HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 29 Mart 2024, 02:24:29


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: 1 2 [3] 4   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Swack adlı üyemiz:  (Okunma Sayısı 57343 defa)
1 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
ensari
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 50


« Yanıtla #30 : 29 Mayıs 2014, 13:47:34 »

azadi,ye  cevap:bende bunları tanıyorum bu kişilerin otokontıral deyip başka şeyler söylemekle bunlar hakkın,da ki hüküm değişmez çünkü bunlar Allah,ın dininden yüz çevirmiş bir mile,tir Allah,ta bunları rezil ve rüsva etmiştir azadi,de bunlardan biridir demagoji yapıyor amacı hak olsa onlar gibi biri değilse zahmet eder gider görür ve konuşur sonuçta Müslüman kardeşlerim diyor ama gitmeden önce şünü öğrenmesi gerekir şirk küfür kişi nasıl İslama girer nasıl çıkar yukarıda zemahhşeri hakka talip
arkadaşların dedikleri bu kişilerin tekfir edilmelerine yeterde artar ama bu kişileri savunan kişiler eyer zere kadar tevhidi anlamışlar,sa bu sapan ve aşağılık toplumun Allah,ın diniyle hiç bir alakaları olmadığını anlar

not: Azadi derdin haksa git onlarla konuş tabi tevhidi anlamışsa onların dinden dönen kafirler olduğunu,da anlarsın
senin savunduğun kişiler müşrik topluma karışıp gittiler ama sen hala körü körüne savunuyorsun  haberin yoksa onlardan git gör konuş varsa yok gibi davranıyorsan sende onlar gibi onların fikirlerini ve sapmadıklarını iddia et ona göre arkadaşlar sana cevap versinler  bunların bulundukları bölgelerde insanlar bu sapan topluluk yüzünde İslamdan nefret ediyorlar niçin bunlardan dolayı tabiki İslama bunlar çok büyük zarar verdiler şimdi birilerine tevhidi anlatınca insanlar aman bunlarda falan filan kişilerin eskide dedikleri gibi diyorlar bunlardan uzak durun bunlar üç kağıtçı ve sahtekar dini kullanıyorlar diyorlar bunlar sana ve senin gibi düşünenler için  yeterli değil,mi  KENDİNİZE GELİN NASIL BİR TOPLULUĞU SAVUNDUĞUNUZU BİLİN KÖRÜ KÖRÜNE SAVUNMAYIN TABI ONLAR GİBİ SAPMAMIŞ SANIZ AMACINIZ DİNİ ÖĞRENMEKSE SİTEDE SİZİ DOYURACAK HAK OLAN BİLGİYLE DOLU FAİZLE İLGİLİ MUHAKEMEYLE İLGİLİ SİMGE ASMAYLA İLGİLİ KREDİYLE İLGİLİ OKULA İLGİLİ ASKERLİKLE İLGİLİ VS VS BU MESELELERİ KAVRAYIN ÖNCE SONRA ONLARA GİDİN TABİ ONLAR GİBİ  OLMAMIŞSANIZ HAK OLAN PENCEREYE VE ÇİZGİYE GÖRE DEĞERLENDİRİN (BUNUDA UNUTMAYI BATIL ÜZERE OLAN KİŞİLERİ ANCAK HAKKI BİLENLER ANLAR)BATIL BATIL EHLİNİ HAK EHLİ GÖRE BİLİR   TABİKİ BU BATILI HAK GÖSTERMEZ
Kayıtlı
-Zemahşeri-
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 126


« Yanıtla #31 : 29 Mayıs 2014, 14:05:17 »

Zemahşerinin faiz kelimesini kullanmayan bankalar hakkında açıklaması gerçegi yansıtmıyor  kapitalist sistemdeki bütün bankalar bu sistemin bekası üzerine kurulmuş ve faiz sistemiyle çalışmaktadır her ne kadar kendilerine farklı isimler verselerde

Bu bankalar kar payı ismiyle faiz dagıtmaktadırlar şöyleki; müşterilerilerinin paralarına karşılık  belli bir miktar kar vaad etmekteler buna karşılık bu parayla ne iş yapacakları veya ne kadar kazanacakları bilinmemektedir bu baştan belirlenen miktar kesinlikle ticaret olmayıp kar payı adı altında faiz vermekti rki bu parayla para kazanırken de  ticaret ten deyil faiz den kazanmaktadır buda işin diyer buyutu

anlaşmanın başında kar payı belirlemeleri parayı faizden kazandıkları içindir ticarette kar oldugu gibi kar etmeme vaya zararda söz konusudur eger bu bankaların bu paraları ticarette kullansalar ticaretin neticesine göre elde edilen kar mıktarına göre müşterilerine pay vermesi gerekirdi.. ŞURA


Müşterilerine belli bir kar payı vad ederek henüz ticaret yapmadan sermaye emek ortaklığı adı altında bunu yapıyorlarsa bu doğrudur. Ancak şunu katiyen biliyorum ki bu ismi geçen bankalar hiç kimseye kredi adı altına nakit para vermemektedirler. Müşterilerinden topladıkları paralarla fabrikalarla, ticaret yapan iş yerleriyle,diğer iş dünyasıyla belirli ölçülerde ham madde üzerinden anlaşarak bir malı peşin alıp vadeli satmaktadırlar. Bu ise İslam da caiz olan bir alışveriş şeklidir.

Sermaye emek ortaklığında sizin de ifade ettiğiniz gibi kar zarar hesapları yapılır varsa kar ona göre pay edilir. Aynı şekilde zarar söz konusu olduğunda bunda da buda pay edilir. Ancak sizin iddianızı bugüne kadar ne duydum nede gördüm. Yani bu tür bankaların faizle muamele ettiklerine hiç şahit olmadım. Bu zahirde bilinen bir şey değildir.

Henüz ticaret yapmadan emek sermaye ortaklığı adı altında kar payı miktarı belirlenmiş olması onların işin arka planından bu paraları faizden kazandıklarına hükm etmek zanni bir bilgiden ibaret olduğunu düşünüyorum.

Bu meselede faiz riski gözüken kısım henüz kar zarar belli değilken alınan paraya artma söz konusu olmasından kaynaklanabilir. İşin doğrusu bu durum faiz illetini çağrıştırmıyor değil.

Varsayalım ki daha işin başında bu belirlenen artma faiz olarak hüküm almış olsun bu durumda bile bu tür bankaların işin arka planında bu toplamış oldukları paralarla faizle para kazanıp bu faizden kar payı dağıttıklarına hüküm verilmez. Bu bilinen ve bilinmeyen iki hükümden ibaret olmuş olur.

Şimdi öyle bir soru sormak istiyorum. Bir işletme düşünün bu işletme uzun yılların vermiş olduğu bilgi birikim ve müşteri pörtföyü ile daha önceden belirli peryodlar üzerinden kar payının hesabını aşağı yukarı tahmin etmektedir. Bu tahmin yılların getirmiş olduğu rutün akıştan elde edilmektedir. Böyle bir durumda bu işletme sahibi kendisine sermaye anlamında bir ortak edinip buna bu tahmini üzerinden kar payı teklif etse bu faiz olarak hüküm alır mı? 

Bankalar ise   zamanında yapılmayan ödemelere karşılık miktarda artırma yapmaktadırlar ki buda islamın haram kıldıgı faizin ta kendisidir ŞURA

Bu bilmediğim bir şey. Eğer bu bilgi kesin ise bu düpedüz faizdir. Ayriyetten ben emek sermaye ortaklığı adı altında bu bankalara para verilebilir şeklinde bir söz sarf etmedim. Hiçbir Mümin işin arka planını bilmeden böylesi kurumlara para verip işletmelerine bu paralar üzerinde onları hak sahibi yapmalarına razı olmaz. Bu apayrı bir konudur. Ancak söylediğim şey bilindik manada bunlar faizle para alıp vermemektedirler. İbn- Abbas (r.a) nın cahilliye dönemindeki faiz şeklini işlettiklerini işin doğrusu ilk kez şimdi sizden işittim… Vesselam.
Kayıtlı
-Zemahşeri-
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 126


« Yanıtla #32 : 29 Mayıs 2014, 16:01:49 »

azadi,ye  cevap:bende bunları tanıyorum bu kişilerin otokontıral deyip başka şeyler söylemekle bunlar hakkın,da ki hüküm değişmez çünkü bunlar Allah,ın dininden yüz çevirmiş bir mile,tir Allah,ta bunları rezil ve rüsva etmiştir azadi,de bunlardan biridir demagoji yapıyor amacı hak olsa onlar gibi biri değilse zahmet eder gider görür ve konuşur sonuçta Müslüman kardeşlerim diyor ama gitmeden önce şünü öğrenmesi gerekir şirk küfür kişi nasıl İslama girer nasıl çıkar yukarıda zemahhşeri hakka talip
arkadaşların dedikleri bu kişilerin tekfir edilmelerine yeterde artar ama bu kişileri savunan kişiler eyer zere kadar tevhidi anlamışlarsa bu sapan ve aşağılık toplumun Allah,ın diniyle hiç bir alakaları olmadığını anlar


Ensari; İnanın sizi anlamakta güçlük çekiyorum. Yaw burada gayemiz illaki birilerini hedef gösterip bunların illaki tekfirini sağlamak değildir. Kişi zaten dini kaideleri tam manasıyla öğrendiğinde kimi dost kimi düşman edeceğini de öğrenir. Kimlere nasıl hüküm vereceğini de öğrenir.

Azadi açık bir şekilde ben bu kaideler hakkında bilgi sahibi değilim diyor bu ifade şekli zahirdir biz buna göre davranmak durumundayız. Ayrıca burada yazılan şeyleri sadece sen ben azadi okumuyor. Onun şahsında hiç hesaba katmadığımız başka insanlar bilinçleniyor…Fe sübhanAllah..


not: Azadi derdin haksa git onlarla konuş tabi tevhidi anlamışsa onların dinden dönen kafirler olduğunu,da anlarsın ..
Neden gitsin.? Azadi ben gitmeden önce meseleleri iyice kavramak istiyorum diyor bence de en doğrusunu yapıyor. Eğer bu söylenenlerin yalan ve iftra olduğunu onların böyle söylemediklerini söyleyen birileri varsa bu soru onlara yöneltilir.


Az sabredin yaw… Hakka dair güzel şeyler yazmaya çalışın ve iyi temennilerde bulunun… Bu kesimde sadece siz yoksunuz bilmediğiniz daha nice samimi insanlar vardır.
Kayıtlı
MuslumanBiri
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1


« Yanıtla #33 : 29 Mayıs 2014, 23:34:50 »

Zemahşeri Alıntı:

Ancak bu bankaların yanında İslamcı bankalarda vardır. Bu bankalar hiçbir şekilde açıktan yani bildiğimiz kadarıyla faizle para vermemektedirler. Daha çok vadeli satışlar yaparak kar elde etmekteler. Buda İslam dinine uygun olan şeydir.
Hiçbir şekilde faizin bulaşmadığı uzun veyahut kısa vadeli para alımı söz konusuysa bunu almak elbette ki caizdir. Bu tür alışverişlerde faiz illetinin artma olduğunu göz önünde bulundurursak burada herhangi bir artma söz konusu olmadığından dolayı caizdir. .

Zemahşeri Alıntı:

Tabi Şura nickli üye bu İsimleri İSLAMCI olan çakma bankaları biraz açıklamıştır, yine bildiklerimi aktarayım dedim.

 Bir örnek isle başlayalım. Örneğin, İşbankasını kullanan bir kişiyim ve yine aynı bankayı kullanan bir başka hesaba para göndermek istiyorum. Bu göndermek istediğim para, uluslar arası para birimi olarak(Dolar) tesbit edilip merkezi işlemden geçtikten sonra (Uluslar arası para transfer merkezlerinden) kayıt altına alınıp üzerinde gereken işlemler yapıldıktan sonra (faizi ise faizi, aracı bankaya komisyon kaydı yapılacaksa kaydı vs.) ilgili hesaba gönderilir.

 Bu Uluslar arası para transfer merkezlerinin Bir; merkezlerinin ABD de, İki;  merkezlerinin İsrail de olduğu söylenmektedir. İsrail ya da Abd de de olması çok da önemli değildir. Önemli olan bu TRANSFER işleminin YAHUDİLERİN elinde olmasıdır.

 İslami ! bankacılık denen lanet şey; Turgut Özal'in hazırlayıp C.b. Kenan EVREN'in onayladığı 16.12.1983 gün ve 83/7506 sayılı kararname ile tur ye girmiştir.

 Kendini İslami bankacılık diye tanımlayan şey Fikrini Erbakan'ın ortaya attığı turnin 1985 li yıllarda yapılan anketler ile %15 nin İNANÇLARI ! dolayısı ile bankalara paralarını yatırmaması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu amaç ile beraber İslami ! Arap ülkeleri dedikleri ülkelere "bakın bizde İslam ülkesiyiz" imajı verilerek onların paralarına da göz dikilmiştir.

 Peki esasen nedir bu İslami bankacılık?

 Paranı koruyamayacağın ! durumlarda, paranın güvenli bir adreste saklanmasını sağlayan, aynı zamanda "TİCARET yapıyoruz ve ticaretin kar payından sana da katkı sağlamış oluyoruz" diyerek cazibe merkezi oluşturulmaya çalışılan bankacılık türüdür.

 ÖYLE İSLAMİ BANKACILIKTIR Kİ SANA VERECEĞİ KAR ORANI NI ADETA FAİZ GİBİ HESAPLAYABİLMEKTEDİR. VE PARANI YATIRIRKEN ŞAK DİYE KARŞINA KAR MİKTARIN KOYULABİLMEKTEDİR

 ÖYLE İSLAMİ BANKACILIKTIR Kİ ASLA ZARAR ETMESSİN... HANGİ TİCARET ZARAR ETMEYECEĞİN TEMİN ALTINA ALINARAK YAPILIR

 ÖYLE İSLAMİ BANKACILIKTIR Kİ KURUCULARI VE ÇALIŞTIRICILARI TAĞUTLARDIR. VE EN ÖNEMLİSİ DE FİKİR BABALARI TÜRKİYE DEKİ TEVHİD KAVRAMINA EN BÜYÜK DARBEYİ VURAN ERBAKANDIR.

 ÖYLE İSLAMİ BANKACILIKTIR Kİ (Albaraka türk, Kuveyt türk, bank asya, tur finans toplam TC de 4 tanedir) BİRİNİN BAŞINDA TAYYİPÇİLER BİRİNİN BAŞINDA FETULLAH BİRİNİN BAŞINDA İHLASCILAR BİRİNİN DE BAŞINDA LİBERALİSTLER VARDIR.

 ÖYLE İSLAMİ BANKACILIKTIR Kİ AMACI İNANÇLARINDAN DOLAYI BANKA İLLETİNE BULAŞMAMIŞ KİMSELERİN ÜÇ KURUŞUNDA GÖZÜ VARDIR.

Şimdi gelelim para transfer hikayemize;

-Bir kere Dünya üzerinde dönen tüm parada (bankalar üzerinden) %0.00000..1 de olsa faiz vardır.
-Dünya üzerinde dönen tüm para YAHUDİLERİ zengin etmektedir.
-Aynı bankayı kullandığın bir başka hesaba para gönderecek dahi olsan ve parayı çekeceğin hemen yanı başındaki atm dahi olsa bu işlem tekrar edilir. Önce para merkeze bildirilir, sonra o paranın international değeri hesaplanıp o değer üzerinden karsa kar faiz ise faiz temin edilir, daha sonra o para yerel para birimine dönüştürülür ve en son gidip o parayı çekersin...

UZUN UZADIYA BU KONU HAKKINDA BİLGİLENDİRME YAPILABİLİR FAKAT KONUYU BÖLSÜN İSTEMEM; YAZIMDA ART NİYETTE ARANMASIN PEKİ SEN NE YAPIYORSUN GİBİ SUÇLAYICI USLÜP İÇERİSİNE DE GİRMEYİNİZ.

AMACIM HAKKI ORTAYA ÇIKARIP YANLIŞ BİLİNEN GERÇEKLERİ GÖSTERMEKTİR
EĞER YAZDIKLARIMIN YETERLİ GELMEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORSANIZ PEKALA BİR İKTİSAT ÇI YA DANIŞABİLİR VE KONU HAKKINDA DETAYLI BİLGİ ALABİLİRSİNİZ, HİÇ OLMADI SIRADAN BİR BANKACI BİLE BU PİSLİK YUVALARININ NASIL ÇALIŞTIĞINI SÖYLEYEBİLİR.

ŞU KADARINI SÖYLEYEYİM, HEM İKTİSATÇI HEM AKP Lİ BİR TANIDIĞIM SIRF "FAİZDEN BİR FARKI YOKTUR YILLARDIR BİZİ KANDIRMIŞLAR" DİYEREK TÜM PARASINI ÇEKEREK HESABINI KAPATMIŞTIR.

BURADAN TÜM MUVAHHİDLERE DUYRULUR...
Kayıtlı
Zekeriya el-Ensari
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 3


« Yanıtla #34 : 30 Mayıs 2014, 00:23:26 »

İslam Bankaları Olarak İsimlendirilen Bankalar:

 Zamanımızda ribayla uğraşan bütün bankalar ribanın her türünü uygulamaktadır. Bankaların uyguladığı ribaların yüzdesi ister az ister çok olsun yine de haramdır. Böyle bankalardan riba ile para almak veya riba almak için böyle bankalara para yatırmak haramdır.
Riba ile uğraşan bankalar müslüman devlette bulunamaz. Bir devletin kafir (darul harp) olduğunu anlamak için riba ile uğraşan bankalara izin verip vermediğine bakmak yeterlidir. Riba sistemine dayanan bankaları bünyesinde barındıran devletler ne kadar müslüman olduklarını iddia etseler de müslüman değildirler. Onlar bu habis unsurları bağırlarına basmakla Allah'a ve rasulüne savaş açmışlardır. Bu konuda hiçbir mazeret ve te'vil geçerli değildir. Hüküm gayet net ve açıktır. Çünkü ribayla uğraşan bankalara izin veren devletler ribayı meşru kılmışlardır. Allah'ın kesin haram kıldığı şeyi meşru kılmak ise açık bir küfürdür.

Bazı uyanık kafirler "müslümanım" diyen ve haram olduğu için riba müesseseleriyle ilişkiye girmeyen kimselerin İslam'a olan sevgilerini sömürerek ellerindeki mallardan faydalanmak için İslam bankaları adı altında güya İslami kurallara dayanan bankalar organize etmektedirler.
Acaba zamanımızda İslam Bankası denilen bu bankalar İslam'ın meşru kıldığı ticaret anlayışının sınırları dahilinde mi çalışmaktadırlar? Yoksa bunlar sırf İslam'ı sevenleri kandırmak ve sömürmek için gündeme getirilmiş bir hile midir?
İslam'da kar ve zararın söz konusu olduğu ticaret caizdir ve İslami ticaret prensiplerine göre banka kurmak da meşrudur.
İslam'ın meşru kıldığı banka iki esasa dayanarak çalışır:
1 - Mudaraba ortaklığı esasına göre;
Bu tür ortaklıklarda bir taraf sermaye koyar, diğer taraf sermayeyi işletir. Yapılan ticaret sonunda, anlaşılan oran nisbetinde kar ve zarar paylaşılır.
İşte fertler bu prensibe göre çalışan bankaya mal verir, banka da verilen malı İslam'ın caiz gördüğü şekilde ve işlerde çalıştırarak ticaret yapar. Bu ticarette, iş sonuçlanmadan paranın ne zaman iade edileceği, kar ve zararın ne zaman ve ne oranda paylaşılacağı tayin edilemez. Bunlar yapılan ticaretin sonucuna göre tayin edilir.
Mesela verilen parayla banka veya fert araba satın almış, inşaat yaptırmış veya fabrika kurmuş olabilir. Bu ticaret sonuçlanmadıkça kar ve zarar hesap edilemez, hesap edilse bile bu sadece bir tahminden ibaret olur ki bu da caiz değildir. Bu sebeple mal veren kişi, yapılan ticaret sonuçlandırılmadıkça yani; kesin kar ve zarar hesabını yapma imkanı doğmadıkça kar talep edemez.
Fakat günümüzde kendilerine İslam Bankası adını yakıştıran bankalar aldıkları malları nerelerde kullandıklarını, ne iş yaptıklarını mevduat sahiplerine söylemezler. Kar ve zararı nasıl ve neye göre hesap ettiklerini göstermezler. Buna rağmen önceden tayin edilen belli bir süre sonunda sermayeyi ve elde edilen karı vermeyi garanti ederler. Bu ise İslam'da caiz olmayan bir şeydir.
Bu şekilde kişinin önceden belli bir müddet tayin edip bu müddet sonunda parasını karıyla birlikte almak için bankaya yatırması ve bankanın da bunu kabul edip sermayeyi ve karı sahibine vermesi caiz değildir. Çünkü, karların yapılan ticaret sonuçlandığı için mi yoksa rastgele mi hesaplandığı belli değildir. Bu konuda şüphe vardır.

Ancak İslam'a uygun bir şekilde, belli bir müddet içinde yapılan ticaretin sonuçlanmış olan kısmını ve o ana kadar elde edilen karı göstererek ve açıklayarak sermaye sahibine kar verirlerse bu caizdir. Çünkü karlar ancak iş bittikten sonra belli olur.
Bir malın ne zaman satılacağını kesin olarak tayin etmek mümkün değildir. Bu sebeble mudaraba ortaklığında karın paylaşımı için önceden bir süre tayin etmek caiz değildir. Fakat İslami denilen bu bankalarda önceden belli bir süre tayin edilmektedir. Acaba bu müddet neye göre tayin edilmektedir?
Kar alımı için önceden bir tarih belirlendiğinde ticaret belirtilen zamanda sonuçlandırılamayabilinir. Şayet tayin edilen zamandan önce sonuçlandırılırsa, para belirtilen zaman gelene kadar bankada atıl olarak tutulmuş olur. Şayet tayin edilen müddetten sonra sonuçlandırılırsa sağlam bir şekilde kar ve zarar hesabı yapmak mümkün olmaz.

Caiz olan; müddet tayin etmemek ve ticaret sonuçlandıktan sonra kar dağıtımı yapmaktır. Yapılan ticaret bitmeden ne sermaye verenin parayı isteme ne de parayı çalıştıranın net bir hesap yapmadan kar verme hakkı vardır.
Sermaye veren kişi ticareti yapan kuruluştan para istediği zaman ancak ticaretin sonuçlanmış ve net olarak hesaplanabilir kısmının karını alabilir. Eğer mümkünse, o ana kadar yapılan ticaretin sonuçlanmış bölümüne göre verilen sermayenin bir kısmı da geri alınabilir. Eğer herhangi bir sonuçlanma yoksa hiç kimse sermaye veya kar talep edemez.

Örneğin; sermaye veren kişinin verdiği para tamamiyle demire yatırılsa ve bu demirin % 50'si satılsa sermaye veren ancak bu ticaretin % 50'lik kısmına yatırılan ana parayı ve bu kısmın karını alabilir, parasının geriye kalan % 50'lik kısmını ise isteme hakkı yoktur. Ancak ticaret yapan kuruluş, iade etme imkanı varsa ve isterse ya da malın geri kalanını satın alırsa sermayenin geri kalan kısmını da verebilir.
2 - İslam'da meşru olan banka, daha önce zikredilen mudaraba ortaklığının şartlarına uygun olarak çalışmakla birlikte ribayla çalışan müesseselerle bağlantılı da olmamalıdır. Yani riba müesseseleriyle ortaklık yapamaz, onlara para yatıramaz. Bu fiilleri işleyen bir müessese ne kadar İslami olduğunu iddia etse de kesinlikle İslam Bankası değildir. Ancak haram olan bu fiilleri işlemeyen ve İslam' da caiz olan ortaklık şartları dahilinde çalışan müesseseler İslamidir.
Maalesef günümüzde İslam devleti bulunmadığı için İslam Bankası adı altında ortaya çıkan bankalar İslam şeriatine uygun olarak çalışmamakta, kar ve zarar hesabını rastgele yapmakta, üstelik ribayla uğraşan diğer banka ve kuruluşlarla ilişki içinde bulunmaktadırlar. Bu sebeple yediği lokmaya riba karışmasını istemeyenlerin paralarını yatırmadan önce, bu bankaların çalışma şekil ve sistemlerini çok iyi incelemeleri gerekmektedir. (Davetcinin Tefsiri)  

      
Kayıtlı
azadi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 6


.
« Yanıtla #35 : 30 Mayıs 2014, 01:46:40 »

.
Kayıtlı
-Zemahşeri-
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 126


« Yanıtla #36 : 30 Mayıs 2014, 21:07:35 »


Bizatihi küfür, hakkında açık ve net bir nass(ayet ve hadis) olan konular ile tespit edilir. Yani hükmü ayet ve sahih hadisler ile belirlenmiş olan konulardır. Ve bunlarda tefsilata gidilmez.

Cevap; MaşaAllah. Evet aynen öyle. Bu gibi meselelerde tefsilat olmadığı gibi tahsiste söz konusu değildir. Defalarca yazıyoruz ki hafızalarımıza iyice yerleşsin. Tevhid kelimesinin tek tahsisi İkrahtır.

Tahsis; Genel olan birşeyden başka bir şeyi istisna yapılmasıdır.

Misalen; Müslümanlar için tüm gayri Müslim kadınlarının nikah akti haramdır. Ancak Maide/5 ayetiyle kitap-ehli kadınlar bundan istisna edilmiştir..

Misalen; Ölü eti yemek haramdır ancak balık bundan istisna edilmiştir.

Şirk ve küfür tevhidi bozar ancak ikrah hali istisnadır.

İşte bu örneklendirdiğimiz şeyler birer tahsistir. Bu sadece Allah’ın hakkıdır. Bu hakkı kendisinde görmek küfürdür ve  tevhidi bozar. Bizim eski dava arkadaşlarımız Van daki kesimde gördüğüm en büyük handikaplardan biride tahsis meselesidir.
Bigayri küfür ise, aslen küfür olmayan bir konunun (askerlik, okul, ticaret yapmak gibi) içerisinde küfre sebep olabilecek bir unsur içermesidir. Ve bigayri küfür olan meselelerde tefsilata gidilip “hangi şartlar altında küfür işlemeden o işin yapılacağı öğrenilebilir”.


Cevap; Bunu da doğru anlamışsın. İşte buna iman edip dünyalık işlerimizi bu düzenek içerisinde sürdürmemiz gerekir.

Askerlik konusunda Darimi’den farklı düşündüğünüzü söylediniz. Soruyorum, bir konunun ‘bizati küfür’ mü ‘bi gayri küfür’mü olduğu tartışmaya açık mıdır.


Cevap;Ya bu konu çok uzun bir şekilde DARİMİ kardeşimle bazı cahiller arasında bu forumda günlerce tartışıldı. Eğer silinmemişse hala bu forumda vardır.
 
Askerlik konusunda DARİMİ den farklı düşündüğüm doğrudur ancak işin temelinde farklı düşünmediğimi sanırım dile getirmiştim.
Önce şunu anlamağa çalış;

Tağutun askeri olmakla tağutun askerleri içerisinde zahiren bulunmak farklı şeylerdir.

Birincisi aslı itibarıyla küfürdür diğer ise tefsilatlı bir meseledir. Eğer görüş farklıkları temelde ortaya çıkıyorsa bu tekfiri gerektirir yok eğer görüş farklılığı tefsilatlar da ortaya çıkıyorsa bu yerine göre tekfir yerine göre tevil edilir.

Tağutun askeri olmak demek sadece silahlı kuvvetler içerisinde görev almak demek değildir. Bunu geniş düşünmelisin. Görsel ve işitsel medyasından tutta,dernek,kamu kuruluşları,sivil kuruluşlar,diyanet vs vs yani anlayacağın tağutun bayraktarlığını yapan her türlü hizmet alanında görev yapan ve bu görevlerini tağutun ihyası için kullanan kişiler tağutun birer askeridirler. Bunlar tüm savaşlarını tağutun bekası için yaparlar işte bu bizatihi küfürdür. Bununla ilgili onlarca delil vardır.

Soruyorum: “Bigayri küfür” olan bir fiili bir kişi işler ise onun “niyetine” bakılır mı? Yoksa “tefsilatı hak üzere yapıp yapmadığına mı bakılır”.

Cevap; Önceki yazımda da özellikle ifade etmeğe çalıştım. Şartların ve engellerin tekfire engel olabilmesi için öncelikli olarak kişinin tevhid akidesini elde etmesi gerekir. Bu anlamda kişinin akidesinde sıkıntı söz konusu ise ister bigayri küfür olan bir mesele olsun ister bizatihi küfür olan bir mesele olsun şartlar ve engeller aranmaz.

Misalen; Bundan 90 yıl öncesine kadar İslam şeriatıyla yönetilen bir nizam ve bu nizama tabi olan Müslüman bir toplum vardı. Ancak zamanla hem bu nizam bozuldu,bu nizamla birlikte insanlar da daha evvel elde ettikleri İslam sıfatını kaybettiler. Bu sebeple bu toplumun tekfirinde şartlar ve engeller aranmaz. Sen şuan içinde yaşadığın bu şirkperest toplumun tekfirinde engeller ve şartlar arıyor musun?

Elbette ki haır.

Aynı şekilde Van daki arkadaşlarımız da daha evvel elde ettikleri imanlarına bir takım batıl gerekçelerle şirk ve küfür karıştırmışlardır.

Bundan dolayı derhal tevbe edip yeniden aslud-dini elde etmedikleri müddetçe bunların tekfirinde şartlar ve engeller aranmaz. Bilmiyorum anlatabiliyor muyum?

Oysa bu yazılan çizilenlerden ben “tağutun mahkemesine gitmek”te dahil, sizin dediğiniz mana da her bir mesele de tefsilata açık olduğunu veya mazaret kabul edilebilecek durumlarda hüccet’ten sonra hükmün verileceğini söylediniz. Ben, bu toplumu bir bütün olarak “tekfir etmenize sebebini”zi öğrenmek istiyorum.

Bakın kuracağımız cümleler çok ama çok önemlidir. Aynı askerlik meselesinde olduğu gibi. Şunu bilmemiz lazım gelir ki tağuta muhakeme olmanın kendisi küfürdür.

Burada hiç kimse bu konuda ihtilaf halinde değildir ve bu konuda tefsilata gitmişte değildir zaten gidemez de. Bunu anladıktan sonra ihtilafın tağutun tekfiri  için oraya gidip tağutun yüzüne karşı haykırmak ile susmak arasında bir görüş ayrılığı vardır.
Oysa sözünü ettiğimiz kesimden birileri tağuta muhakeme olmuşlardır. Buda bizatihi küfürdür ve tekfiri gerektirir. Bunu iyice birbirinden ayırdıktan sonra eğer kişi Müslüman ise ve bigayri küfür olan bir meseleyle karşı karşıya kalmış ise bu takdirde bu kişiye karşı karşıya kaldığı mesele hakkında niyeti küfre bulaşıp bulaşmadığı şayet bulaşmışsa tevbe edip etmediği sorulur ve tüm bu engeller ortadan kalktıktan sonra hüccet ikame edilir ondan sonra da dönmezse tekfir edilir.

Bu ön açıklamadan sonra bu kesime dair düşünceme gelince; Evet bende onlardan biriydim hemde ilklerinden biri. Ancak aradan çok uzun yıllar geçmiştir. Artık eski bildiğim bilgiye göre onlara hüküm vermem doğru değildir. Ve işin kötüsü tevhitten tevhit dininden açık ve bariz bir şekilde sapmalar olmuştur. Bu sapmalar içlerinde birkaç kişiye has olmayıp nerdeyse genele yansımıştır.

Artık çoğunluğun hükmü biliniyor varsa azınlığın hükmü bilinmiyor. Bu sebeple bilmediğim kişilerin hükmünü bildiğim kişilerin hükmüne göre veriyorum. Yani bilinen çoğunluğun hükmünü bilinmeyen azınlığa veriyorum.

Bunun delili Rasulullah (s.a.s) in Mekke yi fetih etmeğe giderken verdiği hüküm gibidir.

Mekke sakinlerinin müşrikliği biliniyordu ancak bir avuç dinini gizleyen müminin durumu bilinmiyordu/Fetih/25 bu sebeple hüküm genele göre verildi.

Demişsiniz ki, diyarın veya çoğunluğun hükmüne göre. Oysa ismi geçenlerin hem konulara dair daha önce de dediğim gibi, tefisilatları nedir bunu bilmemekteyiz, ayrıca ismi geçen şahıslar demek bile toplumun tamamını ifade etmez. Dediğiniz gibi çoğunluk, bu durum da değildir. Ayrıca ta konun başlarında asılan yazının bundan on yıl önce hazırlandığını söylemiştik. Bu on yıl boyunca tövbe etme durumları, eksik bildiklerini tamamlama imkânları gibi çoğunluğun değil bireylerin ne yaptığına vakıf değiliz. Bu niyet okuma olmaz mı?

Cevap;Şimdi bilmemenin mazeret olduğu durumlar var olmakla birlikte bilmemenin özür yani mazeret olmadığı durumlarda vardır. Alimlerimizden Özelliklede İbn-i Teymiyye yi bu konuda okumanı isterim.
Dinde zaruri olarak bilinmesi gereken meselelerde cehalet söz konusu değildir. Şeyh Ziyaeddin El Kutsi (Allah ondan razı olsun) “Büyük Şirkte Cehalet Mazeret Değildir” adlı kitabında bunu çok güzel delilleri ile birlikte açıklamış. Ayrıca o kitabı da okumanı tavsiye ederim.

Sana şöyle söyleyeyim bundan çok kısa bir zaman önce yani bir iki hafta önce Van daydım. Çok kişiyle konuştum. Ki bunların içerisinde çok sayıda yakın derece akrabalarım da vardı hem bunlarla hemde eski bazı arkadaşlarımla konuştum maalesef durum içler acısı.

Senin üzüldüğünü bundan rahatsız olduğunu inşaAllah anlayabiliyorum çünkü aynı duyguları bende yaşıyorum. Ancak bu din Allah’ın dinidir. İçinde bulundukları durum tevil edilebilecek cinsten değil. Daha evvel dediğim gibi sen ve senin gibi olanlara çok iş düşmektedir. Önce kendimizden başlayacağız sonrada herkese gideceğiz.

İşin dezavantajı nedir biliyor musun? Bu kesimin eskileri yeni jenerasyonu kaale bile almıyorlar. Bunu da gördüm. Şuna şahit oldum ki bir toplantıda fikir beyan eden yenilerden birine sert çıkılarak daha dün biz sana İslam’ı öğrettik şimdi başımıza alim mi kesildin denildi; İşte bu yüzden eskilerden bir kaçı çok önemli;

Azadi eğer sen eskilerden biriysen bana mutlaka ulaşmaya çalış inşaAllah senin orada varlığın diğer kardeşlerin varlığı önemli . Vesselam.
Kayıtlı
azadi
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 6


.
« Yanıtla #37 : 31 Mayıs 2014, 00:38:09 »

.
Kayıtlı
Swack
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 84


« Yanıtla #38 : 31 Mayıs 2014, 13:23:35 »

AZADİ

Allah dinini öğrenme yolundaki çabanı ve samimiyetini arttırsın ecrini kat kat versin. birilerinin kafir demesiyle kimse Allahın dininin kafiri olmaz birilerinin demesiyle de kimse müslüman olmaz. bu din teslimiyet dinidir Allaha

teslim olanlara onu tevhid edenlere şirk koşmayanlara müslüman denir. yoksa şu kişilerin referans olduğu müslüman diğerleri değil mantığı islami değildir.

Bak deniyorki bizatihi küfür hakkında açık nass olan küfürdür. ve bunun tek tahsisi ikrahtır.

el hak bu kelime doğrudur ancak ikrah nedir? bunu sorduğumuzda herkes kendi yaptıklarını ikrah içersinde görürken tekfir ettiklerini görmüyor. bak doğru objektif bir söylem,  subjektif yani nefsi bir hale dönüştü. ikrah alanı

vahyin belirlemesi gereken bir alandır çünkü bu konudaki rivayetler içinden çıkılmayacak kadar karışık ve rivayetlerin yapıldığı zamana hitap ediyorlar. o zaman ilahi kitabımız VE RESUL bize ikrahı nasıl tanımlıyor bu konuda

içinde ikrahın geçtiği ayetlere ayetlerin indiği ortama bakarsak bir kanaate sahip olabiliriz. Çünkü kuran evrensel ve tüm çağlara hitap ediyor. o zaman göreceksin tüm sorunlar çözülüyor. yahu elektirik aboneliği için

sözleşmeyi karalamak ne dini ne akli  ve nede örfidir. sadece ben yaptım karaladım sen yaptın karalamadın veya az karaladın. böyle din olurmu bu bir oyun ve eğlencemi.


bize ne oluyorki insanların samimiyetini sorguluyoruz? hesabı görecek olan Allahtır birbirimize bunu ve ahireti hatırlatmamız gerekiyor. Tabiiki Allah kitabında hem müminlerin hemde mücrimlerin yolunu bize açıklıyor. dolayısi

ile açık açık Allahın dinine düşmanlık edenleri tekfir etmeliyiz ancak burada ölçüyü kaçırırsak ( ki geçmişte hariciler kaçırmıştı)  bu defa Allahın dinini inkar edenlere de kafir demek suç haline gelir. nitekim biz bugün bu süreci

yaşıyoruz. dikkat edersen geçmişi müslüman 77 milyonluk ülkede kimileri  5 tane müslüman bırakmıyor kimileri de içinde yaşadığımız ortama rağmen %99 müslüman diyor. Allah için biraz akledip aşırılıklardan uzaklaşalım. her

iki  önermede yanlıştır. Evet ben eskilerdenim ancak kimseyi kınamadan hepimizin doğrunun talibi olmamız gerektiğine inanıyorum. geçmişte hayattan kopuk vahye dayanmayan bu ilkeleri koyup insanları tekfir edenler

maalesef bugün tekfir ediliyorlar. bugün edenler yarın edileceklerdir. baki olan vahye dayalı görüşlerdir. emin olun ihtilaflı tüm mevzular hakkında kesin nass olmayan mevzulardır. bunu isbatlıyabilirim.

samimi olmak yetmez aynı zamanda okuyup öğreneceğiz ve aklımızı da kullanacağız. vahiy, rivayet, akıl, sahabe, alimler  bunların hiç birini feda etmeden her şeyi yerli yerince kullanmamız gerekiyor. Bir şey ya ak ya kara

olmayabiliyor yani tüm rivayetler ya doğru veya tüm rivayetler yanlış? tüm sahabiler masum ve adil veya hepsi yalancı? bize ne oluyor? Allah için biraz akledelim bol bol kuran okuyalım peygamberi anlayalım ibadetlerimizi

yapalım ve Allahtan bizi sıratı mustakime iletmesi için dua edelim. ölüm yakın ve Allaha hesap vereceğiz Allah hesabı çabuk görendir.

birbirimize selam vermeyi minnet saymadığımız zaman adam oluruz.

selam hidayete tabii olanlara olsun
Kayıtlı
OsmanAli
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 23


« Yanıtla #39 : 31 Mayıs 2014, 17:55:50 »

Swack siz  aşağıdaki sorunlara  içtihat yapacaktınız ne oldu ?
İnsanlar ihtilaf halinde şöyleki;

Bir kesim  tağutun muhakemesine baş vurup hak talep ediyor.
İşi düzgün gitmiyor  gerekçesiyle tağutun askerliğine gidiyor.
Şirk ve küfür işlendiğini  bildikleri  halde  kendini koruyamayacak  çocuğunu  okullara yoluyorlar.
Tağutun  partilerinden  bir partiye üye olabiliyor.
Gibi defalarça söylenipte sizin geçiştirdiğiniz konular.

Biz muvahidler  bunun hükmünü elbette biliyoruz ama bazı okuyucuların acaba dememeleri için halen senin ne çözüm getireceğini merakla bekliyor olabilirler!!
Ne zamanki  bu gibi meseleleri hakıyla kabul edersen elektrik sözleşmesi gibi sözleşmeleri rahatlıkla anlar idrak edersin .
Her kes unutmasınki  BELAM dunyayı  ahirete tercih  ettiği için bu duruma duştu.


Teberi  Ankebut süresinin tefsiri..
2- İnsanlar, sadece "İman ettik" demekle bırakılıp imtihan edilmeye¬ceklerini mi sanıyorlar?

Ey Muhammed, sahabilerinden, müşriklerin eziyetleri karşısında çekip gidenler, sadece "İman ettik." demekle bırakılıp da imtihana tabi tutulmayacak¬larını mı sanıyorlar? Öyle sanmasınlar. Biz onların samimi  olanlarını, samimi olmayanlarından ayırmak için imtihan edeceğiz.

3- Doğrusu biz, onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah, elbette sözünde sadık olanları da bilir, yalancıları da bilir.
Biz, senin ashabından önce gelen İsa ve Musa'nın ümmetleri gibi ümmet¬leri de çeşitli şekillerde itihan ettik. Allah onlardan "İman ettik." sözlerinde samimi olanları da ortaya çıkardı yalancı olanları da. Zira, Allah onların bu halle¬rini biliyordu.
Kayıtlı
Swack
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 84


« Yanıtla #40 : 31 Mayıs 2014, 18:34:56 »

OSMAN  ALİ

yanlış hatırlamıyorsam seninle en son Hz. ömerin içtihadlarıyla ilgili konuştuk örnek istedin sana 3 tane yazdım sonra sustun. bende düşündüm ki osman ali onun üzerine düşünüyor inşaAllah akleder.

beklentim devam ediyor lütfen hz ömerin kurana rağmen hüküm koyduğu şu dört konuyu açıklarmısın:

1-ayete rağmen ehli kitap kadınlarla evlenmeyi yasaklaması

2-ayete rağmen müellefeyi kulube zekat vermemesi

3-peygamberin uygulamasına rağmen fethedilen arazileri sahiplerine bırakması

4-ayete rağmen kıtlık senesinde hırsızların elini kesmemesi

aslında hz. ömerin 150 ye yakın böyle uygulaması var hepsini sıralarım.

sorularına gelince:

kalbi tağutta muhakeme olmaktan hoşnut olupta muhakeme olan veya tağutun hükmünün adil olacağına inanan tağut dışında bir alternatifi olmasına rağmen giden insan kafir olur.

İşi düzgün gitmiyor diye çok muğlak bir tabir açarsan anlatırım.

şirk ve küfür okullarına gönderen tevhid ehli çocuklarını o tür törenlerden uzak tutarlar. bu konuda bir çok uygulama örneği vardır.

tağutun partilerine üye olmak müslümana yakışmaz


kötü tabir sahibinindir (belam)

slm
Kayıtlı
OsmanAli
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 23


« Yanıtla #41 : 01 Haziran 2014, 00:57:41 »

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara/13. Onlara "Diğer insanlar gibi siz de iman ediniz" denildiğinde, "Akılsızların inandıkları gibi biz demi  inanalım ?" derler. Biliniz ki , asıl akılsızlar onlardır, fakat bilmezler.

Tekrar diyorum : Her kes unutmasınki  BELAM dunyayı  ahirete tercih  ettiği için içinde bulunduğu duruma duştu.

Hz. Ömer ile ilgili 150 konu değil 1500 konuda getirsen mesele asla değişmez ve senin batıl görüşlerine  faydada olmaz.

Halife Ömer r.a  bu gibi  uygulamalarında İslam maslahatı ve Müslümanların faydasına olan kararlar almıştır. Senin iddia ettiğin ve anladığın  gibi değil.

Sedd; menetme, engelleme, kapama manalarına gelir. Zerayi' ise bir şey'e götüren vesîle ve yol manâsına gelen zeria'nın çoğuludur. Bu şey mefsedet, maslahat, söz ve fiil olabilir.
Sedd-i zerayi' vesîleleri kaldırmak, sebebi tıkamak demektir. Bu durumda harama vesîle olân şey haram, vacibu vesîle olan şey vaciptir. Fuhuş haramdır; fuhşa vesîle olduğu için yabancı kadının avret yerine bakmak da haramdır..

Basit anlatayım belki daha faydalı olur:Suyun olmadığı bir yer duşun ,elinde 4 çocuğun var 100  lt suyla 10 gün idare etmek zorundasın ve başka hiçbir çarende yok gibi görünüyor.Bu durumda her çocuğuna  diyorsun ki 2 lt sudan fazla harcama yapmayacaksınız  oysaki  ayetlerle sabittir ki su helal dır ve kişi isterse banyo yapar,abdest alır  ve doyana kadar içebilir ama bu durumda sizden birinin bunu yapması diğer 4 kişiyi tehlikeye koyması demektir.Tabi ki  bu uygulamanla doğru bir şey yapmış oluyorsun sana olan itaat da  bu çocuklarının faydasınadır.

Şimdi Senin getirdiğin örnek ve yaptığın kıyas aynen bu demektir; Siz kurtulduktan sonra çocuklarından biri çıkıp  babam su helal olduğu halde bize yasakladı bu  caiz oluyorsa  bizde şimdi şarap içeceğiz neden caiz olmasın derse  sen bu çocuğunun aklından  şüphe duymazmısın!?

Hz. Ömer’in uygulamaları  bunlardan ibarettir.savaşlarda mucahidlerin şehit olmaları hesabıyla Müslüman kadınların  dul kalmaları ve kızlarının evlenme sorunları giderilsin diye yaptığı uygulamadır.Diğer meselelerde bundan farksız değildir.
Ya sen ne diyorsun;

kalbi tağutta muhakeme olmaktan hoşnut olupta muhakeme olan veya tağutun hükmünün adil olacağına inanan tağut dışında bir alternatifi olmasına rağmen giden insan kafir olur.

Baştan  beri yaptığın batıl uygulama işte budur.
Alsana batıl itikadının ıspatı.
Hoşnut olmadan ,onun hükmünün adil olmadığını bilen ve şeriatın hakim olmadığı yerde Tağutun muhakemesine başvurmak ve hak talepte bulunmak tağuta kulluğun ta kendisidir.

Burada sen küfür sebebini hoşnutluktan,onun adaletine inanmaktan,ve hak arayacak islam muhakemesinin varlığına rağmen tağutun hükmüne başvurmaya küfür olur dedin .Bunlar ayrı ayrı küfürler olmakla birlikte asıl sorun bizzat onlara muhakeme olmandır.


Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiç bir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler." yusüf(40)

Sana indirilene ve senden önce inidirilenlere; inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Küfretmeleri emrolunmuş iken Tağut'un önünde muhakeme edilmelerini isterler. Halbuki şeytan, onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor.Nisa 60.


tağutun partilerine üye olmak müslümana yakışmaz(swack)
Tağutun partisine uye olmak tağutu red etmemek demektir.Tağutu red etmeyen Müslüman değildir.Tağutun partisine üye olan ,onları destekler ,kazanmaları için çaba sarf eder  haliyle tağutun askeri olur.

Bakara/256:   Dinde zorlama yoktur. Gerçekten hak, batıldan iyice ayrılmıştır. Tağut'u inkar edip, Allah'a inanan kimse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Ve Allah, Semi'dir, Alim'dir.

Andolsun ki; her ümmete: Allah'a ibadet edin ve putlardan (tağuttan)kaçının, diye peygamberler göndermişizdir. Allah, içlerinden kimini hidayete erdirdi. Kimi de sapıklığı hak etti. Şimdi yeryüzünde gezin de; peygamberleri yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün.Nahl 36

İşte asıl aramızdaki ihtilaf bu be bunun gibi Lailahe illalahı bozan meselelerdir.istersen haşevi ve ya başka bir tekelleme  söylersin ve günlerce tekrarlarsın tercih senin.

Sonuç olarak  kendi halinin üzerine düşünmeni ve iyiliğin için Allaha  şirksiz bir şekilde iman etmeni dilerim.
Kayıtlı
-Zemahşeri-
Girişimci Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 126


« Yanıtla #42 : 01 Haziran 2014, 01:05:40 »

Zekeriya el-Ensari ve MuslumanBiri siz kafayımı yediniz. Bu ismi geçen bankaların sahiplerinin Müslüman olduğunu mu söyledik.?

Müslümanbiri demişsin ki.; Kendini İslami bankacılık diye tanımlayan şey Fikrini Erbakan'ın ortaya attığı filan demişsin.

Ya bi zahmet bunun konumuzla olan bağlantısını açıklar mısın.?

Daha doğrusu ortaya koyduğun tüm düşüncelerin konumuzla bağlantısını açıklar mısın.? Uluslararası bankacılık sisteminin kendi insiyatifi olmaksızın başkasının hesabına komisyon veya faiz atması o başkasının faizle muamele edeceği anlamına mı gelir?

Sen bir banka ismi vererek bu  bankayla çalıştığını söylüyorsun şimdi diyelim ki bu banka senin yüksek para transferini baz alarak senin insiyatifin dışında senin hesabına bir artma para transfer ettiler. Bu senin faizle muamele ettiğin anlamına mı gelir.

Zekeriya el-Ensari diyorsun ki;Bu şekilde kişinin önceden belli bir müddet tayin edip bu müddet sonunda parasını karıyla birlikte almak için bankaya yatırması ve bankanın da bunu kabul edip sermayeyi ve karı sahibine vermesi caiz değildir. Çünkü, karların yapılan ticaret sonuçlandığı için mi yoksa rastgele mi hesaplandığı belli değildir. Bu konuda şüphe vardır.

Bunların yani kafirlerin din adına yaptıkları nerdeyse herşey şüphelidir. Peki şüphe ile faiz hükmü verile bilinir mi?

Şöyle düşün. Bir işletmen var ve bu işletmen yılda ortalama 100 bin tl para kazanmaktadır. Bu işletmenin sahibi bu kar tahminini yaparak bu karın %60 yada 70 ni gözden çıkararak yeni ortak aldığı birine bu kar payını verirse bu faize girer mi girmez mi?
Siz kesin bilgilerden ziyade zanni bilgilerle ve niyet okumayla hüküm veriyorsunuz.

Biz bu bankların İslam dinine göre meşru olup olmadığını konuşmadık bu bankaların faizle ticaret yapıp yapmadıklarını konuştuk.

Bu minvalde cevap verin.

Eğer ŞURA kardeşin verdiği bilgi doğruysa o düpedüz faizdir.
Kayıtlı
Swack
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 84


« Yanıtla #43 : 01 Haziran 2014, 15:43:15 »

SAİD

Allah ilmini ve ihlasını arttırsın kopyalamadan madde madde yazayım.

1-diyorsunki islam halifesi özel durumlar olduğu zaman maslahat gereği nasla helal olan bir şeyi geçici olarak müslümanlara yasaklıyabilir.  tamda benim ifade edemediğimi en güzel şekilde yazmışsın.

bende diyorumki madem öyle  müslümanların halifesi yoksa maslahat gereği müslümanlar bir araya gelip aynı şeyi geçici bir şekilde yapabilirler. bunun için birbirlerini tekfire gerek yok.

2-Bak bu maddede tamamen reyini kullandın tabiiki reyimizi kullanıp içtihat yapıldığında hz. ömer doğru yapmıştır. sorun bazılarının reyi ve içtihadı kabul etmeyip indi davranmaları. Şimdi Allah için

maslahat ve seddü zerai açısından düşünürsen elektirik sözleşmesine imza atmanın bu kadar konuşulması ne anlam ifade ediyor?

4- evet söylediğin kaide mecellede geçen bir kaidedir. Allah için söyle söz konusu tanıdığın hemşerilerin hakkında o kadar hüküm verdin hiç mi içinden bunların ikrah ederek gittiklerine dair bir şüphe olmadı?

yoksa hepsinin güle oynaya tağuta gittiğinimi sanıyorsun. hepsi uzun süreler askerden tağuttan kaçtilar ve ancak ikrah hallerinde bunları işlemek zorunda kaldılar. kalpleri bilen Allah.  ben hepsi hakkında

hüsnü zan besliyorum ve hepsinin vahye bağlı bir nesil yetiştirmek için her imkanlarıyla cehd ettiklerine inanıyorum .

kalbi tağutta muhakeme olmaktan hoşnut olmadan tağuta muhakeme olanın durumu nedir?
Tağutun hükmünün adil olacağına inanmıyor fakat başka bir alternatif olmadığı için tağutun mahkemesine giden kişinin durumu nedir?

diye soruyorsun yukarıdaki iki sorudaki  şartlarla giden insan müslümandır. çünkü yukarıdaki şartlar İKRAH hali oluşturur.


bir müslüman kendine yakışmayanı yapmaz ve ben böyle davrananlarla yollarımı ayırırım.

slm

 
Kayıtlı
kamer34
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 8


« Yanıtla #44 : 01 Haziran 2014, 18:57:00 »

Said birşeyin caiz olup olmadığından söz edilmiyor faiz olup olmadığından söz ediliyor.

Ayrıca caiz olan bir şey için delil getirilmez caiz olmayan için delil getirilir. Eşyada asl olan helallıktır haramlık değil.
Said Allah müstehakını versin güldürdün beni doğrusu. Evet bu faiz konusu nerden buraya girdi bende bir anlasam.Neyse bu konu burada kapanır umarım

Swcak; Allah Ademi yarattı ve meleklere onu tanıyın dedi. İblis hariç tüm melekler bu emre itaat ettiler. İblis hem bu emre itaat etmedi hemde kalkıp batıl kıyas yaptı.

Dedi ki o topraktan ben ise ateşten yaratıldım ateş topraktan daha iyidir.
Swack sen yanlış yoldasın hemde çok yanlış bu yolda kendine yazık ediyorsun. Mürciye fırkası bir kişi iman ettikten sonra artık her türlü küfrü işleseler dahi bunlar dinden çıkmazlar dediler.
Sende aynı mantığı taşıyorsun.Helal haram meselelerini şirk küfür meseleleriyle kıyas ediyorsun madem ki bu durumda şu caizdir o halde şuda caizdir diyorsun.

Senin dini anlayışına göre dünyada kafir diye bir şey yoktur.çünkü herkesin kendine göre bir mazereti vardır.sana göre herkes mazeretlidir.öbür tarafta sünnete getirdiğin yorumlar ortada. Gel kendine yazık etme.çoluk çocuğuna yazık etme.inatlaşma hakka dön.bu sadece bir tavsiyedir.
Kayıtlı
Sayfa: 1 2 [3] 4   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.