Teymullah el-Muvahhid
|
|
« Yanıtla #1 : 21 Temmuz 2014, 03:25:51 » |
|
Soru: bugün gerek büyük şehirlerde gerek küçük beldelerde FECR tespiti nasıl yapılır?Şunu biliyoruz ki fecr-i kazib aydınlığı gözüktükten sonra bu aydınlık tekrar kaybolur. Fecr-i sadık ise sabah namazının başlangıcı anlamına gelir taki güneşin doğuşu gerçekleşinceye kadar bu vakit devam eder.Burada öğrenmek istediğim şey fecr-i sadıkın tespitini İstanbul'daki bir müslüman nasıl tespit etmelidir veya tespit edebilir mi? Şartlar buna uygun mu? Konuyla ilgili nasları biliyoruz ancak ameli noktadaki tespitini soruyoruz. Eğer bu tespit müslümanlar tarafından yapılmışsa bu takriben yerel saatte saat kaça denk gelmektedir.?
Cevap: Orucun vakti; ikinci fecrin (fecr-i sadık) doğuşundan başlar, güneşin batışına kadar sürer.
Fecri sadık (gerçek fecir) ise; ufakta belli olan ve ışığı göğün her tarafına (yani; hem enine, hem boyuna) yayılan fecirdir olup fecri kazib (yalancı fecir)den yaklaşık 12 dakika sonra ortaya çıkar.
Fecri kazib (yani; yalancı) fecre gelince; fecri sadıktan önce dikine yayılmış olarak kurt kuyruğunu andırır bir vaziyette ortaya çıkıp bir müddet sonra kaybolan geçici aydınlıktır. Bunun akabinde zifiri bir karanlık meydana gelir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Allah’ın size farz kıldığını isteyin. Fecirde be yaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için. Sonra orucunuzu geceye kadar devam ettirin.” (Bakara: 187)
Adiyy b. Hatem (r.a)’den:
“Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar” ayeti celilesi nazil olunca Rasulullah (s.a.s)’e dedim ki:
“Ya RasulAllah! Ben, gündüzün geceden ayrıldığını öğrenmek için yastığımın altına bir beyaz yularla (iplik) bir kara yular (iplik) koyuyorum. Ve geceleyin onlara bakıyorum da akını karasından ayırt edemiyordum.” Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
“Muhakkak senin yastığın çok geniş, yahut uykun çok derin, o gecenin karanlığı ile günün aydınlığıdır.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi)
Ömer (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Gece yaklaşıp, gün bittimi ve güneş de ufuktan kayıp oldu mu oruçlu iftar eder. Yani (bu anda) iftar vakti çatmıştır.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei)
İbni Ömer (r.a)’den:
Rasulullah (s.a.s)’in iki müezzini vardı. Bilal (r.a) ile Ama İbn’i Ümmü Mektum (r.a). Rasulullah (s.a.s):
“Bilal, gece bitmeden ezan okuyor. Bunun için İbn’i Ümmü Mektum ezan okuyuncaya kadar yiyip, içiniz” buyurdu.
Ravi diyor ki: Bunların arasında; biri inip diğeri çıkıncaya kadar bir zamandan fazla bir ara yoktur.” (Buhari, Müslim)
Semure b. Cündüp (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
“Bilal’in ezanı sizi, sahura devam etmekten men etmesin ve şöyle ufuktaki dikine uzanmış olan beyazlık ta, şöyle genişliğine yayılıncaya kadar sizi sahurdan alıkoymasın.” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei) Tirmizi’de hadisin lafzı şöyledir:
“Bilal(r.a)’nun okuduğu ezan sahurunuzdan sizi alıkoymasın. Dikine olan aydınlık ta alıkoymasın. Lakin ufki (enine) olarak yayılan aydınlık alıkoysun.”
Görüldüğü gibi orucun vakti fecri sadığın doğmasıyla başlar. Yani kişi fecr-i sadık doğuncaya kadar yiyip, içebilir. Fecri sadık doğduğu zaman göğün her tarafına enine yayılan bir ışık vuku bulur. Müslümanın fecri sadığın doğuşunu tespit imkânı varsa tespit edip, ona göre hareket eder. Bu ise; dışarıyı ve havayı güzelce gözlemleyebilecek bir yerden bakmakla mümkün olur. Şayet böyle bir imkân söz konusu değilse ihtiyatlı olarak davranır. Yani sahuru erken bitirir, sabah namazını ise etrafı aydınlandıktan ve güneşin doğmasına belli bir süre kalınca kılar. Zira vakit girdikten sonra kılınan namaz gecikse bile sahihtir. Fakat vakit girmeden önce kılınan namaz sahih değildir. Bahsettiğiniz bölgede tam olarak imsak vaktini tespit etmiş değiliz. Fakat sizin tespit etme imkânınız varsa yukarıda anlatıldığı şekilde tesbit edebilirsiniz. Eğer böyle bir imkanınız yoksa ihtiyatlı davranırsınız.
|