  imam şaffi ıle ımam hanbelı arasında gecen bır muanazara Subkî, "Tabakat'uş-Şâfiiye" adlı kitapta şöyle yazmıştır: "Şafiî ile Ahmed (rahimehullah) namazı terkeden hakkında tartıştılar:

Cevap: Namazı kılmayanın tekfir edilip, edilmemesi akide ile alakalı bir mesele değildir. Bu fıkhi ve içtihadi bir meseledir. Namaz kılmayanın kafir olup, olmaması konusunda sarih naslar söz konusu olmadığı veya âlimler bu konuda ittifak etmedikleri için biz namazı terk eden kimsenin kafir olmayacağını söyleyen kimseyi bu sözünden dolayı tekfir etmeyiz.

Bu yazdıklarınız bizim akidemizi bilmediğinizi apaçık gözler önüne sermektedir. Zira biz, küfür hükmü verilen her meselede tekfir etmeyen kişinin tekfir edileceğini söylemiyoruz. Bizler ancak sarih naslar ile küfrü sabit olan ve küfrü konusunda âlimlerin ittifak ettiği kimseyi tekfir ediyor ve onu tekfir etmeyen kişileri tekfir ederiz. Tekfir de silsileyi ancak burada yaparız. Sizin zikrettiğiniz meseleler ise bizim konumuzla alakalı olmayıp, âlimler arasında ihtilaflı bir meseledir. Bu ve benzeri içtihadi meselelerde hiçbir alim birbirini tekfir etmemiştir. Tekfir ettiğimiz kişilere örnek vermek gerekirse;

Bizler namaz, oruç, hac, zekat gibi farziyeti sarih naslarla sabit ve açık olan meseleleri bildiği halde inkar eden kimseleri tekfir ediyoruz. Aynı şekilde bu gibi kimselerin durumu kendisine açık olduğu  halde bunları tekfir etmeyen kimseleri de tekfir ediyoruz. Ve bu konuda hiçbir Müslüman arasında ihtilaf olmadığını söylüyoruz. Acaba siz böyle kişileri ve onları tekfir etmeyen kimseleri tekfir ediyor musunuz? Tekfir edip, etmemenizin nedenini bize açıklar mısınız?

İddia: yani namazı terk edeni tekfir etmiyor eee şimdi şafinin kafir onu tekfir etmeyen ahmed bin hanbel ve diğer tüm alimlerin kafir olması gerekmezmi ? YA TEKFİR EDERSİNİZ hak YAYINLARI  YA TEVBE EDER YADA KAFİR OLURSUNUZ KAFİRİ TEKFİR ETMEYEN KAFİR YA ?...

Cevap: Elbette bahsi geçen alimlerin diğer alimleri tekfir etmediğinden dolayı kafir olması gerekmez. Acaba bizim inancımıza göre böyle bir şeyin gerektiğini hangi sözümüzden ispat edeceksiniz? Yoksa sadece kendi zannınıza dayanarak bize böyle bir inancı yaftalamak mı istiyorsunuz? Halbuki biz, âlimlerin küfrü konusunda ihtilaf ettikleri bir meselede tekfir etmeyenlerin tekfir edilmeyeceğini defalarca açıkladık. Namazı terkeden kimsenin küfrü sarih naslarla açık ve sabit olsa idi elbette bahsi geçen alimler arasında bunun küfür olduğu konusunda ihtilaf olmazdı. Fakat bu mesele ihtilaflı ve içtihadı bir meseledir. Tekfirde silsile alakası yoktur.
Ayrıca Hak Yayınları’nın yayınladığı eserlerde bu meselede tekfir edilmeyen kimselerin tekfir edilmeyeceği açık ve net olarak yazılmıştır. Ne Hak Yayınları ne de bizler küfrü açık ve sabit naslarla sabit olmayan kimseleri tekfir etmiyor ve bu konuda silsile tekfiri yapmıyoruz. Bizler ancak, küfrü ve şirki sarih naslarla sabit olan kimseleri tekfir ediyor ve bunları tekfir etmeyenleri tekfir ediyoruz. Bunun aksini iddia edenlerin bunu bizim bizzat sözlerimizden ispatlamaları onların üzerinde gereklidir. Hak Yayınları'nın yazarlarından Seyfuddin el-Muvahhid, tefsirinde bu mesele hakkında şunları söylemektedir:

"Farz olduğuna inandığı halde namazı terkeden kişinin kafir olduğunu kabul etmek, böyle kimseleri tekfir etmeyenleri tekfir etmeyi gerektirmez. Çünkü, her ne kadar, farz olduğuna inandığı halde namazı terkeden kişinin kafir olmadığını söyleyen alimlerin delilleri açık ve net değilse de, bu kimseler Kur'an ve sünnetten bir delile dayandıkları için tekfir edilmezler." (Seyfuddin el-Muvahhid / Davetçinin Tefsiri - c. 2, s. 14)

İddia: DEMEKİ EBU HANİFE KURANIN MAHLUK OLUP OLMADIĞINI FAİLİNİN KAFİR OLUP OLMADIĞINI BİLMİYOR VE TEKFİR ETMİYORDU ŞU HALDE ÖĞRENCİSİNİN 6 AY YERİNE HEMEN TEKFİR ETMESİ GEREKMEZMİYDİ BUGÜNKÜ HAVARİÇLER GİBİ ?

Cevap: Siz, yazdıklarınızın farkında olmadan Ebu Hanife (rah.)’ye iftira atıyorsunuz. Zira gerek Ebu Hanife ve gerekse diğer 3 mezheb imamlarının hiçbiri Kur’an’ın mahlûk olduğunu söylememiştir. Zikrettiğiniz rivayetin ise senedinin sahih olmadığı söylenmiştir. Ayrıca bunun aksini bildiren bir çok delil vardır:

Beyhaki’nin (Sıfât’ta kaydettiğine göre) Muhammed b. Saîd b. Sâbik şöyle
demiştir: “Ebu Yusuf’a sordum, dedim ki: Ebu Hanîfe Kur’an-ı Kerim’in
mahluk olduğu görüşünde mi idi? Haşa dedi. Ne o ne de ben öyle bir şey söyledik.” (Senedde rivayet edilen raviler sikadır.)

Beyhakî’de şöyle bir rivayet daha vardır: Hakim Ebu Yusuf’tan:
“Kıtlık yılı (senetü cerdâ) Ebu Hanîfe ile Kur’an-ı Kerim’in mahluk olup
olmadığını konuştuk ve onun da benim de görüşümüz, Kur’an’a mahluk diyenin kâfir olacağında birleşti” sözünü nakleder.

İbn Abdilberr’in “Kitabu’l-intikâ fî-menâkıbi-eimmeti’s-selaseti’l-fukaha” adlı eserinde de şu bilgiler vardır: Ebu Yusuf’a oğlu Salim sordu: Ebu Hanife’den bu konuda bir şey duydun mu? O da evet dedi. Ebu Hanife ben onu bildim bileli, Kur’an Allah’ın kelamıdır, mahluk değildir. Aksini söyleyen kâfirdir, derdi. Zaten böyle olmasaydı ben onunla arkadaş olmazdım”

İbn Teymiye ise, Ebu Hanîfe’nin Kur’an için “ne halıktır ne mahluktur” diyenlerden olduğunu söyler. (Kitabu mezhebi’s-selefi’l-kavîm 3/134-135)

İmam Ahmed B. Hanbel’den nakledildiğine göre ise o: “Ebu Hanîfe’nin Kur’an’a mahluk dediğine dair bize sahih bir haber gelmemiştir” demiştir. (Zehebî, Menâkıbu’l İmam Ebî Hanîfe s. 27)

Ayrıca Ebu Hanife (rah.), Fıkh’ul Ekber isimli eserinde Kur’an’ın mahluk olmadığını, ona mahluktur demenin küfür olduğunu söylemiştir. Asıl meselemiz bu olmamasından dolayı bu meselenin üzerinde fazla durmayacağız.

Kur’an’ın mahlûk olup, olmaması meselesi bir çok ihtilafı da içinde barındıran bir meseledir. Ve bizim konumuzla alakalı değildir. Zira biz küfrü ve şirki açık olan kimsenin tekfir edilmesi ve bunu tekfir etmeyen kimsenin tekfir edilmesi konusunda konuşuyoruz. Halbuki Kur’an mahluk olup, olmamasına bağlı bazı meselelerde alimler arasında ihtilaf vardır. Ve bu meseleler içtihad ile alakalı olduğu için alimler birbirini tekfir etmemiştir.

Örneğin: Mutezile, Kur’an’ın mahlûk olduğunu söylemesine rağmen, tevilci oldukları için ehlisünnet âlimlerinin çoğu onları tekfir etmemiş, sapık hükmü vermiştir. Bizler de sözlerinin küfür olduğunu söylememize rağmen cumhuru ulemanın yaptığı gibi onları tekfir etmiyoruz.

İddia: PEKİ MUAYEN ŞAHISLARDA HÜCCET İKAME ETMEDEN TEKFİR ETMEYEN MUHAMED BİN ABDUL VEHHAB ?

Cevap: Bu şekilde alakasız ve izaha muhtaç bir takım kavilleri nakletmeniz meseleyi grift hale getirmekten başka bir şeye yaramaz. Ki yaptığınız alıntıları dahi anlamamışsınız. Zira gerek Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab ve gerekse diğer necd alimleri küfrü ve şirki açık olan kimsenin tekfiri konusunda duraklamadıkları gibi, bu konuda tekfir etmeyen kimseyi de açık olarak tekfir etmiş ve bu konuda icma olduğunu nakletmişlerdir.

Süleyman b. Abdullah:
“Allah'ın Kitabında ve Rasulü'nün Sünnetinde kafirlerin tekfir edilmesinin şart olduğu açıklanmıştır. Bundan sonra hala onları tekfir etmeyenleri tekfir etme konusunda tereddüt ederse, alimlerin icmaıyla kafir olur. Çünkü; küfrü açık olan kimsenin küfründen şüphe etmek küfürdür.” (el-Vela ve el-Bera – sf: 67)

Muhammed b. Abdulvahhab:
‎"Kim müşrikleri tekfir etmez veya onların küfürlerinde şüphe duyarsa ya da onların yolunun doğru olduğunu kabul ederse kâfir olur." (Kavaidu'l Erbaa)

Şeyh Hamd b. Ali b. Atik:
"Yüce Allah müşriklere düşmanlık göstermeyi vacip kılmış, onlarla bağları kesmeyi ve onları tekfir etmeyi emretmiştir." (Mürted ve Müşriklerle Dostluktan Kurtulmaının Yolu - sf: 55, 56)

"Muhammed b. Abdu'l Vehhab şöyle diyor:
"Bir takım kimseler de yalnızca Allah'a (c.c.) ibadet ettikleri halde, müşrikleri tekfir etmiyor ve onlara düşmanlık beslemiyorlar."
Şurası bilinen bir gerçektir ki, müşrikleri tekfir etmeyen bir kimse tevhidi bilmiyor ve yaşamıyor demektir. Çünkü tevhid; ancak, müşrikleri ve tağutu tekfir etmekle gerçekleşir." (Süleyman b. Abdullah / el-Vela ve el-Bera - sf: 35)

Görüldüğü gibi necd alimleri burada kendi görüşlerini ve alimlerin icmasını açık olarak zikretmiştir. Bunun gibi daha çok kavillerini nakledebiliriz. Hal böyle iken onların küfrü ve şirk açık olan kimsenin veya onları tekfir etmeyen kişinin tekfirinde duraksadıklarını kim iddia edebilir?

Zikretmiş olduğunuz naklin arapçasını ve kaynağını sizden istiyoruz. Arapçasını ve kaynağını tam olarak naklettikten sonra size bu sözün izahatını yapacağız. Necd alimlerinin küfrü ve şirki açık olan meselelerde kişiyi ve onu tekfir etmeyeni tekfir ettikleri tevatüren sabit olmuştur. Bunu kendi eserlerinde açıkça beyan etmişlerdir. Fakat bazı sözlerinde ki mücmellikten veya tam tahlil edilmediğinden dolayı bazı kimseler bu sözleri yanlış anlamaktadır.

Yazdıklarınızın ekseriyatının yanlış anlamalarınızdan kaynaklandığın dolayı şimdilik bu kadar ile yetindik. Çünkü burada naklettikleriniz konumuzla pek alakalı nakiller değildir. Münazaranın devamında ise bazı meselelerin daha geniş olarak değerlendirmesini yaparız inşeAllah.

Son olarak size bir şey sormak istiyorum;
Bir kimse ,
-Allah ve rasulüne sövse
-İslam ile açık bir şekilde alay ederse
-Allah’tan başkasına, namaz kılsa,

-Sadece Allah’ın yapabileceği bir şeyi bir mahluktan isterse bu kişiye ne hüküm verirsiniz?
-Başka bir kimseye böyle bir kimsenin hükmü sorulduğunda “ben bu kişiyi tekfir etmiyorum” derse bu kişiye ne hüküm verirsiniz?
Aynı şekilde bu kişiyi tekfir etmeyen ikinci, üçüncü ve dördüncü kişilere de ne hüküm verirsiniz?
-Eğer tekfir ederseniz neden tekfir ediyorsunuz? Yok, eğer tekfir etmediyseniz niye tekfir etmediniz?

 Bu sorumuza kısada olsa cevap vermenizi istiyoruz…

Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
ensari
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 50


« Yanıtla #4 : 05 Mart 2015, 12:51:45 »

el Muvahhid kardeş gayet mükemmel ve taktire şayan bir cevap vermiş. Bunu anlamamak için kişinin kalp gözü kör olması gerekir derim
ve Allah seni muvahhit kullarından kılsın.
Soru soran kişi beli ki bu meseleleri bilmiyor Allah hidayet etsin:
Kayıtlı
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #5 : 07 Mart 2015, 13:05:29 »

Yusuf el bağdadi! isimli üye!

Madem ki sadece bizi muhatab alıyorsun, edebinle sana vereceğimiz cevabı bekleyeceksin. Bu tür edeb dışı ifadeler kullanmaya, saldırgan tavrını devam ettirirsen münazarayı iptal eder, iddialarına cevap verip konuyu kapatırız. Seninle münazarayı kabul etmemiz, edeb sınırlarını aşan ifadeleri sarf etmene müsaade edeceğimiz anlamına gelmez.
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #6 : 13 Mart 2015, 15:10:15 »

Yusuf El-Bağdadi isimli üye!

Bizimle münazaraya (belirtilen kurallara uymak şartıyla) devam edip, etmeyeceğinizi bildirirseniz, ona göre size cevabımızı naklederiz. Yok, eğer artık yazmayacaksanız, ortaya attığınız iddialara cevap verilip, konu kapatılacaktır.
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #7 : 27 Mart 2015, 17:10:28 »

Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd’den, Rasulü (s.a.s)’e salat ve selamdan sonra;

Diyorsun ki: nakili imam aklı memun yapanların yüzü nur aklı imam nakli memun yapan bidatçıların yüzü kararsın bundan sonra...

Cevap: Evet, kim böyle yapmışsa, yüzü hem dünya da hemde ahirette kararsın. Aynı şekilde nakilleri kendi heva ve hevesine göre yorumlayıp, şirk ehlini, şirkten masum gösterme çabasına girenlerin yüzü de kararsın.

Diyorsun ki: ...ben doğrusu bu kadar gülün basit ilimden uzak sadece akıl ve kelime oynuna dönmüş bir cevapla karşılaşcağımı umuyordum neden çünkü benim verdiğim reddiyeye cevap verilmemiş birince cevap şu ?

Cevap: Aynı şeyi senin yazdıkların için düşünüyorum. Çünkü daha haklarında bir çok ithamda bulunduğun kimselerin akidesine bile vakıf değilsin. Böyle olunca yazdıkların ilmi olmaktan öte, kelam yapmak ve alakasız nakiller tekrarlamaktan başka bir şey değildir. Sen bize ilmi bir reddiye yapmadığın halde bizden ilmi bir cevap istiyorsun? Yaptığın tek şey batıl kıyaslar yaparak meseleleri asıl mecralarından saptırmaktır.

Bizde senin düştüğün bu acizliği görüp, sana yardım elini uzatıyoruz. Böylelikle anlamadığın nakilleri doğru anlamanı ya da yaptığın kıyasların batıl olduğunu, ayet, hadis ve alimlerin kavillerinin aleyhinde olduğunu idrak etmene vesile olmak istiyoruz.

İddia: peki kim demiş ebu lehep ebu cehil fravun iblis putperets kafir değil? biz böyle birşeymi idda etik hayır bunların kafirliği ve küfrü ümmet arasında kuran sünnet ve icma ile sabitir ..

Cevap: Her halde senin önceki yazdıklarından haberin yok yada hayal görüyorsun. Sen değil miydin bizden silsilenin İslam’da var olup, olmadığını ve onun delilini isteyen? Yoksa vaz mı geçtin? Bizden delilini istediğin meseleyi (küfrü ve şirki sarih olan kişiyi tekfir etmeyi ve onu tekfir etmeyeni tekfir etmeyi) sende kabul ediyorsun. Bu yazıklarına göre Kur’an, sünnet ve icma  ile küfrü ve kafirliği sabit olan herkes kafirdir, ona kafir demeyende kafirdir. Biz de bunu söylüyoruz. Aksi bir sözümüz asla olmamıştır. Aksini iddia ediyorsan buyur ispat et…

Diyorsun ki: .ama biz bunu konuşmadıki bu palavradan oyun oynamaktan ibaretir

Cevap: Bizlere daha neyi sorduğunu dahi bilmiyorsun. Bak, İlk siteye girdiğinde ne yazmışsın:

“dinimizde silsile varmidir... varsa delileriyle bize sunabilirmisiniz... bu bir munazaradir ve tek kisiyle muhatap olmak istoyorum...muhata olmak istedgim kisi…”

Bu soruya verdiğimiz cevap, neden seni bu kadar şaşırttı ki? Bu sorunun ilmi cevabını vermedik mi? Dinimizde silsile var mı diye sordun. Biz de sana silsilenin olduğu meseleleri zikrettik. Şimdi kıvırmana ve meseleyi farklı bir mecraya çekmene ne gerek var? Yazdıklarını iyice düşünürsen, yaptığın palavra ve kelime oyunları ithamının sana daha çok yakıştığını göreceksin…

Diyorsun ki: bizim konuştuğumuz konu hiç islama girmemiş kendini islama nisbet etmeyen küfürü kuran sünnet icma ile apaçık olanlar değil zaten bunu bugün müşriklerin avamına sorsan bunları tekfir eder

Cevap: Bize daha önce yazdığın hiçbir cevapta böyle bir ibare geçmemektedir. Senin bize sorduğun şeyler ve bizimde ona verdiğimiz cevap açıktır. Silsile tekfirini ve onun delilini sordun biz de bunun cevabını verdik.

İster kendini İslam’a nispet etsin, ister etmesin Kur’an, sünnet ve icma ile sabit olan şirk ve küfrü işleyen kimse müşrik ve kafir olur. Size göre bir kişi kendisini İslam’a nispet ettiğinde Sarih ve kat’i naslarla sabit olan şirk hükmü ondan sakıt mı olur?

Diyorsun ki: bizim konuştuğumuz konu bugün kendini islama nisebet edenlerin oy okul vs vs düştüğü durumlarda onların tekfirine mani bulanlardır

Cevap: Biz böyle bir konu hakkında ne genel, ne de özel olarak konuşmuş değiliz. Ve dahi silsilenin İslam’da varlığını ve delilini sormak da bu manaya gelmez. Hadi diyelim ki kastın bu meseleleri konuşmaktı, o zaman şimdiki yazdığın gibi açıkca münazara etmek istediğin meseleyi yazacak, kelime oyunu yapmayacaksın. Sen bize İslam’da silsilenin varlığını ve delilini sordun, biz de bunu açıkladık. Konunun başında silsile tekfirinin İslam’da varlığını veya delilini değil de bunu sormuş olsaydın, buna göre cevap verirdik.

Diyorsun ki: şimdi size soruyorum yusuf suresi 40 ayete kuranda tevbe 31 adiy bin hatemin hadisinde oy veren kafirdir ona kafir demeyende kafirdir diye birşey varmı? dua namaz şeffat meselesi gibi?

Cevap: Oy vermenin neden şirk olduğunu bilseydin, böyle bir soru sorma gereği duymazdın. Bahsettiğin ayetlerde hüküm verme, helal ve haramı belirleme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğu ve bunu Allah’a has kılmanın onu rab edinmek ve ona ibadet etmek olduğu açıkça bildirilmiştir. Aynı şekilde bu yetkileri Allah’tan başkasına vermenin, onları rab edinmek ve onlara ibadet etmek olduğu açıkça bildirilmiştir. Bahsettiğin her iki ayet muhkem ve açık naslardır. Bu bütün alimlerin, bütün mezheblerin (Mutezile ve diğer sapık mezhebler dahil), bütün müslümanların ittifak ettiği bir meseledir. Ve bu dinin aslındandır.

Açık ve muhkem naslarla şirk olduğu sabit olan bu amel günümüzde oy kullanma şeklinde icra edilmektedir. Yani: Allah’a ait olan bu yetkiler günümüzde oy kullanılarak Allah’tan başkasına verilmektedir. Şirk olan bu amel, bundan önceki toplumlarda başka isim altında icra edildiği gibi bundan sonra başka bir isim altında icra edilebilir. Kişi ameli ile,  Allah’a ait olan hak sıfat ve yetkileri Allah’tan başkasına veriyorsa, bu amelin ismi ister oy kullanma olsun, ister itaat olsun, isterse tazim olsun vs. ne olursa olsun bu amel şirktir, bunu yapan müşriktir, bunu müşrik görmeyen de kafirdir. Bu bütün müslümanların icması ile sabittir. Eğer kişi bunu bilmiyorsa zaten müslüman olması bile mümkün değildir. Çünkü bu dinin aslındandır. Aynı hüküm diğer şirk olan meseleler için de geçerlidir.

Diyorsun ki: yok demi peki biz oy verenin şirk işlediğini nasların ibare işare delaletiyle anlıyoruz yani hakimiyet meselesi açık fakat oy meselesi kapalı işte

Cevap: Yukarıda sana anlattıklarımızı anlarsan bu şekilde basit kelime oyunlarına ve kavram kargaşalarına takılıp kalmazsın. Günümüzde oy kullanma şeklinde icra edilen amel zaten hakimiyet yetkisini Allah’tan başkasına vermek olduğu halde nasıl kapalı olabilir? Bu iki mesele ne birbirinden farklı ne de bağımsızdır. Eskiden sapık rahiplere, din adamlarına helal ve haramı belirleme noktasında itaat olarak icra edilen bu amel günümüzde demokrasi adı altında helal ve haramı belirleyen kimseleri seçmek için, oy kullanma şeklinde icra edilmektedir. Eskiden Fravun, Haman vs. gibi kişiler rab ve ilah olduklarını iddia ederlerdi. Allah’u teala bunların ve onlara tabi olanların müşrik olduğuna hükmetti. Günümüzde ise tağutlar farklı isimlerle rab ve ilah olduklarını iddia etmektedir. Sonuç olarak değişiklik sadece isimlerdedir. Her nekadar isim olarak bu amel değişmişse de işlenilen şirk aynı şirktir. İsim olarak farklı olması ise hükme bir etki etmemektedir.

Diyorsun ki: tam burda soruyorum kuran mahluktur meseleside böyle değilmidir?

Cevap: Bizde sana cevap olarak diyoruz ki; Elbette aynı değildir. Basireti körelmemiş, ilimden azıcık bile olsa nasibi olan herkes bu meselelerin ne kadar farklı meseleler olduğunu anlar. Sen bu iki meselenin isim olarak Kur’an’da geçmemesine takılıp kalmışsın. Halbuki hem vakıa, hem de hüküm olarak ayrı meselelerdir. İki mesele arasında ortak bir illet ve benzerlik yoktur. Eğer ortak bir illet varsa bunu ispat etmen lazımdır.

Eğer senin mantık yürütmenden yola çıkılacak olursa; günümüzde şirk olduğu açık hiçbir mesele isim olarak Kur’an’da geçmediği için şirk olmakla vasfedilmez. Bu ise ehli şirki masum gösterme çabasından başka bir şey değildir.

Diyorsun ki: bakınız kuranı kerimde kuran mahluktur demek küfür böyle diyen kafirdir yazmıyorki yazıyorsa buyrun gösterin peki yazmıyorsa neden alimler böyle demiş kuranın Allahın kelamı olduğuna dair ayetlerin işare ibare ve delaletiyle demi, sonrada kim kuran mahluktur derse o kafir onun tekfirinde şüpe edende kafirdir demişler mesela şunun gibi

Cevap: Velev ki senin iddia ettiğin gibi Kur’an’ın mahluk olup, olmaması meselesi ile oy meselesi arasında gibi sadece isim olarak Kur’an’da geçmemeleri  ortak bir durum olsa bile hüküm olarak bu neyi değiştirecektir? Bu ortak durum şirk olan oy meselesinin ihtilaflı olduğunu mu gösterir? Eğer Kur’an’da isim olarak zikredilmeyen her mesele bu şekilde değerlendirilse o zaman şirk olan bir tane mesele kalır mı? Oy kullanma ve Kur’an mahluktur meseleleri tamamen farklı meselelerdir.

Diyorsun ki: ŞİMDİ buna cevap istiyorum bakın arapçasıyla hemde nakleden şeyh ebu batindir mukalidler fasık müçtehidler kafir diyorar peki yukarıdaki kaideye ters değilmi küfürde torpilmi var adamına göre muamelemi var şimdi kuran mahluktur diyen mukalidleri tekfir etmeyen bu alimler ve necd uleması dahi kafir değilmi?

Cevap: Burada bizim inancımıza göre herhangi bir yanlışlık veya çelişki yoktur. Çünkü bize göre, bu gibi alimlerin ihtilaf ettiği meselelerde silsile tekfiri olmaz. Silsile tekfiri ancak sarih ve kat’i naslarla sabit olan ve alimlerin ittifak ettiği meselelerde olur. Bunun dışında ki ihtilaflı meselelerde silsile tekfiri uygulanmaz. Ve biz cumhuru ulemaya ittiba ederek Kur’an mahluktur deyip de tevil yapan Mutezile’yi ve onun gibi tevil yapan kimseleri tekfir etmiyoruz ki ona bağlı olan mukallidleri veya onları tekfir etmeyenleri geçerli bir tevilleri oldukları halde tekfir edelim.

Diyorsun ki: sizden buna cevap istiyorum çünkü kuranda sünnete kuran mahluktur diyen kafirdir yazmıyor tıpkı oy veren kafirdir gibi o mesele nasıl nasların işare ibare delaletinden alınıyorsa oy meselesi de böyledir şimdi söyleyin ve buna cevep verin ?........

 Cevap: Meseleleri nasıl karıştırdığına bak! Alakası olmayan iki meseleyi birbirine mukayese edip, onun üzerinde bir sonuç çıkarmaya çalışıyorsun. Kur’an’da isim olarak geçmeyen her meselede böyle mi hüküm veriyorsun? Örneğin: Günümüz modern putlarına, tağutlarına ibadet eden, kabirlere, cinlere kurban kesen, namaz kılan kimseleri de bu şekilde mi değerlendiriyorsun? İsim olarak açıkça Kur’an’da geçmediği için kuran mahluktur gibi değerlendirip, onları tekfir etmiyor musun? Peki, bu inancınıza göre siz kimi tekfir ediyorsunuz?

 Oy kullanma ameli; Allah’a ait olan hak, sıfat ve yetkileri Allah’tan başkasına vermektedir. Ve bunun şirk olduğu kat’i ve muhkem naslarla sabittir. Oy kullanmanın isim olarak Kur’an’da geçmemesi ise hüküm açısından herhangi bir önem arzetmemektedir. Zira şirk olma illeti açıktır.

 Fakat Kur’an mahluktur meselesinde alimlerinde ihtilaf ettiği noktalar asla böyle değildir. Eğer bu mesele hakkında kat’i naslar olsaydı, alimler geçerli tevil yaptıkları için bazı kimseleri tekfir etmeyip, sapık hükmü vermezlerdi. Sana şunu sormak istiyorum;

 Kur’an’ın mahluk olduğunu söylemenin küfür olma illeti nedir? Ve alimler kişi de bu illet gerçekleştiği halde mi bunu tekfir etmemişlerdir? Nasların ibaret ve işaret yoluyla küfür illeti nasıl çıkıyor? Bunu bize açıklar mısın?

Diyorsun ki: ya evet kuranda oy veren kafirdir müşriktir diye ayet getireceksiniz yada hadis sonra ikincinin tekfirini nasın inkarından dolayı yapma hakınız olacak yada evet bu meselede kuran mahluktur meselesi gibi işaret delalet yoluyla alınmıştır diyip burda silsileye gitmeyeceksiniz ?

Cevap: Sana açık illet getirmedik mi? Oy kullanan kimsenin Allah’a ait olan hak, sıfat ve yetkileri Allah’tan başkasına vermesi şirk değil mi? Ve bu tekfir için yeterli bir illet değil mi? Allah’a ait olan hak, sıfat ve yetkileri Allah’tan başkasına vermenin şirk olması, ayetlerle ve hadislerle sabit değil mi?

Sana ilk cevabımızda da açıklamadık  mı? Allah’a ait olan hak, sıfat ve yetkileri Allah’tan başkasına vermek şirktir, bunu tekfir etmeyen de kafirdir, silsile tekfir burada uygulanır. Çünkü bu muhkem ve kat’i naslarla sabittir. Kur’an’ın mahluk olup, olmaması meselesi ise bunun uzaktan, yakından alakası olmayan bir meseledir.

Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #8 : 27 Mart 2015, 17:18:05 »

Diyorsun ki: hakeza necd ulemasıda sizin gibi değil tekfirde çünkü siz necd ulemasının sözlerini mutlak olan sözlerini her muayen şahsa geneleme indiriyorsunuz mesela yazdığınız sözler şunlar.

Cevap: Bilakis necd alimleri ve dahi hiçbir İslam alimi ile bu konuda aramızda bir farklılık yoktur. Bütün İslam alimleri kat’i ve muhkem naslarla şirk ve küfür olduğu sabit olan bir meselede tekfir etmeyenin tekfir edileceği konusunda icma etmişlerdir. Bunu zaten necd alimleri kendileri nakletmektedirler. Bizde bunun aynısını söylüyoruz.

Diyorsun ki: oysa bu sözler hem mutlak hemde küfrü kati olanlar için peki bakalım muayene indirgerken sizin gibimi yapmışlar ?

Cevap: Evet, biz de necd alimlerinin söylediğini söylüyoruz. Bizler zaten hakkında ihtilaf olan küfrü ve şirki kat’i naslarla sabit olmayan kimseye meseleyi açıklayıncaya kadar tekfir etmiyoruz.

Diyorsun ki: Şeyh Süleyman “Evsaku Ural- İman” adlı eserinde şöyle der: “Şayet bir kimse bir kâfirin küfründen şüphe ederse ve onun kâfir olduğunu bilmiyorsa bu kişiye Kur'an ve sünnetten delillerle o kimsenin kâfir olduğu izah edilir. Hüküm beyan edildikten sonra o kâfirin küfrü hakkında şüpheye düşen ya da tereddüt eden kimse alimlerin icması ile kâfir olur. Bunun sebebi kâfirlerin tekfirinde duraksamasıdır.”

Cevap: Bu alimin sözünde bizim inancıma zıt bir şey olmadığı gibi bizim inancımızı te’kid etmektedir. Dikkat edersen yukarıda zikrettiğin necd alimlerinin sözlerinde “küfrü ve şirk açık” kimseden bahsedilmektedir. Ve alimler orada şüphenin izalesinden bahsetmedi. Halbuki bu sözde “küfrü ve şirki açık olan” şeklinde bir ibare yoktur. Alim burada kafirin küfründen bahsetmektedir. Bu küfür açık olmayan veya o kişiye kapalı olan bir küfür olabilir. Biz böyle bir durumda necd alimlerinin yaptığı gibi kişiyi hemen tekfir etmiyoruz. Ona bu meselenin küfür olduğunu delillerle izah ettikten sonra tekfir etmezse o zaman tekfir ederiz. Fakat küfrü ve şirki açık olan kimsenin tekfirinde duraksayan kimsenin durumu böyle değildir.

Örneğin: Bir adam “namaz yoktur” dedi. Namaz yoktur demek küfürdür. Onu duyan kişinin, onu diyeni tekfir etmesi gerekir. Çünkü bu kişi açık ve sarih bir nassı inkâr etmiştir ve bu kişi kâfirdir.

Fakat kişi İslam’a yeni girdiği zaman eğer namaz hakkında ki delili duyup duymadığı bilinmiyorsa, anlatılır, şüphesi izale edilir. Buna rağmen ısrar ediyorsa tekfir edilir. Tekfir etmeyende tekfir edilir ve böyle devam eder gider. Bu konuda mazeret yoktur. Bu küfür olan meseleler de böyledir.

Fakat büyük şirk olan meselede böyle olmaz, duraklamak yoktur. Çünkü her Müslüman’ın büyük şirki bilmesi gerekir, büyük şirki bilmeyen İslam’a girmiş değildir. Sen adamı büyük şirk işlerken göreceksin sonra belki mazereti var diye tekfir etmeyeceksin! Böyle yaparsan hiç kimse senin küfründe şüphe etmez ve böyle devam eder.

Diyorsun ki: okudunuzmu nededi ikincinin şüpeleri izale edilir kurandan sünneten delilerle şüpeleri çürütülür

Cevap: Naklettiğin alimlerin sözlerini gayet iyi okudum. Fakat yazdıklarından senin onları iyi okumadığın anlaşılıyor. Dönüp, aklı selim ile tekrar okumanın sana faydası olacaktır.

Diyorsun ki: peki şimdi size soruyorum siz toptan tekfir yaptığınızda kimin şüpesini izale edip giderdiniz kime tek tek anlatınız ? AYRICA ŞU sözün cevabını alamadım muayen şahıslarda

Cevap: Küfrü ve şirki açık olan kimse hakkında nasıl şüphe olabilir? Sen neyin izalesinden bahsediyorsun? Biz kimseyi kapalı olan ve şüphelerin izale edilmesi gereken bir meselede tekfir etmiyoruz ki bu konuda onların şüphesini izale edelim? Bizim tekfir ettiğimiz kişiler şirk ve küfürleri kat’i ve muhkem naslarla sabit olan kimselerdir. Aynı şekilde necd alimlerinin ve bütün alimlerin icma ile tekfir ettiği kimselerde böyle kimselerdir. Fakat küfrü açık olmayan, şüphelerin izalesi gereken noktalarda elbette biz tekfir etmeden kişinin durumunu araştırırız. Bize göre oy kullanma meselesi; Allah’a ait olan hak, sıfat ve yetkileri Allah’tan başkasına vermek olduğu için bunun küfür ve şirk olduğu açıktır. Peki size göre bu meselenin hükmü nedir? Bize açıklar mısınız?

Diyorsun ki: buyrun açık kati sarih küfürde araştırır hüccet ikame ederdi diyor demeki asli kafirlerin tekfiri kati kafirlerin tekfirinde kulanılan mutlak sözler muayene indirgendiğinde şartlar ve engelere bakılarak haledilir yoksa sizin gibi geneleme akılcı bir tavırla değil işte bunu necd ulemasında gördük

Cevap: Bu naklettiğin sözün arapçasını senden istemiştik. Neden arapçasını nakletmiyorsun? Eğer nakledersen sana sözün açıklaması yapılır. Şeyhin sözünü anlamadığın ve kendi anlayışına göre değerlendirdiğin açıktır. Şuan telefiler nasıl kendi inançlarını delillendirmek için şeyhin sözlerini kendilerine göre değerlendiriyorsa, aynı şekilde sen de kendi inancını inancını delillendirmek için şeyhin sözlerine sarılıyorsun. Halbuki şeyhin sözleri ne sizlere ne de telefilere delil değil, bilakis sizin aleyhinize delildir.

Diyorsun ki: bizde sahih nakil yaptık bizim nakilimizin senedini çürütmeniz ravilerle olur muhalif delil ile değil şöyleki biz zaten ebu hanife kuran mahluktur diyene kafir diyor dedik ama bunu aylarca tartıştıktan sonra demiştir ..ve iki nakil çakışırsa ister ayet olsun ister hadis ister imam sözü olsun bu konuda cem nash mutlak mukayet bunlara bakılır ebu hanife hakında sizin söylediğiniz naslar bizimkinden sonradır anladınızmı bu naslar böyle cem edilir bu usuldür çünkü bizim nakilimizde sahihtir kaynaklara bakıla bilir

Cevap: Eğer meselemiz burada Ebu Hanife (rah.)’nin sözlerini savunmak olsaydı elbette bu konuda size gerekli ispatı daha fazla nakillerle, rivayetleri tahlil yolu ile ispatlardık. Fakat asıl meselemiz olmadığı için üzerinde fazla durmadık. Usulden, ilimden dem vurmana rağmen söylediklerin birbiriyle çelişiyor;

İlk yazdığın mesajlardan birinde şöyle diyorsun;

“ebu hanife kuran mahluktur demis .bu soz kufur...”

Şimdi de yazdığın mesajda şöyle diyorsun:

“biz zaten ebu hanife kuran mahluktur diyene kafir diyor dedik”


Bir yerde Ebu Hanife’nin Kur’an mahluktur dediğini söylüyorsun, başka bir yerde ise Kur’an mahluktur diyene kafir dediğini fakat bunu münazaradan altı ay sonra olduğunu söylediğini iddia edip, buna dair nakil getiriyorsun. Ve biz sana rivayetinin sahih olmadığının söylendiğini bildirince başka bir kaynaktan farklı bir rivayeti naklediyorsun. Halbuki farketmediğin şöyle ayrıntı var; Senin ilk naklettiğin rivayette Ebu Hanife’nin 6 ay münazara ettikten sonra Kur’an mahluktur diyenin kafir olduğu görüşüne döndüğü geçiyordu. Fakat şimdi sahih diye naklettiğin rivayette ise “6 ay” şeklinde bir kayıt yoktur. Başka rivayette de bu süre iki ay olarak geçmektedir. Şimdi sana soruyoruz hangisi sahih: 6 ay sonra mı mı, 2 ay sonra mı yoksa surekli olarak bu görüşe sahip olması mı?

Diyorsun ki: hakeza meslede 3 imam dah vardır neden onlar değilde ebu hanifenin sözüne takıldınız çok manidar

Cevap: Eğer yazdıklarımızı iyi okumuş olsaydın, bizim bir söze takılmadığımızı, alimlerin görüşlerini genel olarak zikretmiş olduğumuzu görmüş olurdun. Zira biz cevabımızda Kur’an mahluktur diyen ve tevilci olan Mutezile’nin Cumhuru ulema tarafından tekfir edilmediklerini söyledik. Ve yine “Kur’an mahluktur” sözünü söyleyen kimsenin söylediği söz küfür olmasına rağmen kişiye küfür hükmü vermeden durumu araştırmasının gerektiğini söylemiştik.

Diyorsun ki: NE DEDİ DUYDUNUZMU MÜSLÜMANDA BAZEN KÜFÜR SÖZÜ SÖYLER

Cevap: Evet, ne doğru bir söz değil mi? Biz de bunun aynısını söylüyoruz. Fakat bu söz hak olmasına rağmen bazı kişiler bundan batılı murad etmektedirler. Müslüman bazen küfür sözü söyler fakat bu sözden dolayı ona kafir hükmü verilmez. Çünkü söze küfür hükmü vermek ayrı, şahsa kafir hükmü vermek başkadır. Eğer bu kişi müslümansa onun için tekfirin engelleri araştırılır.

Misal; Kaybettiği bineğini bulduğunda aşırı sevinç sebebiyle:
"Ey Allah’ım! Ben senin rabbinim, sen benim kulumsun" dediği halde bu sözün manasını kastetmediği için sorumlu tutulmayan kişi hakkındaki rivayet. (Müslim: Tevbe, 6895)

Bu kişinin söylediği söz her ne kadar küfür bir söz olsa da, dil sürçmesinden dolayı söylediği için kişi tekfir edilmemiştir. Peki, bu söz oy meselesine nasıl tatbik ediliyor, bize açıklar mısın?

Diyorsun ki: PEKİ HANİ KURAN MAHLUKTUR DİYEN KAFİR ONUN KÜFRÜNDEN ŞÜPE EDENDE KAFİRDİ NİYE BU ALİME KİMSE KAFİR DEMEDİ NEDEN İBNİ KESİR BUNA TEKFİR ETMEDİĞİ İÇİN MÜŞRİK DEMEDİ NEDEN İMAM NEVEVİ MÜSLİMİN ŞERHİNDE BU ADAMIN ŞERHLERİNİ ÖLÇÜ KABUL ETTİ

Cevap: Nedenini size söyleyeyim: Kur’an mahluktur diyeni tekfir eden alimler ve tekfir etmeyen alimler birbirini tekfir etmemiştir. Zira bu meselede bir çok ihtilaflar vuku bulduğu için alimler silsile tekfirini uygulamamışlardır.. Bizim meselemiz, silsile tekfiri idi. Bizim nezdimizde bu kaide ancak sarih ve kat’i naslarla küfrü sabit olan kişiyi tekfir etmeyen kişi veya kişilerin tekfiriyle alakalıdır. Fakat burada kat’i ve sarih naslarla sabit bir küfür yoktur. Eğer olsaydı alimler bu konuda tevil yapan kişileri tekfir etmekten geri durmazdı. 

Diyorsun ki: ŞİMDİ YA TEKFİR EDERSİNİZ BUNUDA BUNU TEKFİR ETMEYEN ALİMLERİDE YADA TEVBE EDER HERKESİ AYNI KATAGORİYE KOYMAZ

Cevap: Şu basit ve düz mantığa bakın! Kendi anlayışına ve mantık yürütmesine göre bir takım değerlendirmeler yapıyor, akabinde de bunu bize nispet ediyor Bizleri savunmadığımız ve kabul etmediğimiz bir meseleden dolayı tevbeye davet ediyor. Ne bizim böyle bir sözümüz vardır, ne de bu yaptığın çıkarımlar bizim sözlerimizin lazımıdır. Bu ancak senin kendi anlayışın, yaptığın mantık yürütmenin neticesidir. Senin mantık yürütmenin ne şer’iat nezdinde, ne de bizim nezdimizde herhangi bir muteberliği yoktur.

Diyorsun ki: gerçi ben burda ebu hanifeyi tekfir eden alimleride sözleriyle veririm ama banada edebimede imama dil uzatmakta yakışmaz cehalet ve akıl ehlinin eline koz vermek iyi değil

Cevap: Tahlilini yapamadığın rivayetleri nakledip, sonra bunun akabinde ilim iddiasında bulunacaksın. İlimden ve usulden bihaber olmak böyle bir şey olsa gerek…

Senin bahsettiğin nakilleri biz gayet iyi biliyoruz. Ehli hak bu nakillere gerekli cevabı vermiştir. Ve bil ki: Her daim muteber alimlere ithamlar yapılmıştır. Ebu Hanife bunun ilki olmadığı gibi, sonuncusu da değildir.İthamların yapılması bu alimlerin kıymetini alimler nezdinde düşürmez. İddiadan ibaret olan ve gerekli reddiyenin yapıldığı ithamlara ise ancak cahiller takılı kalır.

Diyorsun ki: gelelim namaz meselesine biz kafirleri tekfir etmeyeni niye tekfir ediyoruz onlar Allahı veya resulünü yalanladıkları için değilmidir?...naslara muhalefet etikleri için değilmidir başka bir sebebi varmı?

Cevap: Namazın farziyetini inkar eden kimseleri kat’i ve sarih nasları yalanladıkları için tekfir ediyoruz, bu doğrudur.

Diyorsun ki: peki sünnet teşri değilmidir nas değilmidir

Cevap: Elbette, sahih olan sünnet nastır, delildir. Bizim bunun aksine bir sözümüz olmadı. 

Diyorsun ki: resulullah sav apaçık sözünde kafir olan dinden çıkmış dediği bir kimseye müslüman diyen bu nasları inkar eden kafir değilmidir?

Cevap: Şu iki mesele arasında yaptığın fasit kıyasa bak! Ne kadar ilimden uzak ve boş bir iddia. Sanki namazı tembellikten dolayı terkeden alimler bahsettiğin hadisler sarih ve kat’i bir hükmü bildirdiği halde inkar etmişler ve sahih olduğu halde böyle hadislerin olmadığını söylemişlerdir gibi bir izlenim veriyorsun. Halbuki bu alimler asla böyle bir şey yapmamışlardır. Bu hadisler sarih ve muhkem olmadığı için alimler bu nasları ilmi bir çerçevede değerlendirip, yaptıkları içtihada göre bir hükme varmışlardır. Yoksa senin gibi mantık yürüterek, kelime oyunu yaparak değil…

Örneğin: Şafiiler ve Malikilere göre; "İnsan ile şirk ve küfür arasındaki engel namazın terkidir." "Kim namazı terk ederse muhakkak kâfir olmuştur." şeklindeki hadisi şeriflerde küfür kelimesi İslâm’dan çıkma anlamında kullanılmamıştır. Buradaki küfür kelimesi namazının terkinin ne kadar büyük haram olduğunu ve namazı terk edenin kâfirlere benzediğini anlatmak için kullanılmıştır.

Bak! Âlimler bu hadisleri nasıl değerlendiriyorlar. Eğer bu hadisler senin dediğin gibi muhkem ve açık olsaydı bu âlimler böyle bir söz söylerler miydi? Alimler bu hadisleri ehil olarak yorumlamış, ne hüküm ifade ettiklerini açıklamışlardır. Bu yüzden burada ne hadisleri yalanlama vardır, ne de küfrü açık olan bir kimseyi tekfir etmeme. Bunlar ancak senin içine düştüğün hayallerin ürünüdür.

Diyorsun ki: şimdi nasıl olur siz bu hadislere rağmen seyfudin cahilinin sözleriyle imamları tekfir etmez meseleye ihtilaflı der üstünü örtersiniz oysa Allah resulü kafir diyor bakınız lafızlar çok açıktır ayrıca sahbenin icamsı vardır ..

Cevap: Yazdıklarını aklı selim olarak düşünüp okusaydın, cehalet vasfının sana ve senin düşünce önderlerine daha çok yakıştığını ve ahlaktan, ilme, alime hürmetten ne kadar yoksun olduğunu görmüş olacaktın. Bizim bir meselenin üstünü örtüğümüz falan yoktur. Bu ancak senin tahrif ve saptırmandır.

Diyorsun ki: neden iş şafi malik ebu hanifeye gelince Allah resulünü yalanladınız kafirsiniz kafiri tekfir etmediniz kafir oldunuz demiyorsunuz

Cevap: İnanıyorum ki ne bu konuda alimlerin verdiği hükmü ne de Rasulullah (s.a.s)’in hadisini anlamamışsın. Bahsettiğin hadisler senin iddia ettiğin gibi muhkem ve açık naslar olsaydı alimler arasında ihtilaf olmazdı. Bu konuda alimlerin nasları yalanladığını iddia etmek ahmaklıktan öte bir şey değildir.

Diyorsun ki: yoksa delalet ehli olduğunuz açığa çıkar diyemi

Cevap: Allah sana hidayet etsin. Yazdıkların okununca kimin delalet ehli olup, ehlini şirk ve küfürden masum gösterme çabasında olduğu gayet iyi anlaşılıyor.

Diyorsun ki: oy kuran mahluktur okula çocuk göndermek vs vs bu hadisler gibi açık değildir çünkü bir tane ayet hadiste oy okul kuran mahluktur diyen kafirdir diye birşey yok ama bir sürü hadiste ve sahabenin icması ile namazı terk edenin kafir olduğu vardır

Cevap: Alakası olmayan meseleleri birbiriyle mukayese ediyorsun. Yukarıda oy meselesini sana açıkladık. Ve öyle görünüyor ki sen, bizim okul konusunda ki inancımızı da bilmiyorsun. Eğer öğrenmek istiyorsan sitemizde açıklanmıştır, bakabilirsin.

Namaz meselesi ihtilaflı bir mesele olup, bu konuda varid olan hadisler muhkem ve açık olmayıp tevili mümkün olabilen ve alimlerin tevilini yaptığı hadislerdir. Ve yine Kur’an mahluktur meselesinin ihtilaflı olmasının sebebi budur. Peki, oy meselesi böyle mi? Allah’a ait olan hak, sıfat ve yetkileri Allah’tan başkasına veren kişinin müşrik olduğu ve onu tekfir etmeyeninde tekfir edildiği konusunda aksi görüş bildiren bir tane müslümanı veya alimi zikredebilir misin? Kesin olarak inanıyorum ki sen böyle bir alimi zikredemeyeceksin. Çünkü bu mesele dinin aslı ile alakalıdır.

Diyorsun ki: şimdi bizde nasın inkarından dolayı kafire kafir demeyeni tekfir ediyorsak 3 imam ve onları tekfir etmeyenlerin durumu nedi r?

Cevap: Eğer üç imam senin iddia ettiğin gibi nasları inkar etmiş olsaydı elbette tekfir edecektik. Bu alimler nasları cem etmiş, geçerli olan teviller yapıp, hüküm vermişlerdir. Bunun nasları inkar etmek olduğunu söylemek ahmaklıktan başka bir şey değildir.

Diyorsun ki: benim sorularıma ilimle açık cevap verin akılcı mutla sözlerle değil ben bana ilmi bir reddiye yapılmasını istiyorum akılcı değil ?

Cevap: Biz elbette senin sorularına ilimle cevap veriyoruz. Ama sen mantık yürütmekten, aklını çalıştırmaya fırsat bulamadığın için bu ilmi göremiyorsun. Veya ilmi cevabın alakasız nakiller yapmak olduğunu zannediyorsun. Biz senin yaptığın tüm nakilleri biliyoruz. Fakat bu nakilleri anlamıyorsun. Veya işine gelmediği için anlamak istemiyorsun. Biz istersek sana bunun birkaç katı daha nakil getiririz. Fakat sen bunları doğru bir şekilde anlamadıktan sonra sana ne faydası olacak ki? Şimdi sana sorduklarıma mantık yürütmeyi bırakarak cevap ver;

Oy kullanmanın küfür ve şirk olmasının illeti sana göre nedir?
Namaz kılmanın küfür veya şirk olmasının illeti nedir? Ve bu konuda gelen rivayetler muhkem ve açık mıdır? Eğer öyleyse alimler neden ihtilaf etmişlerdir?
Kur’an mahluktur demenin küfür veya şirk olmasının illeti nedir?
Okula çocuğunu göndermenin küfür veya şirk illeti nedir?


Eğer bunlara doğru cevap verirsen bu meseleler arasında ki farklı anlarsın. Yok, eğer böyle mantık yürütmeye devam edersen, meseleleri anlaman senin için daha zorlaşacaktır.

Diyorsun ki: mesele Allah ve resulünü yalanlamaksa değil abu hanife malik şafi yedi ceddide kafirdir ve adamına göre tekfir yapanda kafirdir bu mesele böyle açıktır

Cevap: Elbette, Eğer bu alimler senin iddia ettiğin gibi nasları yalanlamışsa kafir olurlar, tekfir etmeyen de kafir olur. Fakat bu alimler herhangi bir nassı yalanlamış değillerdir. Yaptıkları şey zahirde birbirine zıt görünen hadisleri cem etmek ve muhkem olmayan bu nasları geçerli bir teville tevil etmekten başka bir şey değildir. Bunun neresinde nasları inkar ve yalanlama vardır?

Diyorsun ki: bu dinde kimseye torpil yoktur ulemaya gelince kapalı ihtilaflı avvama gelince açık şüpe yok bu kesinlikle selefin yolu değildir net olalım ilmi cevaplar verelim yarın Allaha hesab verecez ?.

Cevap: Bizim dinimizde hiç kimseye torpil olmadığı gibi, şirk ve şirk ehlini masum gösterme gibi bir çabamızda olamaz, yoksa sonra Allah’a nasıl hesap veririz?! Şirk ve küfür ehlini ondan masum göstermek selefin yolu mudur? Bu şekilde kelime oyunu yapıp, kendini kandırıyorsun.

Diyorsun ki: Allahın ilmi apaçık üzerinde icma edilmiş bir mesele değilmi bunu inkar eden ister müçtehid ister avvam olsun bunların tekfirinde durulurmu ? bunların arkasında namaz kılınırmı budamı kapalı bir mesele Allah kuran apaçık bir şekilde Allah herşeyi bilir onun ilmi herşeyi kuşatmıştır demezmi bu naslar apaçık değilmi gene imam nevevi müslimin şerhinde bu meselede icma var demezmi ayrıca bu fıtratlada bilinir şimdi burda ayrıma giden kafir olmuyorsa

Cevap: Anlamadığın meselelere girip, içinden çıkamıyorsun. Eğer bizim söylediklerimizi anlamış olsaydın bu konuda ki alimlerin sözlerini de anlardın.

Diyorsun ki: oy veren birnin tekfirinde meselede nas yoken duran nasıl hemen tekfir edilir ?

Cevap: Yukarıda açık olarak zikrettiğin muhkem ve kat’i nasları (Yusuf: 40-Tevbe: 31) delil olarak kabul etmiyor musun? Halbuki bu naslar açık ve muhkemdir. Şirk işleyen kişinin müşrik olduğu ise bütün müslümanların icması ile sabittir. Bunun aksini iddia eden müslüman değildir.

Diyorsun ki: ? GENE ben size şunuda sormuştumm...BAHSETTİĞİMİZ HARİCİLER 3 YÖNDEN KAFİRDİR 1. KÜFÜRLERİ RASULE MUHALEFET:


Cevap:
Bu sözünüzden bir şey anlamış değilim. Biz nerede ve ne zaman haricilerden bahsedip, onlar hakkında konuştuk ki? 

Diyorsun ki: Burada öncelikle delil olarak sunacağımız, havaricin söylemlerini çürüten ve onların küfre düştüklerini ispat eden ayet ve hadislere yer vereceğiz.

Cevap: Yine bir takım ayet ve hadisleri zikrediyor, bunları kendi mantığına göre değerlendiriyorsun. Biz, şirke ve şirk ehline müşrik hükmü verdiğimiz için bize havaric yakıştırması yapıyorsun. Şirk ehlini ondan masum göstermeye çalıştığın halde, kendini müşrikleri ateşte yakan Hz. Ali gibi görüyorsun?
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #9 : 27 Mart 2015, 17:29:59 »

Diyorsun ki: Bu hadisi okuyunca anlayacağız ki, Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm kıyamete kadar bir gurubun, bir zümrenin, bir topluluğun, bir oluşumun hak üzere olacağına haber vermektedir.

Cevap: Biz, şu anda var olan ve kıyamete kadar varlığını sürdürecek bir topluluğun, insanları hakka davet edeceğine kesin ve yakin olarak inanıyoruz. Ama bu şirk ehlini ve onları şirkten masum gösterme çabasında olanları bu topluluğa dahil edeceğimiz anlamına gelmez. Hem hadiste böyle bir ibare olmadığı gibi, şirk ve şirk ehlini bunun dışında tutan bir çok muhkem nas vardır.

Diyorsun ki: Oysa bu kafirler bu gün hiçbir gurubu müslüman görmezler

Cevap: Bu söz apaçık bir yalandır. Biz, dinin aslını sağlamış her grubu müslüman görüyoruz. Eğer kastın dinin aslını sağlamamış müşrik gruplar ise elbette biz onları müslüman görmüyoruz. Yoksa hadiste müşrklerinde müslüman görüleceğine dair bir ibare mi var?!

Diyorsun ki: hiçbir cihad grubunu savunmazlar

Cevap: Bu sözde apaçık yalandan ibarettir. Biz dinin aslını sağlamış ve tevhidi yeryüzüne hakim kılma gayretinde olan her grubu müslüman görüyoruz. Fakat kastın dinin aslını sağlamadan cihad eden gruplar ise elbette bir bunları müslüman görmüyoruz. Yoksa sen şirk ve küfür içinde bocalayıp, sonrasında cihad ettiğini iddia eden grupları müslüman mı görüyorsun!?

Diyorsun ki: hiçbir alim ve cihad zümresinin müslüman olduğuna itikad etmezler

Cevap: Bu da önce ki sözlerin gibi apaçık yalandır. Biz dinin aslını sağlayan ve buna davet eden alimlerin ve cihad cümrelerinin müslüman olduğuna itikad ediyoruz. Fakat kastın dinin aslını sağlamadan, insanları hak yoldan saptıran alimler! ve cihad zümreleri!? ise elbette bir bunları müslüman görmüyoruz.

Diyorsun ki: Okuyup görelim ki Rasulullah (asm) kıyamete dek her asırda alim ve mücahidlerin olacağını nasıl bildiriyor:

Cevap: Elbette, bizde bunun aynısını söylüyoruz. Gerek günümüzde, gerekse kiyamete kadar her asırda az veya çok olsun tevhidin aslını sağlayan muvahhid bir grup olacaktır. Buna güneşin varlığını nasıl inanıyorsak, o şekilde yakinen inanıyoruz.

Diyorsun ki: Delil olarak getirilen hadisler:

Cevap: Zikrettiğin hadisler muvahhid, müslümanların vasıflarını ne kadar güzelde ortaya koymaktadır. Biz, ancak bu vasıflara sahip olan yani; Allah’ın emirlerini yerine getiren ve tevhidi sağlayan, iman sahibi kişilerin galip geleceğini ve tevhidi sağlamayıp da İslam iddiasında bulunanların onlara hiçbir zarar vermeyeceğini söylüyoruz.

Diyorsun ki: Şimdi okuyacağımız hadiste de yine kıyamete kadar "muvahhid mücahidler" var olacaktır. Zira hadiste "sevab ve ganimet" vaad edimiştir. Oysa sevab müslümanların hakkıdır, ancak müslüman olan kişi sevap kazanabilir.

Cevap: Evet,bizde bunu söylüyoruz. Kişinin tevhidi sağlamadan yaptığı cihadın ona faydası olmayıp, şirk üzere ölürse bütün amellerini boşa gider.

Diyorsun ki: Binaenaleyh kafir cihad etse de sevap alamaz.

Cevap: Biz de bunu söylüyoruz. Şuan tevhidin aslını sağlamadan cihad ettiğini iddia eden kişiler sevap alamaz.

Diyorsun ki: Dolayısıyla bu hadis, asrımızın havaricinin kafir ve sapkın olduğuna delildir.

Cevap: Tam aksine, bu hadis tevhidi sağlamadan cihad eden müşriklerin kafir ve tevhidden uzak olduklarına delildir.

Diyorsun ki: Çünkü, dediğimiz gibi, onlar bu devirde ne alim ne de mücahid kabûl etmezler, alim ve mücahidleri "toptan" tekfir ederler.

Cevap: Bu doğru bir söz değildir. Bizler tevhid ehli alim ve mucahidleri çok severiz. Fakat tevhidi sağlamayan müşrikler sırf cihad ediyor veya ilim iddiasından bulunuyorlar diye onları müslüman görmemiz mümkün değildir. Eğer sırf ilim iddiasından dolayı kişilere itibar edilirse, itibar edilmesi gereken ilk şey; Şeytan (aleyhillane) olur. Akabinde ise Hahamlar, rahipler, saptırıcı alimler! gelir. Siz bunlara da ilminden dolayı itibar ediyor ve bunları da müslüman görüyor musunuz?

Diyorsun ki: Netice itibariyle onlar Rasulullah'ı, bu iddilarıyla, (haşa) yalancı çıkarmaktadırlar. Peygamberi yalancı çıkaran ise kafir değildir de nedir!

Cevap: Müslümanları ve Rasulullah’ı bu iftiradan tenzih ederiz. Rasulullah muhakkak doğru söylemiştir. Fakat asıl yalancı olanlar tevhidi sağlamayan mürşiklerdir.

Diyorsun ki: Demek bu zamanın müceddidi İslâm âleminde fikir ve eserleri ile İslâm'a hizmet verip topluma iman nuru zerk etmiş ve eden salih ve alimlerin heyeti mecmuasıdır. Oysa harici kafirler bu zamandaki bütün alimleri putlaştırdıkları akımları ile tekfir ederler bu hadiste onların sapık olduğuna delildir.


Cevap:
Günümüzün müceddidleri insanları şirkten sakındıran ve onları yanlızca dini Allah’a has kılmaya davet edenlerdir. Bunun dışında dinin aslını sağlamamış ve insanları işledikleri şirk ve küfürleri konusunda masum göstermeye çalışan sapık alimler ise müceddid değil, bilakis İbni Mubarek (rah.)’ın dediği gibi dini ifsat eden kötü alimlerdir!

Diyorsun ki: Şu okuduğumuz hadiste de gördük ki bu kafirler ecdadları gibi günümüzde de müşrikleri bırakıp müslümanlarla uğraşırlar. Ecdadları da müşrikleri bırakıp Ali radıyAllahu anh ile uğraşmışlardı.

Cevap: Haricilerin kim olduğunu bilenler onların hadiste geçen vasıflarına kimlerin daha layık olduğunu daha iyi bilirler. Hariciler ne kadar sapık olsalarda şirki meşru, şirk ehlini masum göstermeye çalışan kişilerden daha iyidirler.

Diyorsun ki: KÜFÜRLERİ HADİSLERİ AMELLERİ İLE İNKAR ETMELERİ: (Sahih bir senedle gelen hadisi inkar eden kişi Kuran'a göre kâfir olmuştur.) O aşağılık kafirler ki bu hadislere rağmen hiçbir cihad gurubunu ve alimi müslüman görmezler. Onlar bu hadisleri okuyup geçerler ve bu hadislere iman etmeyip bu hadisleri söz ve fiilleriyle, her türlü, amelleriyle inkar ederler. İşte bunu yapanlar zındıklardan başkası değildir. Sahih hadisleri inkar edenlerin kafir olduğuna dair, bu zındıklarında kabul ettikleri alimlerden, delilli görüşler vardır.

Cevap: Bizler asla sahih senedle gelen bir hadisi inkar etmiş değiliz. Aynı şekilde bir tevhidi sağlamış hiçbir cihad grubunu, alimi ve müslümanı da açık bir küfrüne görmedikçe tekfir etmiş değiliz. Bu hadisler, tevhidi sağlamış müslümanlar hakkındadır. Evet, sahih hadisleri bildiği halde inkar eden kafir olur(Bundan Allah’a sığınırız). Bu hadislerin tevhidin aslını sağlamış müslümanlar ve alimler hakkında olduğunu söylemek bunları inkar etmek midir? Peki, bu hadislerin dinin aslını sağlamayan kimseler hakkını olduğunu söylemek bunları tahrif etmek değil midir?

Diyorsun ki: Bu âyette ki fitne kelimesi hakkında İmâm Ahmed ve ilim ehli şirk olduğunu zikretmiştlerdir. Dolayısıyla yukarıda zikredilen hadislere muhalefet eden Havaric kâfirleri hem hadisleri inkar etmiş hem de Rasûlullah'ı yalanlayarak müşrik olmuşlardır.

Cevap: Eğer bu ayet ve hadisleri dikkatli olarak okursan bunların şirk ehli ve onları şirkten masum göstermeye çalışan kimseler hakkında olduğunu anlarsın.

Diyorsun ki: Bu kafirler ki, onlar "kafire 'kafir' demeyen kafirdir" anlayışına sahiptirler.

Cevap: Kafire kafir demeyenin kafir olduğu görüşü Havariç, Mutezile dahil olmak üzere bütün müslümanların görüşüdür. Ve zaten bunun delillerini aşağıda zikredeceksin. Sana bu iddiana göre bütün ümmet kafirin küfründe şüphe edenin kafir olduğunu söylediği için havaric ve kafir oluyor!. 

Diyorsun ki: Bir başka noktada, bu zındıklar da Havaric'in kafir olduğuna dair yukarıdaki hadisi kabul ederler, üstelik Facebook profillerinde paylaşıp dururlar fakat cumhûr-u ulemâ Haricileri tekfir etmez, onları günahkar ve bidat ehli müslümanlar olarak görürler.

Cevap: Bizlere yönelik yaptığın bütün ithamlar aslında sana ve senin gibi şirki meşru, ehlini masum göstermeye çalışanlara yakışır. Müslüman ve müşrik ayırımı yapamayan kimsenin havaricin hükmünü anlamasını beklemek havanda su dövmektir. Allah böylelerine hidayet etsin. 

Diyorsun ki: Oysa bu zındıklar Haricilerin kâfir olduklarına itikad ettikleri halde Haricileri tekfir etmeyen ulemayı tekfir edemezler.

Cevap: Şu yalan ve iftiraya bakın! Biz nerede haricilerin kafir olduklarını söyledik? Bunu bize ispat et, eğer etmezsen yalancıların hak ettiğini hak etmiş olursun.

Diyorsun ki: Mesele alimlerin tekfirine gelince dansöz gibi kıvırırlar. "İtikadlarınca küfür işleyen alimleri" tekfir etmek onlara ağır gelir, bu noktada kaçmaktan başka bir şey yapamazlar

Cevap: Şu yalana bakın! Bizler şirki ve küfrü açık olan kimselerin tekfirinde şüphe etmeyiz, bu bize ağır gelmez. Bunun açık delili günümüzde şirk ve küfrü açık olan kimseleri ve alim!? diye geçinen müşrikleri tekfir etmemizdir. Peki, şirk ve şirk ehlini masum göstermek için kılıftan kılıfa giren kimselere ne demeli! Dansözlük fiili onlara daha çok yakışmıyor mu?!

Diyorsun ki: nerde kabul etiğiniz mücahid taife Allah resulü var olacak savaşacak onlara muhalefet edecekler yanlız bırakılacaklar diyor hemde kıyamete kadar şimdi söyleyin sizin müslüman dediğiniz mücahid taife hangisidir ?

Cevap: Hak taife her zaman var oldu, var olacaktır. Sen bunun meramına takılıp kalma. Bize göre tevhidin aslını sağlayan her grup ve mucahid müslümandır. Bunun dışında tevhidin aslını sağlamayan hiçbir kişi veya grup müslüman değildir. Velev ki cihad ettiğini, bu dini ikame etmek istediğini söyleyin.

Diyorsun ki: ben sorularımın hiç birine ilimi cevap alamadım benim sorumalarıma ilmi nakile reddiye veriniz ..

Cevap: Senin naklettiğin her nakil, senin aleyhine ve bizim söylediklerimize delildir. İlmi bir şey de iddia etmiş değilsin. Nasları çarpıtmaktan ve saptırmaktan başka bir şey yapmadın. Biz yine sana yukarıda ilmi cevabı verdik. Eğer bunları anlarsan düştüğün hataları da anlamış olacaksın. Allah sana hidayet ve anlayış versin.

Diyorsun ki: Başka bir kimseye böyle bir kimsenin hükmü sorulduğunda “ben bu kişiyi tekfir etmiyorum” derse bu kişiye ne hüküm verirsiniz? bunu şeyh süleyman bin sehmana soralım ..Şeyh Süleyman “Evsaku Ural- İman” adlı eserinde şöyle der: “Şayet bir kimse bir kâfirin küfründen şüphe ederse ve onun kâfir olduğunu bilmiyorsa bu kişiye Kur'an ve sünnetten delillerle o kimsenin kâfir olduğu izah edilir. Hüküm beyan edildikten sonra o kâfirin küfrü hakkında şüpheye düşen ya da tereddüt eden kimse alimlerin icması ile kâfir olur

Cevap: Şeyh’e güzel bir soru sordun. Fakat şeyhin cevabını yanlış naklettin. Çünkü şeyh burada açık olmayan, kişiye kapalı olan küfürlerden bahsetmektedir. Halbuki bu meselelere açık kafir ve müşrik hükmü verdin, bundan sadece ikrahı istisna ettin. Müşrik ve kafir hükmü verdiğin kişiye müslüman yani şirk ve küfrü İslam olarak isimlendiren kimsenin ise şüphesini izale etmekten bahsediyorsun. Burada izale edilmesi gereken şüphe nedir? Yani bu kişileri tekfir etmeyen kişiyi tekfirden kurtarak şüphe hangi şüphedir? Bunu bize açıkla.

Diyorsun ki: aldınızmı cevabınızı Aynı şekilde bu kişiyi tekfir etmeyen ikinci, üçüncü ve dördüncü kişilere de ne hüküm verirsiniz? gelelim son bidat sorunuza öncelikle bizim yani ehli sünnetin menhecinde tekfir namaz oruç zekat gibi şerri bir hükümdür bu meselede aklın zanın hevanın delilsiz konuşmanın yeri yoktur delilin gitiği yere kadar gider delilin bitiği yerde biter ehli sünnet 3 .4.5 şahısta kesinlikle tekfir yapamamış bu mutezile ve havariçin pis bir bidatıdır

Cevap: Hayır, cevabımızı alamadık. Elbette tekfir şer’i bir hükümdür, şer’i delillerle sabit olur. Peki şöyle bir soru sorayım;
 1. ve 2. ikinci kişiyi tekfir etmenizde ki illet nedir? Eğer bu küfür illeti ondan sonra 3.4.5. vs. kişiye kadar mevcutsa bu kişiler tekfir edilmez mi?

Mesela: Allah’tan başkasına namaz kılmak şirktir. 1000 kişi bu ameli şirk olarak değil de, islam ve iman olarak isimlendirirse veya bunu islam olarak isimlendireni tekfir etmezse bu kişiler müslüman olurlar mı? Ehli sünnet birinci ve ikinci kişiden sonrasına müslüman hükmü mü vermişler? Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Bunu bize açıklar mısın?

Diyorsun ki: biz bunu şimdi nakilerimizle ispat edeceğiz sizdende ricam siz 3.4.5 sona kadar gider diyen seleften nakiler getirin bize ispat edin öyleya imam ahmed derki bir meselede imamanın yoksa konuşma varsa imamlarınız sizden bekliyoruz bakın bizim imamlarımız ikinci şahsa kadar yapmış nasın inkarından dolayı oda kati kuranın anlatığı kafirleri örnek vererek buyrun

Cevap: Senin görüşlerini naklettiğin ehli sünnet alimleri bizim imamlarımızdır. Bizde onların söylediklerini söylüyoruz. O alimler: Şirk ve küfür illeti nereye kadar devam ederse kafir hükmü de oraya kadar devam eder demişlerdir. Bunun aksi zaten mümkün değildir. Bak şimdi getirdiğin nakillerden bunu sana ispat edeyim.

Diyorsun ki: Bir kimse kâfiri kâfir olarak bilmem, derse? diye sordum. - (Ebu Hanife) O da onun gibidir, dedi.

Cevap: Evet, biz de aynı Ebu Hanife (rah.)’nin dediğini söylüyoruz. Dikkat edersen Ebu Hanife burada sadece ikinci kişi kafir olur demiyor. Bir kimse (bu isterse 10, 50 100 kişi olabilir) eğer kafiri tekfir etmem derse bunlar kafir olur. Çünkü 1. ve 2. kişi de bulunan küfür illeti diğer kişilerde de mevcuttur. Burada geçen “bir kimse” ifadesi umuma delalet eder.

Diyorsun ki: Ebû Hanife (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: -Said b. el-Müseyyeb'den bana ulaştığına göre, kâfirleri ateşte bulundukları mevkie indirmeyen onlar gibidir.” (Bkz. İmamı Azamın Beş Eseri, sf 40 ve devamı Marmara İlahiyat yay.)

Cevap: Eğer türkçeyi biliyorsan imamın sözünün gayet açık olduğunu anlarsın. Zira kim olursa olsun kafirleri ateşte bulundukları mevkiye indirmezse (ona kafir hükmünü vermezse) o da kafir olur. Burada bir sayı belirtilmemiştir. Kim böyle yaparsa bu hükmü alır. İster iki kişi, ister iki yüz kişi. Burada bizim sayı vermemizin sebebi meseleyi anlatmak içindir, yoksa burada illa ki bu kadar sayı olacak manasında değildir.

Diyorsun ki: Ebu Hanife’nin bu sözlerinden açık olarak anlaşılmaktadır ki kafire kafir demekten çekinen bir kimse Allah’ın kitabını yalanlamıştır. Zira Allah’ın haber verdiği herhangi bir hususu –mesela İsa (as)’ın peygamber olduğunu- yalanlayan hatta sadece şüphe eden birisi bile Allahın ayetini inkar ettiği için kafir oluyorsa, Allah kafirlerin vasıflarını ve onlara yapacağı azabı beyan ettikten sonra Allah ve Rasulu’nun kafir olarak vasfettiği bir kimsenin küfründe şüphe eden kimsenin kafir olması tabiidir.

Cevap: Biz de bunu söylüyoruz. Kafire kafir demekten çekinenin kafir olmasında ki illet Allah’ın kitabını yalanlamasıdır. Bu küfür illeti nereye kadar devam ederse yani kaç kişi Allah’ın kitabını yalanlamışsa hepsi de kafir olur. Burada aslolan sayı değil, illetin devam ettiği yerdir.

Diyorsun ki: Şeyh Abdurrahman bin Hasen, ceddi Muhammed bin Abdilvehhab’ın “İslam Dininin Aslı” adlı risalesine yazdığı şerhte şöyle demektedir: "Kim Kur'an'ın kafir kabul ettiğini kafir olarak kabul etmezse, rasullerin tevhid ve gerektirdiği hususlar hakkında getirdiklerine muhalefet etmiş olur." ( Ed-Durar’us Seniyye, 2/207)

Cevap: Biz de aynen bu alimin dediğini diyoruz. Eğer türkçe veya arapça biliyorsan “Kim” ve “من” edatı sadece bir veya iki kişiye değil umuma delalet eder. Buna göre bu ameli yapan ne kadar kişi varsa aynı hükmü alır. Yani; küfür illeti nereye kadar devam ederse hükümde devam eder.

Diyorsun ki: Zira hristiyan ve yahudilerden herhangi birisini ve de müslümanların dininden ayrılan herhangi bir kimseyi tekfir etmeyen veyahut da tekfirinde duraksayan ya da şüphe eden birisini tekfir etmeyen herkes icma ile kâfirdir.

Cevap: Biz de aynen şeyhin dediğini söylüyoruz.  Küfrü ve şirki kat’i naslarla sabit olan kimseyi tekfir etmeyen herkes kafir olur. Dikkat edersen bu sözde herkes ifadesi geçmektedir. Bu ifade, 1 veya iki kişiye değil umuma delalet eder. Yani kaç kişi bunları tekfir etmezse kafir olur. Bu ise sadece mutezile ve havariçin iddiası değil bütün müslümanların icması ile böyledir. Bu sözün mutezile ve havarice ait olduğu iddianı da kendi naklettiğin bu sözle çürütmüş oldun.

Diyorsun ki: Kadı Ebu Bekr der ki; Bu meseledeki hüküm ve bu konudaki icma, onların küfrünü ittifakla ortaya koymaktadır. Her kim ki bu hususta tereddüt ederse, nassı ve tevkifi (yani kitab ve sünnetin verdiği hükmü) yalanlamış veya onlar hakkında şüphe etmiş olur ki, ki bu yalanlama ve şüphe de ancak kafir işidir.” (Bkz: Şifâ-ı Şerîf, Tercüme ve Şerhi Kâdı Iyaz, Rehber Yayınları: 591-597. Benzer kaviller için bkz. İbnu Kudame, Ravdat’un Nazır ve Cennet’ul Menazir, 2/351-352; Gazali, El-Mustasfa, II, 359 vd.)

Cevap: Evet, bu nakilde bizim söylediklerimizi teyid etmektedir. Zira alim burada yine umumi bir ifade olan “Kim” ve “من” edatını kullanmıştır. Bu ise bir veya iki kişiye değil, aynı illetin bulunduğu herkesi kapsar.

Diyorsun ki: EVET görüldüğü gibi alimler 2 şahsın kati asli olan kafiri tekfir etmeyenin kafir olduğunu bununda iletinin nası yalanlama olduğunu zikretmişler ..peki tekfirde aklın zanın hevanın yeri varmı ?

Cevap: Bilakis, yaptığın nakillerde alimlerin küfrün illetinin devam ettiği yere kadar kim olursa olsun ister 1000 kişi olsun tekfir ettiği açıkça görülmektedir. Bu zaten bütün müslümanların icması ile sabittir. İllet devam ettiği halde bunu ikinci şahısla sınırlandırmak ahmaklıktır.

Diyorsun ki: Tekfirin ehemmiye konusunda zikrettiğin alimlerin sözleri

Cevap: Bizler de bu alimlerin (Allah onlara rahmet etsin) söylediğini söylüyoruz. Tekfir, ancak kat’i olan muhkem ve açık naslara dayanılarak yapılır. Bunda aklın, zannın, hevanın yeri yoktur.

Diyorsun ki: peki 3.4.5 gitmişmi ehli sünnet yada bunu ilk çıkaran kimlerdir bu kimin mezhebidir buyrun

Cevap: Küfrü ve şirki açık olan kimsenin tekfirinde 2,3,4,5 şeklinde sınırlandırma yapmak ancak ahmakların, ne söylediğini bilmeyen kimselerin sözüdür. Eğer  Türkçe dilini biliyorsan, alimler ifadelerinde böyle bir sınırlandırma yoktur. Umuma delalet eden (Kim, herkes, her kim vs. gibi) ifadeler kullanmış ve kaç kişide küfür ve şirk illeti bulunursa onları tekfir etmişlerdir. Yani: Nassı yalanlayan isterse 1000 kişi olsun (sayı hiç önemli değildir) hepsi kafir olur. Bu bütün müslümanların icması ile böyledir. Delilini ise bizzat kendin naklettin.


Diyorsun ki:
peki 3.4.5 gitmişmi ehli sünnet yada bunu ilk çıkaran kimlerdir bu kimin mezhebidir buyrun

Cevap: Yukarıda ehli sünnetin tekfir hakkında ki görüşlerini zikrettin. Biz de bunun aynısını söylüyoruz. Fakat sen yaptığın nakilleri bile anlamamışsın. Alimlerin sözü açık ve nettir. Alimler illetin devam ettiği yere kadar hükmü devam ettiriyorlar. Ve bu, bütün ümmetin icmasıyla böyledir. Yazının devamında Ebu’l Huseyn el-Malati el-Askalani eş-Şafii(rah.)’nin sözlerini naklediyorsun. Halbuki bu sözü iyice anlamış olsaydın, bu sözün senin söylediklerinin aksine olup, senin iddia ettiğin gibi olmadığını görmüş olurdun. Daha önce bu söz hakkında hem Arapça sitemizde hem Türkçe sitemizde gerekli açıklamalar yapılmıştır. İsteyenler aşağıda linkten bunları okuyabilirler;

http://www.davetulhaq.com/tr/forum/index.php?topic=10973.0
http://www.davetulhaq.com/ar/forum/showthread.php?t=2446&highlight=%C7%E1%E3%E1%D8%ED

Ne gariptir! Kişi ilim iddiasında bulunuyor, bu iddiasını delillendirmek istiyor, fakat zikrettiği deliller onun iddiasını çürütmektedir. Bu kişinin durumu da aynıdır. Şeyh Malti’nin sözünü kendi iddialarını delillendirmek için getirdi. Fakat yukarıda ki açıklamalarda da görüldüğü üzere şeyhin sözleri onun söylediklerinin aksinedir. Şeyh burada küfrü açık olan kimsenin küfründen şüphe edenin kafir olduğu konusunda bütün ümmetin icmasını naklediyor. Bu bizimde inancımızdır.

Şeyhin icma olduğunu naklettiği mesele: Küfrü ve şirki kat’i ve sarih naslarla sabit olan ve dinden bilinmesi zaruri olan meselelerde böyledir. Şeyh bu konuda icma olduğunu naklediyor.

Şeyh, sözünün devamında ise Basra ve Bağdat Mutezilesi arasında ki ihtilafı nakletmektedir. Bu ihtilaf ise kesinlikle şirk konusunda değildir. Zira alimin sözünde şirke dair bir tek kelime geçmemektedir. Ve Basra ve Bağdat Mutezilesi’nin ihtilafı da şirk noktasında değildir.
   
Kısaca özetlemek gerekirse:
 1-İmam Malti şirk ve küfrü açık olan kimseler hakkında konuşmamaktadır. Zira bütün ümmetin icmasıyla sabittir ki; küfrü ve şirk açık olan kimsenin küfründe şüphe eden kim olursa olsun kafirdir.
 2-İmam Malti’nin burada ki sözü Basra ve Bağdad mutezilesinin hatalı yaptıkları silsile tekfirini açıklamak içindir.
 3-İmam Malti’nin sözünün küfrü ve şirk açık olan kimsenin küfründen şüphe edenin kafir olmasıyla uzaktan yakından alakası yoktur. Zira Mutezile dahil hiçbir müslüman bu konuda ihtilaf etmez.

Diyorsun ki: anladıkmı bu kimin bidatı mezhebiymiş biz bu bidatende mezheptende berriyiz

Cevap: Evet, biz de Bağdad ve Basra Mutezilesinin bu konuda söylediklerinden beriyiz ve burada silsile tekfirini uygulamıyoruz. Eğer onlarla aynı görüşü paylaştığımıza dair bir kanıtın varsa ispat edersin.

Diyorsun ki: Sizin mezhebiniz bu olabilir sizin gibi düşünmeyenleri tekfirde edebilirsiniz ama selef ehli sünneti kulanmayın çünkü mezhebiniz onların mezhebi değildir

Cevap: Bizim ehli sünnetten farklı olarak söylediğimiz bir tek şey yoktur. Bizim söylediklerimizin aynısını senin naklettiğin sözlerde ehli sünnet alimleri de söylemektedir. Ve hatta Mutezile’nin de bu konuda bir ihtilafı yoktur. Yukarıda bunu açıkladık.

Diyorsun ki: işte ben size cevap verdim siz insanlara kafire kafir demeyen kafirdir diyip imamların kuran mahluktur sözünü ve benzerini delil getiriyorsunuz

Cevap: Bu söz apaçık yalandır. Silsile tekfiri konusunda Kur’an mahluktur sözü ile alakalı alimlerin sözlerini nerede delil olarak getirmişiz? Bunu bizim sözlerimizden ispat etmenizi istiyoruz. Eğer ispat edemezsen ki asla ispat edemeyeceksin, yalancıların üzerine hak olan senin üzerinize de hak olacaktır.

Diyorsun ki: ama muhalif sözler geldimi mesele kapalı deyip arada imamlar olduğu için geçiştiriyorsunuz

Cevap: Bizim, senin iddia ettiğin gibi ihtilaflı sözleri kat’i olan bir kaideye delil getirmemiz asla vaki olmamıştır. Bu ancak senin hayal ve mantığının ürünüdür. Senin yukarıda naklettiğin meselelerin çoğunda biz silsile tekfirini uygulamıyoruz. Biz, ancak kat’i ve sarih naslarla küfrü sabit olan kimsenin tekfir edilmemesinde silsile tekfirini uygularız, bunun üzerinde icma olduğu zaten sen naklettin.

Diyorsun ki: şimdi adamına göre tekfir kişiyi kafir yapar bunu bilin

Cevap: Adamına göre tekfir ne demek? Küfrü ve şirki açık olan kişiye ve onu tekfir etmeyene kafir hükmü vermek mi adamına göre tekfirdir yoksa bu kişileri şirkten ve küfürden masum göstermek mi? Elbette sizin yaptığınız adamına göre tekfirdir. Bu ise dinin aslını bilmemek, küfür ile imanı ayırd edememektir.

Diyorsun ki: sonrada sorduğum soruların hepsine laf çevirmeden delilerle nakilerle cevap verin soruları atlamayın ...

Cevap: Şu kesin olarak inanıyoruz ki, senin konuyla alakalı olan, olmayan bütün iddialarına delilleri ile cevap verdik. Bunu cevabımızı güzelce okuyan herkes açık olarak görecektir. Bunun sonrasında ise umarız ki söylediklerimizi anlar ve içine düştüğün hatanın farkına varırsın. Allah-u subhanehu ve teala’dan senin basiretini açmasını, sana hidayet vermesini diliyoruz.


Hidayete tabi olanlara selam olsun

Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
yusuf el bagdadi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5


« Yanıtla #10 : 27 Mart 2015, 22:47:36 »

BU KONUSMALARİNİZ SAÇMA EGER GERCEKTEN SAMİMİSENİZ SKYPE GELİN ..EGER AllahİN RİZASİNİ GOZETİYORSANİZ HADE GELİN .SİZE MEYDAN OKUYİRUM...EN İYİ HOCANİZLA GELİN ..GELMEZSENİZ REZİLSİNİZ..HADE BAKALİM.
Kayıtlı
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #11 : 28 Mart 2015, 15:44:14 »

Yusuf el bağdadi isimli üye!

Diyorsun ki: BU KONUSMALARİNİZ SAÇMA

Cevap: Yazdıklarına bakınca meselelere yabancı olduğun, ordan, burdan  yazılar toplayıp, anlamadan kopyala yapıştır yaptığın açık olarak görülmektedir. Hal böyle iken seninle bu meseleleri tartışmaktan önce sana dinin aslını anlatmamız daha isabetli olacaktır. Eğer gerçekten dinin aslını öğrenip, yaşamak istiyorsan sitemizdeki eserleri ve yazdıklarımızı okursun, anlamadığını sorarsın ve boyunu aşan meselelere dalmazsın. Münazaranın da bir erkanı ve edebi vardır. Ne konuştuğunu bilmeyen, ağzının ayarı olmayan kimselerle münazara edilmez. 


Diyorsun ki:
EGER GERCEKTEN SAMİMİSENİZ SKYPE GELİN.

Cevap: Neden bizleri skeype'ye davet ediyorsun? Burada rahat edemedin mi? Yoksa kimse görmüyor diye daha rahat kelime oyunları ve alakasız nakillerle meseleyi kendi lehine mi çevireceksin? Ne seninle, ne de senin seviyende olan kimselerle münazara edecek değiliz. Sana ancak dinin aslını öğretiriz. Varsa ilmi edep ve erkanı bilen bir hocanız, gelir burada onunla adap ve edeb sınırları dahilinde münazara ederiz. Sitemizde asla kimseye haksızlık yapılmaz. Tabi kişilerin kurallara riayet edip, edep ve adab dışına çıkmaması şartıyla.

Diyorsun ki: EGER AllahİN RİZASİNİ GOZETİYORSANİZ HADE GELİN .SİZE MEYDAN OKUYİRUM...

Cevap: Senin bize meydan okumaya ne çapın yeter ne de ilmi kapasiten... Yazdıklarını gördük. Daha hangi konuda münazara edeceğini dahi tam yazamamışsın, bir de kalkıp, er meydanına davet ediyorsun. Varsa ilim edeb ve erkanına vakıf hocan, şeyhin gönderirsin buraya, onunla bu meseleleri münazara ederiz, aksi takdirde ne kapalı başka bir yerde ne de ilmin sadece kopyala yapıştır ve kelime oyunundan ibaret zanneden kişilerle münazara edecek değiliz. Zira bu vakti israf etmektir, önemli hususları bırakıp, abesle iştigaldir.   

Hem Arapça sitemizde, hem de Türkçe sitemizde ilim ehli olduğunu iddia edenlere meydan okuduk. Varsa tartışmak istediğiniz ilmi bir mesele sitelerimiz açıktır. Eğer hocaların bu meydan okumamızı duymamışsa onlara iletebilirsin.

Diyorsun ki: EN İYİ HOCANİZLA GELİN ..GELMEZSENİZ REZİLSİNİZ..HADE BAKALİM.

Cevap: Bizim sitemiz herkese açıktır. Burada yazılanlar da herkes tarafından görülmektedir. Bu yüzden bu kadar uygun bir ortamı bırakıp da kapalı bir alanda münazara etmeyi istemek ya farklı şeylerin peşinde olan, ya da üstün gelme gayretinde olan zavallıların işidir. Varsa bizimle münazara etmek istediğiniz bir şey, en iyi hocanızla birlikte gelirsiniz, münazara şartları konusunda anlaştıktan sonra usulünce münazara ederiz. İlmi kapasitesi ve ağzının ayarı olmayan kimseleri muhatap almamak, ona haddini ve hududunu hatırlatmak ise rezillik değil, bilakis izzetin ta kendisidir.
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
yusuf el bagdadi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5


« Yanıtla #12 : 01 Nisan 2015, 23:34:05 »

VERDİĞİM NAKİLERE ALAKASİZ DELİLER VEREREK  NE OLDUĞUNU ORTAYA KOYMUS OLDUNUZ.HELE BİR BAKİN BAKALİM KOPYALA YAPİŞTİRMİ YAPMİŞ ..AZ BİŞİ İLMİNİZ OLSAYDİ KONUŞMAYLA MUNAZAR EDERDİNİZ FAKAT SİZLER İLMİNİZ İLLAH EDİNDİNİZ Z.EL KUTSİDEN ALDİNİZ VE ONUN DİŞİNDAKİ HİC KİMSEYİ KABUL ETMEYEN BİR KİMSELERSİNİZ...NEYSE SİZİNLE KLAVYE BAŞİNDA LAF EDEBİYATİ YAPACAK DEĞİLİM..HADDİNİ AŞAN KİMSELERSİNİZ İLMİNİZ VARSA İZMİRE MUNAZARA ETMEYE DAVET EDİYORUZ YOKSA FAZLA KONUSMAYİN...SİZİ TEKFİR EDİYORUM..NEFSİMDEN DOLAYİ ETMİYORUM SİZİN GİBİ  HAKKİ BİRAKİP BATİLİ SEÇTİĞİNİZ DİYE....NE HALİNİZ VARSA GORUN.
Kayıtlı
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #13 : 05 Nisan 2015, 21:48:39 »

VERDİĞİM NAKİLERE ALAKASİZ DELİLER VEREREK  NE OLDUĞUNU ORTAYA KOYMUS OLDUNUZ.HELE BİR BAKİN BAKALİM KOPYALA YAPİŞTİRMİ YAPMİŞ ..AZ BİŞİ İLMİNİZ OLSAYDİ KONUŞMAYLA MUNAZAR EDERDİNİZ FAKAT SİZLER İLMİNİZ İLLAH EDİNDİNİZ Z.EL KUTSİDEN ALDİNİZ VE ONUN DİŞİNDAKİ HİC KİMSEYİ KABUL ETMEYEN BİR KİMSELERSİNİZ....

Meseleyi fazla uzatmanın, alakasız yorumlarla içine düşülen hezimetin üstünü örtme gayretlerinin size hiçbir faydası olmayacaktır. Böyle yaparak, daha gülünç ve basit bir duruma düşüyorsunuz. Biz, yukarıda hangi şartlar dahilinde münazara edebileceğimizi açık olarak beyan ettik, bu şartlar dahilinde münazara etmek isteyenler için sitemiz açıktır. Sadece bahsettiğin bölgede değil, herkes, her yerden sitemize ulaşabilmektedir. Gerçekten de bu Allah’ın büyük bir nimetidir. Tabi ki istifade etmesini bilenler için.

Biz gerek Ziyaeddin El-Kudsi olsun, gerekse O’nun gibi sahih tevhid çizgisinde olan her alimi okur, ondan ilim alırız. Fakat günümüz küfür ve şirklerini süslü gösterme veya İslam diye isimlendirme çabasında olan kimselerden ilim almamız söz konusu olamaz. O yüzden, bu gibi saptırıcı alim taslaklarını bize şirin göstermekten vazgeçmenizi size tavsiye ederiz.


Diyorsun ki:
NEYSE SİZİNLE KLAVYE BAŞİNDA LAF EDEBİYATİ YAPACAK DEĞİLİM..

Cevap: Seni burada zorla tutan yok, çıkış butonu sağ üst köşededir. Bu şekilde boş kelamlarla bizi uğraştırmaktansa klavyeden uzak durman daha iyi olur. 

Diyorsun ki: HADDİNİ AŞAN KİMSELERSİNİZ İLMİNİZ VARSA İZMİRE MUNAZARA ETMEYE DAVET EDİYORUZ YOKSA FAZLA KONUSMAYİN...

Cevap: Kimlerin haddini ve hududunu aştığı selim akıl sahibine açıktır. Gerek İzmir’de gerekse diğer bölgelerde bizimle münazara etmek isteyenler varda biz buradayız, sitemiz açıktır.

Diyorsun ki: SİZİ TEKFİR EDİYORUM..NEFSİMDEN DOLAYİ ETMİYORUM SİZİN GİBİ HAKKİ BİRAKİP BATİLİ SEÇTİĞİNİZ DİYE..

Cevap: Bu halinizden dolayı size acıyor, sizin için üzülüyorum. Belki de samimi olarak sahih tevhid çizgisine yönelmek isteyen kimselersiniz. Fakat, öncü olarak körü körüne bağlandığınız alimler?! sahih tevhid yolunu, size batıl olarak gösteriyor ve sizleri hak yoldan alıkoyuyor. Şu içine düştüğünüz duruma bakın! Şirk ve küfrü açık olan müşrikleri tekfir etmeyip, tevhid ehli olan müslümanları tekfir ediyorsunuz. Allah’tan kalplerinizi hidayete açmasını, sizlere hakkı göstermesini dileriz. Eğer, bir gün sahih tevhid çizgisini öğrenmek isterseniz, biz buradayız, sizin için elimizden gelen yardımı yaparız.

Diyorsun ki: NE HALİNİZ VARSA GORUN.

Cevap: Allah halinizi düzeltsin, sizlere hakkı görme idrak ve anlayışı nasip etsin.
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #14 : 05 Nisan 2015, 21:50:58 »

Mesele hakkındaki açıklama ve izahatlar yapıldığı için konu tarafımdan kilitlenmiştir.
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.