HAKKA DAVET FORUMU
 
*
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun. 24 Nisan 2024, 14:56:36


Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz


Sayfa: [1]   Aşağı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
Gönderen Konu: 3 Soru?  (Okunma Sayısı 6319 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
c_vitamini
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 80



« : 29 Ekim 2013, 20:52:22 »

Şöyle diyen bir kimseye nasıl cevap verebiliriz?

1) Bazı kimselerin zikrettiği İslam hakimiyetindeki bir belde islam hakimiyetinden çıkarsa bu belde tekrar islam hakimiyetine girinceye kadar kıyamete kadar darulharptir görüşü kuran a muhalif bir görüştür.(!)

Nuh a.s ı hangi dar kavramına dahil edeceğiz?

Tufan gerçekleşinceye kadar Nuh a.s ve beraberindeki müminler ne darul islam fıkhını ne de darul harp fıkhını uygulamışlardır.Dolayısıyla günümüz toplumlarına ne darul harp ne de darul islam denir.Darul cahilliyye ismi tatbik edilir.

2)Meclislerde vs.edilen yeminlerin şer'i yemin olmadığını ve İslam ulemasının müslümanların maslahatı soz konusu olunca bu tür ifadelerin kullanılabileceğini soylüyorlar.

İbni Kayyımın su sozunu delil getirerek;

"İslam ve müslümanların maslahatı soz konusu ise kalbin reddetmesi kaydıyla zahiren küfrü çağrıştıran sozler kullanmada bir sakınca yoktur.Muhammed b.Mesleme 'nin Hz.Peygamber hakkında sarfettiği cümleler bu türdendir."

Maslahat için elfazı küfr sarf edileceğini gösteren diğer bir delil de şuymuş;

Mekke fethi esnasında Haccac b.İlad adındaki sahabi Hz.Peygambere gelerek Malımı geri getirebilmem amacıyla aleyhinizde konuşmam caiz olur mu? dedi.Peygamber aleyhinde konuşmasına izin verdi.

3)Seyyid Kutup Fizilal ve Yoldaki işaretler gibi bazı eserlerinde yoplumu kelime anlamıyla müşrik olarak adlandırmakta fakat ıstılahi anlamda müşrik görmemektedir.(!) İslam düşüncesi ve İstikbal islamındır adlı eserinde Fizilal'in 16.cildinde İhlas suresi tefsirinde yaşadığımız toplumları hiç de kafir saymamaktadır.

Eğer boyle kabul etmese mahkeme de yargılandığı son gülerde şunları soyler miydi?

"Biz insanları tekfir etmiyoruz bu çarpıtılmış bir nakil..Biz diyoruz ki insanlar inanç sisteminin hakikatini bilmemeleri,onun gerçekten ne demek olduğunu,
kavrayamamış olmaları,ve islami yaşantıdan uzak olmaları  bakımından cahiliyye toplumunu andırır hale gelmiştir."

(Seyyid Kutup-Son Sözler)
Kayıtlı

İnanıyorsan savunduklarına, arkasında duracaksın. Gerek yok cellada, çıkarıldığında darağacına tabureye sen vuracaksın.
Vasat Ümmet
Yönetici
******
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 529



« Yanıtla #1 : 13 Eylül 2014, 02:59:09 »

Soru: 1) Bazı kimselerin zikrettiği İslam hakimiyetindeki bir belde islam hakimiyetinden çıkarsa bu belde tekrar islam hakimiyetine girinceye kadar kıyamete kadar darulharptir görüşü kuran a muhalif bir görüştür.(!)Nuh a.s ı hangi dar kavramına dahil edeceğiz?Tufan gerçekleşinceye kadar Nuh a.s ve beraberindeki müminler ne darul islam fıkhını ne de darul harp fıkhını uygulamışlardır.Dolayısıyla günümüz toplumlarına ne darul harp ne de darul islam denir.Darul cahilliyye ismi tatbik edilir.

Cevap: Bir dar eğer daha önce İslam diyarı ise ve sonra İslam şeriati kaldırılırsa, bu darın ismi, darul harp darul küfür veya darul cahiliyye olur. Bunlar arasında hüküm açısından bir fark yoktur.

Darul İslam olabilmesi için İslam şeriatinin uygulanması gerekir. İslam şeriati hakim olana kadar, bu dara,ister darul harp, ister darul küfür, ister darul cahiliyye ismi verilsin aynıdır. İmam Şafii (r.a.)  ise bu dara, darur-ridde ismini vermiştir...
 
İddia: Tufan gerçekleşinceye kadar Nuh a.s ve beraberindeki müminler ne darul islam fıkhını ne de darul harp fıkhını uygulamışlardır.

Cevap: Bu yanlış olan bir sözdür.Nuh (a.s), hem cahil hemde müşrik olan bir kavme Rasul olarak gönderilmiştir. Onlara İslamı anlatmış ama onlar kabul etmemiştir.

Nuh(a.s)’a az sayıda kişi iman etmiş ve tufandan sadece gemiye binenler kurtulabilmişlerdir.
Kafirlerin tümü tufandan dolayı helak olduktan sonra, Nuh as Müslümanlarla beraber darul İslamı kurmuş ve Allah'ın şeriatini uygulamışlardır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Andolsun ki biz Nuh’u kavmine gönderdik. (Onlara) Dedi ki: "Ben sizin için apaçık uyarıcıyım. Allah'dan başkasına kulluk etmeyin. Ben size (gelecek olan) acı bir günün azabından korkarım." (Hud: 25-26 )

İbn Kesir dedi ki:
"Allah-u Teâlâ bu ayeti kerimede Nuh aleyhisselam’ın kavminden haber veriyor. O, Allah-u Teâlâ’nun yeryüzü halkına ve müşriklerle puta tapanlara göndermiş olduğu ilk rasulüdür. O kavmine şöyle dedi:
"Ben sizin için apaçık uyarıcıyım."
Yani; ben sizi Allah’ın azabına karşı uyaran apaçık bir uyarıcıyım.

Yine kavmine dedi ki:
"Ben size gelecek olan acı bir günün azabından korkarım."
Yani; eğer bulunduğunuz halde kalmaya devam ederseniz Allah-u Teâlâ size ahiret gününde acıklı, can yakıcı ve yürek parçalayıcı bir şekilde azap eder."

İbn Abbas şöyle dedi:
"Başlangıçta onlar bu putlara tapmıyorlardı. Fakat putların gerçek yapılış sebebini bilen kimselerin ölmesi ve ilmin ortadan kalkması sonucu putlara tapılmaya başlandı. Bu insanlar başlangıçta tevhid üzere olan, muvahhid kimselerdi. Daha sonra cahillikleri sebebiyle, Allah katından hiçbir delilleri olmamasına rağmen kendilerini Allah-u Teâlâ'ya daha çok yaklaştıracağını umarak bir takım batıl teviller sonucu şirke düşüp, müşrik oldular.
İşte o zaman Allah-u Teâlâ, karşı gelen kişiye dünya ve ahiret azabını gerekli kılan hücceti ikame etmesi için müjdeleyici ve uyarıcı olarak Nuh aleyhisselam’ı gönderdi." (İbn Kesir Tefsiri)
Nuh aleyhisselam’ın kavmi hakkında söylenenler, iki rasul arasında geçen zaman diliminde yaşamış her kavim hakkında söylenilebilir.

Çünkü rasuller, müşrik ve cahil olan toplumlara İslamla gönderilmiştir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor :
"Rasullerden sonra insanların Allah-u Teâlâ'ya karşı hücceti olmaması için, müjdeleyici ve uyarıcı rasuller gönderdik  (Nisa: 165)

İddia: Dolayısıyla günümüz toplumlarına ne darul harp ne de darul islam denir.Darul cahilliyye ismi tatbik edilir.


Cevap: Zamanımızda  alim geçinen bazı kimseler, İslam şeriatinin tatbik edilmediği ülkelere daru'lharp hükmü vermemek için kendilerince bir takım deliller ileri sürererek şöyle derler: “İmam Şafii "Bir kere darul islam olmuş bir ülke tekrar daru'lharbe dönüşmez", demiştir.

Yani her ne kadar İslam şeriatı tatbik edilmiyorsa da bu ülkeler bir zamanlar İslam ülkesi olduğundan daru'lharb hükmünü almazlar."
Veya"Yaşadığımız ülkede İslam şeriatinin tatbik edilmediği doğrudur. Fakat müslümanlar ibadetlerini yapmaları konusunda hürdür. Onlar camilere serbestçe gidebiliyorlar, cuma namazlarını serbestçe kılabiliyorlar. Demek ki müslümanların hürriyetleri vardır.

Ebu Hanife'ye göre; müslümanların bu ibadetleri hür bir şekilde yapabildikleri her yer daru'l İslamdır.

Bu kimselere şöyle denir: Sizler gerek İmam Şafii’nin, gerekse İmam Ebu Hanifenin fetvasını anlamamışsınız. Ne İmam Şafii, nede İmam Ebu Hanife kesinlikle böyle fetva vermemişlerdir.

"İmam Şafii'nin: "Bir kere İslam ülkesi olmuş bir ülke tekrar daru'lharb olmaz" sözü doğrudur. Fakat İmam Şafii'nin sözü burada bitmemektedir. O sözüne devam ederek: "Daru'lharb olmaz fakat daru'rridde olur" (Nevevi-Ravdatu't-Talibin c:5, s:434) demiş ve daru'lharbin şartlarından daha ağır şartlar koşmuştur.

Yani bir ülkede kafirler egemen olur, İslam kanunları kaldırılır ve kafir kanunları tatbik edilmeye başlanırsa o ülke daru'lharp hükmüne girmez bilakis daru'rridde olur diyerek yeni bir kavram ortaya koymuştur.  Ve böyle ülkelere ve halklarına mürted gözüyle bakmıştır. Onları, eğer tevbe etmezlerse topluca öldürülmeyi hak etmiş bir topluluk olarak görmüş ve buna göre daru'rriddenin  hükümlerini bildirmiştir."  
 
Bu tür ülkelere, Darul’harb hükmü vermeyerek, hakikati gizleyenler, ne Darul’islamın nede gerçek hürriyetin ne demek olduğunu bilmeyen veya bildiği halde gizleyen, tağutların, cahil insanları kandırmak için kullandığı bel’amlarıdır.

Biliniz ki, daha önce İslam şeriati hakimken, sonra bu hükümlerin yürürlükten kaldırılarak tatbik edilmediği ülkeler, ya darul’harb ya darul cahiliye veya darul ridde olarak isimlendirilir.
Ve dinlerini yaşamak için hürriyetleri en çok kısıtlanan kimseler gerçek müslümanlardır.

O halde sizlere müslümanların gerçek manada ne zaman hür olabileceğini açıklayalım ki bu konuda hiçbir mazeretiniz kalmasın!
“İslam'ın gerektirdiği bazı ibadetlerin yapılmasına izin verilmesiyle müslümanlar hür olamazlar. Müslüman için hür olmak, İslam'ı insanlara açık bir şekilde anlatmak ve her hükmünü serbestçe yaşamak ve uygulamak demektir.

Müslümanın yaşayacağı ve insanlara anlatacağı ilk kelime; La ilahe illAllah Muhammedun Rasulullah kelimesidir. Bir müslümanın, La ilahe illalah Muhammedun Rasulullah'ı tam anlamıyla yaşamasına ve anlatmasına izin verilmezse onun hür olduğu nasıl söylenebilir? Acaba tağuti sistemlerle yönetilen hangi ülke, La ilahe illAllah'ın tam olarak anlaşılmasına, anlatılmasına ve yaşanmasına izin verir? Bunu bilmeyen kişi şehadetin ne olduğunu ve nasıl yaşanması gerektiğini henüz kavramamış demektir.

La ilahe illahın gerçek manası ise "Ben yalnız Allah'ın şeriatini kabul eder ve yalnız Allah'ın kanunlarına boyun eğerim. Bu kanunlara muhalif kanunları hem fikren hem amelen reddediyorum.

Böyle kanunlar koyanlar kendilerini ilah ilan etmiştir. Ben böyle kimseleri de reddediyorum. Çünkü böyle kişiler yok edilmeleri gereken birer tağuttur. Bu tağutları reddetmeyen ve yok etmeye gücü nispetinde çalışmayan kişi şehadetin gerektirdiği tağutu red şartını kabul etmemiş, hakkıyla yerine getirmemiş ve dolayısla kafir olmuştur."

Gerçek müslümanlar; Allah'ın kanunları dışındaki, İslam şeriatine zıt kanunlara tabi olamazlar, onların uygulanmasını ve onları uygulayanları kabul edemezler. Çünkü İslam ahkamının müslümanlara uygulanmasının akidevi bir mesele olduğunu bilirler.

Müslüman toplum üzerinde en önemli görev; insanları kullara kulluktan kurtarıp yalnız Allah'a ibadet etmeye yöneltmektir. Onlar bunu çok iyi kavradıkları için canlarını ve mallarını bu yolda feda ederler. Onlar üzerlerindeki en önemli görevin bu olduğunu, bu görevi yerine getirmedikleri ve bunun için çalışmadıkları müddetçe Allah' ın rızasını kazanamayacaklarını çok iyi bilirler.

İşte böyle inanca ve düşünceye sahip bir topluluğun istediği gibi çalışmasına tağuti sistemler acaba hiç izin verirler mi? Hangi sistem kendini yok etmek isteyenlere hürriyet hakkı tanır? Bu, mantığın kabul edemeyeceği bir şeydir.

İslam bütün cahili sistemleri yok etmek için gönderilmiş bir sistemdir. Tağuti sistemlerle barışamaz. Onlarla orta bir yol tutamaz, onlarla uzlaşamaz. O, daima tağuti sistemlerle ölüm kalım çatışması içindedir.

Tağuti sistemler bunu çok iyi bilirler. Bu sebeple gerçek İslama inananlara hürriyet hakkı tanımazlar. Tağuti sistemler sadece kendilerine zarar vermeyen düşünce ve hareketlere, İslam'ı bilmediği halde kendisini müslüman zanneden kandırılmış cahillere hürriyet verirler.

Bunlar ise gerçek müslüman değildirler ve müslümanlar için ölçü de olamazlar.

(Davetçinin tefsiri, (Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid.)



Kayıtlı

"Böylece sizi vasat bir ümmet kıldık ki, insanlara karşı Şahitler olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun...
// Bakara:143//
Sayfa: [1]   Yukarı git


Eğer üye iseniz lütfen üye girişinden giriş yapınız.

Eğer üye değilseniz 10 saniyenizi ayırarak üye olabilirsiniz. 

Dosyaları indirebilmek ve de içerikleri görebilmek için

üye olmanız gerekmektedir.


  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Sitemiz üzerinden erişilebilen şeylerde Allah'ın razı olmadığı şeyler varsa, bunları reddediyoruz.