Bismirrahman
|
|
« Yanıtla #1 : 20 Eylül 2015, 13:55:39 » |
|
SORU: o seyh'in sozlerin nasil anlamaliyiz من محمد بن عبد الوهاب، إلى عبد الله بن عيسى، وابنه عبد الوهاب، وعبد الله بن عبد الرحمن، حفظهم الله تعالى، سلام عليكم ورحمة الله وبركاته. وبعد: ذكر لي أحمد، أنه مشكل عليكم الفتيا بكفر هؤلاء الطواغيت، مثل أولاد شمسان، وأولاد إدريس، والذين يعبدونهم، مثل طالب وأمثاله، فإذا أفتيت، أو عملت بشيء، وعلمتم أني مخطئ، وجب عليكم تبيين الحق لأخيكم المسلم Allh'in selami tum muslumanlarin uzerine olsun! Yukarida Muhammed ibn ebdul Vehhab'dan yapilan nakli nasil anlamalayiz. Allah ilminizi artirsin.
CEVAP: Âlimlerin bu tarz sözlerini açıklamak için, birkaç paragrafı okuyup bir neticeye varmak mümkün değildir. Zira sözün öncesi ve sonrası, onun doğru anlaşılması için büyük bir öneme sahiptir. Bu yüzden hakkında soru sorduğunuz âlimin sözünü kaynağıyla birlikte tam olarak aktarırsanız ve sözde müşkilat olarak gördüğünüz noktayı özellikle belirtirseniz size daha iyi bir şekilde yardımcı oluruz. Naklettiğiniz paragrafa binaen size şunları söyleyebiliriz:
Muhammed b. Abdulvehhab (rah.)’ın bu risaleyi gönderdiği kimseler, kendisinin tağut olarak gördüğü kimseleri tekfir etme konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Risalenin gönderildiği kimseler; İdris ve Şemsen’in çocuklarını veli görenleri tekfir etmemektedirler . Şeyh Abdulvehhab, bu kimseleri (İdris ve Şemsen’in çocuklarını) tağut olarak vasfetmiştir. Bu sebeble tağut olarak vasfettiği kimseleri tağut görmeyenlere bir risale yazıp, göndermiştir.
Şunun apaçık bilinmesi gerekir; Bir Müslümanın tağut olarak vasfettiğini başka bir Müslüman, hangi meselede tağut olduğunu bilmediği için tağut olarak görmeyebilir. Bu kimsenin tağut olduğu hususu bilmediği için, onun hakkında sorulduğunda bu kimse tağut hükmü vermez. Böyle bir kimseye, bu kimselerin tağut olduğu ispat edilmeden, tağutu tekfir etmemekle vasfedilemez.
Dinin aslını sağlayan hiçbir Müslüman, Allah’tan başkasına tapanların kafir olduğu noktasında en ufak bir tereddütte kapılmaz. Fakat müslümanlar bir şahsı tekfir etme konusunda ihtilaf edebilirler. Öyle ki, şahsın küfrü, şirkinin açık olduğu taraf, hiç tereddüt etmeksizin bu kimseyi tekfir eder. Fakat kendisine küfrü ve şirki açık olmayan taraf ise, bunları bilmediği için kendi bilgisine göre farklı bir hüküm verebilir. Tarafların, kendilerine ulaşan bilgiden kaynaklı olan bu ihtilaftan dolayı birbirlerini tekfir etmeleri gerekmez. Ta ki doğru ve kesin bilgi iki tarafa ulaşıp, kapalılıklar giderilinceye kadar... Şayet bahsi geçen kimselerin küfrü ve şirki alenen ortaya çıkarsa işte o zaman her iki tarafında bunları tekfir etmesi gerekir. Aksi takdirde tekfir edilmeyen taraf tekfir edilir. Şeyh (rah.)’in sözü kısaca bu minvaldedir.
|