HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 28 Mart 2024, 11:56:38


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1] 2   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: sanal sözleşmeler  (Okunma Sayısı 34330 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
avare27
Ziyaretçi
« : 03 Ağustos 2014, 18:22:25 »

selam müminlere olsun.

yöneticiler eğer yazımı uzun bulup cevaplaması zaman alır diyorsanız öncelikle üç nokta'dan önceki kısmı cevaplamanızı rica ediyorum.

Bu konuda çok şey söylendi yazılıp çizildi ama ben henüz kesin bir kanaat sahibi olamadım, o yüzden yöneticilerden tabiri caizse bitirici vuruş olacak bir cevap bekliyorum.

Ben hidayeti bulmadan önce internette oyun,chat,bilgi,forum,mail gibi sitelere üye vs olmuştum, ve bunlardan elimden geldiğince iptal ettim, ama o kadar fazlaydı ki sayısı ki çoğu oyun yada bilgi paylaşım sitesi gibi siteler, bir çoğundan cevap alamadım, yada biz iptal etmeyiz bir kere kabul etmişsin gibi cevaplar aldım, bazıları kapanmış bazıları adreslerinde yoktu yada başka adrese vs geçmişlerdi.

şimdi ben bunlardan bir tane kalsa bile salih iman sahibi olmamış mı oluyorum,
şunu da söyleyim eğer bunları hiç kullanmazsam bişey değişir mi, ve takipçisi olup olmadığı meselesinde de bazılarının var bazılarının yok ama bu takipçilerin takip düzeyini de bilemiyorum yani gerçekten beni mahkemeye verebilecek güçte olduklarını gibi.
Şimdi bu durumda benim hükmüm nedir, ne yapmam gerekir, bu yukarda söylediklerim için hükümler aynı mıdır yoksa ayrı ayrı mıdır,

...

bir de google gibi bazı sitelerde vs burayı kullanırsan şartlarımızı kabul edersin yazıyorum ben kabul etmiyorum deyip de kullandığımızda bunun hükmü geçersiz mi oluyor yine ben önceki kabul ettiklerimi reddediyorum dediğimde yukardakiler için aynı şekilde geçerli olur mu,

bir kapıda burdan geçen kafir olur yazsa ben de kabul etmediğim halde geçsem küfre mi düşmüş olurum orada takipçi olunca durum değişiyor mu evetse neden ve hangi delillerle,  küfre rıza için şart nedir, yani sözle söylemek ve yazıyla kabul etmenin geçerli hükümde olduğunu biliyorum ama atıyorum şu düşmeye basarak kurallarımızı kabul edersiziniz ve buraya girebilirsiniz yazıyorsa ben de kabul etmiyorum diyerek basarsam ne olur

cevaplarınızı bekliyorum delil ve örneklerle olmasını tercih ederim.
Kayıtlı
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #1 : 09 Ağustos 2014, 13:47:24 »

Soru: Ben hidayeti bulmadan önce internette oyun,chat,bilgi,forum,mail gibi sitelere üye vs olmuştum, ve bunlardan elimden geldiğince iptal ettim, ama o kadar fazlaydı ki sayısı ki çoğu oyun yada bilgi paylaşım sitesi gibi siteler, bir çoğundan cevap alamadım, yada biz iptal etmeyiz bir kere kabul etmişsin gibi cevaplar aldım, bazıları kapanmış bazıları adreslerinde yoktu yada başka adrese vs geçmişlerdi.
şimdi ben bunlardan bir tane kalsa bile salih iman sahibi olmamış mı oluyorum,
şunu da söyleyim eğer bunları hiç kullanmazsam bişey değişir mi, ve takipçisi olup olmadığı meselesinde de bazılarının var bazılarının yok ama bu takipçilerin takip düzeyini de bilemiyorum yani gerçekten beni mahkemeye verebilecek güçte olduklarını gibi.
Şimdi bu durumda benim hükmüm nedir, ne yapmam gerekir, bu yukarda söylediklerim için hükümler aynı mıdır yoksa ayrı ayrı mıdır,

Cevap: Üzerinde üyelik sözleşmesi bulunan programları, sözleşme tahrif edilmezse bile kullanmakta bir sakınca yoktur. Çünkü bu programlar tıpkı iki manalı meseleler gibidir. Ve kişinin niyetine göre hüküm alır. Dolayısıyla programların üzerindeki tıklanan “evet” ya da “kabul ediyorum” tuşu aslında bir anahtardır. Kişi küfrü tahrif ederek de girse, tahrif etmeden de girse niyetine göre hüküm alır. Zira bu gibi sözleşmeler günlük hayatta imzalanan evraklar gibi değildir. Bu gibi sunulan şartlar içine girilecek bir bahçeye girmek için bahçenin girişine anahtar koyarak koşulan şartlar gibidir. Anahtarı alan kimse hırsızlık da yapmak için alır, maddeleri gerçekten kabul etmek için de alır, sırf istifade etmek için de alır. İşte sitelerdeki programlar da böyledir. Yani bu sitelere kayıt olmak için konulan sözleşmelerin takipçisi yoksa, realde olan sözleşmeler gibi değilse bu durumda bu siteleri kullanmakta bir sakınca yoktur.
 
Sizin durumunuza gelince: Şayet kabul ederek kayıt olduğunuz sitelerde ki sözleşmeler veya kullandığınız programda ki sözleşmeler günlük hayatta imza atılan sözleşmeler gibi karşılıklı yapılan akit gibi değilse, takipçisi yoksa bu durumda “kabul ediyorum” tuşuna basarak bu programları kullanmakta bir sakınca yoktur. Fakat sanalda olan bazı sözleşmeler aynı realde olan sözleşmeler gibi gerçektir, takipçisi vardır. Yani bu sözleşme karşılıklı olarak kabul ve icaptır. İşte böyle takipçisi olan küfür içerikli, bağlayıcı sözleşmeler varsa ve kişi buna imza atmış sonra küfür olduğunu öğrenmişse hatırladıklarını iptal için elinden geleni yapar, şayet bu gayret içerisinde iken ölürse tevbe etmiş sayılır.
 
Size tavsiyemiz: Kabul ettiğiniz ve hatırladığınız tüm sözleşmeleri gözden geçirin. Takipçisi olup da küfür maddeleri kabul ettiğiniz sözleşmeler varsa bunları iptal edin. Karşı taraf kabul etmeyip, iptal etmezse dahi bu maddeleri kabul etmeyip, reddettiğinizi yetkili kişiye açık bir şekilde bildirmeniz yeterlidir. Onların reddettiğinizi kabul edip, etmemesi onları bağlayıcıdır. Siz, artık bu siteye kullanmazsınız. Şayet bu konuda bütün gayretini sarfetmiş hatırladıklarınızı, bildiklerinizi iptal etmişseniz bu konuda size bir sorumluluk söz konusu değildir.

Soru: bir de google gibi bazı sitelerde vs burayı kullanırsan şartlarımızı kabul edersin yazıyorum ben kabul etmiyorum deyip de kullandığımızda bunun hükmü geçersiz mi oluyor yine ben önceki kabul ettiklerimi reddediyorum dediğimde yukardakiler için aynı şekilde geçerli olur mu,
 
Cevap: Yukarı da belirtiğimiz gibi takipçisi olmayan programlarda veya site üyelik sözleşmelerinde sırf siteden veya programdan istifade etmek için “kabul ediyorum” butonuna basmak, veya bu materyalleri kullanmak küfür sözleşmesini kabul etmek manasına gelmez. Bu kişinin niyetine göre hüküm alır. Yani kişi program veya siteden istifade etmek içinde tuşa başmış olabilir, sözleşmeyi kabul etmek içinde… Şayet kişi programdan ve siteden istifade etmek için “kabul ediyorum” butonuna basarsa bunda bir sakınca yoktur.Kişi gerçekten hükümleri kabul ederek o programı kullanacağı gibi hükümleri kabul etmeden de kullanabilir. Bu mesele günlük hayatta senet imzalamak veya diğer akitlere imza atmak gibi değildir. Çünkü akit esnasında atılan imza karşı tarafın sunduğu tüm şartları kabul manasını taşır. Başka manaya gelmez. Netteki durum ise birebir akit yapılan durum gibi değildir. Ve netteki programı önüne gelen herkes, koşulan şartı anlasın veya anlamasın, bilsin veya bilmesin kullanmak için “evet”e basar. Hatta bunu okuma yazması olmayan bir kimse, çocuk dahi yapar. Zira bundan amaç programdan faydalanmak olup asıl amaç akdi kabul etmek, akde itibar etmek değildir. Birebir akitlerde ise taraflar için aktin önemi vardır. Ve akit imzalandığında işlem yapılır. Akit imzalanmadan işlem yapılmaz. Ve bu akit her önüne gelenle yapılmaz, ancak belli şartlara haiz kimselerle yapılır. Oysa internetteki programları kullanmak meselesi böyle değildir. Bu programlarda “eveti” tıklayan aynen birisine ait bahçeye gizlice giren gibidir. Veya o kimsenin izni olmadan koştuğu şartların üzerinde asılı bulunan anahtarı alarak o şartları gerçekte kabul etmeden giren kimse gibidir. Dolayısıyla meseleler arasında fark vardır.
 
Daha iyi anlaşılması için bir örnek verelim; Diyelim ki bir yere girilecek ve oraya girmek için bir kapı var ve bu kapıdan mutlaka geçilmesi gerekiyor. Fakat bu kapıda şöyle bir yazı var: “Bu kapıdan Allah’ı inkar edersen geç yoksa geçme.”  Bu yazıyı okuyan kimse, kapının önünde o girilecek yerin sahibi de var ve orada duruyorsa, bu yazıyı da yazmış ve böyle bir şartı koşmuşsa işte o zaman o kapıdan geçilmez. Fakat bu yazı sadece kapıda yazılı ve bunun takipçisi de yoksa bu durumda oradan geçen kimseye hüküm vermeden önce niyetini sormak gerekir. Şayet derse ki: “Bu şart beni ilgilendirmez, asla kabul etmiyorum, ben sadece bu yere girip oradan istifade etmek istiyorum” derse kafir olmaz. Çünkü bu durum akid yapmak gibi değildir.
 
Soru: bir kapıda burdan geçen kafir olur yazsa ben de kabul etmediğim halde geçsem küfre mi düşmüş olurum orada takipçi olunca durum değişiyor mu evetse neden ve hangi delillerle,  küfre rıza için şart nedir, yani sözle söylemek ve yazıyla kabul etmenin geçerli hükümde olduğunu biliyorum ama atıyorum şu düşmeye basarak kurallarımızı kabul edersiziniz ve buraya girebilirsiniz yazıyorsa ben de kabul etmiyorum diyerek basarsam ne olur.

Cevap: Bir kapı üzerinde “Bu kapıdan geçen kafir olur” yazsa ve bunun takipçisi varsa bu kapıdan geçilmez. Zira bu aynı akid gibidir. Bu durumda kapıda geçen kişi takipçinin sözünü kabul ederek geçmiştir. Zira kabul etmezse takipçi onu kapıdan geçirmeyecektir. Akitlerde bağlayıcı olan üzerinde uzlaşılan şartlardır. Akti kabul edici bir tavır sergileyen, imza vs. gibi bir amel yapan kişi akti kabul etmiş sayılır.  Fakat kapı üzerinde bu yazı yazıldığı halde herhangi bir takipçisi yoksa bu akit gibi değildir. Zira akit karşılıklı kabul ve icaptır. Bu durumda ise karşılıklı kabul ve icap söz konusu değildir. Yani kapıdan geçen kimse sırf kapıdan geçme içinde oradan geçmiş olabilir veya yazıyı kabul ederek de geçmiş olabilir.  Yazıyı kabul ederek geçmek her iki durumda da küfürdür. Fakat kapıdan geçmek küfür değildir.
 
Takipçisi olmayan durumlarda kapıdan geçen kimsenin niyeti önemlidir. Şayet niyeti sözleşmeyi kabul etmeden sırf kapıdan geçmekse bu küfür değildir. Küfür rıza sayılan amel küfür maddelerini kabul etmek veya takipçisi olan sözleşmede bunları kabul edecek bir davranış sergilemektir. Fakat takipçisi olmayan sözleşmelerde bu durum söz konusu değildir. Yani kişinin niyeti esas alınır. Kişi sırf programı kullanmak içinde kabul tuşuna başmış olabilir ki bu caizdir. Veya küfür sözleşmesini kabul etmek içinde kabul tuşuna başmış olabilir ki bu küfürdür. Bu gibi sunulan takipçisi olmayan şartlar içine girilecek bir bahçeye girmek için bahçenin girişine anahtar koyarak koşulan şartlar gibidir. Anahtarı alan kimse hırsızlık da yapmak için alır, maddeleri gerçekten kabul etmek için de alır, sırf istifade etmek için de alır. İşte sitelerdeki programlar da böyledir.
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
Abdülhamid
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 6


« Yanıtla #2 : 10 Ağustos 2014, 00:19:40 »

Teymullah el-Muvahhid Allah senden razı olsun uzun zamandır bu konuyu araştırıyordum, yüce Rabbim dualarımı kabul etti ve sonuca ulaştırdı
Kayıtlı
avare27
Ziyaretçi
« Yanıtla #3 : 10 Ağustos 2014, 21:17:15 »

Allah razı olsun net ve açıklayıcı bir cevap olmuş, yalnız eklemek istediğim iki şey daha var.

Birincisi takipçisi olup olmadığını araştırmanın hükmü nedir, araştırmadan ben kabul etmiyorum diyerek kullanılırsa ve olurda takipçisi vardır bu bilinmezse hüküm ne olur.
Ve takipçisi tanımı, yani karşımdakinin 'takipçi' olması için onun anlaşmayı bozup bozmadığımı devamlı olarak kontrol etmesi ve ihlal edildiğinde cezai işlem için gereken şeyleri yapması ve muhataba ulaşması şart mıdır, yoksa sadece karşıya bir mesaj iletildiğinde cevap vermesi yeterli midir, bunu biraz açarsanız çok sevirinirim?

İkincisi ise bu takipçisi olmayanlar için (ve ilk sorumdaki şekilde takipçinin tanımı açıklandıktan sonra) daha önceden müslüman değilken kabul edilmiş olanlar da otomatikmen geçersiz mi oluyor yoksa burda, o zamandaki şartları kabul etme niyetiyle yada şartları kabul etme niyeti olmadan istifade etmek fark ediyor mu, yani hangi durumda geçmiştekilerden sorumlu hükmünde oluyoruz?

şimdiden Allah razı olsun.
Kayıtlı
avare27
Ziyaretçi
« Yanıtla #4 : 10 Ağustos 2014, 21:25:17 »

bir de eğer karşıda takipçi de olsa,örneğin ben kendimi olmayan yada benden farklı biri olarak tanıtırsam tani takipçi,muhatabım benim gerçek kimliği bilmez dolayısıyla bana ondan sonra ulaşamayacak olsa burda yine niyet olarak kabul etmeden onaylamak vs. caiz midir?
Kayıtlı
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #5 : 13 Ağustos 2014, 00:29:02 »

Soru: takipçisi olup olmadığını araştırmanın hükmü nedir, araştırmadan ben kabul etmiyorum diyerek kullanılırsa ve olurda takipçisi vardır bu bilinmezse hüküm ne olur.

Cevap: Küfür maddesi içeren sözleşmelerde kişi sözleşmenin altına kabul anlamını taşıyan imzayı atacaksa, atmadan önce bu sözleşmenin bağlayıcı olup, olmadığını, takipçisi olup olmadığı araştırması farzdır. Zira kişinin kendisi küfürden koruması farz olan bir ameldir. Fakat sözleşmede ki küfür maddelerini geçersiz kılacak bir tahrif ile tahrif ettikten sonra imza atmakta veya imza bölümünde açık bir ifade ile “kabul etmiyorum” yazmakta bir mahsur yoktur. Velev ki kişi bağlayıcı olup olmadığını bilmesin. Zaten kişi sözleşmede ki küfür maddeleri tahrif etmiş, herhangi bir bağlayıcılığı kalmamıştır.

Soru: Ve takipçisi tanımı, yani karşımdakinin 'takipçi' olması için onun anlaşmayı bozup bozmadığımı devamlı olarak kontrol etmesi ve ihlal edildiğinde cezai işlem için gereken şeyleri yapması ve muhataba ulaşması şart mıdır, yoksa sadece karşıya bir mesaj iletildiğinde cevap vermesi yeterli midir, bunu biraz açarsanız çok sevirinirim?

Cevap: Akit yapılan veya onun akti bozmaya yetkili tayin ettiği kimseler diğer tarafın muhataplarıdır. Örneğin: İşyeri sahibi müşteri ile anlaşma yapmışsa ya kendisi onun muhatabı olur ya da işçisini muhatab kılar. İşte bu durumda sözleşmeyi kabul ve feshetme yetkisi kime aitse ona kabul edilmediğine dair mesajın iletilmesi yeterlidir. Sözleşme yapıldıktan sonra o kişinin sürekli sözleşmeyi takip etmesine gerek yoktur. Sözleşme devam ettiği sürece tarafların kabul ettiği maddeler bağlayıcı sayılır. Önemli olan aktin yapılma esnasında bağlayıcılığı var mı yok mu? Şayet aktin yapılma esnasında bağlayıcılık ve takipçisi varsa bu durumda akit feshedilene kadar tarafları bağlayıcıdır. Velev ki tarafların birbirinden haberi olmasın. Evraklarda var olan ve devam eden akit önemlidir.

Soru:  bu takipçisi olmayanlar için (ve ilk sorumdaki şekilde takipçinin tanımı açıklandıktan sonra) daha önceden müslüman değiln kabul edilmiş olanlar da otomatikmen geçersiz mi oluyor yoksa burda, o zamandaki şartları kabul etme niyetiyle yada şartları kabul etme niyeti olmadan istifade etmek fark ediyor mu, yani hangi durumda geçmiştekilerden sorumlu hükmünde oluyoruz?

Cevap: Müşrik iken takipçisi olmayan sözleşmeleri, normal hayatta olan sözleşmeler gibi görerek, maddeleri tasdik etmek, onaylamak niyetiyle kabul eden kişi sözleşme Müslüman olduktan sonra devam ediyorsa bu maddeleri iptal etmesi gerekir. Fakat müşrik bile olsa sözleşmeyi kabul etme niyeti olmadan sırf bu maddeleri programı veya siteyi kullanmak için “kabul ediyorum” butonuna basan kimseye herhangi bir sorumluluk söz konusu değildir.

Soru: eğer karşıda takipçi de olsa,örneğin ben kendimi olmayan yada benden farklı biri olarak tanıtırsam tani takipçi,muhatabım benim gerçek kimliği bilmez dolayısıyla bana ondan sonra ulaşamayacak olsa burda yine niyet olarak kabul etmeden onaylamak vs. caiz midir?

Cevap: Sözleşmede şayet gerçek olmayan bilgiler (Ad, Soyad, Adres vs.) verildiğinde sözleşme bozulmuş sayılıyorsa bu durumda gerçek olmayan bilgiler kullanıldığı sözleşme kabul edilmemiş sayılır. Fakat Müslüman, kendisine ait olmayan bilgileri verdiğinde bile sözleşme devam edecekse başka bir kimsenin ismini veya künyesini kullanmasının bir önemi yoktur. Küfür maddesi içeren sözleşmeye başkasının ismini kullanarak bile olsa imza atmak kişiyi bağlayıcıdır. Fakat başka birisi kendi ismi ile imza atmışsa bu Müslümanı bağlamaz. Ancak Müslüman onun ismini kullanarak bile olsa kendisi imza atamaz. İmza atan kimse atılan imza onu bağlar.

Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
avare27
Ziyaretçi
« Yanıtla #6 : 13 Ağustos 2014, 16:27:40 »

Allah razı olsun gayet açıklayıcı detaylı ve net olmuş, selam hidayet üzere olanlara olsun..
Kayıtlı
bad-ı saba
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 12


« Yanıtla #7 : 14 Ağustos 2014, 12:02:24 »

Tahrif edilir diyorsunuzda,bu tahrif neye göre edilir ?Elinizde Kur an ve sunnetden herhangi bir delil var mı acacba?
Kayıtlı
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #8 : 15 Ağustos 2014, 00:18:37 »

Soru: Tahrif edilir diyorsunuzda,bu tahrif neye göre edilir ?Elinizde Kur an ve sunnetden herhangi bir delil var mı acacba?

Cevap: Sizin burada hangi konuda delil istediğiniz tam olarak anlaşılmamaktadır. O yüzden sorunuzu biraz daha açık sormanız daha faydalı olacaktır.

Siz hangi konuda delil istiyorsunuz? Küfür içerikli sözleşmeye, küfür maddeleri tahrif etmeksizin kabul manası taşıyan imza atmanın küfür olduğuna dair mi delil istiyorsunuz? Veya akitlerde koşulan şartların her iki tarafı da bağlayıcı olduğu konusunda mı delil istiyorsunuz? Veya tağutun mahkemesini sözleşme üzerinde olsa bile tasdik ve kabul etmenin, ona tahkim yetkisi vermenin küfür olduğu konusunda mı delil istiyorsunuz? Hangi konuda ve ne için delil istediğinizi daha açık ifadelerle yazarsanız size ona göre cevap verilecektir.
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
bad-ı saba
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 12


« Yanıtla #9 : 15 Ağustos 2014, 01:45:04 »

Kűfűr maddeleri olan sözleşmeleri tahrif ederek nasıl kullanıyorsunuz.Tahrif programlarının karşı tarafa tahrif  edilmemiş olarak gittiği biliniyor.Benim asıl merak ettiğim,bu sözleşmeleri tahrif edip kullanmanın bir delili var mı?Ben kűfűr içerikli bir şeyi  kullanmam ve tahrif edip hiç kullanmam.Çünkü, eğer maddeler benim dinime aykırıysa ne imza atarım nede onay butonuna basarim hele tahrif hiç etmem.Bunu yapanlardan da delil sorarım.
Kayıtlı
bad-ı saba
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 12


« Yanıtla #10 : 15 Ağustos 2014, 01:53:50 »

Fakat sözleşmede ki küfür maddelerini geçersiz kılacak bir tahrif ile tahrif ettikten sonra imza atmakta veya imza bölümünde açık bir ifade ile “kabul etmiyorum” yazmakta bir mahsur yoktur. Velev ki kişi bağlayıcı olup olmadığını bilmesin. Zaten kişi sözleşmede ki küfür maddeleri tahrif etmiş, herhangi bir bağlayıcılığı kalmamıştır.Bu sizin cevabınız.Ben bunun delilini istiyorum.ÎnsAllah anlatabilmişimdir.
Kayıtlı
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #11 : 20 Ağustos 2014, 08:59:15 »

Bu meseleyi anlayabilmek için öncelikle aktin ne olduğunu, türlerini, nasıl bağlayıcı olup, olmadığını güzelce bilmek gerekir.

Akit sözcüğü, arapça “AKD” fiilinden bir mastar olup, sözlükte; bağlamak, düğüm yapmak, bir şeyin iki ucunu birbirine bağlamak demektir. Bu bağ maddî veya manevî nitelikli olabilir “İpi bağladı, satışı bağladı, sözü bağladı, bir şey üzerinde niyet ve kararını bağladı” sözlerinde bu anlam görülür.

Akit: iki tarafın bu husus üzerinde mutabık kalmalarıdır. Buna sözleşme de denir. Aktin türleri vardır. Örneğin: Nikah akti, mudarabe akti, selem akti, intisabi akit vs. gibi…

Akit, sahih, fasit ve batıl olmak üzere kısımlara ayrılır. Aktin sahih olabilmesi için şartları ve rükunları vardır. Bu şartların ve rükunların tahakkuk etmesi için de akitte kullanılan lafızların sarih, açık olmalı, kastedilen manaya delaleti kat’i olmalı, zanni olmamalıdır. Akitte ki ifadelerin kesinlik ifade etmesi, gelecek veya geçmişi ifade etmemesi gerekir. Aksi takdirde akit batıl olur.

Akit, tarafların karşılıklı olarak kabul ve icabıyla söz konusu olur. Günümüzde karşımıza en çok çıkan ve bizi ilgilendiren akitler intisabi akitlerdir.

İntisabi akit; Şartlarını tek tarafın koyduğu akitlerdir. Şartları sunan taraf aynı zamanda şartları belirleyen taraftır. Karşı tarafın ise anlaşmaya herhangi bir şart ekleme yetkisi yoktur. Yani; kendisine sunulan şartları hiçbir surette değiştirme yetkisine sahip değildir. İşte bu yüzdendir ki intisabi akitlerde; Akit kendisine sunulan (şartları koyma yetkisi bulunmayan tarafın) sadece anlaşmayı kabul edip, etmeme hakkı vardır. Yoksa anlaşma maddeleri üzerinde herhangi bir değiştirme ve tahrifat yapma hakkı yoktur. Yani şartları koyma yetkisine sahip olmayan taraf herhangi bir değişiklik ve tahrif yapmaya kalkışırsa akit geçersiz olur. Şartları sunan taraf yapılan değişiklik veya tahrifatı fark ederse akdi bozar.

Normal akitlerde olduğu gibi intisabi akitlerde de kabul ve icabın olması gerekir. İntisabi akitte şartları belirleyen taraf anlaşma maddelerini tek taraflı olarak belirleyen taraftır. Kabulü gerçekleştiren taraf ise maddeler üzerinde herhangi bir tahrifat hakkı bulunmayan taraftır.

İntisabi akit; sözlü veya yazılı olmak üzere iki kısma ayrılır. Örnek vermek gerekirse; Fabrika ile işçiler arasında yapılan akit intisabi akittir. Fabrika, tek taraflı olarak şartlarını belirler. “Çalışma saatleri, yapılacak iş, yapılan iş karşılığında verilecek ücret vs.” şeklinde şartlarını belirler.

Şayet işçiler uygun görürseler bu şartları kabul ettiklerine dair mukavele imzalarlar, uygun görmezseler imzalamazlar. Fakat işçiler anlaşma maddeleri üzerinde herhangi bir değişiklik yapma yetkisine sahip değildir. İşte bu intisabi akittir. Ptt, kargo, su, elektrik vs. gibi anlaşmalar yazı intisabi akite örnek verilebilir.

Günümüzde intisabi akit yapmak suretiyle kendisinden istifade edebileceğimiz bir çok kurum vardır. Bu kurumlar tağuti devletlere bağlı oldukları için tabii olarak sundukları sözleşmeler küfür maddeleri içermektedir. Şu bir hakikattir ki; Bu akitlerde ki maddeleri sözlü veya yazılı olarak kabul etmek küfürdür. Normal bir akitte herhangi bir sınırlandırma –intisabi akitte şartları kabul eden tarafın, şartlar üzerinde tasarruf hakkı olmaması gibi- olmadığı için, karşı taraf küfre girmemek için bu küfür maddelerinin değiştirilmesini isteyebilir veya bunu açıkça söylediğinde kendisi için bir zarar söz konusu olacaksa ve meşru olan şeylerden istifade edemeyecekse kafiri kandırarak bu sözleşmelerde geçen maddeleri geçersiz kılacak bir tahrif yapabilir.

Bu şekilde kafirlerin kandırılabileceğine dair birkaç delil verelim;

Birinci delil: Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Zefıran'dan yola çıktı ve sarp yokuşlardan yürüdü. Sonra Bedir'in yakınına indi ve bineklerine bindiler. Nihayet Araf dan bir ihtiyarın yanında durdu. Ve ona Kureyş'ten Muhammed ve ashabını ve ona gelen haberleri sordu, İhtiyar da dedi ki:

"Siz kimlerden olduğunuzu bana haber vermeden size haber vermeyeceğim."

Bunun üzerine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem:

"Bize haber verdiğin zaman sana haber veririz."

Dedi ki:

"Bunun karşılığında bu olur mu?"

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem:

"Evet" dedi.

İhtiyar dedi ki:

"Bana şu haber geldi ki Muhammed ve onun ashabı şu ve şu günde çıktılar. Eğer bana haber veren doğru söylemişse onlar bugün şöyle şöyle yerdedirler. (Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in bulunduğu yeri kastediyordu)

Bana şu haber geldi ki:

Kureyş şöyle şöyle bir günde çıktılar. Eğer bana haber veren kimse doğru söylemişse onlar bugün şöyle şöyle yerdedirler." (Kureyş'in bulunduğu yeri kastediyordu.)

Haber vermesini bitirdiği zaman dedi ki:

"Siz kimdensiniz?"

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem dedi ki:
"Biz Su'danız."

Sonra ondan ayrıldı, ihtiyar diyor ki:
"Su'danız demek ne demektir? Irak'ın suyundan mı?" (Siyeri İbn-i Hişam)

Bu olayda Rasulullah (s.a.s), istediği bilgileri elde ettikten sonra adama tevilli bir söz söyleyerek gerçek kimliğini gizledi. Bu ise böyle durumlarda kişinin tevile başvurarak kafiri kandırabileceğinin caiz olduğunu gösterir.

İkinci delil: Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve Ebu Bekir RadıyAllahu Anhu Sevr mağarasına giderken yolda bir adam onları gördü ve Ebu Bekr'e:

"Bu adam kimdir?" diye sordu.

Ebu Bekir RadıyAllahu Anhu ona:

"Bu bana doğru yolu gösteren adamdır" dedi. (Buhari)

Adam Ebu Bekr'in sözünden Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'i Ebu Bekr'e yolu gösteren bir kılavuz zannetti. Halbuki Ebu Bekr RadıyAllahu Anhu bu sözüyle bu adam bana cennete ulaştıran yolu gösteren adamdır demek istiyordu. Ebu Bekr(r.a) da tevilli bir söz söyleyerek adamı kandırmış oldu.

Üçüncü delil: Habeşliler toplandılar ve Necaşi'ye:

-"Şüphesiz sen bizim dinimizden ayrıldın" dediler ve ona isyan ettiler. O da Cafer ve arkadaşlarına haber gönderdi ve onlar için gemiler hazırlatarak şöyle dedi:

-"Onlara bininiz ve olduğunuz gibi kalınız. Eğer yenilirsem yolunuza devam ediniz, dilediğiniz yere gidiniz. Eğer zafer bulursam burada kalırsınız."Sonra bir deftere yöneldi ve şöyle yazdı:

"Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur. Muhammed O'nun kulu ve rasulüdür. Ve şehadet ederim ki, İsa b. Meryem O'nun kulu, rasulu, ruhu ve Meryem'e ilka ettiği (attığı) kelimesidir."

Sonra onu sağ omuzunun altına, kaftanın içine koydu. Habeşlilerin yanına çıktı. Onlar onun için saf olmuşlardı. Onlara şöyle dedi:

-"Ey Habeş topluluğu! İnsanlar içerisinde size kral olmaya en layık olan ben değil miyim?"Dediler ki:

-"Evet en uygun olanısın."

Dedi ki:
-"Benim sizin içinizdeki gidişatımı nasıl buldunuz?"Dediler ki:

-"Hayırlı bir siret (gidiş) olarak bulduk." Dedi ki:

-"O halde size ne oluyor?" Dediler ki:

-"Dinimizden ayrıldın ve İsa'nın bir kul olduğunu iddia ettin." Dedi ki:

- "Siz İsa hakkında ne diyorsunuz?"

Dediler ki:

-"Diyoruz ki o, Allah'ın oğludur."

Bunun üzerine Necaşi elini göğsüne kaftanının üstüne koyarak:

-"Şehadet ederim ki İsa bundan başka bir şey değildir." dedi.

Fakat bununla yazdığı şeyi kastediyordu. Bunun üzerine onlar Necaşi'nin kendi dediklerini kabul ettiğini zannederek ondan razı oldular ve ondan ayrıldılar. Bu haber Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e ulaştı. Necaşi öldüğü zaman namazını kıldı ve onun için istiğfar etti." (Siyeri İbn-i Hişam)

İzahat: Necaşi ile kavmi arasında ki akit, sözlü intisabi akittir. Burada şartları tek taraflı olarak koyan halktır. Necaşi'nin ise bu şartları değiştirme veya başka şartları koyma hakkı yoktur. Ama böyle olmasına ramen Necaşi tevile başvurarak halkın sunduğu şartları değiştirerek, caiz olan şartlara dönüştürerek kabul etmiştir. Bu ise intisabi akitte bile olsa kafirleri aldatmanın pratik bir örneğidir. Zira Necaşi halkının karşısına çıkmadan önce bir kağıda şunları yazdı;

«Şehadet ederim ki Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur. Muhammed O'nun kulu ve resulüdür. Ve şahadet ederim ki isa b. Meryem O'nun kulu, rasulu, ruhu ve Meryem'e ilka ettiği kelimesidir.» Sonra onu sağ omzunun altına, kaftanın içine koydu. Habeşlilerin yanına çıktı. Halkıyla, tahtında kalabilmek için anlaşma yapacaktı. Burada şartları tek taraflı olarak halk koyuyordu. Necaşi'nin iki seçeneği vardı. Ya onların şartlarını kabul edecek yada tahtından ayrılacaktı. Yani; kendisi herhangi bir şart getiremiyordu. Bu yönüyle intisabi bir akittir.

Önce halk kendi şartını sundu. Dediler ki: «Sen dinimizden ayrıldın ve İsa'nın bir kul olduğunu söyledin.» Tıpkı günümüzde karşımıza çıkan elektrik, su, kargo vs. gibi intisabi akitlerde olduğu gibi... Necaşi ise; onların sunduğu maddeyi değiştirerek (tahrif ederek) elini göğsüne koydu ve kendi kabul ettiği şekliyle onlara sundu. Ama bunları yaparken göğsündeki yazılı olanları gizledi. Burada Necaşi'nin yaptığı tahrifi gizlemesi gibi günümüzde de yapılan anlaşmalarda yapılan tahrifat gizlenebilir. Zira Necaşi bunu pratikte yapmış ve Allah -subhanehu ve teala- onun imanını kabul etmiştir.

Dördüncü delil: Ebu Hanife’nin Kur’an mahlûk meselesinde hileye başvurduğu görülür. Kur’an mahlûk olduğuna inanan hükümdara, parmaklarını sayarak şöyle demiştir: “Zebur, İncil, Tevrat, Kur’an, bunların hepsi (yani; parmaklarını kastederek) Allah’ın yarattığıdır.” Ebu Hanife’nin; “Allah’ın yarattığıdır” dan kasıt; parmaklarıdır. Kaşrı taraf ise bunu böyle anlamamış, bu kitabların hepsinin yaratılmış olduğunu anlamıştır. Ebu Hanife (r.a) bu şekilde bir kandırma yoluna başvurmuştur. Bu kandırma yapmanın caiz olduğunu gösteren bir delildir.

Şu bir hakikattir ki: Kişi ancak yaptığı amellerden veya yaptığı amellerin hangi sonuçlara sebebiyet verdiğinden dolayı sorumlu olur. Yani kişi bir amel işlemiştir, hangi niyetle yapmış, bu amel hangi sonuçları doğurmuştur, neye rıza göstermiştir bundan sorumludur. Karşıda bulunan kişinin ne anladığı önemli değildir. Bu sözümüzün daha iyi anlaşılabilmesi için pratik bir örnek verelim;

Müslümanın önüne küfür içerikli bir sözleşme getirildiğinde, küfre girmemek için küfür olan maddeleri tahrif edip, sözleşmeyi caiz bir sözleşmeye dönüştürerek veya sözleşmeyi hiç kabul etmediğini açıkça beyan eden bir harekette bulunarak tahrif edip geri verirse ve hatta yaptığı tahrifatı gizlemiş olsa bile müslümanın bu sözleşmede ki küfür maddeleri kabul ettiğine hükmedilmez. Zira müslüman böyle bir amel yapmamıştır. Müslümanın yaptığı amel; sözleşmeyi küfür maddeleri geçersiz kılmak suretiyle caiz bir sözleşmeye çevirerek kabul etmektir veya sözleşmeyi kabul etmemektir. Kafir kendisinden gizlendiği için yapılan tahrifatı bilmediğinden dolayı başka bir şekilde anlarsa bile bu müslümanı bağlayıcı değildir. Önemli olan ve müslümanı bağlayıcı olan yaptığı ameldir.

Soru: Kűfűr maddeleri olan sözleşmeleri tahrif ederek nasıl kullanıyorsunuz.

Cevap: Küfür olan maddeler tahrif edildiğinde; artık küfür olan bir madde söz konusu olmamaktadır. Yani kişi bunlar geçersiz kılacak şekilde tahrif etmişse artık bu küfür maddelerinin kendisini bağlayıcı bir yönü kalmamıştır. Müslüman ya bu maddeleri caiz olan maddelere dönüştürerek kabul eder ya da bunları kabul etmediğini açıkça imza kısmına "kabul etmiyorum" yazarak ifade eder.

Soru: Tahrif programlarının karşı tarafa tahrif edilmemiş olarak gittiği biliniyor.

Cevap: Yapılan tahrifin geçerli olabilmesi için bunun karşı tarafa ulaştırılması gerekir. Aksi takdirde kişinin sadece kendi yanında yapması tahrif yapması yeterli olmayıp, bu tahrif geçerli bir tahrif değildir.

Soru: Benim asıl merak ettiğim,bu sözleşmeleri tahrif edip kullanmanın bir delili var mı?

Cevap: İçerisinde küfür maddesini bulunan sözleşmelerde ki sakıncalı madde tahrif edildiğinde artık sözleşmede caiz olan maddeler tek kalmışsa bunu imzalamak caizdir. Bu aynı kâfirlerle caiz olan maddelerin bulunduğu bir akit yapmaya benzer. Aynı şekilde sakıncalı maddeler tahrif edildikten sonra anlaşmayı kabul edip, bunlardan istifade etmenin şer’i bir sakıncası yoktur.

Soru: Ben kűfűr içerikli bir şeyi  kullanmam ve tahrif edip hiç kullanmam.

Cevap: Sözleşmede ki küfür maddeler tahrif edilerek geçersiz kılınınca ya ortadan kalkar ya da yeni bir maddeye dönüşür. Biz burada böyle bir durumun hükmü hakkında konuşuyoruz. Sizin bunları kullanıp, kullanmamanız sizi bağlayan bir durumdur. Bizi bağlayıcı olan ve alakadar eden ise bu amelin şer’i açıdan hükmüdür.

Soru: Çünkü, eğer maddeler benim dinime aykırıysa ne imza atarım nede onay butonuna basarim hele tahrif hiç etmem.

Cevap: Hiçbir Müslüman dinine aykırı olan maddenin altına kabul manası taşıyan imzayı atmaz. Burada böyle bir amelin yapılabileceğini söyleyen kimse de yoktur. Meselemiz küfür maddeyi ortadan kaldırıp, caiz olan sözleşmeyi onaylamaktır veya küfür maddeleri kabul etmediğini ortaya koyacak bir davranışla sözleşmeyi tahrif etmektir ki –karşıda ki kişinin haberi olmazsa bile- bunun hükmünü yukarıda açıkladık.

Soru: Bunu yapanlardan da delil sorarım.

Cevap: Bu sitede verilen hiçbir cevap delilsiz değildir. Delil istenildiğinde elbette gerekli delilleri vereceğiz, veriyoruz da… Yukarıda gerekli deliller zikredilmiştir.
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
bad-ı saba
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 12


« Yanıtla #12 : 21 Ağustos 2014, 15:48:55 »

Tevili gűzel birşekilde açıklamışsınız.Şimdi tevil ve tahrif  arasındaki farkı açıklarsanız okuyucular daha iyi anlarlar .
Kayıtlı
Teymullah el-Muvahhid
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 459



« Yanıtla #13 : 29 Ağustos 2014, 14:03:59 »

Soru: Tevili gűzel birşekilde açıklamışsınız.

Cevap: Şeyh Seyfuddin El Muvahhid şöyle diyor;

Te'vilin manası;
1 - Gerçek mana, hakikat,
2 - Tefsir ve açıklama,


Rasulullah (s.a.s) İbni Abbas'a şöyle dua etti:

"Allah'ım! Onu dinde fakih kıl ve ona te'vili öğret."   (Ahmed) Buradaki te'vil tefsir ve açıklama manasındadır.

3 - Usul alimlerinin tarif ettiği te'vil.

Usul alimlerine göre te'vil şöyledir: Bir delile dayanarak lafza zahiri manasını vermeyip yine o lafızdan anlaşılan başka bir manayı vermektir.

Usulcülerin bu tarifine göre te'vil üç türlüdür:
a - Sahih Te'vil: Sahih bir delile dayanarak lafza zahiri manasını vermeyip yine o lafızdan anlaşılan bir başka manasını vermektir.
b - Fasit Te'vil: Sahih olmadığı halde sahih olduğu zannedilen bir delile dayanarak lafza zahiri manasını vermeyip bir başka mana vermektir.

Şafiiler, Malikiler ve Hanbeliler bu te'vile İmam Ebu Hanife (r.a)'nun tevil ettiği aşağıdaki hadisi örnek olarak vermişlerdir.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Velisinin izni olmadan nikah yapan kadının nikahı geçersizdir, geçersizdir." (Buhari, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace)

Ebu Hanife (r.a) bu hadisi şöyle te'vil etmiştir:

Bu hadisin hükmü sadece büluğ çağına gelmemiş olan kızların evliliği ve ticari yazışmaları konusunda geçerlidir. Fakat büluğ çağına gelmiş olan bir kız velisinin izni olmadan evlenebilir. Bu hadisin hükmü büluğ çağına gelmiş kızları kapsamaz.

Üç alime göre; her ne kadar bir delile dayandığı zannediliyorsa da Ebu Hanife (r.a)'nun yaptığı bu te'vil sahih bir delile dayanmamaktadır. Onun için yaptığı te'vil fasit ve uzak bir te'vildir.

c - Hiçbir delile dayanmaksızın yapılan te'vil:

Usul alimlerine göre bu, ayetlerle oyun oynamaktır.

Buna misal olarak şu örnek verilebilir:

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Musa kavmine şöyle dedi: Allah size bir inek kesmenizi emrediyor."
(Bakara: 67)

Bazı şiilere göre buradaki inek "Aişe" (r.a)'dır.

Aleviler domuzun haram kılındığını belirten;

"Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'dan başkası adına kesilen hayvanlar size haram kılındı..." (Maide: 3) ayetindeki "domuz" kelimesini tavşan olarak te'vil etmişlerdir. Yine:
"Allah ve melekler nebiye salavat getirirler." (Ahzab: 56) ayetindeki "Allah" lafzını Ali olarak te'vil etmişlerdir. (Davetçinin Tefsiri C:3 S: 206-207)

Soru: Şimdi tevil ve tahrif  arasındaki farkı açıklarsanız okuyucular daha iyi anlarlar

Cevap: Yapılan sözleşmede, küfür maddelerini geçersiz kılmak için kâfirleri kandırmak suretiyle tevilli sözler kullanarak küfür maddelerini değiştirmekte tahrifattan sayılır. Zira tahrifattan kasıt: sakıncalı olan maddeleri bozmak, değiştirmek veya sakıncalı olmayan bir maddeye dönüştürmektir. Şayet kişi tevil ile kafiri kandırarak bu maddeleri değiştiriyorsa ve kabul etmiyorsa bu durumda bu tevilde tahrif sayılır.

Necaşi olayında olduğu gibi. Zira Necaşi’nin halkı ona sözlü bir takım maddeler sundular. Necaşi ise; halkı kandırmak suretiyle tevile başvurarak onların sundukları maddeleri tahrif etti. Dolayısıyla yapılan tevil küfür maddesi olan sözleşmeyi bozar, geçersiz kılar veya sakıncalı olmayan maddelere dönüştürürse bu durumda yapılan tevilde bir tahrifat sayılır. Fakat her türlü sözleşmede yapılan tevil, sözleşmeyi bozmayabilir veya değiştirmeyebilir. Bu yüzden yapılan tahrifatın geçerli olabilmesi için sahih bir tevil olmasına dikkat edilmelidir.
Kayıtlı


وَآخِرُ دَعْوَانَا أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Davamızın sonu;
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun
bad-ı saba
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 12


« Yanıtla #14 : 01 Eylül 2014, 22:00:55 »

 Pekâlâ,bunun böyle olduğunu hangi műctehid alimden naklediyorsunuz.Kimin fetvası bu fetva?
Kayıtlı
Sayfa: [1] 2   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.