Teymullah el-Muvahhid
|
|
« Yanıtla #5 : 03 Haziran 2017, 12:38:51 » |
|
Soru: Anladığım kadarıyla celaleddin ruminin müşrik olduğunu söylüyorsunuz. Sitede göremedim var ise linkini eğer yoksa tekfirin sebebini öğrenebilirmiyim. Celalettin rumi Hakkında bilgim yok ama insanlar tarafından sürekli met edilen övülen örnek verilen biri. Tabi övüle övüle bitmeyen birçok şirk ehli tanıdık. Merakım sebebi ve anlatmak için bilmek gerek.
Cevap: Celaleddin er-Rumi; hicri 604 senesinde Horasan'ın Belh şehrinde doğmuş, hicri 672 yılında Konya'da ölmüştür.
Bu kişi, vahdeti vücud inancına sahip birisidir. Ayrıca kendi eliyle yazdığı Mesnevi isimli kitabının Allah (c.c) tarafından yazdırıldığını söyleyerek, kendisine vahiy geldiğini iddia etmiştir.
İmam Sadeddin Taftazani (rh.a) şöyle demiştir:
"Celaleddin Rumî, Şeyhi Şems-i Tebrizî'yi kendisinin ilahı olarak görmüştür. Bu bakımdan Farsça bir beytinde onu şöyle tanımlıyor:
"Ey benim güneşim ve benim ilahım! Ey benim varlığım ve bekam kendisinden olan zat, şimdi Hakka eriştim. Ey benim hakkımı bana veren Hakk!"
Dikkat edilirse, Celaleddin Rumî, beytinde Şems için ilah ve Hakk terimlerini kullanmaktadır, bunu mutlak anlamda zikretmiş bulunmaktadır.
Kısaca adam diyor ki:
"Ey Tebrîzî! Sen, beni Hakk'a ulaştıran ilahımsın ve sen, bana hakkımı veren Hakk'sın. Çünkü sen bana vahdet-i vücut mezhebini, görüşünü öğrettin ve yine sen bana öğrettin ki hem gerçekten sen ve hem de tüm mümkün olan varlıklar ilahsınız. Eğer sen olmamış olsaydın, seni tanımamış olsaydım, ben de tıpkı müctehid imamlar, âlimler, cumhur ve uzağı gören zatlar gibi peygamberlerin tabilerinin inancına benzer bir itikada sahip olacaktım. Çünkü peygamberlere tabi olanlar, gerçekte yüce Allah'ın zatını, kainattan ayrı olarak ve tüm yaratılanların yaratanı, tüm sonradan var olanların mucidi olarak görüyorlar. Aklın da kesin olarak tesbit edip kabul ettiği, görüşlerin de ortaya koyduğu ve semavî kitapların da ifade ettiği gibi bir inanca sahip olacaktım. Çünkü tüm rasuller ve nebiler bu konuda icma ve ittifak içindeler. Evet ben de böyle inanacak, ben gerçeği göremeyen kısır görüşlülerden olacaktım. Yoksa ben, gerçeğe ulaşan tahkik erbabından biri olmayacaktım."
Kuşkusuz böyle biri, bırakın sıradan müslümanları bir tarafa, bunlar kendilerini dinin önderlerinden, liderlerinden, Hakk'ın başı durumundaki kimselerden ve yakîn erbabından da üstün görmekteler. Doğrusu bu anlamdaki bir sapıklığı kendilerine din olarak seçenler, bu manada batıl olan bir mezhebi benimseyenler, hem de lanetli bir düşünceye bağlı bulunanlar, kendi adlarına şunu tescil etmiş bulunuyorlar. Bunlar aslında gökler ve yer ehlinin ibadetleri anlamında ibadette de bulunsalar ve yine bunlar harikulade yani olağanüstü haller de sergileseler, yine de kafirlerden de öte kafir ve hüsrana uğrayanlardan da öteye bir hüsran içindeler." (Sadeddin Taftazani: Risale fi Vahdeti'l Vücud)
|