Alkame
|
|
« Yanıtla #1 : 20 Haziran 2017, 00:34:29 » |
|
Aslı'ddinle ilgili olan meseleler nettir. Delili ise, sarih ayetler ve hadislerdir. Ve biz biliyoruz ki, sarih ayete göre kim tağuta muhakeme olmayı istiyorsa ve muhakeme olmaya kalkarsa tağuta inanmış olur ve Allah'ı inkâr etmiş olur. Bu kesin ayetle sabittir ve bununla ilgili ayetler çoktur -ki zaten tağuta muhakeme olan kişi veya olmayı isteyen kişi şehadetin ilk şartını yerine getirmemiştir-. Her akıl baliğ olan Müslümanın bu gerçeği bilmesi ve şüphe etmemesi gerekir, aksi halde İslam'dan çıkar.
Bir âlimin sözünü ancak âlim, bilgili olan bir kişi anlar. Her Müslümanın bunu anlaması mümkün değildir. Dolayısıyla bir âlimin sözü - o âlim kim olursa olsun-, eğer aslı'ddine karşı veya zıt bir söz ise, akıl baliğ ve avam olan bir Müslümanın şöyle demesi gerekir: "Eğer âlim bunu kastetmişse; yani tağuta muhakeme olmanın caiz olduğunu kastetmiş veya muhakeme olan kişinin kâfir olmadığını söylüyorsa bu âlim tevhidi bilmiyor demektir. Fakat bu kişi âlim olduğuna göre ve İslam âlimi olarak sayıldığı için iki ihtimal vardır: Ya bu söz ona iftira atılmıştır ya da bu sözün başka bir anlamı vardır. Ben anlamıyorum siz de anlamamışsınız, âlime sormamız gerekiyor." İşte Müslümanın tavrı böyle olmalıdır...
İbn-i Hazm'ın sözünü bize getirenlere şöyle bir soru sorsak: "Bir konu hakkında hadis veya ayet var. Bir kimse diyor ki: 'Ben anlamıyorum, ben Ebu Hanife'nin görüşüne bakacağım veya İmam Malik'in veya İmam Ahmed'in görüşüne bakacağım.' Böyle diyen bir kişi tağuta muhakeme olmuş mudur ?" Bu kişi: "Bunun kastı ben âlim değilim, âlimlerden anladığıma tabi olurum. Bununla tağuta muhakeme olmamıştır" diyecek. Yine soruyoruz: "Peki, bir kimse bu kişi hakkında 'Hayır, bu adam tağuta muhakeme olmuştur' derse ne dersin?" Bu kişinin en hafif cevabı "Bu kişi cahildir" demek olacaktır...
İşte biz de diyoruz ki; İbn-i Hazm'ın görüşünü güzel oku, çünkü İbn-i Hazm böyle diyor. İbn-i Hazm, "sünneti terk edip Ebu Hanife'nin görüşüne veya İmam Malik'in ya da Şafii'nin görüşüne başvuran tağuta muhakeme olmuştur" diyor. Bu durumda sen, hem İbn-i Hazm'a cahil diyorsun hem de onun sözünü delil gösteriyorsun. Âlimin sözüne dikkat et!
İbn Hazm, Rasulullah (a.s)’ın nifak alametleri ile alakalı hadisini zikrettikten sonra şunları söylemektedir:
“Doğru olan budur ki buradaki nifak sahibi kâfir olan nifak ve sahibi kâfir olmayan nifak olabilir. Mümkündür ki Nebi'ye (s.a.v) değil, tağuta muhakeme olmayı isteyenler Rasulullah’a itaatlerini izhar etmekle beraber, bunun doğru olduğuna inanarak hükümde ona değil başkasına müracaat etmeyi talep etmekle asi olurlar. Lakin bunu hevalarına tabi olmadaki heveslerine göre yapmışlar. Lakin bununla kâfir değil, asi olurlar. Biz bunu açık şekilde kendi yanımızda görüyoruz. Biz hâkim huzurunda Kur'an'a ve Rasulullah’ın (s.a.v) onların ikrarıyla sabit olan sünnetine davet ediyoruz, onlar buna karşı çıkıyor ve Ebu Hanife’nin, Malik’in ve Şafii’nin görüşü ile razı oluyorlar. Bu hiç kimsenin inkâr etmeyeceği bir şeydir. Bununla kâfir olmuyorlar.” Kaynak: İbn Hazm, El Muhalla bil Eser, 11/202
İmam İbn-i Hazm, bir örnek vererek tağuta nasıl muhakeme olunduğunu anlatıyor. "Biz bunu açık şekilde kendi yanımızda görüyoruz." sözüyle "kendi zamanımızda bu gibi şeyleri açık bir şekilde görüyoruz" demek istiyor. "Biz hâkim huzurunda Kur'an'a ve Rasulullah’ın (s.a.v) onların ikrarıyla sabit olan sünnetine davet ediyoruz, onlar buna karşı çıkıyor ve Ebu Hanife’nin, Malik’in ve Şafii’nin görüşü ile razı oluyorlar." İmam İbn-i Hazm böyle yapanların tağuta muhakeme olduğunu söylüyor ve diyor ki: "Bu hiç kimsenin inkâr etmeyeceği bir şeydir. Bununla kâfir olmuyorlar."
İşte İmam İbn-i Hazm'ın anlatmak istediği, hakkında konuştuğu başka; sizin anlattığınız başkadır. Kur'an'ı ve sünneti terk edip İmam Şafii, İmam Malik veya İmam Ebu Hanife'nin içtihadına başvuran kişinin tağuta muhakeme olmadığını söylüyorsunuz ve ona muhakeme olduğunu söyleyen olursa onun da cahil olduğunu söylüyorsunuz. Oysa İbn-i Hazm tağuta muhakeme olduğunu söylüyor. Demek ki İbn-i Hazm'ın anlatmak istediği başka, sizin anlattığınız başka şeylerdir. Siz, İbn-i Hazm'ın sözünü anlamadınız...
Hiçbir zaman İmam İbn-i Hazm, Rasulullah (s.a.s)'ın şeriatını terk edip tağuta muhakeme olan, Allah'ın şeriatının dışında hüküm veren kişiye "kâfir olmaz" dememiştir. Bilakis öyle sözleri vardır ki kesin ve nettir. Burada İbn-i Hazm'ın anlattığı ve kastettiği başka şeylerdir. Şöyle ki:
Birincisi: Bir kişi Allahın şeriatını isteyerek Allah'ın şeriatına başvuruyor ve kanunuyla muhakeme oluyor. Hâlbuki bu kişi (Kur'an'ı ve sünneti terk edip İmam Şafii, İmam Malik veya İmam Ebu Hanife'nin içtihadına başvurmak suretiyle) Allah’ın şeriatıyla hükmetmiyor. Ama bu kişi onu bilmiyor. Ona, Allah’ın şeriatını isteyerek başvuruyor. İşte bu kişiye ikame huccet etmeden tekfir etmeyiz. Yani bu kişinin İslam şeriatıyla hükmetmediğini, Kur’an ve sünnetle muhakeme olmadığını huccet ikame etmeden tekfir etmeyiz.
İkincisi: İmam İbn-i Hazm’ın tağut mefhumu başkadır. İbn-i Hazm’ın tağut mefhumu, ayetteki tağut gibi değildir. İbn-i Hazm’ın böyle şeyleri de vardır. Öyle ki; İmam Malik’in, Ebu Hanife’nin bazı görüşlerinden dolayı onlara “tağut” diyor. Dolayısıyla İbn-i Hazm’ın sözünü anlamak için Hazm’ın fıkhını iyi bilmek lazım. İyice bildikten sonra sözleri delil alınır. O, bu fetvasında Allah’ın şeriatını bilerek başka hükümlerle hükmeden kişiyi kastetmiyor. Yani sünneti, Allah’ın ayetini terk edip kıyasla, içtihatla hükmeden kişi İbn-i Hazm’a göre tağut olur. Bu kişilere “tağut” diyor ama onu tekfir etmiyor. Tabi bu İbn-i Hazm’ın yanlışıdır. Hem “tağut” diyor hem de tekfir etmiyor. İbn-i Hazm’ın bunun gibi yanlışları mevcuttur.
|