HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 23 Nisan 2024, 19:20:55


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: Darimi kardeşe bir ricam olacak  (Okunma Sayısı 6923 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
AllahKulu
Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 39


« : 07 Aralık 2013, 16:32:34 »

Darimi kardeşe bir ricam olacak; Münazarayı devamını bekliyordum sabrederek,  Meclis konusunda Vereceğin  cevabın  aciklamasını bekliyordum. Eğer  ifrat ve tafrit düşmüş isek bunu samimyetle düzeltmek isteriz.  Simdi imkan varmi acaba ziplayicilara bu verdigin cevapları  aciklayabilirmisin?

Alıntı
Diyorsunuz ki: (Kişinin dinle alay edilen veya küfrün izhar edildiği bir ortamda itiraz etmeden oturması o kişinin küfürden razı olduğuna alamettir ki bu küfürdür.)
 
Cevabımız: Bu söz yanlış olan bir sözdür. Bu sözün yanlış olduğunu ve bu sözü söyleyenin Aslıddini bilmediğini muhkem nasla anlatmaya hazırız. Ama önce askerlik meselesini bitirelim.

 
Diyorsunuz ki: (Küfür olan bir fiile ikrah dışında bir mazeret ve istisna getirmek de ayrı bir küfürdür)
 
Cevabımız: Bu da çok hatalı bir sözdür. Bu sözü söyleyen bir kişinin ne kadar cahil olduğunu askerlik meselesini bitirince Allah'ın izniyle delille ispatlayacağız.
 
Diyorsunuz ki: (Ayrıca Nisa: 140 ayetini sadece İslama açıktan itiraz edilen meclislere has kılmak geçersiz bir delillendirmedir.)
 
Cevabımız: Geçerli bir delil mi, geçersiz bir delil mi bunun üzerinde sırası gelince duracağız. inşAllah.
 

Diyorsunuz ki: (Kişinin, İslam en üstün sistem değildir demesi ile demokrasi en üstün sistemdir demesi arasında hiçbir fark yoktur.)
 
Cevabımız: Elbette fark vardır.
 
Diyorsunuz ki: (Dolayısıyla tağutun okullarında küfrün anlatıldığı, yüceltildiği meclislerde bulunmak veya çocuğunu bu tip ortamlara göndermek küfürdür.)
 
Cevabımız: Bu tafsilat gerektiren bir meseledir ve bu şekilde yazmak yanlıştır. Tafsilatı size verdiğimiz Arapça linkte anlatıldı.
Kayıtlı
ŞURA
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 71



« Yanıtla #1 : 08 Aralık 2013, 12:38:50 »

Askerlik konusunda söylenecek söylenmiş hakta açıga çıkmıştır. darultevhid'ciler itiraf ederler veya etmezler kendileri bilir. Kitap okumakla elde edemeyecekleri çok bilgi verilmiştir.

örnegin:Küfür hükmü nasıl verilir? İllet nedir? ve nasıl tesbit edilir? Aglabuzzanla hüküm vermek ne demektir! zahire göre küfür hükmü vermek nedir? Canı malı helal kılmayan tekfir nedir? hangi meselede verililir? Bu açıklamalar bu konuların net bi şekilde herkezin anlaması mümkün deyil ama usul,usul dediklerini ögrenmek için bir yol gösterilmiştir. Umuyorumki tagut ta ögrenilmiştir

İhlaslı kimsenin yapacagı şey alimle tartışmak deyil, adabınca sorup ögrenmektir.

Diyorsunuz ki: (Kişinin dinle alay edilen veya küfrün izhar edildiği bir ortamda itiraz etmeden oturması o kişinin küfürden razı olduğuna alamettir ki bu küfürdür.)

Bu sözün tamamı yanlış deyil, yanlış kısmı küfrün izhar edildigi kısmıdır  her küfrü açıklamaya dinle alay derseniz haliniz nice olur. O yüzden ilim sahibi olmadan meydana çıkarsanız, bu tür yanlış sözleri şeri delil gibi, kural kaide gibi yazar hem sapar hemde saptırırsınız
Kayıtlı
DARİMİ
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 998


« Yanıtla #2 : 09 Mart 2016, 23:00:13 »

Darimi kardeşe bir ricam olacak; Münazarayı devamını bekliyordum sabrederek,  Meclis konusunda Vereceğin  cevabın  aciklamasını bekliyordum. Eğer  ifrat ve tafrit düşmüş isek bunu samimyetle düzeltmek isteriz.  Simdi imkan varmi acaba ziplayicilara bu verdigin cevapları  aciklayabilirmisin?

Cevap: Verdiğimiz cevapları açıklayacağım. İnşAllah faydalanırsınız.

Diyorsunuz ki: “Kişinin dinle alay edilen veya küfrün izhar edildiği bir ortamda itiraz etmeden oturması o kişinin küfürden razı olduğuna alamettir ki bu küfürdür.”

Cevap: Bir mecliste İslam'a ve Kur'an’ı Kerim'e açık bir şekilde laf atıldığı zaman, orada ikrah olmaksızın ve itiraz edip karşı gelmeksizin oturmak, küfre rıza göstermek olur.
Çünkü söz konusu ayet, bu konuyla ilgilidir. Bu ayet, İslam dinine ve Kur’an'a hiç laf atmaksızın, sadece küfür olan dinini anlatan bir kafiri dinleyen Müslümanların kafir olacağına delil değildir.
Eğer söz konusu ayet, bu duruma delil olsaydı, o zaman İslam devletinde ne kiliselerin ne de Yahudi ibadethanelerinin bulunmasına izin verilmemesi gerekirdi.
Çünkü, İslam devleti Müslümanların kontrolü altındadır, Müslümanlar İslam topraklarının her karışına hâkim durumdadır. İslam devletinde, İslam diniyle veya Kur'an'la alay edildiğinde Müslüman idareci buna sessiz kalırsa, ayete göre orası İslam devleti sayılmaz.
Fakat gerek Rasulullah (s.a.s)’in sözlerinden gerekse sahabelerin pratik uygulamalarından, İslam devletinde, içinde birçok şirk işlenen kiliselere ve sinegoglara izin verildiği görülmektedir, bu konuda icma vardır.
Eğer ayet, iddia edildiği gibi “İslam’a ve İslam’ın değerlerine laf atmayan, sadece küfür inancını söyleyenleri” dinleyen Müslümanları da kapsamına alsaydı, hiç İslam devletinde Müslümanlar kilise ve sinegogların varlığına izin verirler miydi?
 
Ayette kastedilen; her türlü küfre  susmak olsaydı, o zaman sahabelerin ve Müslüman idarecilerin bu uygulamaları  ayete muhalif olmaz mıydı? Eğer böyle olsaydı, Rasulullah’tan sonra, sırf buna  susmayı ve müdahale edilmediği için  yeryüzünde hiç Müslüman kalmamış, herkes kafir olmuş olurdu, hatta Rasulullah bile (haşa).
Böyle bir inanca sahip olmaktan Allah’a sığınırız.
Fakat, İslam devleti sınırları içinde bir kilisede Kur’an’a, Allah’a veya İslam dinine laf atılırsa, Müslümanların idarecisi buna izin verir mi? Asla böyle bir şeye izin verilmez ve derhal o kilise imha edilir.
Çünkü, bütün Müslümanlar bilirler ki, buna sessiz kalmak, güç nispetinde müdahale etmemek ayete göre küfürdür, buna sessiz kalan apaçık bir şekilde kafir olur.
İslam devletinde, içinde küfür ve şirk işlenen kilise ve benzeri ibadet hanelere izin verilmesinin sebebi; onların işledikleri amelleri küfür olarak görmemeleri, Allah'ın dinine karşı geldiklerine inanmamaları, aksine Allah (c.c)'ın razı olduğu din üzere olduklarını zannetmeleridir. İşte bu onların inancıdır. Her ne kadar İslam dinine göre onların yaptıkları ve savundukları şeyler küfür ve şirk olsa da İslam dini, bu sınırlar içinde onlara izin vermiştir. Önemli olan, İslam’a ve Müslümanların değerlerine laf atmamalarıdır.
Bu açıklamalardan anlaşılması gereken şudur: İslam'a, Kur'an'a, Rasulullah'a laf atmak başka bir şeydir; kişinin kendi küfür ve şirk olan dinini anlatması, söylemesi veya onu icra etmesi başka bir şeydir. Söz konusu ayet ise birinci kısım ile alakalıdır.
 
Diyorsunuz ki: “Küfür olan bir fiile ikrah dışında bir mazeret ve istisna getirmek de ayrı bir küfürdür”


Cevap;Şu söze bakın!
Bu, ancak zır cahil ve dinde nasibi olmayanların söyleyebileceği bir sözdür. Bu cahilce söylenmiş muallak sözü açıklamaya kalksak, mevzu dışına çıkmış olacağız. Ancak yine de kastınızı öğrenmek isteriz.
Bu sözünüzle ne kastediyorsunuz? Yoksa Askerlik meselesini mi kastediyorsunuz? Tağutun askerlerinin içinde bulunmayı bizatihi küfür kabul ettiğiniz için mi bu sözü sarf ettiniz? Eğer öyleyse, sizin anladığınız askerlik nedir? Kastınız, tağutun askeri olmak ise bu, zaten bizatihi küfürdür. Böyleyken, bizi ne ile itham ediyorsunuz?
Biz, tagutun askeri olma meselesine küfür deyip sonra, tagutun askeri olunabileceğine dair mazeretler veya istisnalar mı getirmişiz? Bize net konuşun! Ortaya cahilce bir söz atıp “nereye giderse gitsin” demekle olmaz! Eğer kastınız buysa bilin ki, biz asla üzerimize atmaya çalıştığınız iftiranın muhatabı değiliz.
Şunu iyice bilin ve anlayın: Bir amel hakkında küfür hükmü verebilmek için mutlaka delaleti kat’i ve subutu kat’i olan bir nassa dayanmak gerekir.
Haydi! Getirin delilinizi! Nerede o nass? Biz biliyoruz ki, siz asla iddianızı ispatlayacak kat’i bir delil getiremeyeceksiniz. Öyleyse küfür nerede? Zan ile olaylara ve kişilere küfür hükmü vermenin delili nedir?
Ve hiç unutmayın ki meselemiz tağuta askerlik değil tağutun askerleri arasında tağuta asker olmadan bulunmaktır.
Sizler cehaletiniz sebebiyle naslardaki incelikleri kavrayamadığınız için kolayınıza gelen ve hatalı bir şekilde, ayetlerin Türkçe manalarına bakarak hükümler çıkarmaya veya ayetlerin hükümlerini başka alanlara kaydırmaya çalışıyorsunuz. Siz, meseleleri birbirine karıştırıyor ve meseleler arasındaki farkları kavrayamıyorsunuz.
Bilin ki Küfür olan; tağutun askeri olmaktır. Bu konuda kesin nas vardır. Fakat, sadece kâfir askerlerin içinde bulunmak, küfür değildir.
Sadece kâfir askerlerin içinde bulunduğu için kişinin tekfir edileceğine dair delaleti kat’i ve subutu kat’i olan hiçbir nas yoktur, bilakis bunun küfür olmadığına dair nas vardır. Biz, bu delilleri size açıkça gösterdik.
Bilin ki biz, her zaman “tağuta asker olmak küfürdür” dedik ve buna ne istisna ne de mazeret getirdik. Fakat siz, tagutun askeri olmak ile tagutun askerleri arasında bulunmak gibi iki farklı meseleyi birbirine karıştırıyor ve ikisini aynı görüyorsunuz. Bu iki meselenin birbirinden farklı olduğunu anlayamıyor veya anlamak istemiyorsanız, sizin için hidayet dilemekten başka yapabileceğimiz bir şey yoktur. Çünkü, akıl da ve ahmaklık da Allah’tandır.
Biz, sizinle tagutun askeri olma meselesini konuşmadık. Bunun küfür olduğu açıktır. Konuştuğumuz asıl mesele,“tağutun askerleri içinde veya onların bulundukları yerde bulunma” meselesidir. İşte bu amel için biz, “bizatihi küfür değildir” diyoruz. Bu sözde bir mazeret mi var? Bu sözde bir istisna mı var? Ne kadar da cahilsiniz!
İşte bu amel, ihtimalli olan bir ameldir, ihtimalli olan meseleler hakkında asla “kesin küfür” hükmü verilmez. Ancak, tek manaya gelen ameller için küfür olduğuna dair delaleti kat’i ve subutu kat’i nas olduğu zaman küfür hükmü verilir.
Ayrıca şunu da bilin ki; genel olarak değerlendirildiğinde ve alimlerin sözleri güzel bir şekilde incelendiğinde, delaleti kat’i ve subutu kat’i nasla bir amelin gerçekten bizatihi küfür olduğu sabit olsa bile, kişiden kafir hükmünü kaldıracak, ikrah dışında geçerli başka mazeretlerin ve istisnaların olduğu da görülecektir. Bu bile, yukarıda sarfedilen “Küfür olan bir fiile ikrah dışında bir mazeret ve istisna getirmek de ayrı bir küfürdür” sözün ne kadar yanlış ve cahilce söylenmiş olduğunu ispat etmektedir.
Kişinin deli olması, cahil olması yani; hükmün kendisine ulaşmaması, buluğ çağına gelmemiş olmak bir istisna ve bir mazeret değil midir? Bütün alimler, kişiye küfür hükmü verme konusunda bunları mazeret ve istisna kabul ederken, siz hangi ilimle “Küfür olan bir fiile ikrah dışında bir mazeret ve istisna getirmek de ayrı bir küfürdür” diyebiliyorsunuz? Şimdi diyeceksiniz ki biz bunları kast etmedik! Vay sizin bu halinize.Doğrusu çok cahil ve ölçüsüz kişilersiniz!
Bu sözlerinizle bütün Müslüman alimleri tekfir etmiş oluyorsunuz da farkında değilsiniz. Konuştukça, hatalar yapıyorsunuz. Biliyor musunuz niçin? Çünkü, cahil insanlar kullandıkları kelimelere dikkat etmezler. Hele yarım ilim sahipleri… Onların şerrinden Allah’a sığınırız.
Açıkça görülmektedir ki, bu iddiaların sahibi olan cahiller, hakkı öğrenmek istememektedir. Hakkı öğrenmek yerine, daha kolay ve şeytanın sevdiği amel olan “iftirayı” tercih etmektedirler. Onlar, hak ve hidayete talip değillerdir.
 
Diyorsunuz ki: (Ayrıca Nisa: 140 ayetini sadece İslama açıktan itiraz edilen meclislere has kılmak geçersiz bir delillendirmedir.)

Cevap: Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Allah size kitapta (Kur’an’da); “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini duyduğunuz zaman, başka bir söze geçinceye kadar onlarla oturmayın! Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz” diye hüküm indirmiştir…”  (Nisa: 140)

Allah (c.c) bu ayette; “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini duyduğunuz zaman”buyurmuştur. Bu, güneş gibi açık bir nastır. Burada kasıt kuran’ı kerim’in ayetleridir. Eğer ayete bunun dışında sonradan bir şey katılırsa, asla sonradan katılan şey hakkında “nas var” denilmez. Bu, Yüce Allah’a bir iftiradır.
Çünkü, ayette olanın dışında sonradan kattığınız şey hakkında gerçekten de hiçbir nas yoktur. Bu ancak, sizin vehminizdir. Eğer sonradan ayetlere katılan şeyler hakkında nas var denilir ve onlarla amel edilirse, işte bu büyük bir sapıklık, iftira, ihanet ve tahrif olur.
Nas, güneş gibi açıktır ve yukarda verdiğimiz kilise misali, anlamak isteyenlere bu nassın nerede uygulanacağını güzel bir şekilde açıklamaktadır. Dileyen, öğüt alır.
 
Diyorsunuz ki: “Kişinin, İslam en üstün sistem değildir demesi ile demokrasi en üstün sistemdir demesi arasında hiçbir fark yoktur.”

Cevap: "İslam en üstün sistem değildir demesi ile demokrasi en üstün sistemdir" sözleri arasında fark yok mu?
Bu sözün sahibine,  önce Türkçeyi öğretmek gerekir. Şimdi asıl mesele olan; “tagutun askerleri arasında bulunmak” küfür müdür, değil midir” meselesini bırakıp da size Türkçe cümlelerin manalarını mı öğreteceğiz? Ne dediğinizi bile bilmiyorsunuz!
Fakat biz yine de size farkı kısaca açıklayalım umulur ki ne kadar cahil olduğunuzu anlarsınız.
"İslam en üstün sistem değildir." Bu söz, İslam'a atılmış bir iftiradır. İslam’ı küçük düşürücü bir ibaredir ve bu islam dinine laf atmaktır. Çünkü, Bu cümlede “İslam” kelimesi kullanılmış ve açıkça İslam hedef  alınmıştır.
"Demokrasi en üstün sistemdir" sözüne gelince, bunu söylemek, İslam'a laf atmak değildir. Bunu söyleyen, kendi inancını dile getirmektedir. Bu kafirin inancında demokrasi, İslam'dan daha üstün olabilir. Fakat bu kişi, bu inancını İslam’a laf atarak dile getirmemiştir, İslam’a hakaret etmemiştir, İslam ile alay etmemiştir. İşte “laf atmak” ile “inancını bildirme” arasında fark, budur.
"Ben, senin babandan daha üstünüm" sözü ile "ben, herkesten daha üstünüm" sözleri de bu konuya örnek verilebilir. "Ben, senin babandan üstünüm" denildiğinde, babaya yönelik bir hakaret ve laf atma vardır. Fakat, "ben, herkesten daha üstünüm" sözünde, kişinin babasına bir hakaret yoktur. Bu,  kişinin kendini övmesidir. Kişinin kendini övmesi başka bir şeydir, başkasına laf atması ise bambaşka bir şeydir. inşaAllah farkı anlarsınız.
 
Diyorsunuz ki: “Dolayısıyla tağutun okullarında küfrün anlatıldığı, yüceltildiği meclislerde bulunmak veya çocuğunu bu tip ortamlara göndermek küfürdür.”

Cevap: Küfrün anlatıldığı yüceltildiği mecliste bulunmak, Okullarda anlatılan ve yüceltilen nedir?
Okullarda öğretmenler, Darwin'in teorisi, Atatürk ilke ve inkilapları gibi küfür olan meseleleri yani; kendi inandıkları dinlerini anlatıp över.
Eğer kendi dinini öven bir kişi dinlemek küfür olsaydı, o zaman Rasulullah (s.a.s) ve sahabeler de küfre girmiş olurdu (haşa). Çünkü, Kabe’de ibadet ederken çevrelerindeki müşriklerden açıkça küfür sözler duyuyor ve yaptıkları şirk amellere şahit oluyorlardı. Müşrikler tavaf ederken, açıkça küfür ve şirk sözler söylüyor ve taptıkları putlara kurban takdim ediyorlardı. Rasulullah (s.a.s de onları duyuyor, aralarında Allah’a ibadet ediyor ve onların şirklerine itiraz etmiyordu. Eğer dediğiniz amel küfürse, o zaman buda küfür olur. Fakat Rasulullah (s.a.s)’in ameli, sizi yalanlamaktadır.
Bilin ki, küfür ortamında bulunmak her zaman küfür olmaz. Kafirlerin bulunduğu yerde küfür işlenir ve o ortamda bulunan kişi kafirlerin küfrüne katılırsa, o zaman işlenen küfür kendisini bağlar ve kafir olur.
Fakat, bir kafir kendi küfür inancını açıkladığı zaman, bir Müslüman onu dinledi diye hemen kafir olmaz. Çünkü, kafirin küfür sözlerini dinlemek, söylediği şeyleri her zaman kabul etmek manasına gelmez.
Necran Hristiyan’ların  heyeti Rasulullah (s.a.s) ile konuşmak için Medine’de mescide geldiğinde, Rasulullah (s.a.s) onlara İslam'ı anlattı. Onlarda kendi dinlerini Rasulullah’a anlattılar. Onların namaz vakti geldiği zaman, Rasulullah'ın mescidinde kendi namazlarını kılmak istediler. Sahabeler, onlara engel olmaya çalışırken, Rasululah (s.a.s) onların ibadetine izin verdi ve Rasululah (s.a.s)’ın yanında mescitte kendi namazlarını kıldılar.(bakın ibni kesir tefsirine ve ibni ìshak’a)
Söyleyin! O Hıristiyanlar, kendi namazlarını kılarken Allah’ı tevhid mi ettiler, yoksa İsa’nın Allah'ın oğlu olduğuna dair teslis inancının gereğini mi yerine getirdiler?
Söyleyin! İslam topraklarında bir mescit olsa ve Hristiyanlar gelip orada dinlerinin gereği olan ibadetlerini yapsa ve şirk dolu dualarını okusa, sizde onlara izin verip ve oturup onları dinleseniz acaba hükmünüz ne olur?
Cevabı biz verelim: “Eğer kişinin İslam’dan bir nasibi yoksa, dar anlayışlı ise mutlaka bu olayı küfür görecektir. Fakat, ayet güneş gibi açıktır. Biz, ayete göre hareket ederiz.
Ancak, bir kişi çıkar da ayetle alakalı olmayan şeyleri, ayete sokuşturmaya kalkar ve başkalarını da bu yaptığı sokuşturmaya tabi olmaya çağırır veya buna zorlarsa, sonra yaptığı bu sokuşturmalara tabi olmayanları da tekfir etmeye kalkarsa, elbette sapıklıkta önde gidenlerden olur.
Şu, belki bir noktaya kadar mazur görülebilir: Kişi İslam’ı seviyordur, İslam’ı öğrenmek için araştırmalar yapıyordur, fakat cahildir, araştırmaları bir noktada tıkanmıştır, sonra bilgisine ve anladığına göre ayetin genel olduğu kanısına varmıştır. Bu kişi, her türlü kafir ortamına girmeyi küfür görebilir. Fakat, başkalarını bu konuda zorlayamaz ve tekfir edemez. Çünkü, bu konuda kesin delil gerekir.
 
Biz, elbette sırası geldikçe bu sorulara münazara esnasında cevap verirdik. Fakat bizimle münazara edenlerin daha tevhidi bile anlamamış olduklarını görünce, askerlik gibi meselelerden önce tevhidi konuşmayı uygun gördük. Çünkü tevhid, tağutun askerleri arasında bulunmak küfür mü değil mi gibi meselelerden daha önemli ve önceliklidir. Tevhidi bile bilmeyenlerle başka meseleleri konuşmak elbette abes olurdu.
Tevhid konusunu hallettikten sonra, tevhidi bilen kişilerle oturup askerlik dahil her mesele konuşulabilir.
Diğer bir mesele ise bizimle münazara edenler cahil oldukları için kullandığımız ilmi terimleri ve ıstılahları anlamıyor olmalarıydı. Yani, okumayı bilmeyenlerle matematikteki denklemleri konuşmak elbette yanlış olacaktı. Bu sebeple önce okumayı öğretmek istedik. Fakat kişiler, apaçık deliller getirilse de inanmak istediği şeye inanır. Hakka karşı cahilce taassup ve inattan, bizi gerçek İslam ile şereflendiren yüce Rabbimize sığınırız.

Bu yazımızda konu gereği üyelerimiz faydalansın diye bazı sorular sorduk yoksa amacımız yeni bir tartışma açmak değildir.
Son sözümüz; Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd, hidayete tabi olanlara ise selam olsun!

Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.