HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 28 Mart 2024, 20:40:17


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Resmi nikah  (Okunma Sayısı 16799 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Musab_EL-Muslim
Ziyaretçi
« : 22 Haziran 2014, 17:31:22 »

''Soru: Darul harpte Müslümanlar İslam nikâhından sonra zorunluluktan dolay ısistemin resmi nikâhını yapa bilirler mi?
Cevap: Bir amelin zorunluluktan dolayı yapılıp yapılmayacağını tespitetmek için o amelin hükmünü belirlemek lazım. Eğer o haramveya küfürse, zorunluluktan dolayı yapılamaz. Küfürse de ancak ikrahaltında yapılır.
Ve bu resmi nikâh ameli küfürdür.
Bunun açıklaması kısaca şöyledir:
“İki Müslüman’evlendirme yetkisi ancak başka bir Müslüman’a aittir. Bu yetki kâfirlere verilemez. Zira evlendirmek bir tasarruftur ve üstünlük makamıdır. Yani
velayettir. Kâfir ise küfrüyle zelildir. Ona öylebir yetki vermek demek, Allah onu alçalttıktan sonra, onu yükseltmek demektir; ona Müslümanların üzerin tasarruf yetkisini vermektir ve onu veli edinmektir. Zira orada hüküm kâfirin elinde olmaktadır;onun vereceği karara bağlıdır. Eğer evlendiriyorum derse;evlendirir. Yok, bir şeyi beğenmeyip evlendirmiyorum dese evlendirmez. Yani nihai kararı o veriyor. Dolayısıyla bu amel kâfirleri veli edinmektir. Bu amel yaptırmayıp sadece evlilik cüzdanını çıkartmak meselesine gelince: “beni kâfir evlendirdi” sözü elfaz-ıküfürdür; zira bunun manası şundan başkası olamaz: “Ben kâfiri veli edindim” yani “beni kâfir evlendirdi”.
Evlilik cüzdanı bu manaya geliyor; içinde elfaz-ı küfür vardır. Çünkü orada ne yazıyor:“evlenen taraflar; evlendirme memuru;evlendirme dairesi”. Yani evlilik cüzdanını çıkartan “ben kâfiri vel iedindim” manasında bir kâğıt çıkartıyor ve bu küfürdür.Dolayısı ile kişi Müslüman olduktan sonra evlilik cüzdanını hiç bir şekilde çıkarıp kullanamaz. Hangi şekilde eline geçerse geçsin sonrasında onu kullanmak aynen kişinin kendisinin çıkarması gibidir ve kendi çıkarmış gibi hüküm alır. Allah korkusu içinde olan kişiler artık teslim olur ve başka sözlere dalıp sapıklığa düşmezler.''


Bu yazıya verilecek cevabınız nedir ? mümkün mertebe acildir.

Kayıtlı
Admin
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 326


« Yanıtla #1 : 29 Haziran 2015, 23:32:44 »

بـــــــــــــــــسم الله الرحمن الرحــــــــــــــــــيم


Bu Yazı hakkında cevabımızı vermeden önce:

Bu cevabı veren kişi ilmi olmayan, evlenmenin, velanın ve El-Fâzı’l Küfrün ne demek olduğunu bilmeyen câhil bir kimsedir.
İslam’da evlenme nasıl olur ve ne demektir? Günümüzde evlilik cüzdanı nasıl alınır ve hükmü nedir? Kısa bir bilgi verdikten sonra bu kişinin kendi sözlerinden ne kadar cahil bir kişi olduğunu ispat edeceğiz İnşeAllah.

Açıklama:


İslam dininde evlendirme memuru diye birşey yoktur. ''Filan bizi evlendirdi'' diye birşey de yoktur. ''Biz evlendik'' denilir. İslam dininde evlenme akdi vardır.

İslam dininde evlilik şu şekilde olur;


Cumhura göre; evlenme akdini yapmak için   kızın ve erkeğin kabulü, bu kabule iki müslüman erkeğin veya iki kadın ve bir erkek şahidin bulunması ve kızın velisinin kabul etmesidir. Hanefi mezhebine göre velinin kabulü şart değildir. Kız ve erkek iki müslüman erkeğin veya iki kadın bir müslüman erkeğin şahitliğinde kabul ettiklerini söylerlerse, Allah katında evlidirler.

Bu evliliği, şahitlerin dışında olan insanlar öğrensinler diye, evlilikleri yayılıp haklarında kötü şeyler düşünülmesin diye yaymak sünnettir.
Bunu ister düğün yaparak (ki düğün İslam evliliğinde şart değildir), ister düğün olmadan duyurulabilir. Düğün, ilan yapmak içindir. İşte İslam şeriatında evlilik böyledir.

Zaman ilerleyip insanlar çoğaldıkça insanlar arasında ihtilaflar söz konusu olunca, devletler sistemli hale gelince, bu evlilikler resmi müessese de kayd olunmaya başlandı.

Bu kişi filan devlete aittir, filan devletin vatandaşıdır vb şeyler çıkarıldı. Boşanma anında ihtilaflar olunca, sistemli ve kayıtlı şekli ile bu işi yapmaya başladılar.

Konunun daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek verelim;


Rasulullah (s.a.s) ve Ebu Bekr (r.anh) zamanında cihada giden askerlerin isimleri bir yere yazılmıyordu. Ömer (r.anh) zamanında ise, askere gidenlerin gitme zamanları, isimleri, maaşları, kâğıtlara yazılıyordu. Bunun ismi: Devâni El Cund. Yani; askerlerin durumunu ihtivâ eden defterler...
Zamanımızda evliliği ispat etmek için yazılı akitler yapmaya başlandı.
Bu sistemin amacı; Kişileri tespit etmek, öğrenmek ve ihtilaf vuku bulduğunda çözüm olsun diyedir. Bunları yazmakta ki gaye, fertlerin maslahatı içindir. İleride bir problem olmasın diye... Rasulullah (s.a.s) zamanında bu gibi şeyler yoktu.

Örneğin:
Evlilik akdi için, akitten sonra hanımı olup olmadığına dair ihtilaf olduysa, bu kişileri tanıyan iki şahit getirilmesi yeterliydi. Miras konusunda da aynı şekilde.

İslam devletinde adâletli şahitler tarafından bu iş hallediliyordu. Devlet biraz daha düzenli olunca, insanlar fazlalaşıp hukûki şeyler olunca bu şekilde sicil yapıldı.

Yine;

Rasulullah (s.a.s) zamanında kadılık müessesesi yoktu. Belli bir zaman sonra ihtiyaç olmuştur. Halife tarafından kadı tayin edilmeye başlandı.

 Bunlar insanın maslahatına uygun olan şeylerdir, İslam devleti olsa bunlar yine uygulanır.

Şimdi ise, kâfir devletler var. Her ülke kendi maslahatına uygun olarak ülkesinde yaşayan vatandaşlar hakkında kanun çıkartmışlar.

Örneğin:


Evlenme, boşanma, miras, nafaka konularına bakan sistemler kurmuşlardır. Ve şöyle diyorlar: "Bizim katımızda evlenmiş sayılabilmek istiyorsanız, bizden resmi kâğıt almak istiyorsanız  bize gelmeniz ve sizin evlilik akdinizin bizim şartlarımıza göre yapılması gerekir. Bizim şartlarımıza göre yapılmazsa biz sizi evli olarak görmüyoruz." Bu, devlete ait olan bir şarttır. Devletten birşey talep etmek isteyenlere, "bizden evli olduğunuza dair tasdikimizi ve resmi kâğıdı istiyorsanız, sizden istediğimiz birtakım evrakları getirmeniz gerekir -ki bizde sizi evli kabul edelim. Çocuklarınızı ona göre sizin üzerinize kayıt yapalım."

Bazı Arap ülkelerinde bunun kaydı, şer’i mahkemelerde oluyor. Bazı ülkelerde normal mahkemede,  tur’de ise belediyede yapılıyor. Hıristiyanlar şer'i mahkemeye gitmez, kiliseye giderler. Kilisenin verdiği kâğıt ise devlet tarafından kabul ediliyor. Bazı ülkelerde de kilise, cami diye birşey yok. Bu ülkelerin içinde Mecusi, Hıristiyan, Yahudi her dinden insanlar var.
Bu kimselere şöyle diyorlar;
Resmi bir şekilde Karı-koca olmak istiyorsanız dininiz ne olursa olsun bizim kanunumuza göre (ki bunun ismine evlenme muamelesi, resmi muamele diyorlar) karı-koca olarak sizleri görürüz. Dininize göre Karı-koca olursunuz demiyorlar, biz sizi karı-koca olarak görürüz diyorlar. Yani, devlete göre karı koca sayılırsınız ve ona göre kaydınızı yaparız. Devlete ait bütün kayıtlar ona göre olur derler. Çünkü bu kendilerine göre koydukları bir kanundur.

Ancak Onların yaptıkları evlenme akdine göre hareket edilirse helal, haram onların kanunlarına göre belirlenirse; "karı ve kocanın birbirine helal olması onların muamelesine göredir" denirse ancak o zaman küfür olmuş olur. Burada ki küfür illeti budur.

Mısır’da resmi ve örfi evlilik vardır. Resmi evlilik, mahkemede kayıtlı olan evliliktir. Ama bazıları kayıtlı olmayan evlilik yapar gizli kalsın diye ve yaptıkları evlilik aynı İslam'da ki gibi, iki şahit getirilir ve Allah katında evli olurlar. Buna örfi evlilik ismi verirler. Ama kayıtlı olmadığı için çocuklarını kaydettiremez, öldüğü zaman miras alamaz, nafaka alamaz.

Resmi olanlar mahkemeye müracaat eder nafakasını alır vs. Ama örfî evlilik yapanlara devlet bu hakkı vermiyor. Yoksa Allah katında hakkı var.

Aynı şekilde tur’de' şeriata göre evlendin, Allah katında evlisin. Ancak çocuğun oldu, senin ismine kaydettireceksin. Yani vatandaş olması için senin çocuğun olması bakımından. Ancak resmi cüzdan getirilirse kaydederler, yoksa kaydetmezler.
Devlete göre evlilik yapmazsan devlete göre sen, resmi evli değilsin. Yani, devlete göre resmi evliliğinden meydana gelen hak-hukuk elde edemezsin. Örneğin: Allah katında evli sayılan kadın resmi muamele yapmazsa devletin kanuna göre bekâr sayılır ve bekârın hakkını devletten alır. Sigortadan, bağ kurdan vs.

Bu açıklamadan sonra;

Verilen cevabın ne kadar yanlış olduğunu inceleyelim.


İddia: Bir amelin zorunluluktan dolayı yapılıp yapılmayacağını tespit etmek için o amelin hükmünü belirlemek lazım. Eğer o haram veya küfürse, zorunluluktan dolayı yapılamaz.

Cevabımız: Bir amel küfürse, ikrah dışında yapılmaz. Ama haramsa sadece ikrah değil, kişi zor durumda olduğunda da yapabilir. İkrah olması şart değildir.

İkrah iki kısımdır: İkrah-ı Mülci, İkrah-ı Gayr-i Mülci. İkrah-ı Gayr-i Mülci’de kişi küfür işleyemez, ama haram işleyebilir. İkrah-ı Mülci'de ise kişinin kalbi imanla dolu olduğu halde küfür işleyebilir. Şöyle bir kâide var: "Zaruri durumlarda mahzurlu olanı yapmada mubahlık vardır." Bu kâide küfür için kullanılmaz.

İddia: Küfürse de ancak ikrah altında yapılır. Ve bu resmi nikâh ameli küfürdür.


Cevabımız: Resmi nikâh neden ameli küfürdür? 

Bu kişinin böyle bir hüküm vermesinden açıkça anlaşılıyor ki bu şahıs küfrün ne demek olduğunu bilmiyor.

Açıklamasına şöyle devam ediyor: "İki Müslüman’ı evlendirme yetkisi ancak başka bir Müslüman’a aittir."
Bu çok yanlış bir açıklama. İki Müslümanı evlendirme yetkisi kimseye ait değildir. Evlenme akdi, kız ve erkeğin kabulüne aittir. Yukarıda da açıkladığımız gibi.

Cumhura göre; Erkeğin, kızın ve velinin kabulü olunca ve bu kabulün iki Müslüman erkeğin ya da iki kadın bir Müslüman erkeğin şahitliğinde yapılmışsa bu akit gerçekleşmiştir.

Bu yetki kâfire de verilirse küfürdür, Müslümana da verilse küfürdür. Yani kız ve erkek kabul etmeden bir Müslümanın bunları evlendirme yetkisi asla yoktur! Kaldı ki kâfirin yetkisi olsun. İslam da evlendirme memuru diye bir şey yoktur.

İddia: Bu yetki kâfirlere verilemez. Zira evlendirmek bir tasarruftur ve üstünlük makamıdır.

Cevabımız: Bu tasarruf ne kâfire ne de bir Müslümana verilir. Yukarıda bunu açıkladık.

İddia: Yani velayettir. Kâfir ise küfrüyle zelildir. Ona öylebir yetki vermek demek, Allah onu alçalttıktan sonra, onu yükseltmek demektir; ona Müslümanların üzerin tasarruf yetkisini vermektir ve onu veli edinmektir.

Cevabımız: Evet, bir kâfiri Müslümandan üstün tutmak küfürdür. Ancak kâfirler kendi devletlerinde düzenledikleri akitlerde istediği şartları koşabilir. Onun şartını kabul etmek, İslam'a aykırı olmadığı müddetçe onu üstün tutmak, onu veli edinmek, onu aziz kılmak anlamında değildir.
Bir akitte iki tarafında şart koşma yetkisi vardır. Akitte bir tarafa şart koşma yetkisini vermek onun üstün olduğunu göstermez.


Konunun daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek verelim;
Hudeybiye barış anlaşmasında; Rasulullah (s.a.v) anlaşmayı yazdırırken Ali (r.anh) a "Yaz; Bu, Muhammed Rasûlullah’ın Süheyl b. Amr ile yaptığı barış
sözleşmesidir." dedi. Kâfirler "seni Rasul olarak kabul etseydik savaşmazdık" dediler ve ismini Allah'ın rasulu olarak yazdırmadılar. Rasulullah (s.a.s) Ali (r.anh) o şartı silmesini söyledi, Ali (r.anh)  silmek istemedi. Rasulullah (s.a.s) isminin yazıldığı yeri göstermesini söyledi. Ali (r.anh) gösterdi ve Rasulullah (s.a.s)’da o ismin yazıldığı yeri sildi.


Rasulullah'ın kâfirlerin şartını kabul etmesi onları üstün kıldığını mı gösterir? Onları aziz kıldığını mı gösterir? Veya veli mi edinmiş oldu? Hayır, asla!

Rasulullah (s.a.s) Hudeybiye anlaşmasında kâfirlere öyle haklar verdi ki, bu durum sahabeleri bile rahatsız etti:

Örneğin;


''Sizden Müslüman olarak bize gelenleri size iade edeceğiz, bizden size mürted olarak gelenler olursa onları bize iade etmek mecburiyetinde değilsiniz.''

Bu nasıl bir yetki? Sizce!

Kâfirler; "Bu sene Umre için Mekke'ye girmeyeceksiniz. Seneye girersiniz ama gireceğiniz zaman silahlarınız kınında olacaktır." demişlerdir.

Acaba bu sizin zihniyetinizde kâfirleri üstün kılmak değil midir?!

Rasulullah (s.a.v), Kâbe'ye müşriklerin izninden dolayı girmiş değil mi?

Rasulullah (s.a.v) ve ashâb (r.anh) hazırlıklı geldikleri halde Umre yapmadılar. Onların engeline uydular ve ertesi sene girdiler. Yani kâfirlerin istediği gibi girdiler.
Hudeybiye anlaşmasını okumanızı tavsiye ederiz.

Şimdi birisi çıkarda şöyle derse: "Rasulullah ve sahabeler Mekke'ye girdiler ama kâfirler izin verdikleri için girdi. Eğer izin vermeseydiler girmezdi. Bu kâfire velâyettir, onları üstün tutmaktır, kâfirleri zelil kılmamaktır." Hâşâ

Kişi bir devlette yaşıyorsa o kanunlara uyduğu zaman o devletin velâyetine girmiş sayılmaz, onu üstün tutmuş sayılmaz. O Devlet bir takım şartlar koşarak şöyle der; "Benim sınırlarıma girmek istersen şu şu kâğıtları getireceksin!" Uyulursa kâfirleri üstün tutmak mı? Kâfirleri zelil kılmamak mı? “Değildir” derseniz işte evlilik cüzdanı elde etmekte böyledir. Bu cüzdan asla haramı helâlı yapmaz, olan bir şeyin resmi tespitidir devlete göre.

Ticaret konusunda da, keza ev yapmakta da. Evlenmekte böyledir. Devlet, ''Gel ben seni evlendireyim'' demiyor. Dese bile kastı, seni evli olarak sayayım, demektir. Bu kadını sana helal yapayım demiyor, zaten o devlete göre kadın sana haram değil ki. Buna bakmaz ki. Kadın kendini teslim ederse bu devlete göre, hakkı var yeter ki 18 yaşını doldurmuş olsun. Bu onlara göre şahsi hürriyettir. Çocuğu olursa üstüne babasız kayıt eder ve yinede onu bekâr sayar.

Devlet, şahısları evlendireyim diye çağırmıyor. Kişi, bu devletin nazarında evli olduğuna dair resmi kâğıt istiyorsa müracaat eder. Müracaat, beni evlendir diye değil, sizin nazarınızda resmi olarak evli sayılayım diyedir. O devlet bir memur tayin etmiş ve evlendirme dairesi açıp belediyeye vermiştir.

Belediye ise, görevli memur tayin edip o yetkiyi ona vermiştir. Nasıl ki bir dükkânın ruhsatını vermek için görevli tayin etmişse evlilik kaydı içinde memur tayin etmiştir.

Belediyeden, dükkânında ticaret yapmak için ruhsat alıyorsan, aynı şekilde hanımınla evli olduğuna dair bir ispat (evlilik cüzdanı) alıyorsun. Çünkü kişinin evli olduğunu ispat etmek için buna ihtiyacı var. Bir yere gideceği zaman evli olduğuna dair kâğıt isterler.

Aynı şekilde evin senin olduğuna dair ispat isterler. Kimse tapu olmadan bu evin senin olduğuna inanmaz. İslam devletinde söze itibar ediliyor ama şimdi ki devletlerde söze itibar edilmiyor.

“Madem sen bu evi satmışsın veya satın almışsın ispatın nerde? Ruhsatın var mı?” dendiğinde “evet var” dersen ruhsat getirmedikçe inanmazlar. Aynı şekilde, “Evlendin, çocuğun oldu. Bu senin çocuğun mu?” diye sordukları zaman “evet” dersen kabul etmezler. “Haydi, resmi cüzdanınızı getirin veya kimliğinizi getirin”, derler.

Yani; Müslüman bir kişi Daru’l Harp’te yaşıyorsa Daru’l Harp’te yaşadığı için devlet ondan birşey istiyor o kişide topluma birşey ispat etmek istiyor. Devletin kanunu onu bağlıyor. Kâfir devletin ondan istediği şey İslam'a aykırı değilse ve bunu sağlamaya giderse bunda ne haram vardır ne de küfür. Ne o devleti veli edinmiştir ne de üstün kılmıştır.

 Kâfir devlette kendine ait olan bir evi senin olduğuna dair notere gidip tapuya kaydettirip tapusunu alarak o evin senin olduğunu ispat etmiş oluyorsan aynı şekilde evlilikte böyledir. Zaten o ev İslam'a göre senindir ama kâfir devlette ispat gerekir.

İslam dininde ki evlenme akdi, kadını erkeğe cima yapması için helal kılmaktır. Kâfir devletinde ise, evlenme akdi cima yapması için erkeğe helal kılmak değildir. Yani burada ki evlenme akdi asla helal sayma değildir. Onlar için evlilik akdi bir şirkettir. Bunun için ''Hayat ortağı'' diyorlar. Bir takım menfaatleri oluyor, çocukları oluyor, ayrılık olduğunda kazanılan parayı paylaştırıyorlar. Yani bu devletin evliliğe bakışı, bir ortaklık anlaşması bir şirkettir. Tescil edilmesi gerek. Çünkü ondan meydana gelen hak-hukuk var. Evlenme cüzdanı ise, bir evin tapusu gibi, bir şirketin sicili gibi...

İddia: Zira orada hüküm kâfirin elinde olmaktadır.

Cevabımız: Elbette kâfir devlette kâfirler hâkimdir, kâfirlerin hükmü geçerlidir. Kâfir devlete girmek için sana izin veren yine kâfirdir. Kâfir sana bu izni versin diye ona bir takım evraklar verdiğinde onu veli edinmiş mi oldun? Asla!

Kâfir kendisine göre şartlar koşar, eğer İslam'a uygunsa kabul edersin.

Ömer(r.anh) zamanında tüccarlar, Ömer(r.anh)'e demişler ki: Kâfir devlete gittiğimizde götürdüğümüz mallara vergi koyuyorlar. Ömer (r.anh) bunun için ''Bu, kâfir devlete uymaktır, onu veli edinmektir, üstün kılmaktır, bu câiz değildir'' dememiş, "Onlarda bize geldiklerine aynısını onlara yapacağız" demiştir.

Çünkü Ömer (r.anh) bunun Müslümanlara üstünlük olmadığını çok iyi biliyordu ve bu şekilde de görmedi. Kâfir devletin hakkı olduğunu görmüştür.  Ve kendi devletinde misilleme olarak onlara aynısını yaptı, onlardan vergi almaya başladı.

İddia: onun vereceği karara bağlıdır.

Cevabımız: Onun vereceği karara bağlı olan nedir?

Onun kararına bağlı olan, ikinizi kendilerine göre evli saymaktır. Bu onların hakkıdır. Bu hakkı onlara vermek haramı halel veya onları üstün tutmak değil, onları veli edinmek değil.

İddia: Eğer evlendiriyorum derse;evlendirir. Yok, bir şeyi beğenmeyip evlendirmiyorum dese evlendirmez. Yani nihai kararı o veriyor.

Cevabımız: Evlendiriyorum lafzı devletin kanuna göre; sizi evli olarak sayıyorum, manasındadır. Evlenme kaydını yapan memur şahsına göre hevâ ve hevesine göre hareket etmiyor. Devletin kanununa göre hareket ediyor.

Devlet şart koşmuştur. "Bu şartlar gerçekleştiği zaman o kişileri evli sayacağım" diyor. Eğer o şartları gerçekleştirirsen evli sayar, gerçekleştirmezsen evli saymaz. Bu onun hakkıdır, çünkü hâkim olan onlardır.
Kişinin onlardan istediği şey, "bizi karı-koca olarak sayın", onlarda "Sizi karı koca saymamız için bu şartları gerçekleştireceksiniz aksi halde sizi evli olarak saymayız" derler. Bu şuna benzer bu evin bana ait olduğunu sayın. Onlarda bu evin sana ait olduğunu saymamız için bu şartları gerçekleştireceksin aksi halde saymayız.

İddia: Dolayısıyla bu amel kâfirleri veli edinmektir.

Cevabımız: Eğer kişi onların  verdiği karara göre kendini evli sayar veya saymazsa o zaman kâfir olur. Eğer onlar evli derse evlisin, evli değil dediklerinde evli değilsin diye inanıyorsan ve hanımına böyle davranıyorsan o zaman kâfir olursun.

Bu şuna benzer: Kişi devlete gidiyor bu arabanın veya evin veya arsanın kendisinin olduğunu söylüyor. Ondan mühürlü resmi bir kâğıt istiyor, ilgili makâma ispat etmek için. Memur der ki; ''bu evi senin üstüne yazdırabilmem için bu kâğıtları getireceksin aksi hâlde kaydetmem'' diyor. Kimlikte de aynı şekilde, dükkânın mülkiyeti de aynı şekilde, arsa mülkiyeti da aynı şekilde.
 
Bir evin, arabanın, arsanın devlette resmi kaydının olması için, devletin koyduğu kanunlara bağlıdır. Ve orada ki olan memurun kararı, devletin kanunlarına göredir.
Kişi ev satın alıyor; Eğer bu alış veriş akdini şer-an geçerli olmuş olarak saymazsa, resmileştikten sonra geçerli olduğuna inanırsa kâfir olur.
Bu ev bana satıldı ve bu ev benimdir. Bu Allah katında böyledir, fakat bu ev insanların veya bu devletin gözünde kabul edilsin diye gidip resmi kaydı yaptırıldığı zaman asla bu devleti üstün tuttuğunu veya bu devlete velayet gösterdiğin anlamına gelmez.

Evlilik akdi de aynı şekilde. Asla böyle bir amel, kâfiri veli edinmek, üstün tutmak anlamına gelmez.

Kâfiri veli edinmek ancak şu şekilde olur; sadece onun kanunlarına uyulur, evlenme sadece onun kararıyla câiz olur, onun kararıyla karı-koca birbirlerine helal olur, diye inanırsa işte o zaman kişi kâfir olur.

İddia: Bu amel yaptırmayıp sadece evlilik cüzdanını çıkartmak meselesine gelince: “beni kâfir evlendirdi” sözü el faz-ı küfürdür; zira bunun manası şundan başkası olamaz:

Cevabımız:  El-Fâzı’l Küfrü güzel öğrenin. Küfür neye göre olur, neye göre küfür hükmü verilir, bunları güzel öğrenin. İslâm dininde ilimsiz hüküm vermek, takva sahibinin yapacağı iş değildir. Ancak şeytanın kendisine hâkim olduğu câhil veya İslâm dinini bozmak isteyen zındıkların işidir.

Bir mesele hakkında ''küfür'' demek kesin delil gerektirir. Bir mesele hakkında ''bu kâfire veladır'' demek delil gerektirir. Müslümanlara kâfir hükmü vermek büyük bir câhilliktir ve büyük bir vebâli vardır.

İddia: “Ben kâfiri veli edindim” yani “beni kâfir evlendirdi”.Evlilik cüzdanı bu manaya geliyor; içinde el-fâz-ı Küfrü vardır. Çünkü orada ne yazıyor:“evlenen taraflar; evlendirme memuru;evlendirme dairesi”. Yani evlilik cüzdanını çıkartan “ben kâfiri veli edindim” manasında bir kâğıt çıkartıyor ve bu küfürdür.

Cevabımız: Evlilik cüzdanını çıkarmak, asla kâfir beni evlendirdi, manasında değildir. Kâfire göre ben evliyim manasındadır. Kimlikte aynı şekildedir.

Kimlik; bu devlete göre, bu devletin vatandaşıyım. Tapu; devlete göre bu ev benimdir, manasındadır. Asla kâfiri veli edinmek değildir. Kâfire velâyet göstermekten sayılabilecek en yakın şey; bu devletin kimliğini taşımaktır. Çünkü bu kimlik, bu devletin vatandaşı olduğunu gösteriyor.Peki neden kimlik taşıyorsunuz acaba ?!!

Kimlik, evlilik cüzdanından daha çok bu manaya geliyor. Böyle bir fikre sahip olan kişi, asla hiçbir devletin kimliğini taşıyamaz. Böyle düşünen kişi herhangi bir devletin kimliğini taşıyorsa o zaman kendisini de kâfir olarak görmesi gerekir.

İddia: Dolayısı ile kişi Müslüman olduktan sonra evlilik cüzdanını hiç bir şekilde çıkarıp kullanamaz. Hangi şekilde eline geçerse geçsin sonrasında onu kullanmak aynen kişinin kendisinin çıkarması gibidir ve kendi çıkarmış gibi hüküm alır. Allah korkusu içinde olan kişiler artık teslim olur ve başka sözlere dalıp sapıklığa düşmezler
 
Cevabımız: Bu kişinin  yazdığı cevap kendi hevâ ve hevesinden kaynaklanan batıl bir usule binâ ettiği sözlerden ibârettir.
Bu cevapta ne bir ayet var, ne de bir hadis. Yazılanlar birbirini tutmuyor. Birde sözlerine uymayanları Allah korkusuyla korkutuyor.
Allah'tan korkmanın ölçüsü senin kendi sözlerine teslim olunması mı? Neyi neye göre Allah korkusuna bağlıyorsun? Senin kendi hükmünü dinlemeyenler Allah'tan korkmayan kişiler mi ki? Sen Allah'tan korkmamaya bağlıyorsun?

Son olarak size nasihatimiz:

Şeytanın iki türlü saptırması vardır: İfrat ve tefrit. Yani kişiyi ya aşırıya gitmesini sağlar, ya da tamamen bıraktırmasını sağlar. En tehlikeli olan saptırma ise, aşırıya gitmektir.

Çünkü bu gibi kişilerin İslam toplumuna daha çok zararı vardır. Bu kişiler hakkında hadis vardır. Câhil olan kimseyi şeytan takva konusunda yener. Bunun çokça örnekleri vardır.

Nebiler konusunda aşırı gidenler, âlimler konusunda aşırı gidenler veya bazı ameller konusunda aşırı gidenler takvadan saydıklarından dolayıdır.

Hıristiyanlar da aşırıya giderek böyle olmuşlardır.

Şeytan onları câhil oldukları için kandırmıştır ve onlara hâkim olmuştur.

Bunları bu hâle getiren kimdir?

Şeytandır!

Bunu yaparak (kendi nefislerini zelil ederek) Allah'a yaklaşacaklarını zannediyorlar. Böyle insanlar zamanımızda çokça vardır. Bunun sebebi ise, cehâlettir.

Allah c.c ayaklarımızı sabit kılsın.
Kayıtlı

حسبي الله
KUDUS
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 104


« Yanıtla #2 : 09 Temmuz 2015, 23:17:14 »

Resim muamele yapildiktan sonra bu kişiler boşandi ve bu resmi muameleden kurtulmak için ancak tağuti mahkemelerce yapilmaktadir.bunu yapanlarda kafir olacagina göre,Nasil bir meşru çözümle kurtulmalari lazim bu işten.
Kayıtlı
Admin
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 326


« Yanıtla #3 : 23 Ağustos 2015, 12:32:42 »

Cevap) Meşru çözüm şöyledir: Boşanan tarafların ikisi de müslüman olması durumunda mahkemeye başvurmaksızın İslam’i usule göre boşanarak birbirlerinden uzak olurlar.
Aralarında resmi muamele olsa bile bu resmi muamelenin geçersiz olduğuna inanırlar.
Eğer biri kâfir diğeri Müslümansa, o zaman kâfir mahkemeye başvurur.  Bu şekilde Müslüman kurtulmuş olur.
Kayıtlı

حسبي الله
Talibulhaq
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 36


« Yanıtla #4 : 16 Haziran 2016, 16:52:03 »

Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun. Şer'an boşanan bu kimseler taağutun hükümlerine göre hala evli sayılmaktalar. Bu iki şahıstan biri tekrar evlenmek istediği vakit önceki evliliktn kalan resmi nikahın iptali için ne yapmaları gerekir
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.