DARİMİ
|
|
« : 07 Aralık 2013, 22:27:42 » |
|
ِ بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ لْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ ثُمَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِم يَعْدِلُونَ
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve nuru var eden Allah’a aittir. Sonra yine de kâfirler Rablerine denk tutuyorlar. En-am/1
Darultawhid! Askerlik hakkında görüşünü beyan etmiş ve son noktayı koymuştur. Açıkçası, şahsen farklı bir şey bekliyordum. Yani; Kendilerine delil olabilecek tutarlı şeyler bekliyordum ama maalesef getiremediler. Muhalifimizin yazdığı bu risalede, bırak kâfir ordusunda karaltı çoğaltanların Müslüman olup olmamasını, yazdıkları yazı dikkatli bir şekilde okunursa kendilerinin daha hâlâ imandan bir şey anlamadıkları ortaya çıkıyor. Belki bu yazdıklarımızı okuduktan sonra şeytani tevillerle kendilerini savunacaklar, şefaat meselesinde yaptıkları gibi… Fakat durum gerçekten çok kötü ve onlar için gerçekten üzülüyorum. Allah c.c “Bil ki Allah tan başka ibadete layık ilah yoktur” (Muhammed 19) ayetinde buyurarak, bilerek iman etmemizi emrediyor. Yani; Müslüman bilerek iman edecek ve akidesinde kesinlikle şüphe etmeyecek, aslıd-din’den olan bir meselede “biz beşeriz yanılma payı olabilir” demez. Böyle söyleyen bir kimse imanın ne olduğunu bilmiyor demektir. Muhalifimiz giriş faslında akidesini şöyle belirtiyor!”Şimdi bu İki taraftan hangisi haklıdır? Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler. Bu sebeble bu iki hasımdan hangisinin doğru söylediğini ancak ihtilafı Kitap ve Sünnete arzettiğimiz takdirde öğrenebiliriz.” İşte bu muhalifimizin akidesidir! Bu şekilde inancını belirtikten sonra konuya giriş yapıyor. Muhalifimiz konuyu aslıd-din den saydığı halde, Tağutu red ile ilgili bir mesele saydığı halde, buna rağmen. "Sonuçta iki taraf da yanılma payları olan birer beşerdirler.”Demektedir! Bir Müslüman aslıd-din’den olan bir meselede böyle söyler mi? Asla! Muhalifimiz aslıd-din’ den kabul ettiği bir meselede “yanılma payı her iki tarafta da olabilir” diyor. Yani; biz tağuta muhakeme olmak şirktir dersek, karşı taraf değildir derse, bu sözü kullanabilir miyiz? “İkimiz de beşeriz, yanılma payımız olabilir” diyebilir miyiz? Asla! Aslıd-din’le ilgili olan bir meselede böyle tabirler, böyle sözler asla söylenmez. Bunu söyleyen bir kişi, kendi inancında yanılma payı olduğunu söylüyordur. Nasıl olsa beşeriz, bu konuda yanılma payımız olabilir! Aslıd-dinle ilgili meselede böyle sözler kulanılır mı? Bu meseleyi Tağutu red meselesi olarak kabul ediyorsun. Sonra “yanılma payı olabilir” diyorsun. Akabinde de bu meselenin içtihat meselesi olduğunu söylüyorsun. Aslıd-dinle ilgili meselede içtihat mı var? Aslıd-din’le ilgili meseleler asla içtihatla olmaz.Bundan daha büyük küfür olabilir mi? Aslıd-din’le alakalı bir meselede konuşuyorsun, Tağutu red ile alakalı bir mesele konuşuyorsun ”biz beşeriz yanılma payımız var” diyorsun. Nasıl olur bu? Aslıd-din’le alakalı bir meselede böyle sözler söylenilir mi? Yani: Tek ilaha inanıyorsun, karşı taraf iki ilaha inanıyor. Biz beşeriz, yanılma payımız var diyebilir misin? Bunu söyleyen bir kimse aslıd-din’nin ne demek olduğunu anlamıyor ve Konuştuğumuz meselenin nasıl bir mesele olduğunu bilmiyor demektir. Bu da o kişinin Tevhidi bilmediğini gösteriyor. Müslüman. Aslıd-din’in ne demek olduğunu, aslıd-din’de zerre kadar şüphe olmayacağını, yanılma payı olmayacağına kesin iman etmesi gerekir. Eğer bir kişi kendi söylediği aslıd-din'le alakalı bir hükme yanılma payı koyarsa o zaman bu kişi aslıd-din konusunda şüphesi vardır demektir . aylardır süren bu münazarada bir türlü ihtilafın şer’i nasslara arzedilmesini sağlayamadık. Cevabımız: sizler bir meselenin küfür olduğunu iddia ediyorsunuz dolaysıya delil getirmek size düşer. Biz zaten Hâlâ delilerle meselenin özetini sunmuş değiliz. Sizler iddia ediyorsunuz bizde cevap veriyoruz. “Şerri delilere arz edilmesini sağlayamadık” sorunu sizin sorununuzdur bizim değil. "Aylardır karşı taraftan iddialarının delillerini istememize rağmen bir türlü iddialarının dayandığı şer’i delilleri selef alimlerinin açıklamaları ışığında yayınlayamadılar." Cevabımız: Bu yalandır. Bir kişi bir mesele hakkında küfür diyorsa, ilk olarak kendisi şer'i delil getirecek. Yani biz şer'i delil getirmekle mükellef değiliz. Çünkü biz kafir Ordusunun karaltılarını çoğaltmaya bizatihi küfür hükmü vermiyoruz. Bir şeye küfür değil diyen kişi şer'i delil getirmez. Küfür diyen kişi şer'i delil getirmesi gerekir. Getirdiğiniz deliller üzerinde tartıştık. Çünkü küfür diyen sizsiniz biz değil dolaysıyla delil getirmekle mükellefsiniz. Yani; Bir kişi bir şey hakkında küfür diyorsa önce kendisi delil getirecek. Getirmezse küfür değil demektir. Karşı taraftan küfür olmadığına dair delil istenmez. Fakat buna rağmen belki meseleyi anlarsınız diye getirdiğiniz delillerin yanlış olduğunu, getirdiğiniz bazı aleyhinize olan delilerle beraber, Kâbe’yi yıkmak için giden ordu, Firavun ahalisinden imanını gizleyen mümin kişiyi delil vererek, ispatladık. Ama yinede düşüncenizden vaz geçmediniz. İçtihad ehliyetine sahip olmayan, veyahut da müçtehid olduklarını iddia ettikleri halde bunu ispatlayamayan kişilerin Kitap ve Sünnetten alimlere başvurmadan yaptıkları doğrudan istidlallerin bir kıymeti yoktur. Kaldı ki kişi müçtehid dahi olsa, İslam ümmetinin bugüne kadar söylememiş olduğu bir sözü söyleyip bidat çıkarmaya yetkili değildir! Cevabımız: Muhalifimiz hâlâ içtihad yaptığımızı iddia ediyor. Sanki bu içtihat meselesidir! Biz kesinlikle içtihad yapmadık. Aslıd-din’le alakalı bir meselede içtihad yapılmaz. Kesin ve muhkem nas gerekir. Hatta böyle meselelerde alimlerin sözlerine bile gerek yoktur.Çünkü bu aslıd-din’le alakalı bir meseledir. Bu ayetin ve hadisin vech-i istidlalleri yani bizim şirk ordularına katılan bir kimse velev ki fiilen savaşmasa bile kafirdir, şeklindeki itikadımıza nasıl delalet ettiğini de alimler şu şekilde açıklamaktadırlar:İbnu Hacer, bu hadisin şerhinde şöyle demektedir: Cevabımız: Muhalifimiz dinin aslına getirmiş olduğu delilde hâlâ meseleye delalet edeceği manayı arıyor! Düşünün! Bu nasıl bir delildir ki hem aslıd-din’le alakalı diyorsun hem de manası kesin olmadığı için manayı bulmaya çalışıyorsun? Delalet ettiği mana kesin olmayan bir delil, aslıd-dinle alakalı olan bir meseleye delil olarak getirilir mi? Manayı bulma yöntemine bakalım! رَأَى عِكْرِمَةُ أَنَّ مَنْ خَرَجَ فِي جَيْشٍ يُقَاتِلُونَ الْمُسْلِمِينَ يَأْثَمُ وَإِنْ لَمْ يُقَاتِلْ وَلَا نَوَى ذَلِكَ "İkrime, Müslümanlarla savaşan bir ordunun içersinde (onlarla beraber) çıkan kimsenin bizzat savaşmasa veya buna niyet etmese de günahkar olacağını görmüştür." Küfür için يأثم kelimesi kullanılmaz. Hele de aslıd-dinle alakalı, Tağutu red ile alakalı bir meselede bu kelime asla kullanılmaz. Eğer aslıd-din’i bozan bir amel ise "Müslüman değil" veya "mürted" kelimesi kullanılır, diğer alimlerin kullandıkları gibi. Aslıd-din’i bozan meselelerde يأثم kelimesi kullanılmaz, alimler böyle kelimeler kullanmazlar. Daha ilginç olan bir durum! Bir âlimin kullandığı tabiri, başka âlimin sözünü getirerek, hiç alakası olmayan, "İkrime'nin kastı budur" v.s, İkrime söylemediği halde, günah dediği meselede, “filan kişi küfür diyor, o zaman يأثم'den kasıt küfürdür” diyorsun. Bu zırcahilliktir. Hele de Bir âlimin kendi sözünü, hiç alakası olmayan başka bir âlimin sözüyle açıklamak, Cehl-i mürekkeptir. Muhalifimizin getirdiği delillerin hepsi, Müslüman ordusuna karşı savaşa çıkan bir ordu ile alakalıdır. Elbette bu orduyla beraber bulunanlara biz de kafir diyoruz, bunun aksini söylemiş değiliz. Müslüman ordusuna karşı kâfir ordusuna katılan herkese zahiren kâfir hükmü veriyoruz. Çünkü artık savaş söz konusudur. Kişinin eline silah verip Müslüman ordusuna karşı savaşa gönderiyorlarsa ister savaşsın ister savaşmasın zahire göre bu kişi kâfirdir. Bunun zaten aksini söylemiş değiliz. Bizim meselemiz bu değil. Öyle bir durumda Müslüman’ın yapacağı şey, silahını Müslüman’a değil, oradaki kâfir ordulara yöneltmektir. Yanındaki kafire yöneltmesi gerekir. Çünkü savaş var. Müslüman ordusu nasıl çarpışıyorsa, sen de onlar gibi çarpışacaksın. Yanında kafirler varsa görevin onu öldürmektir. Zaten orduda "vur" emri verildikten sonra vurmayanı da vuruyorlar . Müslüman orduya karşı savaşmaya çıkan bir ordu içinde Müslüman’ın ne işin var? Ya savaşmak için getirmişler ya da savaşanlara yardım etmek için (su, yemek,başka hizmetler, v.s)savaş esnasında Müslümanlara karşı savaşan orduya yemek vermekte ve bu orduya her türlü yardım küfür olan amellerdendir. Böyle bir ortamda Müslüman’ın yapacağı şey ilk fırsatta onları öldürmektir. O zaman bizim meselemiz katiyen bununla alakalı değildir.
Sonuç olarak; 1.Karaltı çoğaltmayı, aslıd-din’den olduğunu söylediğiniz halde “biz beşeriz yanılma payı olabilir”dediniz. 2.içtihad meselesi olduğunu söylediniz. 3. يأثم kelimesini küfür manasında kullandınız. Âlimler يأثم kelimesini küfür işleyen için veya aslıd-din’i bozan bir şey için kullanmadıkları halde, kullanıldığını söyleyerek aslıd-din’ dediğiniz bir meseleye delil getirdiniz. Böylece ne kadar tevhid ten bi haber olduğunuzu ortaya koydunuz.
Bizim meselemizle alakalı bir tek delil getiremediniz. Aslıd-din’le alakalı bir meselede mutlaka o meseleyle ilgili kat'i ve muhkem bir nas olması gerekir. Ne ayetten muhkem bir nas getirdiniz ne de alimin sözünden getirdiğiniz deliller meselemizle alakası olan delillerdir. Kaldı ki, bir mesele hakkında küfür diyenin delil getirmesi gerekir, küfür değil diyenin delil getirmesi gerekmez. Biz meseleyi sınırlandırdık, hiçbir zaman Müslüman ordusuna karşı savaşmaya giden bir ordu içinde bulunan asker hakkında konuşmuyoruz. Getirdiğiniz deliller bizim konuştuğumuz meseleye hiçbir zaman delil olmaz, ancak sıcak savaşta delil olur. Hidayete tabi olanlara selam olsun.
|